Red Room || Steve Rogers

By nerwio

37K 2.4K 4.6K

Kırmızı odada yetişen tek karadul Natasha-.. Üzgünüm.. Natalia mıydı? Hayır, kesinlikle değildi. Alina Ivan... More

~1~
~2~
~3~
~5~
~6~
~7~
~8~
~9~
~10~
~11~
~12~
~13~
~14~
~15~
~16~
~17~
~18~
~19~
~20~
~21~

~4~

2.7K 182 353
By nerwio

⚜️

○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●
/17 Mayıs, 2010/

Alina mavi gözlerini kırpıştırarak açıp bulanık etrafa bakarken ortamın netlenmesiyle sedyenin başında Natasha'yı gördü. Kadın ona şevkatle kocaman gülümserken Alina onun yanında olduğunu görüp istemsizce gülümsedi.

"Selam."

"Selam."

Natasha kıza gülerken Alina kadının sarılı omzuna baktı. Yüzündeki gülümseme hızla silinirken Natasha durumu fark edip kızın elini tuttu.

"Alina, sorun değil. Aklının karışması senin suçun değildi."

"Ama onlar haklıydı. Ben sadece beyni yıkanmış bir ölüm makinasıyım."

Alina mavi gözlerinin deniz gibi dolmasıyla hızla tava çevirdi. Bunu fark eden Natasha sıkıntılı bir nefes verip kıza sıkıca sarıldı.

"Yaşadıklarımız bizim suçumuz değildi. Şimdiye kadar ne olduğun, olduğumuz umrumda değil. Bundan sonra beraberiz Alina. Ne olursa olsun.."

Alina akan birkaç yaşını silip kendine sarılan kızıl saçlı kadına baktı.

"Sonsuza kadar?"

Natasha duyduğu ile kocaman gülümsedi ve kıza sarılı olan kollarını daha da sıkı sardı.

"Sonsuza kadar."


/20 Mayıs, 2010/

Alina odasında sessizce uzanıp tavanı izlerken daha dün sabah hastaneden çıkmıştı ve bugün Rusya'dan Amerika'ya Natasha ile geri dönmüştü. Grup ondan önce Amerika'ya geldiği için iki kadının sonradan gelmesi sorun olmamıştı.

Alina tüm gün sadece uzanmış ve uğraşacak şeyler aramıştı. Herhangi bir şey bulamayınca da yaklaşık 2 saat önce yatağa sırt üstü uzanıp tavanı izlemeye başlamıştı ama o bunun 2 saat önce olduğunu hala fark etmemişti.

Kız sessizce aklındaki soru işaretlerini düşünüp temsili olarak tavanı izlerken bir anda kapının çalmasıyla loş odada bakışlarını kapıya çevirdi. Kaşlarını çatıp kolundaki saate baktığında saatin gece 3'e geldiğini gördü. Bu saatte kim gelmiş olabilirdi?

Alina merakla yataktan kalkıp kapıyı sessizce açtığında gitmek için arkasını dönmüş Steve'ı fark etti.

"Steve?"

Steve kızın sesiyle durup arkasını döndüğünde gerginlikle yutkundu. Alina merakla adamın mavi gözlerine bakıp bir sorun olup olmadığını anlamaya çalışırken Steve kıza doğru bir adım atıp zorla gülümsedi.

"Selam."

"Selam..? Bir sorun mu var?"

"Ş-Şey.. Hayır. Sorun yok. Ben.. Sadece ışığının açık olduğunu gördüm ve.. Uyuyamayınca seni merak ettim."

Alina anında istemsizce gülümserken kapısını tamamen açıp adamı içeri davet etti. Steve'ın yüzündeki gergin gülümseme silinip yerini tatlı bir gülücüğe bırakırken küçük adımlarla kızın loş odasına girdi. Alina kapıyı sessizce kapatıp büyük yatağa otururken ayakta olan Steve'e de tatlıca oturmasını söyledi.

