Yansıma

By bluemonument

45.2K 2.9K 1.7K

"Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar. Ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir"... More

S.1 Ep.1 "Ne işin var burda?"
S.2 Ep.2 "Buralar sana göre değil doktor, buralar tehlikeli"
S.1 Ep.3 "Nasılsa anlayacaksın buraya ait olmadığını"
S.1 Ep.4 "Kalbim buz tutmuş benim"
S.1 Ep.5 "İki tarafı da keskin bir bıçak"
S.1 Ep.6 "Gözlerine baktıkça daha iyi hissettim kendimi"
S.1 Ep.7 "Bana aşık olmayı öğretir misin"
S.1 Ep.8 "Gidenin arkasından bakmak ne berbat bir şey"
S.1 Ep.9 "Bir derdim var bin dermana değişmem"
S.1 Ep.10 "Kalp seçer seveceği kalbi"
S.1 Ep.11 "Bırak da kimi seveceğime ben kendim karar vereyim"
S1. Ep.12 "Hiçbir kötülüğün olmadığı, sadece ikimizin olduğu bir dünya"
S.2 Ep.2 "Senden gelen her şey kabulüm benim"
S.2 Ep.3 "Benim lanetim eninde sonunda gelip seni bulur"
S.2 Ep.4 "İnsan yanlış kişiyi sevince anlıyor gerçekten aşık olduğunu"
S.2 Ep.5 "Benden umudu kessin, hayatına baksın istiyorum"
S.2 Ep.6 "Ölümüne sevmek"
S.2 Ep.7 "Kırık bir kalp"
S.2 Ep.8 "Buralardan gitmek gerçekten zor olacak"
S.2 Ep.9 "Evlenelim mi"
S.2 Ep.10 "Aklımızla bulamadığımız yolu, kalbimiz bulur belki"
S.2 Ep.11 "Gözlerim kamaşıyor sana bakarken"
S.2 Ep.12 "Hiç bırakma ellerimi Yavuz"
S.2 Ep.13 "İkimiz de kül oluruz bu yangında"
S.2 Ep.14 "İşte şimdi ölebilirim"
S.3 Ep.1 "Ömrüm geçsin bu rüyanın içinde"
S.3 Ep.2 "Çok mutlu olalım biz, hep çok mutlu olalım"
S.3 Ep.3 "Hayatımız en mutlu olduğumuz anda donup kalsa keşke"
S.3 Ep.4 "Yaşadığın mutluluğun kıymetini bil"
S.3 Ep.5 "Seversem abartırım"
S.3 Ep.6 "Benim evim sensin"
S.3 Ep.7 "Onun bende huzur bulması öyle muhteşem ki"
S.3 Ep.8 "Gözlerin yelkenimin fenerleri"
S.3 Ep.9 "Birlikte ilk operasyonumuz"
S.3 Ep.10 "Seni bırakıp gitmem"
S.3 Ep.11 "Öleceksek beraber öleceğiz"
S.3 Ep.12 "Ben seni yaralarınla birlikte sevdim"
S.3 Ep.13 "Bu kısacık ömre ne çok acı sığdırmışsın"
S.3 Ep.14 "Yavuz'un yanında bambaşka bir Bahar çıkıyor ortaya"
S.3 Ep.15 "Kızın bana emanet"
S.4 Ep.1 "Kollarında yaşayıp, kollarında öleyim"
S.4 Ep.2 "Seni kendimden çıkarsam, geriye sıfır bile kalmaz"
S.4 Ep.3 "Her gün yeni baştan, sana aşkla bağlı kalacağıma yemin edeceğim"
S.4 Ep.4 "Kelimelerin ötesinde seviyorum seni"
S.4 Ep.5 "Benim hayatım bu"
S.4 Ep.6 "Hem hasretimsin hem vuslatım"
S.4 Ep.7 "Bir gülüşüne dünyaları yakarım"
S.4 Ep.8 "Kalbimi bir tek sana açıyorum"
S.4 Ep.9 "Bakalım bundan nasıl kurtulacaksın Bahar Karasu"
S.4 Ep.10 "Bir daha seni asla bırakmayacağım"
S.4 Ep.11 "Bütün korkum Yavuz için"
S.4 Ep.12 "Ne zaman kapasam gözlerimi, sevgilimin ay yüzü bekliyor oluyor beni"
S.4 Ep.13 "Bugün çok güzel bir gün olacak..."
S.4 Ep.14 "Veda💕Benim Yavuz'dan sonram yok"
Duyuru‼️

