ESİR

By sevmekbuyuksuc

5.8M 197K 134K

"Canını yakmak istemiyorum ama beni zorluyorsun." Yanaklarımdan bir yaş süzüldü. "Senden nefret ediyorum."... More

1.BÖLÜM
2.BÖLÜM
3.BÖLÜM
4.BÖLÜM
5.BÖLÜM
Karakterler
6.BÖLÜM
7. BÖLÜM
8.BÖLÜM
9.BÖLÜM
10.BÖLÜM
11. BÖLÜM
12.BÖLÜM
13.BÖLÜM
14.BÖLÜM
15.BÖLÜM
16.Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
21.BÖLÜM
22.BÖLÜM
23.BÖLÜM
24.BÖLÜM
25.BÖLÜM
26.BÖLÜM
27.BÖLÜM
28.BÖLÜM
29.BÖLÜM
30.BÖLÜM
31.BÖLÜM
32.BÖLÜM
HAYATLA ANKET
33.BÖLÜM
34.BÖLÜM
35.BÖLÜM
36.BÖLÜM
37.BÖLÜM
39.BÖLÜM
40.BÖLÜM
41.BÖLÜM
42.BÖLÜM
43.BÖLÜM
44.BÖLÜM
45.BÖLÜM
46.BÖLÜM
47.BÖLÜM
48.BÖLÜM
49.BÖLÜM
50.BÖLÜM
51.BÖLÜM
52.BÖLÜM
53.BÖLÜM
54.BÖLÜM
55.BÖLÜM
56.BÖLÜM
Final
Final~2
Final~3
Veda
Özel Bölüm♥︎

38.BÖLÜM

81.1K 2.9K 1.6K
By sevmekbuyuksuc

Media;Liam Payne & Rita Ora -For you

Şarkıyı söylediğim yerden açıp dinlemenizi istiyorum,cidden bu bölüme uyuyor.

İyi okumalar tatlılarım...

Ateş bu sözlerden sonra bile hiçbir şey hissetmemiş, karşısında ki kızın suçlamalarını umursamıyordu. Kızın söylediklerini dinleyen kalabalık kan donduran bu sözlerden sonra bile kızı susturmaya çalıştılar. Kızın ayaklarının dibinde bağırışına göz ucuyla bakmaksızın hemen ardında ki adama baktı. Soğuk ve sert sesi ortamda ki gerginliği acıyı yıkıp geçecek kadar ifadesizdi.

"Başınız sağ olsun."

Üç kelime, arkasını dönüp yürümeye başladı. Kız gittiğini gördüğün de çığlık atarak ondan nefret ettiğini bunları ödeyeceğini çığlıklarına ekliyordu. Lakin bunları yapmayacağını oradaki herkes ve kendisi de biliyordu. Kız yıkılmış bir halde arkasında gömülen ablasının yanına ilerledim. Kollarından tutan her kimse itti, onlardan da nefret ettiğini söyledi, içinde ki acı geçmiyordu. Geçmeyecekti hiçbir zaman. Hafif tümsek olan mezara kollarını sardı genç kız, içinden binlerce dua geçti.

Allah'ım ne olur bu bir kabus olsun, onu benden alma Yarabbim.

Duaları boşunaydı, ablası sonsuzluğa gitmişti. Hemde bir hiç uğruna, az önce üzülmediği her halinden belli olan adama değmemişti bu ölümü. Aslında kimse uğruna ölmeyi hakketmez, peki sen niye öldün ablam. Onu gördüğü son an aklına yeniden doluşurken daha mezarlığın içinde yürüyen adamın duyacağı şekilde çığlık attı, ardından buna daha fazla dayanamayan bedeni kendisini bıraktı. Acıya kim dayanır ki, canının acısına değil de cananın acısı daha kötü değil mi? Bunu yaşıyordu genç kız ve hayatından hiç silinmeyecekti bu acı.

Ateş mezarlıkların arasında ilerlerken gözleri donuktu, anlamıyordu neden bu kalbi hiçbir şeye üzülmüyordu, yutkundu. Hepsi o lanet yaşlı adam yüzündendi, büyük Derin Yakar. Yumruklarını sıktı, hissetmeyen kalbine söz geçiremiyordu. İstiyordu o an her şeyden çok hissetmek istiyordu ve istediğini kader o an gerçekleştirdi.

Şarkıyı burada açın...

