Yürek Harbi

By cokguluyombenya

895K 63.5K 4.7K

Yüzbaşı Mahir Kocatürk. Deliler gibi aşık olduğu kadın Ebru ile nihayet evlenmişti. Kaderin onlar için balayı... More

Tanıtım
Bölüm 1
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Final

Bölüm 2

39.9K 2.6K 267
By cokguluyombenya

Benim için göç;
Hep sana yol almaktır
(Aslı Özgür)

Günümüz

Mahir bileklerindeki kelepçeyi çekiştirse de ne yazık ki bu canını yakmaktan başka hiçbir işe yaramıyordu. Buradan çıkması lazımdı. Şimdiden oldukça dayak yemişti. Ebru ne yapıyordu? Allah'ım kafayı yemek üzereydi.

"Hala anlatmayacak mısın komutan?" diyen adama bakan Mahir yere tükürdü. Çok beklerlerdi.

"Ha illa seni tehdit edelim bunu mu istiyorsun?"

Aptal aptal sırıtan Mahir yüzüne yediği yumrukla kanayan ağzındaki kanı yere tükürdü. "Bana istediğinizi yapın or**** ç***kları. Asla söylemeyeceğim."

"Abi bu şerefsizin karısını bırakmayacaktık. Şakır şakır öterdi." dedi içlerinden birisi. Mahir sırıtırken aklı yeniden Ebru'ya kaydı. Emin ellerde olduğunu biliyordu. Arkadaşları ona iyi bakardı. En önemlisi babası onu korurdu.

İçlerinden başları olduğunu düşündüğü adam düşünürken Mahir de buradan kurtulmak için düşünmek zorundaydı. Nasıl çıkacaktı? Bu delikten kaçıp geri dönmeliydi.

Geçmiş

Ebru bardaklara koyduğu soğuk içecekleri tepsiye yerleştirip salona doğru ilerledi. Yeni taşındığı için her yer dağınıktı. Neyse ki kendisine yardım eden biri vardı. Salona doğru ilerleyip televizyon ile uğraşan adama doğru baktı.

"Mahir Bey yorulmuşsunuzdur. Biraz ara verin." dedi. Ah onunla konuşurken fazlaca çekiniyordu. Kelimelerini teker teker seçiyordu. Bazen kekelediği de oluyordu. Allah aşkına adam heykel gibiydi. Çok yakışıklıydı. Daha önce bu kadar karizmatik bir erkekle tanışmamıştı. Ebru da güzel bir kadındı. Bakımlı olmayı seven biriydi. Acaba Mahir'in hoşuna gitmiş miydi?

Bunu neden düşündüğünü bilmiyordu. Aslında biliyordu fakat cevaptan kaçmak onun için daha doğru bir seçimdi. Bu adamdan hoşlanmaya başlamıştı. Zaten kim hoşlanmazdı ki? Onunda bir kalbi vardı.

Genç adam kumandayla birlikte koltuğa oturdu. Ebru'nun getirdiği tepsiden içeceği alıp "Teşekkür ederim Ebru Hanım." dedi.

"Rica ederim."

"Ev oldukça güzelmiş. Okulunuza da yakın. Isınma da bir sıkıntı var mıymış?"

"Ev sahibi olmadığını söyledi."

"Ben birazdan kaloriferlerde hava var mı onu da kontrol ederim."

Ebru "Teşekkür ederim. Sizi de izin gününüzde yoruyorum." dedi mahçup bir şekilde. Gerçekten ona karşı mahçup hissediyordu. Ama bir yandan da kendini onun yanında iyi hissediyordu. Birçok duyguyu aynı anda yaşıyordu.

"Bu benim tercihim Ebru Hanım." diyen Mahir bastığı tuş ile televizyonu açtı.

"Kanalları ayarladım."

Kumandayı kadına doğru uzattı. Ebru gülümseyerek kumandayı alırken adamın bakışını çok çekici bulmuştu. Adam ilk görüşte hoşuna gitmişti. Bu yüzden yaptığı her hareket gözünde büyüyeceğe benziyordu.

"Teşekkür ederim. Yardımlarını asla unutmayacağım."

