Gel de Sil İzlerini

By Merfck

1.7M 74.7K 4.3K

''Bu ellerden sonra değecek başka bir elin tek amacı bana daha fazla zarar vermek olur. İşte bu yüzden senden... More

Ön Söz ☁ Gelde Sil İzlerini
1. Bölüm ☁ Kimsesiz
2. Bölüm ☁ Ukala Dümbeleği
3. Bölüm ☁ Gözlerin Haddinden Fazla Güzel
4. Bölüm ☁ Küçük
5. Bölüm ☁ Korku
6. Bölüm ☁ Takılmak
7. Bölüm ☁ Uyuşturucu
8. Bölüm ☁ Karanlık
9. Bölüm ☁ Kovalamaca
10. Bölüm ☁ Tutku ve Tehlike
11. Bölüm ☁ Klişe
12. Bölüm ☁ Hırsız
13. Bölüm ☁ Davet
14. Bölüm ☁ Soğuk Deniz Ilık Nefes
15. Bölüm ☁ Islak Bir Sıçan Gibi
16. Bölüm ☁ Yeni Biri
17. Bölüm ☁ Batıkan
18. Bölüm ☁ Karar
19. Bölüm ☁ Hayat Yok Sen Varsın
21. Bölüm ☁ Hasret Türküsü
22. Bölüm ☁
23. Bölüm ☁ Sarılmak
24. Bölüm ☁ Gece
25. Bölüm ☁ İçimizde ki Sesler
26. Bölüm ☁ Kendine İyi Bak Güzelim
27. Bölüm ☁ Pişman Olmayacağım
28. Bölüm ☁ Birlikte İlk Gece
29. Bölüm ☁ Saldırı
30. Bölüm ☁ Güzelim
ÖNEMLİ GELİŞME!! (Yayın evi) .dfd.fd ♥
31. Bölüm ☁ Yaralı
32. Bölüm ☁ Ölmeden Önce Alınması Gereken Bir İntikamım Var
33. Bölüm ☁ Bana Aşık Olmana İzin Vermeyeceğim!
34. Bölüm ☁ Oyun Başlasın
35. Bölüm ☁ Tehlike Oyununa Başlangıç
36. Bölüm ☁ Kabus
ÖNEMLİ ☁
37. Bölüm ☁ Yabancı Eller
38. Bölüm ☁ İhale
39. Bölüm ☁ Pişmanlık
40. Bölüm ☁ Teklif
Lutfen 1 dakika!
41. Bölüm ☁ Oyun Bitti Ufaklık
Final Kararı Canolar
42. Bölüm ☁ Uyku Hapı
43. Bölüm ☁ Vurgun
44. Bölüm ☁ Borç
Yeni kitap: SAHRA
45. Bölüm ☁ Oyun Bitti
46. Bölüm ☁ Gitmiş
47. Bölüm ☁
48. Bölüm ☁ Kovalamaca
49. Bölüm ☁ Final
Ö Z E L

20. Bölüm ☁ Teselli Öpücüğü

32K 1.4K 37
By Merfck

Ay ilk olarak bir şey demek istiyorum :D Öncelikle diyeceklerimi oturma organlarından anlayacaklar varsa hiç okumasınlar. Bakın ben hiç kimseye antilik yapmıyorum ya da bir fan grubunu ergen topluluğu olarak görmüyorum diğerlerine göre. Az önce -sadece bu hikaye değil-  gelen yorumlara bakıyordum. Mesela bu ZG'de çok oluyor. Ne zaman atarlı bir kavga sahnesinde erkek romantik odun kıvamına gelse bazı arkadaşlar ''Hrryyyy Stylss'' diye yorum yapıyor. Fanfic okumuyorum. Çok gıcık olurum gerçekten :D Yazdıklarım her fan grubuna açık ama lütfen şöyle yorumlar atmamaya çalışın. Geçen bir dialog size başka bir kurgudan bir karakteri anımsatabilir ama belkide ben yanlış anlıyorumdur bilmiyorum ama yapmassanız sevinirim. En çok olanından yaptım yanlış anlaşılma olmasın.

