Yansıma

By bluemonument

45.2K 2.9K 1.7K

"Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar. Ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir"... More

S.1 Ep.1 "Ne işin var burda?"
S.2 Ep.2 "Buralar sana göre değil doktor, buralar tehlikeli"
S.1 Ep.3 "Nasılsa anlayacaksın buraya ait olmadığını"
S.1 Ep.4 "Kalbim buz tutmuş benim"
S.1 Ep.5 "İki tarafı da keskin bir bıçak"
S.1 Ep.6 "Gözlerine baktıkça daha iyi hissettim kendimi"
S.1 Ep.7 "Bana aşık olmayı öğretir misin"
S.1 Ep.8 "Gidenin arkasından bakmak ne berbat bir şey"
S.1 Ep.10 "Kalp seçer seveceği kalbi"
S.1 Ep.11 "Bırak da kimi seveceğime ben kendim karar vereyim"
S1. Ep.12 "Hiçbir kötülüğün olmadığı, sadece ikimizin olduğu bir dünya"
S.2 Ep.1 "Kendime engel olmaya çalışırken, farkında olmadan sevmişim"
S.2 Ep.2 "Senden gelen her şey kabulüm benim"
S.2 Ep.3 "Benim lanetim eninde sonunda gelip seni bulur"
S.2 Ep.4 "İnsan yanlış kişiyi sevince anlıyor gerçekten aşık olduğunu"
S.2 Ep.5 "Benden umudu kessin, hayatına baksın istiyorum"
S.2 Ep.6 "Ölümüne sevmek"
S.2 Ep.7 "Kırık bir kalp"
S.2 Ep.8 "Buralardan gitmek gerçekten zor olacak"
S.2 Ep.9 "Evlenelim mi"
S.2 Ep.10 "Aklımızla bulamadığımız yolu, kalbimiz bulur belki"
S.2 Ep.11 "Gözlerim kamaşıyor sana bakarken"
S.2 Ep.12 "Hiç bırakma ellerimi Yavuz"
S.2 Ep.13 "İkimiz de kül oluruz bu yangında"
S.2 Ep.14 "İşte şimdi ölebilirim"
S.3 Ep.1 "Ömrüm geçsin bu rüyanın içinde"
S.3 Ep.2 "Çok mutlu olalım biz, hep çok mutlu olalım"
S.3 Ep.3 "Hayatımız en mutlu olduğumuz anda donup kalsa keşke"
S.3 Ep.4 "Yaşadığın mutluluğun kıymetini bil"
S.3 Ep.5 "Seversem abartırım"
S.3 Ep.6 "Benim evim sensin"
S.3 Ep.7 "Onun bende huzur bulması öyle muhteşem ki"
S.3 Ep.8 "Gözlerin yelkenimin fenerleri"
S.3 Ep.9 "Birlikte ilk operasyonumuz"
S.3 Ep.10 "Seni bırakıp gitmem"
S.3 Ep.11 "Öleceksek beraber öleceğiz"
S.3 Ep.12 "Ben seni yaralarınla birlikte sevdim"
S.3 Ep.13 "Bu kısacık ömre ne çok acı sığdırmışsın"
S.3 Ep.14 "Yavuz'un yanında bambaşka bir Bahar çıkıyor ortaya"
S.3 Ep.15 "Kızın bana emanet"
S.4 Ep.1 "Kollarında yaşayıp, kollarında öleyim"
S.4 Ep.2 "Seni kendimden çıkarsam, geriye sıfır bile kalmaz"
S.4 Ep.3 "Her gün yeni baştan, sana aşkla bağlı kalacağıma yemin edeceğim"
S.4 Ep.4 "Kelimelerin ötesinde seviyorum seni"
S.4 Ep.5 "Benim hayatım bu"
S.4 Ep.6 "Hem hasretimsin hem vuslatım"
S.4 Ep.7 "Bir gülüşüne dünyaları yakarım"
S.4 Ep.8 "Kalbimi bir tek sana açıyorum"
S.4 Ep.9 "Bakalım bundan nasıl kurtulacaksın Bahar Karasu"
S.4 Ep.10 "Bir daha seni asla bırakmayacağım"
S.4 Ep.11 "Bütün korkum Yavuz için"
S.4 Ep.12 "Ne zaman kapasam gözlerimi, sevgilimin ay yüzü bekliyor oluyor beni"
S.4 Ep.13 "Bugün çok güzel bir gün olacak..."
S.4 Ep.14 "Veda💕Benim Yavuz'dan sonram yok"
Duyuru‼️

