SEN BENİM // TAMAMLANDI

By sewgii_i

359K 16.5K 5.4K

*Tamamlandı Sen benim umudum, hayallerim, varoluşum, gülüşüm, kahkaham... Sen benim yıkılışım, umutsuzluğum... More

1. Bölüm
2.BÖLÜM
3.BÖLÜM
4.BÖLÜM
5.BÖLÜM
6.BÖLÜM
7.BÖLÜM
8.BÖLÜM
9.BÖLÜM
10.BÖLÜM
11.BÖLÜM
12. BÖLÜM
13.BÖLÜM
14.BÖLÜM
15.BÖLÜM
16.BÖLÜM
17.BÖLÜM
18. BÖLÜM
19.BÖLÜM
20.BÖLÜM
21. Bölüm
22.BÖLÜM
23.BÖLÜM
24.BÖLÜM
25.BÖLÜM
26.BÖLÜM
27.BÖLÜM
28.BÖLÜM // FİNAL
TEŞEKKÜRLER
Kitap 2
ÖZEL BÖLÜM
ÖZEL BÖLÜM 2
SAMSUN | 1
SAMSUN | 3
SAMSUN | SON
ÖZEL BÖLÜM 3
yeni kitap

SAMSUN | 2

4.4K 270 9
By sewgii_i

FERHAN

Kapının çaldığını duyduğumda acıyan gözlerimi zorluklarla açtım. Gece geç yatmam, saatlerce düşünüp çıkış yolu aramam oldukça yorucuydu. Ne ara uyuyakaldığımı dahi hatırlayamıyordum. Komodinin üzerindeki saate baktığımda şaşkınlıkla doğruldum yerimden. Normalde olsa çoktan uyanmış şirkete gitmiş olmam gerekirdi. Ama istifa etmiş olduğum gerçeğini unutmamıştım tabi ki. Zil tekrar çaldığında oflayarak kalktım yataktan ve odamın kapısını açtım. Aşağı kata inerken Talha'nın gelmiş olma olasılığını ölçüyordum kafamda. Ama bu kadar çabuk getirmezdi herhalde Selim'i, akşam geleceğini söylemişti.

Kapının önündeki aynadan kendime baktığımda önemli birinin gelmiş olmamasını umuyordum. Şayet şu halimi görüp arkasını dönüp gidebilirlerdi. Kapıyı açtığım anda tekrar zil sesi yankılandı evin içinde ve Gökçe kapıyı açtığımı fark edince elini çekti zil tuşundan. "Ne basıyorsun kızım sabah sabah?" diye onu terslediğimde çoktan mahçup bir ifadeye bürünmüştü. "Kusura bakma ya... Hâlâ uyuduğunu düşünemedim."

Fazla tepki verdiğimi fark ettiğimde elimi saçlarıma attım. "Sorun değil, uykulu halime denk geldin işte. Geçsene içeri." dedim. Kucağındaki Nisa'yı sıkıca tutarken ayakkabılarını çıkartıp girmişti içeriye. Salona yöneldiğimizde "Ben çayı koyayım, içeriz beraber." dedim kahvaltı yapmadığım gerçeğini umursamayarak. Tekrar salona girdiğimde Gökçe'nin Nisa'yı yere bıraktığını gördüm. Daha yeni emeklemeye başlayan bu tatlı bebek kendi açısından ilerlemeye çalışıyordu. Koltuklardan birine oturup bacağımı kendime çektiğimde Gökçe'nin dikkati bende toplanmıştı. "Neden işe gitmiyorsun? Hasta olduğunu falan düşünmüştüm ama hafta başından beri gitmiyorsun."