Yen, kapak hakkindeki yorumlarınızı bekliyorum :*

Kapının açılmasıyla birlikte başımı daha çok yastığa bastırırken bir yandan da tam anlamıyla açmadığım göz kapaklarımın arasından içeriye giren İpek'e bakıyorum. Yere savurduğum ceketimi eline alıp ters ters bakarken odanın içindeki eşyalarımı kucağına toplamaya başlamıştım. 

Dün gece odaya girdiğim gibi fırlattığım ayakkabılar, çanta, ceket ve elbise. Hatta küçük tokalar. Kucağındakileri yatağımın çaprazında kalan koltuğun üstüne koyarken sıradaki hamlesinin yorgan çekmek olduğunu bildiğimden yorganımı daha çok sahiplenircesine kendime doğru çekmiştim. Kafamıda yorganın içine gömerken o hala yorganı çekmeye çalışıyordu.

Huysuz bir şekilde mırıldanarak arkama döndüğümde pes etmeyeceğini anlamıştım. Dün gece ben geldiğimde film izlerken uyuya kaldığını görmüştüm ve ses çıkarmadan odama çıkmıştım. O yüzden dün geceden sonra neden bu halde olduğumu merak ediyor olmalıydı.

''Ya bıraksana kızım şu yorganı,'' diye söylendiğinde onun göremeyeceğini bildiğim halde huysuzca omuzlarımı silktim. Bu sabah bu yataktan çıkmak falan istemiyordum. Uzun bir süre kimseyle yüzleşmek istemiyordum. İpek'le bile! Hatta sadece bir şişe suyla aylarca bu yatakta yaşam savaşı bile vermeye razıydım.

''Of! Gider misin başımdan?'' diye sert bir sesle çıkıştığımda bu tavrımın onu daha da meraklandırdığını fark etmemle kendime kızmaya başlamıştım bile. Ne olurdu sanki hiçbir şey yokmuş, hiçbir şey olmuyormuş gibi davranabilseydim.

''Ne olduğunu anlatmadan gitmem! Yatmak sana ne gibi bir güç veriyor olabilir ki?'' dediğinde gerçekten ona şaşırmıştım. Yatmak herzaman güç verirdi. En önemlisi ben saran bir yorganım vardı ve sıcacıktı. Onun soğuk bakışlarından daha çok ısıtıyordu içimi. Tamam belki biraz abartmış olabilirim ama gerçekten ısınmama yardım ediyordu. Yani yorganların zaten ısınmak için kullanıldığını tabii ki biliyorum ama ısıtıyor yani! Saçmalama İlkim!

''Dinlenmek istiyorum. Hiçbir şey olmadı. Sadece yorucuydu ve çok yoruldum,'' diye hiç içinde bulunduğum ruh halinden beklenmeyecek bir şekilde uzun bir açıklama yapmış olmam beni de şaşırtmıştı ama hepsi sadece iki dakikalığına başımda ötmeyi kesmesi içindi!

''Bana yalan söyleme,'' diye meraklı bir şekilde çığlık attığında bir anlık boşlukla yorgan avuçlarımın içinden kayıp gitmişti ama inatla yüzümü ona dönmemiştim. Üstümden atlayarak yatağın boş tarafına yatarken yüzümü görmüş olmuştu. ''Ay kezbanım benim. Bu yüzünün hali ne annem senin? Sen dün gece makyajını temizlemeden mi yattın? Ne sanıyorsun ki? Sen uyku moduna geçince cildin makyajı kendi mi temizleyecek?'' dediğinde yüzümde bir gülümseme oluşmuştu. En azından yalnız olmamak bile güzeldi.

Etrafımda insanlar vardı ama yalnızdım. Bu daha kötüydü.

''Çok mu kötü?'' dedim kıkırdarken. O da bir an güldü ama sonradan duraksadı.

