YARDIMCI

By lug_ck

627K 6.1K 1.1K

Hayatın sana iyi, kötü ne getireceğini bilmeden, yürürüz yollarımızda. Bazen tehlike kanımızı dondurur bazen... More

1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
Kapak Resmi?
11.Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14.Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
21.Bölüm
22.Bölüm
23.Bölüm
24.Bölüm
25.Bölüm
26.Bölüm
27.Bölüm

17.Bölüm

11.1K 129 25
By lug_ck

UMAY'IN AĞZINDAN (şimdiki zaman),

Sarper'in teyzesi, Canan'ı ziyaretimizden tam 1 hafta geçmişti. Sarper'le bu bir hafta süreci çok güzel geçirmiştik. Beni çok güzel yerlere götürmüştü. Denize bile gitmiştik. Karşısında bikinim ile ne kadar utansam da yavaş yavaş açılıyordum. Ondan utanmamı istemiyordu. 1 saat sonra Sarper ile tekrar görüşecektik. Beni sık görmek istediğini söyleyip duruyordu. Hatta Derin'in yanından ayrılıp onda kalmamı bile istemişti. Nazikçe bu teklifini geçiştirmiştim. 1 saate beni alıp sürpriz bir yere götüreceğini mesajla bildirmişti. Geç kalmak istemiyordum hızlıca hazırlanmak için ilk duşa girdim. Derin bir arkadaşı ile görüşeceğini söyleyip çıkmıştı. Yemek yemediğim için midem zil çalıyordu. Sarper'in kesinlikle beni önce akşam yemeğine götürmesi gerektiğini söylemem gerekiyordu. Yemek yerken beni deli gibi izlemesi tuhafıma gelse de hoşuma gidiyordu. Bu adam beni güldürüyordu. Bu çok güzel bir şey.

Duşumu aldıktan sonra havluyla saçlarımın nemini alıp kurutma makinesi ile kuruladım. Hemen masamı ısıtıp yumuşak dalgalar yaptım. Bugün çok daha özeli görünmek olmak istiyordum. Derin'in dolabına gidip güzel bir elbise baktım. Uçuş uçuş sahil elbiseleri doluydu dolabı, özel günlerde giyilecek bölüme baktığımda sarı bil elbise dikkatimi çekti. Yeni aldığı üzerindeki etiketinden belli oluyordu. Etiketi çıkartmadan üzerime giyip denedim. Olağan güzellikte bir göğüs dekoltesine sahipti. Göğüs dekoltesinden sonra diz kapaklarıma kadar bollaşan elbise hem boyumu hem kilomu güzel gösteriyordu. Yumuşak dalgalara sahip saçlarımla birlikte tam olmuştu. Elbisenin etiketini çıkartıp odama gittim. Belirgin siyah bir göz makyajı yapıp bitirmiştim. Özel zamanlarımda kullandığım parfümlerimden en sevdiğimi çantama yollamadan önce 2 fırt sıktım. Boynum ve saçlarım kokuyu tutunca çantama kattım. Bu koku hem kadınsı, hem egzotik bir kokuydu. Hiçbir zaman çiçek kokularını sevememiştim parfümde. Egzotik ve romantik kokular tercihimdi.

Saate baktığımda Sarper'in birazdan araması gerekiyordu. 1 saatim dolmak üzereydi. Çantamı alıp giyeceğim ayakkabıya bakmak için aşağıya indim. Bir elimde çantam diğer elimde telefonumla salona geldim. Ayakkabı dolabını açtığımda sarı ve siyah tonunun hakim olduğu güzel geçiş sağlayan ayakkabıyı elime tutuşturdum. Ayağıma denediğimde çok memnun kaldım. Sanırım bu elbiseye başka ayakkabı gidemezdi. Sarper'in aradığını görünce alıp cevapladım.

"Hazırım ben." dedim.

"Bekliyorum."

Telefonu kapatıp dışarı çıktım. Umarım güzel bir gece olurdu. Sarper beni arabada bekliyordu. Hızlı adımlarla kapıyı açıp arabada ön koltukta yerimi aldım. Yüzümü ona çevirdiğimde pür dikkat bana baktığını gördüm. Yaklaşıp dudağıma bir öpücük kondurup geri çekildi.

