Yansıma

By bluemonument

45.2K 2.9K 1.7K

"Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar. Ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir"... More

S.1 Ep.1 "Ne işin var burda?"
S.2 Ep.2 "Buralar sana göre değil doktor, buralar tehlikeli"
S.1 Ep.3 "Nasılsa anlayacaksın buraya ait olmadığını"
S.1 Ep.4 "Kalbim buz tutmuş benim"
S.1 Ep.5 "İki tarafı da keskin bir bıçak"
S.1 Ep.6 "Gözlerine baktıkça daha iyi hissettim kendimi"
S.1 Ep.7 "Bana aşık olmayı öğretir misin"
S.1 Ep.8 "Gidenin arkasından bakmak ne berbat bir şey"
S.1 Ep.9 "Bir derdim var bin dermana değişmem"
S.1 Ep.10 "Kalp seçer seveceği kalbi"
S1. Ep.12 "Hiçbir kötülüğün olmadığı, sadece ikimizin olduğu bir dünya"
S.2 Ep.1 "Kendime engel olmaya çalışırken, farkında olmadan sevmişim"
S.2 Ep.2 "Senden gelen her şey kabulüm benim"
S.2 Ep.3 "Benim lanetim eninde sonunda gelip seni bulur"
S.2 Ep.4 "İnsan yanlış kişiyi sevince anlıyor gerçekten aşık olduğunu"
S.2 Ep.5 "Benden umudu kessin, hayatına baksın istiyorum"
S.2 Ep.6 "Ölümüne sevmek"
S.2 Ep.7 "Kırık bir kalp"
S.2 Ep.8 "Buralardan gitmek gerçekten zor olacak"
S.2 Ep.9 "Evlenelim mi"
S.2 Ep.10 "Aklımızla bulamadığımız yolu, kalbimiz bulur belki"
S.2 Ep.11 "Gözlerim kamaşıyor sana bakarken"
S.2 Ep.12 "Hiç bırakma ellerimi Yavuz"
S.2 Ep.13 "İkimiz de kül oluruz bu yangında"
S.2 Ep.14 "İşte şimdi ölebilirim"
S.3 Ep.1 "Ömrüm geçsin bu rüyanın içinde"
S.3 Ep.2 "Çok mutlu olalım biz, hep çok mutlu olalım"
S.3 Ep.3 "Hayatımız en mutlu olduğumuz anda donup kalsa keşke"
S.3 Ep.4 "Yaşadığın mutluluğun kıymetini bil"
S.3 Ep.5 "Seversem abartırım"
S.3 Ep.6 "Benim evim sensin"
S.3 Ep.7 "Onun bende huzur bulması öyle muhteşem ki"
S.3 Ep.8 "Gözlerin yelkenimin fenerleri"
S.3 Ep.9 "Birlikte ilk operasyonumuz"
S.3 Ep.10 "Seni bırakıp gitmem"
S.3 Ep.11 "Öleceksek beraber öleceğiz"
S.3 Ep.12 "Ben seni yaralarınla birlikte sevdim"
S.3 Ep.13 "Bu kısacık ömre ne çok acı sığdırmışsın"
S.3 Ep.14 "Yavuz'un yanında bambaşka bir Bahar çıkıyor ortaya"
S.3 Ep.15 "Kızın bana emanet"
S.4 Ep.1 "Kollarında yaşayıp, kollarında öleyim"
S.4 Ep.2 "Seni kendimden çıkarsam, geriye sıfır bile kalmaz"
S.4 Ep.3 "Her gün yeni baştan, sana aşkla bağlı kalacağıma yemin edeceğim"
S.4 Ep.4 "Kelimelerin ötesinde seviyorum seni"
S.4 Ep.5 "Benim hayatım bu"
S.4 Ep.6 "Hem hasretimsin hem vuslatım"
S.4 Ep.7 "Bir gülüşüne dünyaları yakarım"
S.4 Ep.8 "Kalbimi bir tek sana açıyorum"
S.4 Ep.9 "Bakalım bundan nasıl kurtulacaksın Bahar Karasu"
S.4 Ep.10 "Bir daha seni asla bırakmayacağım"
S.4 Ep.11 "Bütün korkum Yavuz için"
S.4 Ep.12 "Ne zaman kapasam gözlerimi, sevgilimin ay yüzü bekliyor oluyor beni"
S.4 Ep.13 "Bugün çok güzel bir gün olacak..."
S.4 Ep.14 "Veda💕Benim Yavuz'dan sonram yok"
Duyuru‼️

S.1 Ep.11 "Bırak da kimi seveceğime ben kendim karar vereyim"

694 58 64
By bluemonument

Bahar'dan

"Bahar, hop Bahar."

