age of beware :: hyunjin

By hisblackpearl

4.6K 657 791

3. dünya savaşı ardından asya kıtasındaki ülkeler yok olmuştur, uyruklara göre ayrılarak tüm kıta tek bir baş... More

ii ❝kırmızı kağıt parçası❞
iii ❝taşıyıcı❞
iv ❝kaybolan anılar❞
v ❝gri oğlan ve siyah kaplı defteri❞

i ❝diğer çocuklara uyum sağlamak❞

1.9K 187 132
By hisblackpearl

❝3. Dünya Savaşı ardından Asya Kıtasındaki ülkeler yok olmuştur, uyruklara göre ayrılarak tüm kıta tek bir başkan tarafından yönetilmektedir fakat düzene karşı çıkan isyanlar uzun süre boyunca devam etmiştir. İsyanları bastırmanın tek yolunun zihinde bittiğini düşünen başkan, her sene yedi yaşına basan çocukları ailelerinden alıp uyruklarına ayırarak eth adındaki toplama kamplarında toplar ve çocuklar yirmi beş yaşına basana kadar kamplarda eğitilir. Düşünme yetisini kaybeden ve tamamen itaatkar olarak kamptan ayrılan bireyler yetiştirilir ve isyanlar son bulur.❞

cuma
4.12pm

Zihnimde yıllardır yerini koruyan silik bir melodi vardı; neden unutmamak uğraştığım her şey giderken bu çirkin melodi yerini koruyordu, neden annemin adını bile hatırlamadığım halde bu melodiyi henüz unutmamıştım bilmiyordum fakat zihnimin derinliklerinde saklayabildiğim tek şey olduğunu anladığımdan beri durmadan tekrar ediyordum. Nereden geldiğini veya kimin bu şarkıyı söylediğini de bilmiyordum ama uzun zamandır benimleydi, daha fazla kalması için elimden geleni yapıyordum çünkü bu da gittiğinde sahip olduğum tek şey de gitmiş olacaktı.

Yalnızca üç vuruş ve birkaç piyano notası tekrar tekrar dönüyordu kafamın içinde, ardından bir cümle ile sonlanıyordu. Cümleyi hatırlayamıyordum ama tüm insanların farklı olduğu ile ilgiliydi. Bunu da unutmamak için her ne kadar cümleyi hatırlayamasam da "Hepimiz farklıyız." şeklinde restore etmiş ve melodiye uygun bir şekilde şarkıya eklemiştim. Sonunda bunu da unutacağımı biliyordum fakat götürebildiğim yere kadar götürmek istiyordum.

Etrafımdaki çocuklardan farklıydım; onlar zihinlerimize girip her şeyi yakıp yıktıkça düşüncelerimiz ve hafızalarımız hasar alıyordu, nasıl yaptıklarını bilmiyordum ama birtakım testler, ilaçlar ve eth seansları sonunda düşünme yetisine zarar veriyorlardı. Etrafımdaki çocuklar bir süre sonra doğruyu veya yanlışı ayırt edememeye başlamışlardı; düşünemiyor, karar veremiyor hatta soru sorulmadıkça konuşmuyorlardı.

Bende ise işler farklı yürüyordu; zihnim üzerinde yapabildikleri tek etki geçmişi silmekti. Hatıralarımı ve kısa süreli düşüncelerimi kaybediyordum fakat adımı, konuştuğum dili, hangi ülkede yaşadığımı, nerede olduğumu ve neden burada olduğum gibi kafama kazınan cümleler gitmiyordu. hafızamı kaybetmeye benziyordu fakat kaybedecek bir şeyim kalmamıştı.

Bu yüzden Yeni Asya Hükümeti için tehdit oluşturuyordum. Oluşturdukları mükemmel sistemde yalnızca küçük bir hataydım, düzeni bozuyordum ve sistemin tekrar mükmmel olması için gerekeni yapacaklarını oldukça iyi biliyordum.

