HİDDARUN *Düzenlenecek*

By Hidden_Assassin

89.7K 10.2K 15.8K

Wattys 2018 "Dünya Kuranlar" kazananı! Bir evren hayal edin: İçerisinde düzinelerce galaksinin bulunduğu, re... More

Hiddarun Düzenlenmiş Hali İle Sizlerle Olacak!
🌛Herraden - Hiddarun Rehberi🌜
🐾Canlılar Rehberi
🌠Evren ve Gezegen Rehberi
0- Herraden ve Hiddarun Nedir? Neden Ayrıdır?
1- Yeni Bir Gün
2- Hiddum'da Bir Kale
3- Şölen Hazırlığı ve Sırlar
4- Prenssoy'un Talimi
5- En Güzel Gün
6- Seyahat ve İftiralar
7- Korkular, Cesaret ve Karar
8- Karanlık Gece
9- Elveda Alabanos
10- Üç Gecelik Yolculuk
11- Gidenler ve Beklenmeyenler
12- Mavi, Yeşil ve Pembe
13. Gelenler ve Tepkiler
14. Mavi İzler (part -1-)
14. Mavi İzler (part -2-)
15. Harfler ve Yıldızlar
16. İlklerin Töreni ~Part-1~
16. İlklerin Töreni ~Part-2~
16. İlklerin Töreni ~Part-3~
17. Yeni Arfa Yolculuk -part 1-
17. Yeni Arfa Yolculuk -part 2-
18. Şah Saray
19- Ruhların Işığı
- Alabanos'ta Yeni arf -
20. Gerçek Güç part-1-
20. Gerçek Güç part-2-
20. Gerçek Güç part -3-
21- Ona Güven
22- Doğru
23. Birlikte
24. Kanat, Üçen ve Göz -part 1-
24. Kanat, Üçgen ve Göz -part 2-
25. Rafların Arasında -part 1-
25. Rafların Arasında -part 2-
26. Zafere Götürecek Plan
27. Alışmak
29. Önemli Bir Sır
30. Kanat Kanada -part 1-
30. Kanat Kanada -part 2-
31. Grinin Fısıltısı
32. Dövüş Yolunda
33. Yumruk Yumruğa
34. Kabusların Efendisi
35. Birleşen Parçalar
36. Yanılmak
37. Yıldız Işığının Altında
38. Küre Efsanesi
39. Tera'nın Gözyaşları
40. Plan -part 1-
40. Plan -part 2-
41. Kabullenmek
42. Ödeşme
43. Mavinin Esiri
44. Panzehir Olmak
45. Kadere Kanat Çırpmak -part 1-
45. Kadere Kanat Çırpmak -part 2-
46. Bedel Ödemek -part 1-
46. Bedel Ödemek -part 2-
47. Kurtarıcı -part 1-
47. Kurtarıcı -part 2-
48. Kader -part 1-
48. Kader -part 2-
48. Kader -part 3-
49. Dönüşü Olmayan Yol
Yankılanan Ağıtlar
50. Final -part 1-
50. Final -part 2-

28. Kanatların Dansı

909 126 171
By Hidden_Assassin

Bölüm öncesi sesleniş ile huzurlarınızdayım herkeslere merhabalar 😊😊😊 Bütün fantastik severlere bu bölüm keyifli okumalar dilerim...

Y.Ö. 123 Hiddum - Andarun Kalesi

Kanatlarının ardından önce bedenini sonra ruhunu sıvazlayan bu his; dehşet verici bir korku. Liena'ya pukkalarla konuşurken yakalanmaktan kat kat daha büyük bu dehşet hissiyle elindeki kitabı parmak boğumları acıyana dek sıkıca kavradı. Bir el, kanlı canlı bir el omzuna dokunuyordu.

Ani kelimesine yeni bir kavram ekleyecek üzerine de bol miktarda panik serpiştirecek bir hareketle elindeki kitabı tüm gücüyle savurdu. Belli ki Komutan Desan'la bütün gün sopa savurmak işe yaramıştı. Amenia derin bir nefesle ardına dönerken hızla omuza dokunan eli hedef almıştı.