S.2 Ep.1 "Kendime engel olmaya çalışırken, farkında olmadan sevmişim"

796 59 62
By bluemonument

Bahar'dan

Sinan'ın getirdiği istihbarat üzerine operasyon için hazırlanıyorduk. Bir gözüm Sinan'daydı. Kafasında operasyondan başka bir şeyler var gibiydi.

"Sinan sen iyi misin?"

Sinan başını kaldırıp bana baktı.

"İyiyiyim iyiyim. Operasyonu düşünüyorum."

Kafa sallayıp döndüm işime. Sinan hazırlığını bitirip bize döndü.

"Hadi, vakit kaybetmeden çıkalım. Çolak yer değiştirmeden almamız lazım."

"Emredersiniz komutanım."

Silahımı yerine takıp sağ elime baktım. Titremesi epeyi geçmişti.

"Bahar, n'oldu?"

"Bir şey yok. Hadi gidelim."

"Elin iyi di mi?"

"İyi iyi."

Sinan kafa sallayıp çıktı odadan. Biz de peşinden çıktık. Kopuk'un getirdiği istihbarat epeyi işimize yarayacaktı. Çolak'ın nerde olduğunu bilmiyorduk, ta ki bugüne kadar. Biz Çolak'ı alırken, onlar da mühimmatları alacaklardı. Tam taburdan çıkmış araçlara geçecekken Sinan'ın telefonu çaldı. Çıkarıp açtı hemen.

"Alo."

Biz dikkatle bakarken Sinan da karşı tarafı dinliyordu.

"Anlaşıldı. Merak etmeyin. Biz hallederiz."

Sinan telefonu kapatıp bize döndü.

"Çolak harekete geçmiş. Diğer grubun olduğu yere gittiği tahmin ediliyor. İstihbarattan arkadaşlar bu durumda gelemiyorlar. Çolak da orda olabileceğinden deşifre olma ihtimalleri var. Sadece biz gidip hem iki grubu, hem de mühimmatları alacağız."

"Tamam. Hadi gidelim."

Sinan bana kafa sallayıp diğerlerine döndü.

"Adamların sayısı fazla, biz de tek ekip olacağız. Destek istesek, hazırlanmalarını bekleyecek vaktimiz yok."

"Komutanım evelallah hallederiz biz ya. Desteğe gerek yok."

Sinan Keşanlı'ya gülüp kafa salladı.

"Eyvallah aslanım. Hadi gidelim artık."

Kafa sallayıp bindik araçlara. Sinan kaşlarını çatmış oturuyordu ön koltukta. Biraz daha yaklaşıp konuştum.

"Sinan bir problem mi var?"

"Yok Bahar."

"Sen kafana başka bir şey taktın gibi."

Sinan bir süre düşünüp ardından birini aradı. Bir süre bekledi ama karşı taraf açmamış olacak geri koydu telefonu yerine.

"Bir şey yok Bahar. Operasyonu düşünüyorum sadece."

Kafa sallayıp önüme döndüm. Göz ucuyla Sinan'a bakıyordum. Başka bir şey var Sinan'da. Ben ciğerini bilirim onun. Ama neyse, şu operasyonu bir halledelim ben nasılsa öğrenirim.




Leyla'dan

Sinirle bakıyordum mobese görüntülerine. Kopuk da dudaklarını birbirine bastırıp başını iki yana salladı.

"Hepsi benim yüzümden. Daha dikkatli olmalıydım. Yavuz'u bu tehlikeye atmamalıydım."

Derin bir nefes alıp kapadım gözlerimi. İçime yayılan üzüntü ve öfkeye hakim olmaya çalışıyorum ama çok zor. Abim o şerefsizlerin elindeyken ben nasıl sakin olayım şimdi? Ona yapabileceklerini düşündükçe yüreğim oyuluyor resmen. Kopuk elini omzuma getirince açtım gözlerimi.

