Thita - Yakut Hançer

By mssabelle

199K 12.4K 2.3K

Eliana'nın bilmediği en önemli şey, Archena Krallığı'nın kayıp varisi olmasıdır. Bir abisi, Bir prens arkadaş... More

Ben ve Onlar
BÖLÜM 1 ∞♦ Kehanetin Kaderi ♦∞
BÖLÜM 2 ∞♦ Swinyer ♦∞
BÖLÜM 3 ∞♦ İnsan ♦∞
BÖLÜM 4 ∞♦ Kraliçe ♦∞
BÖLÜM 5 ∞♦ Yeni Hayatın İlk Renkleri ♦∞
BÖLÜM 6 ∞♦ Ekmek ♦∞
BÖLÜM 7 ∞♦ Teslimiyet ♦∞
BÖLÜM 8 ∞♦ Şişko ♦∞
BÖLÜM 9 ∞♦ Aramızda ♦∞
BÖLÜM 10 ∞♦ Obra Kadabro ♦∞
BÖLÜM 11 ∞♦ Kral Charles ♦∞
BÖLÜM 12 ∞♦ Ben Senim Kraliçe ♦∞
BÖLÜM 13 ∞♦ Abi ve Küçük Kardeş ♦∞
BÖLÜM 14 ∞♦ Prens Taylor ♦∞
BÖLÜM 15 ∞♦ Gölge ♦∞
BÖLÜM 16 ∞♦ Birleşme ♦∞
BÖLÜM 17 ∞♦ Çıkış ♦∞
BÖLÜM 18 ∞♦ Tuhaf Bir Duygu ♦∞
BÖLÜM 19 ∞♦ Plan ♦∞
BÖLÜM 20 ∞♦ Teklif ♦∞
BÖLÜM 21 ∞♦ Destek ♦∞
BÖLÜM 22 ∞♦ Zayıf Nokta ♦∞
BÖLÜM 23 ∞♦ Kan ♦∞
BÖLÜM 24 ∞♦ Kükreyiş ♦∞
BÖLÜM 25 ∞♦ Kan ve Ölüm ♦∞
BÖLÜM 26 ∞♦ 10 Yıl Sonra ♦∞
BÖLÜM 27 ∞♦ Yalan ♦∞
BÖLÜM 28 ∞♦ Acı Gerçek ♦∞
BÖLÜM 29 ∞♦ Bağ ♦∞
BÖLÜM 30 ∞♦ Diş İzleri ♦∞
BÖLÜM 31 ∞♦ Dönüşüm ♦∞
BÖLÜM 32 ∞♦ İsyan ♦∞
BÖLÜM 33 ∞♦ Anahtar ♦∞
BÖLÜM 34 ∞♦ Aile ♦∞
BÖLÜM 35 ∞♦ Saldırı ♦∞
BÖLÜM 36 ∞♦ Duvar ♦∞
BÖLÜM 37 ∞♦ Barış ♦∞
BÖLÜM 38 ∞♦ Oda Cezası ♦∞
BÖLÜM 39 ∞♦ Yaratık ♦∞
BÖLÜM 40 ∞♦ Ölüm ♦∞
BÖLÜM 41 ∞♦ Çağırış ♦∞
BÖLÜM 42 ∞♦ Gelecek Yazgısı ♦∞
BÖLÜM 43 ∞♦ Hepimiz ♦∞
BÖLÜM 44 ∞♦ Sınır ♦∞
BÖLÜM 46 ∞♦ Saray Yolu ♦∞
BÖLÜM 47 ∞♦ Anne ♦∞
BÖLÜM 48 ∞♦ Kader ♦∞
BÖLÜM 49 ∞♦ Kral ve Kraliçe ♦∞
FİNAL 1: BÖLÜM 50 ∞♦ Fedakarlık ♦∞
FİNAL 2: BÖLÜM 51 ∞♦ Safir ♦∞
AÇIKLAMA
THİTA 2 - Safir Hançer

BÖLÜM 45 ∞♦ Sarhoş ♦∞

1.2K 107 56
By mssabelle

Herkese selam! Nasılsınız?
Yeni bölümle tekrar sizinleyim. Bölümler artıkça bitecekmiş gibi hissediyorum. Bu hissin benden defolup gitmesi gerekiyor.

