telepathic hearts; vmin

By feraaay

27.8K 2.3K 1.6K

[tamamlandı] eve ne zaman geliyorsun? - what's wrong with secretary kim dizisinden uyarlandı. More

0 | tanıtım
1| istifa sorunsalı
2 | o zaman benimle evlen
3 | senin için
4 | kıskanıyorum
5 | eyvah abim
reklam arası
6 | geçmişin tozlu rafları
7 | sen kimsin?
8 | hâlâ koynumda resmin
9 | eve ne zaman geliyorsun?
11 | dünyanın unuttuğu yerden bir yıldız gibi
12 | bence evlenmeliyiz, hem de bu sene
13 | sen beni öpersen belki fransız olurum
14 | dudaklarını yaralarıma bastır, bana sevmeyi öğret
reklam arası vol2
15 | ve sonsuza dek mutlu yaşadılar
bu şehrin sokaklarında seni öptüğüm zaman,

10 | nerede olursak olalım, asla kaybolmayacağız

1.4K 107 60
By feraaay

"dudaklarımı sana değdirdiğimde,  

omurlarındaki titremenin benim için alçalıp yükseldiğini hissedersin

seni benim için ağlatır." - lips on you, maroon 5

☆ nerede olursak olalım, asla kaybolmayacağız

- UYARI! CİNSEL İÇERİK! bittiği yere tekrar uyarı koyacağım, iyi okumalar.

yumuşak bir özlemle başlayan öpücükler, jimin'in sevgilisinin üzerine tırmanması ve kalçalarını onun kucağına koymasıyla daha da vahşileşti. taehyung erkekliğinin üzerinde hissettiği dolgun ve yumuşak kalçalarla derin bir inleme bıraktı odaya. bunun için zamanın gelip gelmediğini bilmiyordu ama aklı şu an ondan çok uzaklarda - jimin'in güzel dudaklarında asılı kalmıştı, mantığını yitirmişti. elleri onun tişörtünü buldu ve elleri sinsi bir yılan gibi kıvrıldı sıcak tenine doğru, kumaşın sert hissiyatı ellerinin üzerini okşarken onu çıkarmak ve yırtıp atmak arasında kalmıştı.

şiddetle ihtiyacım var beni öpmene

içindeki dürtülerle savaşmadı ve tişörtü aceleyle jimin'in başından çekip attı, onun beyaz ve güzel teni gözlerinin önüne serilmişti.

"güzelim. sevgilim. sevdiğim tek adam." diye fısıldadı öpücükleri arasında ve onunla yer değiştirerek altına aldı, şimdi ona üstten bakarken güzelliğiyle büyülenmiş gibiydi. onun sıcak ve yumuşak tenine dokundu, bir eli yavaşça kalbinin üzerini buldu. bir kuş gibi çırpınan kalbinin varlığını hissetti, gülümsedi taehyung. jimin'in dudaklarının aralanışını hipnotize olmuş gibi izledi.

dudakların dudaklarımı hacze gelsin

uzandı ve onun dudaklarına atıldı tekrardan, jimin'in kadife mağarasını diliyle keşfe çıktı - alt dudağını kendi dudakları arasında alıp emerken onu öpmeye hayatı boyunca asla doyamayacağını fark etti. dudakları her an onun güzel teninde olsa ancak doyabilirdi ancak jimin onun kadar sabırlı değildi, soluklanmak için geri çekildiğinde hafifçe inildedi ve ereksiyon halindeki erkekliğini taehyung'a sürttü,

"lütfen..." diye inildedi jimin, taehyung'sa son kalan akıl kırıntılarını onun kutsalmış gibi hissettiren iniltileriyle kaybetmişti bile.

dokun! dokun! dokun etime,

taehyung, onun yaptığı hareketle derince inlerken dudaklarının arasına kurumuş bir gül gibi duran koyu göğüs uçlarını aldı. canını acıtmadan dişlerken ve nazikçe emerken jimin'in cennetteymiş gibi hissettiren iniltilerini duyabiliyordu. sessizce hırıldadı, ona zevk veriyor oluşu içinde bir yerlerde duran gururunu okşamıştı. biraz daha aşağılara indi ve ıslak öpücüklerini jimin'in karnına kondurmaya başladı.