"Leyla ben çok üzgünüm. Ama bulacağız onları, kurtaracağız Yavuz'u."

Dişlerimi sıkıp kafa salladım. Kopuk da devam etti.

"Operasyonu iptal etmek durumunda kaldık zaten. Çolak diğer mekana gidiyor büyük ihtimalle. O yüzden sadece askeri operasyon düzenlenecek. Biz de Yavuz'u bulacağız."

"Telefon sinyalinin en son alındığı yerden bir şey çıkmadı. Büyük ihtimalle yolda attılar telefonu. Mobeselerden de bir şey çıkmadı. Sadece evin önündeki mobeseye yakalanmışlar. Nasıl bulacağız bilmiyorum."

"Merak etme. Sahada ajanlar istihbarat topluyor. Elbet bir haber çıkacak."

"Yavuz'u bir an önce bulmalıyız Kopuk. O şerefsizler abime bir şey yapmadan bulmalıyız."

"Bulacağız Leyla, bulacağız."

Derin bir nefes alıp kapadım gözlerimi. Allah'ım sen Yavuz'a yardım et. Ona bana, bize bağışla.



Bahar'dan

"Bahar durum bildir."

"Evin etrafını sardık bekliyoruz."

"Anlaşıldı. Avcı durum nedir?"

"İçerisinin görüşü yok komutanım. Dışarda da kimse görünmüyor."

"Sinan, sanırım Çolak henüz gelmedi. Buraya geleceğinden emin miyiz?"

"İstihbarat öyle olduğunu söylüyor."

"Öyleyse Çolak ve adamları gelmeden buradakileri alalım. Hem sayıları az, hem de Çolak'a güzel bir sürpriz hazırlarız."

"Haklısın Bahar. Beyler, harekete geçiyoruz. Dikkatli. Kayıp istemiyorum."

"Anlaşıldı."

Tam hareketleniyorduk ki Sinan durdurdu bizi. Dönüp baktım. Sinan çalan uydu telefonu alıp açtı.

"Efendim komutanım. Nasıl? Kahretsin, kötü oldu bu? Emredersiniz komutanım."

Sinan telefonu kapatınca merakla sordum.

"N'oldu Sinan?"

"İhalardan gelen görüntüye göre Çolak başka bir yere gidiyor. Yani bu tarafa gelen toplu bir grup yok."

"E ne yapacağız?"

"Burdaki adamları ve mühimmatları alacağız. Çolak'ı da başka sefere artık."

Dudaklarımı birbirine bastırıp sıkıntıyla nefes verdim. O şerefsizi de yakalasak iyiydi ama neyse. Şimdi şu işe odaklanalım. Sinan tekrar bize döndü.

"Tamam, başlıyoruz. Dikkatli."

Sinan'ın talimatıyla evin ön kapısının yanına geçip duvara yasladım. Sinan da gelip kapının diğer tarafına geçti.

"Komutanım içerde hareket var. Şu an görüş açık."

"Ne görüyorsun Avcı?"

"Büyük salonda beş kişi var. Başka bir odada iki kişi daha. Başka kimseyi görmüyorum."

"Görüş varsa indir adamları."

"Olumlu."

Avcı peş peşe üç kişiyi indirdi. O sırada Çaylak içeri sis bombası attı. Dikkatle adamların dışarı çıkmasını bekledik. Dört kişi ard arda çıktı dışarı. Onları da öldürmeden yakaladık.

"Siz burda kalın. Bunları araca götürün. Bahar'la biz de içeri giriyoruz."

"Anlaşıldı."

Diğerlerini dışarda bırakıp girdik içeri.

"Avcı kimseyi görüyor musun?"

"Hayır komutanım. İçerde başka kimse görünmüyor. Yalnız göremediğim iki oda var."

"Anlaşıldı. Bahar ayrılalım. Odanın biri sende biri bende."

"Anlaşıldı."