Bazı okuyucularım Dryden ve Katherine'yi shipliyor. Siz de aynı fikirdeyseniz belirtin lütfen. Daha yoğun onları hissetiremediğimi düşünüyorum. Umarım diğer bölümlerde onların yanında olursunuz.

Bölüm 45: "Sarhoş"🍺

🔥

Düşüncelerim sarhoşluğa ihtiyacı var. Bir yudum daha...

🔥

Elindeki kılıcını döndürürken saldırı pozisyonunu bozmadan onun yeşil gözlerine bakıyordu. Tapılası bir hatundu. Ona olan hayranlığı ve sevgisi her gördükçe artıyordu lakin şu an bozmaması gereken bir duruşu ve eğitiyor olduğundan düşüncelerini kontrol etmesi gerekiyordu.

Katherine, ona doğru kılıcını savururken ayağını geri atıp yere sağlam bastı. Kılıcıyla onun kılıcına çarparak kuvvetlice duruşunu ona doğru eğdirdi. Katherine, iki eliyle birlikte kılıcını bastırıyordu. Gözleri zümrüt gibi parlıyordu. Sıktığı dişlerinin belirtileri çenesinde gözüküyordu.

Gözlerini onun zümrüt gözlerine dikerek uyguladığı kuvveti hafifçe azaltı. "Bir erkeğin gözlerine böyle bakmamalısın." diyerek fısıldadı.

"Sende bir kadının gözlerine bakıp elindeki kılıcını düşürmelisin." dediğindi yaptığı şey tam bir ters psikolojiydi. Kulağınde çınlanan kelime kılıcını düşürmesiydi. Dryden kaşlarını çattığı zaman elindeki kılıca uygulanan güç oldukça azalıyordu.

Katherine topuğuyla vurduğu bacağın bükülmesini sağladığı zaman Dryden toparlanmaya vakit bulmadan onu tek dizinin üzerine düşürmüştü.

"Büyü yapıyorsun."

"Buna ters psikoloji denir, Dryden." Yukarıdan ona bakmak büyücüyü keyiflendirmişti. Sırıtan dudakları saniyesinde bozulmuştu. Dryden diğer ayağıyla onun ayaklarına arkadan vurmuş, kalça üzeri düşmesini sağlamıştı.

Gözleri kısılan Katherine, artık kılıcını tek eliyle tutuyordu. Dryden doğrularak Katherine'nin kılıcına sertçe vuracağı zaman koluna tekme yemişti.

"Bırakmak için çok da geç değil." dedi Katherine gülerek. Dryden, düştüğü kılıcını umursamayarak onun kılıcını tutan eline uzandı. Katherine, gülmeye devam ederek sağ tarağa doğru döndü ve tek dizini yere değdirerek kılıcını Dryden'in boynuna doğru uzattı. "Teslim ol."

"Erken konuşuyorsun," dediğinde Dryden kılıcına doğru dönüp eliyle kaptı. "Daha beni yere sermedin, büyücü."

"Ne yapıyorlar bunlar?" demişti bir asker. Bulundukları çemberin etrafında birkaç asker onları izliyordu. Diğerleri ise talimler yapıyordu.

"Oyun oynuyorlar herhalde..." diye cevap gelmişti bir askerden.

"İlk defa bir büyücünün büyülerini kullanmadığını görüyorum." diyerek şaşırmış ve işine geri dönmüştü.

O sırada Dryden ayağa kalkıp Katherine'nin etrafında dönmeye çalışıyordu. Katherine, onu taklit ederek kılıcını ona doğru uzatmıştı. "Beni öldürmemelisin," dedi Dryden göz kırparak. "Benim gibi bir eğitimci zor bulursun."

"Kendini kılıç ustası falan mı sanıyorsun?" dedi Katherine gözlerini etrafta gezdirerek. "Burada herhangi birisi bana eğitim verebilir."