etimle süslensin ardıç gözlerin

"benim tatlı bakir bebeğim, daha fazla sabırlı olamıyor mu?" diye alayla söylendi taehyung, jimin'in pantolonunu çıkarıp odanın bir köşesine fırlatırken. beyaz ve pürüzsüz bacaklar gözlerinin önüne serilince onlara yakışacak olan parmak izlerini düşündü - ısırıklar ve morluklarla süsleyecekti onun tenini, aidiyetinin en güzel sembollerini onun tenine bırakacaktı ama o anda jimin'in aklından geçen planları başkaydı anlaşılan. taehyung'u kendine doğru çekiştirmiş ve yatakta üzerine çıkmıştı.

akşam olup da delikanlılar siyah giydiler mi

(dışavurumcu zifir ve seni seviyorum)

"bu haksızlık." diye söylendi minik parmakları taehyung'un eşofmanının iplikleriyle oynarken. "sen hala giyiniksin aşkım." kalçalarını altındaki sertliğe sürerken taehyung, nefes alamadığını hissederek dudaklarını araladı ve kafasını geriye yasladı. dışarıda gök korkunç bir gürlemeyle yarılırken bu loş odada kucağındaki adamın yaptığı her şey; onun ve kendisinin kim olduğunu unutmasına yetiyordu. jimin'in yardımıyla önce üzerindeki tişörtü odanın bir köşesine fırlattı ve sonra eşofmanını. şimdi ikisinin üzerinde yalnızca iç çamaşırları vardı ve jimin yüzündeki şeytani gülümsemesiyle ona sürtünürken elleri onun kalçalarını buldu; dolgunlukları sertçe kavradı, ona ilk izlerini armağan ederken kendisine biraz daha bastırdı ve sevgilisinin teninin çıplaklığına ulaşmıyor oluşunun rahatsızlığıyla inildedi.

"çok giyinik..." diye fısıldadı, "seni hissetmem gerek jimin."

turuncu soyundu mu orospu karılar ve dönmeler

jimin onu ikiletmeden üzerinden kalktı ve önce kendi iç çamaşırını çıkardı, sonra da taehyung'a yardım etti. şimdi ikisi de anadan üryan birbirlerine temas ederken taehyung sanki daha da olabilirmiş gibi onun güzelliğine vurulmuştu. jimin, tekrar hareketlendi ve taehyung'un kucağından inerek yatağın önünde dizleri üzerine çöktü. yüzündeki tehlikeli bir gülümsemeyle taehyung'un erkekliğine parmaklarını doladı, ufak avuçlarına sığmayan sertleşmiş organının görüntüsü bile taehyung'u azdırmaya yetmişti - jimin onun haline güldü ve uzanarak dolgun dudaklarının arasına sertleşmiş aleti kabul etti. hissettiği sıcaklık ve yumuşak hisle bayılacak gibi olduğunu sandı taehyung, istemsizce kendini jimin'in ağzına doğru itti ama jimin daha fazlasını boğazının derinliklerine kabul etmeden önce sevgilisinin bacaklarına sertçe bastırarak onu yatağa sabitledi. dilini yavaşça damarlar üzerinde gezdiren jimin'le kendini kaybedecek gibi oldu.

bir şelale çalarım en yakın vitrin camını kırıp

taehyung artık yüksek sesli iniltilerini durduramıyordu, elleri sevgilisinin saçlarını kavramıştı ve onları çekiştirirken minik sevgilisi ona hayatındaki en iyi bir oral seksi yaşatırken kendinde değil gibiydi. jimin'in boğazı onun etrafında mükemmel bir şekilde daralmıştı, bu oldukça ıslak ve sıcak hissettiriyordu.