Hedefindeki el gözlerinin takip edemeyeceği çeviklikle kitap darbesini atlattı. Daha kendini toparlayıp hamlesini tamamlayamadan elin sahibi Amenia'nın bedenini kavrayıverdi. Beş iri parmak ince dudaklarını hapsedince sesi de bedeni gibi kıskıvrak yakalandı.

Sakinliğini tamamen kaybetmişti, çırpınarak kanatlarıyla onu kavrayan kollardan kaçmaya çalışıyordu. Bu kollar, çok güçlüydü. Bedenini sımsıkı kavrasa da canını yakmaktan kaçınır gibiydi.

"Amenia," kulağındaki fısıltıyla korku da endişe de uçup gitmişti. Eran, bu ses Eran'ın sesiyi. "Sakin ol!"

Bunu demesine gerek yoktu, Amenia onu kavrayan bedenin Eran olduğunu anlayınca sakinleşmişti.

Eran Amenia'yı kitaplığın ardında görünce kendisini beklediğini sanmış, kızcağızı şaşırtmak için omzuna dokunmaya karar vermişti. Aklının ucundan dahi geçmemişti ki Amenia'nın bu kadar korkup kitapla kendine saldıracağı. Bir anda kayan yıldız gibi kitabın ellerine savrulduğunu görünce arflardır eğitimini aldığı savunmayla kavramıştı Amenia'yı. Ellerinin altındaki ılık nefes, gözünün içine bakan bir çift pörtlek pembe gözle kendine geldi. Kollarını hızla çekerken bir adım gerilemişti. Siyah kanatlar aşkına, nasıl bir histi bu Eran'ın bedeninde binlerce su müslümü iğnesi dikiş dikiyordu adeta.

"Yüce kanatlar! Ne halt yapıyorsun burada Amenia?"

"Seni bekliyordum," şaşkınlıkla konuşuyordu. "Bir ses duyunca gelenin sen olduğunu sandım Eran. Muhafız ve..." bir saniye durakladı neden anlatıyordu bunu bilmiyordu ama ses telleri eylemine devam etmek için boğazını yakıyordu. "Gönüllü bir Lutha'yı gördüm. Önemli bir şey konuşuyorlardı sanırım, duymamam gereken önemli bir şey. Burada benim olduğumu fark ettiler, seni onlardan biri sandım."

Sesindeki titreme Amenia'nın korkusunu ele veriyordu. Eran muhafız kelimesini duyunca kaşlarının çatılmasına mani olamadı.

"Buraya gelirken girişteki nöbetçiler dışında kimseyi görmedim. İro," Eran seslene kadar Amenia adını unuttuğu o güzel kartalın da burada olduğundan bir haberdi. "Sen kimseyi gördün mü veya bir şey duydun mu?"

Kandil ışıkları ardında altın gibi parlayan gagasını sağa sola salladı "Ben de kimseyi görmedim, kim bilir ne zamandır burada bekledi seni. Hayal görmüş olmasın?"

"Hayır, oradaydılar gördüm onları!"

"Duman olup gidecek değiller ya. Hadi diyelim dediğin gibi birileri vardı, seni fark etse neden kaçsınlar ki? Önemli bir şeyi duysaydın seni burada bırakıp gitmezlerdi. Kütüphanedesin, sen de bir muhafızla buraya gelmiştin bu kadar şaşıracak ne var anlamıyorum," kitaplığın tepesine tünemiş Amenia'ya bilmişlik taslıyordu.

"Ama onları gördüğüme eminim." kem küm ediyordu. O Lutha'yı kesinlikle görmüştü. Yanındaki muhafızı da öyle. Duyduğu ses gibi hayal değildi gördükleri yine de konuşan kartala karşı açıklama yapamamıştı.

