ARE YOU KILLER [YIZHAN]✔

By gzmdidi

9.8K 868 341

Sevdiği için her şeyden vazgeçerdi Xiao Zhan. Peki onu düştüğü bataklıktan kurtarmak için neleri feda ederdi... More

1
2
3
4
5
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
Yeni yıl özel bölümü
17
18
19
20
21
22
23
24
25 -Final-

6

421 33 12
By gzmdidi

Hayatında çoğu şey değişiyordu. Hissettiklerinden emindi Xiao Zhan ama karşısındaki adam farklı olabilirdi. Evet kendini açmıştı ona. Kimsenin görmediği yönlerini göstermişti. Mutluydu hemde hiç olmadığı kadar. Ama içindeki burukluk kalbini şıkıştırıyor, elleri istemsiz olsa da titriyordu. Ona odakladığı göz bebeği odağını hiç kaybetmemişti dakikalardır. Gözlerinin içindeki hüzün yerini Wang Yibo'nun söylediği sözden sonra mutluluğa dönüştürmüştü.

''İşte bu gerçek gülümsemendi Xiao Zhan''

Yıllardır duymadığı bir cümleydi bu. Duymayı en çok istediği kişilerden bile duymamıştı. Ne babası, ne de abisi... Onu çözen kişi sadece iki buçuk ay önce karşılaştığı o çocuktu.

O Wang Yibo'ydu.

***

Ellerindeki kahveleri bitirdikten sonra Yibo ona '' Benimle gelir misin? Sana göstermek istediğim bir şey var'' demişti. İtiraz etmeden ayaklanan Zhan onun arkadasından sessizce ilerledi. Bahçeden çıkıp otoparka geldiklerinde Zhan biraz duraksamış, şaşkınlıkla ''Motora mı bineceğiz?'' diye sormuştu. Yüzündeki şaşkın ifade Yibo'yu gülümsetmiş, alaycı bir ses tonuyla '' Motordan korkmuyorsun değil mi?'' demişti. Tabiki de korktuğu şey motor değildi. Onu bu hale getiren motora Yibo'nun arkasına binecek oluşuydu. Heyecandan kalbi yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. Kekeleyerek ''Tabiki de hayır. Motordan neden korkayım  ki? '' diye söylenmişti. İçten içe kendini telkin ediyor, sakinleşmek için başka şeyler düşünmeye çalışıyordu.

''Hadi bin.''

Yibo binmeden önce onun için koltuğun altından yedek kaskı çıkarıp ona doğru uzatmış, sonra motora binip anahtarı kilide yerleştirmişti. Xiao Zhan'da vakit kaybetmeden kaskı başına geçirip hemen onun arkasına oturmuştu. İşte şimdi herşey karmaşıklaşıyordu. Ellerini nereye koyacağına bir türlü karar verememişti. Tam ellerini omuzuna koyacakken havada kalmış daha sonra geri çekmişti. Daha sonra beline doğru götürmüş tam önünde ellerini birleştirecekken tekrardan geri çekmişti. Allak bullak olmuş ne yapacağını bilemiyordu. Ardından istemsizce pufladıktan sonra motorun arkasındaki demir parçalara tutunmuş '' Tamam gidebiliriz'' demişti.

Wang Yibo onun ne yaptığını anlamış, başını hafifçe yana doğru çevirerek '' Ölmek istiyorsun galiba'' diye söylenmişti. O sırada Zhan onu duymuyordu bile. Başını çevirdiği anda kaskın içinde sıkışan yüzü öyle yakışıklıydı ki o küçük aralıktan gördüğü gözleri, uzun yukarı doğru kırılmış biçimli kirpikleri aşırı güzel görünüyordu.Ona doğru diktiği gözlerini kırpmamıştı bile.Böyle bir güzelliği görmeyi bir saniye olsa bile kaçıramazdı. Yibo'nun onun adını söylemesiyle irkilmiş sadece hıı diyerek kendine gelmişti.

''Dedim ki ölmek istiyorsun galiba?''

''N.ne anlamadım?''

''Sıkı tutun çünkü hızlı kullanacağım. Düşüp ölmeni istemeyiz değil mi Xiao Zhan.''

