Flame Of Love | Taejin

By nemeddaeng

64.4K 5.6K 6.5K

Fransa, Colmar'ın en ünlü şarap dükkânına sahip olan Kim Seokjin ve son yılların en ünlü aktörü Kim Taehyung... More

Giriş
1; Kaybolan Parça
2; Colmar Tanrısı
3; Bi' kahve?
4; Lacuna Sensin
5; Son Dilim Şansı
6; Anemon
7; İstediğin Zaman
8; Kimse Tarafından Keşfedilmemiş Sen
9; Dudakların Şarap Kırmızısı
10; Tatlı Gece
11; Ellerin Ellerime
12; Gerçek Olmayacak Kadar Güzelsin
13; Alevinle Yak Beni
14; Ait Olma Hissi
15; Sevimli Kıskançlıklar
16; Derin Arzular
18; Bir "ufak" güven meselesi
19; Ruhumdan Bir Parça Kaybettim
20; Gülümsemene İhtiyacım Var
21; Ruhum Acıyla Dolu
22; Birbirinizi Bulmaya Mahkumsunuz
23; Kızgınlık Ve Hissizlik Meselesi
24; Gecedeki Gemilerdik
25; Umut Ve Umutsuzluk
26: Bana Sarılacak Mısın?
27; Ruhum Yeniden Nefes Alıyor
28; Daha Fazlasını İstiyorum
29; Ailemizin Bir Parçasısın
30; Seninle Savaşacağım

17; Çilekli Kurabiyeler

2K 180 295
By nemeddaeng

Selaaaammmm🧚🏻 Bu bölümde daha önce okuduğunuz pragraflar var, bakalım fark edecek misiniz? Trouvaille okuyup bilenler için söylüyorum tabii. Fark ettiğinizde yorum bırakın eheheh.

Lütfen okuduktan sonra oy atın ve yorumlar bırakın. O halde iyi okumalar diliyorum 🧚🏻💞

Seokjin gözlerini araladığında anlık bir telaşla komodinin üzerinde duran telefonuna uzandı ve saate baktığında tamda gerektiği –saat altıydı- vakitte uyandığını görüp rahat bir nefes verdi.

Bugün Taehyung ile ilgili yaptığı planlara geç başlamak istemiyordu ve tüm gün ikisine ait olsun istiyordu.

Hemen yanında uykusunun en derin yerinde olan sevgilisini uyandırmama dikkat ederek yataktan kalktı ve üzerini değiştirip odadan çıktı. Mutfağa doğru adımladı ve çilekli kurabiyeleri yapmak için işe koyuldu.

Seokjin, çilekli kurabiyelerinin arasında vaktini harcarken Taehyung nihayetinde uyuduğu en iyi uykularından birine uyandı ve mutlulukla yatakta gerindi.

Tam o anda yanının boş olduğunu fark edip hızlıca doğruldu ve henüz tam açılmamış uykulu gözleriyle odayı taradı.

Çalışma masasının sandalyesinde duran pijamaları gördüğünde Seokjin'in çoktan uyanmış olduğunu anladı ve o da yataktan çıkıp hızlıca üzerini değiştirdi. Sevgilisinin dağınık yatağını toparladı ve odadan çıktı.

''Bebeğim?'' diye seslendi boş salona doğru ve o esnada mutfaktan gelen gürültüleri duyup adımlarını oraya yönlendirdi.

Seokjin oradaydı, mutfaktaydı ve belinde bir önlükle, telefonundan açtığı hareketli bir şarkıyla, yüzü ve elleri tamamen un içinde bir şeylerle uğraşıyordu.

Mutfak darmadağınıktı, her yer her yerdeydi ve Seokjin'in de dağınık gözüküyordu. Yanağına bulaşan unlar, parmaklarını kaplayan hamur, dudağının kenarındaki çilek sosu... Eşsiz gözüküyordu.

Bir süre mutfağın pervazında durup onu izledi Taehyung. Burada durup esmer olanın onu izlediğini hiç fark etmiyordu, mutfakta bir şeyler yaparken kendini kaybediyordu, bambaşka bir dünyaya açılıyordu Seokjin.