Devletin istediği gibi bir çeşit robota dönüşseydim her şey daha basit olurdu belki de. Geceleri zihnimde kalanları ertesi gün unutmamak için binlerce defa tekrarlamadan uyuyabilirdim; hatırlamaya çalışmak bu kadar acı vermez, unutmak ise bu kadar zor olmazdı böylece.

Parmaklarımla solumda kalan demir parmaklıklara aklımdaki melodi ile ritmik bir şekilde vururken sözleri mırıldanıyordum. Boğazımdaki ağırlık, gözlerimde akmak için bekleyen damlalar ve sızlayan kollarım yüzünden zorlansam da şarkıyı söylemeye devam ettim. Sahip olduğum tek şeydi çünkü, ben gibi hissettiren ve geriye kalan son şeydi. Her an gidebilirdi, bu yüzden yaşlarım isyan ederek yanaklarıma süzülmeye başlasa da durmayı reddettim.

"No 7271," Hücremin dışındaki kapı sessizce açılırken odada yankılanan tanıdık ses yüzünden dudaklarıma daha sert geçirdim dişlerimi. Henüz yeni kapanan yaramı tekrar deştiğimde çenemden kucağımda birleştirdiğim zincirli ellerime kadar uzanan damlalar hızlandı ve dudağımdan akan kanım dilime ve çeneme süzüldü ama tek yaptığım titreyen bedenim ile soğuk betonda oturmaktı.

Kalın ve boğuk sesin sahibi olan Kim Jaesuk'un ayak sesleri boş odada yankı yaptı. Arkamdaki küçük pencereden yayılan hafif ay ışığıyla hareketlerini seçebiliyordum; parmaklıklarımın önündeki sandalyeye oturmuş, elindeki dosyayı kucağına bıraktıktan sonra bacak bacak üzerine atarak kollarını önünde birleştirmişti. Üzerinde her zamanki gibi simsiyah bir takım elbise vardı, ceketinin önünü iliklemişti ve koluna taktığı beyaz saat ay ışığında parıldıyordu.

"İleri gittiğinin farkındasın değil mi?" diye sordu arkasına yaslanırken. Başını hafifçe eğip üşüyen bedenimi süzdüğü sırada tek kelime etmeden dolu gözlerimle onu izliyordum.

"Ölmek mi istiyorsun?" diye sorduğunda hafifçe başımı iki yana salladım, ölmek istemiyordum ama bu hayatı yaşamak isteyip istemediğimden de emin değildim.

"YKK Askerine saldırmışsın, nedenini fazlasıyla merak ediyorum."

"Çünkü," Gözyaşlarım arasında derin bir nefes aldım, çenemi de elimin tersiyle sildikten sonra devam ettim: "Küçük bir kızı taciz ediyordu."

Jaesuk'un dudaklarından sesli bir kahkaha döküldü fakat ilk defa alaylı değil de gerçekten güldüğünü görüyordum. Kollarını serbest bırakıp kucağındaki dosyayı aldı, cebinden çıkardığı kalemle tek kelime bile etmeden dosyaya hızlıca birkaç şey yazarken "Yaptığım yanlış değildi." dedim titreyen sesimle. Dudaklarımı daha sert dişlerken çeneme süzülen kan damlalarını hissediyordum.

Alayla "Anlıyorum." diyerek cevapladığında ona bakmayı kestim ve dudaklarımdan zorlukla derin bir nefes aldım, ardından gözlerimi sıkıca kapatıp başımı arkamdaki duvara yasladım.

Siyah tulumumun kolunu dudağıma bastırarak kanamayı kesmeye çalışmıştım ama yalnızca canımın daha çok acımasına sebep olmuştu. Kollarım çok acıyordu, zincirlerin bileklerimde hafifçe yaralar açtığını hissedebiliyordum, başım ağrıyor ve bedenim soğuktan titriyordu.

Artık bitsin istiyordum, dayanacak gücüm kalmamıştı.

"Kime göre değil peki? Sana mı?" Sessizce burnumu çektim, cevap vermeden Kim Jaesuk'u dinlerken kağıdın üzerinde gezinen tükenmez kalem sesi duyuyordum aynı zamanda.