Kendisi yatağın başlığına yaslanıp kucağına yumuşak bir yastık aldığında Steve yatağa oturup ellerini genişçe iki yana açıp dik bir şekilde yatağa sabitledi. Bakışlarını biraz kızın yorgun yüzünde gezdirip fısıltıyla konuştu.

"Uyuyamıyor musun?"

"Sadece uykum yok."

"Bir nedeni var mı?"

Steve kızın mavi gözlerine bakarken Alina gözlerini kucağında tuttuğu yastığa çevirdi. Bu sırada ortamda kısa bir sessizlik geçerken Alina biraz düşündü ve daha sonra bakışlarını kaldırıp adama çevirdi.

"Evet. Galiba var."

"Paylaşmak ister misin? İyi bir sırdaşımdır.."

Alina adama çatık kaşlar ile gülerken Steve kıkırdadı ve konuşmaya devam etti.

"Okul arkadaşlarımın sırlarını neredeyse 80 yıldır saklıyorum. Benden daha çok saklayan birini daha önce gördün mü?"

Alina adama bu sefer daha çok gülerken gülmesinin arasından başını olumsuz anlamda salladı.

"Hayır. Kesinlikle görmedim!"

Steve kıza gülerken yeniden bir sessizlik oluşmasıyla Alina kesik bir nefes verdi ve başını yatağın başlığına yaslayıp yüzünü tam adamın yüzüne sabitledi.

"Geçmişim.. Ne olduğunu bilmemek, hatırlayamamak.. Neler yaşandığını, hissettiğim duyguları hatırlayamamak.. Aklımı karıştırıyor. Geçmişte kimdim? Ailem.. Onlar kimdi? Hiçbir şey bilmiyorum ve aklım karışıyor. Doğru yolu bulamıyorum. Doğruyu karıştırıyorum."

Steve kızı büyük dikkatle dinlerken Alina'nin susmasıyla onu mavi gözleriyle onayladı ve derin bir nefes verdi.

"Ben hatırlıyorum. Eskileri, eski dünyayı, eski.. Beni. Benim de aklım karışıyor. Bazen yaptığım şeyleri sorguluyorum. Neden hala yaşadığımı sorguluyorum. O buzun içinde neden ölmediğimi sorguluyorum ve çıkarabildiğim tek sonuç, belki de bunun bir şans olduğu. Bu benim şansımdı, yaşamak. Bu yardım ettiğim insanların şansıydı, yaşayıp onlara yardım etmem..."

"Peki, ben? Ben insanlara yardım etmedim. Ben onları öldürdüm. Hepsini öldürdüm Steve. Hiçbir duygu hissetmeden, hiçbir şey düşünmeden. Bir makina gibi.."

Alina dolan gözlerini kaçırmak yerine adama sabitlerken Steve kızın kızarmaya başlamış gözlerine doğru ciddiyetini koruyarak konuştu.

"Ama değiştin. O zaman bir duygu hissetmiyordun ama şimdi.. Ağlıyorsun. Öldürdüğün insanlar için ağlıyorsun Alina. Duygu hissediyorsun, geçmişini düşünüyorsun. Tıpkı bir insan gibi.. Sen makina değilsin. Sen sadece kendini daha yeni buluyorsun. Tıpkı benim bu dünyaya ilk geldiğim gibi."

Steve kıza bakmayı sürdürürken Alina adamın dediğinden fazla etkilenmişti. O eskiden hiçbir hissetmeyen bir makineyken Natasha'yı hatırlamasıyla her şey tersine dönüşmüştü. O artık neredeyse her şeye duygulanıyordu, herhangi bir olaya karşı bir duygu hissediyordu. Hissetmek istiyordu ve bu.. Düşününce.. Gerçekten ona insan gibi hissettirmişti.

"Teşekkür ederim Steve. Gerçekten konuşmak iyi geldi."

