SİRİNA (Final Oldu)

By sevdaacet72

113K 7.9K 17.3K

Ben Sirina. Kaos ve büyünün elçisiyim. İntikam hırsının doğurduğu gücüm. Ve o gün, kara bulutları delip geçen... More

Giriş
2.Bölüm "Düşüş ve Buluş"
3.Bölüm "WEROSİM"
4.Bölüm "ŞİŞLİK"
5.Bölüm "MÜTTEFİK"
6. Bölüm"Kayıp Ruhlar Mezarlığı"
7.Bölüm "Yaralı ve Dövme"
8. Bölüm "Karmakarışık Zihin"
9.Bölüm "ANKA KUŞU"
10. Bölüm "KEHANET"
11. Bölüm "KAN ve RÜYA"
12. Bölüm "KRALLIK"
13. Bölüm "Kırmızı Pelerinli Yediler"
14. Bölüm "Yedinin Laneti"
15. Bölüm "Ölümcül Arzu" +18
16. Bölüm "Kızıl ve Kanlı Ay"
17. Bölüm "Büyünün Anlamı"
18.Bölüm "Yokuş ve Gidişat"
19. Bölüm "Yıkım ve Sonu Hazırlama"
20. Bölüm "Acı ve Büyü Bozma"
21. Bölüm "Yaşam Uykusu"
22. Bölüm "Saklı Olanlar ve Saldırı"
23. Bölüm "Arayış ve Dönüşüm"
24. Bölüm "Tören ve Bağ" +18
25. Bölüm "Davet ve İstek"
26. Bölüm "Seranta Krallığı" Part 1
27. Bölüm "Seranta Krallığı" Part 2
28.Bölüm "Kaos ve Büyünün Elçisi"
29.Bölüm "Savaşa Hazırlık"
30.Bölüm "Altılı Kehanet"
31.Bölüm "Enkaz Altındakiler"
32.Bölüm "KAN BAĞI"
33.Bölüm "Kolye ve Açığa Çıkan Sırlar"
34.Bölüm "Küller ve Gelenler"
35.Bölüm "ANSIZIN"
36.Bölüm "Ölümün Çanları"
37.Bölüm "Savaşın Ağırlığı"
38.Bölüm "Sonlar ve Gelişler"
39.Bölüm "Yüreğimde Bitmeyen Sonlar, Final"
TEŞEKÜRLER♡
Sirina 2- ASMERA
Asmera 1. Bölüm
Asmera: 2. Bölüm
Asmera 3. Bölüm
Asmera 4. Bölüm
Asmera 5. Bölüm: Final.

1.Bölüm "Tendeki Yağmur İzi"

9.4K 479 520
By sevdaacet72

Kehanet,
Bizim kader ipliğimizin sonu ve başlangıcıydı.

1. Bölüm : Tendeki Yağmur İzi.

Gök kan kusuyordu. Gök tüm inatçılığı ile yağmur damlalarını öyle bir savruyordu ki, bir katil gibi, hangi dil olduğu çözülememiş bir büyü gibi. Ve bu yağmurun altındaydım. Yağmur tenimi bıçak gibi kesiyordu. Yağmurun anlaşılmayan büyüsünü duyuyorum. Tenime işleyen, tüylerimi diken diken eden gücünü hissediyorum.

Derin bir nefes alıp, elimi yukarıya kaldırdım. Yağmur damlaları avuçlarıma çarpıp yüzümde yok olurken daha fazla hissetmeye çalıştım. Damlaların hızı yavaşlarken, parmaklarımı açabildiğim kadar açtım.

Bu güçtü.

Dilim çözülürken, büyülü sözler mırıldanmaya başladım. Boynumdaki damarların belirginleşmeye başladığını hissettiğim zaman büyülü sözcükleri biraz daha sesli söylemeye başladım. Sözler damarlarımda can buluyordu. Boyun damarlarımdan akıp, dilimden dökülüyordu. Ayaklarımın yerden kesildiğini hissettiğim zaman eğri bir gülümseme dudağımı kapladı.

Yerden biraz daha yükselirken artık yağmur damlaları tenime çarpmıyordu.

'Sirina!'

