Pelin: Polat?
Pelin: Senin ne işin var İkizlerle? (19.36)
Polat: Buyrun Pelin Hanım? (19.40)
Pelin: Polat sen iyi misin?
Polat: Evet, neden sordunuz?
Pelin: POLAT!
Pelin: Sabrımı mı sınıyorsun be adam?
Polat: O sizin işiniz. Benim ne haddime?
Pelin: Hasbinallah! Ne oldu birden bire?
Polat: Ne mi oldu? Bir de soruyor musun?
Pelin: Evet soruyorum, sende söylemiyorsun.
Polat: Gelecek yazki düğünümüze davetiye yollarsın artık.
Pelin: Ciddi misin şu an?
Pelin:
Polat: Bağır bağır, bunlar son çırpınışların.
Pelin: Polat, sen kafanı mı çarptın bir yere?
Polat: Pelin farkında mısın bilmiyorum ama yaza daha altı ay var.
Polat: ALTI!
Pelin: Ya ne zaman yapacağız düğünü sorması ayıp?
Pelin: Buz gibi soğukta kıçımız donarken mi?
Pelin: Açtırma benim ağzımı.
Polat: Yazında sucuk gibi terliyorsun!
Pelin: Şu an yaptığımız kavganın anlamsızlığına dönde bir bak isterim.
Polat: Anlamsız olduğunu kabul ediyorsun yani?
Pelin: Anlamsız olan kavga, düğün gayet mantıklı bir zamanda.
Polat: Olmaz.
Pelin: Ne olmaz?
Polat: İkimizin de istediği olmasın o zaman?
Pelin: ?
Polat: İlkbahar olsun.
Polat: Nisan gibi?
Pelin: İki ayın hesabını mı yapıyorsun şu an?
Pelin: Ha haziran ha nisan?
Polat: İki ay iki aydır.
Polat: Nisan olsun bizim olsun.
Pelin: Öyle olsun ama çok yersiz bir konuda trip attın bana.
Polat: Bensiz başına kararlar alıyorsun. Sence bu tripi hal etmiyor mu? Ben desem ağzıma sıçardın.
Pelin: Yapardım. Net!
Pelin: Tamam haklısın, demiyorum bir şey.
Polat: Bu dememiş halinse…
Pelin: Polat!
Pelin: Sen ne konuştun ikizlerle?
Polat: Önemli bir şey değil sonra anlatırım. Şimdi annem çağırıyor.
Pelin: Peki, öyle olsun.
Pelin: Yakında çıkar kokusu.