"jimin.... ah - yakınım, bırak..." diye iniltilerinin arasında konuştu ve jimin minik bir sesle onun aletini dudaklarından ayırdı,

"hayır, sevgilim. şimdi gelemezsin." diye konuştu ve taehyung biraz sakinleşince onu kucakladı ve geniş yatağının ortasına yastıklarının üzerine yatırdı. yatakta dizleri üzerinde dikildi, jimin'in koyu renkli çarşaflarının içinde çırılçıplak duruşunu seyretti. dudakları az önceki çabasından dolayı ıslak ve şişmişti, siyah saçları taehyung'un çekiştirmelerinden dolayı dağınıktı - kızarmış ereksiyonu ve aralanmış bacakları arasında görünen pembe deliğiyle hayatı boyunca görüp görebileceği en güzel manzaraydı.

ceplerimde bahar şiirleri ve ilkokul öğretmenleri

çekmeceye uzandı ve aşağıda bir yerlerde gizlemiş olduğu kayganlaştırıcıyı buldu, kapağını açtı ve iki parmağı üzerine yedirirken kendisine dudaklarını ısırarak bakan jimin'e göz kırptı,

"hazır mısın sevgilim?" diye fısıldadı, onun bacaklarının arasında girmeden önce. jimin onaylayarak kafasını sallayınca istemsizce gülümsedi. sonunda oluyordu işte - yıllardır her ıslak rüyasının başkarakteri olan bu adam yatağındaydı ve az sonra taehyung'a ait olacaktı ama bu ona yetmeyecekti, hiçbir zaman da yetmezdi zaten. kendisine de jimin'e ait olmak isteyecekti, bir bütün olacaklar ve artık hiçbir şey aralarına giremeyecekti.

en güzel sesleri çizip anahtarımın kenarıyla

bir parmağıyla onun deliğine yavaşça masaj yaparken dudaklarını kasıklarında bir yere yasladı ve derince emdi, orada morluklarını bırakmak ve onu işaretlemek istiyordu. dilinin yanına dişlerini de kattı ve jimin inilderken bir parmağını yavaşça içine kaydırdı. küçük sevgilisi dolulukla kasılırken dikkatini dağıtabilmek için kızarmış izin hemen yanını hafifçe ısırdı.

"tae... tae - ah..."

"şşş, sakin ol." diye fısıldadı ve ikinci parmağını hemen arkasından üçüncü parmağını da içine kaydırdı. onu güzelce hazırlamalıydı, bunu jimin için zorlu bir hale getirmemeliydi. parmakları onun içinde hareket ederken az sonra ereksiyonunu nasıl saracağını düşününce inildedi ve onun bacak içlerine kendi izlerini bırakmaya başladı. bir yandan da parmakları onu genişletmeye devam ediyordu, sonunda jimin'den hiç duymadığı kadar yüksek ve derin bir inilti kazanınca onun yumuşak noktasını bulduğunu anladı. gülümsedi ve baş parmağıyla prostatına masaj yaparken parmaklarıyla işine devam etti.

ağlarım! ağlarım ulan sana ne, sen

onun kasılmalarından sona yakın olduğunu fark edince parmaklarını geri çekti ve ufak itiraz mırıltılarını görmezden gelerek komodinin üzerine bıraktığı prezervatif paketini açarak ereksiyonuna geçirdi. jimin'in gittikçe kısılan gözlerine baktı ve yastıklardan birini alarak onun kalçalarının altına yerleştirdi. heyecandan kalbinin duracağını hissediyordu sanki, derin bir nefes aldı ve kayganlaştırıcıyı ereksiyonuna yayarak onun üzerine uzandı. ereksiyonunun başı onun içine girmek üzereydi ama emin olması gerekiyordu,

"canın acıyacak ama dayanamayacak gibi olursan bana söyle... sana zarar verecek hiçbir şey yapmam." jimin kafasını biraz yukarı kaldırarak onunla dudaklarını birleştirdi, taehyung cevabını almıştı. onun dilini emerken kendini sevgilisinin sıcak içine ittirdi. milim milim onun duvarları arasında kayarken sevgilisinin gözlerini sımsıkı yumduğunu ve boncuk terlerin alnında toplandığını fark etti - onun dikkatini dağıtabilmek için şefkat dolu bir öpücüğün içine çekti, tamamen onun içine gömüldüğünde oldukları duruma göre oldukça zıt bir öpücüktü bu.

soyun -mumları söndür- yatağına uzan!

jimin'in sıcak duvarları ereksiyonunu sımsıkı kavrarken hareket etmeden durması oldukça güçtü ama onun canını yakacak herhangi bir şey yapamazdı, o rahatlayana kadar yüzünün her yerine minicik öpücükler kondurdu. gözlerine, sevimli burnuna ve yumuşak yanaklarına - ta ki jimin kalçalarını isteklice hareket ettirene kadar.