İrkilip toparlandım. Başımı çevirip yanımdaki Sinan'a baktım.

"Efendim."

"Neye daldın gittin bu kadar? Sesleniyorum duymuyorsun?"

"Hiç ya, öyle dalmışım işte."

Sinan gülümseyip biraz daha bana doğru döndü.

"Dışarı çıkalım mı? Yemeği dışarda yiyelim."

"Boşver Sinan. İyi böyle."

Sinan beni dinlemeyip kalktı ayağa.

"Hadi hadi, kukumav kuşu gibi düşündün bütün gün. Hadi çıkalım biraz. Hem benim canım dürüm çekti. Hadi."

Gülüp kalktım ayağa.

"Tamam. Hadi gidelim madem."

Sinan kafa sallayıp diğerlerine döndü.

"Beyler biz çıkıyoruz. Birkaç saate döneriz."

"Tamam komutanım."

Herkes kendi halinde bir şeylerle ilgileniyordu. Sakin bir gün olmuştu. Başka meşgul olacak bir şey de bulamadığımdan, Yavuz'u düşünüp durmuştum. Kafam pelte gibi olmuştu artık. Biraz dışarı çıkmak iyi gelecek gerçekten.


Yavuz'dan

Görünmez bir el tarafından beklemediğim bir anda çalıların arasına çekilince boş bulunup sendeledim. Ardından hemen toparlanıp kurtulmaya çalıştım yakama yapışmış ellerden.

"Kimsen sen? Bırak beni!"

Hala kurtulmaya çalışırken tam yumruğumu suratının ortasına geçiriyordum ki elimi yakalayıp konuştu.

"Yavuz sakin ol."

Kaşlarımı çatıp baktım. Karanlıktan kim olduğunu göremiyordum ama belli ki beni tanıyor. Beni tutup biraz daha ileri götürdü. Şimdi daha aydınlığa gelmiştik ve karşımdaki adamın yüzünü görebiliyordum. Sakallı, şapkalı esmer bir adam. Ama tanıdığım biri değildi.

"Kimsin sen? Ne istiyorsun benden?"

"Sakin ol. Leyla'dan haber getirdim."

Yüz kaslarım gevşedi anında. Korkuyla konuştum.

"Bir şey mi oldu Leyla'ya? Cevap ver kardeşim iyi mi?"

"İyi iyi merak etme. Seni aramış ama konuşamamışsınız. Merak etme diye beni haber vermem için gönderdi. Arkadaşıyım ben onun."

Kaşlarımı kaldırıp baktım. Benim emin olamayan bakışlarımı görünce gülümseyip devam etti.

"Merak etme. Leyla iyi. İlk fırsatta arar zaten seni."

Dudaklarımı birbirine bastırıp kafa salladım.

"Sağol."

"Rica ederim. Ayrıca kusura bakma seni böyle tutup çektim buraya ama kimseye görünmemen gerekiyordu."

"Sorun değil. Teşekkür ederim haber getirdiğin için. Ben de meraklanmaya başlamıştım."

"Dediğim gibi, Leyla iyi. Yakında dönmüş olur. Benim artık gitmem lazım."

"Ben bırakayım seni gideceğin yere."

Kaşlarını kaldırıp baktı. Ben de gülümseyip devam ettim.

"Pardon. Kimseye görünmemen lazımdı di mi?"

Gülümseyip kafa salladı.

"Ben gideyim artık."

"Bu arada, ismin ne? Yani söylemende bir sakınca yoksa?"

Gülümseyip konuştu.

"Kopuk, yani öyle derler."

Kaşlarımı çatıp gülümsedim.

"İlginçmiş. Ben de Yavuz, zaten biliyorsun."

"Memnun oldum Yavuz. Artık gitmeliyim. İyi akşamlar."

"İyi akşamlar Kopuk."

Kopuk gülümseyip başındaki şapkayı düzleterek tekrar karanlığa karıştı. Ben de derin bir nefes alıp çıktım çalıların arasından. Bunların da hayatları ne maceralı arkadaş. Valla bazen imreniyorum. Ben de acaba doktor değil de asker, ajan falan mı olsaydım? Gülerek başımı iki yana salladım. Ardından arabaya binip eve doğru yola koyuldum.

