SANTRA

By _Berfinyesildag_

2.3K 1.6K 2.4K

Bir yokluğun içinde olup olmadığı pek de belli olmayan bir varlıktım. Ruhumun derinliklerinde bütün benliğiml... More

|TANITIM|
2-|NÂKIS|
3-|MEYUS|
4-|GERÇEKLER|

1-|MUKADDERAT|

625 431 1K
By _Berfinyesildag_

Endamıyla göz kamaştıran yıldızların aydınlattığı karanlığın, efsunkâr buğusuna kendimi kaptırmışken aynı zamanda gecenin ürkütücü sessizliğinin, Kulağıma bir efganla fısıldayışını dinliyordum. Düşüncelerimin girdabından sıyrılırken, gözlerimi nâmütenâhi karanlığa armağan ettim.
_,_,_,_,_,_,_,_

Sabahın habercisi endamlı sarılığıyla göz kamaştıran güneş, sanki uyan der gibi parlak sıcaklığını bütün bedenime hapsetmek istercesine vururken, aynı zamanda içimide ısıtıyordu. Yatağımdan doğrulurken aklımdan ve içimden asla çıkmayacak acıyı, her seferinde bütün bedenimde hissetmeme neden olan o karanlık düşünceler gelmişti yine, ruhumda ki her geçen gun daha fazla mezid olan yorgunluğumu delhun bir sekilde rahatlamaya çalışırcasına bir of çektim.

Derken sarmaları ısıtmam gerektiği aklima gelmesiyle yataktan uçarcasına fırlamam bir oldu. Vakit kaybetmeden lavaboya koştum. Sarmalara yetişebilmek için dişlerimi döver gibi fırçalarken, aniden kafamı kaldırıp aynada ki görüntümü görmemle birlikte, ağzımdan istemsizce çıkan kahkahalardan sonra, yüzümü incelemeye başladım.

Aslında dümdüz ve her daim parlak olan kumral saçlarım çalı süpürgesine dönmüşken, diş macunumun ağzımın etrafını bir çember gibi sardığını, aynı zamanda kahkahalarımı savururken yemyeşil parlayan gözlerimin taşıdığı upuzun kirpiklerimin üstünede sıçramıştı.
Gülmeyi bir kenara bırakıp yüzümü yıkamaya başladim. Hiç üstümü değiştirmeden Hemen koşarak mutfağa gittim .

Tezgahın üzerinde zaten dünden annemle birlikte sardığımız sarmaları ocağa koydum.

Her zaman sabahın erken saatlerinde ki, hafif soğuk ama içine çekince huzuru hissetiğim havayı, içime çektiğimde güne başlamanın verdiği bir mutluluk sarar beni.

Her sabah mutlaka balkona çıkıp, bu meyus hayatın bıraktığı yükü unutarak, tüm gücümle şehrin narin bir rüzgârla burnuma dolan kokusunu içime çekerim.

Kafamı balkona çevirdiğimde annemin bahçede çamaşır astığını gördüm. İçimi bir sevinç kaplamıştı. Anneme olan sevgim oldukça büyüktü. Bu kapkara hayatta sahip olduğum tek aydınlıktı.
Onu asla kaybetmek istemiyordum. Her gün babama olan özlemim kat ve kat artıyordu birine daha kaybedemezdim, buna katlanamazdım.

Babam, büyük bir denizciydi. küçükken iki ayda bir anca gelebiliyordu beni görmeye ve o gün ben sekiz yaşındayken her ayın ikisinde gelen babam, o gün gelmemişti. Üstelik benim doğum günümde. Küçük aklımla küsmüştüm ona gelmediği için, annem ise beni avutmak istercesine baban gelecek der dururdu.

Zaman durmaksızın ilerlerken annemle babamın gelmesini beklemekteydik. Suskunduk aynı zamanda durgun, annem hep korkar babam eve geç gelince. Bir gün gemisi batar da, bisey olur diye ve bu gün babam, bu zamana kadar hiç kalmadığı kadar çok geç kalmıştı.

Akreple yelkovanın yarışını izliyorduk. Duvardaki İnce işçilikle işlenen rakamlarıyla, gümüş varaklı saatin özenle yapılmış zarif akrebinin namütenahi kaçışı ve yine ince uzun yelkovanının kovalayışı. Bir an son bulsun istedim. Babam gelince devam ederdi yine, lakin birbirlerini kovalamaktan asla vazgeçmeyen yelkovanla akrebin, artık geceyi getirdiğinin farkındaydım.