"hareket et." diye tısladı jimin ve taehyung sonunda yavaşça hareket etmeye başladı, temposu oldukça düşüktü ama bir süre sonra jimin tamamen alışınca hızlanmaya ve sertleşmeye başladı. jimin kulağına oldukça kutsal gelen inlemeleriyle inildiyorken kendisini tutması neredeyse imkansızdı.

"tae.. ah.. daha sert.." diye iniltileri arasında konuşan sevgiliyle şeytanca gülümsedi, onun içinden çıkmadan yatakta dizleri üzerinde doğruldu; sert yatak başlığını sımsıkı kavrayarak kendisini onun içinden çıkacak kadar geriye çekti ve bir anda tekrar sonuna kadar içine gömüldü. jimin neredeyse çığlık atar gibi inilerken kendi yüksek sesinin de onunkiyle yatak odasının duvarlarında çınladığını seçebildi, onun dar bakir deliğine her sertçe yüklendiğinde aleti jimin'in prostatına sürtünüyordu ve sevgilisi inlerken neredeyse kendinden geçmiş gibiydi.

süte aşkı üfle!(*)**

orgazmın yakınlığını hissederken jimin'in de kendisiyle aynı durumda olduğunu gittikçe kasılan duvarlarından anlayabiliyordu, bir elini sıkıca tutunduğu yatak başlığından çekti ve sevgilisinin neredeyse morarmış erkekliğine sardı. kendi hızına uyumla onu okşarken jimin kasılarak kendi göğsünü ve taehyung'un elini beyaza boyadı, taehyung etrafında mükemmel bir şekilde daralan duvarlarla onu sınırlarını zorlayacak kadar içine gömüldü ve onun içine boşaldı. orgazmlarının sert titreyişleri geçene kadar da onun içinden çıkmadı, onun sıcaklığına gömülmüş bir şekilde üstünde uzanmaya devam etti.

- CİNSEL İÇERİK BİTTİ [ben de dahil öşsödlsödl] 

"bir ihtimal..." diye mırıldandı jimin banyoda, taehyung'un ikisi için doldurduğu jakuzide sevgilisinin kollarında uzanırken,

"yatak başlığını kırmış olabilir misin?" kendisini saran kolların sahibi gür bir kahkaha attı bu soruyla ve onun kahkahasıyla titreşen çıplak göğsüne biraz daha sindi jimin, keyifle iç geçirdi.

"yok ya, o kadar dandik bir ürün değildi. hemen kırılacak hali yok ya?"

"çıtırtı duyduğuma yemin ederim taehyung. tam başımın üstündeydi, nasıl duymayayım?" sevimlice itiraz etti ve onun kollarında dönerek sevgilisinin kocaman kare bir gülümsemeyle aydınlanmış yüzüne bakarak ıslak saçlarını nazikçe geriye doğru taradı. uzanıp ortaya çıkmış alnının bir köşesine öpücük kondurdu, taehyung derin bir iç çekerek onun belini sımsıkı kavradı ve kendine çekti,

"bir an... sadece bir an..." diye başladı ve yutkundu, jimin onun zorlandığını hissedebiliyordu. rahatlasın diye onunkilere göre minik kalan parmaklarıyla sevgilisinin yüzünü okşadı. yumuşak yanaklarını ve çenesinde yeni yeni çıkmış sakallarını. "seni sonsuza dek kaybettiğimi düşündüm jimin, bu ölümden daha beterdi - sen bir yerlerde hayattasın, nefes alıyorsun ve mutlusun ama söz konusu ben olduğum zaman iliklerine kadar benden nefret ediyorsun. bu kabullenebileceğim ya da kolayca atlatabileceğim bir şey değildi."

jimin uzanarak tekrar öptü onu, dudaklarını onun dudaklarına yaslarken daha fazla acı içeren cümle duymak istemediğini biliyordu - daha fazla gözyaşı ve mutsuzluk istemiyordu. kader onları ikinci, hatta üçüncü kez karşı karşıya getirmişken mutlu olacakları günler gelmeliydi.