Karanlık gecede ilerlerken ilerde farkettiğim şeyle dikkatle baktım. Çok da işlek olmayan bir caddedeydim ve birisi hızla koşuyordu cadde boyu. İyice yaklaşınca tanıdım adamı. Kopuk bu. Önüne geçip durdurdum arabayı. O da beni görünce durup nefes nefese baktı.

"Kopuk, n'oluyor?"

Kopuk bir şey demeden hemen bindi arabaya.

"Devam et Yavuz! Hadi hadi çabuk!"

Hemen bastım gaza. Ben hızla arabayı sürerken Kopuk da arkaya dönmüş bakıyordu.

"N'oluyor Kopuk?"

"Peşimde birileri vardı. Sen gelmesen yakalanıp deşifre olacaktım. Tam zamanında geldin Yavuz."

Kopuk'a bir bakış atıp tekrar önüme döndüm.

"Atlattık mı peki?"

"Öyle görünüyor. Peşimizde kimse yok. Arabaya bindiğimi görmediler sanırım. İyi oldu bu. Yoksa senin arabayı imha etmek zorunda kalacaktık."

Şaşkınca baktım Kopuk'a.

"Nasıl yani?"

"Eğer senin arabana bindiğimi görselerdi aracın peşine düşerlerdi. Dolayısıyla senin de. E haliyle bu arabayı kullanamazdın bir daha. Ama neyse ki farketmediler."

Kaşlarımı kaldırıp kafa salladım. Sonra aklıma gelen şeyle güldüm. Kopuk da bana dönüp baktı.

"N'oldu, niye gülüyorsun?"

"Daha biraz önce maceralı bir işiniz olduğunu düşünüyordum. Acaba ben de asker falan mı olsaydım derken birden maceranın içine düştüm resmen."

Kopuk da gülüp önüne döndü.

"Macerayı sevdiğin buraya gönüllü gelmenden belli doktor."

Kaşlarımı kaldırıp şaşkınca baktım Kopuk'a.

"Sen nerden biliyorsun bunu?"

Kopuk tek kaşını kaldırıp yalandan ukala bir tavırla baktı. Ben de gülüp kafa salladım.

"Doğru ya. Ben de kime ne soruyorum."

Kopuk gülüp önüne döndü. Ben de tekrar yola çevirdim başımı. İşin macerası güzel de, ne kadar tehlikeli olduğu da su götürmez bir gerçek.


Bahar'dan

Dalgın dalgın yiyordum elimdeki dürümü.

"Bahaar, tamam ama artık. Valla içimi kararttın ha."

"Ne oldu be?"

"Ne mi oldu? Şu yüzün bir gülsün artık. Beş karış suratla oturuyorsun, sürekli dalgınsın. Valla bu gidişle gidip ben konuşacağım Yavuz'la. Sen bizim deliye bakma, o da senden hoşlandı diyeceğim. Abi çizgimden kaydıracaksın beni yani illa."

Dudaklarımı birbirine bastırıp ters ters baktım Sinan'a.

"Zevzeklik yapmaya başladın yine. Hem ben artık pek emin değilim."

"Neyden emin değilsin? Yavuz'dan hoşlandığından mı?"

"Hayır. Onun benden hoşlandığından."

Sinan kaşlarını çatıp baktı.

"Nasıl yani?"

"Yani ben o akşam halinden tavrından bana ilanı aşk edeceğini sandım ama düşündükçe yanılmış olabileceğimi düşünüyorum. Yani konuşturmadım ki adamı. Belki de ben tamamen yanlış anladım. Belki de tamamen farklı bir şey söyleyecekti."

Sinan dudaklarını büzüp kaşlarını kaldırıp baktı.

"Hıımm, bana öyle gelmiş olabilir diyorsun. Bu ihtimal mi surat astırıyor yoksa sana?"

Göz devirip çevirdim başımı.

"Of Sinan. Üstüme gelmeye bayılıyorsun di mi?"

Sinan gülerek uzanıp makas aldı yanağımdan.

"Tamam tamam demedim bir şey. Üzülme sen. Bence aşık sana Yavuz. Yani ben de farkediyorum bir şeyler."

Sitem eder gibi başımı yana eğdim.

"Sinan. Ben ne diyorum sen ne diyorsun. Ona üzülmedim ben heralde."