Mahir içeceğini içerken göz ucuyla yan tarafında oturan kadına bakış attı. Güzeldi. Hemde oldukça güzeldi. Fakat onun boyunu aşardı. Allah aşkına o tümgeneralin kızıydı. Haklarında dolanan saçma sapan söylentileri doğrulama niyeti yoktu. En azından şimdilik yoktu. Fakat bu kadın fazlaca dikkat çekiyordu. Herhalde bir erkek onu hemen fark edebilirdi. Ve bu tehlikeliydi. Onu bir şekilde korumalıydı.

Ah şu an saçmalıyordu. Elbette bu kadında bir gün evlenecekti. Bu yüzden birileriyle görüşmesi gerekiyordu. Hiçbir şekilde bunu engelleyemezdi. İçindeki bu saçma dürtüyü kontrol etmeliydi. Yoksa sonuçlarını çekmek zorunda kalacaktı. O birini sevip ömür boyu ona bağlı kalacak biri değildi. Bir kere evden çok ayrı kalıyordu.

O birini sevse bile sevdiği kişi onu bıkmadan sürekli bekleyebilir miydi? Birisi bu fedakarlığı yapar mıydı bilmiyordu. Sevmek, sevilmek elbette güzeldi. O da arkadaşları gibi baba olmayı isterdi. Onlar şanslıydı. Hayatlarının kadınlarını bulmuş, aile kurmuşlardı. Mahir bunun için hiç ama hiç uğraşmamıştı. Açıkçası bir kadının peşinden koşmak ona göre değildi.

"Mahir Bey siz kaç yaşındaydınız?"

"30"

Ebru'nun kaşları şaşkınlıkla yukarıya kalktı. "Asla tahmin edemezmişim."

"Daha yaşlı mı görünüyorum?"

"Hayır. Sanırım tam yaşınızı gösteriyorsunuz. Ben bu yaş tahmin etme işlerini pek beceremiyorum."

Mahir kısa ve sesli bir kahkaha attı. Gülünce ayrı bir çekici oluyordu. Bu adam nasıl evli olmazdı şaşıyordu. Bu onun için bir işaret olmalıydı. Bekar, karizmatik bir erkek. Üstelik aralarındaki yaş farkı beklediğinden çok daha azdı. İsterse bu adamı kendine aşık edebilirdi. Peki istiyor muydu? Bu konuda kararsızlığı sürüyordu. 

"Siz kaç yaşındasınız Ebru Hanım?"

"26 yaşındayım. Bir şey söyleyeceğim. Bu hanım, bey hitapları biraz fazla resmi değil mi?"

"Evet. Gerçekten öyle."

"Söylemesek olmaz mı? Yani ben Mahir diyeyim sen de bana Ebru diyebilirsin."

"Nasıl istersen."

Genç adam içeceğini bitirdiği için ayağa kalktı. Şimdi kaloriferleri kontrol edecekti. Öncelikle salondaki kaloriferden başladı. O sırada Ebru da kolide kalan eşyalarını çıkartıyordu. Mahir salondaki kaloriferin havasını kontrol edip diğer odalara geçti. Ebru bu boşluktan yararlanıp hızlıca arkadaşlarına mesaj yazmaya başladı.

E: Kızlar sizce aşık olma ihtimalim yüzde kaç?

C: Özel harekatçıya mı? %100

Ü:  Seviyorsan git konuş bence Ebru.

E: Saçmalama Ümmühan.

C: Ümmü saçmalama adamı mı korkutsun? Ebru  dikkatini çekmekle başlayabilirsin. Sana güveniyorum. Bol şans tatlım.

E: Nasıl yapacağım?

Ü: Onu da sen bul artık güzelim.

Arkadaşları her zamanki gibi çok yardımcı oluyordu. Bu gönül işlerinde insan kendiyle baş başa kalıyordu. Önce ne istediğini bilmesi gerekiyordu. Ve o ne istediğini bilmiyordu. Evet karizmatik, iş güç sahibi biri olabilirdi. Ancak bu adamla bir ömrü geçirebilir miydi? İnsan belli bir yaştan sonra biriyle tanışırken öncelikle bunu soruyordu kendine. Bu adamı gerçekten sevebilir miyim? Ya sevgim biterse? Ya onu üzersem, o beni üzerse? Aklında o kadar çok soru aynı anda geziyordu ki derin bir iç çekmeden edemedi.