''Gözlerinin altı kızarmış,'' dedi tek kaşını kaldırırken. Bana yaklaştı ve elini yüzüme doğru uzatıp işaret parmağıyla gözümün altına dokundu. Hafiften sızlıyordu ama belli etmemek adına hiçbir tepki vermiyordum. ''Gözlerinin altı şişmiş,'' dediğinde gülümsemeye çalışmıştım ama bir türlü beceremiyordum. Bu halim onunda gözlerine bir hüzün bulutunun çökmesine sebep olmuştu.

''Saçmalama,'' dedim umursamaz görünmeye çalışarak.

''Asıl artık sen daha fazla saçmalama ve dün gece nelr olduğunu anlat,'' dediğinde yüzüm tekrar asılmıştı. Anlatırken tekrar düşünmem gerekecekti ve ben düşündükçe tekrar kötü hissedecektim. 

''Ya kötü bir şey olmadı diyorum,'' dediğimde sert bir şekilde bana bakmaya başlamıştı.

''O yüzden mi ağladın?'' dediğinde hiçbir şey demeden yataktan kalktım.

Kendimi onun bir şey demesine fırsat vermeden banyoya atarken kapımı kapatmış ve kitlemiştim. Gözlerimi aynadan ayırmadan iç çamaşırlarımı çıkarmaya başladığımda gerçekten gözlerimin şiştiğini fark ettim. Evet dün gece, Aralık soğuğunda üstümdekileri çıkarmış ve sadece iç çamaşırlarımla yatağa girmiştim. Bu kulağa çok saçma gelebilir ama bunu yapmıştım.

Küvetin içine yatıp suyun bedenimin üzerine doğru yükselmesini hissetmeye çalıştım. O geceden beri su bana sadece onu anımsatıyordu. Hem boğucu hem rahatlatıcı. Küvette kayarak kafamı suyun içine soktum ve bir süre nefesimi tutarak kendime gelmeye çalıştım. Saniyeler geçerken ciğerlerim yanıyormuş gibi hissediyordum ama gerçekten bir şeyler hissetmeye ihtiyacım vardı.

Gözlerimi sıkmaktan kaşlarımın olduğu taraf ağrımaya başlamıştı. Genzim hafifçe yanıyordu ama kafamı çıkardığım an yine o sıkıntılara gömülecektim. En azından bu dün geceyi unutturacak etkide bir sıkıntıydı. Küvetin yanlarına zorlukla tutunarak kendimi yukarıya çektiğimde kapının yumruklanmasını duymuştum. Zorlukla öksürdüğümde İpek'in sesi yine kulaklarımı doldurdu.

''İlkim aç şu kapıyı! İyi misin?'' diye bağırdığında sesindeki korkuyu fark etmiştim. Ağlamaklıydı.

''Ne oldu?'' dedim şaşkın bir şekilde kaşlarımı kaldırırken.

''Kaç saattir kapıyı tıktıklıyorum hayvan! Ses vermiyorsun bir şey demiyorsun! Zaten mal gibiydin içeriye girerken. Bir şey oldu sandım! İyi misin? Az önce öksürüyordun?'' dediğinde sesinde hala ağlamaklı bir tını vardı. En azından beni önemseyen, merak eden ve benim için endişelenen birilerinin olması gerçekten inanılmaz bir güven duygusu veriyordu.

''İyiyim. Banyo yapıyorum,'' dediğimde sesi bir süre kesilmişti.

''Emin misin?'' dediğinde buruk bir şekilde gülümsemeden edemedim.

''Değilim. Sanırım sörf yapıyorum. Eminim tabii ki. Banyoda banyo yapıyor olmam ilginç bir şey mi?'' dedim alaycı bir şekilde. Aslında ne demek istediğini anlamıştım ama hiç duygusallık çekecek havamda değildim.

Uyuşuk bir şekilde ayağa kalkıp krem rengi havlumu üstüme sararken hala yorgun hissediyor olmaktan nefret ediyordum. Kapıyı açar açmaz karşılaştığım endişeli yüz beni bir nebze güldürsede bu histen uzun bir süre kurtulabileceğimi düşünmüyordum.