Hafif yağmurun etkisi hala yerindeydi, önüne döndüğünde birini gördü. Aslında iki kişilerdi ama o an sadece bir kişiyi gördü. Siyahların adamıydı Ateş Yakar ama karşısında ki siyahlara bürünen kız ondan daha çok karanlığa yakışmıştı. Gözleri önündeki kızı inceledi, bunu istemeyen vücut hücrelerini ise görmezden geldi. Kız siyahın içinde ki kıyafetlerle hiçbir şeyden habersiz içinde acıyı her buraya geldiğinde yaşıyordu. Buraya gelmese bile o acıyı yaşıyordu. Ardında ki adam başına bir öpücük bırakıp telefonunu unuttuğunu, alıp geleceğini söyledi.

Kız tamam anlamında baş hareketi yaptı, önünde hala farketmediği adam ise nedenini bilmediği şekilde saçlarına bırakılan öpücüğü düşünüyordu, onu öpmesi neden hiç hoşuna gitmemişti peki? İçinin kasvetle dolduğunu ve ne yaparsa yapsın duygularını açığa çıkarmayan kalbi atmaya başladı, kız Ateşe baksa yüzünde ki şoku hemen anlayacaktı ama ne kız bunu farketti ne de Ateş bu kalp atışını yorumladı. Çünkü kız bunu görecek kadar kendinde değildi.

Başında siyah uzun bir şal, saçlarını tamamen kapatmamış altından gecenin rengine yakışır bir siyahlığa sahipti ve görünüyordu. Ateş durduğunu anlamamış orada kıza bakmaya devam ediyordu, kızın üstünde ayak bileklerine kadar inen bir elbise vardı, yaşının küçük olduğu belliydi. On yedi on sekiz diye düşündü, Ateş. Belinden sıkıp aşağı doğru açılıyordu elbisesi. Ateş kal gelmiş gibi ne yürüyor, ne de bakışlarını bu küçük kızdan çekebiliyordu, kız çok güzeldi. Sadece bu değil bu kız onun kalbini neden bu kadar hızlı atmasına neden olmuştu?

Kız dalgın dalgın yürüyor, gözlerinde boncuk gibi yaşlar iniyordu. Silmiyor, hiçbir şeyi görmeyerek yürümeye devam ediyordu. Ateşin tam yanına geldiğinde gözleri önünde ki adamın yüzüne çıktı, gözlükleri zifirilerini kapatmıştı. Kısa bir an yüzüne bakıp içinde ki garip durumu düşünmemiş bile yanından geçmişti. Ateş yanından geçen kızın yaydığı kokuyu almıştı, iliklerine kadar kokuya sarılmıştı. Frezya kokusu, tıpkı yaşamayan kalbinde ki topraklara açan çiçek gibi. Frezya çiçeği zaten sıcaklığı sevmezdi, kalbine hemen kurulmuştu. Çekeceği acıdan habersizdi, çünkü Ateş o çiçeği koparmak, sökmek için her şeyi yapacaktı.

Yine de umut edecekti frezya, zaten kendisi de bunu ifade ediyordu umudu.

Ateş orada ne kadar kaldı bilmiyordu ama kızın başından öpen gencin geldiğini gördüğünde içinde bir öfke kendini gösterdi. Hızlıca yürüyüp gencin omzuna çarpıp geçti. O kadar sert çarpmıştı ki genç düşmemek için kendini son anda tutmuştu, normalde bir şey derdi ama onu bekleyen kızı düşününce umursamayıp yanından geçip gitti. Ateşin istemediği ise buydu, karşılık verseydi ağzını burnunu kırmak istiyordu. Parmak boğumları bembeyaz kesilene kadar sıktı. Daha sonra başını iki yana doğru salladı. Bir kızı bu kadar düşünecek biri değildi o, bunu kendisine hatırlatıp durdu mezarlıktan çıkana kadar. O öyle düşünüyordu da peki ya kalbi?

Kız içinde bulunduğu durumdan kurtulmak adına buraya gelmişti ama kim bilebilirdi ki burada onun hayatını her şeyini değiştireceğini? Kız bunları bilmeden yürümeye devam etti, kalbi zaten kırıktı, birde başına ihanet olayı gelmiş onu içinden çıkılmaz bir acıya sürüklemişti. Adımları kulağına dolan çığlıkla bir an duraksasa bile seslice yutkunmuş burada bu durumun normal olduğunu kendine anlatmaya çalıştı ama kalbi inkar ediyor hiçbir acının normal olmadığını bağırıyordu. Ardında yürüyen kuzeni onun durduğunu ve çığlıktan kaynaklandığını anlamış elini omzuna koyarak yürümesini istemişti. Kız adımlarını devam ettirmiş önüne çıkan kendisine normalde olsa nasıl bu kadar tuhaf bakacağını düşünebilirdi ama şimdi adamın yanından geçerek bunu görmemişti bile.