"Herkes düşünüyor, herkesin kendine göre doğruları var ve kaosun sebebi de tam olarak bu 7271." Tükenmez kalemin sesi kesildikten sonra devam etti: "Huzur içinde yaşayabilmemiz için hükümetin senin yerine düşünmesine izin vermek zorundasın."

Gülmek istemiştim ve eğer gücüm olsaydı bunu yapmaktan çekinmezdim.

"İnsanları köleleştirmekten başka bir şey değil bu."

Ne kadar her zaman olduğu gibi zekice bir cevabı olduğunu düşünsem de "Elbette öyle." diyerek beni fazlasıyla şaşırtmıştı. Dudaklarım hafifçe aralanırken başımı yasladığım yerden çektim ve gözlerimi aralayarak arkasına yaslanarak kıvranışımı keyifle seyreden bedene baktım.

"İnsanları özgür bırakırsan yalan söylerler 7271. Mal çalarlar, hatta birbirlerini öldürürler. Savaştan önce Asya tam olarak böyle bir yerdi." Arkasına yaslanmayı kesti ve öne eğilerek bana yaklaştı. "Artık bunların hiçbiri yok, burdan çıkan herkes huzur içinde yaşıyor." diyerek devam ettiğinde canım ne kadar acısa da gülmeden edememiştim. Dudaklarımdan histerik bir gülüş döküldü, elimin tersiyle tekrar çenemi silerken onu sinirlendirdiğimi hissedebiliyordum.

"Burdan çıkan kimsenin bunları yapacak iradesi yoktu çünkü."

"Elbette ama bunu sorgulamak sana düşmüyor 7271." dedi, sesindeki alay dağılmış ve daha ciddi, hatta belki de öfkeli bir tonda konuşmuştu.

"Diğer çocuklara uyum sağla." dedi oturduğu yerden kalkerken. Kalemi tekrar cebine koyduktan sonra dosyayı kapattı ve tekrar bana döndü.

Kim Jaesuk'u sinirlendirmek eğlenceliyei bu yüzden "Kafama kurşun yesem daha iyi." dedim fakat bunu söylediğim için beni pişman edeceğini biliyordum, o kurşunu gözünü kıpmadan kafama sıkabileceğini de aynı şekilde.

"Diğer çocuklar ile buradan çıkmayacağını biliyorsun Kim Ryujung," Öfkeli sesiyle kelimelerini sarf ederken şimdiden pişman olmuştum bile. "Kalan zamanını güzel değerlendir."

"Denerim." dedim, kolumu kaldırdıktan sonra zincirli bileğimi sallamam alaylı bir gülüş bırakmasına sebep olurken kolumu tekrar kucağıma bırakmıştım.

Kapıya doğru birkaç adım attıktan sonra durdu ve başını çevirip son kez bana baktı. "Artık uslu dur, bir dahaki sefere kurşunu kafana ben sıkıcağım çünkü." dedi kalın sesiyle, ardından adımları devam etti.

Kapının çıkardığı gıcırtı ve içeri yansıyan minik ışıktan sonra Kim Jaesuk beni soğuk hücrem ve ıslak gözyaşlarımla başbaşa bırakmıştı. Parmaklıklar ardında yalnız kaldığımda nefesim daha çok daraldı ve bedenim soğuktan titrerken yapabildiğim tek şey kollarımı birbirine sararak daha şiddetli ağlamaktı.

25.7.20

sınır: 20+ oy

merhabalar!!

umarım beğenmişsinizdir<9 aşağıdaki yıldıza basmayı unutmazsanız sevinirim eheh ayrıca yorum yaparsanız fikirlerinizi öğrenebilirim :")

bu distopik au'nun size bir şeyler katması dileği ile yazıyorum bu fici, umarım vermek istediğim mesajları aktarabilirim eheh

ayrıca bunun benim ilk skz ficim olması nedeni ile başta pek kimseye ulaşmayacak, bu yüzden okumasını istediğiniz arkadaşlarınızı etiketleyerek destek olabilirsiniz ❤️

Continue Reading