Sinan inanmaz inanmaz baktı.

"Öyle mi?"

Gülüp çevirdim başımı. Gördüğüm şeyle anında kestim gülmeyi. Sinan da başın çevirip baktı.

"Yavuz'un arabası değil mi o?"

Sinan dikkatle bakıp kafa salladı.

"Evet. Galiba."

"Hih! Görmesin bizi. Adama hiç yoktan operasyona gideceğiz iması yaptım. Şimdi bizi dürüm yerken görürse acayip ayıp olur. Valla açıklayamam ha."

Ben oturduğum yerde iyice sinip saklanmaya çalışırken Sinan da kolonun arkasına saklanıp bakmaya devam etti. Ben de Sinan'a soruyordum.

"N'aptı gitti mi? İndi mi yoksa arabadan?"

"Yok yok inmedi. Yol kenarına yanaştı bekliyor."

Başımı kaldırıp bakmaya çalıştım ben de. Biraz sonra yolcu tarafının kapısı açılıp biri indi aşağı. Ben tekrar saklandım ama inenin Yavuz olmadığını anlayınca tekrar baktım. Gözlerimi kısıp dikkatle baktım inen adama. Kim ki bu? Yavuz burda bizden başka kimi tanıyor ki?

"Kopuk mu o?"

"Kim?"

Sinan bana cevap vermeden dikkatle bakmaya devam etti. Adam yolun karşısına geçip hızla yürürken, Yavuz da yola devam etti. Rahat bir nefes alıp düzelttim oturuşumu.

"Oh. Neyse ki görmedi bizi. Sen kim dedin inen adam için?"

Sinan kafası karışmış halde dudaklarını kemirdi.

"Yanlış görmediysem Kopuk'tu."

"Kopuk kim ya?"

Sinan bir şey demeden baktı. Ben de biraz düşününce hatırladım.

"Ha şu Kopuk. İstihbarattan."

Sinan kafa salladı. Kaşlarımı çatıp düşündüm.

"İyi de, Yavuz nerden tanıyor olabilir ki Kopuk'u?"

Sinan dudak büküp başını iki yana salladı.

"Hiçbir fikrim yok. Belki eskiden falan tanıyordur. Belki de yanlış görmüşümdür."

"Sen mi? Hiç sanmıyorum. Tek bakışta adamın donunun rengine varana kadar eşkal veren adamsın sen."

Sinan bir şey demeden durdu. Hala kaşları çatık bir şeyler düşünüyordu. Kopuk'un Yavuz'un arabasından inmesi beni de şaşırtmıştı. Yavuz'un ne işi var ki bir istihbaratçıyla? Sinan istihbarat uzmanı olduğundan o daha iyi tanıyordu Kopuk'u. Birlikte çok iş yapmışlardı. Arada tabura da gelirdi. Biz de ondan başka istihbaratçı tanımazdık zaten. De, Yavuz Kopuk'u nerden tanıyor ki?

Başımı çevirip Sinan'a baktım. Restorandan çıkmış yürüyorduk. Sinan hala düşünüp duruyordu.

"Sinan, ne düşünüyorsun hala?"

"Şu Kopuk meselesi kafama takıldı ya. Yavuz'la ne işi vardı ki?"

Dudak büküp omuz silktim.

"Bilmem. Neyse ne? Sen niye taktın ki bu kadar kafaya? Tanışıyorlardır bir yerden işte. Yavuz'un da istihbaratçı olacak hali yok ya."

Ben gülerken Sinan ciddi ifadesiyle baktı bana. Kaşlarımı kaldırıp baktım.

"Yok artık Sinan."

"Aman ne bileyim. Her ihtimali düşünüyorum işte."

Gülüp tekrar önüme döndüm. Biz yavaş yavaş yürürken gelen sesle durdurdum adımlarımı.

"Bahar."

Yutkunup kıpırdandım. Başımı çevirip Sinan'a baktım. O da dudaklarını birbirine bastırıp kaşlarını kaldırdı. Derin bir nefes alıp döndüm sesin sahibine. Onun gülen yüzünü görünce ben de gülümsedim istemsizce. Yavuz bir bana bir Sinan'a bakıp konuştu.

"İyi akşamlar."

Benden ses çıkmayınca Sinan girdi lafa.

"İyi akşamlar Yavuz."

Yavuz Sinan'a kafa sallayıp bana bakarak konuştu.