"Her rengin yakıştığı nadir kişisin." gözlerime bakarak demişti.

Şuan öylesine utanmıştım ki söyleyebilecek tek kelime bulamayıp, dudaklarını emip geri çekilmiştim.

"Seni utandırmayı seviyorum. Diyecek pek bir şey kalmayınca nimetlerini veriyorsun." dedi. dudaklarını okşayarak.

Çok güzel az önce ne diyeceğimi bilmiyordum şimdi ne düşüneceğimi bilmiyorum. Şu durumdan bir an sıyrılmak adına konuyu değiştirdim.

"Bizi nereye götüreceksin?" dedim.

"Sürpriz. Aç mısın?" dedim arabayı çalıştırırken.

"Evet. Bir şey yemedim." dedim.

Sessiz ve sakin yolculuğu seviyor oluşuna bugün ona sessizce eşlik ettim. Yolculuğumuzun sonlanmasına 15 dakika kaldığını belirtti Sarper. Bir petrole gelmiştik. Sanırım yakıtımız bitmişti. Sarper çalan telefonunu alıp arabadan indi ve az ileride konuşmaya başladı.

O da kimdi?

Telefon konuşmasını bitirip arabaya geldi. Yakıt parasını camdan adama uzatıp bir şey demeden arabayı tekrar çalıştırdı. Şuan yoldaydık. Bana kimin aradığını söylememişti. Sormak da istemiyordum yanlış anlamasını istemiyordum. Sessizce bekledim. Kafamı cam tarafına çevirip dışarıyı izledim. Aynaya dikkatlice baktığımda bir arabanın bizimle ilerlediğini gördüm. Dönüş aldığımız yerlerden sanki aramızda metreler yokmuş gibi bize yapışmış geliyorlardı. Arabanın keskin farlarından sürücü koltuğunu göremiyordum. İçime düşen endişe tüylerimi diken haline getirmişti. Sarper'e döndüğümde çok rahat bir şeklide arabasını sürüyordu. Tekrar aynadan baktığımda bizimle aynı yerden dönmüştü. Sarper'in fark ettiğini düşünmüyordum ve bunu ona söylemek istedim. Sarper'e tekrar döndüğümde telefonu elinde bir mesaj yazıyordu. Daha fazla içimde tutmadan Sarper'e bedenimi dönerek konuştum.

"Sarper biri bizi takip ediyor?" dedim. İçimdeki endişe ve tedirginlik sesime yansımıştı. Sarper kaşlarını çatıp telefondan bakışlarını ayırıp bana baktı.

"Ne takibi?" dedi.

Arkamızdaki arabaya bir bakış atarak, "Arkamızdaki araba petrolden beri bizi takip ediyor." dedim. Sarper bakışlarını yoldan çekip aynasına baktı. Arabayı görünce kaşları önce havalanıp sonra indi. Ne oldu? dercesine ona bakarken cevabını geciktirmedi.

"Seni götüreceğim yerde sürpriz olarak teyzem de bize eşlik edecekti. Artık fark ettiğine göre söyleyeyim bende teyzem geçen ki görüşmeyi saymadığı için bugün seni çıkartmamı o istedi." dedi.

Şuan çok şaşkın ve heyecanlıydım. Şaşkınlığım sürpriz teyzesi mi? O kadını görmeye çok meraklı olmadığım için bana sürpriz olarak geleceğini düşünmüyordum. Heyecanlandığım durum ise Pars burada mıydı?

Yoğun olan heyecanımı susup belli etmemek için Sarper'e hızlıca bir cevap verdim.

"Çok iyi yapmış buna oldukça sevindim." sesime karıştırdığım heyecan, teyzesine sevindiğimi düşünüyordu muhtemelen.

"Sizi bir arada görmek hoşuma gidiyor. Teyzem ile anlaşmanız güzel." dedi. Bakışlarını yoldan çevirip bana dönüp yanağıma ani bir öpücük bırakıp geri çekildi. Bu harekete tepkisiz kalmak istemiyordum. Ona uzanıp gömleğinin açık bıraktığı boynuna sulu bir öpücük bıraktım. Sadece bir öpücük olduğunu düşünmüyordum. Dudaklarımı bir 20 saniye kadar boynunda gezdirdim. Bu hareket hoşuna gitmişti. Çenemden hızlıca tutarak dudaklarımı ısırıp bıraktı.