Ayakları olması gereken yere geldiğinde duraksadı, içinde ki acı hala dün gibi tazeydi. Yine de gözünde ki yaşa rağmen sıcacık gülümsedi. Olduğu durum onu hiç etkilemiyormuş gibi yapıyordu, annesi görse üzülürdü nede olsa. Mezar başına yaklaşıp soğuk mermere dudaklarını bastırdı.

"Annem nasılsın?"

Tamamen mermer olan mezarın üstüne oturdu, eliyle geçen hafta getirdiği çiçeklerin kurumuş yaprakları okşadı. Toprağı yağmurun etkisiyle yumuşamıştı, oda farkındaydı bugün hiç kimse iyi değildi. Gökyüzü bile bütün insanlığa uymuş ağlıyordu. Elini kalbinin üstüne koydu, sol gözünden bir yaş yağmurun suyuna karıştı.

"Sen gittiğinden beri canım hiç bu kadar yanmadı anne, ben buna hazır değildim. Anne biliyorum sen üzüleceksin ama söz veriyorum Aryan elinden geldiğince güçlü olacak. Karşıma çıkan her engeli aşacağım anne. Anne bak ellerime Cengiz yüzünden hepsi yara oldu. Tamam benim de suçum olabilir ama ne biliyim ben bandajı elime sarmayı. İnsan bir söyler dimi ama anne."

"Hemen de şikayet et, mızmız seni!"

Başını kaldırıp Cengize baktı, onu buraya getirmekle ne iyisini yapmıştı çünkü gülüyordu, annesinin sayesinde.

"Aşk olsun aşkım ben hiç öyle bir şey yapar mıyım? Hem yalan mı insan söyler ya! Ellerim acıyor benim."

Yalan söylediğini Cengiz anlasa bile gülmüştü, buranın ona iyi geleceğini biliyordu. Mezarda ki halası onun da annesi gibiydi ve ölmüş olsa bile bütün ailesine güç vermeye devam ediyordu. En çok ta karşısında bir haftadır harap olan Arya. Arya ile Cengiz mezarın başında birbirine laf atıp duruyor, matem dolu olan mezarı az da olsa gülüşleriyle renklendiriyorlardı. Arya Mert tarafından ihanete uğramış bir haftadır odasından tüm ısrarlara rağmen çıkmıyordu. Azra onu bir haftadır el üstünde tutuyor, evlerinde kalıyordu. Akşam ona sarılıp uyuyor olsa bile Arya uyuduğunu anlıyor düşünüp düşünüp ağlıyordu.

Ateş holdinge girdiği zaman etrafına kısa bir bakış atıp, kardeşini bulmaya çalıştı. Elindeki telefonu düşürmeyen Duman ne olmuşsa telefonlara cevap vermiyordu. Oturduğu koltukta geriye yaslandı, aklında kardeşi yerleşti. Hiçbir zaman telefonlarına yanıt vermemezlik yapmazdı. İçini bir endişe falan sarmadı, sadece tek bir aramayla nerede olduğunu anında öğrendi. İçinden kardeşine saydırdı, elinde kalacaktı haberi yoktu salağın. Telefonunu kaybetmişti birinin evinde. Aklında ki kardeş sorunu çözüldüğü zaman işine başladı. İşine odaklanmış dosyada ki maddeleri inceliyordu.

Kapı süratle açılıp duvara çarptı. Ateş tek kaşını kaldırarak bunu kimin yaptığına bakındı. Karşısında gördüğü kişiyle düz bir ifadeye büründü. Demek sonunda öğrenmişti. Lanet olası insanlar o bıraksa bile onlar Ateşe gel beni öldür diye bağırıyorlardı. Ateş oturduğu koltukta yayıldı, içeriye giren adamın arkasında ona engel olmak isteyen sekretere Ateş çıkması anlamında işaret yaptı. Kız odada ikisini yalnız bıraktığında adam siniri tepesine çıkmış bir şekilde Ateşin önünde ki masaya avuç içleriyle sertçe vurdu. Ateş kendisine hakim olmak istercesine yukarıya doğru baktı.

"Lanet olası herif hayatımı yıkmak adına yemin mi ettin?"

Ateş her ne kadar sinirli olsa bile düz bir ifadeyle adama baktı, bunların Ateşle derdi neydi? Suçu olmadığını herkes biliyordu, Ateşin yüzünde soğuk ölü bir gülümseme yerleşti.

"Burada suçlu birini göremiyorum ben!"

Adam Ateşin kibirli bakışları altında yanına doğru masanın çevresinde dolanarak yanına gitti. Ellerini yakasını tutmak için uzattığında kendisini duvara çarparken bulmuştu. Ateş daha fazla sakin maskesinin altında kalmayı uygun görmemiş adamı yanında bulunan duvara fırlattı. Öfkesinin kol gezdiği zifiri karanlıkları adama yönelmişti.