Burada olduğunu belli edermişçesine öksürdüğünde Taehyung mutfağın içine girdi ve Seokjin, yoğurmaya çalıştığı hamurundan başını kaldırıp ona baktı.. Alnından ortaya dikkatlice ayırdığı saçları alnına terden yapışmıştı.

Yanına vardığında yanağına bulaşan unu elinin tersiyle nazikçe sildi esmer olan. Bu hareketine karşılık gülümsediğinde sevgilisi de gülümsedi. ''Uyandığımda yoktun, ne yapıyorsun burada?''

Hamuru yoğurmayı bıraktı ve yorgunca Taehyung'un gözlerine baktı. ''Çilekli kurabiye yapıyorum. Geçen sefer tattığında çok sevdiğini söylemiştin.''

Taehyung başını salladı, ellerini pantolonunun cebine sıkıştırdı ve kalçasını tezgâha yasladı. ''Neden uyandığımda seni görme şansımı elimden aldın ki?''

Esmer olanın sesi mızmızlanan bir çocuk gibi çıkmıştı adeta. Seokjin, sevgilisinin sesindeki o tınıyı fark ettiğinde tam önüne geldi, bacakları böylece birbirine temas ediyordu.

Seokjin, Taehyung'un asık bir şekilde yere bakan yüzünü çenesinden tutup kaldırdı. Belli ki koca bebek ilgi istiyordu, öyleyse Seokjin ona en güzel ilgiyi verecekti. ''Hey, üzgünüm. Seni incittim mi?''

Taehyung, bir anda sevgilisinin belini kavrayıp bedenlerini birbirine bastırdı. Seokjin'in gözleri ani yakınlığa karşılık büyürken dudakları da heyecanla aralandı. Hamur kaplı elleri öylece göğüs hizasında, havada duruyordu. Seokjin, kendi planının içine düşmüştü.

''Sadece beni sabah güzelliğinden mahrum bıraktın. Seninle çok daha fazla vakit geçirmek istiyorum.''

Seokjin başını salladı ve yutkundu. Bu tür yakınlıklar Seokjin'i her seferinde hazırlıksız yakalıyordu ve istisnasız hep heyecanlandırıyordu.

Taehyung sevgilisinin böyle gördüğünde şunları düşünüyordu; ''tanrım, ürkek bir kuş gibi kollarımın arasındaki bedeni ve bu ürkek kuşu her şeyden çok istiyorum.''

''Senin için yapmak istediğim çok fazla şey var ve eğer geç kalkmış olsaydım günümüzün yarısını yemiş olurduk.''

Taehyung, sevgilisinin yaptığı açıklamaları pek dinlemiyor gibiydi. Mümkünmüş gibi onu biraz daha kendine çekti, erkekliği Seokjin'in sağ bacağına temas eder vaziyetteydi.

Esmer olan, terden alnına yapışan siyah saçları sevgilisinin yüzünden geriye doğru taradı ve tüm güzelliğiyle açılan alnına ardı ardına öpücükler bıraktı.

Seokjin, hissettiği öpücükler karşısında neredeyse erimiş haldeydi. Gözleri yumuşakça kapalıydı ve dudak kıvrımlarında belirgin bir tebessüm yer edinmişti.

Taehyung, sevgilisinin alnından sonra un bulaşan yanaklarını öptü ve son olarak dudaklarına geldiğinde duraksadı.

Seokjin'in çoktan hızlanmaya başlayan nefesi Taehyung'un aralanan dudaklarına çarpıyordu ve nefesi öyle sıcaktı ki...

Bu yaşadıkları an ikisine de ilk öpüştükleri zamanı hatırlattı. Taehyung, boşta duran elini Seokjin'in yanağına yerleştirdi, yüzünü biraz daha kendi yüzüne çekti.

''Dudağındaki,'' dedi Taehyung, bakışları Seokjin'in dudakları ve gözleri arasında gidip geliyordu, ''çileği alabilir miyim?'' Fısıltı gibi çıkan bir sesle cevap verdi Seokjin. ''Alabilirsin.''

Dudakları birleşti ve Taehyung minik bir öpücüğün ardından dudaklarını genişçe aralayıp Seokjin'in üst dudağında tahrik edici bir şekilde duran çilek püresini sesli bir şekilde emdi. Ağzının içine dolan çilek tadıyla hoş bir mırıltı bıraktı Taehyung.

