Yansıma

By bluemonument

45.7K 2.9K 1.7K

"Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar. Ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir"... More

S.1 Ep.1 "Ne işin var burda?"
S.2 Ep.2 "Buralar sana göre değil doktor, buralar tehlikeli"
S.1 Ep.3 "Nasılsa anlayacaksın buraya ait olmadığını"
S.1 Ep.4 "Kalbim buz tutmuş benim"
S.1 Ep.5 "İki tarafı da keskin bir bıçak"
S.1 Ep.6 "Gözlerine baktıkça daha iyi hissettim kendimi"
S.1 Ep.7 "Bana aşık olmayı öğretir misin"
S.1 Ep.8 "Gidenin arkasından bakmak ne berbat bir şey"
S.1 Ep.9 "Bir derdim var bin dermana değişmem"
S.1 Ep.10 "Kalp seçer seveceği kalbi"
S.1 Ep.11 "Bırak da kimi seveceğime ben kendim karar vereyim"
S1. Ep.12 "Hiçbir kötülüğün olmadığı, sadece ikimizin olduğu bir dünya"
S.2 Ep.1 "Kendime engel olmaya çalışırken, farkında olmadan sevmişim"
S.2 Ep.2 "Senden gelen her şey kabulüm benim"
S.2 Ep.3 "Benim lanetim eninde sonunda gelip seni bulur"
S.2 Ep.4 "İnsan yanlış kişiyi sevince anlıyor gerçekten aşık olduğunu"
S.2 Ep.5 "Benden umudu kessin, hayatına baksın istiyorum"
S.2 Ep.6 "Ölümüne sevmek"
S.2 Ep.7 "Kırık bir kalp"
S.2 Ep.8 "Buralardan gitmek gerçekten zor olacak"
S.2 Ep.9 "Evlenelim mi"
S.2 Ep.10 "Aklımızla bulamadığımız yolu, kalbimiz bulur belki"
S.2 Ep.11 "Gözlerim kamaşıyor sana bakarken"
S.2 Ep.12 "Hiç bırakma ellerimi Yavuz"
S.2 Ep.13 "İkimiz de kül oluruz bu yangında"
S.2 Ep.14 "İşte şimdi ölebilirim"
S.3 Ep.1 "Ömrüm geçsin bu rüyanın içinde"
S.3 Ep.2 "Çok mutlu olalım biz, hep çok mutlu olalım"
S.3 Ep.3 "Hayatımız en mutlu olduğumuz anda donup kalsa keşke"
S.3 Ep.4 "Yaşadığın mutluluğun kıymetini bil"
S.3 Ep.5 "Seversem abartırım"
S.3 Ep.6 "Benim evim sensin"
S.3 Ep.7 "Onun bende huzur bulması öyle muhteşem ki"
S.3 Ep.8 "Gözlerin yelkenimin fenerleri"
S.3 Ep.9 "Birlikte ilk operasyonumuz"
S.3 Ep.10 "Seni bırakıp gitmem"
S.3 Ep.11 "Öleceksek beraber öleceğiz"
S.3 Ep.12 "Ben seni yaralarınla birlikte sevdim"
S.3 Ep.13 "Bu kısacık ömre ne çok acı sığdırmışsın"
S.3 Ep.14 "Yavuz'un yanında bambaşka bir Bahar çıkıyor ortaya"
S.3 Ep.15 "Kızın bana emanet"
S.4 Ep.1 "Kollarında yaşayıp, kollarında öleyim"
S.4 Ep.2 "Seni kendimden çıkarsam, geriye sıfır bile kalmaz"
S.4 Ep.3 "Her gün yeni baştan, sana aşkla bağlı kalacağıma yemin edeceğim"
S.4 Ep.4 "Kelimelerin ötesinde seviyorum seni"
S.4 Ep.5 "Benim hayatım bu"
S.4 Ep.6 "Hem hasretimsin hem vuslatım"
S.4 Ep.7 "Bir gülüşüne dünyaları yakarım"
S.4 Ep.8 "Kalbimi bir tek sana açıyorum"
S.4 Ep.10 "Bir daha seni asla bırakmayacağım"
S.4 Ep.11 "Bütün korkum Yavuz için"
S.4 Ep.12 "Ne zaman kapasam gözlerimi, sevgilimin ay yüzü bekliyor oluyor beni"
S.4 Ep.13 "Bugün çok güzel bir gün olacak..."
S.4 Ep.14 "Veda💕Benim Yavuz'dan sonram yok"
Duyuru‼️

S.4 Ep.9 "Bakalım bundan nasıl kurtulacaksın Bahar Karasu"

491 43 2
By bluemonument

Yavuz'dan

Gözlerimi açıp karşıya baktım. Bir süre hiç kıpırdamadan baktım karşımdaki duvara sadece. Gözlerimi kırpıştırıp gerindim. Diğer tarafa dönüp Bahar'ı göremeyince kaşlarımı çatıp doğruldum hafifçe. Başımı çevirip banyoya doğru seslendim.