"özür dilerim, sana öyle şeyler söylememeliydim. kim taehyung, seni seviyorum. sana aşığım, şu ana kadar her an öyleydim - geleceğimdeki her anda da seni sevmeye devam edeceğim. bana güven."

"sana kendi hayatımdan bile çok güveniyorum jimin." diye konuştu taehyung, jimin'i göğsüne sokmak ister gibi biraz daha sıkı sararken sonra muzipçe devam etti. "ve... cidden yatak başlığını çatlatmış olabiliriz, sonuçta sevgilim sert bir seks istemişti değil mi? ama bu sefer olmasa da üzülme, bir sonraki sevişmemizde yatağı da kırabileceğimize eminim."

jimin kahkaha atarak onun göğsüne ufak bir tokat attı,

"eşek herif seni." gülüşleri banyoda çınlarken jimin hayatının en huzurlu anlarından birinde olduğunu biliyordu, durulanıp sudan çıkarken birbirleriyle uğraşmışlar ve sonra da taehyung'a kalçalarına masaj yapması için dudak büzmüştü - hayat sonunda onlar için de normale dönüyordu.

yoongi ve jungkook, jimin'in gidişinin ardından yemek hazırlamışlar ve mutfaktaki masaya oturmuşlardı. bir süre önce şiddetli yağmur yüzünden elektrikler gitmişti, yoongi jimin'n vardığına dair attığı mesajı okuduktan sonra mum ışığının izin verdiği kadarıyla sessizce yemek yiyen jungkook'a baktı. o da tam olarak kendisine bakıyordu.

"seokjin hyungun düğünü bu hafta mıydı?" diye homurdandı jungkook ağzına yemek tıkıştırırken. yoongi onaylayıcı bir ses çıkarırken elindeki telefondan haberleri okumaya devam etti.

"gideceğiz herhalde?" yoongi taktığı gözlüklerin üzerinden karşısında kendini kaybetmiş şekilde yemek yiyen kocasına baktı ve kıkırdadı,

"elbette gideceğiz jungkook, o benim bu hayattaki en yakın dostum." jungkook elindeki çubukları masaya bırakarak ellerini çenesinin altında birleşti,

"her zaman onun bizden de önce evleneceğini düşünürdüm ama baksana sen ve ben erkenci çıktık." dedi ve ufak bir kahkaha attı, "jimin'ler de davetli galiba? evdeki davetiyede onun ve taehyung'un adını da gördüm."

"postaları mı kurcaladın sen?" diye alayla güldü yoongi ve bu jungkook'u kızarttı, mumların ince ışığına rağmen eşinin kulaklarına kadar kızardığını görebiliyordu bu yoongi'yi daha fazla güldürdü. jungkook içindeki meraklı çocuğa engel olamayan biriydi, önceden olsa buna kızabilirdi - özel hayatlarına saygı duymadığını ve postaları açtığı için sorumsuz olduğunu söyleyebilirdi. içi sıkıntıyla doldu, sahi bunları neden ona söylemişti ki? aptal bir postanın önceden açılmış oluşu jungkook'un kalbinin kırılmasından daha mı önemliydi yani?

"kızdın mı?" diye fısıldadı jungkook, suçlu bir çocuk gibi görünüyordu - şu an onun bu halini görecek olan herhangi biri onun milyoner bir ceo olduğuna asla inanmazdı. ona samimiyetle ve sevgiyle gülümsedi,

"kızmadım, kook. ayrıca bana hatırlattığın için de teşekkür ederim bebeğim - davetiyeyi jimin'e hafta içi ulaştırırım, taehyung'la araları bozuk diye söylememiştim ve sonra da öylece aklımdan çıkıvermiş." 

jungkook sevimlice kıkırdadı ve yemeğine devam etti. yoongi onu izlerken iç geçirdi, nefes almadan yemek yerken sevimli toparlak bir tavşan gibi görünüyordu. onu mutlu etmek bu kadar basitti işte - nazik cümleler, iltifatlar ve samimi gülümsemeler. zaten jungkook'un kendisi de bunlardan oluşuyordu ve onun camdan olan nazik kalbine daha fazla darbe vurmamak için kendisini frenlemeyi öğreniyordu yoongi.