S.1 Ep.9 "Bir derdim var bin dermana değişmem"

690 53 67
By bluemonument

Yavuz'dan

Kapıyı açıp ayaklarımı sürüye sürüye içeri girdim. Güya bugün eve gelip dinlenecektim ama hastenede geçti bütün günüm. Eve dönmek istemedim. Günü yine akşam ettim. Derin bir nefes alıp attım kendimi kanepeye. Başımı arkaya atıp bakışlarımı tavana diktim. Çok tuhaf hissediyorum kendimi. Yapayalnız hissediyorum. Daha bu sabaha kadar kalabalıklar vardı sanki içimde de, şimdi herkes gitmiş bir başıma kalmış gibiydim. Gibisi fazla, öyleyim. Bir başımayım. Bir haftadır sürekli Bahar'la birlikteydim. O hastanede yatarken ben de hep onun yanındaydım. Hastalardan fırsat buldukça hep yanına gidiyordum. Normalden fazla nöbete kalıyordum. Ertesi gün bile doğru dürüst dinlenmeden hastaneye geri dönüyordum Bahar'ı göreceğim diye. Artık yok Bahar. Hayatına geri döndü. Leyla da yok. O da sınırötesine gitti. Ben tek başıma kaldım. Normalde bu duruma alışıktım aslında. Yani yalnızlığa. Hatta severdim de yalnız kalmayı. Ama insan içindeki kalabalığa alışınca, ardından gelen yalnızlık ölüm gibi buz gibiymiş. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Bir yemek mi yesem acaba? Evde de bir şey yok ki. Hem canım da bir şey istemiyor ki. Yalnız yemek yemeyi de sevmem zaten. Ben de ne tuhaf adamım. Yalnızlığı seviyorum ama yalnız yemek yemeği sevmiyorum. Güldüm kendi tuhaflığıma. Kalkayım da bir şeyler yiyeyim en iyisi. Keşke eve gelmeden yeseydim bir şeyler. Şimdi dışarı çıkmaya da üşeniyorum. Gözlerim kapalı dururken telefonum çaldı. Cebimden çıkarıp kimin aradığına bakmadan açtım telefonu.

"Efendim."

"Alo, Yavuz."

Duyduğum sesle hızla kaldırdım başımı. İçime yayılan heyecanı bastırmaya çalışarak konuştum.

"Bahar."

"Müsait misin? Sesin bir tuhaf geliyor da."

"Müsaitim müsaitim. Evdeyim, öyle dinleniyordum."

"Anladım, ben rahatsız etmeyeyim o zaman."

"Yok canım ne rahatsızlığı. Sen bir şey mi diyecektin? Bir sorun mu var? Ağrın falan mı var?"

"Yok, bir sorun yok. Sadece, şey yani, bizimkiler tutturdular da yemeği dışarda yiyelim diye, biz de bizim sürekli gittiğimiz bir ocak başı var, oraya geldik. Sonra dedik belki sen de, yani siz de, Leyla'yla sen de gelmek istersiniz."

Heyecanla gülümsedim.

"Tabi, çok isterim."

Bekletmeden verdiğim heyecanlı cevap Bahar'ı şaşırtmış olacak önce sesini çıkarmadı. Ardında tatlı tatlı konuştu.

"O zaman ben sana konum gönderiyorum. Zaten Karabayır küçük yer, hemen bulursun."

"Tamam, ben de çıkıyorum şimdi. Görüşürüz."

"Görüşürüz."

Telefonu kapatıp gülümseyerek durdum bir süre. Ulan az önce kolumu kaldıracak halim yoktu, şimdi dünyanın öbür ucuna yürüyerek gidebilirim resmen. Bu aşk nasıl bir şeymiş böyle?

Arabadan inip karşımdaki restorana baktım. Burası heralde. Ellerimi ceketimin ceplerine sokup hızlı adımlarla içeri girdim. Bakışlarımla etrafı tararken Bahar'ın gülen yüzünü görünce ben de gülümsedim anında. Adımlarımı o tarafa yönlendirip yaklaştım oldukları masaya. Bahar da beni farkedince bana bakıp daha çok gülümsedi. Diğerleri de geldiğimi farkedince bana döndüler.