İşte insanlara açıklama yapma vakti gelmişti sanırım. Hiç kimseye haber vermeden işimden istifa vermem beklenmedikti tabi ki. Bunu söylediğimde Gökçe de şaşırdığını fazlasıyla belli etmişti. "İyi ama neden?" O kadar çok neden var ki Gökçe; hangi birini söyleyeyim. Omuz silktim. "Rahatsız olmaya başladığım insanlar vardı. Daha fazla katlanmak istemedim. Hem iyi de oldu, dinleniyorum evde." diye konuştuğumda oldukça umursamaz göründüğümün farkındaydım. Bu tavrım onun ayrıntıya girmesini de engelliyordu. Yine de "İş arayacaksın ama değil mi?" diye sordu.

Derince bir nefes aldım. Aslında bu fikrimi onlara olabildiğince geç açacaktım fakat şu an Gökçe'yi geçiştirmekte istemiyordum. Kenardaki sehpanın üzerinde duran kartona uzandığımda gözümle de Nisa'yı kontrol ediyordum. Satılık ev ilanının yazılı olduğu beyaz kartonu Gökçe gördüğünde şaşkınlıkla açtı gözlerini. Ama soru sormasını beklemeden "Evi satılığa çıkartıyorum. Sinop'tan ayrılacağım." dedim. Ama söylediğim kadar basit kabullenemiyordu işte. Uzun uzadıya açıklama yapmam gerekiyordu. Ve Gökçe'nin de beni fikrimden geri çevirmek için çabalaması... Ama bir işe yaramayacaktı.

"Şu çaya bir bakayım. Çocuklar nerede?" diye sordu aniden koltuktan kalkarken. Konu değiştirmek için güzel bir fırsattı. Gökçe'nin arkamdan ofladığını duysam da cevap verdi. "Taner gelmişti, Ömer'le beraber çocukları alıp parka götürdüler. Sena da evde, cumartesi gününü keyfini çıkartıp uyuyor." Mutfak alt katta olduğu için duyabiliyordum onun söylediklerini. Şu an yalnız kalmayı hiç istemediğim için "E ara gelsinler buraya, otururuz beraber." dedim ama o "Ay yok. Selim de evde değilmiş zaten, kafanı dinle biraz sen." dedi. Düşünceli tavrı gülümsememe yol açarken çayları bardaklara doldurmuştum bile.

Ona bardağını verirken "İyi o zaman çayımızı içelim, ben şu hortlak halimden kurtulayım biz de çıkarız dışarı. Yalnız kalmak istemiyorum." dedim. Aslında o yalnızlığa çok ihtiyacım vardı ama kendi kafamda kurduğum düşünceler beni öylesine yoruyordu ki... "Tamam o zaman." dedi ve çayı bitirdikten sonra benim kendimi toparlamam için bana zaman tanıdı, sonra da sanki dünyanın en sorunsuz kadınıymışım gibi bir gülümsemeyle çıktık evden dışarı. Makyaj ve bir de gülümseme insanı gerçekten değiştiriyordu, iç dünyasından eser bırakmıyordu.

Sena'yı aramış ve onun da hazırlanmasını önceden söylediğimiz için kapıda hazır bekliyordu bizi. "Parka bile cümbür cemaat gidiyoruz ya... Keşke Selim de olsaymış." dedi Gökçe. Açıkçası oğlum yanımda yokken çocuklu ortamlara girmeyi pek sevmiyordum ama bu seferlik gidecektik artık. Parka yaklaştığımızda kapının önünde kucağında bir çocukla duran Taner'i gördüm. "Aa bunlar dönüyormuş." dedi Gökçe kapıya yönelerek. Ömer de Şevval'in elinden tutmuş geliyordu. Bu baba-çocuk portreleri yüzümde bir gülümseme oluşturdu. Ömer bizi fark ettiğinde gülümsedi. Daha doğrusu Gökçe'ye gülümsedi.