Adımı duymam ile büyülü sözcükleri söyleme hızım arttı. Sözcüklerim sertleşti, damarlarım patlayacak raddeye geldi.

'Sirina!'

Ayaklarım ile yer arasında bir hayli mesafe oluştu.

Kafama yediğim sopa ile bütün atmosfer bozuldu ve yere, çamurun içine düştüm.
"Sana defalarca kez söyledim Sirina. Kara büyü yok." Sinirle John'a döndüm. Elindeki sopa ile burun buruna geldim. Kaşlarım çatılırken, sopadan uzaklaşmak için geriye gittim.

"Kara büyü yok Sirina. Bunu söylemekten sıkıldım artık. Kendini kontrol edebiliyor olman gerekiyor artık." Ben geriye kaçtıkça üstüme geliyordu.
"Eğer senin hiçbir bedel ödemeden kara büyü yaptığını fark edelerse ne olur sanıyorsun ki?"
Biraz daha geriye gittim. Aynı şekilde üstüme gelen John konuşmaya devam etti.
"Seni bir zindana tıkarlar ve istediklerini yaptırmaya çalışırlar. Yapmadığın zaman da kellenden olursun."
Sürekli burun buruna olduğum sopadan kaçmaktan vazgeçip sopanın ucunu tuttum.
"Yeter John. Farkında değil misin sıkıldım artık." Derin bir nefes alıp sopayı bıraktım. Yağmur hala aynı şiddeti ile yağarken, elimi çamurlaşmış toprağa bastırdım. Bakışlarımı ellerimden çekip, John'un yaprak yeşili gözleri ile birleştirdim.
"Sürekli aynı şeyleri yapmaktan, aynı şeyleri duymaktan." Kafama yediğim sopa ile irkildim.
Çamurlu elim refleks ile acıyan başımı ovarken,
"Ve sopa yemekten," diye ekledim.

John sopayı çekip bana bir bakış atarak arkasını döndü.
Çamura bulanmış bedenim ile yerden hızla kalkmaya çalıştım.
"Beni böyle bırakıp arkanı dönüp gidemezsin John." Sopasını bana doğrultup,
"Bak evlat hala hazır değilsin." Bu cümleyi duymam ile yıpranmış sinirlerim had safhaya ulaştı. John'un doğrulttuğu sopayı tuttum.

"Lé moirerteyn," diye fısıldadığım zaman sopa toza dönüştü.
Boynumdaki damarların boynumu zorladığını hissetsem bile durmadım.
"Sıkıldım! Bana sürekli aynı şeyleri söylemenden bıktım, usandım. Kılıç eğitimi, ok eğitimi, taş atma, tırmanma, erkekleri tavlama eğitimi bile aldım senden. Ve sen karşıma geçip hala hazır olmadığımı söylüyorsun." Yağmur damlaları yine yavaşlamaya başlarken, ayaklarım yerden kesildi. John gözlerini kısıp bana bakarken bir şeyler fısıldamaya başladı.

John'un fısıltısı artarken gözlerim kararmaya başladı. Son hatırladığım şey toz haline getirdiğim sopanın yine eski haline dönüp kafama vurulması oldu.

***

Müthiş derecede kötü bir baş ağrısı ile uyandım. Elimi başıma götürüp ovalarken etrafıma baktım. En son John ile eğitim yaptığımızı hatırlıyordum. Üstüme baktım. Hasırdan yapılmış yatağımdaydım. Ve üstüm çamurluydu.

Olanların tamamı zihnime küçük anılar halinde üşüşürken, inleyip başımı yastığa gömdüm.

John bu sefer bana çok kızacaktı. Kızmasının sebebini anlamıyordum. Ben artık harekete geçmek istiyordum. Ve bana göre; kesinlikle ben haklıydım.

Derin bir nefes alıp yataktan çıktım. Daha fazla oyalanamazdım. Odamın küçük penceresinden dışarıya baktım. Güneş yavaş yavaş doğmaya yüz tutarken, ne kadar baygın olduğumu hesap etmeye çalıştım. Dört veya beş saat olmalıydı sanırım. Hem en son çalıştığımız zaman yağmur yağıyordu şu an güneş açıyor ise; dört, beş saatten fazla baygın olmalıyım.