Seokjin, hamurlu ellerini sevgilisinin iki yanağına yerleştirdi ve öpücüğünü derinleştirdi. Taehyung, dilini aralık dudaklardan içeriye ittirdiğinde karşı taraftan kısık bir inleme yükseldi.

Taehyung'un öpücüğü bile Seokjin'i inletme yeteneğine sahipti. Taehyung, ani sayılabilecek bir hareketle pozisyonlarını değiştirdi. Şimdi tezgâha yaslı olan Kim Seokjin'di.

Kapalı bacaklarını eliyle araladı ve bacaklarının arasına girdi. Aralanan bacağını tutup kalçasından destekleyerek onu tezgâhın üzerine oturttu. Dudaklarını geriye çektiğinde yüzüne baktı sevgilisinin, kıpkırmızıydı ama gülümsemesi kocamandı.

''Bunu sevdin mi, ürkek kuş?''

Seokjin, bacaklarını sevgilisinin beline sardı ve bacak arasına, kendine çekti. Kollarını omuzlarına yaslayıp ellerini dalgalı saçların arasına karıştırdı. Dokunuşu Taehyung'u uyuşturuyordu.

''Seninle olan her teması çok seviyorum. Daha fazlasını istiyor olmam arsızlık mı?''

Taehyung, Seokjin'in yüzünü ellerinin arasına aldı ve alınlarını birleştirdi. ''Hayır, hayır bebeğim. Ama hazır değilsen seni bekleyeceğimi biliyorsun.''

Seokjin, dudağını çileden çıkartacak bir yavaşlıkla sevgilisinin dudaklarına sürttü ve ikisinin dudakları belli belirsiz temas halindeyken konuştu. ''Ben tamamen hazır hissedene kadar öp beni. Daha sert!''

Tanrım, bu adam beni çıldırtıyor! Aklımı başımdan alıyor, sağlıklı ve mantıklı düşünmemi engelliyor. Taehyung sevgilisine bakarken bunları düşünüyordu.

Hızlıca Seokjin'i kucağına aldı ve salona taşıdı. Beraber koltuğa oturduklarına Seokjin, sevgilisinin bacaklarının üzerinde, erkekliğinin biraz gerisinde oturuyordu. Taehyung, Seokjin'in belini kavrayıp onu tamda erkekliğinin üzerine oturttu ve dudaklarından inleme firar etti.

Seokjin, yüzünü sevgilisinin yüzüne gömüp bundan hoşlanmışçasına kıkırdadı ve Taehyung'un üzerindeki gömleğin düğmelerini açtı.

''Hazır olmadığını söylememiş miydin?''

Esmer olanın dudağını şehvetle öpüp geri çekildi, öpücük sesi sessiz evde yankılandı adeta. ''Tadına varıyorum Taehyung, vücudunun her bir noktasını tadıyorum. Seks yapmak için hazır olduğumda bunu zaten anlayacaksın.''

Pes edercesine başını geriye yasladı Taehyung ama sevgilisine bakmak için başını kaldıracağı sırada Seokjin engel olup yüzünü boynuna gömdü.

Dudağı esmer olanın boynunu ağır ağır öperken bir anda dili boynundan çene hattına kadar ıslak bir çizgi çekti. Kalçasını kavrayıp onu biraz daha erkekliğine bastırdı Taehyung.

''Seokjin,'' dedi tükenmiş bir sesle, ''sınırlarımı zorlama.''

Seokjin başını kaldırdığında sevgilisinin dudaklarını öptü, şimdilik konuşma istemiyordu. Öpüşmeleri gittikçe daha sert bir hale bürünüyordu. Seokjin'in dişleri esmer olanın dudağını kanatacak kadar vahşiydi.

Taehyung daha fazla dayanamayarak sevgilisini koltuğa serip kendi altına aldı. Fakat Seokjin, bir saat önce fırına attığı çilekli kurabiyelerin piştiğini belirten o sesi duyduğunda üzerindeki sevgilisini ittirdi ve koşarak mutfağa girdi.

Ellerine eldivenleri takıp fırından -eğer geç kalmış olsaydı emekleri çöp olacak olan çilekli kurabiyelerini tam zamanında çıkarttı. Taehyung öyle terk edilmiş bir şekilde sevgilisinin arkasından gitti. Gömleğinin düğmeleri açıktı ve esmer teni parlıyordu.