Gökçe "Biz de yanınıza gelmiştik, ama dönüyormuşsunuz." dediğinde Taner'in de bakışları bize dönmüştü. Kucağındaki Erdem'i yere bırakıp elinden tutarken "Merhaba." dedi bana. Bir baş selamıyla karşılık verdiğimde Melek arkadan koşarak gelmişti yanımıza. "Gökçe abla... Burada dönme dolap yokmuş ama." dediğinde hepsinin yüzünü güldürmeyi başarmıştı. Sena gülerek "Onlar sadece lunaparklarda oluyor canım. Burası normal bir park." dedi. Aralarında dört yaş vardı yaklaşık, Aslı'nın ölümü kaderlerini ortak bir noktada bağlamıştı. Annesizlik... Sadece Sena biraz daha şanslıydı, Gökçe olduğu için.

Arada dönen muhabbetten kopmama sebep olan düşüncelerimi beynimden kovduğumda Ömer'in "E o zaman lunaparka gidelim beraber." dediğini duymuştum. Birkaç saniyelik sessizlik herkesin düşünmesi için bir seçenekken Gökçe bu teklife balıklama atlamıştı zaten. "Harika olur." Bu kızın çocuklu olmasını hiç sorun etmeden her istediğini yapıyor olmasına gerçekten çok büyük hayranlık duyuyordum. Çocukları omuzlarında bir yük olarak değil de mutluluğun bir kapısı olarak görmesi tüm annelere örnekti. Başka biri olsa -mesela ben- küçük bebekle kalkıp gitme taraftarı olmazdım ve bu yüzden ne kadar istesem de gitmezdim. Ama bu Gökçe işte, kimseye benzemiyor.

"Ferhan?" İsmimi duyduğumda bakışlarım tekrardan Ömer'e döndü. "Efendim?" Kaşları çatılırken "Sen iyi misin?" diye sordu. Sanırım sordukları şeyi kaçırdığım için böyle düşünüyordu. İnandırıcı olan gülümsemelerimden birini yerleştirdim. "Çok iyiyim. Dalmışım sadece." Kafasını sallayıp onayladığında Gökçe sorusunu tekrarladı. "Lunaparka gidiyoruz, dedik. Geliyorsun değil mi?" diye sordu. Evet... Bahaneler dünyasına hoş geldiniz. "Gökçe ben vazgeçtim, eve dönüp istafımın tadını çıkartmak istiyorum." Gidip onca bağırtının içerisinde birileriyle çarpışan arabaya binme gibi bir niyetim yoktu.

Fakat bu sefer bahaneler dünyasından seçip aldığım bahanelerim bir işe yaramamıştı. Gökçe tabiri caizse beni sürükleyip götürebilirdi. Ama beni kurtaran şey telefonumun sesi oldu. Talha'nın aradığını gördüğümde onlarla arabaları almak için eve yöneliyorduk. "Efendim?" diyerek açtım telefonu ama karşı taraftan telaşlı bir ses beklemiyordum. "Ferhan, Selim'i getiriyorum. Kuzenim kaza yapmış, hastaneye gitmem gerek acilen." Direkt konuya girmesiyle kaşlarım çatıldı. Tanıdığım akrabalarını gözümün önünden geçirirken "Hangisi?" diye sordum. "Tanımıyorsun, Ankara'da okuyan kuzenim vardı ya... Hasan. Yanında kimse yok, Ankara'ya gitmeliyim." dedi. Yanında olmayı hiç teklif etmedim bile. Ne Ankara'ya gidebilirdim onunla olmak için ne de birkaç teselli cümlesi sıralayabilirdim. "Tamam ben eve geçiyorum, ne zaman gelirsin?" Yakında olduğunu ve beş dakika içerisinde geleceğini söylediğinde Gökçe'nin bakışları benim üzerimde toplanmıştı. Telefonu kapatıp ona kısa bir açıklama yaptım ve gelemeyeceğimi söyledim. Vay be... Bahanem Talha'nın kuzeni olmuştu.

Ya da olamamıştı. Çünkü Gökçe önce geçmiş olsunlar dileyip sonrasında "Harika, Selim'i de alırsın. Beraber gideriz. Çocuklar da eğlenmiş olur." dedi. Aslında bakarsanız bu sefer bu teklif daha cazip gelmişti. Demek ki yalnız olmak beni kötü hissettirmişti.

