İkinci Yaşam 1-2

Door amendoeira_

1.1M 115K 55.5K

| WATTYS 2021 KAZANANI | Melis Aksoy, her yerde görebileceğiniz türde sıradanlığa sahip bir genç kızdı. Onu d... Meer

İkinci Yaşam -1-
İkinci Yaşam -2-
İkinci Yaşam -3-
İkinci Yaşam -4-
İkinci Yaşam -5-
İkinci Yaşam -6-
İkinci Yaşam -7-
İkinci Yaşam -8-
İkinci Yaşam -9-
İkinci Yaşam -11-
İkinci Yaşam -12-
İkinci Yaşam -13-
İkinci Yaşam -14-
İkinci Yaşam -15-
İkinci Yaşam -16-
İkinci Yaşam -17-
İkinci Yaşam -18-
İkinci Yaşam -19-
İkinci Yaşam -20-
İkinci Yaşam -21-
İkinci Yaşam -22-
İkinci Yaşam -23-
İkinci Yaşam -24-
İkinci Yaşam -25-
İkinci Yaşam -26-
İkinci Yaşam -27-
İkinci Yaşam -28-
İkinci Yaşam -29-
İkinci Yaşam -30-
İkinci Yaşam -31-
İkinci Yaşam -32-
İkinci Yaşam -33-
İkinci Yaşam -34-
İkinci Yaşam -35-
İkinci Yaşam -36-
İkinci Yaşam -37-
İkinci Yaşam -38-
İkinci Yaşam -39-
İkinci Yaşam -40-
İkinci Yaşam -41-
İkinci Yaşam -42-
İkinci Yaşam -43-
İkinci Yaşam -44-
İkinci Yaşam -45-
İkinci Yaşam -46-
İkinci Yaşam -47-
İkinci Yaşam -48-
İkinci Yaşam -49-
İkinci Yaşam -50-
Julian'ın Kararı - Ara Bölüm
İkinci Yaşam -51-
İkinci Yaşam -52-
İkinci Yaşam -53-
Final
Özel Bölüm
İkinci Kitap, Merak Ettikleriniz
Karakterler
İkinci Şans - Kim Bu Cassandra?
İkinci Şans -1 -
İkinci Şans -2-
İkinci Şans -3-
İkinci Şans -4-
Ölmedim Yaşıyorum
Özet
İkinci Şans -5-
İkinci Şans -6-
İkinci Şans -7-

İkinci Yaşam -10-

19.7K 1.9K 353
Door amendoeira_

Sıkıntıyla okuduğum sayfayı çevirdim. Şu anda kütüphanede oturmuş Adrien ile kitap okuyorduk. Diana ve Jane'in saraya gelmesinden ve Alexander ile karşılaşmamdan bu yana iki gün geçmişti. Adrien'ın bana bir hafta önce söz verdiği gibi kütüphanede buluşmuştuk.

"Heyecanlı mısın?" Bana yönelttiği soruyla başımı kitaptan kaldırdım.

"Biraz."

Bugün önemli bir gündü. Gelmeyen leydilerin hepsi bugün saraya varacaklardı. On leydinin toplanmasıyla da her şey başlayacaktı.

Prenslerin leydileri tanıması adına yapılacak olan birçok etkinliğin ve sohbetin başlayacak olması biraz geriyordu beni. Adrien de bunu fark etmiş olacak ki okuduğu kitabı bırakıp bana yöneltmişti bakışlarını.

Daha hiçbir şey başlamadan bile birçok olay yaşamıştım. Şimdiden böyleyse yakında olacak olan olaylar ne kadar strese sokacaktı beni kim bilir? Gerçekten bunların hiçbirini istemiyordum. Tek yapmak istediğim yorganımın altına girip bir daha da çıkmamaktı.

Adrien'ın sinsi bir gülümsemeyle bana bakışı tüm düşüncelerimi dağıttı. "Bu kadar stres olmana gerek yok. Sonuçta Alexander'ın nişanlısısın değil mi? Bunlar seni bu kadar germemeli. Eğlenmene ve rahatına bakmalısın." Dediği şeyle şaşırmış bir şekilde suratına baktım.

Alexander'ın nişanlısı olduğumu öğrenmişti! Zaten yakında öğreneceğini düşünüyordum ama bu kadar erken olmasını da beklemiyordum açıkçası. Nasıl öğrenmişti ki? Görüşmemizden sonra beni mi araştırmıştı?

