21 Temmuz sabahı
Yazar'dan
Genç adam biricik hizmetkarını odasında beklerken elindeki içkisini yudumluyor, her zamanki köşesinde günün ilk ışıklarını izliyordu. Odasının kapısı tıklandığında hafifçe yerinde doğruldu.
"Gel." Tok sesi odasında yankılandığı anda kapısı gıcırtıyla açıldı. Çok sevgili hizmetkarı perişan bir halde ve başı öne eğik biçimde azarlanmayı bekliyordu fakat beklediği gerçekleşmedi.
"Dün gece aldığımız bir yenilgiydi fakat bu yenilgi bir kazancı oluşturacak benim ölümsüz Gumiho'm." Dişlerini gösterecek şekilde gülümseyen bu genç adam zekice bir plan hazırlamıştı. Onun planları asla tükenmezdi.
"Tahminlerime göre bir düşman edindiklerinin farkındalar. Bu nedenle hepsi toplanıp yakutları aramaya çalışacaklar. Ancak onları minik fakat etkili bir sürprizim karşılayacak. Ne olduğunu sormayacak mısın Sehun?" Hizmetkarı korkuyla sordu. "Nedir efendim?"
Genç adam elindeki içkisini masaya bırakıp ayağa kalktı. Pencereden vuran gün doğumu genç adamın sırtına vuruyor ve görkemle parıldamasına sebep oluyordu.
"Şimdilik pek sorun etmeyecekleri fakat günlerce dışarı çıkmalarına engel olacak minik bir virüs çok sevgili Gumiho'm." Genç adam hizmetkarıyla arasında iki adım kalıncaya dek yürüdü. "Bu minik virüs onların sonu olacak. Bizimse başlangıcımız."
(Pisces Krallığı'nın bayrağı. Balık burçları elleri görelim.)
(Pisces Krallığı)
(Aha bu da lil meow meow kediciğimiz prens Min Yoongi)
Rose'den
"Prens Min Yoongi sizi taht odasında bekliyor efendim lütfen beni izleyin." Önümüzdeki hizmetli bize yolu gösterirken Jinyoung, Jihyo, Jimin ve ben hızla onu takip ediyorduk. Adının Rowoon olduğunu öğrendiğimiz sarayın baş muhafızı ise Luna'yı bileğini iyileştirmek üzere götürmüştü.
Sarayın balık ve su işlemeli duvarları oldukça eski bir tarihi barındırdığını belli etmek üzere örülmüş gibiydi. Ağırlıklı olarak mavi renginin hüküm sürdüğü bu saray insanın içine tuhaf bir dinginlik bahşediyordu. Geçtiğimiz son koridorun sonunda devasa büyüklükte bir kapı duruyordu. Lacivert tonlarında altın balık kabartmalarıyla süslenmiş kapıyı tıklatan hizmetli içeriden aldığı gir emriyle kapıyı araladı.
Sırayla içeri adımlayan Jinyoung ve Jihyo'nun hemen ardından Jimin sol elini belime koyup beni hafifçe içeri ittirdi.
Odanın içi de aynı saray gibi duvar işlemeleri ve mavi tonlarıyla doluydu. Odanın sonundaki tahtta oturan siyah ve altın rengindeki geleneksel kıyafetiyle göz kamaştıran sarı uzun saçlı adam ayağa kalkıp bize doğru adımladı. Prens olmak için doğmuş diyebileceğimiz sert bir havası vardı. Jimin'e yaklaşıp kocaman sarıldığında görünüşe aldanmamak gerektiği bir kez daha yüzüme vurmuştu. Belli ki tanıdıklarına yumuşak davranan fakat mizacı sert olan insanlardandı.
"Pisces Krallığı'na hepiniz hoş geldiniz." Jimin'e dönüp gülümsedi. "Karşılama için üzgünüm. Sarayda ani bir şekilde patlak veren virüs sebebiyle durumlarımız biraz karışık." Jinyoung ile de sarıldıktan sonra Jihyo'nun eline nazikçe bir öpücük kondurdu ve hemen ardından bana döndü.
"Siz boyut gezgini olmalısınız. Ben bu krallığın prensi Min Yoongi." Sağ elimi tutup Jihyo'ya yaptığı gibi öpücük kondurdu. "Ama siz, nasıl yani?" Prensin durumumuzdan haberi olduğunu bilmediğimden Jimin'e sorgulayıcı bir bakış attım. Prens durumu anlamış olacak ki hafifçe gülümsedi. "Jimin çok yakın bir dostumdur. Durumunuzdan çoktandır haberim vardı."
Ve eliyle odasının içindeki bir kapıyı gösterdi. "Hemen ortak salona geçelim. Konuşulacak şeyler var."
***
"Scorpio Krallığı'nda gercekleşen olaydan siz gelmeden biraz önce haberim oldu. Duyduğuma göre Gumiho canlanmış. Durumun tehlikesinden haberdar olduğunu düşünüyorum Jimin." Yoongi oturduğu sandalyeden çatık kaşlarıyla Jimin'e bakıyordu. Gumiho dediği dün gece karşılaştığımız dokuz kuyruklu tilki olmalıydı.
"Demek istediğinin farkındayım Yoongi. Onu hapsolduğu tablodan ancak biri çıkarmış olabilir. Tek başına bunu yapamayacağını hepimiz biliyoruz. Fakat sorunumuz şu ki buna sebep olan kişiyi, asıl düşmanımızı tanımıyoruz." Jimin'in suratından bu işin ne kadar ciddi olduğunu anlamıştım.