"Suçlunun ben olmadığını bildiğiniz halde sırf kendinizi teskin etmek için beni böyle saçmalıklarla uğraştırmayın. Şimdi beni daha fazla deli etmeden önce burdan siktir git Sancak!"

Sancak her ne kadar sinirli olsa da karşısında ki Ateşten deli gibi korkuyordu. Yapacağı tek şey buydu, suçu birine atmasa nasıl yaşamaya devam edecekti. İntikam istiyordu, canına karşı can! Odadan çıktığı zaman Ateşe içinde yemin etti, bundan sonra karşılaşacağı en büyük düşmanı o olacaktı. Onu bu hale getirmenin cezasını çekecekti.

Ateş koltuğa sözlerinin ardından oturmuş sinirlerini yatıştırmak için duraksadı. Odasında yankılanan ayak sesleriyle Sancağın gittiğini anladı. Anlamıyordu bu insanlar kendisinden uzak durmak yerine birde düşman olmaya mı çalışıyorlardı? Ateş soğuk ama kasılan çenesiyle sırıttı. Dostu iyilik görmemiş bir adamın düşmanın başına neler getirirdi? Ateş düşüncelerine giren kahve badem gözleri gözünün önünde bir süre tutup hemen sonra düşünceleriyle birlikte onu gömmüştü. Kızı unutmuştu, sonuçta bir sene geçmişti değil mi? Hiçbir şey bilmiyordu kızın hakkında. Çünkü bilseydi kendisine engel olamazdı. Hani unutmuştun diye fısıldayan iç sesine sinirle dişlerini sıktı. Vücudu bir yıldır kızın etkisiyle kendisine işkence ediyordu ama olmayacaktı o kızı hem nerden görecekti ki bundan sonra.

Bakışlarını gri renginde ki duvara dikti. Bu dediğine kendisi de inanmamıştı. Çünkü sadece isteseydi kızı anında bulabilirdi ama kim başına ve kalbine bela ister ki? Özellikle kalbi yerinden sökülmüş olan Ateş Yakar. Belki o gün o duayı etmeseydim böyle saçma işlerle uğraşmazdım diye bininci kez kendisine karşı savaş açtı.

İşleri umursamadan odadan fırlayıp çıktı, daha fazla düşünürse beynini ya da kalbini kendi elleriyle parçalayabilirdi. Etrafında ona alttan alttan bakan çalışanlarına bir şey dememek için hızlıca asansöre binip eksi bire bastı. Zamanın geçmediğini hissediyor içinde ki siniri daha çok alevleniyordu. Sanki yetişmesi gereken bir yer varmış gibi acele ediyordu. Sonunda asansör durduğunda son model siyah arabasına bindi durmadan. Çığlık atarak hareket eden arabayı içinde bulunduğu şehire rağmen hızla kullanıyordu. O gün bütün şehir ona eşlik ediyormuş gibi trafiği bırak birkaç araba dışında yol boş bile sayılırdı. Uzun zaman önce ördüğü ağları koparan Ateşe inat yine örmüştü kader ağlarını.

Neden geldiğini bile bilmediği sahilin kenarında arabayı durdurup çevresine bir an bile bakmadan arabasının hemen önünde duran banka oturdu. Sıcak bir ilkbahar günüydü, bu yüzden insanlar evlerinde oturmak yerine dışarıya akın etmişti. Ateş gözlerini sonsuz bir maviliğe sahip olan denize dikti. Sıktığı elleri ve dişi hala çözülmemiş ama çözülmek için zaman kolluyordu. Aldığı nefes kalbinin normal olmayan atışlarını bir nebze olsun dindirirken kalbine lanet etmeyi de ihmal etmedi. Kızı gördüğü günden beri ona engel olamıyordu. Öyle ki her gece sadece tatmin olmadığı ilişkilere girmeyi bile o günden beri bırakmıştı. Kendisine inanamıyordu ama frezya kokulu kadına ihanet ettiğini bağıran kalbi yüzünden neredeyse bir yıldır tek bir kadına dahi yaklaşmamıştı.

Adını bile bilmediği bir kıza kendisini ait saymış başka tene dokunmayı yasaklamıştı bir nevi. Denemişti ama kalbi inatla buna izin vermemişti. Yanında duyduğu kedi mırıltısıyla hiç olmayacak bir şey yapmış bakışlarını yanında bulunan yeşil parka yöneltmişti. Gördüğü yeşilliğin içinde bir kız elini kedi yavrusu olduğu her halinden belli olan kediye gelmesi için uzatıyordu. Kedi inatla gitmiyor, kızın daha çok çaba sarf etmesine neden oluyordu. Bakışları küçük elin sahibine çıkardığı zaman az önce sakinleştirmeye çalıştığı kalbi mümkün olsa yerinden çıkmak için çabalıyordu.