"Şşş geri çekil yoksa bir yere geçireceğim arabayı."

Bu cevabı beni güldürmüştü. Gülerek " Tamam tamam sakin." dedim. Aynadan arabaya baktığımda hala peşimizdeydi. Gülen suratım aklıma gelen profil ile asılmıştı.

Pars gelmiş miydi? Deli gibi içimi bir merak basmıştı. Böyle bir soru sormak çok saçma ve tehlikeliydi. Nedeni olmadığı halde soramazdım. Bana ne hem ondan düşünmemek için beynime her baskı yaptığımda aklıma gelen dolgun dudakları ve okyanus gözleri beni titreterek heyecanlandırıyordu. Bu düşünce bacaklarımın arasında bir şeyleri harekete geçirmişti. Kendimi belli etmeyerek bacaklarımı daha çok birbirine bastırdım. Bu sıcaklık da neydi? Klimada bile terliyordum. Belli edeceğim korkusu vardı. Elimle hafifçe yüzüme doğru hava yaptım. Yola baktığımda geldiğimizi anladım. Buraya daha önce Sarper'le gelmiştik. Biliyordum burayı. Otopark alanına arabayı sürüp açık havanın vurduğu otoparka arabayı bizimle birlikte park eden Canan'a döndüm. Arabaları durmuştu. Sarper arabayı kapatıp arabadan çıkmak için telefonu ve cüzdanını eline aldı. Onunla birlikte arabadan inerek bakışlarımı Canan'ın olduğu tarafa çevirdim. Araba durmuştu ama inen yoktu diye düşünürken Canan ön koltuktan inerek yanımıza yürüdü. Pars nerede? Neden inmiyordu?

Canan, Sarper'i yanağından öpüp ona sıkıca sarıldıktan sonra bana döndü.

"Seni görmek ne güzel." dedi ve konuşmama fırsat vermeden sarılmak için yanaştı. Sarılışını karşılıksız bırakmayarak bende sarıldım. Omzundan arkaya baktığımda arabadan Pars'ın indiğini görmemle derin yutkundum. Canan'a vereceğim cevabı unutmuştum. Ne diyecektim? Sarılışımız son bulmuş geri çekildiğinde kafamı duvara vurmuşum da kaybettiğim hafızamı geri bulmuş gibi hemen söze atıldım.

"Bu gerçekten sürpriz oldu. Hiç beklemiyordum." dedim. Yüzümdeki gerçekçi şaşkınlık, yalancı gülümseme ile.

Pars yanımıza gelmişti. Canan'ın hızlıca Pars'ın koluna yapışması neden midemi bulandırmıştı. Pars'ın suratına baktığımda bakışları memnuniyetsizce yerdeydi. Canan tarafından zorla getirilmiş gibi dursa da gerçeği bilemiyordum bu sadece benim fikrimdi. Bana bu izlenimi vermişti. Sarper yerinden kıpırdanarak " Hadi geçelim bir an önce Umay aç." dedi.

Şuan oldukça utanmıştım. Hiçbir şey demeden Sarper'i takip ettim. Canan ve Pars arkamızdan geliyorlardı. Neden Pars'ın bakışları üzerimde gibi hissediyorum. İçeride oldukça yoğun ışıklar vardı. Akşam olduğundan bütün ışıklar görevini fazlasıyla yapıp her deliği aydınlatıyorlardı. Yüzüme yansıyan heyecanın görünmemesi için çabalıyordum. Garsonun bizim için rezerve ettiği masaya oturmuştuk. Masamız ışıkların yardımı ile ışıl ışıl parlayan denize bakıyordu. Masaya yerleştiğimizde sağ tarafımda deniz, sol tarafımda Canan, önümde Sarper ve yanında Pars oturuyordu. Bu her şeyi net belli eden ışıkların altında Pars'la göz göze gelip kızarmak istemiyordum. Bakışlarım bir Sarper'de bir, denizde dolanıp duruyordu. Garsonun biz daha sipariş vermeden masayı donatmasını sevmiştim. Oldukça açtım. Tabi nasıl lokmalarımı yutacağım bu durumdayken tartışılır. Yine heyecanlanıyordum. Garsonlar yemekleri yerleştirirken bakışlarım istemsiz Pars'ı buldu. Okyanus gözleri benim üzerimdeydi. İçimi kaplayan karıncalanma beynimden ayak parmaklarıma kadar atmıştı. Hala bana bakıyordu. Kafamı çevirmek istiyordum ama olmuyordu. Sanki biri tarafından kafam sabitlenmişti. Sarper'in beni böyle görmesini istemediğimden Pars bakışlarını çekmeden ben çektim. Yüreğim çarpıyordu. Aç olan midem 2 kat alarm veriyordu.

