KAPI 23:56

By grytanox

448K 19.3K 5.5K

[TAMAMLANDI] Bir gece yarısı, Evinin kapısının önünde, Bir kız bulmasıyla başladı her şey. Ve o gece yazıldı... More

TANITIM
0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8
2.9
FİNAL
- ACILAR SOKAĞI -

2.3

8K 398 94
By grytanox

Şebnem Ferah - Çocukken Sahip Olduğum Kırmızı Rugan Ayakkabılar
Teoman & İrem Candar - Duş

Bölümle ilgili alıntılar, spoiler instagram da grytanox adlı hesabında bulabilirsiniz.

instagram: grytanox
twitter: grytanox

Twitter da #kapı2356 etiketiyle kendinizi belli edebilirsiniz!

Oy vermeyi ve bol bol yorum yapmayı unutmayın, lütfen.

***

3 gün sonra

Günler, saatler hatta dakikalar geçiyordu. Zamanı geldiğinde sevdiklerimizden ayrılmak zorunda kalıyorduk. Hayat sanki sevdiklerimizi elimizden almaya yemin etmişti. Ben Arsen Gizay, her ne kadar Resul Arseven'i sevmesem de onun için hem üzülmüş aynı zamanda sevinmiştim. Çünkü artık kaybettikleri kızının yanındaydı ve mutlu olduğuna emindim. Bunları neden düşündüğüme gelirsek, Aran'ın gönderdiği çiçeklerden sonra ki, günün gecesi yanına gittiğimde kötü haberi almıştık. Gülşah Demiralp hayatını kaybetmişti. Son zamanlarda hastalığının etkilerinin nüksetmesi sonucu onu kaybetmiştik. Aran darmadağındı. Sevdikleri hep onu yalnız bırakmıştı, ben de dahil. Aradan geçen üç gün boyunca onunla birlikteydim. Cenazeden sonra Aran onun evine gitmek istediğini söylemişti ve şu an Gülşah babaannenin evinde kalıyorduk. Aran evin içinde adeta bir ruh gibi geziniyordu. Uyumuyor ve yemek yemiyordu. Buraya geldiğimizden beri şöminenin karşısındaki koltuğa oturup duvardaki fotoğrafa bakıyordu. Babaannesi, dedesi ve onun birlikte çektirdikleri fotoğraftı. Onun yanına giderek koltuğa oturdum. Elimdeki tabağı sehpanın üstüne koyup ona döndüm.

"Aran artık bir şeyler yemelisin yoksa hasta olacaksın," dedim ama beni duymadı.

Elimi tereddüt ederek kucağındaki eline uzattım. Bir an elini çekecek gibi oldu ama yapmadı. Diğer elimi çenesine götürüp yüzünü kendime doğru çevirdim. Gözlerinin altıları morarmıştı. Gözleri dolu dolu bana bakıyordu. Aran, üç gün boyunca ağlayamamıştı. Elinin üstündeki elimi çekip boynuna koydum ve onu kendime çektim. Kafasını omzuma yasladığı anda ağlamaya başladı. Kendini o kadar sıkmıştı ki, şu an katıla katıla ağlıyordu. Onu böylesine ilk defa görüyordum. Babaannesi, annesi gittikten sonra ona bakan tek kişiydi. Gülşah babaanne onun annesi ve arkadaşı olmuştu. Kimseye anlatmadığı şeyleri ona anlatmıştı belki de. Sağ elimle saçlarını okşamaya başladım. Bundan sonra onu nasıl toparlayacağımı düşündüm ama bir yol bulamadım. Ben her ne kadar yanında olsamda onun eksikliğini hep hissedecekti. Yavaşça benden uzaklaştı. Ağlaması durmuştu. Elimi yanağına koyup akan yaşlarını sildim. Ne diyeceğimi ya da ne yapacağımı bilmiyordum. Cümleler aklımdan geçiyordu ama dile getiremiyordum.

"Uyuyalım mı?" Günler sonra kurduğu ilk cümle bu olmuştu. Sesi bir fısıltı gibi çıkmıştı.

"Uyuyalım," diyerek elinden tutup kalkarken onu da kaldırdım. Sessizce salondan ayrılıp, alt katta ki onun buraya geldiğinde kaldığı odaya geldik.