Sinan'dan ayrılıp dikkatle ilerledim. Kapısı kapalı olan odanın önüne gelince kapıyı hızla açıp silahımı doğrulttum ileri. İçerisi karanlıktı. Gözlerimi kısıp baktım ama pek bir şey görünmüyordu. Elektrik düğmesine bastım ama çalışmadı. Dikkatle etrafa bakınarak pencerelere doğru ilerledim. Perdeleri çekip indirdim aşağı. Tekrar dönüp odaya baktım. Sonra birden gördüğüm şeyle kalakaldım olduğum yerde. Yanlış görüyorum di mi ben? Şu ilerde yerde yatan Yavuz değil. Niye olsun ki? Yavuz niye burda olsun ki? Çok saçma. Hayır hayır, aklım bana oyun oynuyor. Yavuz yok burda. Gözlerimi kapatıp başımı iki yana salladım. Ardından yavaşça açtım gözlerimi. Hala oradaydı. Odanın köşesinde hareketsiz şekilde yatıyordu. Kollarımın dermanı gitti. Silahım düştü yere. Yutkunup yavaş adımlarla yaklaştım Yavuz'a.

"Yavuz."

Hiç tepki vermedi. Sesi çıkmadı, kıpırdamadı. İçime yayılan korkuyla biraz daha yaklaştım. İyice yanına gidince dizlerimin üstüne çöktüm. Titreyen elimi uzattım.

"Yavuz."

Yavuz'dan ses gelmedikçe korkum artıyordu. Hiç kıpırdamadan yatıyordu. Allah'ım bunu gerçekten yaşıyor muyum? Kolunu tutup sarstım hafifçe.

"Yavuz."

Sesim titriyordu artık. Korkuyordum. Yutkunup toparlandım. Elimi boynuna götürüp nabzını kontrol ettim. Allah'ım, nabız yok. Korkuyla biraz daha yaklaştım. Olmaz olmaz hayır. Tekrar kontrol ettim ama nabız yok. İçime dolan ağlama isteğini bastırıp bağırdım.

"Sinaaaan! Sinaaaaan!! Aşık hemen buraya gel hemen!"

Hızlıca arkasına dolandım Yavuz'un. Bağlı olduğu sandalyeden çözdüm kollarını bacaklarını. Sandalyeyi uzaklaştırıp Yavuz'u sırtüstü yatırdım. Yüzü gözü yara bere içinde kalmıştı. Her yeri kana bulanmıştı. Allah'ım ne yapmışlar böyle Yavuz'a? Niye yapmışlar? O sırada Sinan koşturarak geldi.

"Bahar ne oluyor? Yavuz! Yavuz mu o?"

"Sinan nabız yok! Nabız yok Sinan Yavuz ölüyor!"

"Tamam tamam sakin ol."

Sinan da gelip Yavuz'un diğer yanına çömeldi.

"Ne yapmışlar böyle?"

"Sinan bir şeyler yapmamız lazım! Yavuz'un ölmesine izin veremem Sinan!"

Sinan kafa sallayıp silahını kenara bıraktı. Tam kalp masajına başlayacaktı ki Aşık koşarak geldi.

"Komutanım."

"Aşık çabuk! Nabız yok Aşık çabuk!"

Aşık önce şaşkınca baktı. Ardından hızlıca gelip çömeldi. Yavuz'un nabzını kontrol edip hemen kalp masajına başladı. Ben de başucunda korkuyla bekliyordum. N'olur Yavuz, n'olur dayan. Yalvarırım geri dön. Aşık kalp masajını bırakınca eğilip suni teneffüs yaptım. Ardından Aşık devam etti masaja. Elimi Yavuz'un saçlarına getirip baktım yara bere içindeki yüzüne. Ne yaptılar sana böyle? Aşık durunca yine eğildim Yavuz'un yüzüne. Hadi Yavuz hadi. Başarmalısın. Yalvarırım, hadi. Aşık yine masaj yaptı, ben yine nefesimi Yavuz'a verdim. Hadi Yavuz hadi. Umudum tükeniyordu artık. Tam kederle olduğum yere çökecektim ki Yavuz birden nefes aldı. Umutla gülümsedim. Elimi saçlarına getirip gülerek konuştum.