Steve kıza gülümserken Alina oturuşunu dikleştirip adamı biraz süzdü. Steve kıza neler olduğunu gözleriyle sorarken Alina konuştu.

"Sıra sende. Neden uyuyamıyorsun?"

Steve kıza gülerken Alina gayet ciddiydi. Kendisi ona bu akşam içini açmıştı. O da açmalıydı!

"Neden gülüyorsun?! Ben sana anlattım!"

"Ama ben sana anlatacağım demedim."

Alina alayla kaşlarını çatarken adam gözlerini kapatıp biraz daha güldü. Yüzündeki gülümsemeyi kesmeden mavi gözlerini kıza çevirip onu başıyla onaylayladı.

"Peki.. Uyuyamıyorum çünkü.. Geçmişimi özledim. Eski zamanları, arkadaşlarımı, bir şeyleri kafayı takmamayı.."

Steve omuz silip bakışlarını ilerideki dolaba dikerken bir sessizlikten sonra Alina konuştu.

"Bana benziyorsun."

Steve duyduğu ile bakışlarını merakla kıza geri çevirirken Alina konuşmaya devam etti.

"Hala kendini bulamadın öyle değil mi? Hala geçmişten bir şeyler arıyorsun. Bu dünyada sana geçmişi hissettirecek bir şeyler arıyorsun. Bir tat, doku, his, duygu.. Sen de benim gibi.. Arıyorsun."

Steve mavi gözlerini yere çevirip bir süre sessiz kaldı. Alina merakla onun vereceği cevabı beklerken Steve başını salladı.

"Evet, hala arıyorum.. Ama bulacağım. Bir nedeni var ve.."

Steve bakışlarını kıza çevirip mavi gözlerini parlayan mavi gözlere sabitledi.

"Ve onu bulacağım. Ne olursa olsun. Tıpkı senin de bulman gerektiği gibi."

Alina hipnoz olmuş gibi adamın mavi gözlerini izlerken odada büyük bir sessizlik çöktü. İkisi de birbirinin gözlerinden içindeki duyguları mavi gözlerinden çözmeye çalışırken Steve sessizliğe dayanamadı ve ayağı kalktı. Alina merakla adamı izlerken Steve kapıya ilerleyip açmak için yeltendi. O sırada durup kıza geri baktığında Alina onunla aynı karmaşayı hissediyordu. Bunu, hem kendisi hem de o biliyordu.

Onlar aynı yangının içinde hapisteydi. Kurtulmaya çalışıyorlardı ama belki de nedenleri de aynı yangının içinde gizliydi..? Belki de nedenleri birbirlerinde gizliydi?.. Kim bilir? Belki de etraflarını saran yangınlara rağmen birbirlerinin parlayan mavi gözlerinde bulurlardı hiç bilmedikleri yaşama nedenlerini..

"İyi geceler Alina."

Steve kapıdan çıkıp kapatmak üzereyken Alina kapıya doğru yavaşça fısıldadı.

"İyi geceler Steve."

○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●
/21 Mayıs, 2010/

Alina açık mutfakta oturmuş salondaki büyük pencerelerden dalgın dalgın dışarıyı izlerken duyduğu sesle başını oraya çevirdi.

"Ne düşünüyorsun?"

"Ne zaman geldin?!"

Natasha kıza kıkırdarken yanına geldi ve yüzünü ciddileştirip tekrardan sordu.

"Olayı dağıtma. Bu kadar ciddi ne düşünüyorsun?"

"Ivan'ı. O ölmeden hiçbir şey bitmeyecek Natalia. Onu vurdum. Onu yaraladım. O da beni yaralayacak. Beni orada öldürmeye çalıştı.. Şu an yaşıyorum, yaşıyorsun ve bu kadar kolay değil. O Ivan! Seni, beni ve bunca kızı öylece bırakacağını mı düşünüyorsun?"

"Şu an çok güvenlikli bir hapishanede. Kaçması imkansıza yakın. Bunu biliyorsun."