"Benim gibi bakamaz." dedi Dryden, kılıcını savurarak. "Benim gibi hem seni düşünüp hem de konsantre olamaz." diye devam ettiğinde Katherine'nin kaşları çatılmıştı. Sözleriyle onunla oynuyordu. Odak noktasını kılıcından çekmemeliydi.

"Beni bu sözlerle mi eğiteceksin?" dediğinde, Dryden başını iki yana sallamıştı.

"Odak noktan ne zamana kadar kılıcında ve rakibinde kaldığına bakıyorum."

"Hah." dedi Katherine alayla nefesini vererek. "Asıl senin dikkat etmen gerekiyor. Ne zaman gözlerini gözlerimden çekeceksin?"

"Senin dikkatin dağılmış bile," dedi Dryden sırıtarak. "Bu harika."

Katherine, ona doğru hızlı adımlar atarak kılıcına vurmuştu. Dryden bunu fırsat bilerek yana geçip onun sırtını önüne almıştı. Katherine ona doğru dönmeden kılıcının kabzasını sırtına vurmuştu. Katherine, düşmekten kendini son anda kurtarmıştı. Geri dönerek ona sırıtan adamı görünce saçını iki yana sallayarak saçlarını havada dalgalandırdı. Kılıcını iki eliyle tutup omuz hizasında gökyüzüne dik bir şekilde tuttu.

"Arkanı kolla, hatun." dedi Dryden, onun yeşil saçlarında gözlerini gezdirdikten sonra.

"Çok hızlısın." dedi Katherine ve ona doğru hızlıca koştu.

"Dövüşürken hızlı ve çevik olmalısın." dedi eğitim yaptığını hatırlayarak. Geleceği darbeye karşılık verip diğer boştaki elini Katherine'nin kılıcını tutan ellerine götürdü. Dryden, Katherine'nin yanına geçerek onun kılıcını kontrol altına alırken kendi kılıcıyla onun burnuna doğru uzatmıştı.

"Şunu da unutma, karşında bir çocuk olmayacak. Her bir asker, savaş zamanında bir dövüşçü olur. Kılıçlarını iyi kullanırlar, akıllarıyla tuzak oluştururlar ve sen o yeşil saçlarınla oynarken bunun farkına bile varmazsın." diyerek geri çekildi ve kılıcını kılıfına geri koydu.

"Saçlarımla oynamıyorum!"

"Az önce yaptığında havalı gözükmek değildi zaten!" diyerek kaşlarını yukarı kaldırdı, geri geri yürüdükten sonra arkasını döndü.

"Öyle demekti, ama savaş zamanında bunu asla yapmam!" Dryden'a yetişmek için büyük adımlar atıyordu.

"Savaş da büyülerini kullanırsın, olur biter." dedi Dryden elini şıklatarak. Yanına gelen büyücünün yeşil saçlarını geri attığını gördü. Terlediğini yeni fark etmişti.

"Yemek saati gelmiş olmalı." dediğinde Dryden, birçok askerin büyük çadırın arkasına doğru ilerlediğini görmüştü.

"Prensin ve abimin ne yaptıklarını merak ediyorum." Katherine, kısık sesiyle diyerek kılıcını silahların olduğu tarafa doğru uçurup yerine koydu.

"Karanlıkta bir eğitim daha yapacağız. O yüzden gece bir yere kaçmıyorsun." dediğindi Dryden, Katherine kaşlarını çatmıştı. Gece asla onunla bir eğitim yapmamıştı ve karanlık olacağı için pek de iyi biteceğini düşünmüyordu.

"Bu ürkütücü." dedi kısık sesle. "Kendimi keseceğim."

"Merak etme," dedi Dryden, çadırın önlerine geldiklerinde. "Kılıcın tahtadan olacak."

"Beyin sarsıntısı geçireceğim." diyerek düzeltti Katherine, gözlerini devirdiğinde.

Dryden sırıtarak büyücünün yüz mimiklerini izledi. Marcus'un kardeşi olduğu çok belli oluyordu lakin kendisini özel hissettiren birçok özelliği vardı. Dryden, bunları gören tek kişi olduğunu düşünüyordu.