"Aran önce bir duş al ve rahatla daha sonra uyuruz." dediğimde bana baktı.

"Bana kıyafet çıkarır mısın?" Sesi çok bitkindi. Başımı sallayıp onu onayladım. Odanın içinde bulunan banyoya girdi. Suyun sesini duyduğumda dolabının önüne gelerek kapaklarını açtım. Eşofman ve boxer alıp dolabın kapaklarını kapattım. Elimdeki kıyafetleri yatağın üstüne koydum. Daha sonra bende üzerimdekileri çıkarıp pijamalarımı giydim ve tekli koltuğa oturup onu beklerken telefonuma gelen bildirimlere bakmaya başladım.

Bizimkilerle olan gruptan gelen mesajları görmezden gelip Selim'den gelen mesajlara girdim. Onu sormuş ve ne zaman döneceğimizi soruyordu.

Arsen: Birazdan uyuyacağız, sıkıntı yok.

Selim: Sonunda o kadar aradık kızım.

Arsen: Onunla ilgilenirken telefona bakmıyorum. Şu an duşta diye bir bakayım dedim. Siz ne durumdasınız?

Selim: Tuna, kızlarla ilgileniyor. Bende onun birikmiş işleriyle uğraşıyorum.

Arsen: Toparlayacaksınız, ben eminim.

Selim: Toparlanacağız ama hep eksik kalacağız.

Selim'in mesajına cevap yazarken Civan banyodan çıktı. Hızlıca Selim'e cevap yazıp gönderdim ve telefonu sehpanın üstüne bıraktım. Sorar gözlerle bana bakıyordu.

"Çocuklar bizi merak etmişler. Selimle konuşuyorduk," diyerek ona durumu açıkladım.

O yatağın üstündeki kıyafetleri eline aldığında, koltuktan kalkıp yatağa yattım. Öylece tavanı izliyordum. O yanıma yattığında ona doğru dönerek kolumu uzattım. Kafasını yastıktan çekip kolumun üstüne koyup bana yaklaştı. Üstüne yattığı elimi omzuna koydum. Biraz daha ona yaklaşıp sarıldım. Yüzlerimiz birbirine çok yakındı. Aran çok üzgündü ve elimden sadece yanında olup sarılmaktan başka bir şey gelmiyordu. Diğer elini yanağına koyup gözlerimi kapattım. O çokta kendini uykuya bırakmıştı.

***

Sabah uyandığımda gece yattığımız gibiydik. Onu uyandırmadan yavaşça yataktan çıktım ve üstündeki örtüyü biraz yukarıya çektim. Banyoya giderek yüzümü yıkadım ve odaya geri döndüm. Sessizce dolabın kapaklarını açtım ve hızlıca kıyafet alıp kapattım. Pijamalarımı çıkarıp kıyafetlerimi giydim. Pijamaları katlayıp koltuğun üstüne koyup odadan çıktım. Aşağıya inerek direk mutfağa girdim. Hızlıca bir şeyler hazırlayarak masayı kurdum ve tekrar yukarıya çıktım. Odaya girdiğimde uyanmış olduğunu gördüm. Yanına gidip yatağa oturdum.

"Kahvaltı hazırladım. Sakın itiraz etme, kaç gündür bir şey yemiyorsun." deyip elini tuttum.

Bakışları beni bulduğunda ufakta olsa gülümsedi. Ona yaklaşıp yanağını öpüp ayağa kalktım.

"Hadi kalkta yemek yiyelim."

O banyoya girerken bende aşağıya indim. Masaya oturduğumda o da gelmişti. Sessizce kahvaltı yapmaya başlamıştık. Bu sessizlik uzun süreceği sanıyordum ama öyle olmadı.

"Eve dönebiliriz istersen?" diye sordu.

"Benim için fark etmez. Sen nasıl dersen bana uyar." dediğimde başını sallayıp, "Dönüyoruz o zaman," deyip yemeğe devam etti.