"Ben de markete diye çıkmıştım. Sizi görmeyi beklemiyordum."

Sinan bir şey demeyip bana baktı. Bense mahçup bir halde, ne desem bilemiyordum. Resmen onu geçiştirdiğimi anladı Yavuz. Çok ayıp oldu.

"Biz de şey, öyle hava almaya."

Bir şeyler söylemeye çalışıyordum ama saçmalamaktan başka bir şeye yaramıyordu. Böyle yapmamalıyım Yavuz'a. Ne söyleyecekse söylemesine izin vermeliyim. Böyle olmaz. Sinan'a bir bakış atıp bir iki adım yaklaştım Yavuz'a. Derin bir nefes alıp gülümsedim.

"Yavuz, vaktin varsa konuşalım mı?"

Yavuz gülümseyip konuştu.

"Benim vaktim var da, senin vaktin var mı asıl?"

Dudaklarımı birbirine bastırıp gülümsedim.

"Var."

Yavuz da kocaman gülümsedi. Bu kadar güzel gülmesen her şey daha kolay olabilirdi aslında.

"E, o zaman ben gideyim. Sonra görüşürüz Yavuz."

"Görüşürüz Sinan."

Sinan bana bakıp gülümsedi. Ardından dönüp gitti. Ben de Yavuz'a doğru yürüdüm. Yavuz da gülümseyerek bakıyordu.

"Nasılsın? Operasyon bitti galiba."

Derin bir nefes alıp eğdim başımı. Ardından tekrar Yavuz'a baktım.

"Bir yerde oturalım mı? Böyle sokak ortasında kaldık."

"Olur. Nereye gidelim? Aç mısın? Bir şeyler yiyelim mi?"

"Yok, değilim. Ama sen açsan gidebiliriz."

"Yoo."

Dudaklarımı birbirine bastırıp gülümsedim.

"O zaman kafeye gidelim mi yine?"

"Farketmez. Olabilir."

Kafa sallayıp yürüdüm. Yavuz da yanımdan yürüyordu.

"Leyla nasıl?"

"İyi."

Yavuz gülümseyip kaçırdı bakışlarını. Leyla'yı sorunca tuhaf davranıyordu ama şu an onun üstünde duramayacağım. Yavuz eğer tahmin ettiğim şeyi söyleyecekse onu kırmadan nasıl anlatırım kendimi, onu düşünüyorum şimdi. Onu kırmayı hiç istemiyorum. Beni yanlış anlamasını da istemiyorum. O iyi biri. Üstelik yeterince kaba davranıp kırdım Yavuz'u. Hem de hiç haketmemişken. Şimdi kibar davranmalıyım ona. Başımı çevirip Yavuz'a baktım. O da gülümseyerek bir şeyler düşünüyordu sanki. Dudaklarımı kemirip önüme çevirdim başımı. Onu üzmek istemiyorum ama elimden de başkası gelmiyor.

Oturduğum yerde elimdeki çay bardağıyla oynuyordum. Yavuz'dan da ses çıkmıyordu. Yavuz derin bir nefes alınca kaldırdım başımı. O da hafifçe gülümsedi.

"Bahar. Benim sana söylemem gereken çok önemli bir şey var."

Gülümseyip kafa salladım.

"Dinliyorum Yavuz."

Bir süre baktı yüzüme Yavuz. Nasıl söyleyeceğini bilemiyor gibiydi.

"Karşında böyle şaşkın gibi kaldım ama benim için söylemesi kolay değil."

Kaşlarımı çatıp baktım.

"Yavuz bir sorun mu var?"

Yavuz benim tedirgin halime bakıp gülümsedi.

"Hayır bir sorun değil. Çok güzel bir şey. Sadece başıma ilk defa geliyor, nasıl anlatsam bilemiyorum."

Kaşlarımı kaldırıp baktım. İlk defa. Bu çok daha zor olacak. Yutkunup kaçırdım bakışlarımı. Yavuz'sa devam etti.

"Bahar, ben. Yani, sen."

Yavuz susup derin bir nefes aldı. Ben de devam etsin diye bekliyordum. Yavuz ardından gözlerime bakıp devam etti.

"Bahar, yirmidokuz yaşındayım. Bir sürü ülke, bir sürü şehir gezdim. Bir sürü insan tanıdım. Bu yaşıma kadar istediğim her şeyi yaptım. İstediğim her şeye sahip oldum. Hayatımda her şey var, her şey tamam zannediyordum. Ta ki seni tanıyana kadar."