''Beni darmadağın edip sonra da kurabiyelerine mi koşuyorsun gerçekten?''
Seokjin kıkırdadı ve uzanıp sevgilisinin dudaklarını öptü. ''Bunun devamı için söz veriyorum o halde.''

Tepsiyi masanın üzerine koydu ve mutfağı saran çilek kokusuyla birlikte Taehyung mutlu bir şekilde tebessüm etti. İçlerinden birini hemen alıp yemek istiyordu fakat Seokjin'in buna izin vermeyeceğini de çok iyi biliyordu.

Öylece masadan bir sandalye çekip oturdu ve kurabiyeleri izlemeye koyuldu. Seokjin ise bu sırada diğer tepsiyi fırına koydu ve zamanını, derecesini ayarladıktan sonra eldivenlerini çıkartıp yorgun bir şekilde nefes verdi.

Müzik çalmaya devam eden telefonunu aldı ve saate baktığında on bire geldiğini gördü. Bakışlarını kurabiyelere ağzı sulanarak bakan ve hâlâ düğmeleri açık bir şekilde oturan sevgilisine çevirdi. ''Gömleğini ilikle ve sonra dolaptan kahvaltılıkları çıkart.''

Taehyung surat sallayarak sevgilisinin dediğini yapıp buzdolabından tüm kahvaltılıkları çıkarttı ama gömleğini iliklemeyi düşünmüyordu. Seokjin'in inadına gitmek onu neşelendiriyordu. Seokjin, masanın üzerindeki kahvaltılıkları çıkarttığı piknik sepetine güzelce yerleştirdi.

''Ne bu?''
''Piknik sepeti.'' dedi Seokjin ve sevgilisinin tenine bakıp iç geçirdi. ''İlikle şunu.''

''Piknik sepeti olduğunu biliyorum ama ne yapıyorsun bununla?'' dedi ve yaramaz bir çocuk gibi süzülerek ekledi. ''Ve hayır, böyle güzel hava alıyorum işte.''
Seokjin derin bir nefes alıp verdi, sanki sabır dileniyormuş gibiydi. ''Sürpriz ve ayrıca hava o kadarda sıcak değil.''

''Sen acaba beni böyle görüp tahrik olduğun için mi düğmelerimi iliklememi istiyorsun?'' dedi Taehyung, sevgilisinin omuzuna omuzuyla vururken. Seokjin hiçbir tepki vermeden sepete ihtiyaçları olan her şeyi dolduruyordu.

''Az önce titriyordun, nasıl hemen normale döndün?'' dedi Taehyung söylenerek ve kabaran erkekliğini gösterdi. ''Benimki hâlâ normale dönemedi.''

Seokjin gülmeden edemedi. ''Aptal, bu kadar dayanıksız olman senin suçun! Her neyse sen uyurken Yeoubi'den makineni getirmesini istemiştim ve çalışanlardan biriyle yolladı.''

Taehyung mutlulukla olduğu yerde zıpladı. ''Nerede?''
''Salonda, sehpanın üzerinde duruyor.''

Hızlı adımlarla salona girdi ve az önce salondan çıkmalarına rağmen göremediği kamerasını çabucak buldu ve eline aldı. İçinde Seokjin'i ilk gördüğü gün çekmiş olduğu fotoğrafları vardı adımlarını tekrar mutfağa çevirdi.

''Bak, o gün seni çektiğimi söylemiştim.'' dedi ve fotoğrafları göstermek için kamerayı sevgilisine verdi. Seokjin eline aldığı makinadan bütün fotoğraflarına tek tek baktı, tepki göstermiyordu çünkü bu onu son derece duygulandırmıştı.

Neden böylesine yoğun bir şekilde duygulandığını da bilmiyordu. Sevdiği adamın gözünden birkaç tane fotoğrafı vardı ve yakaladığı açılar öyle harikaydı ki, Seokjin Taehyung ile gurur duyuyordu.

Gözyaşları birikmeye başlayan gözleriyle sevgilisinin gözlerine baktı. ''Harika gözüküyorlar.''
Taehyung uzanıp o ıslanmak üzere olan gözlere öpücük kondurdu ve sevgilisinin saçlarını üstten nazikçe okşadı. ''Harika olan sensin.''