"Gördüğünü söylüyorsa üsteleme İro," Eran'ın kelimeleri altın gagasını kapatmasına yetmişti. "Etrafa bir göz at bakalım kimse var mı? Burada bizden başka kimsenin olmadığından emin olmak istiyorum."

Daha birkaç dakika evvel Amenia'ya karşı kelimeler kusan kartal tek kelime etmeden kanatlarını açıp rafların üstünde kayboldu. Eran'ın emrini sorgusuz yerine getirse de gözlerindeki o ifade duygularını özetlemeye fazlasıyla yetmişti.

Kartalın ardından hala ayakta dikiliyor, bir yandan uçup giden korkusunun yerini alan şaşkınlıkla gözlerini pörtletmiş Eran'a bakıyordu. Daha dün gece Herraden olduğu için suçlanırken ne olmuştu da az evvel prenssoyun dudaklarından dökülen biz kelimesi onu da kapsamıştı?

"Korkmuş olmalısın Amenia, gel buraya otur," Eran masadaki kitapları kenara çekerken bir yandan konuşuyordu. Arkası dönüktü, bedeni, yüzü ve hatta güçlü kolları kanatlarının gölgesinde kalmıştı.

"..." Amenia ayakta dikilmeye devam edince arkasını dönüp baktı. Pembe kanatlarını bedenine dolamış, zırhının omzunu aşıp koluna değen halkalarla istem dışı oynuyor, kaşları alnını kırıştıracak kavisle melül bir bakış sunuyor... Amenia tam olarak niteleyemediği bir şekilde öylece dikiliyordu. Korku mu, şaşkınlık mı yoksa dalıp gitmek mi? Belki de her birinin karışımı bu ifadeyi sentezlemişti.

"Amenia?"

Ses çıkartmak yerine irkilerek tepki verince Eran bir şeylerin ters gittiğini anladı.

"Neyin var? Bugün her zamankinden daha tuhaf davranıyorsun?"

Tuhaf mı davranıyordu? Her zamankinden de tuhaf? Her zaman olabilecek kadar zaman ne ara geçmişti? Bilemiyordu. Gözlerini kırpıştırıp masaya ilerledi. Sandalyeye otururken duraksadı, genç adam gülümsüyor muydu ona? Rüya mı görüyordu yoksa? Kaş çatmaktan kırışan o alın, çenesine doğru uzanan sakalların ardında yumuşacık bir ifade; Eran gerçekten de gülümsüyordu. Kalbinin hızlandığını hissetti. Sandalyeye oturdu.

"Biraz yorgunsun sanırım, otur daha iyi hissedeceksin."

Amenia'nın pembe gözleri karşısında kahverengi gözeri kızın yüzündeki ayrıntıları yakalamaya çalışıyordu. Yoksa çok mu belli ediyordu? Ona karşı birden bu kadar kibar ve iyimser olmak, Vaknas'ın dediklerini harfi harfine uygularken neyi kaçırmıştı kestiremiyordu. Amenia'nın yüzündeki endişe silinirken Eran'da sessiz sessiz rahatlamıştı. Kızcağız hiçbir şey anlamamıştı.

Dün gece Vaknas'la konuştukları plana uyacaktı Eran. Amenia'yı daha yakından izleyip kendisini sevmesini sağlayacak, onu kullanacaktı. Herradenlerin Hiddarunları kullandığı gibi kullanacaktı hem de, sinsice, fark ettirmeden, sessizce ve alçakça. Bu yakınlığın ardındaki sebep tam da buydu. Onu Burada görünce omzuna dokunma nedeni de buydu. Kafasını karıştıracak, daha çok dikkatini çekecek ve sonunda Vaknas ne derse onu yapacaktı Eran. Etrafta birilerinin olmaması gerekiyordu. Kimse Eran'ı görmemeliydi, Vaknas'ın dediği gibi olmalıydı her şey. Eran'ın beyni kim bilir kaçıncı kere yıkanmıştı. Altın kanat uğruna canını verecek kıvama gelmişti Prenssoy. Yüzündeki yumuşacık ifadenin altında keskin kılıç yattığından bihaberdi Amenia. Göz rengi ara ara kahverengiyi terk edip gayriihtiyari maviye dönüyordu.