"Bahar."

Ses gelmeyince doğrulup oturdum yatağa. Tam kalkacakken komidinin üstündeki kağıt parçasını görünce kaşlarımı çatıp uzandım. Alıp okudum notu. 'Yavuz canım. Ben babamı bulmaya gidiyorum. Ve onu bulmadan da dönmeye niyetim yok. Gözlerine bakıp veda edemedim sana. Affet beni. Çünkü gözlerine baksam gidemezdim. Umarım bana çok kızmansın. Geri dönemezsem şunu sakın unutma. Seni çok seviyorum.' Dişlerimi sıkıp hızla kalktım yataktan. Ah Bahar, ne yaptın sen? Hemen telefonumu alıp aradım Bahar'ı. Çaldı çaldı ama açılmadı. Sıkıntıyla derin bir nefes aldım. İzin veremem buna. Bahar'ın yanlış bir şey yapmasına, başını belaya sokmasına izin veremem. Hızla değiştirdim üstümü. Sinan'ı arayıp açılmasını beklerken bir yandan da hızla evden çıktım.

"Günaydın Yavuz."

"Sinan Bahar gitti."

"Nereye gitti?"

"Babasını bulmaya gitti. Sinan Bahar yanlış bir şey yapmadan onu bulmak zorundayız."

Bu sırada evden çıkıp arabaya binmiştim.

"Yavuz tamam bir sakin ol. Ne olduysa sakince anlat."

"Sen taburda mısın?"

"Evet."

"Tamam geliyorum hemen. Orda anlatırım."

Telefonu kapatıp bastım gaza. Ah Bahar, neden yaptın bunu? Beni, kendini hiç mi düşünmüyorsun?

Arabadan inip hızla yürüdüm tabura. Sinan da merdivenlerin aşağısında beni bekliyordu anlaşılan. Adımlarımı hızlandırıp yanına yürüdüm.

"Sinan."

Sinan da bana dönüp baktı.

"Neler oluyor Yavuz?"

"Bahar babasının peşinden gitti. Başını belaya sokacak diye korkuyorum."

"Baştan anlatsana şunu. Babasını nerden buldu ki?"

Yutkunup yüzümü sıvazladım. Ardından anlatmaya başladım.

"Dün hastaneden eve dönünce Bahar'ı evin sokağında yaralı halde buldum."

"Ne?"

Sinan kaşlarını çatıp endişeyle baktı.

"Merak etme, Bahar iyi. Karnından bıçakla yaralanmıştı. Hasteneye gittik, ardından eve döndük."

"Bana neden haber vermediniz?"

"Bahar ben Sinan'a yarın anlatırım demişti."

"Kim yapmış peki bunu? Nasıl olmuş?"

Sıkıntıyla derin bir nefes aldım.

"Babası. Babası yapmış."

Sinan iyice çattı kaşlarını.

"Yavuz ne diyorsun?"

"Şu adam. Bahar'ın babası olmasından şüphelendiğiniz adam. Babasıymış gerçekten. Yani dün Bahar onu görmüş. Babası olduğunu söylemiş. Bir şeyler daha anlatmış. Bahar da inanmıştı babası olduğuna. Daha sonra Bahar'dan kurtulmak için bıçaklayıp kaçmış."

Sinan şaşkınca dinliyordu beni.

"Babası mıymış gerçekten?"

"Öyleymiş. Bahar çok kötü oldu. Kendini iyi hissetsin diye uğraştım ama çok kötü etkilendi bu durumdan. Babasının terörist olması yıktı onu. Sabah da uyandım yoktu Bahar. Not bırakıp babasını aramaya gittiğini yazmış. Sinan onu bulmak zorundayız. Zamanında bulamazsak yanlış bir şey yapacak. Başını belaya sokacak. Onu bulmak zorundayız."

