Mary Jane - Ne güzeldik oysa biz
Başım... Başım... Beynim uğuldarken dişlerimi sıkarak gözlerimi araladım. Ilkinde net göremezken defalarca gözlerimi kıpıştırarak etrafıma baktım. Ilk gördüğüm şey büyük bir boşluktu. Başımı çevirip sağıma baktığımda tavla oynayan iki adam gördüm. Içlerinden şişko olanın beni bayıltan adam olduğunu fark etmemle gözlerim Mustafa'yi aradı. Soluma baktığımda ise ağzım yüreğime geldi.
Tabut! Olduğum yerde tepinerek beni çözmelerini istedim. Şişko adam git şuna bak dediğinde diğeri yanıma gelerek ağzımı açtı. "Mustafa... Mustafa!" Taputtan sesler gelince yutkundum. Oradaydı. Iyi miydi, havasızlıktan ölürse ne olacaktı.
"Onu ordan çıkarın yalvarırım çıkarın... Mustafa sen iyi misin?"
"Şu kızın ağzını bağla hatta gözünü de bağla ki yüzümüzü ezerlemesin."
"Korkma Mustafa korkma, Kartal bizi kurtaracak." Ağzımı sıkıca bağladığında sesim boğuk çıkmıştı. Sıra gözlerime geldiğinde yan tabuttan sesler gelmeye devam etti. Şükür ki iyiydi... Tabi şimdilik iyiydi. Bize ne yapacaklarını kaç gün burada kalacağımızı bilmiyordum. Az önce Mustafa'ya korkma derken ben ölümüne korkuyordum. Bir süre kalbimin normal atışına geri dönmesini bekledim.
Acaba Asyima iyi miydi? Biz kaçıralı kaç saat olmuştu. Az önce hatırlayınca havanın kararmak üzere olduğunu fark ettim. Demek ki akşama az kalmıştı. Midemin kazındıği var sayılırsa Mustafa havasızlıktan bende açlıktan ölüp gidecektim. Şuan gözlerimi açmaya çalışsam da her yer karanlıktı. Bir saatt iki saat geçmiş yandakilerin tavla sevdası bitmemişti. Arada ses veren Mustafa'nın artık sesi de çıkmıyordu.
Allah'ım lütfen Kartal bizi bulsun yoksa Mustafa ölecekti. Belki de tabutun bir noktasında delik falan vardır. Yoksa bu saatte kadar çoktan ölmüş olurdu... Ne yapsam da sakinleşemiyordum. Işittigim kapı çarparsı sesiyle irkildim.
"Selam bebekler..."
Yanda ki adamlarin küfür ederek bir şeyler düşürdüğünü duydum. Işittigim düşme sesleriyle ne olduğunu bilemedim. Etrafımda bir şeyler oluyordu ama ben görüyor ne de anlıyordum.
"Son tabutçuda temizlendi Kartal Bey..."
Kartal! "Kızı çözün sende tabutu aç. Acele et!" Bu işittigim ses ona aitti. Bir anda gözlerim aydınlığa açılınca gözlerimi kıstım. Kartal tam karışmda elinde silahla duruyordu. Kalbim hızlanırken sağıma baktım. Iki adamda yerde kanlar içinde yatıyordu. O an gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Ben o katil olmasın diye ondan vazgeçerken o elini kana bulamıştı.
Solumdan gelen sesle tabuta baktım. Kapağı açılır açılmaz Mustafa yarı şekilde doğrularak derin derin nefes aldı. Adamlar en son ayağıma da çözünce kalkacak halim yoktu. Kalksam bile dizlerinim beni taşıyacağından emin değildim.
"Iyi misiniz Lina Hanım bir yerinizde kırık çıkık var mı?" Bir yerimin kırık olduğuna emindim ama neresiydi hiç bilmiyorum. Kolumdan tutup kaldırdıklarinda Mustafa da yanima gelerek nasıl olduğumu sordu. Iyi değildim. Kartal'a tekrar baktığımda onu keskin gözlerle tıpkı kartalı andıracak şekilde bakışlar attığını gördüm. Bir kez daha yanımdaki adamlara bakamasam da orada ölü olarak yattıklarını biliyordum. Bu adamlar gerçekten de mafyaydı. Ölmeden önce o adamlar da aynı şeyleri söyleyip korkularını dile getirmişti. O kadar uzman olmalıydılar ki silah sesi dahi duymamiştım. Bir ses işimiştim fakat onun susturucu sesi olduğunu ancak idrak edebiliyordum.
"Lina Hanım yürüyebilecek misiniz?" Başımı olumlu anlamda salladığim koruma yürümeme yardimcı olmuştu. Kartal'ın yanından gerçekten yüzüne bakmamak için başım eğik yürüdüm. Dışarıya çıktığımda dışarısı felekatti. Bir dünya adam olmakla birlikte yerde ölürler yan yana diziliydi. Hepsi benim yüzümden mi ölmüştü. Hepsini bizi kurtabilmek için mi öldürmüşlerdi.