''Bugün bol bol fotoğraf çekeriz.'' dedi Seokjin ve burnunu çekip piknik sepetine gerekli malzemeleri yerleştirmeye devam etti. Nihayetinde sepet işini bitirdiğinde saatine baktı. ''Çıkalım hadi artık, bir saatlik yolumuz var zaten.''

''Nereye gidiyoruz?'' diye sordu Taehyung, ayakkabılarını giymekle uğraşırken.
''Sürpriz dedim ya, sorup durma.''

Arabanın önüne geldiklerinde Seokjin sürücü koltuğuna oturmadan Taehyung onu engelledi. ''İzin ver ben kullanayım.''

''Bebeğim, nereye gittiğimizi bilmiyorsun. Dönerken kullanırsın.'' dedi ve sevgilisini diğer koltuğa oturması için ittirdi.

Taehyung dudaklarını büzüp yan koltuğa oturduğunda Seokjin kemerini takmakla uğraşıyordu. ''Ağzından laf almak çok zor!''

Seokjin yarım ağız güldü ve arabayı çalıştırdı. ''Evet, zaten söylesem bile bilmeyeceksin ki, neden uğraşıyorsun?''

Elindeki telefonunu salladı. ''İnternetten bakabilirdim.''
Seokjin sevgilisine yandan bir bakış attı. ''Avucunu yala bebeğim.''

Bir saatlik araba yolcukları son derece keyifli geçmişti. Radyoda çalan şarkılara eşlik etmişlerdi, havadan sudan mantıksız olan her konudan konuşmuşlardı ve kahkahaları sanki arabanın dışına taşacakmış kadar gürdü.

Seokjin arabayı Taehyung hiç bilmediği bir küçük otoparkta durdurduğunda meraklı gözleriyle etrafını izliyordu esmer olan. Seokjin arabadan indikten sonra o da indi ve hızlıca bagaja yerleştirdikleri eşyaları aldılar.

Seokjin hiçbir şey söylemeden orman yoluna doğru yürümeye başladığında Taehyung'da soru sormadan onu takip ediyordu. Beş dakika kadar yürüdükten sonra bir göl kenarına geldiler ve tahta köprünün üzerine çıktıklarında Seokjin omuzuna attırdığı örtüyü yere güzelce serdi. ''Otur bakalım.''

Taehyung gözlerinin gördüğü manzara karşısında mest olmuştu. Yemyeşil ağaçlar, rengârenk çiçekler ve uçsuz bucaksız görünen saf göl suyu karşısındaydı.

Tahtadan yapılmış olan köprüde oturuyor olmaları ayrı güzeldi. Taehyung, Seokjin'in neden kameranı getir dediğini şimdi anlıyordu.

Burası merceğinin görebileceği en güzel yerdi sahiden... Taehyung hayranlıkla manzarayı izlerken Seokjin ise hem ara sıra ona bakıyor hem de piknik sepetindeki kahvaltılıkları çıkartıyordu.

''Merceğim görüp görebileceği en güzel insanı gördü ve sanırım şimdi sırada görüp görebileceği en güzel manzara var.''

Seokjin, Taehyung'un böyle ciddi bir şekilde bunu söylemesine tatlıca kıkırdadıktan sonra sevgilisinin karşısına oturarak yerini aldı. Hava bugün çok soğuk değildi ama ne olur ne olmaz diye Seokjin ikisine yetecek devasa bir battaniye getirmişti.

Seokjin kendisine kahve doldururken sevgilisine de sevdiği meyveli çaylardan hazırlıyordu. Taehyung kamerasıyla gölün, ağaçların ve ormanın güzelliklerini çekiyordu. Çektiği fotoğraflara bakarken kendi kendine efektler veriyordu.

''Bırak kamerayı da kahvaltını yap.''
Taehyung sevgilisinin sözünü dinleyip kamerasını yanına koydu ve örtünün üzerine yerleştirilen kahvaltılıklara döndü.

Ekmeğine o çok sevdiği çilek reçelini sürdü ve afiyetle yedi. İkisi de sessizdi fakat birbirlerine bakıp kocaman bir gülümseme sunuyorlardı.