"Tamam tamam sen sakin ol, halledeceğiz."

"Ben ne yapayım peki? Böyle elim kolum bağlı duramam."

"Yavuz senin yapabileceğin bir şey yok. Biz halledeceğiz."

"Ama Sinan."

"Yavuz güven bana. Bahar'ı bulacağım. Ama senin bu işin dışında kalman lazım. Sakince bekle. Söz veriyorum bulacağım Bahar'ı."

Sinan elini omzuna getirip sıktı hafifçe. Sıkıntıyla nefes alıp kafa salladım.

"Tamam. Ama ne olursa olsun beni de haberdar et olur mu?

"Merak etme."

Dudaklarımı birbirine bastırıp kafa salladım.

"Benim şimdi gitmem lazım. Erdem yarbaya durumu anlatmam lazım."

"Bahar'ın babasının terörist olduğunu da söyleyecek misin?"

Sinan sıkıntıyla derin bir nefes aldı.

"Bunu anlatmak zorundayım. Aslında Bahar burda olsa o anlatmayı tercih ederdi ama şimdi bunu benim yapmam lazım."

Burukça bakıp kafa salladım.

"Anladım. Ben gideyim o zaman. Haber bekliyorum."

Sinan kafa sallayınca dönüp yürüdüm arabaya doğru. Böyle duracak mıyım yani hiçbir şey yapmadan? Aklımı yerim ben böyle. Ah Bahar, nerdesin, ne haldesin? Allah'ım n'olur bir an önce bulsunlar onu. Geç olmadan bulsunlar.




Bahar'dan

"Komutanım bunları size anlatmak benim için çok zordu. Ama bunu benim yapmam gerekiyordu."

"Bahar anlıyorum ama o adamın baban olduğuna gerçekten emin misin? Yalan söylüyor da olabilir."

"Hayır komutanım. Maalesef eminim. Başkasının bilemeyeceği detayları biliyor. Maalesef o şerefsiz, benim babam."

"Bahar, bunun için kendini kötü hissediyorsun anlıyorum ama hissetme. Senin utanacağın, başını öne eğeceğin bir şey yok ortada."

"Bu benim için çok ağır komutanım. Ben bu yükü kaldıramam."

"Bahar, tabura gel, yüz yüze konuşalım."

"Bu lekeyi temizlemeden giremem o taburdan içeri bir daha."

"Ne demek o?"

Sıkıntıyla derin bir nefes aldım.

"Komutanım hoşunuza gitmeyeceğini biliyorum. Üstelik yetkim olmayan şekilde yapıyorum bunu ama babamı bulmak zorundayım. Onu yakalamak zorundayım."

"Bahar bunu öyle kafana göre, tek başına yapamazsın."

"Üzgünüm komutanım ama yapmak zorundayım. Üstelik çok yaklaştım. Onu bulacağım ve adalete teslim edeceğim. Sonra benimle ilgili vereceğiniz karar için de boynum kıldan ince. Ama önce bunu yapmak zorundayım."

"Bahar buna kesinlikle izin vermiyorum. Derhal tabura dön. Bu bir emirdir."

"Sizinle çalışmak benim için şerefti komutanım. Eğer geri dönemezsem, hakkınızı helal edin."

"Bahar..."

Erdem yarbayı dinlemeden kapattım telefonu. Üzgünüm ama bunu yapmak zorundayım. Derin bir nefes alıp yürüdüm büyük demir kapıya. Yaşadığı evi bulmuştum. Sınırötesinde bir yere, üstelik yetkim ve iznim olmadan gelmiştim. Ama umrumda bile değildi. Sadece bunu yapmak zorunda olduğumu biliyorum ve yapacağım. Kapının önüne gelince durdum. Derin bir nefes alıp kaşlarımı çattım. Hadi bakalım, başlıyoruz. Zili çalıp büyük kapının açılmasını bekledim. Kapı yavaşça açılırken ben de bütün dikkatlimi toplayıp sakince bekledim. Kapı açıldıktan sonra hızla girdim içeri. Bahçedeki adamları indirip eve doğru yürüdüm hızla. Önüme çıkan iki adamı daha öldürüp duvara yasladım. Duvardaki güvenlik kamerasını farkedince elimi kaldırıp el salladım. Geliyorum baba. Bekle beni. Duvar dibinden ayrılıp evden çıkan iki kişiyi daha öldürdüm. Ardından girdim içeri. İki katlı, büyük bir evdi. Olduğum yerde dönerek bağırdım.