"Yavuz."

Yavuz öksürerek yavaşça araladı gözlerini. Beni görünce şaşkınca gülümsedi. Ardından zorlukla konuştu.

"B-Bahar."

"Burdayım. Burdayım."

Yavuz gülümseyip kapadı gözlerini. Allah'ım çok şükür. Yavuz'u bize bağışladın çok şükür.

"Komutanım hemen hastaneye gitmesi lazım. Durumu iyi değil. Sanırım elektrik de vermişler. Acil müdahale lazım."

"Tamam hadi o zaman."

Yavuz'un ne yürüyecek ne kalkacak hali yoktu. Kollarından tutup doğrulttuk. Sinan kolundan tutup omzuna aldı Yavuz'u.

"Komutanım yardım edeyim."

"Tamam aşık ben hallediyorum. Sen koş aracı evin önüne getir."

"Emredersiniz."

Aşık koşturarak çıkınca Sinan da hızla yürüdü. Ben de yanında yürüyordum. Yavuz'un gözleri kapalıydı. Kendinde değil gibiydi. İçimdeki korku geçmemişti hala. Üstelik öyle tanıdıktı ki. Unuttum sandığım korkularım taptaze duruyordu işte. Yine birini kaybetmenin eşiğine gelmiştim. Neyse ki bu sefer döndük o eşikten. Hızla dışarı çıkınca Sinan Yavuz'u gelen araca bindirdi. Bense öfkeyle soluyarak yakaladığımız adamların yanına gittim hızla. Birinin yakasına yapışıp öfkeyle bağırdım.

"Ne istediniz lan ondan?! O sadece bir doktor şerefsiz herifler! Ne istediniz ondan?!"

Bağırarak bir yumruk indirdim suratına adamın. Tekrar yakasına yapışmıştım ki Sinan gelip çekti beni kenara.

"Tamam Bahar sakin ol. Hadi gitmemiz lazım artık. Sen geç araca. Beyler siz de diğer araçlara binip tabura gidin. Biz Yavuz'u hastaneye götüreceğiz. Bu arada mühimmatları da unutmayın. İçerdeki büyük odada."

"Emredersiniz komutanım."

Sinan hemen geçti direksiyona. Ben de arka koltuğa oturup, Yavuz'un başını dizlerime koydum. Hemen elimi boynuna getirip nabzını kontrol ettim. Oh, çok şükür. Yutkunup elimi saçlarına getirdim. Sinan hızla kullanıyordu arabayı.

"Yavuz. Yavuz."

"Sakin ol Bahar. İyi olacak Yavuz."

"Ben hiçbir şey anlamıyorum. Yavuz'un burda ne işi var? Niye getirmişler ki onu buraya? Üstelik bir de işkence etmişler. Elektrik vermişler. Niye, niye yaptılar bunu?"

"Ben sen talaşlanma diye sana söylememiştim ama Leyla sabahtan beri Yavuz'u arıyordu."

Kafamı kaldırıp kaşlarımı çattım.

"Nasıl yani?"

"Yani işte ben Kopuk'la buluşmaya giderken Leyla'yı görmüştüm. O sırada Leyla'yı aradılar hastaneden. Yavuz hastaneye gitmemiş, ulaşamamışlar merak etmişler. Leyla da aradı ulaşamadı. Çok telaşlandı. Yavuz'u bulmam lazım diyip gitti. Sonra da aradım aradım ulaşamadım Leyla'ya. Öyle telaşlanması tuhafıma gitmişti aslında. Kocaman adam, nereye gidecek ki dedim. Ama korktuğu bir şeyler var gibiydi Leyla'nın."

Başımı eğip tekrar baktım Yavuz'a. Dudaklarımı büküp saçlarını sevdim. Ne hale getirmişler seni? Yüzü gözü yara bere içinde, kollarında bileklerinde morluklar var.

"Bahar, bunlar bizden bir şey saklıyor olmasınlar?"

Başımı kaldırıp Sinan'a baktım.

"Kimler?"