''İyi misin? Eğer kötüysen bu gün için izin alalım. Sende yorma kendini,'' dediğinde gülerek başımı iki yana salladım. Düştüğüm zaman birinin beni kaldırmasını beklememe gerek yoktu. Ömrüm boyunca da izin alamayacağıma göre yola devam etmenin bir yolunu bulmalıydım.

 ''Eğer bir kere daha bu soruyu sorarsan iyi olmayacağım. Senin içinde iyi olmayacak,'' dedim ve üzerindekilere baktım. Yine şort giymişti. Üstünde fazla kalın görünmeyen bir kazak vardı ve saçlarını dalgalandırmıştı. ''Güzel olmuşsun,'' dediğimde gülerek yatağımın üzerine oturdu. Siyah bir dar paça ve tişört çıkardığımda kaşlarını çatarak hemen yerinden kalktı ve dibimde bitti. Elimdekileri sert bir şekilde çekerken beni arkasına almıştı.

''Bu işi bana bıraksan iyi olur. Bunalıma girmiş bir kızın zevkine asla güvenmeyeceksin. Her şeyin en karamsarını ve en kötüsünü isterler. Lütfen ruh halini dışarıya yansıtarak milletin zevkini öldürme. Hem bunalımdaysan bile haddini bil.Şimdi herzaman olduğundan daha havalı, güzel ve güçlü görünmelisin. Bozuntuya verme. O Batıkan denen herif seni görecek ve ne yapacak? Gidip Kuzey'e konum bildirimi yapacak. Kuzey enkazını görsün mü? Bunu mu istiyorsun?'' diye taramalıya bağlamış bir şekilde konuşmaya devam ederken gözlerimi devirmeden edememiştim. O ise hala dolabımda kendi zevkine uygun bir şeyler arıyordu.

Ama ne yazık ki haklı olduğu için karşı çıkamıyordum. Yaptığı şeyle övünmesini istemiyordum. İstediğini başarıyordu ve ben bunu görmesini istemiyordum. Onun karşısında her zaman güçlü ve yıkılmaz olmalıydım. İpek'in bana gösterdiği şorta baktığımda derin bir iç çektim. Ben hiç şort giymezdim ki kolay kolay. Anca evde, temizlik haftasında falan giyerdim. Ya da alış verişe çıktığımızda İpek'in zoruyla alırdım bazı şeyleri.

''Tamam az kenara çekil. Ben seçerim,'' dediğimde bana ukala bir bakış atmıştı. ''Söz veriyorum karamsar bir şey seçmemeye çalışacağım,'' dediğimde gülerek geriye çekilmişti. Eteklerimin olduğu tarafa gömüldüğümde istediğim şeyi ilk seferde bulmuştum.

Çiçek desenleri olan koyu renkli, yüksek bel, mini eteğimi yatağımın üzerine atarken İpek tek kaşını kaldırmış ve onaylarcasına bana bakarak kollarını önden bağlayarak duvara yaslanmıştı. Uzun kollu penyemi de eteğin yanına atarken bende İpek gibi gülmeye başlamıştım.

İpek beni onaylarcasına odadan çıkar çıkmaz siyah iç çamaşırlarımı giydim ve hemen eteğimi geçirdim. Bu etekle dışarıda götümün donacağını biliyordum ama bu gün gerçekten güzel olmak istiyordum. Hem montumu giyersem o kadar üşümezdim. Penyemi eteğimin içine sokarken bu etekle nasıl idare edeceğimi düşünüyordum. Saçlarımı kurutup hafifçe dalgalandırdıktan sonra eyeliner, göz kalemi ve maskara çekmiştim. Seçtiğim çantayla aynı renk ayakkabılarımı ayağıma geçirip aşağıya inmeye başladığımda İpek beni merdivenlerin başında bekliyordu.

''Kahvaltıya vaktimiz olmadığından ekmek arası bir şeyler hazırladım,'' dedi ve streçe sardığı ekmeği elime tutuşturdu. Kapıya doğru yürürken bir yandan da kendi ekmeğini yemekle meşguldü. Hemen montumu giyip peşinden ilerlemeye başladığımda sürücü koltuğna geçmesiyle rahatlamıştım. Şimdi bu haldeyken trafik çekemezdim.