Sarper telefonunu eline alıp, "Bir görüşme yapıp geliyorum müsaadenizle." deyip dış kapıya ilerledi. Sarper'in gidişi daha çok nefes almam için oksijen sağlamıştı. Daha fazla dayanamayarak tekrar döndüm. Bir yere dalmış öylece bakıyordu. Dudaklarının arasından aldığı havayı duyuyordum . Bütün duyu organlarım daha geniş ve güçlü olmuşlardı. Dolgun ve toz pembe dudaklara sahipti. Dudakları iştahımı yükseltiyordu. Saçlarına özenerek şekil verdiği çok belliydi. Üzerine giydiği takım elbise ve içinde ona uyum sağlayan gömleği tenini oldukça beyaz göstermişti. Işıkların altında parıldayan pürüzsüz yüzü onu olduğundan seksi gösteriyordu. Şuan herkes donsa, herkes bir anlığına kör olsa yerimden kalkıp dudaklarına yapışırım. Neler düşünüyordum böyle acilen kendime gelmem lazım. Bakışlarımı ondan alarak önümdeki yemeğe sabitledim. İştahım kaçıştı. Sarper varken böyle düşünmem kendimi kötü hissettiriyordu. Çatalımı elime alıp yavaş yavaş yemeğe çalıştım. Canan'ın sesini duyunca ağzımdaki lokmayı çiğnemeyi bırakıp ona döndüm.

"Arkadaşın nasıl iyi mi? En son iyi olmadığını söyledin?" dedi. Bir taraftan yemek yerken bir taraftan benimle konuşuyordu. Ağzımdaki lokmayı son kez çiğneyip yuttuktan sonra, söylediğim yalana cevap verdim.

"Çok teşekkür ederim daha iyi, yediği bir şey dokunmuş." dedim. Bunu söylerken bakışlarım yeniden istemsizce Pars'a dönmüştü. Pür dikkat beni dinliyordu. Gözlerini kırpmadan bana bakıyordu. Okyanus gözleri çok gizemleydi. Zaman dursun istedim. Sadece onun ve benim için bu şekilde kalabilmek için zaman dursun istiyorum. Sarhoş oluyordum. Başımı döndürüyordu. Beni köşeye itiyordu. Çıkmaza. Canan'ın konuşması bütün odağımı bozmuştu.

"Sende dikkat et kendine. Bak yapabileceğim bir şey olursa beni aramanı istiyorum. Mutlaka haberim olsun. " dedi.

"Çok naziksiniz. Tabi bildiririm." Dedim.

"Bana ulaşamadığında Pars'ı ara." Dedi. Pars'ı göstererek. Bakışlarım Pars'tan başka her yerdeydi.

Canan, "Pars'ın numarası zaten sende var. Oradan ulaşabilirsin." Dedi.

Anlamayan gözler ile kafami Canan'a çevirdiğimde anlamadığımı anlamıştı.

"Seni aradığım numara Pars'a ait. O gece seni Pars'tan aradım. Telefonum şarj almıyordu. " dedi.

Şimdi daha iyi anlamıştım. Kafamı aşağı yukarı sallayıp onu onayladıktan sonra yemeğime döndüm. Yemeğimden bir çatal aldım. Kafamı yukarı kaldırınca Sarper'in geldiğini gördüm. Masaya oturdu.