Kısa bir süre sonra kahvaltı faslı bittiğinde hızlıca masayı toplayıp bulaşıkları yıkadım. Geri döneceğimiz için makineye koyamazdım. Mutfaktaki işlerimi bitirip odaya çıktım. Duvar dibinde duran el çantasını alıp yatağın üstüne koydum. Dolabın kapaklarını açıp hızlıca kıyafetleri elime aldım ve yatağın üstüne koydum. Dolapla işim bittiğinde kapaklarını kapatıp yatağın yanına geldim. Çantayı açıp güzelce ikimizin kıyafetlerini koyup fermuarını çektim. Odayı son kez kontrol edip çantayı alarak aşağıya indim. Salonun girişine geldiğimde onu koltukların üstüne çarşaflar örterken gördüm. Çantayı bırakıp yanına gittim.

"Aran?" diye seslendim ama dönüp bana bakmadı.

"Hazır mısın?" diye sordu.

"Hazırım da sen bana niye bakmıyorsun?"

"Koltuğa çarşaf örtüyorum ya ondan," diyerek beni geçiştirmek istedi ama sorun şu ki çarşafı çoktan örtmüştü.

"Aran örtmüşsün zaten."

Kolunu tutup onu kendime çevirdiğimde ağladığını gördüm. "Canımın içi," diyerek ona sarıldım. Bu acıyı nasıl geçecekti, bilmiyorum. Bu acı onu tüketiyordu. Biraz olsun kendini toparlaması gerekiyordu. Kendini geriye doğru çekip benden ayrıldı.

"Gidelim artık."

***

Üç buçuk saatin sonunda onun evine gelmiştik. Gülşah babaannenin baya uzaktaydı. Arabadan indiğimizde karşımda Gülce ve Cenan vardı. Onun evinde ne arıyorlardı? Aran'ı beklemeden hızlıca onların yanına gittim.

"Şükürler olsun, seni göremeden gideceğiz diye korkuyordum Arsen." diyerek bana sarıldı Gülce.

"Ne gitmesi? Siz ne diyorsunuz?" diye sordum şaşkınlıkla. Bu sırada Aran yanımıza gelmişti.

"Arsen biz gidiyoruz. Bir saat sonra uçağımız var. Temelli buradan ayrılıyoruz. İkimiz içinde en iyisinin bu olduğuna karar verdik. Herkesle vedalaştık, bir sen kalmıştın." dedi Cenan.

"Ben ne diyeceğimi bilemiyorum."

"Yavrum bir şey demene gerek yok ki, bizim için en iyisi bu. Sen de umarım çok güzel bir hayat kuracaksın. Arsen kalbinden ne geçiyorsa onu yaşa, sakın birinin bunları engellemesine izin verme. Bana doğru yolu sen gösterdin şimdi sıra sen de," diyerek yüzük olan elimi sıkıca tuttu.

"Her ne olduysa vazgeçme," diyerek tekrar sarıldı bana. Hala konunun şokunu atlatamamıştım.

"Artık gitmemiz gerek," dedi Cenan.

Cenan bana sarılırken, Gülce'nin Aran'a sarıldığını gördüm. Tanımadan da onu kabullenmişti.

"Onu sana emanet ediyorum. Dilerim sonunuza güzel olur. Kendinize çok dikkat edin ve birbirinize sıkı sıkı sarılın."

Cenan ile Aran da sarıldıktan sonra son kez baktım onlar. Sıkı sıkı elleri kenetlenmişti. İkisi de çok mutluydu. Onların hikayesine dahil olma süremiz dolmuştu ve artık buradan ayrılıyorlardı. Arabayla önümüzden geçerken Gülce el salladı ve gözden kayboldular. Bu durum bende ufak bir sarsıntı yaratmıştı. Arkadaşlarım en değer verdiğim şeylerdi ve onlardan ikisi az önce benden ayrılmıştı. Gözlerimin dolduğunu hissediyordum ama ağlamayacaktım. Aran'a baktığımda beni izlediğini gördüm.

"Hadi içeriye geçelim," diyerek kapıyı açmasını bekledim. Cebinden anahtarı çıkarıp kapıyı açtığında ikimizde içeriye girdik ve kapıyı kapattım.

Aran direk olarak yukarıya çıktı. Onu rahatsız etmemek adına salona geçtim. Telefonumu çantadan alıp Selim'e mesaj attım.

Kime: Selim

"Biz eve döndük. Haberiniz olsun."

Çok geçmeden cevap gelmişti.

Kimden: Selim

"Tamam, gelelim mi?"

"Bilmiyorum ki, biraz yalnız kalsın. Daha sonra gelirsiniz."