İpek herzaman olduğu gibi gösteriş meraklısı bir şekilde hastanenin bahçesine hızla girmişti. Arabaların park edildiği yere geldiğinde tam boş bir yer görmüştük ki o oraya park etmek yerine hızla sürmeye devam etmişti. Başka bir arabanın girmek için hazırlandığı bir yere bilerek girdiğini fark ettiğim için şarkıya eşlik etmeyi bıraktım ve anlayamayan gözlerle ona baktım ama onun tek yaptığı gıcık bir şekilde sırıtmaktı.

İpek yüzündeki sırıtmayı silmeden havalı bir şekilde, aynı dizilerde olduğu gibi önce tek bacağını dışarıya atarak arabadan inmişti. Diğer araba kesinlikle çok fazla gösterişliydi. Ve arabadan inen kişi... tatatam! Batıkan Bey! Ne bekliyordum ki zaten? İpek durduk yere kimseye gıcıklık yapmaz. Ve Kuzey!

NE?

NE?

Hayır!

Arabadan inen Kuzey'i görmemle yutkunmadan edememiştim. En azından tekrar karşıma çıkması için birkaç günün geçmesi iyi olurdu! Onlar gidene kadar arabadan çıkmamayı düşünsem de Kuzey'in arabanın içine, yani bana kayan bakışlarıyla birlikte omuzlarıma kocaman bir yük binmişti! İpek'in ki gibi olmasına özen gösterdiğim bir şekilde arabadan inerken gayet başarılı olduğumu hissetmiştim. Eteğimle neredeyse aynı boyda olan montumu düzeltirken kapıyı sert sayılabilecek bir şekilde kapamıştım.

''Önce kimin gördüğü umrumda bile değil. Yer kapanındır,'' diyen İpek'e gözlerimi devirmeden edememiştim. Sırf Kuzey'e bakmamak için ona dikkat kesilmiştim.

''Ya sen ne kadar cadı bir şeysin kızım? Bilerek yaptın, değil mi?'' diyen Batıkan Bey'in yüzünde ki ifadeye normal bir andayken gülebilirdim ama Kuzey'in bakışları altındayken asla! Asla!

''Sensin be cadı!'' diye bağıran İpek'e şaşkınlıkla baktım.

''İpek artık gidebilir miyiz?'' diye sert bir şekilde konuştuğumda İpek bana baktı.

''Gidebiliriz,'' dedi ve ayağını sert bir şekilde yere vurarak yanıma geldi.

Onun karşısında artık ezik gibi durmak istemiyordum. Oldukça güçlü bir şekilde ayağımı yere vurarak yürümeye başladığımda bu halimden bende güç alıyordum. Bunu farkındaydım. Bu tür eteklerin yürürken arkasının kalktığını da farkındaydım ama nedense umrumda bile değildi. İpek gülerek koluma girerken bende gülüyordum.

Gözlerimi çalan alarmla açtığımda boynumun acıdığını hissetmiştim. Hızla odadan çıkıp koridorda koşmaya başlarken sadece bir saatlik uykunun bile iyi geldiğini hissetmiştim. Günün bitmesine üç saat falan vardı ve ben bütün gün Kuzey'i ya görürsem diye hastanede kaçıp durmuştum. Ve İpek'in en son dediğine göre hastaneden ayrılmamıştı.

Hastanenin acil giriş bölümüne girdiğimde akşamın soğuk esintisi tenimi ürpertmişti. Hava çoktan kararmaya başlamıştı bile. Bir süre sonra gelen ambulans sesleriyle gözlerimi ovuşturmuştum. Yanıma dizilen doktorları ise göz ucuyla görmüştüm. Sedyede indirdikleri hasta içimin acımasına sebep olmuştu çünkü kocaman bir karnı vardı ve bolca kanaması... büyük ihtimalle düşük yapmak üzereydi.