"Aslında ben ağabeyim Alexander'ın yerinde olsam ne leydilerle tanışma olayına kendimi katardım ne de nişanlımın diğer prenslerle tanışıp sohbet etmesine bu kadar izin verirdim." Masum bir şekilde mavi gözlerini kırpıştırdı. "Neden böyle yapmış olduğunu pek anlamış değilim Leydi Elizabeth. Siz nedenini biliyor musunuz? Sonuçta nişanlısısınız, diğer leydilerle yakınlaşacak olması sizi rahatsız etmiyor mu?"

Nefesimi verip hafif bir şekilde Adrien'a gülümsedim. "Eğer Prens Alexander ile olan nişanlılığımız diğer insanlar gibi normal olsaydı tabiki de rahatsız olurdum Prens Adrien. Ancak dediğim gibi, Alexander'la olan ilişkimiz normal değil. Aslında bir ilişkimiz yok da denebilir. Eskiden Alexander'a olan bağlılığım sonucunda yapılan bir nişanlılıktı bu. Ancak nişanlılığımız hiçbir zaman bir adım ileriye gitmemişti. Bundan dolayı da Alexander'a olan hislerim yavaş yavaş azaldı. Şu an ikimiz de birbirimize karşı bir şey hissetmiyoruz. Bu yüzden nişanlılığımızın çok uzun süreceğini sanmıyorum. Hatta tanıştığı leydilerden birine karşı bir şeyler hissederse Prens Alexander adına mutlu olurum."

Kurduğum uzun cümleler Adrien'ın meraklı bir şekilde bakmasına yol açmıştı. "Anlıyorum. Öyleyse ikinizin de yakın bir zamanda seveceği birileriyle karşılamasını en içten dileklerimle diliyorum Leydi Elizabeth."

Hafifçe başımı eğdim. "İçtenliğiniz için teşekkürler Prens Adrien."

Adrien memnun bir tavırla kafasını salladı ve kitabına geri döndü. Leydilerin gelmesi onun için hiç sıkıntı değil gibiydi. Ben onun yerinde olsam evime bu kadar kızın sırf önemli birisiyle evlenmek adına gelmesinden rahatsız olurdum. Bana kalırsa gelen kızların çoğu prensleri bir insandan çok istediği mevkiye ulaşmak için bir araç olarak görüyordu. Tek amaçları içlerinden birisiyle evlenip yüksek bir makama ulaşmaktı.

Bunların hiçbiri benlik değildi. Bir leydi gibi davranmaktan pek bir şey anlamazdım. Prenslerin birinde de gözüm yoktu zaten. Tek amacım bu olayların hepsini atlatıp geri kalan hayatımda huzurlu bir şekilde yaşamaktı. Birisiyle evlenmeyi hiç düşünmüyordum. Alexander ile olan nişanımı atıp kendime yoluma koyulmalıydım. Benim için en mantıklısı buydu.

Bir süre daha kitap okuduktan sonra Adrien'dan izin isteyip hazırlanmak için kütüphaneden ayrıldım. Gerçekten gergindim. Bir şey olmadan bugünü atlatabilmeyi diliyordum sadece.

Odama geldiğimde Cindy'i bacak bacak üstüne atmış yatağımda oturup beni beklerken buldum. İçeri girmemle başını bana çevirdi.

"Nerede kaldın? Kaç saattir seni bekliyorum seni. Bu gidişle gene geç kalacaksın haberin olsun."

"Elimden geldiğince hızlı gelmeye çalıştım. Ne yapsaydım? Prens Adrien'ı ekip mi gelseydim?" Gözlerini devirdi. İlk kez verecek bir cevabı yoktu, bu beni mutlu etmişti.

"Giyeceğim elbise nerede?" Etrafa göz atıp giyeceğim elbiseyi aradım. Tüm leydiler ilk kez bir arada olacağından şık ve güzel bir şey giymem gerekiyordu.

"Burada." Cindy giysi dolabına ilerleyip bir elbise çıkardı. Elindeki elbise beyaz renkteydi. Etrafı sarı işlemeli desenlere kaplanmıştı. İşlemeler sapsarı olan saçlarımla uyum içerisinde olsun diye bu elbiseyi seçmiştim.

Kolları tüldü ve ellerime doğru bollaşıyordu. Çok kabarık bir elbise değildi, dar bir kesimi vardı. Yakışacağını düşünüyordum. Abartı durmadan şık bir görünüme kavuşacağımı ummuştum bu elbiseyi seçerken.

