Morning Star' • 2jae *

By ocealls

9K 1.1K 2.6K

Öyle yakındaydın ki sana uzanmak için, dağlar kat etmem gerekti. Öyle yanımdaydın ki en uzağımdın. Ve benim y... More

prolog
1• 'biten yazlar'
2• 'ona dair ne varsa'
3 • 'gözlerinin turkuazı,dudaklarının kıvrımları'
4 • 'kendimi tekrar tekrar aşağı attığım zirveler'
5 • 'bu yaz öleceğimden emindim'
6 • 'düşünüyorum, öyleyse yok olmak üzereyim'
7• 'ona bakmak, güneşe bakmak gibiydi'
8• 'daha ne kadar hayatta kalabilirdim'
9• 'o, bütün dengelerimi alt üst etmeye kasteden gülüşüne teslim olmak'
10• 'biriken sözler'
11• 'içlerime, ta göğüs kafesimin ardına ve ciğerlerimin arasına'
12• 'çok uzaktaymışım da bana ulaşamıyormuş gibi'
13• 'hiçbir zaman bana ait olmamış bir şeyi kaybedişim'
14• 'bazen ısınmak için yanmak gerekir'
16• 'kahverengi gözler,mavi değil'
17• 'biz olamayışımızın üzerine kondurulmuş bir aferin öpücüğü daha'
18• 'sözde bir ihanetin pusu'
19• 'her şeyi unutalım'
20• 'göğsümü dağlayan kelimelerin ve gidişin'
21• 'ben yüzümü sana dönüyorum,sen sırtını bana yaslayabilirsin'
22• 'gel olur mu'
23• 'söylenemeyen her şey'
24• 'yeryüzünün güneşi'
25• 'yaralı dizleri'
26• 'sende başkası var'
27• 'müzik oydu'
28• 'belki de bir gün mavi gözleri olmayan bir erkeğe aşık olurdum'
29• 'bende asla azalmayacağına inandığım adamdı, adımlarımın tersine ilerlediği'
30• 'içine milyarlar karışmış kimsesiz bir sirkülasyon abidesi'
31• 'yitirdiğim bir şey değilmiş gibi'
32• 'sende bir rüya var'
33• 'körkütük ve tepetaklak'
34• 'dokuzuncu krallık'
35• 've biz ölümü hiç bu kadar sevmemiştik.'
36• 'biz'

15 • 'içimde bir yerlerde gizlenen iflah olmaz umut'

194 29 54
By ocealls


" Önce kıyafetlerimi değiştirmem gerek. " dedim.

Kütüphaneden çıkmış birlikte benim evime yürüyorduk. Gelmek için fazla istekli davrandığından kıramamıştım.

" Seni beklerim. " dedi.

Başımla onayladım. İçimde tuhaf bir tedirginlik vardı. Sanki yanlış bir şey yapıyor, birine ihanet ediyor gibiydim. Jaebeom'u ihmal ederken, Shownu'ya en zamansız durumlarda bile vakit ayırabiliyor olmam hainceydi. Hatta belki de kabul edilemezdi. Onun dostu, en yakını olarak bu yaptığım affedilemezdi. Fakat ona olan duygularım, hainliğimden daha beterdi. Alçakçaydı. Ancak başka seçeneğim yotu. İçinde bulunduğum durum bir ehvenişerdi ve bir bir diğer ihtimal öbüründen de beterdi. Onun en yakını ve en uzağıydım. Ulaşabileceğim kadar uzaktaydı. Dokunamayacağım kadar yanımda...

Buna ben sebep olmuştum. Ben de böyle başa çıkıyordum işte arsız hislerimle. Aramızdaki yakınlığı, ıraklığa çeviriyor, kalbimin heyecana kapılmasını engelliyordum, hüsrana uğramaktan kaçınıyordum. İsteyeceğim en son şey beyhude umutlara kapılmaktı. Eğer umutlanırsam geri dönüşü olmazdı çünkü. İçimde bir yerlerde gizlenen iflah olmaz ümide yüz verirsem kalbimi anında ayartırdı. Onun da beni sevdiğine inandırırdı beni. Böylesine yalan, koyu bir imkansızın içine düşmek istemiyordum. Bu yüzden umut her daim umutsuzluktan daha beterdir. Çünkü en can alıcı yaralar en beklemedik vakitlerde açılır. Öleceğinin farkında olan ölümden korkmaz, kırılacağını bilen kırıldığı zaman bin parçaya bölünmez. Umut etmediğin vakit acı daha da katlanılabilir olur. Hüsrana uğramazsan yaşanılan her şeyin yıkıcılığı bir nebze daha azalır.
Ama kırılmayacağını uman bir kalp bin parça kırılabilir. Ölmeyeceğine inanan biri acımasızca öldürülebilir.