Göz rengi bir kere daha değişmişti Eran'ın, bunu daha önce bu kadar yakından gördüğünü hatırlamıyordu Amenia. Mavi, kahverengi ve sonra yine mavi. Genç adamın gözleri Weste'nin bulutlar arasında kaybolup sonra tekrar ortaya çıkmasına benziyordu.

"Mavi her zaman huzur vermez," duyduğu bu sesle Amenia'nın iyice kafası karışmıştı. Bu sesi her duyduğunda bir şeyler oluyordu, peki ya bu kez ne anlatmaya çalışıyordu yaşlı kadın sesi?

"Gözlerin, hep böyle renk değiştirir mi?"

Amenia'nın sorusuna kadar Eran göz renginin değiştiğinin farkında bile değildi.

"Bazen," ne demeliydi daha doğrusu gözleri şu an hangi renkti kestiremiyordu. Renklerin anlamlarını anlatırsa kendini ele verebilirdi.

"Bu kez de yeşil oldular Eran? Gözlerin," Amenia farkında olmadan çok yaklaştı Eran'a. Büyülenmişti renk değiştiren gözlere. Andarun'a geldiği ilk gün onca mesafeye rağmen Eran'ın gözlerinin önce mavi sonra yeşil olduğunu görmüştü. Düşünmeden devam etti yine, "daha önceden gözlerinin renk değiştirdiğini gördüğümde buna inanamadım, gözlerin inanılmaz Eran."

Eran gülümsedi, yüzündeki ifade en iyi cevaptı aslında.

"Çocukların büyüyünce göz renklerinin değişmesi gibi, ama tek bir renge hapsolmuyor; önce kahverengi sonra mavi şimdi de yeşil, daha koyu yeşil..."

"Çocukların göz renkleri değişmez Amenia, göz rengim..."

"Elbette değişir, bütün çocuklar gümüş renk gözlerle doğar, zamanla göz renkleri ve kanat renklerini kazanırlar."

Eran bir şey demeden önce kaşlarını çattı, göz rengi bir kere daha maviye döndü.

"Bütün çocuklar mı? Herradenler için durum bu olabilir, sizin gibi doğduğumuz renge ihanet edip büyüyünce yeni renge kanat açmıyoruz Amenia. Hiddarunlar hayatları boyunca doğduklarındaki göz ve kanat rengini taşırlar."

Eran'ın neden sinirlendiğini şimdi anlamıştı. Herradenler ile kıyaslanmak, hassas noktasını ne çabuk ele veriyordu prenssoy. Eran gibi celallenmek yerine kıkırdadı Amenia.

"Ama senin gözlerin sürekli renk değiştiriyor Eran, o zaman sen kendi rengine ihanet etmiş olmuyor musun?"

"İhanet mi? " Zoraki bir kahkaha Eran'ın yüzünde ancak bu kadar emanet durabilirdi. "O renkler çocukluğumdan beri benimle. Her birisini gururla taşıyorum, bu ihanet mi sence?" Farkında değildi ama gözleri çoktan mavinin en kesin tonuna hücum etmişti.

"Galiba haklısın ve sanırım anladım," Amenia ise bu durumdan oldukça keyif alıyordu.

"Neyi anladın acaba kusursuz Herraden Amenia?"

"Sen sinirlenip kızdıkça göz renginin daha da mavi olduğunu."

"..."

Amenia sandığından çok daha çabuk anlıyordu. Demek merak dikkati arttırıyordu. Kaşlarını çatsa da göz bebeklerinin büyüyüp mavinin yeşile dönmesine engel olamadı.

"Ve şaşırınca yeşil oluyor," burnunun dibine sokulmuş Eran'ı izlemeye devam ediyordu. Mavi huzur vermez derken duyduğu sesin neyi kast ettiğini anlamıştı.