"Oo Yavuz, ne çabuk geldin."

Sinan'a bakıp gülümsedim.

"Yakınmış, ondan ben de çabuk geldim."

"Hoş geldin. Buyur geç."

Sinan'a kafa sallayıp yanındaki sandalyeye oturdum.

"Hoş geldin Yavuz."

"Hoş bulduk Bahar. Daha iyi görünüyorsun."

"İyiyim, sağol."

Gülümseyerek baktım karşımda oturan Bahar'a.

"Hoş geldin doktor kardeş. Valla sana olan teşekkür borcumuz büyüyor gittikçe. Önce Çaylak'ı kurtardın, ardından komutanımızı iyi ettin. Allah razı olsun valla."

Mücahit'e bakıp gülümsedim.

"Rica ederim Mücahit. Teşekkür edecek bir şey yok. Görevimi yapıyorum sadece. Tıpkı sizler gibi."

"Valla ne yalan söyleyeyim, ben de başta Bahar komutanım gibi düşüyordum. Yani buraları sana basar, çok kalamadan İstanbul'a geri dönersin diyordum ama sen maşallah kırk yıllık Karabayırlı gibi oldun."

Mücahit'e gülüp Bahar'a baktım.

"Komutanınız hala aynı şekilde düşünüyor ama. Hala vazgeçip, bırakıp gideceğimi düşünüyor."

Bahar gülerken Mücahit girdi lafa.

"Yok canım, öyle düşünmüyor. Di mi komutanım?"

Bahar Mücahit'e bakıp lafı geçiştirdi.

"Tamam Keşanlı neyse. Hadi artık atın şu etleri, karnımız acıktı."

"Hemen komutanım."

Mücahit hevesle etleri mangala atarken, Bahar da bana bakıp gülümsedi.

"Şey, Yavuz, sen niye böyle yalnız geldin?"

Sinan'ın sorusuyla ona döndüm.

"Nasıl yani Sinan?"

"Yani, kardeşin de gelebilirdi. Bahar onu da davet etmişti yani."

Sinan yüzündeki ciddi tavrı bozmadan, kaşları hafif çatık halde, çok fazla göz teması kurmadan konuşuyordu. Ben de kaşlarımı çatıp baktım bu hallerine.

"Onun işi vardı dışarda. O yüzden ben yalnız geldim."

Sinan dönüp bana baktı bu sefer.

"Nasıl dışarda? Bu saatte."

Ben tek kaşımı kaldırıp bakınca Sinan toparlamaya çalışır gibi devam etti.

"Yani, burası öyle İstanbul'a benzemez. Ben de öyle 'buralar tehlikeli' nutuğu çekmek istemiyorum ama tehlikeli yani. Yani tabi abisi varken bize düşmez de."

Anlamadan baktım Sinan'a. Niye bu kadar dert etti ki bunu?

"Merak etme, Leyla öyle çıtkırıldım bir kız değildir. Erkek gibi derler ya, öyledir biraz. Başının çaresine bakabilir. Hem işiyle ilgili bir şey. Tehlikeli bir durum yok yani. Yani müzisyen ya, o bakımdan."

Sinan hafifçe tebessüm edip kafa salladı. Ben de gergince güldüm. Beceremiyorum şu yalan söyleme işlerini ben ya.

"Kardeşin müzisyen mi doktor kardeş?"

Mücahit'e dönüp kafa salladım.

"Evet Mücahit."

"Bir enstrüman mı çalıyor?"

Bu sefer de konuşan Ateş'e döndüm.

"Yok, o daha ziyade şarkı söylüyor."

"Şarkı mı söylüyor? Nerde söylüyor? Yani ben öğretmenlik falan yapıyor zannetmiştim. Yoksa hakikaten kafelerde falan şarkı mı söylüyor?"

Dönüp Sinan'a baktım. O da gülümseyip ağzına bir lokma ekmek attı. Ah Leyla, zaten yalan söylemeyi beceremiyorum bir de şu uydurma işin detaylarını konuşmadık, kaldım böyle ne diyeceğimi bilemeden. İstanbul'da çok sıkıntı olmuyordu bu durum. Orda şarkı söylüyor olması tuhaf kaçmıyordu haliyle. Ama Karabayır'da nerde şarkı söylüyorsun acaba Leyla? Ben de gergince gülümseyip konuştum.