"Bugün yirmi bir temmuz yani yaklaşık olarak on günümüz var arkadaşlar. Jungkook ve Taehyung ile siz buraya gelmeden önce mektuplaştım ve onların gitmediği iki krallık kalmış. Aries ve Cancer. Ben şu an acilen toplanmayı gerekli buluyorum. Birlikte hareket etmeliyiz zira düşmanımızın kim olduğunu bilmiyoruz." Yoongi'nin söyledikleri hepimizin kafasına yatmış gibiydi. Şu saatten sonra ayrı durmamız bizim kaybımız olurdu. Bizi yalnızken yakalamalarına izin vermemeliydik.
"O vakit Leo ve Aquarius krallıklarına mektup gönderelim ve sıradaki durakları burası olsun." Konuşmamla kafa sallayan Yoongi hizmetkarlarından birini çağırıp talimatları verdi.
"Burada toplandıktan hemen sonra birlikte Aries, Cancer, Taurus ve Gemini krallıklarına gideceğiz. Zaten son gün yani otuz bir temmuzda Gemini Krallığı'nda bir davet düzenleniyor son durağımız burası olacak." Jinyoung'dan sonra konuşmayı Jihyo devraldı. "Diğerlerinin gelmesi akşamı bulur. Biz de bu süreç içinde biraz dinlenmeliyiz bence. Hepimiz oldukça yorulduk."
Yoongi ayağa kalkıp hizmetkarlarını işaret etti. "Size odalarınıza kadar eşlik etsinler." Hepimiz ayaklandığımızda Jimin Yoongi'ye tekrardan sarıldı. "Her şey için teşekkür ederim kardeşim."
***
"İçimde tuhaf bir his var kızlar. Bilmiyorum sizi çok özlemişim evet ama toplanmakla hata mı ettik diye düşünmedim değil. Üstelik sarayda virüslü biri varmış. Ya bu virüs yarına kadar yayılırsa." İçimde biriken hisleri kızlara döktüğümde hepsi kararsızlıkla baktı.
Bana verilmiş odadaki masada ben, Lisa, Jennie, Jisoo, Sohyun, Yeri, Joy ve Luna oturmuş sohbet ediyorduk.
"Ay inanın hiçbir fikrim yok. Sadece bu kadar karamsar olmayalım. Hem yarın sabahtan yola çıkacağız bu kadar kısa sürede yayılmaz bence." Luna ağzından çıkan cümlelere karşın tedirgin gözüküyordu.
"Kızlar şu ana kadar gayet iyi gittiğimizi düşünüyorum. Elimizde yanlış olmazsa yedi tane yakut var. Eğer bir düşmanımız varsa bile biz daha öndeyiz ve daha on gün olduğunu söylemeden geçemeyeceğim." Lisa Luna'ya göre daha kendinden emin görünüyordu. Lisa'dan sonra gözler Jennie'ye çevrildi.
"Ben Rose'ye katılıyorum şahsen.Bilmiyorum ben genelde daha fazla korktuğumdan da olabilir." Yeri ve Joy da Jennie'ye katılırcasına mırıldandılar.
Jisoo kafasını iki yana salladı. "Kızlar saçmalamayın Luna ve Lisa haklı. Bize on gün engel olabilecek en kötü ne olabilir ki?"
Jisoo'nun cümlesi biter bitmez kapı sertçe tıklanıp açıldı. Bir kadının odasına izinsiz kim girebilir diye düşünecektim ki içeriye gözleri korkuyla irileşmiş erkekler doluştu. Kızlarla hepimiz anında ayağa fırladık ve diğer erkeklerin önünde dikilen Yoongi hepimizi şok edecek o cümleleri haykırdı.
"Virüs sarayın alt katındaki hizmetlilerin odalarına ve krallığa tamamen yayılmış. Sarayın ilk iki katını kapattık. Aynı şekilde bütün komşu krallıklar sınırlarını kapatmış durumda. Sınırların açılması ne kadar sürer bilinmiyor."
Luna yavaşça Jisoo'ya döndü. "Bunu nasıl buldun Jisoo-ssi?"
***
BEN GELDİİİİİİMMMMMM
Ay yemin ederim şükür kavuşturana sjbdsajıkjdw. Önce YKS sonra tatil derken bu hafta eve geldim ama kendimi toplayıp bölüm yazmam birkaç günü (6 gün) buldu. Ben bölüm yazana kadar BTS'in Japonca albümü mü, Blackpink'in yıllardır gelmeyen şarkısı mı, kitabın okunmasının 10K'yı geçmesi mi dersiniz her bir şey başımıza geldi yani. Daha sayamadığım tonla şey olduğuna da eminim sndlksndknskm.
KİTAP 10K OLDU VALLA hala inanamıyorum buna ben. Sınava girmeden önce olduğu için hediye gibi bir şey oldu bana. Herkese tekrar tekrar teşekkür ederim.
Bundan sonra freni patlamış kamyon gibi son hız yuvarlanacağız inşallah. Bu arada finale yaklaşıyor gibiyiz söylemeden edemeyeceğim. 30 bölümü bulmayabilir bile emin olamıyorum.
Ay bu arada HOW YOU LİKE THAT ÇOK GÜZEL. Rose'nin lila saçları var gömün beni o saçlara lila en sevdiğim renk...
Gitmeden şuraya birkaç tane daha prens Yoongi atayım da gözümüz gönlümüz açılsın.
Hepinize büyülü günler bebiklerim🔮