"Tamamdır:)"

Yalnız kalsın demiştim ama dayanamayıp yukarıya çıktım. Odasına girdiğimde yoktu. Oradan çıkıp benim kaldığım odaya girdim. Yatağa yan bir şekilde uzanmıştı ve elinde ona bıraktığım fular vardı. Yanına giderek yatağa oturdum.

"İki gözüm, gönül sızım."

Bir şey demedim.

"Sen de gidersen devam edemem Gizay. Bana bunu yaşatma olur mu? Seni de kaybetmekten çok korkuyorum. Beni ayakta tutan sensin. Yokluğun gönlümde büyük bir sızı, iki gözüm."

***

Haftalar sonra..

Cenazenin üstünden günler belki de haftalar geçmişti. Civan ve diğerleri toparlamıştı. Bu süre zarfında onunla daha yakın olmuştum. Onunla birbirimize destek olurken daha çok tanımıştık. Yaptığımız hataları konuşup düzeltmek için neler yapmamız gerektiğini düşünmüştük ama en sonunda yine zaman bırakmıştık. Şu an evin bahçesinde yanyana dikiliyorduk. Civan elini bana uzattığı gibi elini tuttum. İkimizde birbirimize bakıp güldük.

"Bundan sonra ne olacak?" diye sordum.

Beni kolunun altına alıp, "Hastanedeyken Tuna' ya bir şey söylemişsin," dedi.

"Birçok şey söyledim, hangisinden bahsediyorsun?"

"Aran'ın senin için bir hikayesi olsun istemişsin."

Başımı sallayıp onu onayladım. Hala bu isteğim geçerliydi.

"Gizay evlenelim. En yakın bir zamanda mesela yarın? Birbirimize daha fazla geç kalmak istemiyorum. Birbirimizi defalarca ittik ama sonunda yine birbirimize koştuk. Ben seni hayatımın sonuna kadar seninle aynı yastığa baş koymak ve bu evde beraber yaşayalım istiyorum," dediğinde boynuna atladığımda ikimizde yere düştük.

"Tamam, olur." Dudakları dudaklarımla buluştu. Kendimi tamamen onun üstüne bırakmıştım. Ellerini yanaklarıma koyup nefes almamız için beni kendinden uzaklaştırdı. Ellerimi kafasının iki yanına koydum.

"İçeriye geçelim hava soğuk," diyerek üstünden kalktım. Kalktığımda elimi ona uzatıp kalkmasına yardımcı oldum. İçimde durduramadığım bir arzu vardı. Ama şu an bu isteğimi geri plana atmaya çalışıyordum. Salona girdiğimizde saatte baktım. Epey geç olmuştu.

"Yatalım mı?" diye sordum bir an. "Yani şey.." dedim telaşla. Neden böyle olmuştum?

"Gizay sakin olur musun? Ben seni anladım." deyip güldü.

O önden ben de arkasında yukarıya çıktık. Civan beni kendi odasına doğru yönlendirdi. Aralık olan kapıyı iyice açıp içeriye girdik.

"Sen yat, ben bir duş alacağım." diyerek banyoya girdi.

Banyodan gelen suyun sesini duyuyordum. Yatağa oturup kendimi tutmaya çalışıyordum ama başarılı olamamıştım. Banyonun açık olan kapısından içeriye girdiğimde onu gördüm. Çırılçıplak karşımdaydı. Onun arkası dönük olduğu için beni görmüyordu. Hızlıca üstümdekilerden kurtuldum. Yavaşça duşa kabine girip beline sarıldım. Bir anlık irkilse de sonradan kendini toparlayıp beni önüne aldı. Artık vücudum suyun altındaydı.

Kollarımı ona sarıp dudaklarımı dudaklarıyla buluşturdum. Kollarını belime sarıp beni iyice kendine yaslandığında karınım altında sertliğini hissediyordum. Dudaklarımı biraz arayıp dilinin ağzıma girmesine izin verdim. Alt dudağını dişlerimin arasına alıp ısırdığımda inlediğini duydum. Elini yanağıma koyup beni uzaklaştırdığında alnını alnıma yaslayıp nefes alışlarımızın düzene girmesini bekledim. "Aran..."

