Gizemli Okul

By mes4fe

48.9K 2.2K 1.3K

Normal bi hayatımız vardı, her insan gibi. Tâki o okula adım attığımız güne kadar... More

~1~
~2~
~3~
~4~
~5~
~6~
~7~
~8~
~9~
~11~
~12~

~10~

2.6K 135 123
By mes4fe

Karşımızda gördüğümüz kişi bizi hem şaşırtmış, hem de rahatlatmıştı.

"Oha ne oluyor lan burada? Her yer kan olmuş." Dedi Nida.

"Ayda parmağını kesti, biz de çıkıyorduk zaten." Dedi Bulut alelacele.

Nidanın gözleri ellerime kaydı ve acı içinde baktı.

"Aferin lan bravo, bir şeyi de becerin. Hemen gitsenize hadi." Dedi Nida sinirle.

Hemen odadan çıkıp koridorun sonundaki merdivenlere yürümeye başladık. Elim hala kanıyordu ve durmak bilmiyordu. Hayır yani neden? Niye durmuyor ki? Derin kesildiği için olabilir mi Ayda? Evet gayet mantıklı. Ah cidden ne saçmalıyorum ya.

Merdivenlerden çıkıp Bulut'ların odasına doğru yürüyorduk, aslında bizim oda da olabilirdi zaten odalarımız karşı karşıyaydı. Odaya iyice yaklaştık ve evet tahmin ettiğim gibi onların odasına girmiştik.

"2 dakika bekler misin." Dedi ve bir şeyler aramaya başladı.

"Ah hadi ama, nerede bu? Burada olabilir, hayır burada değil. Hah işte burada." Deyip söylene söylene elinde bir çanta ile yanıma oturdu. Neden bu kadar telaş yapmıştı ki? Hayır ben mi parmağımı kestim o mu belli değil. Ben bile bu kadar telaşlanmadım.

Yanıma oturup elimi avucunun içine aldığında onu izlemeye başladım. Nazik bir şekilde parmağımı temizliyordu.

"Bu biraz canını yakabilir."

"Yakacaksa sürme o zaman." Dedim gözlerimi ondan ayırmadan.

"Sürmezsem zor iyileşir. Hatta iltihap bile kapabilir."

Onaylarcasına bir mırıltı çıkarttım ve hafifçe sürmeye başladı. Parmağım cidden bayağı sızlamıştı ve yanıyordu ama ses çıkarmamak için kendimi zor tuttum. Pek becerebildiğim söylenemezdi.

"Özür dilerim, özür dilerim." Dedi neredeyse duyamayacağım bir sesle ve bu gülümsememe sebep oldu.

"Önemi yok."

Birden kafasını bana çevirdiğinde aramızda beş parmaklık bir mesafe oluştu. Nefesini yüzümde hissedebiliyordum, parfüm kokusunu ciğerlerime kadar çekmiştim. Güzel kokuyordu ne çok ağır ne çok hafif bir kokuydu. Garip bir durumdaydık, ne ben çekiliyordum ne o çekiliyordu. 2-3 dakika boyunca öylece kaldık. Şiir okuduğu zaman gibi bakıyordu, gözlerimin en içine.

Bu saçma bakışmaya bir son verip kafamı çevirdim, oda kendini toparlayıp parmağımdaki küçük sargıya döndü.

"İşte bitti, şimdi git."

Ne? Gideyim mi? Çok saçma. Hayır saçma değil, kal mı diyecek Ayda?  Yani doğru, normal olarak git dedi ama daha kibar olabilirdi tabii.

Ayağa kalkmaya yeltendiğimde kolumdan tuttu.

"Yani istersen kalabilirsin.. " Dediği şeyin kabaca olmasını anlaması iyi bir şeydi.

"Hayır, gideceğim." Başını olumlu anlamda salladı.

"Bırakırsan." Deyip kolumdaki elini işaret ettim.

Hemen elini gevşetti, ben de kapıya yöneldim ve arkama bakmadan odadan çıktım.

Upuzun koridorda küçük adımlarla yürüyordum, birden cebimdeki telefonum titremeye başladı. Sessiz olan koridoru zil sesim doldurmaya yetmişti. Arayan Nida'ydı,  biraz açmayıp zil sesimin güzel ritmini dinledikten sonra telefonu açtım.

"Ayda iyi misin? Hastaneye falan gittiniz mi?"  Hastane mi? Ne alaka ya? Daha garibi bu sesin Nida'ya değil de Ilgın'a ait olmasıydı.

"Abi şaka mısın, ne hastanesinden bahsediyorsun?"

"Nida yanlışlıkla elini jiletle baya derin kestiğini söyledi."

"Ve sen de buna inandın?

"Ne yani kesmedin mi? Ben iki saattir boşuna mı endişeleniyorum ya? "

"Hayır be kestim. Ama abartılacak kadar derin değil." Hayır derin.

"Ne, ciddi misin ya?" Bu sırada Nida devam etti. "Hem... sen neredesin."

"Ooo bakıyorum da başıma iyice annem kesildiniz."

"Ne alaka be, kes sesini. Sadece bir soru sorduk."

"Merdivenlerden iniyorum annem çakması seni."

"Odaya gelsene. Söylemeden söyleyeyim çikolata var."

"Bunu neden konuşmanın başında söylemiyorsun ki sanki?"