Kendimi daha fazla hesap ile oyalayamayacağımı idrak edince çamurlu halim ile odadan çıktım. John ara salonda yoktu. Gözüm mutfağa kayınca oraya yöneldim.

Mutfak kapısından içeriye girmeden aurasının yaydığı güç tüylerimin diken diken olmasına sebep oldu. Ellerimi kollarıma sarıp okşadım. Şimdi zamanı değildi. Mutfağa girdim. Masada oturmuş önündeki, tavşan eti olduğuna emindim, eti  yiyen John'un karşısına geçip oturdum.

Elindeki eti hırsla dişleri ile parçalayıp yerken, sürekli görüp alışkın olduğum bu manzara midemin bulanmasına engel oluyordu artık.

Derin bir nefes alıp seslice verdim. Onun her hareketini izlerken ne zaman konuşmaya başlayacağını düşünüyordum. John beni süründürmeyi, bekletmeyi ve germeyi fazlası ile seviyordu. Bu yüzden sabırlı olmaya çalıştım.

En sonunda doyan John, geriye yaslanıp hafif şişik karnını okşayıp derin bir oh çekti. Bu hareketine gözlerimi devirirken önümde beliren sopa ile ofladım.
"Bu sopa işini bir köşeye bıraksan artık. Pek etkisi olmuyor da." Bu söylediğimi umursamadan bana bakmaya başladı.

Öyle derin bakıyordu ki. Ben de bir şeyler aradığını biliyordum. Sadece aradığı şeyin ne olduğunu bilmiyordum.

Önümde duran sopa yavaşça çenemin altına yerleşip başımı geriye itti. Başım yukarıya kalkarken John'a baktım. Amacı neydi hala anlayabilmiş değildim.
"John ne yapmaya çalıştığını anlatacak mısın? Ayrıca şu sopanı çek!"

Beni umursamadan bakmaya devam etti.
'Dı'valeri devoseyrf," fısıldadığı büyü ile birden nefessiz kaldım. Gözlerini kısıp bana bakması ile, içimden,
'Dı'morgayn,' demem ile yeniden normal bir şekilde nefes almaya başladım. Hala çenemin altında olan sopayı tutup indirmeye çalıştım. İnmeyince John'a döndüm.
'Mıritaryeus,' sopa ikimizin ortasından hızla gidip, duvara çarptı.

Kaşını kaldırıp dudağını büken John'un bakışlarından beni takdir ettiğini görebiliyordum. Ama benim istediğim bu değildi. Bana net bir cevap vermesiydi.

Kolunu birbirine kavuşturup geriye yaslandı. Son kez beni süzüp,
"Hazırsın," dedi. Kulaklarımın yanlış duyma olasılığı yoktu. Ama yeniden duymak istiyordum.
"Duyamadım," sırıtmamak için kendimi sıkarken, John ayağa kalktı.
"Ah, Sirina. Sana yalan söymeyi bile ben öğrettim. Unuttun mu? Şimdi gidip hazırlan."
Bende ayağa kalkıp ona baktım.
"Bana yalan söymeyi sen öğrettin, evet. Ama bilmelisin ki çoğu zaman söylediğim yalanlara inandın." John bana bakıp gülümsedi.
"Belki de sadece öyle gözükmek istemişimdir. Bir diğer öğreti Sirina: saf ayağına yatmak. Unutma." Son sözlerini söyleyip mutfaktan çıktı.

Hazırsın kelimesi beynimde çınlarken hızlı adımlar ile odama geri döndüm. Oda da bulunan küçük banyoya yöneldim. Üstümdeki kirli kıyafetleri hızla çıkarıp üryan bedenimi soğuk su ile çabucak yıkamaya başladım. En sonunda soğuk suya küçük bir büyü yapıp sıcak olmasını sağladım.
Son defa bütün bedenime su döküp banyodan çıktım.

Siyah iç çamaşırlarını giyerken, saçımdaki suyu sıktım. Kızıl saçlarımı geriye atıp, dik durdum. Beni daha güzel gösterdiğine inandığım uzun mor elbiseyi alıp giydim.