"Agaah. Nerdesin?"

İki adam daha çıktı iç odalardan. Onları da vurup yukarı çıktım. Odalara baktım dikkatlice. İlerdeki kapalı odayı görünce o tarafa yürüdüm. Kapıyı hızla açıp silahımı doğrulatarak girdim içeri. Agah'ı görünce kaşlarımı çatıp dişlerimi sıktım. O da oturduğu yerden kalkıp gülerek baktı.

"Seni tekrar görmek ne güzel, kızım."

"Kes sesini. Kızın falan değilim ben senin."

Bir şey demeden gülümsedi. Ardından başıyla yaramı işaret edip konuştu.

"Yara için tekrar kusura bakma. Malum, kurtulmam lazımdı."

Yüzümü buruşturup baktım.

"Sen ne biçim bir adamsın? Ne pislik, ne şerefsiz bir adamsın. Bir vatan haini olman yetmiyor, bir de kaçmak için öz kızını bıçaklıyorsun. Ne tür bir insan yapar bunu?"

"Yapmak zorundaydım. Yakalanamazdım."

"Şimdi yakalandın işte. Elimdesin. Bu sefer kurtulamazsın."

Elini masanın çekmecesine getirecek oldu sertçe uyardım.

"Şişt! Sakın. Ellerini başının üstüne koy."

Hafifçe gülüp kaldırıldı ellerini. Bu durup durup sırıtmaları da sinirimi bozuyor.

"Hadi şimdi burdan gidiyoruz. Türk adaletine hesap verme vakti."

"Hiç sanmıyorum Bahar."

Daha da çattım kaşlarımı.

"Ya şimdi benimle Türkiye'ye gelirsin, ya da seni buracıkta öldürürüm."

"Bence bunu yapmazsın. Ben hem senin babanım, hem de silahsız bir adamım. Beni vuracak mısın yani? Yapma ama. Sen bir askersin. Silahsız bir adamı vuramazsın."

Dişlerimi sıkıp baktım.

"A ayrıca, şu an buraya yetkin dışında ve izinsiz gelmiş olmalısın. Ve birazdan yerel polis burda olur. Bu durumda başı belada olan sen gibi görünüyorsun."

Kıpırdanıp biraz daha yaklaştım. O sırada dışardan gelen polis arabası sesleriyle başımı bir anlığına cama çevirdim. Bunu fırsat bilip, karama bir yumruk atarak kaçtı. Acıyla inleyip iki büklüm oldum. Hızlı hızlı nefesler alarak toparlanmaya çalıştım. Ardından ben de koştum peşinden. Hızla evden çıkıp koşarak geçtim bahçeyi. O sırada bir araba patinaj çekerek hareket edip bahçeden çıktı. Peşinden koşup ateş ettim. Önce arka cam patladı. Ardından birden durdu araba. O sırada polisler gelip sardılar etrafımı. Arapça bir şeyler söylediler ama benim gözüm araçtaydı. Polisin biri kolumdan tutup çekiştirince ona döndüm.

"Tamam askerim ben. Türk askeri."

Adam kaşlarını çatıp aksanlı Türkçesiyle konuştu.

"Farketmez. Ülkemizde suç işledin. Cezasını da çekeceksin."

Kaşlarımı çatıp tekrar arabaya çevirdim başımı. Polislerden biri kontrol ediyordu. Ardından başını bize doğru çevirip bağırarak konuştu. Yanımdaki adam da pis bir gülüş atıp bana baktı.

"Belli ki seni kötü bir son bekliyor asker. Adamı öldürmüşsün. Bundan sonraki hayatını bizim hapishanelerimizde geçireceksin gibi duruyor. Ama merak etme. Seni orda uzun yaşatmazlar."

Kaşlarımı çatmış bakıyordum hala arabaya. Öldü mü yani? Öldürdüm mü onu? Babamı öldürdüm mü? Çok tuhaf ama hiçbir şey hissetmiyorum. Onun için üzülmeyi beklemiyordum zaten ama öldü diye de içim soğumamıştı. İçimin yangını zerre geçmemişti. Yabancı bir ülkede suç işledim. Üstelik babamı öldürdüm. Bakalım bundan nasıl kurtulacaksın Bahar Karasu?