"İyi düşün Ebru. Ani karar verme Ebru." diyerek kendi kendine söylenirken "Kaloriferleri hallettim." diyerek salona giren Mahir ile korkarak elindeki vazoyu yere düşürmesi bir olmuştu. Cam parçaları her yere dağılırken Mahir şaşkınlıkla ona bakıyordu.

"B-Ben korktum." diyen Ebru hareket edecekken "Hareket etme!" diyen Mahir'in sesiyle durdu. Genç kadın terlik giyiyor olsa da ayağının açıkta kalan kısmına cam gelmişti. O farkında olmasa da ufak ufak kanıyordu. Adam girişte duran süpürgeyi alarak vazo parçalarını bir köşeye süpürmeye başladı. Etraf toparlandıktan sonra kadına doğru baktı. Onu korkutmak istememişti. Fakat korktuğu belli oluyordu. 

Ebru'ya doğru birkaç adım atıp kadının tam karşısına geldi. Ebru ne olduğunu anlamadan kadını kucaklayıp koltuğa götürdü. O sırada Ebru nefesini tutmakla meşguldü. Birden Mahir ile bu kadar yakın olmak onu şoka uğrattığı kadar hoşuna da gitmişti.  Kim bilir bu adamı öpmek nasıl bir duyguydu? Elini tutmak ve daha birçok başka şey. Kısacık bir anda olsa göğsünden yayılan sıcaklığı hissetmek, keskin odunsu parfüm kokusunu içine çekmek onu sarhoş etmişti. Yüzüne vuran adamın nefesini saymıyordu bile. Koltuğa oturtulduğunda adamın sıcaklığı da kokusu da ondan uzaklaşmıştı.

"Yaranı temizlememiz gerek." diyen Mahir dikkatini kadının ayağına vermişti. Ebru tam da o an ayağının kanadığını fark etmişti. "Ecza malzemeleri şu kolideydi."

Mahir hızlı adımlarla işaret edilen koliye gitti. İçini boşaltıp yarayı temizleyip saracağı malzemeleri aldı. Geri geldiğinde kendisi de koltuğa oturdu. Ebru'nun ayağını nazikçe bacağının üstüne koydu. Titizlikle yarayla ilgilenmeye başladı. Ebru elbette onu izliyordu. Göğsünde ta derinlerde sıcacık bir aleve benzer bir şey hissetmeye başlamıştı. Çok yakıcıydı ve kalbini sıkıştırıyordu. Salonu kaplayan sessizlik "Teşekkür ederim". diyen Ebru ile son bulmuştu.

"Rica ederim. Lütfen daha dikkatli ol." 

Mahir duvardaki saate baktığında saatin geç olduğunu fark etmişti. Hava çoktan kararmıştı. Bu saatte bekar bir kadın ve bir erkeğin baş başa evde olması hoş karşılanan bir şey değildi. Ebru için gitse iyi olurdu.

"Ben artık gideyim."

Ebru da adam gibi saate baktığında "Zaman nasıl geçmiş anlamadım." dedi ve ayağa kalktı.

"Bende anlamadım." 

Mahir gitmeden önce kırık parçaları bir poşete doldurdu. Giderken onları da atacaktı. Deri ceketini giyip kapının dışında ayakkabısını giydi. Kapıda kendisine bakan kadına bakıp "İhtiyaç olursa lütfen ara Ebru." dedi.

Resmiyeti aradan çıkarınca ne güzel konuşmaya başlamışlardı. "Ararım. Ben çok teşekkür ederim."

"Akşam yemeği içinde ben teşekkür ederim."

"Bir şey yapamadım ki. Pizza yedik." dedi Ebru gülerek.

Mahir başını hafifçe eğip sırıttıktan sonra "Olsun." dedi. En azından yalnız yememişti. Merdivenlere yönelen adam yavaş adımlarla merdivenlerden inmeye başladı. 

"Mahir!"

Duraksayan Mahir az önce ayrıldığı eve doğru baktı. "Dikkatli ol olur mu?"

Annesi birçok kez bunu söylemişti. Babası, kardeşleri, arkadaşları. Fakat ilk kez bir kadın ona bunu diyordu. Dikkatli ol. Bu Allah'a emanet ol demek değil miydi? Adam başını olumluca sallayıp merdivenleri inmeye devam etti. Garip hissetmişti. Peki neden garip hissetmişti? Dikkatli ol demek dikkatli ol demekti işte. Sıradan bir cümleydi. Fakat Ebru söyleyince...o söyleyince daha güzel olmuştu.