"bir ara..." diye konuşmaya başlayınca jungkook dikkatini yeniden ona çevirdi, "seokjin hyungla rakip olsaydık ona karşı asla yarışamayacağımı falan sandım." diyerek kıkırdadı eşi.

"neden ki?" diye şaşkınca sordu yoongi. bu jungkook için oldukça ilginç bir itiraftı, genç eşi her türlü rekabete bayılırdı ve kazanana kadar tüm varlığını ortaya koyabilirdi de. şimdi onu böyle düşünmeye iten şeyi merak etti.

"çünkü bilirsin; o yakışıklı - fazlasıyla yakışıklı hatta ve oldukça ünü olan güçlü bir savcı. seninle yıllardır tanışıyor, her halini biliyor - her sırrını ve karşıma çıkıp da seninle olmak istediğini söyleseydi ben ona karşı asla savaşmazdım. heteroseksüel olduğu için şükretmem gereken yer burası sanırım." diyerek kendi kendine güldü jungkook ama bu yoongi'yi güldürmemişti - komik bile gelmemişti. jungkook'un böyle düşündüğünü, daha doğrusu seokjin'in karşısında şansı olmayacak kadar kötü bir tercih olduğunu hissettiğini hiçbir zaman anlayamamıştı.

"yine seni seçerdim." diye mırıldandı yoongi içeceğinden bir yudum alırken. jungkook, gözlerine far tutulmuş bir tavşan gibi kendisine bakakalınca ona sıcacık bir gülümseme sundu.

"efendim?"

"duydun işte. yine seni seçerdim. o iyi bir dosttu jungkook, yönelimi ne olursa olsun daha fazlası olmazdı benim için ve senin karşına bir rakip olarak çıksaydı bile ben seni seçerdim. sen en iyisisin, her zaman. benim için bu sekiz milyar insan içinde teksin, kimse senin gibi olamaz." eşinin yeniden kızaran yanaklarını görünce sevgiyle gülümseyerek devam etti. "sen; masumsun, sevgi dolusun - benim hiç olamadığım çocuksu yönlere sahipsin. sevdiklerini koruyorsun, sadakatli ve vefalısın dürüstsün, güvenilirsin. iyi bir eş ve iyi bir arkadaşsın. benim için kimse ama kimse senin gibi olamaz. karşıma dünyanın en yakışıklı erkeğini getirseler bile benim gözlerim hep seni arar. her zaman, hayatta olduğum her an boyunca seni ararım. bu hayatımda ve diğer hayatlarımda seveceğim tek kişi sen olursun, benim tatlı küçük prensim."

boğazını temizledi ve anın üzerine yüklediği duygusallıkla devam etti konuşmaya,

"ilişkimizde bazı hatalar yaptığımı biliyorum. terapistimizle konuştuğumuz zamanlardan sonra uzun uzadıya düşünüyorum: benim bitmek bilmeyen kuruntularımı ve keskin yönlerimi asla törpülemek istemeyişim aslında hiçbir zaman senden değerli değildi. bunu bilmeme rağmen neden yaptım ki? neden seni kendimden çok uzaklara ittim? sanırım biraz bu yüzden, sen çok daha iyilerine layıksın - tıpkı senin az önce seokjin hyungla kendini kıyaslaman gibi ben de kendimi taehyung'la kıyaslıyordum ve kendi kendime diyordum ki: dostum, işte jungkook'umu hak edecek biri böyle olmalı. onlar birbirlerini uzun zamandır tanıyorlar, o ikisi olmalı. sense sadece aradan çekilmelisin. kendi içimde bir yerlerde sürekli yatan düşünce buydu. sana korkunç davrandım, ceviz kabuğunu bile doldurmayacak sebeplerden kovdum seni evden. bunları hak etmedin jungkook."

elleriyle yüzünü ovuşturdu ve kendisini sessizce dinleyen kocasının kollarını etrafında hissetti. kafasını onun boynuna yaslayarak uzun bir süre boyunca üzerinde birikmiş olan sıkıntıyla gözyaşlarını akıtmaya başladı.