Çadırı döndüklerinde birkaç askerin ağaçların altında, diğer askerlerin ise masalarda oturup sohbet ederek yemek yediklerini gördüler. Marcus ve Taylor, komutanın yanındaydı. Ciddi bir konuşma içerisinde oldukları yüz ifadelerinden belli oluyordu ve bu ifade onları diğer herkesten uzaklaştırıyordu.

Tyrone ve Eliana'yı diğer askerlerden uzak, büyük masada gördüklerinde oraya doğru gittiler. Eliana önündeki tabağında bulunan patatese kızgınca bakıyordu. Tyrone ise bu tavırına gülerek izliyordu.

Masada iki tabak fazla vardı. Dryden hızlıca abisinin yanına oturup tabağı önüne çekti. "Son durumlar nedir?" diye sordu, yemek ağzındayken.

Katherine, yüzünü buruşturarak Eliana'nın yanına geçti. Patatesle verdiği hırslı mücadeleye tuhafça baktıktan sonra yemeğine gömüldü. Oldukça acıkmıştı ve eğitimler onu kesinlikle yoruyordu.

"Marcus ve Taylor ile durumları konuşacağız." dedi Tyrone. Gözlerini Katherine'ye çevirdi. "Eğitim nasıl gidiyor?"

"Sıkıcı."

"Birgün beni yenersen sıkıcı olmayacak." dedi Dryden, sonra Eliana'ya döndü. "Savaş nasıl gidiyor?"

Patatesi artık görmek istemeyerek tabağı iki elini alıp yan tarafa doğru yemeği döktü. "Galiba ben kazanıyorum." dedi Eliana kıkırdayarak.

Tyrone, duyduğu kıkırdamayla dudakları iki yana kıvrılmıştı. Kulaklarına gelen hoş tını, düşüncelerini yenemiyordu ama karşısındaki görüntü oldukça ağır basıyordu.

Eliana aklındaki düşüncelerle kaşlarını çatmış, Tyrone'a bakmıştı. Babası için çok düşünüyordu. İyi olup olmaması değil, laneti düşünüyordu.

"Kızıl Kale'de laneti bozmanın yolunu bulamamıştım." dedi Eliana, durgun sesiyle. Dryden ve Katherine ona döndü. "Babamla bu konuyu konuşmanın vakti geldi."

Tyrone, Eliana'nın düşündüklerini duyunca ellerini ensesine atıp başını geriye yatırdı. "Keegan onu gerçekten affederse lanetin bozulacağını söylemiş. O inatçı bir ejderha."

"Babama yapılan lanet mi?" diye sordu Dryden, yemeğini bırakarak.

"Kadim varlığın laneti hakkında pek bir bilgi elimde yok. Tek bildiğim; lanetini yapması için elinde güçlü bir neden olması gerekir. Kaldırması için de o nedenini yok etmesi gerekir." dedi Katherine, gözlerini kardeşlerde gezdirerek. Bu konulardaki bilgisi, kaledeki büyücülerden ve annesinden geliyordu.

"Babamı gerçekten affetmesi mi gerekiyor?" dediğinde kaşlarını çatmıştı Dryden. Herkes onayladığında sıkıntılı bir nefes verdi. "Bunun için ne yapacağımı bilmiyorum."

"Annemin acı çekmesini istemiyorum." dedi Tyrone sert sesiyle. "Bir şey yapmamız gerekir."

"Savaşa gidiyoruz, abi." dedi Dryden kaşlarını yukarı kaldırarak. "Başında olduğu gibi bu lanet ikisi arasındaydı. Annemin yaşıyor olduğu acı, babamı beklerken yaşadığı acı kadar kötü değildir, merak etme."

"Gene de acı çekmesi gerekmiyor, civciv!" diyerek tısladı.

"Sakin ol." dedi Eliana ona doğru eğilerek. "Şu küfür içerikli düşüncelerini de sil. Bu gece babamla iletişime gireceğim. Laneti konuşacağız."