"Ama imkansız değil. Bizim için gelecek."

"O zaman onu yine yere indiririz."

"Nereye kadar?.."

Alina eliyle yüzünü kapatırken Natasha sıkıntılı bir nefes verdi.

"Burada güvendeyiz Alina. Avengers var ve-"

"Ve onlara da zarar gelecek. Onları tehlikeye atıyoruz! Steve, Tony, Clint, Bruce.. Hepsi tehlikede! Onlara zarar vermek istemiyorum."

"Kimse zarar görmeyecek."

"Ama-"

"Alina, güvendeyiz. Sen de, ben de, kızlar da, grupta... Herkes güvende."

Alina gerginlikle kadının yüzüne bakarken kadın önüne düşen kızıl saçlarını kulağının arkasına attı ve kıza sıkıca sarıldı.

"Sadece artık güvendeyiz. Mutlu olacağız Alina. Söz veriyorum."

Alina kadını onaylayıp hüzünle ondan ayrıldığında Tony gergince odaya girdi. Mutfaktaki iki kadına göz ucuyla bakıp kendisi de mutfağa ilerledi ve kendine kahve yapmak için kolları sıvadı. Natasha mutfaktan çıkıp salona geçerken Alina mutfakta bitmiş bitki çayının bardağı ile oynamaya başlamıştı. Korkuyordu. Natasha'ya zarar gelmesinden, Steve'e zarar gelmesinden, Tony'e zarar gelmesinden.. Herhangi birine zarar gelmesini istemiyordu çünkü eğer onlara bir şey olursa suçlusu kesinlikle kendiydi.

Tony mutfak tezgahında kahvesini yaptıktan sonra kahveyi yudumlayarak Alina'nin yanında durdu. Sırtını masaya yasladı ve kızı biraz süzdü. Onunla Rusya'da yaralandığından beri hiç konuşmamıştı.

Alina yanında dikilen adama bakıp şaşkınlıkla kaşlarını kaldırırken Tony göz devirip konuştu.

"Yaran.. Daha iyi mi?"

"Evet. Çok daha iyi. Sorduğun için teşekkürler."

Tony kahvesinde bir yudum daha alarak kızın yanından ayrıldı ve salonda aslında kendilerini dinlediğini bildiği kızıl kadının yanına geçip oturdu. Alina az önceki konuşmanın garip olduğunu düşünüp Natasha'ya fısıldamaya başlamış adamın yanına doğru sessizce birkaç adım attı.

"Hayır, Tony."

Alina duyduğu net ve sinirli fısıltıyla ikilinin oturduğu koltuğun yanından geçti ve yandaki koltuğa oturdu. Fısıldayan ikili anında susarken Alina, Natasha'ya gözleriyle neler olduğunu sorup duruyordu.

Tony gergince kahvesinde bir yudum daha alıp kalkmak için yeltenirken Natasha'dan bir türlü cevap alamayan Alina adama doğru konuştu.

"Tony? Bir şey varsa neden benimle konuşmuyorsun? Benimle ilgili bir şey dediğin apaçık ortada."

"Duymak mı istiyorsun?-"

"Hadi Tony!! Kapa çeneni!"

"Seni hala burada istemiyorum ve seni göndermek için Steve, Natasha ve grubun geri kalanını ikna ettirmeye çalışıyorum."

"Tony!!"

"Beni neden istemiyorsun?"

Alina'nin isyan dolu sorusuyla adam ayaklanırken Alina adamı kolundan tutup durdurdu.

"Öncesinde bir makine olabilirim ama şimdi insan olmaya çalışıyorum! Beni neden istemiyorsun?!"

"O zaman buraya insan olduktan sonra gel! Bir katille aynı yerde olmak istemiyorum!!"

Tony kolunu kızdan kurtarırken Steve'ın ikilinin başına dikilmesiyle ikilinin bakışı Steve'e döndü.