Telefonu kapattıktan sonra cebimdeki kulaklığımı çıkarıp kulağıma yerleştirdim. Müziklerime girip son dinlediğim şarkının devam etmesine izin verdim.

Could you fınd a way to let me down slowyl?
A little sympathy.  I hope you can show me
If you wanna go then ı'll be so lonely
If  you're leavıng baby let me down slowyl 
let me down.Down let me down. Let me down. 
Down let me down. Down let me down
If you wanna go then ı'll be so lonely
If you're leavıng baby let me down slowyl 
If you wanna go then ı'll be so lonely
If you're leavıng baby let me down slowyl 

Alec Benjamin'i seviyordum, 'Let Me Down Slowly' bitince sıradaki şarkıyı, aklımdakinin çıkmayacağını bile bile içimden tahmin etmeye çalıştım. Bunu yapan tek ben miyim hep merak etmişimdir.

Yeni bir şarkı daha başladı. Fon sesini duyar duymaz olduğum yere çivilendim sanki. Anılar beynime akın ederken şarkı tamamen başlamıştı artık.

Ananas gibi, ahududu gibi.
Ama daha çok avokado gibi tabi.
Bunu ben bilirim, bir de benim gibileri. 
İnan ki, inan ki 

Şarkıyı kapatmak istiyor ama kapatamıyordum. Telefonu elime alıp atmak istiyor  ama atamıyordum. Felç geçiriyormuşçasına hiç bir şey yapamıyordum. 2 yıl önceki tüm her şey bir film şeridi gibi gözlerimin önünde beliriveriyordu.

Denedin bizi ruhumun ikizi.
Sandım aynı parmaklarımızın izi.  
Seni gördüğümde vurdu bir kalp krizi, inan ki, inan ki...

35...  35 saniyedir hiç bir şey  yapmıyordum. Yapamıyordum. Zil çalmıştı ve sınıftakiler sınıfları yavaş yavaş boşaltıyorlardı ama ben bir şey yapamıyordum. Bu anlatılmaz yaşanır türdendi.

Yaramaz kedi, yok ki tabi dili. 
Nasıl söyler ki sana olanı biteni
Yokluğunda kaldım ben bir kemik, bir deri.
İnan ki, inan ki .

Bu dayanılmaz bir şeydi, dizlerim bedenimi daha fazla taşıyamayarak yere çöktü. Ağlamak istiyordum, hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyordum. Gözlerim yavaş yavaş dolmaya başlamıştı, içimde bir yerde ağlamamak için savaş veriyordum. Hem ağlamak isteyip hem de ağlamamak için savaş veren tek kişiyim sanırım.

Zor, çok zor.

Daha fazla böyle durmamalıydım, daha fazla üzülmemeliydim. Yavaşça kafamı kaldırdığımda, uzun koridorun sonunda bana doğru endişeyle gelen Nida ve Ilgın'ı gördüm.

Yapma n'olursun, 
bırak o yerimi doldursun.   
Bana ihtiyacın olursa, 
sarıl ona elbet unutursun.

Beni daha fazla böyle görmelerine dayanamazdım, hemen kendimi toparlayıp cebimdeki telefonumu çıkardım.

Yapma n'olursun,
bırak o yerimi dol-

Hemen kulaklığımı çıkartıp ekran kilidini açmadan şu aptal şarkıyı kapatıp telefonumu cebime tekrar koydum. O sırada koşarak yanıma kadar gelmişlerdi bile. Hemen kollarımda tutup beni kaldırmışlardı. Hiç bir şey söylemiyorlardı çünkü cevap vermeyeceğimi biliyorlardı, ama korkup endişelendikleri her hallerinden belliydi. Odaya kadar gelmiş ve içeri girmiştik. Beni hemen yatağa oturtmuşlardı.

"Ben iyiyim, endişelenmenize gerek yok." Dedim güçlü bir ses tonuyla.

"Birbirimizi kandırmaya gerek yok." Dedi Ilgın.

Dirseklerimi diz kapaklarıma koyup avuç içlerimi şakaklarıma yerleştirip gözlerimi kapattım. Yaklaşık 5 dakika geçmişti, yavaşça  kafamı kaldırdığımda karşımda meraklı 2 çift göz görmem bir oldu. 

"Anlaşıldı asla pes etmeyeceksiniz."

"Ayıpsın, aslaa." 

Telefonumu alıp onlara fırlattığım da neye uğradıklarını şaşırdılar. Talefonu bana karşı anlamsızca salladılar.

"Ekranı açın." Dedim yorulmuşçasına.

Ekran açma tuşuna basınca direk yüz ifadeleri değişmişti.

"Siktir."

"Sen... bu yüzden." 

Continue Reading

You'll Also Like

1K 599 17
Bu kurgu Afra adlı bir kıza mesaj atan bir anonimi ve afrayı anlatıyor.
1.6K 167 7
Bu kurgu ve içeriği tamamen bana aittir. Sizler için hazırladığım Korkunç Mesajlaşma'nın 3. serisine hoşgeldiniz. Olaylar üst üste, garip ve etraftan...
152K 656 13
Fantezi Hikayeleri (Bilimkurgu - Fantastik - Doğaüstü)
1.8K 1K 15
polisiye,romantizim,komedi sevenrleri buraya alalım