Kıkırtılar eşliğinde Zhan'ın ellerini iki yandan tutup kendi önünde birleştirdikten sonra anahtarı çevirmiş, gazı verdikten sonra otoparktan çıkmıştı. Şehrin kalabalık trafiğinde arabaların arasından hızlıca geçmiş, trafik ışıkları hariç bir saniye bile duraksamamıştı. Götürdüğü yer uzak olmasına karşın motorla sadece on dakika sürmüştü. Belki de o kadar bile değildi çünkü Zhan gözlerini sıkıca kapatmış hiç açmamıştı bile. Her ne kadar korkmuyorum desede korkmuştu ama Yibo'nun beline doladığı elleri ve burnuna olan onun kokusu onu birazda olsa sakinleştirmişti. Titreyen elleri titremesini kesmiş, hızlı hızlı aldığı nefesi yerini sakinliğe bırakmıştı.Birden motorun durmasıyla geldiklerini anlamıştı Zhan.

''Hadi in''

Sımsıkı sıktığı gözlerini yavaş yavaş aralamıştı Zhan. Parlak güneş ışığıyla gözleri bir kaç saniye kamaşsada karaltı hemen geçmiş etrafa bakınmaya başlamıştı.

''Neredeyiz?''

''Haidian Parkı. Daha önce gelmişmiydin buraya?''

''Hayır. Üç yıldır Pekin'deyim ama buraya gelme fırsatım olmamıştı hiç.''

Etrafındaki ağaçlar, yeşil çimenler, parkın tam ortasında bulunan küçük gölet,göletde yüzen bir kaç tane ördek ve nilüfer çiçekleri. Bu her zaman Xiao Zhan'ın istediği huzurdu. Ağaç dalları arasından sızan güneş adeta vurduğu yeri altın rengine döndürüyordu. Böyle bir manzaraya aşık olmamak elde değildi.

''Sürekli gelir misin buraya?''

Gözleriyle etrafı süzmeye devam ederken sormuştu bu soruyu Yibo'ya. Cevap beklemiyordu aslında sadece oranın büyüsüne kaptırıp kendini saçma saçma konuşuyordu. Wang Yibo önden ilerlerken Zhan sadece iki adım gerisinden gidiyor,onu kendini götüreceği yere kadar takip ediyordu.

Göletin kenarında ki salkım söğüt ağacının altına getirmişti Zhan'ı. Gövdesi gölete doğru eğilmiş, uzun sarkan ince uç dalları suyun yüzüne değiyordu. Yemyeşil ağacın altına ilk oturan Yibo olmuştu. Zhan hala etrafına bakıyor, şimdiye kadar görmediği bu güzelliği doyasıya izliyordu. Tam etrafında dönerken göz göze gelmişlerdi Yibo'yla. Dakikalarca gözlerinin odaklarını kaybetmemişti ikiside. Ne gözlerini kırpıyor  ne de başlarını çeviriyorlardı.

Anın büyüsünü bozan Wang Yibo'nun gülümsemesi olmuştu. Gözleri aniden dudaklarına kaymıştı Zhan'ın.

''Çok güzel gülüyorsun Wang Yibo'' sessizce içinden söylediğini düşünürken bir anda duyduğu '' Ne?'' sorusuyla kendine gelmişti.

''Sesli mi düşündüm ben?'' diye  karşısındaki adama sormuş cevap olarak sadece kahkaha duymuştu. Bu adam kahkaha mı atıyordu yoksa Zhan yanlış mı görüyordu. İnce uzun parmaklarıyla ovalamıştı gözlerini. Tabiki de inanamazdı bunca zaman onu sadece asık suratıyla görmüştü ha birde karnına yumruk atarken ki kızgın suratı. Bu kahkahayı ilk kez görüyordu. Bu adamın hep ruhsuz, suratsız, gülmeyi bile beceremeyen biri olarak düşünmüştü ama şimdi o bütün düşünceleri yerle bir olmuş, zihni bütün o saçmalıkları unutup yerini kahkaha atarken oldukça yakışıklı görünen Wang Yibo'yu kazımıştı. Bu saatten sonra hiç birşey bu görüntüyü unutturamazdı bu adama.

Sessizce ilerlemiş yanına oturmuştu. Konuşmak istiyor ama nasıl başlayacağını bilemiyordu. Saçmalamak Xiao Zhan'ın doğasında vardı. Bir-iki normal cümle kuruyorsa geri kalanı tamamen boş ve saçmalıktan ibaretti. Her ne kadar saçma konuşsada karşısındakini her zaman güldürürdü. Şimdi de yapmalıydı ama bir türlü nereden başlayacağını bilemiyordu. Başını önüne eğmiş kenarda bulduğu ince dal parçasıyla toprağı eşeliyordu.