Eliyle çenemi kavrayıp dudaklarını dudaklarımla sertçe bastırırken diğer eliyle de ellerimi başımın üstünde birleştirip tutuyordu. İkimiz de nefes alamayana kadar dudaklarımızı ayırmazken ellerimi tutan elini çekti ama ben ellerimi yukarıda tutmaya devam ediyordum. Aran bir elini kadınlığımı okşadığında bir parmağını içime itmişti ve belimin havalanmasına sebep olmuştu. "Ahh!" diye inlerken Aran bakışlarını benden çekmeyip elini içimde hareket ettirdiğinde ikinci parmağını da içime itmişti.

"Seni istiyorum Aran," dedim inlerken. İçimdeki arzu vücudumun dört bir yanını sarmıştı ve kendime engel olamıyordum. Yukarıda tuttuğum ellerimden birini ensesine diğerini de göğsüne koyup aşağıya doğru indirmeye başladım. Elimin ona ulaşmasına izin vermeyip tuttu. Ona baktım. Alnını alnıma yaslayıp, "Şimdi değil," diyerek içimdeki parmaklarını çekti. Tuttuğu elimi ensesine koyduğunda diğer elimle birbirine kenetledim. Elini yavaş bir şekilde karnımın üstüne göğüslerimin arasına son olarakta dudaklarıma değdirdi.

"Hadi seni yıkayalım," diyerek benden uzaklaşıp köşede duran lifi eline alıp duş jeli döküp bana yaklaştı. Vücudumun her yerinde lifi sürterek beni temizlemişti. Sıra saçlarıma geldiğinde eline biraz şampuan döküp elini saçlarıma sürttü. Masaj yapar gibi şampuanı tüm saçıma yaydı. İyice yıkandığına emin olduğunda beni biraz daha suyun altında çekip saçlarımı duruladı. "Bitti," diyerek bana baktı. O beni yıkarken sadece izlemiştim ve uykum gelmişti.

"O zaman ben çıkıyorum," diyerek kabinden çıktım. Saçlarımı kabinin içine doğru tutup kalan suların çıkması için sıktım. Daha sonra askıda duran bornozlardan birini alıp giydim. Saçlarımı da baş havlusuna sarıp ona bakmadan banyodan çıktım. Odaya döndüğümde direk olarak kendimi yatağa attım. Üstüme bir şeyler giymeye üşenmiştim. İnce örtüyü üstüne örtüp kendimi uykuya bıraktım.

***

Uyandığımda yavaşça yatakta doğruldu ve aynada kendimi gördüm. Saçımdan düşmüş baş havlusu elime alıp tekrar sardım. Yatağın kenarında duran çekmecenin gözünde olan fotoğraf makinemi elime aldım ve içindeki fotoğrafa bakmaya başladım. Buraya geldiğimden bir buçuk ay sonra almıştı bunu Civan ve hepsiyle birlikte yaptığımız eğlenceli zamanların fotoğrafları vardı. İster istemez gözlerim olmuştu. Fotoğrafa bakmaya devam ederken belime sarılan kollar ile irkildim ve aynaya baktım. Civan uyanmıştı ve bana gülüyordu.

"Bu anı da ölümsüzleştirelim," diyerek makineyi çevirip yüzümü kapatacak şekilde aynaya doğru tuttum. Civan ise kendi yarım bir şekilde konumlanmıştı. Fotoğrafı çektiğimde başımı ona doğru çevirip yanağından öptüm.

"Günaydın."

"Günaydın iki gözüm."

Ona kocaman güldüm. Fotoğraf makinesini yerine bırakıp yataktan kalktım ve kıyafet odasına geçip hızlıca üstümü giyindim. Odaya geri dönüp aynanın önüne gelerek saçlarımı taradım. Civan hala yataktaydı ve beni izliyordu.

"Yataktan çıkmayı düşünmüyorsun sanırım?" dedim ona dönerek.

"Manzaram çok güzel hiç çıkasım gelmiyor."

Kıyafet olarak beyaz crop ve siyah şort giymiştim. Gayet sadeydim.

"Hadi ama Civan. Bugün kahvaltıyı dışarıda yapalım mı? Hem biraz farklılık olur. Bizimkileri de çağırırız."

"Olur da bizimkiler derken kimler?" diye sordu.

"Sezen, Selim, Tuna ve Azra tabi ki, başka kimler olacak?"