Yavuz'dan

Sıkıntıyla nefes alıp bıraktım elimdeki kalemi. Yok, bir türlü odaklanamıyorum. Aklım Bahar'da. Hala hiçbir haber yok ve ben artık kafayı yemek üzereyim. Hastalarla ilgilenmek de işe yaramadı. Bir an çıkmadı aklımdan Bahar. Dirseklerimi masaya dayayıp ellerimi başıma yasladım. Of Bahar, nerdesin? Ne haldesin? İyi misin, kötü müsün? Düşünmekten kafayı yiyeceğim artık. Telefonum çalınca kaldırdım başımı. Hemen elime alıp baktım. Umduğumu bulamayınca sıkıntıyla nefes verdim. Ardından kaşlarımı çatıp baktım arayan numaraya. Yabancı bir numara. Arayan kişi Türkiye'den aramıyor. Hemen açtım telefonu.

"Alo."

"Alo Yavuz."

Duyduğum sesle fırladım ayağa.

"Bahar! Bahar sen nerdesin ya?! Aklımı yitirecektim burda."

"Bir şey yok ya. Yurt dışında bir oteldeyim işte."

"Yalan söyleme Bahar."

"Ya tamam otel değilse de, kalmak için ideal bir yer."

"Bahar nerdesin? İyi misin? Kötü bir şey olmadı, sen yapmaman gereken bir şey yapmadın di mi Bahar?"

"Yavuz boşver şimdi bunları. Bak, fazla vaktim yok. Bir süre görüşemeyeceğiz Yavuz. Ne kadar bilmiyorum ama bir süre gelemeyeceğim yanına."

Yüreğim sıkıştı. Burukça çattım kaşlarımı.

"Bahar sen ne yaptın? Başını belaya mı soktun?"

"Boşver bunları Yavuz. İyiyim merak etme. Sadece bir süre ayrı kalacağız. Ama seni çok seviyorum. Sakın unutma tamam mı?"

"Bahar."

"Şimdi kapatmam lazım. Mümkün olan en kısa zamanda geleceğim yanına. Beni merak etme. Seni seviyorum."

"Ben de seni çok seviyorum. Dikkat et kendine."

Bahar telefonu kapatınca sıkıntıyla nefes alıp hemen Sinan'ı aradım.

"Yavuz."

"Alo Sinan. Bahar aradı şimdi. Nerde olduğunu söylemedi ama sanırım başı belada. Vedalaşır gibi konuştu benimle. Sinan bir şeyler yapmamız lazım."

"Yavuz, Yavuz sakin ol. Merak etme olanlardan haberimiz var. Bahar'ı ordan kurtaracağız merak etme."

"Nerdeymiş peki Bahar? Size söyledi mi? Gerçekten iyi miymiş?"

"Bahar'la konuşmadım ben. Başka bir yerden bilgi aldık. Sana şu an daha fazlasını söyleyemem ama merak etme. Birazdan yola çıkıyoruz. Alacağız Bahar'ı ordan. Sen sakince bekle tamam mı?"

"Tamam Sinan. Haber bekliyorum."

Telefonu kapatıp yüzümü sıvazladım. Allah'ım sen yardım et. Sağ salim kavuştur beni karıma.

Saatler geçmişti Bahar'la olan konuşmamızın üzerinden. Ben hala hastanede dört dönüyordum. Sakin olmaya, sakince beklemeye çalışıyorum ama bu çok zor. Bahar'ın iyi haberini almadan da sakinleşemeyeceğim ben. Odada dört dönerken telefonum çalınca alıp baktım hemen. Hah, Sinan arıyor.

"Alo Sinan."

"Yavuz, benim canım."

"Bahar? Bahar canım iyi misin? Ha, iyi misin? Nerdesin Bahar?"

"Canım sakin ol. İyiyim merak etme. Her şey yolunda. Birazdan döneceğiz Türkiye'ye. Ben sana haber vermek için aradım."

Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım.

"Oh, çok şükür. Ama böyle kolay kurutulamayacaksın üsteğmenim. Sen bir eve gel, ben biliyorum sana yapacağımı."

Bahar gülüp kısık sesle konuştu.

"Ben de seni seviyorum kocacım."

Gözlerimi kapatıp güdüm ben de.

"Tamam tamam. Konuşacağız gelince. Sağ salim bir gelin de."

"Merak etme hayatım. Akşama evde olurum."

"Tamam canım. Görüşürüz."