Amenia'nın nefesi bütün sıcaklığıyla yüzünü sıvazlayınca duraksadı. Bu sefer kalbi hızlanan Eran olmuştu. Ne yapıyordu böyle, Amenia'yı etkilemesi gerekirken sanki roller değişilmişti. Gözlerini kırpıp geriye çekildi. Kendine gelmeliydi, aklını başına almalı konuyu değiştirmeliydi. Neyse ki İro imdadına yetişti.

"Koridorların başında bekleyen nöbetçiler dışında etrafta kimse yok. İçiniz rahatladı mı?"

"Nasıl olur..." Amenia fısıldarken hala aklı almıyordu. Emindi, kanadında sarı tüyler olduğu kadar emindi orada Lutha'yı ve muhafızı görmüştü.

"Güzel etrafta kimse yoksa bir an önce şu broşun parçasını verebilirsin Amenia."

Parça, sahi ya gün içinde defalarca yokladığı cebine bir kere daha daldırdı elini. Altın parça artık avcunun içindeydi. Cebindeki parşömen parçası yalnız kalmıştı.

Eran masanın üzerine broşu koydu. Amenia'dan aldığı parçayı inceledi. Broşun baş kısmına bire bir uyuyordu bu altın parça. Üç dişli parçadaki enerjiye usulca baktı. Eran şimdi de elindekiyle broşun enerjisini kıyaslıyordu. Üzerlerindeki çizikler, parlak mavi sarı renk enerji geçişleri bire bir aynıydı.

"Sanırım buraya tam oturuyor," Amenia broşu eline alıp uzatırken Eran şaşkınlıkla duraksadı. Gözleri hala enerjiyi görürken kızın önce elindeki renklerle afalladı. Enerji de tıpkı kan gibi derinin altından akardı, kat kat elbise veya en kalın zırh bile Eran'ın bir bedendeki enerjiyi görmesine engel olamazdı. Gar'hun görünmezken enerjisini görebildiğinde bu kadar şaşırmamıştı.

Pembe, sarı ve beyaz. Birbirlerinin ardında düzenle akan ışıklar kızın elinden taşıyor dokunduğu broşa hayat veriyordu. Elinin ardından Amenia'ya baktı. Şah Sarayda parlayan bedeninden bile parlak, gözlerinden bile canlı ışıklar kızın bedeninde dans ediyordu. Pembe, sarı ve beyaz... Nasıl oluyordu da bir Herradenin enerjisi kanatlarının aksine birden fazla renge sahip olabilirdi? Enerji ışıkları bütün bedenini sarıp sarmalıyordu, öyle parlaktı ki bir kuyruklu yıldızı anımsatıyordu. Saçlarında bile enerji vardı. Pembe sicimler kızıla karışıp etrafı aydınlatıyordu. Kütüphane Amenia'nın enerjisiyle hayat buluyordu.

"Eran gözlerin yemyeşil oldu," neye bu kadar şaşırmıştı Prenssoy Amenia merak etmişti.

"Evet, bu parça broşun başı." Amenia'nın elinden broşu alıp parçayı hızla yerine geçirirken tek kelime çıkartmadı. Kafasına takılan onlarca soruyu kanadıyla itip broşla ilgilenmeye karar verdi. Görüşü eski haline gelirken göz ucuyla Amenia'ya baktı. Gerçekten de çok tuhaf bir Herraden kızıydı Amenia.

Çıt!

Çıkan sesle bütün gözler broşa döndü. Parça yerine tam oturunca böceğin kanatları açıldı. İkisi de farklı açıda duruyordu ama açıları sabitlenmişti.

"Kanatları bize bir yeri mi işaret ediyor?" konuşan İro idi.

"Sol sağdan aşağıda duruyor, yüce kanatlar bu da ne şimdi?" Eran büyük bir hayal kırıklığı yaşıyordu. Parçayla broşun açılmasını içinden bir şifre çıkmasını bekliyordu. Böcek broş delikli kanatlarını açmak dışında bir halt yapmamıştı.