Her an konuşmalarına gerek yoktu, beden dilleri ve birbirlerine gösterdikleri o içten, sevgi dolu gülümseme yetiyordu. Taehyung gerçekten çok acıkmıştı ve eline ne geliyorsa ağzına atıyordu.

''Çilekli kurabiyelerini yemeyecek miyim?'' diye sordu Taehyung, ağzı doluydu ve konuşurken ağzındaki yemek parçaları dışarı saçılıyordu. Seokjin onun bu haline güldü ve bir peçete uzattı.

''Ağzında yemek varken konuşma ve elbette onları yiyeceksin ama sonra.''

Taehyung omuzlarını düşürdü ve reçelli ekmeğini yemeye devam etti. Seokjin, Taehyung'un sevdiği şeylerden güzel bir kahvaltı hazırlamıştı ve Taehyung bundan öyle memnundu ki asla doymayacak gibi hissediyordu.

Sessizce kahvaltılarını ederken hem birbirlerinin hem de manzaranın tadını çıkartıyorlardı. Seokjin, kendine bir fincan daha kahve koyarken konuştu. ''Birbirimiz hakkında hâlâ çok fazla şey bilmiyoruz.''

Taehyung bu sefer ağzındaki lokmasını yuttuktan sonra cevap verdi. ''Ne gibi?''
Seokjin kahvesinden bir yudum alırken hafifçe omuz silkti. ''Bilmem, mesela en sevdiğin renk gibi, en sevdiğin şarkı, film... Bunlar gibi şeylerden bahsediyorum.''

Taehyung bir süre düşündü, bu soruları karşısında âşık olduğu adam için kendine sorduğunda bir cevap alamadı. Seokjin haklıydı, birbirleri hakkındaki en basit şeyleri henüz bilmiyorlardı. Onlar basitten değil zordan başlamışlardı.

''En sevdiğim renk siyah, beyaz ve mor. Neden üç tane var diye sorma, sadece bu renklerin beni sakinleştirdiğini hissediyorum.'' dedi Taehyung ve hafifçe kıkırdadıktan sonra ekledi. ''Ya senin?''

''Gülme ama pembe.'' dedi Seokjin ve karşısındaki adamın gözlerinin içine baktı, eğer gülerse ona kızmaya hazırdı fakat Taehyung gülmek yerine sordu. ''Neden pembe?''

Seokjin karşısında uzanan göle bakıp o eski hatırları düşününce mutlu bir tebessüm etti. ''Jungkook eve ilk geldiğinde üzerinde pembe bir kazak vardı ve o küçücük haliyle pembenin içinde öyle tatlıydı ki! O günden beri Pembe'yi çok seviyorum, bana Jungkook'u ve masumiyeti anımsatıyor.''

''Her şey senin için anlamlı Seokjin. Bir şeyi seviyorsan bu boşuna değil, bir anlamı olmalı senin için. Her şeye anlam yüklüyor oluşun seni yormuyor mu?'' dedi Taehyung, sevgilisinin yanına doğru kaykıldı. Böylelikle çok daha yakınlardı ve birbirlerine temas edebiliyorlardı.

''Bir şeyi seviyorsam anlamlı olduğu için seviyorum. Bana bir anlam ifade etmeyen bir şeyi sevmem mantıksız değil mi?''
Taehyung bir süre düşündü ve sonrasında bir takım mırıltılar eşliğinde Seokjin'e onay verdi. ''Sanırım sorunlu olan benim.''

Küçük bir kıkırtı yükseldi ikisinin arasından ve Taehyung sordu bu sefer. ''En sevdiğin filmi biliyorum fakat en sevdiğin şarkıyı bilmiyorum. Özellikle bunu öğrenmek istiyorum.''

''Bunu biliyorsun aslında.'' dedi Seokjin ve elleriyle piyano çalar gibi yaparken o şarkıyı mırıldandı.

''Fire on Fire... Neden bu şarkı?'' diye sordu Taehyung, git gide daha çok hayran oluyordu bu karşısındaki adama.

''Bana yoğun hissettiriyor, hiçbir şeyden özellikle hemcinsimi sevmekten korkmam gerektiğini öğretiyor. Diğerlerinin ne dediği umurumda değil, seninleyim ve seninle yanıyorum.''