TANER

Araba düzeni yaparken Ferhan'ın da benim arabamda gelmesine karar vermiştik. Ömer yakındaki bir bankamatikten para çekeceğini söylediği için şu an onu bekliyorduk. Bu sırada hemen benim arabamın önünde duran arabaya Ferhan'ın bakışlarından onun eski eşinin arabası olduğunu anlamıştım. Şoför koltuğundan esmer bir adam inip arka koltuktan da Selim'i indirmişti. Ferhan, Selim'i kucaklayıp öperken adam ona birkaç şey söylemişti. Ferhan ona sadece bir kafa sallamayla karşılık verirken bakışlarımı onlardan çektim. Ama bu sefer karşılaştığım Gökçe'nin hiç de hoş olmayan bakışlarıydı. Adının Talha olduğunu hatırladığım adama nefret dolu bakışlarını nerede görseniz anlayabilirdiniz.

"Selim!" Melek'in açık araba camından Selim'e seslenmesiyle üçünün de bakışları buraua dönmüştü. Talha'yla gözlerimiz kesiştiğinde kaşlarını çatarak baktı bana. Hiçbir tepki vermeden kızıma döndüm. Selim de Melek'i görüp arabaya koştuğunda arka kapının kapısını açtım. "Selam yakışıklı." dediğimde beni şaşırtarak "Selam Taner amca." dedi. Beni hatırlayacağını hiç düşünmemiştim. Gerçi kızımı hatırlayıp beni hatırlamasaydı biraz tuhaf olurdu tabi.

Melek, beni unutup Selim'le konuşmaya başlarken emniyet kemerlerini takmıştım. Bu sırada Ferhan da yanıma gelmişti. Arabaya binmek yerine Ferhan'ın arkasından bakmaya devam eden adam sinirimi bozsa da "Yolcu koltuğuna geçersin." dedim Ferhan'a. İtiraz etmedi ve Selim'e ait küçük çantayı eve bırakacağını söyledi. "Dur, bagaja koyalım. Döndüğümüzde alırsın." Bu sırada Ömer'in gelmesiyle eve çıkmaktan vazgeçti ve çantayı bana uzattı. Kısa sürede arabalara doluşmuştuk ve Ömer'in bana attığı konumu açmıştım. Her ne kadar arabayla onu takip etsem de araya giren trafik ışıkları sorun olabiliyordu bazen.

"Neden istifa ettin?" diye sordum. Aslında bunu bu sabah parktayken kendi söylediğinde öğrenmiştim. Bildiğim kadarıyla bir şirkette iyi bir pozisyonu vardı. "Başka bir şehire taşınacağım. Bu yüzden çalıştığım yeri bıraktım." Doğruyu söylemek gerekirse bu beni şaşırtmıştı. Asu'dan dinlediğim kadarıyla eşiyle evlendiğinden beri burada yaşıyordu. Selim'in yaşını ortaya koyup hesaplarsak tahmini on yıl falan ediyordu. Peki neden şimdi böyle bir karar almıştı? "Hangi şehire peki?" diys sordum nedenini sormak yerine. Eğer sorsaydım ve açıklaması istemeseydi aramızda tuhaf bir ortam oluşurdu çünkü.

Saniyelik bakışlarımı yoldan çekip ona çevirdiğimde onun da yola odaklandığını gördüm. "Bilmiyorum. Aslında bakarsan çok da plansızım. Araştırıyorum, ev satıldıktan sonra elime geçecek olan parayla gideceğim yerde kendi dükkanımı açmayı planlıyorum. Büyük şeylerde gözüm yok, sakin ve geçinebileceğimiz bir şey olsa yeter." Peki ben istifamı verirken ne istiyordum? Bana yeter miydi sakin ve mütevazı bir iş? Yoksa yine yüksek bir mevkide çalışma gibi bir hayalim mi vardı? Ne istediğimi kendim bile bilmezken ne yapacaktım?