Yavuz susunca iç çekip baktım. O gülümseyince ben de tebessüm ettim. Yavuz da gülümseyerek devam etti.

"Bahar, belki tuhaf gelecek, belki yersiz bulacaksın ama ben, ben sana aşık oldum Bahar. Hayatımda ilk defa aşık oldum. Hem de hiç ummadığım birine. Aşk da böyle bir şeymiş sanırım. Hiç ummadığın anda, hiç ummadığın kişiye hayatının eksik parçasını bulmuş gibi bağlanıyorsun. O mutlu olsun istiyorsun, yüzü hep gülsün, hep iyi olsun istiyorsun. Bir gün görmezsen özlüyorsun. Bahar, ben sana aşık oldum. Hayatımda ilk defa aşık oldum ben."

Yavuz susup heyecanla baktı gözlerime. Yüreğime dokunmuştu dedikleri. Kalbimin buzları erimeye yüz tutmuştu. Gözlerim dolunca eğdim başımı. Yavuz kıpırdandı oturduğu yerde. Tedirgin bir sesle konuştu.

"Bahar."

Bir süre durdum öyle. Konuşmak için, boğazıma oturan yumru geçsin diye bekledim. Gözlerimi sıkıca kapatıp engel oldum göz yaşlarımın akmasına. Yine de beni dinlemeyip bir damla süzüldü yanağıma. Hızlıca silip toparlandım.

"Bahar."

Yavuz'un sesi bu sefer daha tedirgin geliyordu. Başımı kaldırıp baktım. O da kaşlarını kaldırmış bakıyordu.

"Bahar, iyi misin? Ben, yanlış bir şey mi söyledim?"

Hiçbir şey diyemeden baktım sadece. Hala oturduğu yerde duruyordu boğazımdaki yumru. Konuşursam sesim titreyecekti. Konuşursam daha cümlemi tamamlamadan indiriverecektim yelkenleri. Yavuz oturduğu yerde, masanın üstünden biraz daha yaklaştı bana.

"Bahar, bir şey söyle n'olur? Ben seni üzdüm mü? Üzmek istemedim ben seni."

Derin bir nefes alıp saçlarımı geriye sıvazladım. Yavuz da ne diyeceğim diye bakıyordu. Yutkunup toparlandım.

"Üzmedin. Beni sen üzmedin."

Yavuz hafifçe tebessüm etti. Ben de devam ettim.

"Yavuz, sen iyi bir insansın. Bakma sana geldiğinden beri kaba davrandığıma, sen haketmedin hiçbirini. Sen tanıdığım en iyi kalpli insansın ama benim hayatım sana uygun değil Yavuz."

Yavuz'un gülümsemesi silindi. Yutkunup kaçırdı bakışlarını. Ben de derin bir nefes alıp devam ettim.

"Benim tehlikeli bir hayatım var. Ölümle burun buruna yaşıyorum ben. Her an sevdiğim birini kaybetme korkusuyla yaşıyorum. Hatta kaybediyorum."

Yavuz dikkatle baktı gözlerime. Başını sallayıp konuştu.

"Ozan. Nişanlın."

Ben de kafa sallayıp konuştum.

"Evet. Ozan benim yüzümden öldü. Benim hayatımda olduğu için öldü. Beni sevdiği için öldü. Benimle bir hayatı olmasını istediği için öldü. Bir yıl geçti aradan. Ben hala onun yasını tutuyorum. Onun vebalini sırtımda taşıyorum. Ben, bunu bir daha kimseye yapamam. Birini daha kendi tehlikeli hayatıma dahil edemem. Birinin daha hayatına mal olamam. Eğer ben Ozan'ın hayatına girmemiş olsaydım, şu an yaşıyor olacaktı. Ben aynı şeyleri tekrar yaşayamam. Kimseye de yaşatamam."

"Bahar, kendini bu yüzden suçlama. Eminim senin bir suçun yoktur. Sen çok iyi bir askersin. Hem ben Ozan'ın senin hayatında olduğu için tek bir an bile pişman olduğunu hiç sanmıyorum. Seni sevdiği için, senin tarafından sevildiği için kendini dünyanın en şanslı adamı hissediyordu eminim ki."

Burukça gülümsedim. Yavuz da gülümseyip devam etti.

"Bana da bu şansı veremez misin? Hayatında olmama izin veremez misin? Benden hiç mi hoşlanmadın?"