"Kardeşime küfürlü düşünceler mi yolluyorsun?" Marcus'un sesi Katherine ve Eliana'nın arkasından gelmişti. İrkilerek arkasını döndü, kardeşleri. "Seni küfür bozuntusu."

Katherine'nin yanına oturan Marcus'un karşısına prens oturmuştu. "Bu benim ilk duyduğum küfürler değil, abi." dedi Eliana gülerek. Tyrone onun yanağını öptüğünde Marcus'un verdiği o tepkiyi asla unutmuyordu.

"Komutan ile ne oldu?" diye konuyu değiştirmek için sordu Katherine. Abisinin Eliana'ya olan kıskançlığını kendisine de istiyordu. Bu demekti ki Eliana'yı kıskanmıştı. Tanrım, o varisti. Onu kıskanmak tamamen hakkıydı.

"Yarın oldukça büyük gün olacak. Komutan ve Marcus saraya gidecekler. Ben burada duracağım. Komutanın gitmesi çok iyi oldu. Diğer iki grup buradan ayrılabilir." dedi prens, onlara doğru eğilip kısık sesle konuşarak. "Ayrıca herkes bizi tanıyor. Üzgünüm Eliana, senden korkuyorlar."

"Sorun değil." dedi Eliana hafifçe gülümseyerek. "Bunu bekliyordum."

"Ayrıca komutan halka yardım teklifini kabul etti. Bulduğumuz insanları buraya getireceğiz." dedi Marcus.

"Bu iyi." dedi Tyrone başını sallayarak.

"Ama sadece birkaç gün tutacak. Mythan'a haber gönderecek ve oradan birkaç insanın gelmesini isteyecekmiş. Halkı krallığa götürmeyi düşünüyor, herhangi bir tehlike açısından." dedi Marcus.

"Bu da çok iyi." dedi Dryden, kasesini itip ellerini masaya koydu. "Gece kardeşine eğitim vereceğim, haberin olsun." Katherine, gözlerini ona diktiğinde ilk defa hatun demediğine şaşırıyordu.

"Yanınızda olacağım." dedi Marcus şüpheyle. Dryden omuz silkti.

"Yarın Tyrone ve Eliana, Marcus'un arkasından gitsin, saraya girmeyin yavaştan alın ve etrafı izleyin. Dryden ve Katherine siz de saraya kadar ilerlemeyin, çok uzağa gitmeyin. Yakınlarda dolaşın. Çadıra gidip uzanacağım. Bir şey diyen var mı?"

Herkes başını iki yana sallayınca prens masadan kalkıp yanlarından ayrıldı. Masalarda dağıtılan kırmızı renkli içkiyi gören Marcus ayağa kalkmıştı.

"Nereye?" diye sordu Katherine.

"Biraz içeceğim." diyerek gitmeden masanın üzerindeki bakırdan yapılmış küçük bardağı eline almıştı.

"Ne?" dedi gözlerini büyüterek. Eliana kaşlarını çatarak giden abisine baktı. Sonra Katherine'ye dönüp yüzünü incelediğinde orda gördüğü korku aklındaki sorulara yenisini eklemişti.

"İçmemesi mi gerekiyor?" dedi Dryden.

"Hayır," diye mırıldandı Katherine kısık sesle. "Tâbi içebilir." dediğinde kısık sesinin ardından bu sert çıkmıştı.

Abisi içkiye yöneldiğinde iki sebebi oluyordu. Bir, eğlenceli günlerde içerdi. İki kafasına taktığı herhangi bir şey için çok düşünmemek adına içerdi. Genelde içki içtikten sonra kafasındaki düşünceleri serbest bırakırdı. Söylememek yerine söylemeyi severdi. Böylelikle kendisini rahatsız eden düşüncelerinden kurtulurdu.

Marcus'un giderken söylendiği şey onu içki içmesi için bir etken oluşturmuştu. İyi ki Eliana düşüncelerimin arasında değil.

🔥

Kararan havanın ardından herkes çadıra geçmişti, nöbetçiler ise etrafta gezinerek ordunun yerini korumaya çalışıyordu. Onlarla birlikte uyanık olanlar da vardı.