"Ferhan abla bizim yanımıza taşınsanız da, Samsun çok güzel. Hem Selim'le de oynayabiliriz." diyerek lafa atlayan kızım Melek'ti. Dikiz aynasından baktığımda Erdem'in elindeki zeka küpüyle uğraştığını gördüm. Minik elleri ve hafızası henüz bunun için yetmese de uğraşmayı çok sevmiş olmalıydı. Melek'in teklifine cevap vermemize sıra gelmeden Selim "Evet anne. Meleklerin yanına gidelim. Oraya taşınalım. Lütfen..." demişti. Aslında olmayacak bir şey değildi. Madem şehir değiştirmek istiyordu, neden Samsun'a gelmiyordu ki? Bunu söyleyeceğim sırada benim yerime Ferhan konuştu. "Aslında Samsun'u hiç düşünmemiştim. Ben hep uzak şehirleri araştırdım." dedi. Sanırım bu fikir onun da biraz olsun aklına yatmıştı.

"Eğer öyle bir şey düşünürsen haber ver mutlaka. Dükkan bulmana da ev bulmana da yardım ederiz. Ayrıca... Samsun güzel yer. Çocuklar haklı." dedim. Nedensizce çoktan gözümün önüne bizim oralardaki kiralık evşer gelmişti bile. "Tamam, düşüneceğim bunu da." diyerek ucu açık bıraktı planlarını Ferhan. Daha fazla soru sormadan arabayı kullanmaya devam ettim sadece.

Günün geri kalanı tahmin edemeyeceğim kadar güzeldi. Genelini çocukların peşinde koşturmakla geçirsek dahi güzeldi. Melek'in istediği gibi dönmedolaba bindiğimizde Sena'nın yükseklik korkusunun nüksetmesi dışında bir sorunumuz olmamıştı. Bu kız uçağa binip defalarca İstanbul'a gitmesine rağmen yüksek yerlerden aşağı bakmaya hâlâ korkuyordu. Çok da uzun sürmediği için pek sorun olmamıştı. Sonrasında hep beraber lahmacuncuya gitmemiz çocukların keyfini tamamen yerine getirmişti. Bir o kadar da yorulmuşlardı.

Eve dönüşümüz akşamı bulduğunda herkes çok yorgundu ama inadı tutan Melek'in "Baba lütfen Selimlerde kalalım." diye tutturmasıyla arabada ufak çaplı bir kriz yaşamıştık. Sonucunu ise tatlıya bağlayan Ferhan olmuştu. "Melek bizde kalsın. Sen, Erdemle beraber Gökçelere gidersin. Hatta Sena'yı da bize çağırırım. Beraber kalırız gece ya... Sorun olmaz." demişti. Benim için de pek sorun olmazdı ancak Ferhan'ın zaten moralinin bozuk olduğunu görebiliyordum. Bir de başına çocuk bırakmak hiç doğru olmazdı. Yine de onun söylediklerini kabul ettik. Ömer'e de söylemeleriyle Sena da onlarla kalmaya gittiğinde akşam çayını içiyorduk beraber.

O an aklıma bir şey geldi. Kabul edilip edilmeyeceğinden emin olmadığım bir şey. Neden Ferhan'la ortak olmayı denemiyorduk ki? Onun seçiminde bir etki bırakmak istemezdim ama bu fikri beğenebilirdi. Beğenmeyebilirdi de. Yine de ona sunmaktan bir zarar çıkmazdı sanırım. "Taner! Melek'in şu pijamalarını falan Ferhanlara götürsene. Ben Sena'yla yollayacaktım unuttum." Gökçe'nin söyledikleri benim oraya gitmem için bahane olmuştu sanki. Gece on buçuğa yaklaştığı için Erdem ve Şevval uyumuştu. Biraz ağladıktan sonra susmasıyla Nisa'nın da uyuduğunu anlamıştık. "Tamam." deyip Gökçe'nin bir poşete koyduğu kıyafetleri aldım.