Kaşlarımı kaldırıp baktım.

"Hayır Yavuz, konu o değil."

Yavuz'un gözleri parladı anında. Ardından umutla sordu.

"Yani hoşlandın."

Bir şey demeden, kesik kesik nefesler alarak baktım Yavuz'a. Ardından çevirdim başımı. Derin bir nefes alıp Yavuz'a bakmadan konuştum.

"Eğer şartlar başka olsaydı. Sevdiğim adam benim yüzümden ölmemiş olsaydı mesela. Ya da ben kendimi bu yüzden suçlamasaydım. Kendimden böyle nefret etmeseydim, inan bana tek isteğim hayatımda olman olurdu."

Dönüp baktım Yavuz'a. Yavuz da umutla gülümsedi.

"Bahar, bize bir şans ver. Bana bir şans ver. Ben hayatımda ilk defa aşık oldum. İzin ver doya doya yaşayayım bunu."

"Yavuz, seni kırmak istemiyorum inan bana. Ama eğer ben bu şansı verirsem, bırak benimle bir hayatı, sen kendi hayatını bile doya doya yaşayamazsın. Sen iyi kalplisin, cesursun, merhametlisin. Benden daha iyi birini hakediyorsun. Birlikte uzun yıllar mutlu yaşayacağın birini sevmelisin. Beni değil."

Yavuz hafifçe tebessüm etti.

"Bırak da kimi seveceğime ben kendim karar vereyim."

Gülümseyip eğdim başımı. Yavuz da derin bir nefes alıp kalktı masadan. O kalkınca ben de kalktım. Bir süre bakıp ardından elime uzandı. Elimi tutup sıkıca kavradı. Sıcacık oldum birden. Elimi hiç bırakmasın istedim. Yavuz dikkatle gözlerime bakıp konuştu.

"Bahar, seni seviyorum. Seni anlıyorum. Acılarına saygı duyuyorum. Ama ben vazgeçemem. İlk defa bulduğum bu şeyi kaybedemem. Biliyorum, sen de benim gibi düşünüyorsun. Korkularını da, kendini aşka kapatmanı da anlıyorum ama ben beklerim. Bekleyeceğim. Beni seveceğin, korkmadan elimi tutacağın güne kadar bekleyeceğim."

Bir şey söyleyecek oldum Yavuz engel oldu.

"Hiçbir şey söyleme. Biliyorum. Ben kendimi bile sevmiyorum diyeceksin. Ben artık kimseyi sevemem diyeceksin. Seni de tehlikelere sürükleyemem diyeceksin. Dedim ya, anlıyorum seni. Ama bir gün sen de beni anlayacaksın. Seni sevdiğimi, hayatının her anına dahil olmak istediğimi anlayacaksın. O gün sen de yeniden seveceksin kendini. Sonra da beni. O gün ben de seni, hiçkimsenin sevmediği kadar çok seveceğim. Sana söz veriyorum."

Gözlerim doldu yine. Yavuz hala sıkıca tutuyordu elimi. Allah'ım bana yardım et. Doğru olanı yaptığımı düşünürken, kalbim niye bu kadar acıyor? Ben kalbimi gömmüşken, o neden yeniden atmak, yeniden sevmek istiyor? Yavuz için yapıyorum bunu. O iyi olsun, zarar görmesin diye. Kendim için de yapıyorum elbet. Bir vicdan yükünü daha taşıyamaz omuzlarım. Allah'ım bana yardım et. Kalbimdeki buzların erimesine izin verme. Birinin daha canının benim yüzümden yanmasına izin verme.


BÖLÜM SONU
😕

Continue Reading

You'll Also Like

208K 16.7K 39
"Neden bana soğuk davranıyorsun? Bilmiyorum, aklında ne var ama kırıcı oluyor. Benimle yan yana olmaktan hoşlanmıyor gibisin. Ben sadece güzelce şiir...
395K 36.2K 32
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...
96.9K 6.7K 45
Genç kız ne anne sevgisi görmüştü, ne baba sevgisi. Sevgi kavramını bile bilmiyorken Allah'ı çok sevmişti. Din sevgisi kalbinde her geçen gün daha da...
882K 70.7K 14
arkadaşlarıyla birlikte orduya katılan jungkook, ilk görüşte etkilendiği komutan kim taehyung'a cinsel içerikli mesajlar atmaya başlar. taekook, tex...