Marcus, elindeki bakır bardağın dolu kısmına dalgın bir şekilde bakıyordu. Geceye kadar sarhoş olacak şekilde içki içmişti. Katherine'ye bu son dediği halde içmeye devam ediyordu. Oturduğu ağaç kütüğünde hareketsizce birkaç dakikadır duruyordu. Çenesini eline yaslamış, önünde gerçekleşen eğitime ilgisiz gözüküyordu.

Katherine, kılıcını Dryden'a uzatırken geri geri adımlıyor, gözlerini kısarak abisini aydınlatan mum ışığındaki bakır bardağa bakıyordu.

"Eğitimle ilgilenmiyorsun, hatun." dediğinde Dryden, Katherine ona hızlıca dönmüştü. Kılıcına çarpmakta olan kılıca doğru kendini savunmuştu. Marcus duyduğu hatun kelimesiyle kaşlarını çattı ve kafasını kaldırıp Dryden'a baktı.

Ayağa kalktığında dönen dünyasını aldırmadan yavaş adımlarla oraya doğru ilerledi. Bakır bardağını elinde döndürüyordu ve onu uzaktan gören kişiye cinayet işleyecek tarzı gösteriyordu. Sarhoşken insanlar gülerdi, çenesi susmazdı. Nedense Marcus da bunun zıttı işlenmişti.

"Kılıcı ver Katt." dedi Marcus, elini uzattığı kişi Dryden idi. Dryden sırıtarak uzatılan ele çak yaptı.

"Buradayım abi," dedi Katherine sıkıntıyla.

"Sarhoş bir Marcus..." Dryden alayla söylenmeye başlamıştı.

"Kardeşime hatun dedin." diyerek sert bir şekilde konuştu. Bakır bardağı dudaklarına doğru götürüp hepsini bir dikişte bitirdi. Yüzü buruşurken bardağı gelişine bir yere atmıştı.

"Sarhoşdan faydalanmam." dedi Dryden kılıcını kılıfına koyarak.

"Seni uyarıp duruyorum. Birgün gelir uyarmamı istersin, o zaman aklımdaki istek hiç de senin için iyi olmayacak." diyerek tehdit etti bininci kez Marcus. Katherine'ye doğru dönüp kılıcını aldı ve toprağa bastırdı. "Kılıcın değdiği yer gün gelir iki kaşının ortası olur." Katherine onun belinden tutup düşmemesi için destek olmuştu. Yüzündeki gülümseme, abisinin kıskandığını gördüğü için vardı.

Marcus elini kardeşinin omzuna atıp onu gövdesine çekmişti. "Beni Eliana'nın çadırına götür." dediğinde, az önceki düşünceleri yok olmuştu kardeşinin. Gözlerini devirmişti, Katt.

"Gece oldu abi, uyuyordur."

"Saatlerce düşünüp durdum, bir karar verdim. Tyrone'dan ayrılmasını sağlayacağım."

"Ne?" dedi Katherine kaşlarını kaldırarak. "Niye?"

"O bir katil!" diye bağırdı. Katherine irkildiğinde omzunu düşürüp devam etti. "Annesini ve masumları öldürmüş. Benim kardeşim bir katille çıkamaz. Ayrıca Tyrone ona günlerdir katil oluşundan bahsetmiyor. Eliana pembemsi bir hayat yaşıyor, gerçekleri öğrenmesi ve bilmesi hakkı. Ben onun abisiyim."

Katherine gözlerini ondan kaçırıp dudağını ısırdı. Eliana'nın kimse varis olduğunu bilmiyordu. Herkesten saklıyorlardı. Daha çok bu işi Eliana'ya vermişti. Abisi onun için iyiliğini istiyordu, her şeyini kardeşlerine anlatıyordu ama onlar karşılığını pek de iyi vermiyordu.

"Söylerken üzülecek. Yeni insan olmaya çalışıyor ve şimdi alacağı darbe onu sarsacaktır. Tyrone'a olan aşkı, sevgiye güvenini azaltacak. Söylemek de emin misin abi?"