" Youngjae?" diye seslenen Shownu'yla beraber düşüncelerimden kurtuldum.

" Efendim?"

" Bir anda daldın. İyi misin?"

Elimi saçlarıma atıp karıştırdım.

" İyiyim." dedim gülümsemeye çalışarak.

Jaebeom her aklıma geldiğinde bütün moralim yerle bir oluyordu. İçimi bir karamsarlık sarıyor, yaşama isteğimi damarlarımdan söküp içiyordu.

Evimizin önünde durdum. Müstakil, iki katlı güzel bir evde oturuyorduk. Bir kaç ev ileride Jaebeom'un evi vardı. Oraya bakmamaya özen gösterdim.

Kapıya doğru ilerlediğimde Shownu'nun beni takip etmediğini fark edip arkamı döndüm.

" Gelsene."

Çekingen bir tavırla " Ben seni burada beklerim." dedi.

Bir kahkaha attım.

" Hadii!"

Shownu pes edip ardımdan geldi. İçeri girdiğimizde annem elinde çamaşır sepetiyle bizi karşıladı. Kahverengi saçlarını özensizce toplamış, üzerine eski bir kazak giymişti. Gözleri fazla çalışmaktan içine çökmüş gibi görünüyordu; fakat yüzündeki gülümseme bütün uzuvlarını aydınlattarak onu yaşından genç gösteriyordu.

" Ah merhaba!"

Annem boş olan elini uzatıp Shownu'nun elini sıktı.Shownu sıkıntılı ve utangaç görünüyordu. Bu hali alışılmadık ve garipti.

" Sen Shownu olmalısın." dedi annem.

Shownu'yla ders çalışmalarımız bir süredir devam ediyordu. Yoojung'la tanışmıştı fakat annemle bir türlü denk gelemiyordu.
Ona, ders çalıştırdığım çocuğu anlatmıştım, gerçi benden çok Yoojung betimleme yapmıştı.

" Evet." dedi Shownu.

" Ne kadar yakışıklısın. " dedi annem.

Shownu iyice büzülerek teşekkür etti.

" Baksana!" dedi annem o sırada yanımıza gelen Yoojung'a " Jaebum kadar uzun herhalde."

Yüzümü ellerime gömdüm. Bu çok utanç vericiydi.

Annem Shownu'ya " Sporcu musun? " diye sordu.

Shownu ezile büzüle basketbolcu olduğunu söyledi.

" Vaaayy! " diye haykıran Yoojung'a bir bakış attım ve Shownu'nun kolunu yakalayıp ilerlemeye çalıştım.

" Neyse biz gidelim artık, üstümü değiştirip çıkacağız heheh. "

" Nereye gidiyorsunuz? " dedi annem.

" Shownu'lara. Ders için. " diye yalan söyledim.

Eğer birlikte yemek yiyeceğimizi söylemiş olsaydım, çok daha fazla açıklama yapmak zorunda olacaktım.

" Bu saate mi? " dedi annem hayretle.

Saat altıyı geçmişti.

Shownu'nun kolunu bırakıp aşağı anneme baktım. Merdivenlerdeydik.

" Evet yarın sınavı var da Shownu'nun. " deyip ona döndüm.

Shownu panikle hemen " Evet, evet. Çok önemli. Çook önemli bir sınav. " dedi.

Alnıma bir tokat attım.
Annem elleni havaya kaldırıp teslim olur gibi yaptı. Shownu endişeli bir tebessüm takınmıştı.

" Pekâlâ. Çok gecikme. " dedi.

Başımla onaylayıp, Shownu'yu da ardımdan sürükleyerek, hızla merdivenleri tırmandım ve odama girip kapıyı ardımızdan kapattım.
Nefesimi dışarı salarak Shownu'ya baktım.

" Hoşgeldin. " dedim.

