Farkında olmadan, bir elime onun omzuna diğer elimde onun elinin üstüne koydum.
- Tamam bitti, sakin. Şimdi sarıcam üstüne fazla basma.
- Tamam.
Bileğimi sardı. Ben halen olayın şokundayım tabi. Ve halen onun sandalyesinde oturuyorum.
- Kalkabilecek misin?
- Evet.
Kalkmaya çalışırken yine canım yandı.
- Ahh.
Noluyo be! Yükseliyor muyum ben? Toprak Bey beni kucağına aldı ve kanepeye oturttu.
- Şimdi benim işlerim var. Sen burada çalış bu gün ve ayağa kalkarken bana sor.
- Tamam.
Farkına vardım da. Ben konuşamadım neredeyse. Allahım rezalet. Patronuma "ha" dedim. O sırada Toprak Bey yerine kurulmuştu. Gözü masama takıldı ve gülümsedi. Bu adam kesin sarhoş. Yoksa niye gülsün, beni kucağına alsın, önümde diz çöksün.
- Toprak Bey?
- Evet?
- İyi misiniz?
- Evet.
- Emin misiniz?
- Evet.
Tuhaf, çok tuhaf. Tama Öykü sakin ol ve günün bitmesini bekle.
Öğlene doğru Toprak bey'in adamları içeri girdiler. O da ne? Adamların arsaında dayaktan yüzü kaymış biri duruyo.
- Patron haini bulduk. Eski asistana yardım eden buydu.
- Aferin.
- Patron bunu da öldürelim mi?
Ben olan biteni faltaşı gibi açılan gözlerimle izliyorum. Eski asistan öldü mü? Toprak Bey'in gözü bana takıldı. Korktuğumu anladı galiba.
- Hayır depoya götürün.