Annemin pencere kenarında derin düşüncelere daldığını görünce, bende onu izlemekle yetindim ve evet sanırım iki ay boyunca annemle beklediğimiz o an gelmişti. Kapının çaldığını duyar duymaz yerimden zıplayarak kalktım. Annem ise bir titremeyle gözünü pencereden alıp gözümle birleştirdi. Birbirimize bakarken annemim birden kahahalarla gülmeye başladığını farkettim. Onu uzun zamam sonra böyle mutlu görünce bende aynı sekilde karşılık verdim. Daha fazla babamı bekletmek istemiyordum ve içimi kemiren heycanımla kapıya doğru yöneldim.

"Babam geldi, babam geldi."

kapıyı bütün gücümle içimdeki sevinci dışarıya atmak istercesine açtım. O sırada annem de doğum günü pastamı Almaya gitmişti çünkü babam bana söz vermişti. Gelir gelmez kapıda birlikte üfleyecektik mumları ama Karşımda gördüğüm kişiler hayal kırıklığı dedikleri buydu demek ki, bu mihnet dolu hayat beni yine gizilt düşüncelere sürüklüyordu.

Kapıdakiler polisti içlerinde bir umut babamı aradım ama hayal kırıklığı denilen illet yine beni bulmuştu, babam yoktu. Belki de hayatımın dönüm noktası, hazin gidişatı o zaman başlamıştı.

İstediğim yanıtı almak istercesine bir ses tonuyla

"Babam nerede?"

annemin de elinde doğum günü pastamla arkamdan geldiğini farketmiştim. Polisler Anneme doğru bakarak

"Zeliha ER siz misiniz?"

Annem telaşlı ses tonuyla

"Eee evvet bbenim"

"Malesef size açıklamam gereken kötü bir durum var fakat bunu yalnız konuşsak daha uygun olur ."

Annem bana dönerek tizleşmiş sesi ve dolmuş gözleriyle

" Hadi Mavi sen odana git güzel kızım."

Annemin dediğini yapıp odama doğru gittim ama içimdeki merak aklımı kemirirken duramazdım.

merakımla savaşırken aklıma gelen o şeyin olmaması icin yalvararak bütün benliğimle dua ederken çoktan malup olmuştum bile. Anneme belli etmeden Kapının ardına geçip dinlemeye başladım ve polislerin sarfettiği cümleleler Aklımı dondurmuştu. Bu olamazdı ki gözyaşlarım gözlerimden akmaya yeltenirken onu durdurmam zaten imkansızdı.

Onları özgürlüğüne kavuşturmak için bir çaba sarfetmeden usulca yanaklarıma akmışlardı. Hala idrak edemiyordum Polislerin dediklerini,

"Kenan ER son çıktığı seferden dönemedi. Aynı zamanda kendisinin naaşı henüz bulunmuş değil. Gelişmelerden sizi haberdar edicez ancak, bu saate kadar yaşıyor olması ne yazıkki mümkün değil, başınız sağ olsun."

Ama o benim babamdı ölemezdi ki annemin şaşkın ve üzüntüyle karışmış vücudunu acıdan duramayacak durumdayken avuçlarının içinde büyük bir mutlulukla ve mutlulukları hayal ederek yaptığı doğum günü pastamın, kurduğumuz bütün mutlu hayaller gibi avuçlarından kayıp düsmesinin ardından, annemin de her zaman zorluklarla mücadele eden diri vücudu çökercesine yere yığılmıştı. Sonrası bir karanlıkta meşalesiz yürümek gibiydi...

_._._._._._._._._

Annem ise dört yıl önce sevmediği bir adamla evlenmek zorunda kalmıştı bana bakabilmek için, babamın büyük bir emekle büyüttüğü, yönettiği holldingi onun ölümünden sonra yönetememişti. Bir türlü kabullenemiyordu babamın gidişini ve sonunda battı hollding, sadece hollding değildi batan, babamın emekleriydi de, babamın alın teriydi batan.

hep söyler annem keşke o yıllarda üzülmek yerine, yas tutmak yerine babanın emanatine sahip çıksaydım. Keşke onun alın terinin heba olmasına izin vermeseydim derdi.