Sağlık görevlilerinden biri kadının bilgilerini anlatırken sedyenin yanında koşar adım ilerlemeye devam ediyordum. Ne de olsa bu kadının ameliyatına girecek olan doktor ben değildim sanırım. Tam kadını kapının önünde bırakacakken kadın doğum uzmanının koridorda koşarak ameliyathaneye geldiğini gördüm.

''İlkim ne duruyorsun? Çabuk içeriye gir,'' dediğinde şaşkınlıkla ona baktım.

''İyi de ben yapmam,'' dediğimde sinirle güldü.

''Doktorlukta yapamam diye bir şey yok! Çabuk!'' diye bağırdığında beni de ittirerek içeriye sokmuştu.

Kadının yanına yaklaştığımda hala bilincinin açık olduğunu anlamamla donup kalmıştım. Büyük ihtimalle canı çok yanıyordu. Kadının acı dolu çığlığıyla terden sırılsıkla olmuş yüzüne baktım.

''Bebek geliyor,'' dedi kadın doğum uzmanı.

''İyi de kadın bu haldeyken normal doğum yapamaz,'' diye çıkıştığımda sert bir şekilde bana baktı. Kadın bu kadar acı çekerken doğumu başlatmamız çok saçma olurdu. ''Sezeryan yapalım. Yoksa kadın masadan kalkamayacak,'' dedim dişlerimin arasından.

''Bebek geliyor. Doğum başladı,'' dedi doktor kadına. ''Siz ne düşünüyorsunuz? Sezeryan şu anda bebek açısından çok risk içeriyor?'' dedi doktor kadına.

''Bebeğime bir şey olmasın,'' dedi kadın çığlığ eşliğinde.

''İlkim doğumu başlat,'' dedi tekrar bana bakarken.

''Ben yapamam!'' diye bağırdım sert bir şekilde. Elimde küçücük bir şey tutamazdım. Kanlı canlı bir bebek tutamazdım. Bu benim alanım bile değildi! Ben...

''Daha fazla risk yaratmadan başlat doğumu,'' dediğinde gözlerim dolu bir şekilde titreyen ellerimle eğildim. Geçen her saniyenin kadına ne kadar düşman olduğunu farkındaydım.

Ben bebeği doğurtmaya çalışırken uzman doktor kadının kanamasını bastırmaya çalışıyordu. Kadın acı içinde çığlık atarken hala ıkınmaya çalışıyordu ama aslında her şeyin sonu o kadar belliydi ki. O da farkındaydı. Bebeği için yapıyordu...

Bebeği titreyen ellerime aldığımda onun kanlı yüzüne baktım. Ağlamasına... Kadının gülen gözleri... Ve solmaya başlayan yüzü. Donuklaşan bakışları.

Bebeği hemşirenin kucağına tutuşturdum ve kadının baş ucuna koştum.

''Nabız zayıflıyor,'' dedi hemşirelerden biri.

Hızlı bir şekilde kalp masajı yapmaya başladığımda hepsinin şaşkınca bana baktığını farkındaydım. O kadınınn doğumu başladığı an herkes aslında bunun olacağını fark ettiği için en azından bebeği kurtarmaya çalışmıştı. Hepsi çoktan ameliyatın bittiğini farkındaydı. Sadece benim için devam ediyordu. Sezeryan olsaydı belki bebek ölürdü ama kadın yaşardı!

''Çıkartın onu,'' diye bağırdı uzman doktor. ''Çabuk çıkartın,'' diye tekrar bağırmasıyla hemşirelerden biri beni belimden tutarak çekmeye başlamıştı. Kapıdan iterek çıkartmaya çalıştığında son kez arkama baktığımda bu sefer benim yerime kadın doğum uzmanının geçtiğini görmüştüm. Hemşirenin tekrar sert bir şekilde beni dışarıya itmesiyle kapıdan tamamen çıkmıştım.