Kulağına sıradan bir cümle gibi gelmemişti. Akşam akşam saçmalıyordu işte. "Saçmala oğlum saçmala."

Kendi kendine söylene söylene arabasına ilerleyip arabaya binen Mahir, Eve son kez bakış atıp arabayı hareketlendirdi. O sırada Ebru kapattığı kapının arkasında duruyordu. Ne yapmıştı o? Önce ona 'Mahir' demiş ardından 'dikkatli olmasını' söylemişti. Kalbindeki gümbürtü hiç hayra alamet değildi.

Salondan gelen telefon sesiyle salona geçen Ebru arayanın arkadaşı Ceylan olduğunu gördü. Telefonu hızlıca açarken arkadaşı "Anlat bakalım ne yaptınız?" diye sordu.

"Ceylan. Kızım ben galiba aşık oldum ya."

"Hoşlantıdır o aşk olsa duramazsın biliyorsun." diyerek gülen Ceylan'a "Azıcık ciddi ol kızım ya." dedi Ebru.

"Ay tamam anlat bakalım. Bir analiz yapayım sana."

"Pek bir şey olmadı. Sağ olsun  geçenlerde evi taşımama yardımcı olmuştu. Bugünde televizyon ayarını yaptı, monte edilecek eşyaları kurarken falan yardımcı oldu."

"Ee?"

"Eesi adam benim çok hoşuma gidiyor. Bakışları, o kokusu...sapık mıyım acaba ben?"

"Saçmalama Ebru. Sen bu adamdan baya hoşlanıyorsun. Bir şey yapmamız lazım. Adamın sana karşı hareketleri, tavırları nasıl?" dedi Ceylan.

"Normal. Birbirimize hep bey, hanım falan diyorduk. Artık demiyoruz."

"Bu iyi bir işaret güzel. Bak şimdi güzelim. Sen zaten zeki, güzel, becerikli, iyi yürekli bir kadınsın. Bence akışına bırak. O zaten sana gelecek."

"Öyle mi dersin? Yani normal olduğum gibi davranmayım değil mi?"

"Aynen öyle. Gör bak bir aya bu adam senin olacak."

"İnşallah."

İki arkadaş biraz daha dertleştikten sonra Ebru salona geçip koltuğa oturdu. Hatta koltuğa uzanmaya başlamıştı. Tava bakıp saçlarıyla oynuyordu. Burnunda hala o keskin koku vardı. Mahir'in kokusu. Gözlerini kapatıp yeniden sıcaklığın hissetmeyi denedi. Nefes alışverişinin yüzüne vuruşu...

Ebru gözlerini aniden açtı. O adam onun olacaktı. Buna kararlıydı. Mahir ona sırılsıklam aşık olana kadar durmayacaktı. Aşkı yaşamayı o da hakediyordu. Ve bunun için onu seçmişti. Bol bol dua edip, çabalayacaktı.

Continue Reading

You'll Also Like

4M 246K 81
* Siz: Ay acaba lamalar uçsa nasıl olurdu? Siz: Düşünsene, kafana tıpkı martının sıçması gibi tükürüyorlar. Siz: Çok komik olmaz mıydı? ÜSĞĞDDĞSPDĞPF...
SARKAÇ By Maral Atmaca

General Fiction

1.5M 93.1K 7
"Delilerin sevdası hoyrat bir fırtına gibidir. Günün başında seni sarsan fırtına, gecenin şafağında ılık bir esintiye dönüşüp kaburgalarının arasına...
LALO By Kara Gül

General Fiction

456K 30.6K 29
☘️Günçiçek▪️Fırat☘️ Gözlerinden akan yaşlarla, otuzlarında olan kadını karşısına dikildi "Sen ne arıyorsun burda? Anlamıyor musun ben ne kırkındaki...
11.7M 6.7K 4
"Yeter ama bu kadarı fazla!" sinirden gözüm dönerken Savaş abi yanıma gelip omuzlarımdan tuttu. "Yeter mi? Yüsra ben yanında olduğum sürece kimse sa...