"şşş, yoonie. bunları defalarca konuştuk sevgilim. hiçbir zaman tek suçlu sen değildin, biz karşılıklı hatalar yaptık ve şimdi de bu hataların üzerine giderek bir çözüm arıyoruz. bak yavaşça iyileşiyoruz işte, sen ve ben yeniden biz olmayı öğreniyoruz. geçmişin acısını daha fazla kalbinde saklama olur mu? zehrini sonuna kadar akıt ve en sonunda birbirimizin kollarında olalım."

yoongi kafasını kaldırdı ve yüzünü kendisine doğru çevirmiş jungkook'la burun buruna geldi, dudakları yavaşça birleşirken - ikisinin hem birbirilerini sevmekten hem de ilişkilerinden vazgeçmeyip çabaladıkları için inandığı tanrısında içinden teşekkür etti. huzurla gözlerini yumdu, masum öpücüklerini alevlendirmek için eli istekle ve yavaşça eşinin pantolonuna doğru kaydı.

eh, onların barışmalarını kutlamak için seçtikleri yöntem buydu ve bu da aşkın en güzel yönlerinden biri değil midir?


seokjin'in düğün günü,

"kim taehyung! hala hazırlanmadın mı sen?" jimin gömleğinin yakalarını düzeltirken tekrar seslendi, sevgilisinin bugün nedense uyuşuk davranası gelmişti ve bu jimin'i yürüyen bir sinir küpüne çeviriyordu. kim seokjin'in düğününe gitmemek için o kadar uğraşmıştı ki - jimin, onu rahatsız eden şeyi anlayamıyordu bir türlü.

"geldim geldim." diyerek jimin'in ensesine bir öpücük kondurdu taehyung. kravatını düzeltirken gözleri jimin'in üzerinde dolanmış ve kaşlarını çatmıştı,

"neden bu kadar güzel oldun sen?" diye homurdandı. jimin onun kıskançlığa bulanmış ifadesine kahkaha attı ve üzerine geçirdiği mavi takımın kollarını çekiştirdi,

"kaç gündür derdin kıskançlık mı taetae?" sevgilisinin kızaran ve gittikçe bozulan yüzüne görünce dudaklarını birbirine bastırdı,

"evet?" diye sessizce homurdandı ve devam etti. "kim namjoon o adamın kardeşi değil mi hem? sen o herifle randevuya çıktın... hem daha önce de gördüm onu yanında." jimin gülerek sevgilisin kolunu kavradı ve kendisine doğru çekiştirerek beline sarıldı,

"bak sen... birileri jungkook'u sorgulamış anlaşılan." taehyung onun kollarında daha fazla direnmeden kafasını jimin'in omzuna yasladı,

"sorgulamak demeyelim de... merak etmiş, araştırmış diyelim." jimin yeniden kahkaha attı, taehyung'un bu sevimli hali çok hoşuna gitmişti. onunla uğraşmaya devam etti,

"kim namjoon, iyi bir abi benim için taehyung. bu kadar kıskanmanı gerektirecek bir şey yok. seni gaza getirenin de jungkook olduğunu biliyorum, onu kulaklarından tavana asacağım." taehyung jimin'e biraz daha sokuldu ve oldukları yerde sallanmaya başladılar,

"biliyorum ama endişeleniyorum. yeniden bir araya geleli daha bir hafta bile olmadı." jimin onun beline biraz daha sıkı sarılarak dudaklarını erkek arkadaşının saçlarına bastırdı. kokusunu içine çekerken kocaman gülümsedi,

"kimse bize zarar veremez, artık olmaz taehyung." bir süre daha odanın içinde sarmaş dolaş dikildiler ve sonra jimin onu nazikçe ittirerek gözlerine baktı. aşk dolu bir gülümseme belirdi taehyung'un dudaklarında, jimin uzanıp o gülüşten öptü sevgilisini.