Tekrar içeriye girmeye çalıştığımda tekrar itmişti. Bu sefer ben onu ittim ama tabii ki pes etmemişti. Beni tekrar ittirdiğinde giremeyeceğimi anlayarak duvara yaslanmıştım. Kendimi kayarak yere bıraktığımda dizlerimi kendime çektim ve kafamı dizlerime gömdüm. Kollarımı dizlerimin etrafına sararken içimde bir ürpertinin geçtiğini hissedebiliyordum. Kadının gözlerinde ki o mutluluğu ve donukluğu asla unutamamaktan çok korkuyordum!

Yanıma birinin daha oturduğunu anlamıştım. Kafamı kaldırmadım. Büyük ihtimalle İpek ya da hemşire falandı. Ama burnuma gelen koku başımı kaldırmam konusunda beni tetikliyordu. Başımı uyuşuk bir şekilde kaldırdığımda Kuzey'le gözlerimiz tekrar birleşmişti. Bu saate kadar hastanede ne işi olduğunu bilmiyordum ama buradaydı işte.

''Ne oldu?'' dedi soğuk kanlı bir şekilde. Normalda insanlar bölyle bir durumda ''İyi misin?'' diye sorarken o ne olduğunu soruyordu. En azından nasıl olduğumu görünüşten fark edebiliyordu.

''Kadını öldürdüm. Benim hatam,'' dedim ve tekrar burnumu çekerek hıçkırıklarıma geri döndüm.

''Sen doktorsun. Yaşatırsın,'' dediğinde buruk bir şekilde güldüm ve başımı iki yana salladım.

''Ben öldürdüm ama! Kadını öldürdüm! Daha bebeğini kucağına alamadan benim yüzümden öldü. Bebek şu anda annesiz! Bir annesi yok! Benim yüzümden!'' diye sert bir şekilde çıkıştığımda onun omzuna yumruk attığımı bile fark etmemiştim. ''Ve senin yüzünden! Senin yüzünden! Belki kafam daha dingin bir şekilde girseydim ne yapılması gerektiğini kestirebilirdim,'' diye bağırdığımda benim göğüsüne indirdiğim yumrukları durdurmak açısından kolları belime dolanmıştı.

''Evet benim yüzümden. Kendini suçlama beni suçla,'' diye fısıldadığında daha sert vurmaya başlamıştım. Kolları belime sımsıkı sarılırken benimde kollarım boynunu sarmaya başlamıştı. Başımı boynunun girintisine gömerken kokusunun içimi sızlatmasına izin veriyordum. Tek eli belimi okşarken diğer eli usulca iki kürek kemiğimin arasını ve ensemi okşuyordu.

''Benim yüzümden,'' diye son kez fısıldadığımda beni daha çok kendine bastırmıştı. Yavaşça kafamı kaldırıp çenemden tuttu ve yüzünü yüzüme yaklaştırdı.

''Sen en çürük kalbi bile huzura erdiren minik bir kadınsın. Sevmeyi bilmeyen birine bile sevilmeyi hissettirebilecek kadar güçlü bir kalbin var. Yaptıklarından sakın pişmanlık duyma. Sen bu dünyada belirli olan hiçbir şeyi değiştiremezsin. Herkes neyi yaşaması gerekiyorsa onu yaşar. Bu senin elinde değil. Bazı insanlar gözlerini hayata açarken aslında en büyük sınavlarını verirler... Bunu sen belirleyemezsin,'' diye fısıldadığında gözleri burnuma kaymıştı. Neredeyse kıpkırmızı olduğuna emindim. Buruk bir şekilde üglüp burnuma bir öpücük kondurduğunda şaşkınlıkla ona bakıyordum. Dudakları dudaklarımın üstüne yerleşirken nefesim çoktan yarıda kalmıştı.

Ben bir kez daha onun dudaklarında teselli bulurken onun yumuşak dudakları ve ılık nefesi üst dudağımı tekrar okşamaya başlamıştı. Acımı bu şekilde söndürmesini istemiyordum ama bu kesinlikle her türlü kalp kırgınlığının ilacıydı. Beni kısa bir süreliğine de olsa alıp başka bir diyara götürüyor ve her şeyden uzaklaştırıyordu.