Bir anda ikimiz de kahkahalara boğulduk.
Sakinleşince Shownu sordu.
" Neden yalan söyledin? "

Çantamı yatağıma bıraktım.

" Açıklama yapmamak için. "

Shownu gülümsedi. " Anlıyorum. "

Alınmadığına sevinmiştim.
Ben de ona gülümsedim ve oturması için yatağımı işaret ettim. Shownu dikkatli gözlerle her tarafa bakıyor, her şeyi inceliyordu. Neyse ki odamı dağınık bırakmamıştım. Yatağa oturmak yerine kitaplığıma doğru ilerledi. Güldüm.

Ben dolabımdan bir şeyler alırken Shownu'da kitaplarımı inceliyordu. V yaka, siyah bir tişört ve koyu renk kot pantolon alıp dolabımı kapadım.

" Portakal var limon var diye çalar çanları St. Clementine. " diye mırıldandı rafımdaki 1984'e bakarak.

Güldüm ve ona eşlik ettim.

" Nerede benim üç çeyreğim diye çalar çanları St. Martin'in. "

Kocaman gülümseyerek baktı.

" Bu kitap senin için çok özel olmalı. " dedim.

" Öyle. "

Bir iki saniye kadar birbirimize baktık daha sonra boğazımı temizleyerek göz temasımızı bozdum.

Garip...

Banyomu işaret edip " İki dakikaya giyinirim. " dedim saçma bir telaşla.

Başıyla onayladı. Hızla, banyoda giyindim ve aynada saçımı düzeltmeye çalıştım. Her zamanki gibi görünüyordum. Banyodan çıktığımda Shownu yatağıma oturmuş bir halde beni bekliyordu. Beni şöyle bir süzdükten sonra ayağa fırladı.

" Gidelim mi? "

" Gidelim. "

Birlikte merdivenleri indik. Çıkacağımız sırada annem seslendi.

" Az önce Jaebum geldi. " dedi.

Hızla ona döndüm.

" Ne? "

" Ona ders çalışacağınızı söyledim, o da gitti. "

" Anne neden beni çağırmadın? " dedim kızgın bir tonla.

" Jaebum istemedi. İçeri gelip en azından bir merhaba demek ister diye düşünmüştüm fakat acelesi var gibiydi. Onu arasan iyi olur hayatım. "

Alnıma bir tokat attım. Lanet olsun! Bugün cumartesi değildi. Ve Jaebeom, Shownu'yla olan derslerin cumartesileri olduğunu biliyordu. Üstelik geçen hafta boyunca haftaya bir şeyler yapalım deyip durmuştu. Lanet olsun!

Shownu endişeyle " İstersen onu arayabilirsin. Ben kendim çalışırım. " dedi. Acı verici derecede ince bir karaktere sahipti.

Eğer Jaebeom'u ararsam ona da ,tekrar, yalan söylemek zorunda kalacaktım. Aramız bu aralar zaten pek de sıcak sayılmazdı. Onu erteliyor oluşumun farkındaydı, küskünlüğünü ve kırgınlığını az çok gizlemeye çalışıyordu. Onu ararsam, artık dayanamayıp kalbini kırdığımı söylemesini istemiyordum. Ayrıca sesini duyduğum saniye göz yaşlarına boğulmayacağımın bir garantisi yoktu.

" Hayır sonra ararım. Hadi gidelim. " dedim.

Daha fazla düşünürsem suçluluk, omuzlarımı ezecek bir kıvama gelecekti.
Shownu gülümseyerek başını salladı. Bense geri gülümseyecek durumda değildim.








Merhaba. Nasılsınız?

Yorumlarınızı bekliyorum.
Sizi seviyorum.

Bölüm nasıldı?

Kendinize iyi bakın. 🌻♡🌊










Continue Reading

You'll Also Like

332K 30.9K 32
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...
105K 3K 65
Aşk güzeldir. Onun yanı sıra felakettir. Evet, felaket. En büyük felaket aşk... Baktığın her yönde onun yüzü vardır. Deli olmamak elde değildir. Ama...
26.6K 3.5K 66
Hep aynı yıldıza bakarsan yolunu asla kaybetmezsin...
191K 19.4K 31
Ülkesine dönen delta ve kendi halinde takılan sessiz bir omega bir gece birlikte olur.