Bu o kızdı, frezya kokulu kız.

Bakışları gördüklerine inanmıyor başını bir an olsun çekmiyordu. O zaman beynine zehir gibi işlenen sözler indi. Bu tesadüf olmaktan uzaktı, bu kız ikinci kez karşına çıkıyordu. Kararını kıza bakarken verdi.

Ne olursa olsun bu kız artık ona aitti, frezya kokulu kadın onundu.

(O kadar uğraştım bir zahmet yani artık karar versin. Ahh Ateş ömrümü yedin tatlım ya.)

Bir gün içinde kızın kim olduğunu öğrenmişti. Aslında o kadar uzun sürmezdi hatta dosyası masasının üstünde saatlerce durmuştu ama hayatında her şeyi soğuk kanlı bir şekilde yapan Ateş binlerce kez düşünmüş ardından kendisinde ki bu ikilemi hiç sevmemiş ve dosyayı sonunda açmıştı. İlk sayfa da kızın kocaman gülümsediği bir fotoğraf vardı, yarım saatten sonra sonunda bakışlarını çekmiş ve asıl merak ettiği ikinci sayfayı açmıştı. İsmi neydi frezya kokulu kızın? Bakışları ve parmağı ismini buldu.

Arya Yankı

On sekiz yaşında, sınava girdi ve Boğaziçi kazandı. Annesi küçükken onu terk etmiş. Babası ise ünlü bir iş adamı olmasına rağmen kızıyla sürekli ilgilenen ve hayatına kimseyi almayan biri.

Babasıyla bir fotoğrafına baktı,ardından amcası ile çekilen bir fotoğraf gelmişti. En son ise mavi gözlü birinin fotoğrafı vardı, Aryanın omzuna kolunu sarmış ve oldukça mutlu olan biri. Ateş Cengizi hemen tanımıştı, sevgilisi diye düşünen tarafını umursamadı. Hiçbir şey ona bundan sonra engel olamazdı.

Arya hanımın amcası Haluk Yankı beraber yaşıyorlar. Amcasının oğlu olan Cengiz Yankı ile süt kardeş oldukları öğrenildi. Çocuklukları beraber geçmiş birbirlerine çok bağlılar. Arya hanımın en yakın arkadaşı Azra Direl. Cengiz Yankı da olduğu gibi çocuklukları beraber geçmiş.

Cengizin kuzeni olması onu rahatlattı, aynı evde kalıyor olmalarını öğrenmiş olması ise kötü olmuştu. Cengizin fotoğrafını duvara doğru buruşturup attı, süt kardeş olmaları kimin umrunda ki onundu ve kimse ona ondan fazla yakın olmamalıydı. Azranın resmine kısa bir bakıştan sonra nereden tanıdığını çıkarmaya çalıştı. Aradığını bulmuştu, Dumanı kendine aşık edip tokatlayan kızdı bu. Nasıl unutabilirdi ki zaten Duman kızın yüzünden kendini salmıştı. Dumanın o halleri gözlerinin önüne geldiğinde küfür etmeden kendini alamadı.

Abi ben aşık oldum, aşık oldum abiii!!!! Onu seviyorum ama o beni reddetti abii! Şu yakışıklı kardeşini kim reddebilir yaa kim?

Yine de yüzünde bir gülümseme yerleşti. Bu çocuk adam olmayacak, bakalım Azrayı görünce ne yapacak diye düşündü sonra tekrar kendi Aryasına döndü. Duman kendi işini hallederdi ama o ne yapacaktı? Bir süre ne yapacağı konusunda çeşitli konularda düşünse bile hiçbiri aklına yatmamıştı.

Öyle bir şey yapmalıydı ki ailesi onu kendi elleriyle Aryayı ona vermeliydi.

Aklına gelen ilk düşünce her ne kadar şerefsizce olsa bile Arya için her şeyi yapmaya razıydı. Ateş ilk planını devreye soktu. Şeytani bir zekaya sahip olduğunu onu ilk an da gören bir kişi anlardı. Çünkü zifiri siyahları kendini hemen ele verirdi. Ateş üstün bir zekaya sahip olduğu gibi istediği her şeyi elde etmeyi bilen biriydi. Ama hayatında ilk kez bir kızı istedi hem de kendisinden dört yaş küçük bir kıza. Umrunda değildi yapacaktı, Arya onun olacaktı.