"Hani seninde arkadaşlarında var ya ondan dedim. Onlar yokmuş gibi davranıyorsun."

Yanına gidip yatağa oturdum ve elini tuttum.

"Yokmuş gibi davranmıyorum. Sadece iki tarafı da nasıl idare edeceğimi bilmiyorum. Tuna ve Cansel konusunu biliyorsun. Evet, ikisinin arasındaki her şey bitti. Hatta Tuna, Deren'le takılıyor ama Cansel'de bazı şeyler bitmemiş. O yüzden onları bir araya getirmek istemiyorum. Anıl desen zaten oyunun içindeymiş, ona çok kırgınım aslında ama o farkında değil. Gülce ve Cenan zaten gittiler. Sanki onlar gidince içimden bir şeyler eksildi. Şöyle düşün seninkiler benim için bizimkiler. Gülce ve Cansel karakter olarak farklı olsalarda Azra ve Sezen gibi, Cenan ve Anıl'da keza Selim ve Tuna gibiler ama farkları var. Hepsinin ortak noktasını bulup bir araya getirmem gerekiyor ama bunu düşünürken hep bir şeyler oluyor."

"İki gözüm sen neleri düşünmüşsün böyle. Ama şunu da düşün, senin arkadaşlarında benimle tanışmak istemez mi? Ben istiyorum çünkü. Tuna ile konuşurum ama çok önemseyeceğini sanmıyorum. Çünkü gerektiği yerde nasıl davranacağını biliyor. Bunu da alttan alır."

"İsterler elbette hele Cansel. Yüzüğü gördüğü gün delirmişti."

"O zaman şöyle yapıyoruz. Bir gün ayarlıyoruz ve herkese buraya davet ediyoruz. Bahçeye büyük bir masa kurarız, güzel olur."

"Peki madem. Hadi hazırlan ben de bizimkilere söyleyeyim, kahvaltıya gideceğimizi."

Sehpanın üstünden telefonumu alıp Sezen'i aradım.

"Efendim canım benim."

"Sizi özledim. Hep birlikte kahvaltıya gidelim diyoruz?"

"Bizde tam evde çıkıyorduk onun için, nereye gideceksiniz? Oraya gelelim."

"Civan kahvaltıya nereye gideceğiz?"

"Valere kafeye."

"Valere kafeymiş. Biliyor musun?"

"Aran'ın arkadaşının kafesi. Tamam,  orada görüşürüz o zaman."

"Görüşürüz." diyerek telefonu kapattım.

Civan yanıma gelmişti.

"Hadi çıkalım." diyerek odanın kapısına doğru yürümeye başladı.

"Sen in, ceketimi ve çantamı alıp geliyorum."

Ceketimi giyip çantamı da alıp aşağıya indim. Civan kapının orada beni bekliyordu. "Geldim," diyerek yanına ulaştım. Kapıyı açtığında karşımızda hiç beklemediğim biri vardı.

Derya Arseven.

***

Ve bölüm sonu..
Bölümü nasıl buldunuz?

Sizce Derya Arseven neden geldi?

Diğer bölümde görüşmek üzere. 🤍

Twitter'da #kapı2356 etiketiyle yorumlarınızı bekliyorum.

instagram: grytanox 
twitter: grytanox

Continue Reading

You'll Also Like

764K 34K 19
Son yirmi yedi saniye. Zaman gelmişti, kulaklıktaki ses son kez konuşacaktı. "Sonuna geldik, küçük hanım," Alacağı canları düşündükce duyduğu memnuni...
YUVA By _twclr

Teen Fiction

821K 40K 50
Amelya 20 yıl sonra aslında ailesinin gerçek olmadığını intikam için bebeklerin karıştırılmasına nasıl bir tepki verecek gelin hep birlikte okuyup öğ...
11.9K 2.4K 18
🏆RomanceTR Gençlik Rüzgârıyla Savrulanlar okuma listesinde!🏆 Psikoloji | Romantizm Paramparça olan ruhumun kırıkları elime batarken hayatın beni it...
6.8K 713 36
Ateşle oynadılar. Elleri yandı. Üstelik ateş, henüz ısıtmamışken onlar kül oldu. Şimdiyse ateş hiç olmadığı kadar sıcak. Peki, şimdi kim yanacak? Ya...