Taehyung alnını sevgilisinin alnına bastırdı ve oradan dudaklarına ardı ardına öpücükler kondurdu. ''Peki ya senin en sevdiğin şarkı ne?''

''Sende bunu biliyorsun.'' dedi Taehyung ve ekledi. ''Arabada dinlemiştik.''

''Please Notice!'' dedi Seokjin büyük bir heyecanla, bu şarkıyı hatırladığı için kendiyle kısacık bir saniye gurur duydu.
Taehyung başını salladı gülerken. ''Evet.''

Aralarında kısacık bir sessizlik oldu ve Taehyung tüm yoğunluğuyla gözlerini Seokjin'in gözlerine dikmişti. Taehyung derin bir iç çekti, sanki içinde yangınlar vardı ve bunu ancak bu şekilde söndürebilirdi. ''Seni görmeden önce en sevdiğim şarkı yoktu Seokjin.''

''Yapma şöyle şeyler.'' dedi Seokjin, gülmek üzereydi ama Taehyung ciddiydi ve yüzündeki o yoğun, duygu dolu ifade ciddi olduğunu belli ediyordu.

''Sana nasıl âşık olduğu mu biliyor musun? Sana nasıl âşık olduğumu görüyor musun?''

Taehyung o çok sevdiği şarkının melodisini mırıldanıp sözlerini Seokjin'in gözlerine bakarak söylediğinde Seokjin hızlı bir hareketle karşısındaki adamın dudaklarına yapıştı.

Zorlanarak geriye çekildiğinde aciz bir sesle konuştu Seokjin. ''Çok kararsız ve şüpheci biriyim ama seni nasıl böyle bir an bile düşünmeden sevebildim ki?''

''Ben sevmen gereken insandım, Kim Seokjin. Sen burada beni bekliyordun, seni bulmam için bekliyordun ve sonra ben geldim. İşte şimdi birlikteyiz.''

Seokjin konuşmanın duygusal bir yere gitmesini engellemek için mutlulukla sırıttı ve sepetten, evden getirdiği rose şaraplardan birini çıkarttı. Taehyung alkış yapıp bir çocuk gibi yerinde kıpırdanırken Seokjin şarabı açtı ve bardaklarına doldurdu.

Taehyung kadehi alıp şarabı yumuşak bir tadımla yudumladığında gözlerini kapattı ve ağzının en ücra köşelerine ulaşan tadın keyfini çıkarttı. Buradaki şarapların tatlarının tam anlamıyla bağımlısı olmuş olabilirdi.

Gözlerini araladı ve o sırada çilekli kurabiyeleri önüne koyan sevgilisine baktı. ''Babanın şaraplarından mı?''
Seokjin başını salladı. ''Evet, geçen içtiğin kırmızı üzüm şarabıydı ama bu rose, sevdin mi?''

''Bayıldım!'' dedi Taehyung bir yudum daha içtikten sonra yemeği dört gözle beklediği çilekli kurabiyelerden bir tane alıp ısırdı. Tanrım, bu kurabiyeleri nasıl bu kadar iyi yapabiliyordu ki? Tam da Taehyung'un ağzına layıklardı!

''Bunlar,'' dedi Taehyung ama ağzı yine doluydu ve ne dediği net anlaşılmıyordu, ''yediğim en iyi şeyler.''
Seokjin sevgilisinin bu haline gülmeden edemedi. ''Yüzündeki kendinden geçmiş ifadene bakılırsa iyi bir şeyler söylüyorsun!''

Taehyung kurabiyesini çiğnerken başını salladı ve şarapla birlikte kurabiyeyi midesine gönderdikten sonra konuştu. ''Çilekli Kurabiyelerinin bağımlısı olacağım sanırım.''

''Bol bol ye, sen yiyesin diye çok yaptım.''

Taehyung uzanıp sevgilisinin yanağını öptü ve şarabını yudumlarken sordu. ''Geçmişe geri dönsen yine aynı hayatı mı yaşardın yoksa bambaşka bir yolu mu seçerdin?''

''Yine aynı hayatı yaşardım. Hayatımdan memnun olmadığım tek bir anım bile olmadı.''

''Sanırım ben bazen bambaşka bir yol seçebilirdim, diye düşünüyorum. Oyunculuk için bu kadar çabalamasaydım çiftçi olmak isterdim, Seokjin. Bir sürü seram olsun isterdim, özellikle bir çilek tarlam olsun isterdim. Kulübe tarzında bir evim olurdu.''