"Yani öyle sayılır. Ders vermiyor yani."

Sinan kafa sallayınca ben de gülümsedim.

"Nazlı'yla iyi anlaşırlardı. Keşke tanışsalardı."

Dönüp Ateş'e baktım tekrar.

"Nazlı?"

Ateş Sinan'la Bahar'a kaçamak birer bakış atıp konuştu.

"Şey, Erdem yarbayın kızı. O da keman çalıyor da."

Dudaklarımı birbirine bastırıp gülümsedim.

"Tanışırlar tabi."

Leyla sağ salim bir dönsün, tanışırlar elbet.

"Tamam millet bu kadar muhabbet yeter. Hadi etler pişti. Doktor kardeş, önce sen buyur. Hem misafirimiz sayılırsın, hem de teşekkür hesabı."

Mücahit etleri tabağıma koyarken gülerek kafa salladım.

"Sağol Mücahit."

"Valla gözlerim yaşardı Keşanlı. Doktor kıymetini bil. Bu normalde herkesten önce kendi yerdi."

Biz Fethi'ye gülerken Mücahit onu hiç takmayıp devam etti tabağımı durdurmaya. O sırada telefonum çalınca çıkarıp baktım. Arayanın isimini görünce gülümsedim anında. Ardından başımı kaldırıp masadakilere baktım.

"Afedersiniz."

Bahar gülümseyip kafa salladı. Ben de kalkıp biraz uzaklaştıktan sonra açtım telefonu.

"Alo Leyla."

"Abi."

Leyla'nın sesini duyunca gülümseyip rahat bir nefes verdim.

"Oh, çok şükür. Sesini duydum iyi oldum. Nasılsın Leyla? Her şey yolunda mı?"

"Yolunda abicim yolunda merak etme. Ben de fırsatını bulunca seni bir arayayım dedim. Sen nasılsın? Kalabalık bir yerdesin galiba."

"Evet, Baharlarla birlikteyim. Yemek yiyoruz."

"Uu, güzel güzel. İşi ilerletiyordun desene. Bu gidişle ben gelmeden açılacaksın Bahar'a."

Gülüp ardından tuttum gülüşümü.

"Saçmalama Leyla. Bahar, Sinan ve bütün timle birlikte ocak başındayız. Öyle sandığın gibi bir şey değil yani."

"Olsun abicim o da olur. Ocak başı iyidir yani."

"Hadi hadi tamam. Başladın yine zevzekliğe. Hem bak seni de sordular, saçmalayıp durdum zaten. Sanırım buraya dönünce bir kafede şarkı söylemeye başlaman gerekecek. Yani deşifre olmamak adına."

Leyla sessizce gülüp konuştu. 

"Kıyamam sana. Beceremezsin de yalan söylemeyi. Açık etme de beni."

"Yok yok, kapattık mevzuyu zaten. Sinan bir nerde olduğunu sorunca laf lafı açtı da, şimdi kapandı mevzu. Hallettim yani."

"Sinan mı? Sinan niye soruyor ki beni? Ona neymiş?"

"Ne bileyim? Bahar beni çağırmak için arayınca Leyla'yı da al gel demişti. Yalnız gelince de merak ettiler demek ki işte. Neyse canım, Leyla çok dikkatli ol tamam mı?"

"Tamam abi, merak etme. Benim şimdi kapatmam lazım. Her fırsatta arayacağım seni. Sen de ben yokken iyi idare et beni."

Gülüp konuştum.

"Ederim merak etme. Görüşürüz. Allah'a emanet ol."

"Görüşürüz abicim. Sen de."

Telefonu kapatıp burukça gülümsedim. Neyse ki sesini duydum. İyi olduğunu öğrendim. Bu da yeter şimdilik. Yakında da dönecek zaten. Telefonu cebime koyup masaya geri döndüm.

"Hadi doktor kardeş, soğutma etleri."