"Tony yanlış düşünüyorsun. O katil değil. O da-"

"Natasha'yı bile orada vurduysa bizi kesinlikle öldürecek! Bunu nasıl görmezsiniz?!"

"Abartıyorsun."

"Sadece grubu korumaya çalışıyorum!"

"Ben de bir insana kendini bulmasında yardımcı olmaya çalışıyorum."

"Bizi bulduğu ilk anda ateşe atacak! Bu onun da elinde değil. İşte bu yüzden onu tedavi ettirtmeliyiz."

Tony kıza sinirli koyu gözlerini çevirdi ve yutkundu.

"Eğer kendini bulmak istiyorsan git ve kendi isteğinle tedavi ol çünkü burası psikatri kliniği değil."

Tony sinirle ikilinin önünden çekilirken Alina deniz gibi olmuş gözlerini yere çevirip istemsizce yumruklarını sıktı. Steve kızın omzuna dokunup kendine bakması için başını eğerken Alina adama bir anda sarıldı.

Hissetmeye ihtiyacı vardı. İnsan gibi hissetmeye ihtiyacı vardı. En azından kendini öyle olduğuna inandırmak için..

○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●
/22 Mayıs, 2010/

Alina önünde çekici ile Clint'e hava atan Thor'a gülerken Natasha gruba selam verip gülüşmelere katıldı. Thor, Alina'ya Asgard ile ilgili olan anılarını anlatırken Alina, Thor ve şapşallıklarını fazla sevmişti. Üstelik gerçekten iyi anlaşmıştı.

Grup Thor ile fazla fazla gülerken Steve ve Tony'nin büyük gerginlikle grubun yanına gelmesi herkesi susturmuştu.

"Tony..? Bir sorun mu var?"

"Ivan kaçmış."

Alina duyduğu ile yutkunup hızla Natasha'ya bakarken Natasha'nın da ilk baktığı kişi o olmuştu.

"Nasıl?!"

"Hapishanede olay çıkarmış ve sonra da sıvışmış. Çıkardığı olay yüzünden kendisi de yaralıymış ama nasıl olduysa yakın hiçbir yer de yok. Uzaklaşmayı başarmış."

"Hapishane de metrekare başına 3 adam düşüyor!"

"Ve hapishanede kaçarken onu gören tek insan bile yok."

Tony gerginlikle kendini koltuğa atıp göz ucuyla şok içindeki Alina'ya baktı.

"Bununla bir ilgin yok değil mi?"

Alina anında kaşlarını çok sert çatıp adama bakarken nasıl böyle bir şey düşünebildiğini anlamamıştı.

"Anlamadım?!"

"Bu olayla ilgin var mı?-"

"Tony onu suçlamayı kes!"

"Sadece cevabı ondan duymak istiyorum!"

"Tony onun üzerine gitme! Bunu konuşmuştuk."

"Olayla ilgim yok, By Stark. Ama siz yine de istediğinize inanıp düşünmekte serbestsiniz."

Alina sinirle ayağı kalkıp odadan çıkarken Natasha Tony'e en öldürücü bakışını atıp koşarak kıza yetişti. Onu koridorda zorla durdururken dolmuş gözlerini görüp sıkıntılı bir nefes verdi.

"Bak, o sadece saçmalıyor-"

"Umrumda değil! O saçmalıyor ya da saçmalamıyor, umrumda değil. Sadece Ivanbulacağım ve onun ağzını yüzünü dağıtacağım!"

Alina gitmek için yeltenirken Natasha yeniden kızı tuttu.

"Onu gidip kendin arayamazsın!! Onun da istediği bu! Seni, beni veya kızları tek yakalamak!"

"Onun istediği sadece zarar vermek."

"Gidersen ben de geleceğim."

"O zaman 5 dakikaya hazır ol çünkü ben ne olursa olsun gideceğim."