Ama hep yetindiği birşey vardır. Babamın bir diğer emaneti olan ben, bana bakabilmek için az ter dökmedi annem, az temizlemedi elalemin pisliğini, ona karşı olan borcumu nasıl öderim bilmiyorum. Benim için sevmediği bir adamın kahrını çekip durdu dört sene boyunca. Lakin
Artık anneme çektirdiği acılara katlanmayıp onu hakettiği yere göndermiştim.

BEŞ AY ÖNCE

" Bırak Allahın cezası bırak annemi "

Ne kadar uğraşsamda olmuyordu, kurtaramıyordum. Annemi bu insanlıktan yoksun kalmış adamın elinden, anneme her vurduğunda içim parçalanıyordu. Dayanamıyordum artık,

"Yapma ne olur yapma "

Yüzüme şiddetli bir tokat çarparken

"Eeh! yürü git başımdan seni de annen gibi döverim beni delirtme annesı kılıklı ne olucak?"

Şeref yoksunu adam, Kapıdan çıkar çıkmaz annemin yanına gittim. Yüzü kana bulanmış gözünde derin morluklar oluşmuştu, ağlamaktan şişen gözlerine gözlerimi diktim.

"Geçicek bunların hepsi annem merak etme. Ben yapıcağımı biliyorum ona, artık elini bile kaldıramayacak sana"

Anneme sarılırken acı dolu inlemesini duyduğumda ona çaktırmadan göz yaşlarımı bir nehir misali akıtmıştım çaresizliğin denizine.

annemi bu durumdan kurtarmam gerkiyordu ve tek bir çaresi vardı.

Elimden gelen tek sey buydu ve yapıcaktım da! Annemin başını yavaşca kanepenin üstüne bıraktım. Hemen mutfağa koşarak ekmek bıçağını alıp onun olduğu odaya doğru gittim.
Gözüm kararmıştı sanki, anneme olan bu haksızlığa artık katlanacak durumda değildim. Tahammül edemiyordum.

Odanın kapısını tekmeleyerek açtım. İçeride sigarasını zıkkımlayan ve az sonra olacaklardan bir haber olan adama fırsat vermeden, şiddetli bir çığlıkla elimdeki bıçağı karnına batırmıştım. İçimde yanan ateş dinmek bilmiyorken onun iniltilerini dinlemek bir nebze olsun rahatlatmıştı içimi anneme çektirdiklerinin karşılığıydı bu.

Yavaş yavaş kendime gelmeye başlarken yaptığımın ne olursa olsun doğru olmadığının farkına varmıştım.

O soysuzun kanına bulanmış elimde tuttuğum bıçak, istemsizce düşmüştü avuçlarımdan, Bacaklarım ayakta durmam için artık yardımcı olmuyorlardı bana, direncimi kaybetmiştim sanki, duvara yaslandım fakat olmuyordu gücümü kaybetmiştim. Duvara sürtünerek soğuk zeminle buluşmuştu vücudum. Ellerim fırtınanın ağacı dirençsiz kılıcak kadar titrettiği gibi titrerken her iki elimide alnıma koydum. Dizlerimi göğsüme doğru çekerek olanları düşünüyordum. Yaklaşık beş dakika boyunca bu durumda kaldıktan sonra, annemin sesiyle kafamı ona doğru çevirdim.

"Kızım ne yaptın sen"

Dolan gözlerim ve titreyen sesimle

"Kurtardım seni annem artık karışamaycak sana kurtardım seni"

Annem bana sarılarıldıktan sonra, ağlayan gözlerini gözlerime dikerek

"Niye yaptın bunu annem niye?"

Annem olayın saşkınlığıyla donup kalırken ben bir an direncimi toplayarak polisi aramak için telefonu elime almıştım bile

"Alo! Polis mi? "

Annem polisi aradığımı farkedince telefonu elimden alıp cama fırlatmıştı.

"Ne yapıyorsun sen birde kendini mi ihpar ediyorsun?"

Annemin sesi evin içinde yankı yaparken

"Ne yapiyim anne ihpar etmiyim mi? Sence ben suçluyken cezamı çekmeden yaşayabilir miyim? sen yapar mıydın, anne hı cezanı çekmeden yaşar mıydın? bana sen ögretmiştin hani, sen demiştin bunları anne sen! Çok geç artık gelecekler birazdan."