Mücahit'e kafa sallayıp başladım yemeye. Arada bir de başımı kaldırıp karşımdaki Bahar'a bakıyordum. Onun eline baktığını farkedince ağzımdaki lokmayı yutup ben de baktım. Elindeki titremeyi çok kafasına takıyor. Aslında onu anlıyorum. Hem de çok iyi. Benim de ellerimi kullandığım bir mesleğim var. Benim de elimde titreme olsa dikiş bile atamam bir hastaya. Ama Bahar daha çok takıyor kafasına. Mesleğine aşkla bağlı olduğu için, ondan uzak kalmak da çok fazla üzüyor onu. Ama eli kötü durumda değil. Hızla iyileşiyor. Yakın zaman sonra tamamen iyileşmiş olacak. Bahar başını kaldırınca göz göze geldik. O da gülümsedi hemen. Ben de gülümseyip konuştum.

"Ağrın yok di mi?"

Bahar yüzünü buruşturup konuştu.

"Biraz."

Duruşumu dikleştirip konuştum.

"Ağrı kesici almadın mı?"

Bahar'dan önce Sinan girdi lafa.

"Hastanı sana biraz şikayet edeyim doktor. İlaçlarını alıyor almaya ama elini çok zorluyor. Sürekli verdiğin şu topu sıkıp duruyor. Hatta bugün sırayla hepimizle bilek güreşi yapmaya kalktı."

Kaşlarımı kaldırıp tekrar Bahar'a baktım. O da dudaklarını birbirine bastırıp güldü. Ben de gülüp konuştum.

"Bahar, seni anlıyorum. Bu egzersizleri de yapman gerekiyor zaten ama elini bu kadar zorlama. Bu tedavi sürecini hızlandırmaz. Sen Fuat hocanın söylediği şekilde yap egzersizleri. Tamam mı?"

"Tamam tamam ya. Sen bakma Sinan'a. Abartıyor."

"Abartıyor muyum? Bütün timle bilek güreşi yaptı. Üstüne bir de sinirlendi hepsini yendi diye. Neymiş efendim, o kazansın diye hepsi bilerek yeniliyormuş. Surat astı oturdu kaç saat."

"Yalan mı? Bilerek yenildiniz hepiniz. Ben normalde bile hepinizi yenemezken, sakat kolumla rekora koştum valla. Buna kim inanır?"

"Öyle deme Bahar. Gücün gayet yerinde. Valla benim elim hala ağrıyor. Allah'tan solağım da idare ediyorum."

Ben gülerken Bahar kaşlarını kaldırıp bakınca Sinan girdi lafa.

"Seninle de mi bilek güreşi yaptı? Hey Allah'ım."

"Aslında bunu biraz ben soktum aklına. Gücünün gayet yerinde olduğunu göstermek için. Ama tabi bu kadar abartacağını tahmin etmedim. Yedi tane adamla bilek güreşi yapmak iyi bir fikir değilmiş Bahar."

Bahar gülüp dudak büktü. Ardından Mücahit'e dönüp seslendi.

"Keşanlı, daha et at et. Bu Sinan'ın ağzı başka türlü durmayacak."

"Hemen komutanım."

Keşanlı etleri atarken, Sinan yalandan sinirli bir ifadeyle bakıyordu Bahar'a. Bahar da sırıtıp devam etti yemeğine.

"Beni de çağırdığınız için teşekkür ederim. Burda sizlerle olmak çok iyi geldi."

Bahar dediğime gülümserken Sinan elini omzuma atıp konuştu.

"Ne zaman istersen doktor. Sen arkadaşımızsın bizim. Burda olmandan hepimiz mutluyuz. Di mi Bahar?"

Bahar Sinan'ın sorusuyla birden afallasa da toparlanıp kafa salladı.

"Tabi."

"Yani özellikle Bahar'a soruyorum ki, onun da fikirlerinin değiştiğini bil diye."

Tek kaşımı kaldırıp baktım Bahar'a.

"Öyle mi Bahar? Gerçekten değişti mi fikirlerin? Artık burdan gitmemi istemiyor musun?"

Bahar gözlerini açıp baktı. Ben de yutkunup gülümsedim. İstemiyorum desen ya. Hep burda kal, benimle kal desen ya. Bahar saçlarını kulağının arkasına sıkıştırıp gülümsedi.

"Yani, aslında bu tehlikeli yerde, üstelik benim yüzümden kalman hala canımı sıkıyor ama sanırım senin hakkında biraz yanılmışım. Yani sadece macera aradığını düşünmüştüm başlarda ama şimdi gerçekten mesleğini nasıl gönülden yaptığını anladım. Bugüne kadarki kaba davranışlarım için de özür dilerim."