Altın parçayı sağa sola çevirince de böceğin kanatları hareket edip durmuştu. Kanatlar anlamsız yerlerde durup hareket etmek dışında değişen hiçbir şey olmuyordu.

"Hay böyle işin kanadına," büyük bir hayal kırıklığı yaşıyordu Eran. Elindeki broşun önemli bir şifreyi taşıdığını sanmıştı. Oysa bu saçma altın broş oyuncaktan başka bir şey değildi. Sertçe broşu masaya bıraktı. "Bütün gün bunun ne anlama geldiğini düşünüp durdum, broşu her yere taşıdım. Ne için? Kanatlarının dansını izlemek için mi?"

"Sabır, sabretmezsen gözünün önündekini göremezsin"

"Ne diyorsun Amenia?" Öfkeden ve hayal kırıklığından duyduklarını söyleyen kişinin Amenia olduğunu sanmıştı. Bu duydukları sadece ona söylenmişti.

"Ben, bir şey demedim..." kızıl saçlarını yüzünün önünden çekip şaşkınlıkla Eran'a baktı.

Eran ancak o zaman anladı, az önce duyduğu kafasındaki o sesti.

"Bir de ben bakabilir miyim diye soracaktım tam da," Amenia oturduğu yerde çekinerek soruyordu bu kez.

Eran o zamana kadar ayağa kalktığını fark etmemişti. Ne değişecekti ki Amenia baksın ya da bakmasın broş dile gelecek değildi ya? Yine de izin verdi. Amenia oyuncakla oynayabilirdi.

Elindeki broş, ağırdı. Kafasındaki parçayı çevirmek sandığından daha zordu.

Çıt.

Kanatlar başka açıyla durdu.

Bir kere daha çevirdi.

Çıt.

Bir başka açı.

Ve bir çeviriş daha.

Bir çıt daha.

Üç açı kendi içinde tekrar ediyordu. Tıpkı kanatlarını uçmak için son gücüyle çırpması, tam tepede dengelemesi ve tekrar çırpmak için kanatlarını bedenine yakınlaştırması gibi. Yine de kanatların duruş açısı ve şekli oldukça sıradan duruyordu. Daha yakından baktı. Küçük deliklerin ardından masayı görünce duraksadı. Broşun başındaki parçayı tersine çevirdi, deliklerden baktı bu kez delikten Eran'ı gördü. Heyecanla parçayı bir daha çevirdi. Bu kez delikten kartalın pençesini görünce emin oldu.

"Eran, çabuk broşu tut."

"Ne..." eline iliştirilen broşla afalladı. Amenia hızla zırhının cebinden bir parşömen parçası çıkartıp masaya koydu.

Eran'ın elini kavrayıp broşu parşömenin üstüne yerleştirdi.

"Çevir!"

Sorgulamadan Amenia'nın dediğini yaptı Eran. Elinin üstündeki ufacık eldeki heyecan kendi bedenine akıyordu sanki. Parçayı çevirince çıt sesiyle birlikte kanatlar belli yerlerde durdu. Hemen altındaki semboller dışında kalanlar geçici olarak görünmez olmuştu.

"Çevir!"

Bir başka çıt sesi ve deliklerde kalan diğer semboller.

Son çevirmede Amenia'yı beklemeden parçayı çevirdi. Aynı şekilde deliklerin altında belli semboller kaldı.

*

Tekrar tekrar baktılar, kanatlardaki delikler hep aynı sembolleri gösteriyordu. Eran bunları hızla önündeki kitaplardan birinin sayfalarına yazmaya başladı. Yazdıkça sembollerin anlam kazanacağını düşünse de yanılmıştı. Her bir çevirişinde ortaya çıkan sembolleri ayrı sayfalara bire bir kopyaladı. Mürekkep donana kadar sayfalara kimsenin dokunmasına izin vermemişti. Şifreyi kendisi bulmak istiyordu. Yazılanın ne olduğunu bilmiyordu, Amenia'dan önce okuyup ona göre davranacaktı.