"Leyla'yla Yavuz işte. Önce geçen akşam Kopuk'u Yavuz'un arabasından inerken görüyoruz. Ardından Yavuz bugün ortadan kayboluyor. İşkenceye uğruyor. Yani bir doktora niye işkence etsinler ki? Leyla Yavuz'a ulaşamayınca fazla telaşlanıyor. Yani normalde insan ilk dakkadan bu kadar telaşlanmaz. Bir yere uğramıştır, bir yerde oyalanmıştır diye düşünür ama Leyla çok telaşlıydı. Hatta gözlerindeki korku okunuyordu. Bana bak, bu Yavuz hakkaten ajan olmasın."

"Bilmiyorum Sinan. Şu an ilgilendiğim şey de o değil. Yavuz'un haline baksana. Az kalsın ölecekti. Gözlerimin önünde ölüp gidecekti az kalsın. Az kalsın ben onu da kaybedecektim."

Susup eğdim başımı. Dolu gözlerle bakarak devam ettim Yavuz'un saçlarını sevmeye.

"Tamam canım, korkma. Bak iyi Yavuz. Hayatta. Daha da iyi olacak. Korkma sen."

Yutkunup kafa salladım. Bu çok zor. Ne kadar zor olduğunu bir kez daha hatırladım. Sevdiğin birini kaybetmek çok zor. Sevdiğim birini. Sevmişim ben Yavuz'u. Kendime engel olmaya çalışırken, farkında olmadan sevmişim. Kaybetme korkusu yüreğime çöreklenince anladım bunu. Ben bunlar olmasın, Yavuz tehlikelerden uzak kalsın, zarar görmesin diye uğraşırken; bunun için kendi mutluluğumdan vazgeçerken şu olana bak. Aklıma gelen şeyle kaldırdım başımı.

"Leyla'ya haber versek mi?"

"Aklıma geldi de, telefonuna ulaşılamıyordu saatlerdir. Bir hasteneye varalım, ben ararım tekrar."

Kafa sallayıp tekrar Yavuz'a eğdim başımı. Masum bir çocuk gibi yatıyordu dizlerimde. Öyleydi de. Masum bir çocuktu o. Ve hiç haketmediği şeyler yaşıyordu.

Yavuz'u hızla içeri soktular sedyeyle. Ben de yanında yürüyordum. Elini tutuyordum sıkıca. Doktor Yavuz'u müdahale odasına alınca ayrıldı ellerimiz. Kapı kapandı, ben kaldım kapanan kapının arkasında.

"Tamam Bahar. Hadi gel otur şöyle."

Sinan beni tutup bir köşeye oturttu. Önüme diz çöküp ellerini saçlarıma getirdi.

"Bak bana. Yavuz iyi olacak. Tamam mı? Korkma. Kaybetmeyeceksin Yavuz'u."

Burukça bakıp kafa salladım. Sinan saçlarıma bir öpücük kondurup doğruldu.

"Leyla'ya haber vereyim."

Başımı kaldırıp baktım. Sinan da telefonu çıkarıp aradı Leyla'yı. Uzun süre bekledi ama açılmadı telefon.

"Allah Allah. Bu kızın telefonunda da bir tuhaflık var. Çekmeyen bir yerde mi nedir? Sinyal alamıyor galiba."

"Doktor bir çıksın da öyle arayalım istersen. Şimdi ne diyeceğiz ki? En azından abisinin iyi olacağını söyleriz. Böyle daha çok telaşlanır."

"Zaten ulaşamıyorum bir türlü. Yok yok, şu Yavuz bir iyileşsin çözeceğim ben bu işi. Bu Leyla'da da bir iş var."

Nefes verip eğdim başımı.

"Bahar hanım, Sinan bey."

Başımı kaldırıp sesin sahibine baktım. Sema hemşire de bize bakıyordu. Ayağa kalkıp yanına gittim.

"Bir sorun mu var? Allah korusun biri mi yaralandı?"

"Yavuz, Yavuz iyi değil. Odaya aldılar. Sema hemşire bir bakar mısın, bize bir haber getirir misin lütfen."

Sema hemşire şaşkınca baktı. Ardından kafa sallayıp hızla Yavuz'un olduğu odaya girdi. Yutkunup dolandım etrafta. Hadi artık güzel bir haber alalım. Çok geçmeden doktor çıktı dışarı. Hemen gittim yanına.