Ateş Aryanın gittiği her yerde bir adım arkasında olurdu. Ateş Aryanın babası Sedat Yankı ile bugüne kadar kimsenin yapmadığı teklifle gitmiş eline zaferi almıştı. Aryanin Ateşten haberi bile yokken Ateş onun hayatının iplerini eline sakin ve yavaş hamlelerle aldı. Hiç kimse bunları bilmezken Ateşin planları tıkır tıkır işliyordu. Yaptığı anlaşmaya göre Ateş işten çekilse bile hiçbir zararı olmazken Yankıların zararı tüm serveti oluyordu. Bunu farkettikleri zaman ne yazık ki çok geçti çünkü Ateş onların ruhu bile duymazken her şeyi en ince detayına kadar kusursuz bir plan yaptı.

Sedat Yankı sinirle arabasının kapısını çarpıp Yakar Holdinge girdi. Öfkesi bütün çalışanlar tarafından farkedilmiş olsa bile Ateş sayesinde kolayca odasına gitmişti. Sedat Yankı sinirliydi çünkü bu Ateş denen adamın teklifi onlara muhteşem bir yükselme şansı tanırken farkında olmadığı şeyler olmuş bütün mal varlığıyla tehdit ediliyordu. Bunun nedenini bilmediği içindi bu sinir. Ateş Yakarı bizzat tanımasa bile çok dürüst ve güvenilir biri olduğunu duymuştu, ki teklifi duyduğu zaman en ufak tereddüt etmeden anlaşmayı bir süre sonra imzalamıştı. Cengizin tüm ısrarlarına rağmen hemde, çünkü Cengiz bilmese bile bir şeylerin yanlış gittiğini seziyordu. Fakat Ateş o kadar iyi oynamıştı ki Sedat Yankı oğlu gibi olan yeğeninini dinlemek yerine teklifi kabul ederek ölüm fermanını kabul etmişti ya da Aryanın kini mi desek?

Sedat Yankı odaya kapıyı çalmadan girmiş karşısında ayakta duran ve tüm heybetiyle ölüm saçan adamın sırtına dikmişti öfkeli harelerini. Ateş umursamaz bir yavaşlıkla ardına dönüp yaşlı adama baktı, zihninde hayatının planının zaferini kutlarken dışında ölüm sessizliğine bürünmüştü. Sedat Yankının bağıran sesi odayı doldurdu.

"Bunu neden yaptınız?"

Evet çok sinirliydi ama karşısında ki adamın mafya babası olduğunu elbette ki dün gece her şeyi öğrendikten sonra bunu da öğrenmişti. Korkuyordu, bir mafya babasının ona bulaşması için ne hata yaptığını düşünüyordu. Ancak Ateşin kuyu derinliğinde ki siyahlarından hiçbir şey anlamıyordu. Sahi kim anlamıştı ki bu zifirilerde geçen anlamları?

"Lafı uzatmayı sevmem bu yüzden direktmen söyleyeceğim. Arya'yı istiyorum."

Sedat Yankı bir süre ne dediğini anlamadı. Hayır anlamak istemedi. Bu adamın küçük kızıyla ne alakası olabilirdi ki?

"Arya mı, ne diyorsunuz siz?"

Ateş tehlikeyle parıldayan siyahlarını Sedat Yankının yüzünde gezdirdi.

"Onunla evlenmek istiyorum."

Sedat Yankı şok geçirmiş gibi bir ifadeye büründü. Hayatında duyduğu en dehşet ve en komik kelimeler buymuş gibi bir ürperti ve nahoşluk esir aldı bedenini, kahkaha attı. Gözlerinden yaş gelene kadar gülmüştü hem de Ateş ise yine hiç duygu barındırmayan gözlerle izlemişti onu. Şurada sırf bu kadar güldüğü için öldürmek isteyen sadist tarafını yok saydı. Allah aşkına hayatında ki en önemli kararı verecekti ama bu aptal adam gülüyordu. Nasıl sakin olabilirdi ki?

"Siz delirdiniz mi? Aryayla evlenecekmiş cesedimi çiğnersiniz bunun için!"

Sedat Yankı gülmeyi bırakmış evladının tehlikeye girdiğini o an sezmiş ve hayatta ki en acımasız insan rolüne bürünmüştü. Bu odada çok saçma sapan şeyler dönüyordu. Ateş bu tepkiyi zaten bekliyordu, ilk ve en etkisiz olacak planını devreye soktu.

"Bir sözümle bütün mal varlığınız yok olacak."

"Malların canı cehenneme! Kızımın hayatı daha iyi olsun diye o mal varlığım var, hayatını mahvetmek için değil!"