Telefonu kapatıp rahat bir nefes aldım. Allah'ım çok şükür. Sağ salim bağışladın karımı bana. Şimdi bir de dönsün, o zaman gerçekten rahatlayacağım.



Bahar'dan

Sessizce yol alıyorduk. Erdem yarbay da Sinan da bana kızgındı biliyorum. Hatta tim de sitem eder gibi bakıyorlardı bana. Oturduğum yerde kıpırdanıp konuştum.

"Komutanım, bana kızgınsınız biliyorum ama bunu yapmak zorundaydım."

Erdem yarbay ciddi ifadesiyle bana döndü.

"Sen sadece sana verilen görevleri yerine getirmek zorundasın Bahar. Sen bir askersin. Kafana göre sınırı geçip, yabancı bir ülkede adam öldüremezsin."

"Biliyorum komutanım ama siz de biliyorsunuz. Bu yükün ağırlığı altında eziliyordum."

"Şimdi ne oldu peki? Hafifledi mi yükün?"

Bir şey demeden eğdim başımı. Erdem yarbay da devam etti.

"Bilmen gereken bir şey var."

"Başımı kaldırıp Erdem yarbaya baktım."

"Nedir komutanım?"

Erdem yarbay bir süre baktı yüzüme. Ben de dikkatle ne diyecek diye baktım. Ardından Sinan'a da bir bakış atıp konuştu.

"Bu durumu üstlerime bildirdim. Yani babanla ilgili olan durumu. Onlar da bir karar verdiler."

Huzursuzca kıpırdandım yerimde. Erdem yarbay da devam etti.

"Bir süreliğine görevden uzaklaştırıldın Bahar."

Burukça kaşlarımı çatıp yutkundum. Sinan da bana dönüp konuştu.

"Ama merak etme. Yani babanla hiç görüşmediğini, onunla bir bağın olmadığını, yaptığı işlerden haberinin olmadığını anladıklarında geri döneceksin işine."

Sinan da kaşlarını kaldırmış burukça bakıyordu. Ben bir şey diyemeden Erdem yarbay girdi lafa.

"Hepimiz öyle olmasını umuyorduk ama bu yaptığın işleri çok zora soktu Bahar. Babanı öldürdüğünü öğrendiklerinde, üstelik bunu yetkin dışında yabancı bir ülkede yaptıklarını öğrendiklerinde ne karar verecekler, bilemiyorum."

Dişlerimi sıkıp eğdim başımı. Buraya kadarmış sanırım. Babam çocukluğumu mahvettiği gibi, hayatımın geri kalanını da mahvetti. Ve ölmüş olmasına rağmen içim zerre soğumadı. Onu asla affetmeyeceğim. Asla.

Tabura girmiş yürüyorduk koridorda. Karşıdan gelen asker Erdem yarbayın önünde durup selam verdi.

"Komutanım, komutanlarım sizi bekliyor."

Erdem yarbay ciddi ifadesiyle kafa salladı. Asker selam verip gidince bana döndü.

"Senin soruşturmanı yürüten iki albay. Seninle de konuşmak istiyorlardı."

Derin bir nefes alıp kafa salladım. Ardında yürüdüm Erdem yarbayın odasına doğru. Erdem yarbay kapıyı açıp girdi. Ben de arkasından girip kapıyı kapattım. Hazır ola geçip başımla selam verdim.

"Üsteğmen Bahar Karasu."

"Otur Bahar."

Başımla tekrar selam verip gösterdikleri yere oturdum. İkisi de ciddi şekilde bakıyorlardı bana.

"Babanla ne zamandan beri görüşmüyorsunuz?"

"Yirmi yıldan fazla komutanım."

"Yirmi yıldır hiç görmedin mi yani onu? Hiç konuşmadınız mı?"

"Hayır. Yaşadığını bile bilmiyordum."

"Ama o seni takip ediyormuş anlaşılan. Şu seni tehdit eden adamı öldürmüş. Belli ki sana hala değer veriyor."

"Sanmıyorum komutanım. Öyle olsaydı beni de arayıp sorardı heralde."

Albaylardan biri derin bir nefes alıp öne doğru eğildi biraz daha.

"Bak Bahar, senin ne kadar başarılı ve fedakar bir asker olduğunu biliyoruz. Senden önce silah arkadaşlarınla da konuştuk. Hepsi senin gibi bir komutanla çalıştıkları için ne kadar gurur duyduklarını anlattılar. Hepsi senden övgüyle bahsettiler."

Yutkunup tebessüm ettim. Albay da devam etti.

"Ama bu şartlarda mesleğine devam etmen zor görünüyor. Yani babanla ve onun kirli işleriyle bir bağlantın olmadığını ispatlayana kadar askerlikten uzaklaştırılacaksın."

Dişlerimi sıkıp kafa salladım.

"Biliyorum komutanım. Erdem yarbay bildirdi kararınızı."

"Ayrıca bu yeni durumu da değerlendireceğiz. Sınırötesinde işlediğin cinayetten bahsediyorum. Böyle söylüyorum çünkü bunu yetkin dahilinde yapmadın. Dolayısıyla bu bir suç."

Ciddi şekilde kafa salladım. Albay da kafa sallayıp devam etti.

"Tabi tim de bu süreçte görev yapamayacak."

Kaşlarımı çatıp anlamadan baktım.

"Nasıl yani komutanım?"

"Komutan yardımcılığını yaptığın tim, onlar senin en yakın mesai arkadaşların. Böyle bir durumda onları da başka yerlere göndereceğiz. Artık burda görev yapamazlar."

Erdem yarbaya bakıp tekrar albaya döndüm.

"Komutanım yapmayın. Onların ne suçu var? Ayırmayın onları. Ben gidiyorum işte. Onları neden başka birliklere gönderiyorsunuz?"

"Böyle olmak zorunda Bahar. Artık burda seninle çalışamazlar. Yani sen göreve dönersen bile, burda birlikte çalışamazsınız."

Üzüntü ve öfkeyle dişlerimi sıkıp baktım. Olmaz, buna izin veremem. Benim yüzümden arkadaşlarımın bunu yaşamasına izin veremem. Vermeyeceğim. Derin bir nefes alıp duruşumu dikleşirdim. Kararlı şekilde bakıp konuştum.

"Öyleyse istifa ediyorum."

"Ne?"

Erdem yarbayın tepkisini umursamadan, albaya bakarak tekrar ettim.

"İstifa ediyorum albayım. Arkadaşlarımın benim yüzümden dağılıp gitmesine izin veremem. Görevimden istifa ediyorum."

"Bahar fevri davranıyorsun."

Erdem yarbaya bakıp konuştum.

"Hayır komutanım. Doğru olanı yapıyorum."

Ardından ayağa kalıp başımla selam verdim.

"Sizinle çalışmak benim için şerefti. Hakkınızı helal edin komutanım."

Erdem yarbay dudaklarını birbirine bastırıp sitem eder gibi baktı.

"Bahar."

Ardından albaylara dönüp devam ettim.

"Yazılı istifa dilekçemi en kısa zamanda komutanıma sunacağım. Müsaadenizle komutanım."

Onlar kafa sallayınca ben de başımla selam verip çıktım odadan. Dişlerimi sıkıp hızlı adımlarla yürüdüm koridorda. Bitti işte. Her şey bitti. Her şey buraya kadarmış. Uğruna savaştığım her şeyi arkamda bırakıp gidiyorum bir meçhule. Silahım, üniformam. Artık hiçbiri yok. Beni ben yapan şeylerin hiçbiri yok artık. Bakalım bundan sonra ben var olabilecek miyim? Bakalım bundan sonra benim kimseye bir hayrım olacak mı? Bakalım kimlerin hayatlarını daha mahvedeceğim kendi lanetimle? Bakalım üsteğmen Bahar, üniforması olmadan nasıl yaşayacak bundan sonra?




BÖLÜM SONU
😕

Continue Reading

You'll Also Like

3.8K 365 13
Sarılmak... Belki dünyadaki en güzel şeydi. İnsanlar, üzgün olunca birinin ona sarılma isteğiyle dolup taşarlar ancak Pera bunların hiç birini hisset...
68.7K 5.7K 23
nasıl olsa görmez diye düşünen yağmur çözer, barış alper yılmaz'ın mesaj kutusunu not defteri olarak kullanmaya başlar. - hayat beni tekrardan 13 yaş...
422K 50.8K 49
bir ipe bağlanmayı öğretmek fwb texting / düzyazı slowburn⚠️
112K 6.1K 33
civciv: sarma mı yaptin gercekten __ #galatasaray 'da 1. 01.08.24 #barışalper 1. #yunusakgün 1. #millitakımlar 1. __ başlama tarihi 19.08.23 bitirm...