Kaşlarımı kaldırıp şaşkınca baktım. Diğerleri de dönmüş Bahar'a bakıyordu. Gülümseyip konuştum.

"Teşekkür ederim. Yani özrünü de kabul ediyorum tabi."

Ben gülümseyerek bakarken Bahar da gülümseyip devam etti yemeğine. Ben de ona bakmaya devam ettim. Söylesem mi artık içimde büyüttüklerimi? Ona aşık olduğumu söylesem mi artık? Çok mu erken? Zamanı değil mi? Doğru bir zaman var mı ki bunu söylemek için? Daha doğrusu bunu söylemek için doğru bir zamanı beklemeye gerek var mı? Söyleyeyim işte. Sana aşık oldum diyeyim. Hayatımda ilk defa birine aşık oldum diyeyim. Ne olacak ki? Ama Bahar ne der acaba? Onun da bana aşık olduğunu sanmıyorum hiç. Ya sinirlenirse bana? Ya bozulursa? Ya bir daha yüzüme bakmazsa? Niye yapsın canım böyle bir şey? En kötü ihtimalle ben sana aşık değilim der. Gerçi bundan daha kötüsü olamaz da. Derin bir nefes alıp yutkundum. Söyleyeceğim artık içimdekileri. Daha fazla tutmayacağım içimde.

Yemekler yenmiş, sohbetler edilmiş, artık gecenin sonu gelmişti. Hep beraber masadan kalkıp dışarı çıktık.

"Davetiniz için tekrar teşekkür ederim. Çok güzel bir geceydi."

Sinan gülümseyip elini omzuma attı.

"Rica ederiz Yavuz. Arada buluşalım böyle. Bizim öyle çok fırsatımız olmuyor ama her fırsatta bir araya gelelim."

"Bir dahaki sefere bizim evin bahçesinde mangal yaparız belki. Havalar düzelirse."

"Heh, mangal dedin Keşanlı'nın radarına girdin şimdi."

Gülerek başımı Mücahit'e çevirdim. O da hevesle konuştu.

"Eyvallah doktor kardeş. Mangal bizim işimiz."

Ben de gülerek konuştum.

"Eyvallah Mücahit."

Hepsine selam verip Bahar'a döndüm.

"Bahar, biraz vaktin var mı?"

"Ne için?"

"Seninle konuşmak istediğim bir şey var da."

Bahar kaşlarını kaldırıp baktı. O bir şey demeyince ben devam ettim.

"Yani yorgunsan daha sonra da konuşabiliriz."

"Yoo yorgun değilim. Tamam, konuşalım."

Heyecanla gülümseyip kafa salladım.

"Tamam, o zaman bir kafeye falan gidelim mi?"

"Olur."

Bahar gülümseyip Sinan'a döndü.

"Sinan, siz gidin. Ben daha sonra geleceğim."

Sinan bir bana bir Bahar'a bakıp kafa salladı.

"Tamam. Dikkatli ol. İyi geceler Yavuz."

Hafifçe gülümseyip kafa salladım.

"İyi geceler Sinan."

Sinan da başıyla selam verip diğerleriyle birlikte gitti. Bahar'la ikimiz kalınca dudaklarımı kemirip Bahar'a döndüm.

"Hadi o zaman. Biz de gidelim."

Arabanın kapısını açınca Bahar gülümseyip oturdu. Ben de kapıyı kapatıp diğer taraftan direksiyona geçtim. Heyecandan kalbim deli gibi çarpıyor. Gaza geldim konuşacağım dedim ama yol yakınken vaz mı geçsem acaba?

"Yavuz, bir şey mi oldu?"

Dönüp Bahar'a baktım. Gözlerini görünce ifadem gevşedi. Gülümsedim. Ben gülümseyince Bahar da gülümsedi. Olmaz, vazgeçemem. Konuşacağım Bahar'la. Bu gözler sadece bana böyle güzel baksın istiyorum artık. Benim için gülsün, benim sayemde gülsün istiyorum.

"Bir şey olmadı. Nereye gidelim diye düşünüyordum."

"Sen sür. Ben sana tarif edeceğim. İlerde güzel bir kafe var."

"Tamam."