Hızlıca giyindim. Beyaz topuklu ayakkabılarımla ve dalgalı saçlarımla beraber elbisenin görüntüsü güzel gözükmüştü. Aynaya bakıp memnun olmuş bir şekilde gülümsedim. Gerçekten güzel olmuştum.

Hazırlanmam bitince saray hizmetlilerinden birinin yönlendirmesiyle kızların toplanacağı merkez sarayın salonuna doğru yola koyuldum.

İlerlerken biraz endişelerim azalmıştı. Sonuçta gelenler sadece birkaç genç kızdı değil mi? Ayrıca içinde bulunduğum kitap sadece romantik bir aşk hikayesiydi. Pek bir şey olmamalıydı sonuçta.

Salonun kapısına vardığımda saray hizmetlisi selam verip yanımdan ayrıldı. Derin bir nefes alıp kapıyı açtım.

İçeriye göz atmamla tüm leydilerin çoktan gelmiş olduğunu gördüm. En geç varan yine bendim. Harika!

Tanrım bir kere de olsun bir olaya yetişebileyim, lütfen.

Yine geç kalmanın verdiği mutsuzlukla salonu inceledim. Yuvarlak olan salon, tahminimce balo salonuydu. Duvarlarda belirli aralıklarla bulunan şamdanlar ve tavandaki büyük avize odaya değişik bir hava katmıştı. Etrafta bulunan yuvarlak masaların yanlarına leydilerin oturması için koltuklar yerleştirilmişti.

Salon iki katlıydı. Yukarıdaki kattan aşağı uzanan merdivenler tıpkı masallardaki balo salonu görüntüsüne ulaştırmıştı burayı bana göre. Etrafın güzelliğine hayran kalmıştım. İçimi çektim. İnsanın burayı gördükçe balo düzenleyesi gelirdi.

Leydiler birkaç grup şeklinde etrafta oturuyordu. Geç kaldığım süre boyunca kaynaşmışlardı anlaşılan. Elise, Diana ve Jane'i gözüme kestirmemle tam oraya doğru gidecektim ki masalardan birinde iki kızın yaptığı tartışmayla meraklı bakışlarımı oraya yönelttim.

"Bu kadar sert olmamalısın, sonuçta daha hiçbir şey başlamadı bile. Şu andan başlama lütfen."

Kızlardan biri ayakta durmuş oturan bir kızla konuşuyordu. Oturan kişi bacaklarını üst üste attı ve kendinden emin bir şekilde kıza baktı.

"Şu andan mı? Eğer siz şu andan böyle arkadaş gibi davranmaya başlarsanız şimdiden kaybetmişsiniz demektir. Buraya arkadaşlık kurmaya gelmedim ben. Siz de öyle."

Oturan kızın sözleri öbürünü sinir etmişti anlaşılan. Kısılan gözleriyle kıza bakıyordu. Şimdiden tartışma mı çıkmıştı? Kızlar, sakin ama! Daha başlamadık bile.

Kızlara merakla baktıktan sonra oturan kızın görüntüsü kitapta betimlendiği kadarıyla tanıdık gelmişti. Beline kadar olan dümdüz siyah saçlarından ve kahverengi gözleriyle karşısındaki kıza soğuk bakışlar atmasından kim olduğunu anında çıkarmıştım.

Antonia Rivera.

Elizabeth'den sonra kitaptaki kötü kız lakabını alabilecek en iyi seçenekti Antonia. Gizliden gizliye kraliçe olabilmek adına Elise'e de kötülükler yapmıştı. Ancak Elizabeth'den daha farklıydı. Çünkü o zekiydi. İşini mantıklıca halleder ve sıyrılırdı.

Ailesi de krallığın en önemli ailelerinden biriydi. Riveralar, krallığın tüm su kaynaklarının dağıtımından sorumlu olan bir aileydi. Wallace ailesiyle aşık atabilecek nadir ailelerdendi. Kolay kolay yıkamazdınız Riveraları.

Ailenin tek ve biricik kızı olan Antonia, babası tarafından gözü yükseklerde olarak yetiştirilmişti. Asla azla yetinmezdi, hep en yüksektekine sahip olmak isterdi. Ona göre her şeyin en güzeli ve en iyisi ona layıktı. İstediğine ulaşmak için önünde kim olup olmadığına bakmazdı, hepsini ortadan kaldırırdı.