Beni arabın arasına bıraktıklarında koltuğa yan yatarak ağlamaya devam ettim. Kapılar açılınca şoförle beraber ön koltuğa Kartal da bindi. Başını çevirip bakmasıyla iç çekerek ağlamaya devam ettim.
"Sür!" Araç hareket edince karanlıkta ilerlemeye başladık. Yolları göremesem de ormanlık bir alanda ilerlediğimizi fark ediyordum. Şimdi onca kişiye ormanlık mezar mı olmuştu. Onların ailesi çoluğu çocuğu olmalıydı. O an ağlamam hıçkıriklara dönüştü.
"Dur!" Araç aniden durunca Kartal arabadan indi. Ne oluyoruz diye hafif başımı kaldırmıştım solumdaki kapı açılınca Kartal göründü. Biraz daha doğrulunca yanıma oturup kapıyı kapattı. "Devam et!" Araba çalışırken Kartal beni kendine çekti. Başta sarılmak isteyecektim ama kokusuyla birlikte kollarımı beline dolayarak yüzümü göğsüne gömdüm.
Kartal konuşmadan saçlarımı okuşuyordu. Keşke böyle olmasaydı. Kimse zarar görmeseydi. Aklıma yeğenimi gelince boğazımı acısından zar zor konuştum.
"Ay-Ay..."
"Aysima çok iyi şuan yanında annesinin olması gerekiyor. Sen bunları düşünme. Herkes iyi."
"Değil... Değil... Ben... Ben sen katil olma elin kana bulanması diye sensiz kalmayı göze alabilirken sen az önce onlarca adam öldürdün."
Ben değil adamlarım halletti, dediğinde ondan ayrılarak ne fark eder dedim. Sonuç itibariyle katildi. Ondan ayrılınca başımı diğer cama dayayarak kalan yolu böyle geçirdim. Eve gelip demir kapıdan girdiğimizde kapının önünde ablami ve Raşit'i gördüm. Araba durunca ablam koşmuş bende güç bela arabadan inerek ağlayan ablama sarılmıştım.
"Ablam canım içi çok korktum. Sana bir şey oldu diye öldüm öldüm dirildim." Ablamdan ayrılınca Raşit sarılarak "Bacim iyi misin o itler sana zarar verdi mi?" diye sordu.
"Bende iyiyim Raşit abi ama açım. Bütün gün bir yudum suya hasret kaldım."
"Herkes içeriye geçsin." Kartal yine bir emir verip yürüdüğünde Raşit ve ablam bana destek vererek içeriye kadar yürüttü. Salona oturduğumuzda yeğenimi sordum. Ablam çok ağladığıni beni voruncede uyduğunu söyledi.
"Pelin abla sizi kardeşiniz tam bir kahraman. Adamlar önümüzü kestiğinde o an yapılacak en akıllıca hareketi yaparak uyuyan kızınızı arabada sakladı. Benim hemen teslim olmak gibi niyetim yokken Aysima'yı korumamız gerektiğini söylerek kuzu gibi teslim olmamızi önerdi."
"Bizde diyoruz ikisi kaçıran itler Aysima'ya neden dokunmuyor." Kartal gözlerini dikmiş bana bakarken ablam da beni öperek yemek hazırlayacağini söyleyip istemeyerek yanimizdan ayrıldı.
"Valla öyle oldu, ben gözlerimi açıp kendimi taputta bulduğumda Lina... Lina Hanım yine büyük bir cesaretle bana korkmami söyledi."
"Lina senin kimden korkup korkmaman gerektiğini çok iyi biliyor, sen önce yemeğini ye kendine gel. Ben sana mahalle Kabadayısı gibi korunaksız nasıl çıkılıyormuş göstereceğim." Raşit konuştuktan sonra onaylamasi için Kartal'a değil mi diye sordu.
"Ben konuşmam Raşit direkt yaparım." Mustafa bakışlarını bana çevirince bende Kartal'a baktım.
"Bugün kana doymadın mı? Senin yüzünden kaç kadın eşini kaybetti. Kaç anne oğlunu kaybetti, kaç çocuk babasız kaldı. O adamlar ne kadar kötü olursa olsun ölümü hak etmedi. Hepsini öldürmek zorunda değildin. Bu dünya da kanun var hak var hukuk var Kartal Bey istediğin gibi keyfine göre adalet dağıtmazsın. Bunca kötülüğü yaptıktan sonra da pişkin gibi ben konuşmam direkt yaparım hiç diyemezsin... Seni... Seni polise şikayet edeceğim. Işte o zaman hak yerini bulmuş olacak."
...öylesine güzel bir gökyüzünün altında bu kadar kötü insan nasıl yaşayabiliyordu?
Beyaz Geceler, Dostoyevski