Ferhan kapısının zilini çaldığımda çocuklardan birini uyandırmamış olduğumu umuyordum. Saniyeler içerisinde açıldı kapı. Üzerinde kırmızı renkli pijamalarla kapıyı açan Ferhan'ın sabahki Ferhan'la hiçbir alakası yoktu sanırım. Şayet karşımda her an şımarabilecek çocuksu bir tip duruyordu. "İyi akşamlar." diyerek selam verdim. Ona kıyafetleri söyleyip poşeti uzattığımda "Sana bir şey söyleyeceğim. Dışarı gelsene biraz." dedim. Birkaç saniye yüzüme öylece baksa da itiraz etmedi. "Bir saniye, Sena'ya söyleyeyim." Onu beklemem bir dakikamı dahi almadı. Üzerine uzun siyah bir hırka aldıktan sonra kapıyı kapatıp benimle beraber dışarı çıktı.

Birkaç adım yürüdükten sonra arabamın ön kaputuna yaslandım. O da aynısını yaptı. "Ben de istifamı verdim iş yerine. Buraya gelmeden önce." Şaşırarak bakışlarını bana çevirdiğinde devam ettim konuşmama. "Tekrardan bir şirkette işe başlayıp yükselmeye devam etmek iyi bir seçenek olabilir tabi. Ama düşününce gerçekten yorulduğumu anlayabiliyorum." Dikkatle beni dinliyordu ama bu konuşmanın nereye varacağını merak ettiği belliydi.

"Ferhan, zorunda değilsin bak. Ben sadece bir teklif sunuyorum düşünmen için. Samsun'a gelirsen ortak bir dükkan açabiliriz. Sen ortaya bir şeyler koyarsın, ben ortaya bir şeyler koyarım hallederiz. Böylece evin satışından gelecek para biraz da sana kalır. Tabi söylediğim kadar basit olmaz ama ben düşünmeni isterim." dedim. Onu buna zorlamışım gibi hissettirmek istemediğim için tekrardan uyardım iyi düşünmesi konusunda. Sol tarafıma dönüp ona baktığımda hırkasına sarılmış öylece yola baktığını gördüm. Düşünüyordu. Şehirden ayrılmak istemesinin altında yatan sebepler arasında eski kocası var mıydı bilmiyorum ama bir şeye çok üzüldüğü kesindi. Durup durup dalmaları, kendini mutlu göstermek için üstün çabaları... Her şey ele veriyordu onu.

Arabadan ayrılıp "Bunu düşüneceğim, gerçekten." dedi. Bu artık konuşmamızın bittiğinin bir göstergesiydi. Kafamı sallayıp onu onaylandığımda "İyi geceler..." diyerek evine yöneldi. O an üst katın penceresine satılık ilanını çoktan astığını gördüm.

Kafamı yukarı kaldırıp gökyüzüne baktığımda yıldız görememenin hüznü çöktü içime. Derin bir nefes aldım ve eve yöneldim.

20 Ağustos 2020
*Sevgi

Continue Reading

You'll Also Like

1.2M 49.6K 44
0545* Sizi "MAFYA" adlı gruba ekledi #Romantizm kategorisinde 1.Sıra✨ #3Ay kategorisinde 1.Sıra✨ #Siyah kategorisinde 1.Sıra✨ #Esir kategorisinde 1.S...
1.5M 47.5K 38
Üzerime doğru yürümeye devam etti. Gelip tam karşımda durdu. Gözünü kırpmadan yüzümü inceliyordu. Gözlerini gözlerime dikti. Soru dolu bakışlarla y...
9M 303K 75
Tek bir gece, sadece bir gecede tüm hayatınızın değiştiği oldu mu? Ya da tüm hayallerinizin yıkılıp mutsuzluğa sürüklendiğiniz? Sabah olduğunda artık...