Haykırışlar evin içinde hüküm sürerken

Annem ağlayarak

" yapma kızım ne olur yapma ben sensiz ne yaparım "

Yüreğindeki acı sesine yansımıştı sanki, dayanamayıp sarıldım bende ona.

Ama düşündüğümüz gibi olmamıştı. Kadına şidetten yargılanıp hapse giren o adam olmuştu. Annemin artık mutlu olduğunun farkındaydım. İyiki diyorum iyiki, o gün o olanlar yaşandı. İyiki yaptım ve asla pişman değilim yine olsa yine yaparım! Hapsede girsem mühebbette yesem annem için yapardım bunu .

_._._._._._._._._

Kendimi acı düşüncelerden alırken gözlerim üstümdeki pijamalara çarptı. Hemen odama koşar adımlarla üstümü değiştirmeye gittim. Dolabı açar açmaz önüme çıkan koyu kot pantolonumu ve beyaz yazılı t-shirtümü giydim.

Annemin bahçede hâlâ çamaşır astığını görünce bahçeye doğru yol aldım. Ona yaklaşınca Yavaş adımlarla yanına giderek Ellerimi her iki gözünü sımsıkı kapatcak şekilde, yüzüne koydum. O sırada annem

"Ah deli kızım uyandın gökyüzüm?"

İsmim mavi olduğu için annem bana hep gökyüzüm der.

Ben annemin aksine sinirli bir şekilde

"Ama anne bu haksızlık hemen de bildin ben olduğumu."

Annem yine tüm tatlılığıyla, o güzel nazikmi nazik kahkahasından attı .

Ben de ona onun ki kadar güzel olmayan ama çılgınca kahkahamla eşlik ettim. Aklıma sarmaların gelmesiyle annemin yüzüne Bön bön bakmam bir oldu. Annem bütün şaşkınlık ve merakını bir arada harmanlamışcasına bir bakış atınca, ben tekrar gulerek annemin çenesini avcuma aldığım gibi,

"Biraz daha burda beklersem sarmalar kömür olacak Zeliş sultan."

Diyerek annemin hiç hoşlanmadığı ıslak öpücüğümü yanağına kondurmamla kaçmam bir oldu.

Derken sırtımda hissettiğim hafif küçük acıyla anneme döndüm.

" Anne ya acıdı ama hem sen gençken nişancılık eğitimi falan mı aldın? Doğrusu pes."

Derken annemin bana dogru geldiğini farkettim

"Oy Mavi'm çok acıdı mı?"

Annemin bu sözünden sonra kendimi kahkahalara bıraktım.

"Anneme de bak sen hem terliği fırlat hem de kıyama. Acımadı Zeliha sultan."

"Hadi ordan deli kız bırak da işimi yapayım."

Elimi arkamda birleşririp anneme doğru bir adım atarak,

"Hmm bir düşüniyim. Bir sartla Zeliha sultan."

"Neymiş bakiyim o şart"

Yavaşça anneme yaklaşarak aynı öpücüğün daha büyüğünü yanağına kondurur kondurmaz diger terliği yememek için mutfağa koştum.

Mutfağa girmemle içerideki kokukunun burnuma ulaşması ve benim tekrar tekrar içime çekmem, ocağın yanına yanaştığımda tencerenin kapağını yavaşça açtım. Yavaşça açmamın nedeni haftada en az beş gün elini yakmadan durmayan sakar bir kız olmamdı.

Sarmaların pişmesine beş dakika kalmıştı, o sırada bende sarmaları satacağım bisikletimi hazırlamaya gittim. Evin kirasını ödemek için okulu bırakıp bu işi yapmaya başlamıştım. Sarmaları rahatça taşıyabilmek için bisikletime ufak oynamalar yapmıştım.

Bisikletimin arka bölümüne Annemin çok sevdiği ama bir süre sonra soğuduğu camdan sandığını en sevdiğim renk olan maviye boyadım.

İsmim mavi olduğu için sevmiyordum bu rengi, bana bu kötülüğe bürünmüş kapkara dünyada aslında ne kadar aydınlık bir yaşam olabileceğini düşündürüyordu her baktığımda.

Hoş biz daha çıkamamıştık o yaşamdan. Ama benim hep bir umudum vardı çıkabilirdik.