"Çok beklemedim değil mi?" Dedi.

Bu soruya Canan cevap vermişti.

"Hayır. Kiminle konuştun?"

Canan istediğim ve merak ettigim bir soruyu sormuştu.Sarper telefona tekrar bakarak konuştu.

"Çok önemli değil teyze. Önümüzdeki ay şirketin ödemesi için bir görüşme." Dedi.

Canan "İyi bakalım."

Sarper yemeğini neden isteksiz yiyordu? Sadece yemek için yiyor gibiydi. Kafasında bir şey vardı? Düşünüyordu bakışları ve durgunluğu onu gösteriyordu. Bakışlarımı Sarper'den alarak yemeğine götürdüm. Pek iştahım yoktu. Yemeği bir köşeye bırakıp masada duran tatlıdan bir dilim aldım. Elim tatlıya gittiğinde benden önce Pars'ın kendi tabağına tatlı kattığını görünce durdum. Tatlı alamayınca geri çekildiğimi görünce bir dilim pastayı da benim tabağıma bıraktı. Kafamı kaldırıp ona baktım.

"Teşekkürler." Sesimde gram minik yoktu. Bu kelimeme cevap vermek yerine gözlerini yummuştu. Ne güzel bir adam bu. Her şeyi ile çok güzel ve çekici duruyordu. Derin bir nefes alıp kafamdakileri toparlamaya çalıştım. Sarper yaptığı telefon konuşmasından sonra suratı bir hayli asılmıştı. Konuyu irdelemek istemiyordum. Bir taraftan irdelemek istiyordum.

Yemeğimiz güzel geçmişti. Arada Pars'ın bakışları altında kalıp, heyecanlandığım kısımlar haricinde her şey yolundaydı. Pars sohbetlere pek dahil olmasa bile dinleyici taraftı. Anlaşılan dinlemeyi seviyordu. Önümüze gelen kahvelerimiz ortama sıcak ve samimi bir hava katmıştı. Aile gibi duruyorduk. Sadece duruyorduk. Sarper fazla olan durgunluğunu bozarak konuştu.

Dışarıyı kafasıyla göstererek, "Teyze benimle biraz gelebilir misin?" dedi.

"Olur."

Bir an 'Canan gitme' diye haykırmak istedim. Pars'la tek kalmak beni anlamsızca korkutuyordu. Kendime hakim olamayabilirim. Kendimi kontrol edemeyebilirim. Sonucu berbat olacak şeyler yapmak istemiyordum. Pars beni etkilemeye mi çalışıyordu? Gitme Canan. Sarper'le ilerleyerek dış kapıdan çıktılar. Artık görüş hizamda değillerdi. Pars'la şuan tek kaldığımızı bilmek beni 3 katı daha çok heyecanlandırmıştı. Kafamı kaldırıp ona bakmak istedim ama bu sefer yapamamıştım. Bir çatal aldığım tatlının boğazıma takılmasını sağlayan şey Pars'ın sözleri olmuştu.

"Bana bakabilirsin."

Neden böyle söylemişti. Onu daha net anlamak için bakışlarımı üzerine götürdüm. Göğüslerinden başladım. Ceketini, gömleğini, düğmesini, boynunu, adem elmasını, çenesini, çenesindeki gamzesine, dudaklarına, burnuna, elmacık kemiğine, okyanus gözlerine, kirpiklerine, düzgün kaşlarına, pürüzsüz alnına ve saçlarına dikkatlice bakarak inceledim. Şuan bir kağıt ve kalem olsaydı bu gördüklerimi kusursuz dökebilirdim. Bakışlarım en son gözlerini yeniden buldu. Sıcak, ateşli bir hava dağılımı oluyordu aramızda, masaya biraz daha yaklaştı. Sanki bana daha da çok yaklaşmak ister gibi. Bakışlarım dudağına inmişti. O dudakları öpmek için bir şeyleri feda edebilirdim ama bu Sarper olmazdı. Yapamazdım. Gözlerine tekrar döndüğümde bakışlarını dudaklarımda yakalamıştım. Dilimle dudaklarımı ıslattım. Neler yapıyorum ben? Bu adam beni kendimden geçiriyordu.