Gülümseyip döndüm önüme. Arabayı çalıştırıp yola koyuldum. Hadi bakalım. Dananın kuyruğu kopsun o vakit.

Masadaki boş çay bardağıyla oynayıp duruyorum. Kafamın içinde döndürüp duruyorum söyleyeceklerimi. Cümleleri kurup kurup ardından yıkıyorum. Nasıl söylesem, nerden başlasam hiç bilmiyorum. Bu şey başıma ilk defa geliyor benim. Bir başkasına, hele ki muhattabına nasıl anlatılır bilmiyorum ki. Burdan başlayayım en iyisi ben. Acemiliğimden başlayayım.

"Yavuz. Yavuuz."

Bahar'ın sesiyle kaldırdım başımı.

"Efendim."

Bahar da gülüp konuştu.

"Artık ne söyleyeceksen söylesen diyorum. İkinci bardağı bitirdin ama hala suspus oturuyoruz."

Gergince gülümsedim.

"Haklısın. Artık konuşsam iyi olacak."

Bahar gülümseyip kafa sallayınca ben de derin bir nefes alıp yutkundum.

"Bahar."

"Evet Yavuz. Dinliyorum."

Bir süre bekleyip ardından devam ettim.

"Bahar. Aslına bakarsan bunu nasıl söyleyeceğim bilmiyorum. Böyle bir şey başıma ilk defa geliyor."

Bahar kaşlarını kaldırıp baktı.

"Bir sorun mu var Yavuz? Yani bir derdin varsa bana anlatabilirsin. Çekinmene gerek yok."

Tebessüm edip baktım gözlerine.

"Bir derdim var. Ama bin dermana değişmem."

Gözlerimi gözlerine sabitleyip dikkatle baktım. Bahar'ın ifadesi gevşedi. Bakışlarını kaçırıp yutkundu. Ardından tekrar baktı gözlerime.

"Bahar, benim sana söylemek istediğim çok önemli bir şey var. Bahar ben, ben sana..."

"Yavuz."

Bahar birden sözümü kesince kalakaldım. Bahar da saçlarını kulağının arkasına sıkıştırıp konuştu.

"Şey, benim aklımdan tamamen çıkmış. İşim vardı benim. Gitmem lazım."

Bahar birden kalkınca ben de kalktım. Kaşlarımı kaldırıp baktım.

"Ama bir şey konuşuyorduk. Bir şey söyleyecektim sana. Çok mu acil işin?"

Bahar bana bakmadan konuştu.

"Evet gitmem lazım. Sonra konuşuruz."

"E bari ben bıraksaydım seni. Gece gece tek başına gitmeseydin."

"Yok yok giderim ben. Hadi iyi geceler."

Bahar masadan ayrılıp hızla uzaklaşırken, ben bir şey diyemeden bakakaldım arkasından. N'oldu şimdi? N'oldu böyle birden bire? Niye lafı ağzıma tıkadı ki? Niye izin vermedi ki aşkımı itiraf edeyim? Yutkunup oturdum geri. Niye olacak, anladı ne diyeceğimi tabi. Belli ki o benim gibi düşünmüyor. Beni reddetmek istemediğinden de söylememe bile fırsat vermedi işte. Duymak istemedi ona aşık olduğumu. Niye be Bahar? Bıraksaydın da söyleseydim işte. Söyleseydim sana ne kadar aşık olduğumu. Hayatımda ilk defa aşık olduğumu söyleseydim sana.


BÖLÜM SONU
😕

Continue Reading

You'll Also Like

92.9K 3.9K 21
Yabani dizisinden tanıdığımız Asi ve Alaz'ın muhtemelen hiç yazılmayacak anlarına dair tek veya birkaç bölümden oluşacak hikayelerdir.
26K 1.1K 20
Mücahit Serdengeçti namı değer KEŞANLI Ya bu adamla ilgili ben hikaye bulamadım bir elin parmağını geçmiyor bende dedim ki kendi kendime ee o zaman...
208K 16.7K 39
"Neden bana soğuk davranıyorsun? Bilmiyorum, aklında ne var ama kırıcı oluyor. Benimle yan yana olmaktan hoşlanmıyor gibisin. Ben sadece güzelce şiir...
87.6K 4.1K 38
"Ben seni iki mavinin arasında,tam ufukta seviyorum. Aynı ufuk kadar sonsuz seviyorum "