"İyi mi doktor? İyi olacak di mi?"

Doktor dudaklarını birbirine bastırıp baktı. Ben de korkuyla bekliyordum.

"Durumu iyi değil. Yani hayati bir tehlikesi yok ama vücudunda çok fazla yarası var. Morluklar, çürükler, yanıklar. Vücuduna verilen elektrik beyin fonksiyonlarında bir hasar bırakmamış gibi görünüyor ama uyanmadan net bir şey söylemek zor. Ayrıca yüksek elektrik kaslara, eklemlere de zarar vermiş olabilir."

Tedirgince yutkundum.

"Nasıl bir hasar bırakmış olabilir? Yani beyin fonksiyonlarında."

"Bahar hanım, isterseniz bunları şimdi konuşmayalım. Yani Yavuz'un sağlam bir bünyesi var. Ben bir sorun olacağını düşünmüyorum."

"Doktor bey, lütfen söyleyin."

Doktor nefes verip kafa salladı.

"Aslına bakarsanız ilk yardım iyi yapılmış. Bulduğunuzda kalbinin durmuş olduğunu söylediler. Kalp masajı ve suni solunumla geri döndürmüşsünüz."

Ben kafa sallayınca doktor devam etti.

"Dediğim gibi hayati tehlikesi yok. Yani o kısmı sayenizde atlattı. Ama beyinde bazı hasarlar kalabilir. Geçici hafıza kaybı yaşayabilir. Adalelerinde aşırı kasılma sonucu yüksek ağrılar olabilir. Kalp fonksiyonlarını izlemeye devam edeceğiz. Solunum sıkıntısı da çekiyor şu an ama uzun sürmez. Gerekli müdahaleyi yaptık. Yalnız hemen uyanmaz. Merak etmeyin, Yavuz iyi olacak. Bünyesi sağlamdır onun."

Gülümseyip kafa salladım.

"Teşekkürler doktor. Yanına girebilir miyim peki?"

"Tabi. Sema hemşire serum takıyor. O çıksın, girebilirsiniz. Bu arada Leyla hanıma ulaşamıyoruz, siz haber verebildiniz mi?"

"Biz de ulaşmaya çalışıyoruz. Telefonunda bir sorun var sanırım."

"Anladım. Tekrar geçmiş olsun."

Doktor gidince Sinan'a döndüm. O da gülümseyip sarıldı bana.

"Bak gördün mü? İyi olacak işte Yavuz."

Sinan'a sarılıp başımı omzuna yasladım.

"Çok şükür."

Ayrılıp saçlarımı geriye sıvazladım.

"Ben Leyla'yı bir daha arayayım. Sen de artık şu yeniden sevme konusunda inat etmeyi bırakırsın."

Kaşlarımı kaldırıp Sinan'a baktım. O da elinde telefon, bıyık altı gülerek uzaklaştı.

"Ne alakası var şimdi ya?"

Ben Sinan'ın arkasından bakarken başka bir hemşire ağlamaklı halde koşarak gelip Yavuz'un odasına girdi. İçime bir korku yayıldı anında. Allah'ım bir şey mi oldu ki? Yavuz'a bir şey mi oldu? Ama öyle olsa doktor gelirdi heralde, hemşire değil. Nerden biliyorsun Bahar? Sanki sen doktorsun. Girsem mi ki içeri acaba? Tam hareketlenmiştim ki açıldı odanın kapısı. İki hemşire peş peşe çıktılar odadan. Tedirgince baktım yüzlerine. Sema hemşire tebessüm ediyordu ama diğer hemşirenin yüzü allak bullak olmuştu.

"Sema hemşire Yavuz iyi mi?"

"Merak etmeyin Bahar hanım iyi. Daha da iyi olacak inşallah."

"Yani bir sorun yok di mi? Hemşire hanım telaşla içeri girince ben korktum."

Hemşire başını kaldırıp bana baktı. Yüzündeki ifade değişti birden. Memnuniyetsiz şekilde bakmaya başladı. Sema hemşire konuşunca ona çevirdim başımı.