''Söğüt ağacının anlamını bilir misin?'' Diye sormuştu Wang Yibo. Ortamı değiştirmek birazda olsun rahatlatmak için. Zhan'ın yüzünü aniden kaldırıp ona doğru dönmesiyle kalakalmış, yüzünün güzelliğiyle ne diyeceğini bilememişti. Sadece sesli bir şekilde yutkunmuş, onun duymaması için içten içe söyleniyordu.

"Hayır. Bu ağacın bir anlamı mı var?"  Elbette vardı. Herşeyin bir anlamı olduğu gibi. Wang Yibo karşısındaki merakları gözlerin içine bakarak anlatmaya başladı.

''Antik dönemlerde Güneş Tanrısı Apollo bu ağacı kehanet için kullanırmış. İçinde bilinmeyeni saklayan bir ağaç olduğu için kehanetle ilişkilendirilmiş. Dalları arasında saklananları göstermez ve onları gizlediği görülmüş. Ve aynı zamanda Apollo'nun ikiz kardeşi Artemis'in sembolüymüş.''

Zhan Yibo'nun anlattıklarını dikkatlice dinliyordu. Bu adamın hiç bilmediği bir yönüyle daha karşılaşmıştı. Kendisi de doğayı çok severdi ama ağaçların ya da çiçeklerin anlamlarını bilmezdi. Bu zamana kadar da hiç merak etmemişti aslında. Düşüncelere dalmışken Wang Yibo konuşmaya devam etti.

''Bu ağaç benim en sevdiğim ağaç çünkü beni anlatıyor. Bu zamana kadar içimde sakladıklarımı, gizlediğim duygularımı,sırlarımı, acımı, hüznümü herşeyimi gizliyor. O yüzden bu ağaç benim. Ama aynı zamanda bu ağaç sensin. Seninde kendi içinde gizlediklerin, sırların, acın var. Şimdiye kadar hep gizledin bu ağaç gibi, uzattığın dalların başkalarının seni görmesine engel oldu. Ama kökleri seni öyle çok sardı ki yakında boğulmaya başlayacaksın o yüzden kurtul bu ağaçtan Xiao Zhan. Kökünden kes, kendini sakladığın yerden çıkar. Yüzüne vuran güneş ışığıyla hayatını yaşa.''

Kimsenin şimdiye kadar onu anlamaması hep içinde bir burukluk yaratmıştı. Belkide hayatının sonuna kadar böyle yaşayacağını düşünmüştü. Ama şimdi karşısına bu adam çıkmıştı. Onu yıllardır gizlendiği yerden çıkarmış, prangalarını çözmüştü. Kendine gelmesini, kendine güvenmesini sağlamıştı. Yıllarıdır içinde  yaşadığı boşluk kapanmış,yerini yeniden yeşeren çimenlere, ağaçlara bırakmıştı. Lâkin bu sefer onları köklendirmeye niyeti yoktu. Sadece taze yeni yeşeren dallar gibi kalacaktı. Ortalıkta, açıkta. Gizlenmeyecek, yaşamaktan, yanlış yapmaktan korkmayacaktı. Şimdi ağzından çıkacak kelimelerse yeni Xiao Zhan'ın kurduğu cümleler olacaktı.

''Wang Yibo seni seviyorum.'' Ona doğru daha da yanaşarak arasındaki mesafeyi kapatmış. Nefesi, onun nefesine karışıyordu.

''Wang Yibo seni gerçekten seviyorum.'' Elleri arasına aldığı yüzü parmaklarıyla nazikçe okşamış, verdiği nefesle mesafeyi kapatarak dudaklarını dudaklarına bastırmıştı.

Onların kehaneti de kaderleriydi. Kaderleride birlikte olmalarıydı.

-------------

*haidian parkı

Continue Reading

You'll Also Like

8.3K 982 20
jeno sarhoşken arkadaşının verdiği numaranın eski sevgilisine ait olduğunu sanıp mesaj atar. ━ texting + story ━ devam ediyor ━ başlangıç:16 mayıs, 2...
3.4K 463 12
louis huysuz ve kibirli bir mimar harry ise vanilya kokan bir stajyer klişe içerir çünkü neden olmasın? :') ! slow update ! 21.1.22
6.8K 297 17
Hasta Babasi tarafindan zorla evlendirilen, Vegas Acisini Pete'den cikarmaya and diçmiş hislerini umursamayip Pete'in bu saçma evliligi sonlandirmasi...
9.6K 645 39
baekhyun: neyi açıklayacaksın chanyeol sana gitme dedim gittin doğum günüm olduğunu bile bile beni tek başıma bıraktın sensiz yeni yaşıma girdim