Hikayede de hiçbir kızla arkadaşlık kurmamıştı ancak diğer kızlara kıyasla Elizabeth'le arası iyiydi. Hatta Elizabeth'in Elise'e karşı yaptığı çoğu kötülüğün fikri Antonia'dan çıkmıştı. İşini Elizabeth'i kullanarak görüyordu da diyebiliriz. Neyse, Elizabeth bunu hiçbir zaman fark etmediği için araları iyiydi. Kötüyü kötü çekermiş anlayacağınız.

Giydiği dar kesim siyah elbise bayağı bir iddialıydı. Oldukça göğüslerini belli eden bir dekoltesi vardı elbisenin. Yüzünde olan soğuk ve tehditkar gülümsemeyle kıza bakıyordu.

Ürperdim. Bu kız tehlikeliydi.

Benim hala kapıda boş boş dikildiğimi fark eden Elise, gülümseyerek yanıma geldi.

"Ah, geldiniz mi Leydi Elizabeth?" Başını arkaya çevirip Diana ve Jane'in olduğu yeri gösterdi. "Buyrun, yanımıza gelin."

Yüzüme hafif bir gülümseme kondurup Elise ile birlikte Diana ve Jane'in oturduğu yere ilerledim.

"Fazla abartıyorsunuz. Yoksa korktuğunuz için şimdiden ipleri elinizde mi tutmak istiyorsunuz?" Karşısındaki kızın söylediği sözlerle Antonia sinsi bir gülümsemeyle bakışlarını kızın gözlerine dikti.

"Carmen Morales'ti isminiz değil mi? Morales ailesinin başında olan babanızın düşüş yaşamanızla birçok kere intihara teşebbüs ettiğini duydum. Burada bulunmak yerine onun yanında olmanız gerekmez mi? Sizin iyiliğiniz için söylüyorum. Siz sarayda hiçbir şeyi umursamayıp eğlenirken babanızın ölüm haberini alabilirsiniz gibime geliyor. Haksız mıyım Leydi Carmen?" Gülümseyerek söylediği bu sözler Carmen'in bayağı bir sinirlenmesine yol açmıştı.

Antonia'nın sözleri gerçekten çok ağırdı. Kabul, lafları ağırdı ancak Antonia'yı ilk kışkırtan Carmen'in kendisiydi.

Oturduğum yerden tartışmalarını izliyordum. Soylu kızların kavgası da bir ayrı oluyor.

Carmen bu sözlerle Antonia'nın üstüne atlamamak için zor tutuyordu kendini. Tartışmayı izleyen leydilerden hiçkimse bu tartışmaya katılmak istemiyordu, ben de dahil.

"Bana baksana sen. Kim oluyorsun da benim ailem hakkında böyle konuşuyorsun? Kendine gel!" Bağırarak söylediği bu sözler Antonia'yı hiç mi hiç rahatsız etmemişti. Hatta oldukça mutlu görünüyordu.

Kitabı okuduğumdan bundan sonra ne olacağını adım gibi biliyordum. Ancak engellemek gibi bir niyetim yoktu.

Kapıya doğru baktım. Kraliçe Florence içeri girmiş, sessiz bir şekilde tartışmalarını seyrediyordu. Gelmesinin üstünden çok fazla bir zaman geçmemişti. Eğer geçseydi, geldiğini fark ederdim. Ancak Carmen'in sözlerini duymuş olmalıydı.

Antonia üzgün bir ifade takındı ve söze başladı. "Eğer sizi kırdıysam çok ama çok özür dilerim Leydi Carmen! Amacım kesinlikle bu değildi, sadece sizin iyiliğinizi istemiştim." Tüm kızlar tartışmaya odaklanmış ne olacağını bekliyordu. Benden başka kimse kraliçeyi fark etmemişti anlaşılan.

Carmen bu sözleriyle Antonia'nın üzerine yürüdü. "Hah, şimdi de özür diliyor! Ne oldu birden? En sonunda düzgün konuşman gerektiğini mi fark ettin?"

"Yeterli."

Kraliçe Florence'in sözüyle herkes kafasını kapıya çevirdi. Telaşlı bir şekilde ben de dahil tüm leydiler ayağa kalkıp selam verdi.

Carmen çok korkmuş görünüyordu. Kraliçeyi fark etmeden Antonia'ya karşı söylediği bu sözler tedirgin olmasına yol açmıştı. Haksız da sayılmazdı. Kim olsa kraliçenin olduğu bir odada böyle konuşmak istemezdi.

Kraliçe asil bir yürüyüşle Antonia ve Carmen'in olduğu yere doğru ilerledi. Soğuk bir şekilde Carmen'e bakıyordu.