Ateş bunu da bekliyordu, arkasına doğru yürüdü. Masasından bilgisayarı alıp eliyle birkaç şey yaptı. Bu adama nedense saygı duymuştu çünkü kızını paraya satsaydı Ateş Aryayla evlendiği vakit aralarında ki bütün bağı keserdi. Saygı duyuyordu ama bunu göstermek gibi bir düşünceye tabiki sahip değildi. Ne de olsa kızını ondan alacaktı, zorla! Sedat Yankı öfkesinin gittikçe arttığını hissediyor karşısındakinin mafya olmasını bir nebze olsun umursamıyordu çünkü söz konusu hayatının en değerli varlığıydı. Ateş bilgisayarı adamın önüne koyup yüzüne odaklandı. Yapması gereken sadece bu vardı. Sedat Yankının karşısına bir araba içini gösteren kamera çıktı, kızının arabasıydı. Öfkesi bir an da uçtu yerine canını yakan bir endişe oturdu. Bu lanet adam ne yapacaktı kızına?

"Arya'nın arabasında olan bir çip var. Adamlarımdan biri şuan onun birkaç metre arkasında ve o çipi çalıştıran bir kumandaları var."

Elinde ki telefonu alıp birilerini aradı. Sedat Yankı ise ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyordu ve kızının tabiki de tehlikede olduğunu biliyordu.

"Efendim biz hemen arkasındayız. Ne yapmamızı istersiniz?"

Ateş ölüm saçan gözlerini Sedat Yankının endişe dolmuş kahve gözlerine dikti.

"Frenleri devre dışı bırak."

Sedat Yankı kalbinin durduğunu ve nefesinin kesildiğini hissetti. Adamlarından olduğu anladığı biri tamam demiş ve Sedat Yankının daha fazla ayakta durmasına gücü yetmemişti.

"Bunu neden yapıyorsun? Madem kızımla evlenmek istiyorsun neden canını tehlikeye atıyorsun?"

Ateşin yüzünde buz soğukluğunda bir gülümseme belirdi. Sedat Yankı bu gülümsemeden sonra titredi. Bu adam delirmişti. Ateş bilgisayara baktı, hayatı boyunca ilk sevdiği kıza baktı. Yaptığı her şey onu elde etmek içindi.

"Çünkü benim olmayacaksa ölmesini yeğlerim. Evet söyle bakalım ölsün mü yoksa onu bana verecek misin?"

Sedat Yankının dolmuş gözlerine bakarken Ateş hiçbir şey hissetmiyordu. Sedat Yankı yalan söylediğini bağıracakken kızının sesini duydu. Üst üste frene bastığı halde araba durmuyor daha fazla endişe duymasına neden oluyordu. Ateş kısa bir an baktıktan sonra tekrar teni beyazlamış adama baktı.

"Kararın?"

Sedat Yankı bir an bile düşünmeden bağırdı.

"Allah belanızı versin, tamam veriyorum. Size yemin ediyorum ki kızımı bıraktığınız ilk an da sizden en uzak yere götürmek için her şeyi yapacağım."

Ateş onun sözlerini umursamadan önüne dosyadan çıkardığı kağıtları koydu. Çünkü hiçbir şey Aryadan ayrılmasına neden olmayacaktı. Sedat Yankı önce kızının arabasını durdurmasını söylese bile Ateş bir şey yapmamış imzalanmasını söylemişti. Sedat Yankı kızının ölüm fermanını imzaladı böylelikle ve hiç fark etmese bile kızı şuan Azra ile oturmuş evde akşam için pijama partisi yapacaklardı. Çünkü Ateş bırak Aryaya zarar vermeyi canının her yandığını gördüğünde geçirmek için elinden gelen her şeyi yapıyordu.

Ateşin hala bir şey yapmadığını gören Sedat Yankı kızına baktı. Neler oluyordu, bilmiyordu. Araba durdu aniden hemde kızından hiçbir tepki alamıyordu. Kızına baktığında içi rahatlasa bile yanlış bir şeyler olduğunu elbette ki anlamış ama hala durumun farkında olmamıştı. Kızı telefonunu çıkarıp bir şeyler yaptıktan sonra kulağına götürdü bir saniye sonra Ateşin telefon sesiyle Ateşe döndü. Ateşin zafer kazanmış bakışları şimdi yerine yerleşmiş Sedat Yankının görmesine izin veriyordu.

"İşin tamam Derya, sadece kameraya bir bak."