"Yok yok merak etmeyin. Yavuz bey sevdiğimiz bir doktor. Bizler de üzüldük haliyle."

Kafa sallayıp konuştum.

"Peki girebilir miyim artık?"

"Tabi ki."

Diğer hemşire hala tuhaf tuhaf bakarken Sema hemşireyle birlikte uzaklaştılar. Ben de hemen içeri girdim. Yavuz'u görünce dudaklarımı büküp yaklaştım. Yatağın yanına oturup elini avcumum içine aldım.

"Yavuz, iyi olmak zorundasın Yavuz. Ben seni de kaybedemem. Sana bir şey olursa dayanamam buna."

Sıkıca tuttuğum eline bir öpücük kondurdum. Anında kapandı gözlerim. İçimde çiçekler açtı sanki. Gülümseyip durdum öyle. Ne yaparsam yapayım olmuyor zaten. Ne yaparsam yapayım engel olamıyorum. Kalbim beni dinlemiyor. Sinan'ın dediği gibi, kendi seçiyor seveceği kalbi. Elimi yüzüne getirip saçlarını sevdim usulca. İyi olacaksın Yavuz, iyi olacaksın. Senin cesaretine bakıp cesaret edeceğim seni sevmeye.

"Leyla'ya ulaştım sonunda. Oo, çıkayım mı ben?"

Sinan'a gülüp göz devirdim. Elimi Yavuz'un saçlarından çekip döndüm Sinan'a.

"Tuhaf tepkiler veriyorsun farkında mısın?"

Sinan dudak büküp kafa salladı.

"Farkındayım. Normalde seni bir adamla el ele görünce her abi gibi o adamı ezmem lazım ama ben burda nerdeyse çöpçatanınız olacağım. Hoş değil yani."

Gülerek çevirdim başımı. Sinan da gülüp devam etti.

"Leyla'ya ulaştım ama hemen gelemiyor. Uzaktaymış biraz. Ben gelene kadar siz bekler misiniz dedi. Tamam dedim de hiç anlamadım valla. Karabayır'da ne kadar uzakta olabilir ki? Burda her yer birbirine on beş dakka mesafede. Yok yok, kesin bir numaralar var bunlarda."

"Sen de taktın ha Sinan. Bu arada, şu Leyla meselesini konuşacağız sevgili abicim. Unuttum sanma."

Sinan kaşlarını kaldırıp baktı.

"Yok ya mesele falan. Nerden çıkartıyorsun?"

İnanmaz inanmaz bakıp kafa salladım. Sinan da kıpırdandı olduğu yerde.

"Neyse neyse hadi saçmalama. Sen kal burda Leyla gelene kadar, hatta Yavuz kendine gelene kadar, ben tabura gideyim. Erdem yarbaya rapor vermem lazım."

"Tamam."

"Bir şey olursa ararsın tamam mı?"

"Tamam Sinan."

Sinan gülümseyip çıktı. Ben de tekrar Yavuz'a döndüm. Gülümseyip sıkıca tuttuğum elini sevdim. Hadi uyan Yavuz. Uyan da göreyim o içimi aydınlatan mavi gözlerini. Uyan da gönlümce sevmeye çalışayım seni. Hazır cesaret etmişken buna, uyan da bizim de mutlu olmak için bir şansımız olur belki.



BÖLÜM SONU
💕

Continue Reading

You'll Also Like

12.1M 589K 87
18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber...
209K 16.7K 39
"Neden bana soğuk davranıyorsun? Bilmiyorum, aklında ne var ama kırıcı oluyor. Benimle yan yana olmaktan hoşlanmıyor gibisin. Ben sadece güzelce şiir...
34K 3K 12
Kim Taehyung öğrencisine fazla mı ayrıcalık tanıyordu? Daha ona sınav cevaplarını verdiği kısma gelmedik. Yaş farkı !
93.1K 4K 21
Yabani dizisinden tanıdığımız Asi ve Alaz'ın muhtemelen hiç yazılmayacak anlarına dair tek veya birkaç bölümden oluşacak hikayelerdir.