"Sarper çok şanslı. "

Dediği bu cümle üzerine daha fazla dayanamayıp sessizliğimi bozdum.

"Neden?" Merak benim düşmanımdı. Bir gün çok kötü başıma patlayacak gibi duruyordu. Meraktan adama sorduğum soruya bak. Bana cevap olarak hafif, çok belli olmayan, emin olup olmama arasında kaldığım bir gülümseme gönderip arkasına yaslandı. Kollarını birbirine bağladı ve konuştu.

"Bana çok özel birini hatırlatıyorsun."

Konuşmasında hiç mimik yoktu ve onu anlamakta zorlanıyordum. İfadesiz yüzü ile birleşen net cümleleri onu sert gösteriyordu. Cümleleri çok net ve kendinden emindi. Hiçbir duygu aktarımı sağlamıyordu. Bu söylediği şeyler beni sebepsizce heyecanlandırmıştı.

Rüzgardan dolayı kokusunu rahatça alabiliyordum. Duyu organlarımdan birine daha şimdiden kolaylıkla sahip olmuştu. Koklama duyum artık onundu. Onun evli olduğunu unutuyordum. Acilen buradaki havaya son vermeliydim. Ne yapacağımı düşünürken masaya doğru gelen Sarper ve Canan'ı görmemle mutlu oldum. Bu serin havada bu kadar terliyor olmam hiç normal değildi.

"Ne yaptınız hayatım?"

Canan'ın Pars'a yönelttiği soruya Pars yerinden kıpırdanarak cevap verdi.

"Umay'la biraz sohbet ettik. Bizi kendi evinde ağırlamak istediğini söyledi."

Pars'ın ağzından çıkan kelimeler şuan bayılmam veya kendimi suya atmam için oldukça büyük nedenlerdi. Manyak adama bak bas baya yalan söylüyordu. Ne diyeceğimi bilmiyordum. Yalan söylüyor demem saçmalık üzerine saçmalık olurdu. Diyecek tek şey söylediği şeyi kabul etmemdi. Resmen şaka gibiydi kesinlikte tek kaldığımda bunu ona soracaktım. Daha fazla beklemeden yüzümdeki şaşkınlık ifadesini kaldırıp yerine sahte gülümsememi yerleştirdim ve konuştum.

"Evet." Pars'a bakarak söylemiştim. Pars ufak bir tebessüm gönderdikten sonra, hemen eski kalıplaşmış surat ifadesini yerine yerleştirdi. Bu adam neyin peşindeydi böyle? Ya da ne yapmaya çalışıyordu?















PARS HAKKINDA NELER DÜŞÜNÜYORSUNUZ? YORUMLARDA BELİRTİN.

Sevgili okuyucularım umarım bölüm hoşunuza gitmiştir. Benden sık bölümler istiyorsunuz. Elimden geldiği kadar size yetişmeye çalışıyorum. Vote ve yorum gelmediği için yeni bölümler yazmayı erteliyorum. Bugün yazarınızın doğum günü onu mutlu etmek için hikayemi arkadaşlarınıza önerip, beni takip edip, hikayeme bol bol vote atıp, bolca yorum yaparak mutlu edebilirsiniz. Sizi çok özledim. Çok seviyorum sizleri hep benimle kalın tamam mı? Sonra ki bölümde görüşmek dileğiyle sevgi ve sağlıkla kalın...

Continue Reading

You'll Also Like

2M 87.6K 68
Aile problemleri yüzünden evden kaçmış ve kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan, aynı zamanda sinir hastası olan Pare, ucuza gelsin diye ikinci el...
4M 115K 73
Lamia: Ayrılık ay dönümümüz kutlu olsun. Mirza: Lamia şaka mısın? Mirza: Sen terkettin beni.
129K 1.1K 49
gözyaşlarımı dinlemeden bir anda içime girdi dudağı dudağımda bir eli göğsümde diğer eli kadınlığımdaydı...
2.3M 37K 55
- Ahh...abim gelicek yapamayız.. Üstümdekileri delice yırtarak çıkardı. - Abini boş ver gece. Bugün gelmeyecek güzelim Erkekliğini boxer'ından çıkar...