Alina akan burnunu çekip batmak üzere olan güneşe baktı. Bütün gün boyunca Ivan'ın izini sürmüşlerdi ama hiçbir şey bulamamışlardı. Bazıları öldüğünü söylüyordu ama Alina çok iyi biliyordu ki o ölmemişti. Bir şey planlıyordu. Bir planı vardı ve bu planın içinde hem kendisi hem de Natasha vardı.

Acaba gitmeli miydi? Hem tedavi olmak için hem de Ivan'ı Natasha ve diğerlerinden uzaklaştırmak için? Onu yaralayan Alina'ydı ve Ivan'ın kendinden intikam alacağını da biliyordu. Gitmeli miydi..?

Dolduğunu hissettiği gözlerini yere doğru eğip titrek bir nefes verirken şu an Avengers binasının çatısında oturuyordu ve burası daha önce hiç fark etmediği kadar yüksekti. Gözlerini aşağıdan ayırıp tekrardan turunculaşmış güneşe çevirdiğinde birinin yanına oturmasıyla hızla mavi gözlerini oraya çevirdi.

Mavi gözleri Steve'ın mavi gözleriyle buluşurken Steve ona burukça gülümsedi.

"Selam."

"Selam."

Alina'nin sesi oldukça sessiz çıkarken bunu fark eden Steve sessiz kalmayı tercih etti. İkili uzun bir süre sessiz kaldığında Steve az ada olsa cesaretini toplayıp konuştu.

"Bak.. Ivan kaçmış olabilir ama bu yeniden ortaya çıkıp birilerini öldüreceği ya da hayatlarınızı mahvedeceği anlamına gelmez. Artık sizin yanınızda, senin yanında biz varız. Ben varım.."

Alina duyduğu ile mavi gözlerini adama çevirip yüzünü izlerken Steve kızdan bir tepki bekliyordu.

"Yanımda olduğunu biliyorum. Teşekkür ederim Steve. Bana beyni yıkanmış bir makine değil, insan gibi baktığın için teşekkür ederim. Bu aralar buna tahminimden bile fazla ihtiyacım var."

"Biliyorum."

Alina adamı başıyla hafifçe onayladı ve kırmızılaşmış gözlerini güneşe çevirip bir kez daha burnunu çekti.

"Ama.. Galiba.. Gideceğim."

Steve duyduğu ile kaşlarını anında çatarken onun gitmesini istemiyordu. Özellikle de Ivan dışarıda öylece gezerken.

"Nereye?"

"Tony'nin dediği gibi tedavi olmaya."

Alina bakışlarını adama çevirip çatık kaşlarının altındaki mavi gözlerini izlerken Steve çok net bir ses tonunda konuştu.

"Hayır, gitmeyeceksin. Seni öylece bırakamam.. Bırakamayız."

"Ama Tony-"

"Bu konuda Tony'nin düşündüğü şey umrumda değil. Seni Ivan dışarıdayken gereksiz ve saçma bir tedavi için başka bir yere göndermeyeceğim. Çok tehlikeli Alina. Gidemezsin.."

Alina gözlerini silip gülümseyerek adamı onayladı. Biri onu düşünmüştü.. biri onu gerçekten düşünmüştü.

"Peki.. Sanırım haklısın, gitmeyeceğim."

Steve rahatladığını hissedip kıza gülümsediğinde Alina burnunu bir birkez birkez daha çekip başını adamın omzuna yasladı. Steve heyecanla kaşlarını çatıp kıza bakarken bunu beklememişti.

"Teşekür ederim Steve.. Yine."

Alina yüzünü güneşe çevirip gözlerini kapatırken Steve'ın yüzündeki gülümseme yüzünden dudaklarını ısırıyordu. Bu şey her neyse hem içini yakmış hem de çiçekler açmasını sağlamıştı.

"Önemli değil Alina.. Yine."