"Buraya kavga etmeye gelmediğinizi ve saygılı bir leydi olduğunuzu sanmıştım Leydi Carmen. Sarayda tartışmak için değil, nasıl bir leydi gibi davranacağınızı öğrenmek adına buradasınız."

"Kraliçem ben çok özü-" Kraliçe Florence elini kaldırarak Carmen'i susturdu.

"Özrün gereği yok Leydi Carmen. Daha ilk günden böyle davranarak kalitenizi belli ettiniz. Sizin gibi birinin sarayın kurallarına göre davranabileceğini hiç sanmıyorum."

Carmen'in gözleri dolmuştu. Bir şey söyleyemedi. Onun bu halini gören kraliçe devam etti.

"Çıkın dışarı. Böyle bir leydinin prenslerin etrafında bile bulunmaması lazım. İlk günden elendiniz. Evinize dönebilirsiniz Carmen Morales." On saniye kadar bir sessizlik yaşandı. Sonrasında Carmen düşük omuzlarıyla kapıya yöneldi ve dışarı çıktı.

Doğruyu söylemek gerekirse, Carmen'in ilk günden eleneceğini biliyordum. Fakat leydilerin az olması bana yarar sağlayacağından Antonia'yı durdurmak için bir şey yapmamıştım. Bu yaptığım kimine göre kötü bir davranış sayılabilir ancak ben burada iyilik meleği olarak bulunmuyorum. Tanımadığım bu yere zorla sürüklenmiş biri olarak kendimi düşünmek en büyük önceliğim.

Antonia bu olaylardan oldukça memnun olmuş gibiydi. İddiasına varırım kraliçenin geleceğini hesaba katarak Carmen'i kışkırtmıştı. İlk günden birini elemenin işleri kolaylaştıracağını düşünmüştü belki de bilmiyorum. Ancak ne olursa olsun bu kız gerçekten tehlikeliydi. Uzak durulması lazımdı.

"Sizin Carmen gibi olmadığınızı umuyorum leydiler. Saray böyle şeylere asla müsamaha göstermez. Burada, sarayda prenslerin yanında tam bir leydi gibi olmanız gerektiğini sakın unutmayın." Söylediği bu cümlelerden sonra açık mavi gözleriyle bakışlarını bizim üzerimizde gezdirdi.

Kraliçe Florence Lamensis, kralın ikinci eşiydi. Adrien ve Adrius'un da annesiydi aynı zamanda. Kıvırcık kahverengi saçları ve mavi gözlerinden oğullarının kime çektiği belli oluyordu.

Kraliçe Florence'in, nasıl kralın kalbini çelip kraliçe olduğu bir muammaydı. Hala bu güzel sarayda yaşayabilmek için Adrien ya da Adrius'tan birinin tahta çıkması gerekliydi ve o bunun olmasını sağlamak için her yola başvururdu.

Soğuk bakışlarını üzerimizde dolaştırdıktan sonra tekrardan söze başladı. "Hepiniz saraya hoşgeldiniz. Öyleyse, seçimler başlasın."

Dedikleriyle tekrardan ürperdim.

İşte, başlıyorduk.

———————————————

Sonunda tüm leydiler toplandı, asıl olaylar başlayacak. İlk günden Carmen'in elenmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Antonia hakkında düşünceleriniz?

Sizce Elizabeth Antonia ile baş edebilir mi?

Sınırı yükseltmeyeceğim, yine +50 okunma ve +20 vote.

Okunmanın artması kitabı yazmam için bana moral veriyor. Bu yüzden arkadaşlarınızla paylaşabilir misiniz lütfen? Beni çok mutlu edersiniz🌸

~

Ga verder met lezen

Dit interesseert je vast

96.4K 7.5K 187
''Boşanmayı kabul ediyorum.'' Sovieshu yarı rahatlamış, yarı pişman bir ifadeyle bana baktı. Maskaralık mı yapıyordu, yoksa samimi miydi? Şu ana kada...
Algon Door algon

Historische fictie

20.4K 589 31
#balahatun #algon #osmanbey #kurulusosman Benim ilk hikayemdir
algon Door algon

Historische fictie

23.5K 915 30
Algonsuz hayat hayat mıdır lov -Segiii
131K 5.6K 40
Sesiz bir ağıt yaktı genç kız yaşamına ve yaşayacaklarına. Onun adı olmuştu zaten uğursuz ama kızın bir suçu yoktu ki onun kaderi böyleydi. Adam içi...