"Darbelere karşı güçlü olması gerekiyor. Şimdi saklarsak ileri de alacağı darbeler onu daha çok yıpratacak. Darbeler, onu hayata karşı hazırlıyor. İnsan olacaksa aldığı darbelere karşı dik durmalı, ne yapacağına karar vermeli. Ben onun abisiyim. O eğer birgün bensiz, bizsiz kalırsa onu kim darbelere karşı kurtaracak? Ejderha mı? Swinyer mı? Onlar olmazsa ne yapacak? Köşeye çekilip ağlayacak. Onu ben tanıyorum! O çok hassas. Kimseye göstermiyor ama çok hassas. Hayatı öğrenmesi gerek."

Katherine, dolan gözleriyle abisine baktıktan sonra başını geri atıp gözlerini kırpıştırdı. İyi ki abisi Marcus Morgan'dı.

"İyiliğini düşünmelisin. Savaşa hazırlanıyoruz. Sen onu bu şekilde hazırlayamazsın. Düşünceleri hep Tyrone da olacak."

"Şimdi de öyle." dedi kıskanç bir şekilde bakarak.

"Hassas olduğunu kendin söyledin. Bu söyleyeceğin şey hemen olmamalı. Güzel bir vakitte söylesen daha iyi olmaz mı? Onu uykusundan uyandırıp, sevgilin bir katil mi diyeceksin? Yapma abi." Aslında onu uzaklaştırmaya çalışıyordu. Abisi bu saate kadar düşündüğü ve içki içmesini sağladığı düşüncenin bu olduğunu aklına bile getirmezdi. Eliana'yı Marcus'dan uzak tutması gerekiyordu artık.

"Yarın söylerim." dedi başını sallayarak ve ağzını kocaman açarak esnedi. "Beni çadıra götür de kardeşime gitme isteğimi durdurayım."

Katherine başını sallayarak onu daha sıkı tuttu. "Abi," dedi zor duyulan sesiyle. "Sana bir şey söylemeliyim."

"Eliana ile şimdi konuşmalıyım. Yarın konuşursam bu gücü kendimde bulamam. Uyuyor ve uyandırırsam önemli bir şey olduğunu düşünebilir. Ama zaten önemli!" diyerek adımlarını hızlandırdı. Aniden gelen değişiklikle Katherine gözlerini büyütmüştü. Abisi, oldukça ilginç davranıyordu. Bu sarhoşluğu gittikçe tuhaf bir hâl alırken onu durdurmalıydı.

Ona yetişip önüne geçti. "Senden bir şey saklıyoruz." Dudaklarından ansızın çıktı. Marcus'un gözleri ona düştüğünde yutkundu. "Eliana ve ben, senden bir şey saklıyoruz."

🔥

Ya sen ne yapıyorsun Katt!

Ben bile kalp krizi geçireceğim!

Söylemesini ister misiniz?

Bu bölüm kurgusuz bir şekilde ilerliyordu ve sonunu hiç böyle hayal etmemiştim.

Herkesin kendisine iyi bakmasını dileyerek sonraki bölümde görüşürüz!

💜

Continue Reading

You'll Also Like

720 64 8
*** Kraliçe Lola'nın mantıklı sorusuyla herkes gözleri parlayarak Yaşlı Büyücü Omino'ya baktı. Omino kafasını olumsuz anlamda sallayarak, "İnanın, bi...
2.1K 115 40
Çağla, okuluna giderken bir dahaki seneye orada okuyamayacağından ve arkadaşından ayrılacağı için üzgündür. Okula gittiğinde tek arkadaşı Ayça'nın ge...
133K 1.2K 35
Liseden yeni mezun köle ruhlu bir fetişist olan Emir, sonuçlarını asla tahmin edemeyeceği bir yola girer. Uğradığı şantaj sonucu hayatı Zehra adında...
138K 9.6K 63
Tanıtım; Sessiz, sakin ve işsiz olan Orion Black' in haftalar boyu evde kalarak düzensiz beslenmesi ve günlerce uykusuz kalması sonucu 26 yıllık haya...