''Bir gün her şey sona erdiğinde bunu yapabilirsin. Asla hiçbir şey için geç değil.''
''Belki' dedi Taehyung buruk bir tebessümle, ''bir gün.''

Seokjin oturduğu yerden ayaklandı ve elini sevgilisine doğru uzattı. Taehyung bir an bile tereddüt etmeden ona uzanan eli sıkıca kavradı ve o da oturduğu yerden kalktı. Beraber tahta köprünün üzerinde yürüdükten sonra en uca geldiler.

''Fotoğraf çekelim.'' dedi Seokjin ve elini uzattı. Taehyung uzanan elin ne için olduğunu bilmediği için öylece baktı. ''Kameranı ver, seni çekeceğim.''

Taehyung başını sallarken kamerasını güvenle sevgilisine emanet etti ve onun kendini çekmesine izin verdi. Taehyung pozdan poza giriyordu ve Seokjin bunları merceğe alırken ikisi de çok eğleniyorlardı.

''Sıra bende!'' dedi Taehyung ve kamerasını tekrar eline alıp Seokjin'i çekmeye başladı. Seokjin bazen son derece iyi pozlar veriyordu bazense onu çeken sevgilisini gülmekten ağlatacak kadar komik pozlar veriyordu.

Taehyung hepsini yakalıyordu ve daha sonrasında bunlara baktıklarında bugünü neşeyle anacaklardı.

''Beraber çekilelim.'' dedi Seokjin ve sevgilisinin yanında durduğunda Taehyung kamerayı bir köşeye koydu ve zamanlayıcıyı ayarladı.

Öyle tatlı, öyle samimi pozlar veriyorlardı ki! Nihayet fotoğraf çekilme faslını bitirdiklerinde biraz yorulmuşlardı ve kendilerini hemen eski yerlerine attılar.

Beraber fotoğraflara bakarken kahkaha atıyorlardı. Taehyung, fotoğrafların hepsine bakıldıktan sonra kamerasını kapattı ve sepetin içine yerleştirdi.

Daha sonra yere serdikleri örtünün üzerine uzandı ve yanına uzanması için göğsünü gösterdi. Seokjin hiç itiraz etmeden olması gerektiği yere, sevgilisinin göğsüne doğru uzandı.

Birbirlerine sırnaştıktan sonra bakışlarını tepelerindeki o güzel gökyüzüne kaldırdılar. Son derece berrak gözüküyordu gökyüzü, tertemizdi. ''Keman çaldığını biliyorum.''

Taehyung sevgilisinin saçlarıyla oynamaya başladı. ''Nereden?''

''Hoseok söylemişti çok önceden ve birkaç videonu izletmişti. Bana da çalar mısın?''
''Elbette. Giderken otele uğrayalım, senin için kemanımı alacağım.''

Seokjin, sevgilisinin belindeki kolunu daha da sıkılaştırdı. ''Harika olur.''
''Seni seviyorum.''

Seokjin bir çocuk mutluluğuyla kıkırdadı. Hiç hazır olmadığı, hiç beklemediği zamanlarda bunu sevdiği adamın sesinden duymak onu inanılmaz mutlu ediyordu. ''Seni seviyorum.''

Umarım beğenmişsinizdiirrr🧚🏻 Bir sonraki bölüm kaosa gireceğiz, istemeyen buradan sonra devam etmeyebilir ama her gidişata uygun olanları benimle kalmaya davet ediyorum. Neyseee, bir sonraki bölüm görüşmek üzeree💘

Continue Reading

You'll Also Like

119K 12.5K 27
taehyung kırmızı defterini kaybeder 290423, tk ☁️
322K 41.3K 40
bir ipe bağlanmayı öğretmek fwb texting / düzyazı
270K 20.3K 14
Tek başına bebeğiyle Seule taşınan omega jeon jungkook ve komşusu safkan alfa kim taehyung . Omegaverse! SafkanAlfatae! Omegakook! Text&Düzyazı!
24.3K 1.3K 8
güneşi ararken peşini bırakmaz ay * Eğer kaçırılan Alaz olsaydı ve Asi sokakta büyümeseydi. *Aslaz role reversal*