Sandığın yandaki kapısını açıp içini tertemiz yaptıktan sonra, mutfağa sarmaların altını kapatmaya gittim. Bir an gözüme, annemin donattığı kahvaltı sofrası çarpmıştı. Sofraya doğru yanaştım.

yüzümde istemsiz bir gülümseme farkettim. Annem yine pişi yapmış, en sevdiğim. Kahvaltıya başlamak için anneme göz gezdirdim ve hafif ses tonuyla

"anne"

Annem karşılık vermeyince sakin adımlarla bahçeye çıktım fakat
Gördüğüm manzara sakin kalmamı engelleyip beni o hayin bilinmezliğin içine yine sürüklüyordu.

İliklerime kadar hissettiğim korku kalp atışlarımı hızlandırıyordu. Bütün hücrelerim ayakta durmam için savaşırken ben pes edemezdim. Bunu yapmamalıydım. İçimdeki korku kat ve kat artarken anneme dogru koşar adımlarla gittim. Annemin bedenini böylesine yıkık bir sekilde yerde yığılmış halde görünce, başımdan kaynar sular akmıştı sanki, kalbim hiç olmadığı kadar hızlı atarken aklım onun aksine sanki işlevini yitirmişti.

Dizlerimin üzerine çökerek, annemin başını çamurlu soğuk zeminden alıp bacaklarımın üstüne koydum. Dondum..! Hislerim dondu, aklım dondu, kalbim dondu. Yıkılmıştım. Hayatta yaşamak için artık bir gayem yoktu. Annem, her şeyim, umudum, tek varlığım. O da olmazsa ne yaparım ben yapa yalnız bu Dünya'da? Hiçtim artık canım acıyordu. Önce babam ve şimdide hayır, hayır ona bişey olmasına izin vermeyecem Vermem. Ne yani tek varlığım, her seyim, varım yoğum onuda mı kaybedicektim? Asla!

Ellerim titrerken annemin saçlarını yüzünden kopararak alnına bırakmıştım.

Yüregim acırken gözyaşlarım yağmıştı yine kara bulutlardan yeryüzüne, yorgun bedenini elimden geldiğince yavaş bir şekilde kendime dogru çevirdim.

Elim! Hayır, hayır bu olamazdı annemin kanı ellerimi, kanın korkutucu kırmızılığıyla kaplanmıştı. Kalbim sanki kor ateşte kavrulmuş gibiyken, aynı zamanda efganla içimde bir nehir gibi akan acıyı susturmaya çalışsada, yapamamıştı. Acı akarak okyanusa ulaşmıştı bile, bilincim bu olanları bir türlü kabullenemezken aklımdan geçen tek şey bunu kimin yaptığıydı.

Şaşkınlığım giderek artarken

"Annee! Lütfen uyan, annem lütfen ne olur aç gözlerini bırakma beni annem"

Yüreğimdeki acıyı her seferinde artarak hissederken, elimden bişey gelmediğini anlayınca genzimi yakan o çığlığı atmıştım

"ANNEEE "

**************

Bölümü beğendiniz mi?

Karakteri begendiniz mi?

❓Sizce Mavi'nin annesini kim yaraladı?

Evet bölümün sonuna geldik çok emek vererek yazdığım bu bölümü umarım beğenmişsinizdir. İlk defa yazıyorum yanlışlarım varsa kusura bakmayın lütfen.

Oy verip yorum yapmayı unutmayın. Şimdiden
TEŞEKKÜRLER 🌺

Continue Reading

You'll Also Like

Leyla By Jutenya_

General Fiction

1.3M 76.8K 37
İhanet kategorisinde 1. Sırada Adam dehşetler içerisinde karısını izliyordu. Karısı kırdığı aynanın sivri bir parçasını almış. Boğazında tutuyordu...
912K 50.3K 39
Evin ise yediği tokatın şiddetiyle yere düşmüştü. Dudağının kenarı yeni bir darbe alırkende Kazım Ağa saçlarından koparırcasına tutup Evin'i kaldırmı...
GELECEK By VeraHare

General Fiction

42.3K 1.9K 13
Tüp bebek merkezinde tüplerin karışması sonucu kocası yerine hiç tanımadığı bir adamdan hamile kalmıştı Mahru. #1İhanet/24.5.2024 #1Mahru/24.5.2024 #...
SARKAÇ By Maral Atmaca

General Fiction

1.2M 84.4K 7
"Delilerin sevdası hoyrat bir fırtına gibidir. Günün başında seni sarsan fırtına, gecenin şafağında ılık bir esintiye dönüşüp kaburgalarının arasına...