Alnımı önce çenesine yasladım ve sonra kafam onun omzuna düştü tekrar. Derin derin nefesler alırken karşımdakinin dün gece ki Kuzey olmadığını farkındaydım. Bu dengesiz tavırlarana alışabileceğimi sanmıyordum ama şu anki hali ödül gibi bir şeydi. Yine aklımı dış dünyadan uzaklaştırara kendi üzerine çekmişti. Ben tekrar onun kokusunu içime çekmeye başladığımda duyduğum sesle başımı kaldırdım. İpek dizlerinin üstünde yanıma çökerken yüzümünü ellerinin arasına almıştı.

''İlkim, iyi misin güzelim?'' diye fısıldadı şefkatli bir şekilde. Hiçbir şey demeden bu sefer başımı onun omzuna gömdüğümde o da başını benim başımın üstüne yaslamış ve sırtımı okşamaya başlamıştı. Kuzey'in kalktığını hissetmemle başımı kaldırmadan gözlerimi hafifçe aralamıştım. Bizi ayakta izleyen Batıkan Bey'in yanında durmuş ve bana bakmaya başlamıştı ama benim tek yaptığım burnumu çekerek ağlamaya devam etmek olmuştu.

İpeğ'in omuzlarının titremesiyle onunda benim kadar belli etmese de ağladığını fark etmiştim. Büyük ihtimalle ne olduğunu bildiği için yanıma gelmişti. Ama bilmese de o sırf benim ağladığım için ağlayabilecek kadar mükemmel bir arkadaştı. Sebebini bilmese de sırf ben ağladığım için ağlayabilirdi.

BölümSonu

Güzel bir bölüm olması için çok uğraştım arkadaşlar. Pazartesi yine sınavlarım girmeye başlayacak SD:Df Of böyle duyuru yapınca da kendimi fazla süt gibi hissediyorum ama en azından bu dönem en kötüsünden teşekkür almam lazım S:DS:Df En kötüsünden! Benim için dua etmeyenleri dışlamayı düşünüyorum S:DS:df Sırf beni bir hafta beklemeniz gerekebilir diye size söz verdiğim bölümü biraz geciksemde paylaştım ama yeminle yeni bitirdim xx

Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi yazmanızı istiyorum. İki cümlede olsa yorum yaparsanız çok sevinirim :D Gelecek bölüm hakkında tahminde yürütebilirsiniz. Ama bu bölüm hem güçlü bir İpek ve İlkim gördünüz hemde çok duygusal, içleri dışları bir, bir yabancı için ağlayan bir İlkim ve İpek gördünüz. Bence bu erkekleri de şaşkınca çevirdi :D Her neyse. Hepinizi öpüyorum. Lütfen bu bölüme çok yorum gelsin de sınav haftasından sonra yorumları okuyulp pralimi düzelteyim ve güzel bir bölüm yazayım.

Bir dahaki bölümün bir şarkısı olacak -BENCE Ç O K GÜZEL!!!- Ve şarkıyı İlkim söyleyecek :D :D :D

Bu bölüm ağlyn bynnn .s.s

Continue Reading

You'll Also Like

SOLUK BOŞLUĞU By evin

Mystery / Thriller

749 52 6
"Her nefes için olmasa da her gün için bir beden ruhundan ayrılacak... Sen Leyla Alev Alkan, bize o videoyu vermediğin sürece, hayatından hergün bir...
182K 16.2K 34
Alışılmadık bir aile kurgusudur💥 Bol kahkaha garantilidir💃🏻 Kitaptan küçük bir alıntı⤵️ 🪷 Gözlerime bakmaya devam ederken sordu. "Sen benim kim o...
TAKINTI By ❦

Teen Fiction

2.4M 44.6K 44
Efsan zorla evlendirilmekten kurtulmak için Mardin'den İstanbul'a kaçar. Ama yağmurdan kaçarken doluya yakalanacağını nerden bilebilirdi. İstanbul'u...
88.5K 10.1K 55
Güzel Günler Kulübü isimli kitabın devamı niteliğindedir. Bağımsız olarak da okunabilir ama önce diğer hikayeyi okumakta fayda var tabii.