"hadi çıkalım, hım? endişelenecek bir şey yok." onu ikna etmek için samimice gülümsemiş ve tekrar öpmüştü jimin. erkek arkadaşının yüzünde oluşan sarhoş gülümsemeye bakıp kıkırdadı, onu böyle etkiliyor olması hoşuna gidiyordu ve gururlu hissediyordu. düğün mekanına varana kadar taehyung aynı sarhoş gülümsemeyi korudu, ta ki kapıda gördüğü gazetecilere kadar.

"tanrım, akbaba sürüsü gibiler." diye homurdandı ağzının içinden taehyung, jimin onun söylediğini duyarak sakince kolunu okşadı.

"ünlü savcının düğününü kaçırmayacakları belliydi, bugün çok önemli kişiler olacak burada taehyung - pek şaşırtıcı değil. sen sadece sakin ol ve sorulara cevap verme, biliyorsun şirketle ilgili sıkıştıracaklar seni."

"jimin?" diye mırıldandı taehyung,

"hımm?"

"eğer ben şirkete geri dönmeyi kabul etmezsem ve böyle beş parasız bir adam olarak kalırsam bana evini açarsın değil mi?" jimin onun sorusuna kocaman bir kahkahayla cevap verdi,

"taehyung, ben seni seviyorum. paranı değil - saftirik sevgilim benim. biraz birikmişim var, eğer şirkete geri dönmek istemezsen el ele tutuşur ve o parayla bu ülkeyi terk ederiz. yeni bir hayat kurarız; içinde karanlık geçmiş olmadan, sorunlu aileler olmadan. sadece sen ve ben, belki... belki bir kedimiz olur?"

"sen kendin kedi gibisin zaten, bir taneye daha ihtiyacımız yok." diyerek güldü taehyung ve rahatlamış bir tavırla arabanın kapısını açtı, "şimdi buradan el ele tutuşarak gideceğiz o mekana ve tüm ülkeye birbirimize ait olduğumuzu göstereceğiz." jimin ona gülümsedi ve sevgilisi gibi indi arabadan. tüm kameralar onlara dönmüşken el ele tutuştular.

"benim tek mal varlığım sensin kim taehyung. paraya ya da mücevherlere ihtiyacım yok, asla olmadı." taehyung'un güzel kare gülüşünü görünce gururla gülümsedi jimin ve dimdik yürüdüler. ne gazetecilerin soruları önemliydi o an ne sürekli erteledikleri aile buluşması. 

onlar, el ele oldukları sürece kalan dünyanın hiçbir önemi yoktu.


** italik yazılar, şiir : küçük iskender - sadece sen

eheheh merhabalar, dört günde bir gelmeyi alışkanlık haline getirdim sanırım amaaa kendimi tutamıyorum. bu hikayenin vmin'ini çok seviyorum, yumuduk yumuduklar. nasılsınız durumlar nasıl? her zaman bana yazabilirsiniz bu illa ficlerle alakalı olmak zorunda değil. kendinize dikkat edin.

bu arada yakında başka bir vmin yayınlayacağım, o tamamen günlük hayattan olacak. yine çokça yumuduk ve sevgi dolu olacaklar.

oy ve yorumlarınızı bekliyorum. saygılar sevgiler, feray.


Continue Reading

You'll Also Like

137K 14.7K 52
Jungkook, erzağının bitmesiyle kendine yiyecek birşeyler ararken, Taehyung'un liderlik yaptığı bir küçük bir şehirle karşılaşır. Jungkook, açlığını d...
179K 16.3K 71
O haydutlar çetesinin kayıp lideri Min Yoongi'ydi. Bense son anda ölümün kollarından kurtardığı bir çocuktum. 'Yoonkook Vmin Namjin'
177K 11.1K 18
Jungkook, ev sahibiyle sorunlar yaşayan bir gençtir ve arkadaşından kalacak bir yer ayarlamasını ister. Ayarladığı yer ise hyungunun evidir. Dışarıda...
59.5K 6.7K 17
[ vmin ] Kim Taehyung şanssız biriydi. Eh, Park Jimin'in ise onun şansı olmaya pek de niyeti yoktu, yani şimdilik.