Göğüslerimi diri ve üst bölümünü açıkta bırakan v yakası vardı. Uzun kolu sadece göğüste olan o dekolteye ilgiyi arttırıyordu. Ve bu benim en çok hoşuma giden ayrıntısıydı.

Saçlarımı ortadan ikiye ayırıp, salık bıraktım. Kızıl saçlarım, beyaz tenim ve sarı renkli gözlerim ile her uvzum ayrı ayrı konuşuyordu.

Bunları bir köşeye bırakıp, siyah şapkalı pelerinimi de giydim.

Odadan çıkarken beni hemen kapının önünde bekleyen John ile burun buruna geldim. Beni süzüp başını salladı.
Elindeki çakıyı bana uzattı.
"Ne olur ne olmaz." Başımı sallayıp ondan aldım. Başını iki yana sallayıp, keçi postundan yaptığı çantayı da bana uzattı.

Pelerini çıkarıp çantayı taktım. Çantanın içine çakıyı koyarken içinde olan malzemeler beni şaşırtmıştı. Pelerini yeniden giyerken,
"O çantanın içinde sana lazım olabilecek bitkiler ve farklı karışımlar var." Başımı sallayıp onu anladığımı belirttim.

Evden beraber çıkarken artık tamamen kararmış olan havaya baktım.
"Unutma, Sirina. Kendine bir yol arkadaşı bulmak zorundasın. Tek başına bunca yolu kat edemezsin. Şehre indiğin zaman çok fazla dikkat etmelisin. Ve büyü yaparken gizli yap. Mümkün mertebede de kara büyüyü kontrol et." Başımı sallayıp onu onayladım.

Bir süre birbirimize baktık.
"Hazır mısın Sirina?" Yavaşça ona yaklaşıp iki kolumu beline sardım.
Başımı göğsüne yaslayıp, ağaç kabuğu gibi olan kokusunu soludum.
Geri çekilip ona gülümsedim.
"Şimdi hazırım John." Bana yarım ağız tebessüm ederken sırtını dönüp yavaşça eve adımlamaya başladı. John eve girene kadar onu izlerken, benim gitmemin onu üzmüş olabileceği aklımı kurcaladı.

John gidecek olmama üzülse bile gitmek zorundaydım.
Almak zorunda olduğum bir intikam, durdurmak zorunda olduğum cani bir kral ve tutmam gereken bir yemin vardı.

Bu yüzden hazırdım. Bu yüzden gidecektim.

Yavaşça evden uzaklaşırken mutfağın penceresinden beni izlediğini fark ettiğim John'a öpücük yolladım. Bunu yapmam ile hızla camdan uzaklaştı. Başımı iki yana sallayıp yoluma devam ettim.

İşte şimdi başlıyordum. Bekle beni şehir! Bekle bana eşlik etmesi için bulmam gereken yoldaşım!

*

Merhaba🤗

Yorum ve oylarınızı eksik etmeyin, lütfen.

Dipnot: diğer bölümün gelmesi oy ve yorumlara bağlıdır.

S E V İ L İ Y O R S U N U Z 💙

Büyülü kalbimin en derininde.

Keyifli okumalar büyülülerim🖤

#HayaletOKUYUCUolma 🥀

Continue Reading

You'll Also Like

31.6K 401 23
Zehra ile yolları ayrılan Emir, kendini kabus gibi bir ortamda bulur. Acımasız kadınların elinde oyuncağa döner ve tek isteği bu kabustan uyanıp eski...
192K 15.8K 41
Av oyunlarını bilir misiniz? Hani bir ormana hayvanları salarlar, en hızlı avcıyı bulabilmek için. Avcılar için bir zevk ve güç gösterisi olan bu oyu...
47K 1.3K 76
İşini ailesi gibi gören bi psikolog ve sinirlenince kimseyi tanımayan mafya aşka inanmayan adama aşkı öğreten kadın💖 Ateş ❤️ Ezgi
4.8K 1.8K 39
Şu beden bütünlüğün içindeki, kalp denilen et parçasında sıkışıp kalmış ruhumuza ne çok duygu sığdırırız. Korku, öfke, sevgi, merhamet, acımasızlık...