Adı Derya olan ve dış görünüşü her şeyiyle Aryayı temsil eden kız kameraya baktığı an Sedat Yankı dünyanın başına yıkıldığını anladı. Çünkü oda hemen anlamıştı, kızı aslında şuan evdeydi. Bunu o kadar tedirgin olduğu için unutmuş ve kızını ateşe atmıştı. Elinden hiçbir şey gelmiyordu çünkü Arya artık tamamıyla bu adamındı.

Günümüz...

Aryadan...

Başımı göğsünden kaldırıp birkaç dakika Ateşe baktım. Hala inanamıyorum, o şimdi bana aşktan daha fazla bir şeyler hissettiğini mi söyledi yoksa ben iyice kafayı yedim mi? Rüya mıydı dün olanlar? Derince bir nefesi içime çektim. Allah'ım bu mutluluk gerçek mi? Yataktan biraz yani birazdan daha fazla uğraşarak çıktım. Üstümde ki kıyafetleri dün gece film izlemeden önce değiştirmiştim. Bu evde de evimizde olduğu gibi bize ait elbiseler vardı. Odanın içinde ki dolaba yöneldim ve içinden uzun zamandır giymediğim için şort ve askılı bir tişört aldım. Evde sadece ikimiz olduğu için Ateşin sorun çıkaracağını sanmıyorum.

Üstümü banyoya girip hemen değiştirdim. Aşağı inip mutfağa girdim. İkimize kahvaltı hazırlamak istiyorum. Allah'ım resmen ikimiz olduk ve ben cidden inanmıyorum hala. Neyse Ateş uyandığında anlayacaktım bunu.

Buzdolabından ilk önce kahvaltılık malzemelerini aldım ardından Ateşin sevdiğini öğrendiğim kaşarlı ve mantarlı omlet yapmak için kaşar ve mantarları çıkardım. Mutfağı kaplayan kokuyu içime çektim, nefis oldu bence. Omleti tabağa yerleştirdiğim zaman boynuma bırakılan öpücükle çığlık attım. Ateşin kendine has odunsu kokusu etrafımı çevrelediğinde Ateşin kahkaha sesini duydum.

"Ateş ödümü koparttın!"

Belime sarılıp beni kendisine çevirdi. Gözlerine baktığımda iç çekmemek için kendimi bir hayli kastım. Yeni uyandığı için her zaman yapılı olan saçları yüzüne dağılmış onu daha çok muhteşem yapmıştı. Üstüme yaslanıp beni kendisiyle tezgah arasına aldı.

"Hala uyandığımda yanımda olmadığını görmek istemiyorum. Bir daha bunu yapma."

Elimi yanağına götürüp kendimden beklemediğim bir şey yaptım. Ayaklarının üstüne çıkıp kirli sakalının olduğu yanağına uzun bir öpücük bıraktım. Ateş benden beterdi çünkü ben şaşırsam bile eskiden de böyle hareketler yaptığı için alışıktım ama o benim bu hareketlerime kesinlikle alışık değil. Bunu seviyorum, hayır ben galiba Ateşi seviyorum.

"Ölümüm senin elinden olacak kadın."

Kafasını boynuma koyup kokumu içine çekti.

"Olsun ardından gelirim."

Ben bugün fazla mı cesurum?

🖤🖤🖤

Yaaaa ben bu ikisini yerim yaaaa, çok tatlı değiller mi?

Evet yeni bölüme düşüncelerinizi alayım?

Peki sürpriz bölüm de olan kafa karışıklığınız bir nebze olsun gitti mi?

Ateşin Aryaya nasıl düştüğünü anlattım, etkilendiniz mi?

Beklediğiniz gibi miydi peki?

Ateşin Aryaya zarar vereceğine inandınız mı?

Yeni bölüm de görüşmek üzere!!!

Sizi çok seviyorum 🖤

Continue Reading

You'll Also Like

1M 35K 36
"Dilini, dudağından uzak tut." Diyerek gözlerini yumup yeniden araladığında yanağımı dişleyeyim derken dudağımı dişlemiştim. İstemsiz yaptığım bu har...
4.5M 125K 40
Saraçoğullarının biricik kızları Feride, babaannesinin zoruyla iş hayatını öğrenmesi için holdinglerinde asistan olarak çalışmaya başlar. Fakat patro...
HAYKIRIŞ By M

General Fiction

17.5K 2.4K 35
"Oyunu kurallarına göre oynayacak mısın?" "Peki küçük hanım, sen kurallarını benim yazdığım bir oyunun içine girmeye hazır mısın?" "Oyununu bozmaya...
2.4M 71.9K 78
SON KEZ YAYINDA! Siyahtan daha karanlık... Beyazdan daha aydınlık... Siyahı seven beyazın kaderi kirlenmektir. Hayat kimsenin beyaz kalmasına izin ve...