Mürekkep donunca kitaplardaki sayfaları koparttı. Bir başkası bunu yapmış olsa bir kitabı parçalamaktan ellerini kesebilirdi veya sağlam bir ceza için her şeyi yapardı. Kitapların onun için ne kadar değerli olduğunu anlatmaya gerek yoktu, tek istediği bir an evvel şifreyi çözmekti.

Üç kağıdı da önüne koydu. Sembollere baktı, baktı, baktı... Yerlerini değiştirdi, bir daha baktı. Hiçbir şekilde anlayamıyordu. Bu dili bilmiyordu Eran, kim bilir belki de şifreli bir dil geliştirmişlerdi aralarında. Okuyamadığını belli etmeden ayağa kalktı. Kağıt parçalarını eline alıp kitaplıkların arasında gezintiye çıktı. Amenia ve İro ardından bakarken çok geçmeden elinde diller ve lehçelerle ilgili bir yığın kitapla geri geldi.

"İro sen bu kitaplara bak, eski dillere ve el yazmalarına, sana bu kağıdı veriyorum benzer bir şekil veya sembol bulursan hemen söyle."

Amenia heyecanla kendine verilecek kâğıdı beklerken kalan iki parçayı da Eran aldı. Hevesi kursağında kalmış zagzos misali kanatlarını düşürdü.

Eran ve İro harıl harıl kitapların sayfalarını değiştirirken Amenia sadece izleyemezdi. İro'nun önündeki kâğıda uzandı. Ne kadar şanslı olduğunun farkında değildi İro kitaba kafasını gömmüş olmasa tek hamlede gagasıyla parmaklarını elinden ayırabilirdi.

Sembollerin bir kısmı artık elindeydi. Eran kitabın sayfasını çevirirken göz ucuyla Amenia'ya bakıncaya kadar bu durumu fark edemedi.

"Amenia ne yaptığını..." durdu. Amenia'nın gözlerine bakakaldı. Pembe gözleri ne ara sarı hanelere kanat açmıştı?

Amenia duygudan arınmış ses tonuyla yazılanları okumaya başladı.

----------------------------------------------------------
Bir bölümün daha sonu!!! Medya ekleme kısmı beni çilden çıkardı bugün bir aksilik musallat oldu bana 😅 Sorun kalkar kalkmaz medyaları ekleyeceğim ☻☺☻☺

Bölümler ilerledikçe konulara dalıyoruz, karakterlerimizi hem daha yakından tanıyoruz hem de onların birbirlerini tanımalarını okuyoruz. Tahmini olan varsa tam buraya yorum atmaya ne dersin?

Hikayeyi okumak sana keyif veriyorsa hadi o yıldızı parlat! Arkadaşlarına önerebilirsin 👑

Öneri şarkı ve her türlü önerini buraya yazmaktan çekinme! Hikaye sizin için devam edecek kanatlarınız uçmaya hazır olsun 🌟🌟🌟

Continue Reading

You'll Also Like

257K 17.2K 30
"Sakın onun adını anma." "Neden?" "Eğer yaparsan sana sonsuza kadar sahip olur." ~~~~ "Büyü zayıflıyor Aria. Sen ölmek istesen bile o buna izin verme...
65.3K 3.1K 30
Bir berdel hikayesidir.. Havin sevdiğinden ayrılırken nerden bile bilirdi evleneceği adamın kuzeni olduğunu herşeyden habersiz berdeli kabul etmişti...
193K 12.6K 61
Kitap en baştan düzenleniyordur bu yüzden bölümlerde karışıklık olabilir. Dünya baştan koymuştu kuralı. Vampirle Elf yan yana bile gelemezdi. Olmazdı...
21.5K 549 21
"Oyun oynamayacaksak ne yapacağız?" "Ben seni sikeceğim o kadar. İstediğin bir sex türü varmı kedicik?"