○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●

Steve ve Alina beraber güneş tamamen batana kadar çatıda sohbet edip az da olsa keyiflenirken güneşin tamamen batıp havanın sertleşmesiyle binaya girdiler. Alina direkt odasına çekilip kendini yatağa atarken hala aklında Ivan vardı. Planı neydi? Ne olabilirdi? Kızları yeniden toplayıp eğitime devam etmek? Natasha'yı yakalayıp beynini yıkamak ve sanki hiçbir şey olmamış gibi onu kullanmak? Alina'yı öldürmek..?

Alina gecenin ilerleyen saatlerine kadar yatakta hareket bile etmeden sadece bunları düşünürken hala aklının ucunda bir yerlerde gitmek de vardı. Gitse belki her şey çözülürdü? Zaten her şey onunla başlamıştı, gitseydi? Her şey onla beraber biter miydi?

Alina ağırlaşan mavi gözlerini daha fazla tutamayarak loş odada yavaşça kapattı. Kendini tamamen uykuya bırakmak için yavaş yavaş hazırlanırken arkasında hissettiği bir hareketlilik ile gözlerini açmadan bekledi. Bir anda deri eldivenli iki el kızın boğazını tutmak için yeltenirken Alina anında gözlerini açıp elleri itti. Yatakta hızla doğrulurken o kişinin Ivan olduğunu görmesi pek gecikmemişti. Yüzünde büyük şok ifadesi ile korkuyla adama bakarken Ivan sinirle kıza doğru yürüdü.

Alina adama yapacağı hareketi aklında belirginleştirirken elinde tuttuğu küçücük görünmez bıçağı fark etti. Adam yanına geldiği kızın yüzüne doğru görünmez bıçağı savururken Alina son anda kendini yere attı. Keskin bıçak burnunun üstünü keserken o bunu umursamadan hızla ayağı kalktı ve kapıya doğru ilerledi.

Tam kapıyı açacakken adam kızın ellerini tutup bir hamlede çevirdi ve bir eliyle ağzını kapatıp hafifçe açılan kapıyı ayağıyla kapattı. Sırtını duvara yaslayıp önündeki kızı eliyle havasız bırakırken kulağına doğru fısıldamaya başladı.

"Beni yaralamayacaktın Alina. Beni yaralayanı yaralamam, öldürürüm."

Alina neredeyse tamamen havasız kaldığı sırada son gücüyle adamın karnına dirseğini sertçe geçirdi. Adam kızı acıyla bırakırken Alina adamın hassas bölgesine oldukça sert bir şekilde vurdu. Adam kızarıp dizlerinin üstüne düşerken Alina nefes nefese adamın belindeki tabancayı alıp titreyen elleriyle ona doğrulttu.

"Şimdi! Dediklerimi yapacaksın!!"

Ivan kızarmış yüzüyle biraz gülüp alaycı bir merakla kıza baktı.

"Ben mi?"

"Evet. Sen."

"Beni hafife alıyorsun Alina."

Alina adama sertçe bakmayı sürdürürken Ivan bir anda kızın kendine doğru tuttuğu silaha vurdu. Silah o sırada birkaç el ateşlenirken odada cam kırılma sesi birkaç da çığlık duyuldu.

Steve duyduğu çığlıklar yatağında bir anda korkuyla gözlerini açarken kendi nefesi de kesilmişti. Mavi gözleri korkudan anında küçücük kalırken ağzından sadece küçük bir fısıltı çıktı.

"Alina.."

⚜️

Continue Reading

You'll Also Like

72.8K 5.4K 30
jungkook kendisine takıntılı eski kız arkadaşından kurtulmanın tek yolunu eşcinsel olduğunu ileri sürmekte görüyordu ve bunun için taehyung'tan yardı...
887K 71K 14
arkadaşlarıyla birlikte orduya katılan jungkook, ilk görüşte etkilendiği komutan kim taehyung'a cinsel içerikli mesajlar atmaya başlar. taekook, tex...
28.3K 1.6K 15
Oynanılan her oyun er ya da geç bitmeye mahkumdur..
12.2M 589K 87
18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber...