MİNİK MUCİZEM

By yildirim0209

448K 19K 5.2K

Aslında her hatanın bir bedeli olduğu kadar bizleri o yanlışa sürükleyen sebeplerimiz de vardır. Ama kimse s... More

Tanıtım..
Bölüm 1 : Sürpriz Hamilelik Haberi..
Bölüm 2 : Minik Mucizem..
Bölüm 3 : Geçmişten Kısa Bir Kesit..
Bölüm 4 : Tekrarlanan Hayal Kırıklığı..
Bölüm 5 : İçimi Kemiren Şüphe..
Bölüm 6 : Ben Hamileyim..
Bölüm 7 : Baba Olma İhtimali..
Bölüm 8 : Beklenmeyen Misafir..
Bölüm 10 : Minik Kalbin İlk Tınısı..
Bölüm 11 : Sürpriz Karşılaşma..
Bölüm 12 : Yüzleşme..
Bölüm 13 : Hüznün Arasında..
Bölüm 14 : İlk İş Günü..
Bölüm 15 : Seni Seviyorum..
Bölüm 16 : Yerine Oturmayan Taşlar..
Bölüm 17 : Çokça Kafa Karışıklığı..
Bölüm 18 : İkinci Bir Şans..
Bölüm 19 : En Mutlu Gün..
Bölüm 20 : Korkutan Yemek..
Bölüm 21 : Affet Beni Sevgilim..
Bölüm 22 : Sessiz Çırpınış..
Bölüm 23 : Hesap Vakti..
Bölüm 24 : Mucize-i Güneş..
Bölüm 25: Yeni Komşum..
Bölüm 26: Selim'in Hikayesi/Gizli sırlar..
Bölüm 27 : Affettim Seni..
Bölüm 28 : Sil Baştan Evlilik..
Bölüm 29 : Miladımız 10 Ağustos..
Bölüm 30 : Senin Evinde..
Bölüm 31 : Veda Konuşması ve FİNAL ..
Tüm Bölümlere Oy Verin Lütfen

Bölüm 9 : Kapanmış Defterin Aralanan Sayfaları..

17.3K 788 144
By yildirim0209

Merhaba değerli okurlarım. Düzenlenmiş dokuzuncu bölümle karşınızdayım.

Umarım beğenirsiniz.. 🙏

Lütfen okuduktan sonra satır aralarına yorum yapıp YILDIZA basmayı unutmayınız. 🙏

Keyifli okumalar❤️❤️

_________________________________________________

Selim Karmen

Aylin'in odadan ayrılmasıyla oturduğum koltuğa iyice yayılarak başımı geriye doğru yasladım. Yorgunluktan bayılan gözlerim istemsizce kapanırken sesli bir nefes verdim. Güneş'in söyledikleri, yaşananlar ve bunları takip eden Aylin'in sözleri kulağımda yankılanmaya devam ederken aklımın karışmasına da sebebiyet veriyordu.

"Ben sana ihanet etmedim. Ben tecavüze uğradım!"

"Ben hamileyim.. Karnımda senin çocuğunu taşıyorum.. "

"Bu mümkün Selim. Bebeğin babası sen olabilirsin.."

"Bence büyük bir yanlışın içindesin ve bunu göremeyecek kadar gözün dönmüş."

Hayatım bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçerken derin bir of çekerek ellerimi saçlarıma götürdüm ve kopartırcasına çekmeye başladım. Allah'ım nasıl bir sınavım vardı benim? Neler yaşamıştım? Daha neler yaşayacaktım? Nasıl bir durumun içindeydim? Ne yapacaktım? Ne düşünecektim?

Kafamda yüzlerce soru, önümde ise kapanmış defterin gizemi.. Önce sevdiğim kadının sakladığı gerçeği en acı şekilde öğrenip kahroldum şimdi ise dünyaya gelecek masum bir meleğin haberiyle birlikte geçmişi sorgulamakla kafayı yiyordum.

Ya başından beri doğruysa herşey?

Ya benim gözlerime inen perde ruhumu da esir ettiyse?

Hatayı Güneş'te ararken ya en büyük suçlu bensem?

Beynime hücum eden soruların arasında sıkıp kalmış, kendimi suçlamaya bile başlamıştım. İlk defa emin değildim doğru bildiklerimden.. İlk defa emin değildim kendimden.. Bu bebeğin var oluşu büyük bir soru işaretiyken, Aylin'in sözleri yeni bir bilinmezliğe sürüklemişti beni. İçime şüphe tohumlarını ekip kendimi yargılayarak kapanmış defterin sayfalarını aralama isteğime sebep olmuştu.

Ne demişti Güneş o gece?

"Ben yemin ederim sana ihanet etmedim Selim. Küçük yaşta amcamın oğlu tarafından tecavüze uğradım.."

Kulağımda beliren sesler beni o ana geri döndürürken içimde fırtınalar tekrar kopmaya başlamıştı. Doğru muydu söyledikleri? Gerçekten bu şerefsizliği yapmış mıydı Kenan?

"Hatırla Selim! Hadi zorla biraz daha hafızanı. Ne demişti Güneş başka?" diye içimden geçirirken geçmişe doğru yol almak üzere gözlerimi yumdum.

3 sene önce..

"Güneş'im?"

"Efendim sevgilim."

"Seninde iznin olursa, seni büyüten, bu yaşına kadar koruyup kollayan amcanları tanımak istiyorum."

Söylediğim üzerine yüzündeki tebessüm solarken bakışlarını hüzün kaplamıştı. Dolan gözlerinden bir damla yaş firar edip yanağından süzülürken başını yere doğru eğerek parmaklarıyla oynamaya başlamıştı. Ben yanlış bir şey mi söyledim diye düşünürken, çenesini kavrayarak yavaşça yukarı doğru kaldırdım ve yüzüme bakmasını sağladım.

"Neden ağlıyorsun güzelim. Bilmeden seni üzecek bir şey mi söyledim?"

Sorduğum soru üzerine gözyaşları daha da şiddetlenirken bir damla yaş daha düşmüştü o güzel gözlerinden ve dudaklarını aralayarak ağlamaklı sesiyle fısıldamıştı.

"Onları da kaybettim Selim. Hem de üzüntüyle, kahırla göçüp gittiler bu dünyadan." dedi ve omuzları sarsılarak sesli bir şekilde ağlamaya başladı.

Bedenini kolumun altına alarak başını göğsüme yasladım ve kollarımı minik bedenine sardım.

"Na-nasıl?"

"Kenan.. Amcamın oğlu.. Herşey onun yüzünden. O.. O haysiyetsiz amcamın onurunu iki paralık etti. Onun yüzünden gözleri açık gittiler Selim. Acıyla öldüler. " dedi ve durdu. Konuşmakta zorluk çekiyor gibiydi. Yutkunduğunu duydum ve inip kalkan göğsünden anladığım kadarıyla derin bir nefes aldı.

"Genç bir kıza tecavüz etti ve şuan hapiste." dedi ve omuzları sarsılarak ağlamaya başladı. Duyduklarım karşısında dehşete düşerken kendime hakim olamayarak söylenmeye başladım.

"Şerefsiz!! Karaktersiz herif! Kim bilir hangi masumun günahına girip hayatını kararttı. Böylelerini ibreti alem için sallandırmak lazım." dedim öfkeme yenik düşerek.

Güneş'in gözyaşları daha da şiddetlendi, sesli bir şekilde ağlamaya devam ettiğinde söylediğime de pişman olurken kendime lanetler okumaya başlamıştım. Zaten acısı vardı bende üzerine resmen tuz basmıştım.

"Ben.. Ben çok özür dilerim Güneş'im. Kendimi tutamadım bir an. Seni üzmek için söylememiştim. Çok özür dilerim. " diyerek saçlarına kocaman bir öpücük kondurdum ve daha sıkı sarmaladım. O sadece başını sallamakla yetinirken ben ise yaptığım hata için kendi kendime söylenmekle meşguldüm.

Şerefsiz herif! Kim bilir ne durumdadır o kız şimdi? Böyle bir travmayı nasıl unutabilir ya da atlatabilirdi ki? Böylelerine bırak adam demeyi insan demeye bile dili varmaz insanın..

_________________________________________________

Geçmişe dair anımsadığım konuşmalar bir bir aklıma düşerken başımı hızlıca iki yana sallamaya başladım.

"Yok yok olamaz! Bu aklımın bana bir oyunu."

"Güneş'in bahsettiği o genç kız.."

"Hayır! Hayır!"

Nefesimin daraldığını hissettim. İki elim boynuma ulaştığında gömleğinin yakalarını üstten aralamaya başladım. Boğuluyordum. Nefes alamıyordum. Doğru değildi bunlar.. Hemen çıkmalıydım buradan. Evet çıkmalıydım.

Pelteleyen adımlarımla kendimi güç bela odadan dışarı attığımda hastanenin buz gibi duvarlarından destek alarak yürümeye çalışıyordum. Aldığım nefes ciğerlerime yetmiyordu ve duvarlar üstüme üstüme geliyordu.

"Olamaz.

"Yok hayır!"

"Hayır.. Hayır. Sevgimizin katili ben değilim.. Ben değilim."

"Bu gerçek değil."

Bir divaneden farkım yoktu. Aklım uçup gitmiş, sayıklayarak dizlerimin üzerine yığılmıştım. "Allah'ım sen bana yardım et!" Diye içten içe dualar ederken başımı avuçlarımın arasına alarak sakinleşmeye çalıştım. Ama olmuyordu, başaramıyordum işte. Herşey film şeridi gibi gözlerimin önünden geçiyor, kulağımda hala o sözler yankılanıyordu.

"Ben sana ihanet etmedim. Yemin ederim."

"Ben tecavüze uğradım. Kenan bana zorla sahip oldu.. "

Ben.. Ben bunu daha önce nasıl düşünememiştim? Bir şeyler yapmam lazım. Herşeyi öğrenmem lazım ama herşeyi..

Güç bela bedenimi hareket ettirerek ayağa kalkmaya çalıştım. Şuan düşmenin değil ayakta durabilmenin sırasıydı. Belki aklım bana oyun oynuyordu belki de bir rüyanın içindeydim bilmiyordum ama hiç bir şey yapmadan böyle elim kolum bağlı duramayacağımı çok iyi biliyordum. Bir şeyler yapmalıydım..

Adımlarım benden bağımsız boş koridorda ilerlerken savrulan bedenimi taşıyamayacak kadar güçsüzdü bacaklarım. Omuzlarıma yüklenen ağırlığı taşıyamazken karşımda gördüğüm silüetle olduğum yerde buz kesmiştim.

"Ceyda.."

Dudaklarımın arasından dökülen fısıltıyı ben bile duyamazken onu gördüğüme bu kadar sevineceğim aklımın ucundan geçmezdi. Tam da bugün şuan da beni bu bilinmezlikten kurtarabilecek tek insandı. Sonuçta Güneş'in en yakın arkadaşıydı ve onun sayesinde tanımıştım onu. Güneş hakkında herşey biliyordu ve öğrenmek istediğim şeyleri ona sorarak içine düştüğüm karanlığı belki aydınlatabilirdim.

Büyük adımlarla ona doğru ilerlerken Ceyda' da öylece durmuş şaşkın bakışlarıyla bana bakıyordu. Benim olduğuma inanamamış olacak ki gözlerini kapattı ve ovalayarak tekrar açtı. Bakışlarımız tekrar buluştuğunda gözleri kocaman açılırken ağzı o şeklini almıştı. Yakınına kadar gelip tam karşısında durduğumda kaşlarını çatarak elini havaya kaldırdı. Tam vuracakken elini havada yakaladım ve boğazımı temizleyerek kendimi konuşmaya zorladım.

"Ceyda lütfen! Şimdi bunun sırası değil. Seninle konuşmamız gerekiyor ve söz bittikten sonra bana ne istersen onu yapabilirsin. Sesimi bile çıkartmam! " dedim yalvaran bakışlarımla ve vereceği cevabı sabırsızlıkla beklemeye başladım.

Sessizliğini bir müddet koruduktan sonra hışımla kolunu çekerek avucumun içinden kurtardı

"Attığım tokata bile değmezsin!" diyerek yüzüme bakmadan ilerlemeye başladı.

"Ceyda!" diye seslendim ardından. Söylediğimle adım atmayı bırakarak duraksadı ve "lütfen!" diyebildim sadece.

Olduğu yerde ağır hareketlerle bana doğru dönerek kollarını göğsünde birleştirdi ve tiksinerek yüzüme bakmaya başladı. Bana olan öfkesi gözlerinden okunuyordu ve anlaşılan Güneş'e refakat ediyordu. Bugün yaşananlardan da haberi olmalıydı.

"Ne konuşacakmışım seninle he? Senin gibi vicdansız, acımasız bir adamla konuşacak neyim olabilir benim?" diye bağırdı.

Ceyda'nın cırıltısı hastane duvarlarına çarparak kulağıma dolarken sesli bir nefes verdim dudaklarımdan.

"Ceyda lütfen! Öğrenmek istediğim şeyler var ve senden başka konuşabileceğim kimse yok. Lütfen!" dedim ve beklenti dolu bakışlarımla ona bakmaya devam ettim.

"Beni takip et!" dedi sert ses tonuyla ve arkasını dönerek adımlamaya başladı. Bende sanki görüyormuş gibi başımı olumlu anlamda sallayarak peşinden yürümeye başladım.

Hastane bahçesine geldiğimizde Ceyda ayağıyla yerdeki taşla oynarken yüzüme bakmadan konuşmaya başladı.

"Evet ne konuşacaksın konuş. Fazla vaktim yok!"

"Güneş'le ilg-"

"Sakın Güneş' in adını ağzına alma Selim! Onun hakkında seninle konuşacağım hiç bir şey yok. Olamaz da! " dedi işaret parmağını tehditkar bir tavırla sallayarak.

Cümlemi yarıda keserken konuşmama müsaade etmeden arkasını döndü ve hastaneye doğru adımlamaya başladı. Gitmesine izin veremezdim ve vermeyecektim de. Beklemeden soluğu yanında alırken kolundan kavrayarak durmasını sağladım ve tekrar karşısına dikilerek konuşmaya başladım.

"Ceyda lütfen! Bak gerçekten kafayı yemek üzereyim ve senin yardımına ihtiyacım var! "

Hışımla kolunu benden kurtarırken hiddetle bağırmaya başladı.

"Bundan banane!

Yalvaran bakışlarımı üzerinde gezdirerek sesli bir iç çektim. Kuruyan dudaklarımı ıslatıp nefesimi düzene koyduktan sonra devam ettim

"Bak tamam ne söylersen haklısın ama bana yardım etmek zorundasın! Geçmişteki günlerimizinde mi hatırı yok? "

"Öyle bir zorunluluğum olduğunu sanmıyorum Selim! Çünkü sen Güneş'i suçlayıp terk ettiğin an bizim arkadaşlığımızı da bitirdin!" dedi ve ellerini sinirle saçlarından geçirerek devam etti.

"Ayrıca neden şimdi Selim!!! Ne değişti? O kız sana yalvarırken, ben yapmadım diye çırpınırken inanmamayı tercih edip gitmeyi seçtin. Peki neden şimdi inanmak için çabalıyorsun! Söyleseneee!!! "

Haklılığı karşısında omuzlarım pişmanlıkla çökerken içten içe kendime ve engel olamadığım öfkeme küfür ettim. Ne cevap verilirdi ki buna? Evet ben ettim sen etme mi! Ahmağım ben ahmak!

"Verecek cevabın yok değil mi? Bende öyle düşünmüştüm zaten! " dedi ve yüzüme iğreti bir bakış atarak yanımdan uzaklaştı.

Ben yerimde öylece kalırken "dur" diyemedim ardından. Sadece bakakaldım. Haklıydı. Yaptıklarım ve söylediklerimden sonra benimle konuşacağını düşünmek bile aptalcaydı.

Daha fazla ayakta duramayacağıma kanaat getirip sağımda durma banka bedenimi bıraktım. Başımı avuçlarımın arasına alarak sıkıntılı bir nefes verdim. Ne yapacaktım şimdi?  Ortaya çıkan bir bebekle tüm denge değişirken tüm gerçeklerim alt üst olmuştu. Ne yapacağımı bilmediğim gibi neye inanacağım da şaşırmıştım.

Kendimi sorgulamaya devam ederken aklıma Aylin gelince toparlandım. Şuan alt üst olmuştum evet ama Güneş'in nasıl olduğu daha önemliydi. Elimi cebime atarak telefonumu çekip çıkardım ve Aylin'in numarasını tuşlayarak kulağıma götürdüm.

"Alo Selim?"

"Aylin ne yaptın? Söylemedin değil mi benim arkadaşım olduğunu?"

"Eminim gecenin bu saatinde bunu sormak için aramışsındır Selim." dediğinde nefesimi tuttum.

Saatin kaç olduğunun varkına varamayacak kadar kendimde değildim.

"Evet bunun için aradım tabi ama saatin kaç olduğundan haberim yoktu kusura bakma Aylin." dedim bıkkın çıkan sesimle.

"Sesin kötü geliyor? Bir şey mi oldu Selim? "

"Yok.. Hiç bir şey olmadı Aylin! Ben sadece yorgunum." dedim geçiştirerek.

"Anladım. Kendini ihmal etme. Yat ve dinlen."

"Bırak şimdi beni! "

"Tamam tamam! Güneş'i merak ettiğin için aradığını biliyorum. O zaman güzel haberleri vereyim. Kan testlerinin sonuçları iyi çıktı ve tansiyonu da normale dönüyor. Güneş'in bedeni oldukça yorgun düşmüş ve serumun etkisiyle rahatladığını düşünüyorum çünkü gittiğimde mışıl mışıl uyuyordu. Bende dinlensin diye uyandırmadan çıktım." dedi.

"İyi yapmışsın malum zor bir gün oldu. " dedim ama asıl söylemek istediğim şey başkaydı.

Nasıl sorabilirim diye kısa bir müddet düşünürken Aylin aklımı okumuş gibi söyledi.

"Söylemeyi unuttum bu arada bebek de gayet iyi. Çok güçlü maşallah annesine sımsıkı tutunuyor. Düşük tehlikesini şimdilik atlattı ama dikkat gerektiriyor." dedi.

Sessiz bir nefes verirken biraz da olsa gevşediğimi hissetmiştim. En azından iyilerdi. Benim yüzümden ona da bebeğe de bir şey olsaydı kendimi asla affetmezdim.

"Selim! Beni duyuyor musun?"

Anlık düşüncelerin hezeyanına uğrayarak Aylin'in telefonda olduğu aklımda çıkmıştı ve telefonun diğer ucundan gelen sesi ile kendime gelerek cevapladım.

"Tamam görüşürüz Aylin. İyi geceler." dedim. O da aynı şekilde karşılık verdikten sonra telefonu kapattık.

_________________________________________________

Şimdi yine düşüncelerimle baş başa kalmıştım işte. İlk defa çaresizliği en dipte yaşamıştım bugün. Önce Güneş'in söyledikleri, sonra Aylin'in söyledikleri şimdi ise içinde bulunduğum bu durum. Kendimi kapana kısılmış gibi hissediyor, ne yapacağımı bilememenin kederini yaşıyordum.

Anımsadıklarımdan sonra kendimi suçlu hissetmeye başlamıştım. Tüm bildiklerimi unutup bilmediklerimi öğrenmek için kapattığım sayfayı tekrar açmıştım. Şimdi ise öğreneceğim şeylerin benim bildiklerimin aksine olma olasılığından korkuyordum.

"Ya en başından beri yanlış yapan bensem?"

"O zaman yargılayıp onu bir kez olsun dinlemediğim için pişman olursam?"

Tüm gücümle bağırarak oflamıştım. Daralıyordum. İçinde bulunduğum durum belimi büküyordu.

"Asıl şimdi ne yapacağım ben? Ceyda yüzüme bile bakmadı, Aylin desem anlattığım kadarını biliyor. Nasıl öğreneceğim ben gerçekleri? "

Diye kendi kendime söylenirken, "Kenan' ı bul. Bütün sorularının cevabı onda!" diyen iç sesimin haklılığı karşısında saygıyla eğilmiştim.

Evet kesinlikle Kenan'ı bulacak, gizli kalan ne varsa ortaya çıkaracaktım.

Sonunda canım çok yanacak olsa bile..

Hastaneden çıktıktan sonra kendimi eve zor atmıştım. Ne adım atacak takatim ne de ayakta durmaya gücüm vardı. Karanlığa bürünmüş evin içinde ilk durağım alkol dolabım olurken içinden bir şişe votkayı alarak kafama diktim. Boğazımı yakarak mideme doğru ilerlerken içimdeki yangını daha da harlamıştı. Kulağımda yankılanan sesleri bastırmak için iki elimle kulaklarımı kapatsam da susmuyordu işte. Lanet olsun!

Sinirle elimdeki şişeyi duvara fırlattım ve cam kırıklarının etrafa dağılışını seyrettim. Ardından elime gelen ne varsa kırdım, döktüm ama yine de içim soğumuyordu. Ne kadar inkar etsem de Güneş'in haklı çıkmasından ve onun feryatlarına, gözyaşlarına rağmen ona inanmayıp öfkeme yenik düşerek bizi hale düşürmüş olmaktan korkuyordum. Lanet olsun korkuyordum işte..

Titreyen bacaklarım beni taşımakta güçlük çekerken kendimi koltuğa bırakarak yüzümü ellerimin arasına aldım. Kendime yediremiyordum. Bu olanların suçlusu olmayı asla kabul edemezdim olmazdı. Herşey benim bir anlık gafletimden mahvolmuş olamazdı. Düşüncelerim ile boğuşurken odadaki karanlığın birden aydınlanmasıyla karanlığa alışan gözlerim kamaşmıştı.

"Hiiiii!"

Tiz bir çığlık kulaklarımı tırmalarken yüzümü buruşturmama engel olamamış, sert bakışlarımı Neşe'ye yöneltmiştim. Şaşkınlıktan o şeklini alan dudaklarına bir elini kapatmış, kocaman olmuş gözleriyle etrafı inceliyordu.

"Kapat şu lanet olası ışığı."

Kendime engel olamayıp sıktığım dişlerimin arasından tükürür gibi konuşmuştum. Söylediğim üzerine oda tekrar karanlığa teslim olurken, Neşe'nin titreyen cılız sesi kulaklarımı doldurmaya başlamıştı.

"Siz.. İ-iyi misiniz Sel- Selim bey?"

"Çık dışarı Neşe!"

"A-ama?"

"Çık dışarı dedim. Beni yalnız bırak!" Diye kükredim.

Dudaklarının arasından kaçan hıçkırık kendime olan kızgınlığımı tetiklerken sesli bir küfür savurdum. Çok geçmeden ayak sesleri kesildiğinde gittiğini anlamıştım. Lanet olsun! Hiç bir yere mutluluk getirmiyordum.

Düşünmekten aklımı kaçıracaktım. Kenan denen şerefsizi bir an önce bulmam gerekiyordu ve bu konuda yardım alabileceğim tek kişi Ayhandı. Cebimden telefonumu çıkararak Ayhan'ın numarasını buldum. Tam arama tuşuna basacaktım ki gözüme çarpan saatle vazgeçip telefonu koltuğa fırlattım. Saat sabahın 5'iydi. Bu saatte arayamazdım zaten karısı Bade'de hamileydi. Telaşlanabilirdi. El mahkum havanın aydınlanmasını bekleyecektim.

Ayhan bizim şirketin avukatı ve aynı zamanda da benim Berkay'dan sonraki en yakın dostumdu. Ne zaman dara düşsem ailemden önce aradığım ilk kişilerden biriydi. 5 senedir süren mutlu bir evliliği vardı ve 5 ay sonra da Allah'ın izniyle oğlunu kucağına alacaktı. Bade'nin kadınsal rahatsızlığından dolayı 4 senedir çocuk sahibi olamamışlardı. Uzun bir tedavi süreci ve gayretleriyle bunun da üstesinden gelmişlerdi ve Bade şimdi 4 aylık hamileydi.

Ayhan'la bizim dostluğumuz olduğu kadar Bade'nin de Güneş'le güzel bir arkadaşlığı vardı. Sevgililik dönemlerimizde bolca görüşür, birlikte güzel zamanlar geçirirdik. Konumuz genelde Güneş'le ne zaman evleneceğimiz olsa da bıkmadan usanmadan dinlerdik onların hikayesini.

Şimdi ise gündemimiz benim hata ettiğimi düşünmeleriydi. Ayhan bu konu da çok yorum yapmasa da Bade gayet katıydı. Hatta bu olanlarda Güneş'i dinlemediğim için bana kızmış bir süre benimle hiç konuşmamıştı. Ama çok sık olmasa da Güneş'le hala görüştüklerini biliyordum.

Gün daha ağarmamış, aydınlanmak için sabırsızlıkla Güneş'ini bekliyordu. Her yeni gün insanlara yeni bir umut kapısı açarken, beni ise karanlığına hapsetmeye yeminliydi. Bütün hayatım bir cümle ile tepe taklak olmuş, geçmişin kapanan defterleri tekrar açılarak bir bir yüzüme çarpıyordu. En ufak bir ışık bile yoktu gittiğim yolda, sanki bir çıkmaza sürükleniyordum. Aciz bedenim oradan oraya savrulurken ben ise kılımı bile kıpırdatamıyordum..

Derin bir nefesi ciğerlerime göndererek yerimden kalktım. Cam kırıklarını umursamadan odama doğru adımlamaya başladım. Ancak soğuk bir duş beni kendime getirebilirdi. Ruh halimi yansıtan siyahlara kaplı odama geldiğimde üzerimdekilerden hızlıca kurtularak banyoya girdim ve kendimi soğuk suyun ellerine teslim ettim. İlk başta buz etkisi yaratıp nefesimi kesse de zamanla alışmıştı bedenim.

Suyun altında ne kadar süre öyle durdum bilmiyordum ama ellerimin buruşukluğuna bakılırsa 1 saatten fazla bir süre geçtiği belliydi. Daha fazla oyalanmadan saçlarımı ve bedenimi de yıkadıktan sonra belime siyah havluyu sararak duştan çıktım.

Giyinme dolabından aldığım siyah boxerimi giydikten sonra siyah kot pantolon ve siyah spor tshirtimi de üzerime geçirerek odamdan ayrıldım. Saate baktığımda 7'yi gösterdiğini görmemle Ayhan'ın numarasını bularak aramaya başladım. Telefon üçüncü çalışta açılırken Ayhan'ın uykudan yeni uyanmış boru sesi kulaklarıma dolmaya başlamıştı.

"Alo!"

"Alo Ayhan! Naber kardeşim?"

"İyiyim bro da hayırdır? Rüyanda beni mi gördün?"

"Zevzeklik yapma. Yardımına ihtiyacım var."

"Dinliyorum kardeşim."

"Kenan Aksoy! Güneş'in amcasının oğlu. Bu herifi bulmam lazım. Hakkında ki en ufak detayı bile öğrenmem lazım. "

"Güneş'in kuzeniyle ne işin var oğlum?"

"Vakit yok Ayhan! Sonra anlatırım. Sen yardım edecek misin onu söyle!"

"Tamamdır bro kızma hemen. O iş bende merak etme. Şimdi şirkete geçiyordum zaten. Araştırmaya başlarım. En geç akşama tüm bilgiler elinde olur."

"Eyvallah kardeşim." dedim ve telefonu kapattık.

Şimdi akşam olmak bilmezdi.

_________________________________________________

6 saat sonra..

Çalışma odamda oturmuş Ayhan'dan gelecek haberi bekliyordum. Zaten akşamı zor etmişken daha fazla beklemeye sabrım yoktu. Masanın üzerindeki telefonu elime alarak vakit kaybetmeden Ayhan'ı aradım.

"Alo Ayhan! O şerefsizle ilgili var mı bir gelişme? Herhangi bir iz bulamadın mı hala?"

"Buldum kardeşim bende zaten seni arayacaktım ama haberler kötü!"

"Nasıl?"

"Kenan Aksoy, 10 sene önce tecavüz suçundan müebbet hapise çarptırılmış ve buradaki kapalı cezaevine gönderilmiş. Tecavüz ettiği kızın yaşının küçük olduğu duyulunca koğuştakiler tarafından linç edilmekten zor kurtarılmış. Ama bir hafta sonra tuvalette cesedi bulunmuş. 10 yerinden şişlemişler şerefsizi."

"Lanet olsun! Lanet olsun!" diyerek sinirle duvara yumruğunu geçirdim ve başka bir şey söylemesine fırsat tanımadan telefonu kapatarak yere fırlattım.

Bir kapı daha kapanmıştı yüzüme.. Başka yolum yoktu artık. Geriye kalan tek seçenek ne kadar zor olsa da yapmalıydım..

Güneş'le konuşmalıydım...

-Bölüm sonu-

_____________________________________________

Fikirleriniz inanın benim için çok kıymetli ve sizlerden duymak beni oldukça mutlu ediyor. Lütfen benimle paylaşın.

Okuduktan sonra YILDIZA basmayı unutmayın.

Kalın sağlıcakla :)

Continue Reading

You'll Also Like

488K 4.2K 25
Hikayede sık sık +18 ve şiddete yer verilecektir! Yaş sınırını göz önünde bulunduralım.
350K 11.2K 34
Siz:seni bir arkadaş bir dostum gibi sevdim Giray abi:Lina hayırdır abim? Siz:sen oturmuş bana aşktan dem vuruyorsun Giray abi:haydaa ne oluyor kızım...
GERBERA By ...

Teen Fiction

580K 19.3K 30
Sessiz olmaktan uzak bir kız... Fazla çaresiz bir genç adam... Onları bir araya ne getirebilir? Kader mi? Yoksa tesadüfler mi? Hayır,onları...
753K 41.8K 40
Uğruna öl deseler düşünmeyecek kadar seven bir kadındı Deniz. Ama ölmekten beter edildi. Sevdiğinden ayrılırken ondan bir parça kalsın istemişti. En...