Doruk Sinangil

بواسطة swedishmafiaa

422K 23K 2K

"Kitaplar başka kitaplardan söz ederler ve her öykü daha önce anlatılmış bir öyküyü anlatır." O sadece Sinan... المزيد

1-Tesadüfler
2-Soğuk rüzgarlar
3-Dolap
4-Ekim
5-Aile işleri
6-Sevgili
7-Yılbaşı
8-Yılbaşı
10-Dengeler
11-Tehlike
12-Korku ve Öfke
13 - Azrail
14 - Kafes
15 - Araf
16 - Ring
17 - Biz
18 - Davet
19-Güneş
20-Dans
21-Mutlu yıllar
22-Asansör
23-Ağaçların ardında
24-Gözyaşları
25-Tek varis
26 - Yüzleşme

9-Ayrılıklar

14.9K 900 31
بواسطة swedishmafiaa

Naz

Ekim ile yan yana yürürken nedense içimde bir huzursuzluk vardı. Sanki olaylar kontrolümden çıkmış da beni kocaman bir yıkıma hazırlıyormuş gibi. Değişik bir his. Anlamsız. Saçma.

Yağmur şiddetini artırırken montumun içinde biraz daha büzüldüm.

"Şuraya girelim, pizzaları da güzel" diye sahil yolunda ufak bir kafeyi işaret etti Ekim. İtiraz etmeden onu takip ettim. Sonuçta birkaç gündür boks okulundan dışarı adımımı atmıştım. Yağmur bile rahatsız etmiyordu. Özgürlüğüne kavuşmuş kuş gibiydim. Tabii yine de aklımın köşesinde saklanan bazı düşünceler peşimde tehlikeli insanların olduğunu hatırlamama sebep olup içten içe beni huzursuz ediyordu.

"Eee anlat bakalım" dedi Ekim küçük kafeye girip kenarda bir yere oturduğumuzda. Montumu ve şapkamı çıkarmakla meşgul olduğumdan bir müddet duymamış gibi yaptım ama tüm dikkatiyle beni izliyordu.

"Ne kadar da kalabalık burası" dedim ellerimi masada birleştirerek."Yılbaşı olduğundan sanırım" Elimden geldiğinde konuyu dağıtmaya çalışıyordum. Doruk ile nasıl tanıştığımdan ona bahsetmeli miydim şüpheliydim. Evet o benimle bazı şeyler anlatmıştı. Doruk ile arasının nasıl bozulduğunu, aslında onu sevdiğini ama Doruk'un onu tamamen hayatından çıkardığını. Anladığım kadarıyla kimseye anlatmadığı şeylerdi bunlar. O bana güvenmişti. Şimdi de benim ona güvenmemi istiyordu.

Kısacası kendi deyimiyle arkadaş olmak istiyordu.

Söylediğim şeye kafa sallamakla yetindi. Yüzündeki ifadeden hala bir şeyler anlatmamı beklediğini görebiliyordum.

Bir süre daha ikimiz de tek kelime etmedik. Garson siparişlerimizi alıp yanımızdan uzaklaşırken gergin bir şekilde nefesimi dışarı verip tekrardan ellerimi masada birleştirdim.

"Tamam, sen kazandın Ekim" dedim. "Her şeyi anlatacağım. Ama aramızda kalacak"

Tamam anlamında kafa salladığında arkama yaslanıp bakışlarımı önümdeki boş bardağa diktim. Nereden başlayacaktım ki?

"İstanbul'da tek başına yaşıyorum. Abim var ama pek görüşmüyoruz. Tabii hem okuyup hem çalışmam gerekiyor. Bazı organizasyonlar için davetiyeler hazırlayıp harçlığımı çıkarıyorum ama yetmiyor doğal olarak. Bu yüzden geçen hafta bir otelde işe başladım. Gece vardiyasında çalışmak için. Doruk ile de orada tanıştık."

Garsonun siparişlerimizi getirmesiyle susup hafifçe yutkundum. Getirdiği su şisesini bardağıma boşaltıp kocaman bir yudum aldım ve anlatmaya devam ettim.

"Otelde çalışmaya başladığım ilk gün aynı zamanda amirimden gizli olarak davetiyeleri yetiştirmeye çalışıyordum. Doruk da o otelde kalıyormuş. Odasının anahtarını almaya geldi. Tabii birden ortaya çıkınca panik oldum. Fakat o kadar anlayışlıydı ki amirime hiçbir şey çaktırmadı. Gecenin ilerleyen saatlerinde onu dışarıda tek başına otururken gördüm. Birkaç saat hiç hareket etmeden oturdu öyle. Hava o kadar soğuktu ki bir şeyi mi var acaba diye endişelendim. Tabii kendimi de ona karşı biraz borçlu hissettiğimden yanına gidip nasıl olduğunu sordum." dedim ve yutkundum. O an bana bakışı dün gibi aklımdaydı.

"Beni dinleyip içeri girdi. Sonra da gece boyunca danışmada benimle oturup davetiyeleri hazırlamama yardım etti. Böylece tanışmış olduk. Fakat Doruk gittikten sonra uyuyakalmışım. Sabah amirim beni öyle görünce oteldeki işim başlamadan bitmiş oldu. Aslında ben de ummuyordum Doruk'u bir daha göreceğimi"

Önümdeki pizzadan bir dilim aldım ve ısırdım. Gerçekten acıkmıştım.

"Eee?" dedi merakla. "Sonra tekrar nasıl karşılaştınız?"

İster istemez gülümsedim. "İnanmayacaksın belki ama o gece hazırlamama yardım ettiği davetiyeler aslında bugün düzenlediği yılbaşı partisi içinmiş. Bunu fark edince bayağı şaşırmış ve beni de partiye davet etmek için ne yapıp edip adresimi bulmuş."

"İnanılır gibi değil" dedi. O da gülüyordu. Fakat işin can alıcı kısmını henüz anlatmamıştım.

"Benimle konuşmak için evime geldiğinde ben de panik içinde eşyalarımı topluyordum. Abim beni arayıp ortadan kaybolmam gerektiğini söylemişti. Kapı çalınca sağlıklı düşünemedim. Kapıyı açtım ve Doruk içeri adım attığında.. tavayı sırtına geçirdim."

Ekim gözleri kocaman olmuş bir şekilde bana bakarken ben de yaptığım şeye hala inanamıyordum. Artık nasıl bir cesaretse benimkisi...

"Sen şimdi.. ciddi ciddi.." dedi gülmemek için dudaklarını birbirine bastırırken. Gözlerindeki yeşil ton kaybolmuş, yerini elaya bırakmıştı. "Doruk'a tavayla mı saldırdın?"

"Evet" dedim utangaç bir şekilde. "Biraz öyle oldu"

Bu kez kahkahasını tutamadı ve kendine hakim olmak için derin bir nefes aldı. "Yani şanslıymışsın. Doruk'un tersi kötüdür. Vurmamış yani. Vurabilirdi çünkü"

"Vurmadı" dedim nefesimi dışarı vererek. Bir yandan da güldüğü için azarlarmış gibi ona bakıyordum. "Zaten ne olduğunu anlayamadan kapıdan sesler duyduk. Asıl korktuğum başıma gelmişti. Bir saniye bile düşünmeden Doruk'u da sürükleyerek girişteki yüklüğün içine saklandım"

"Bir dakika bir dakika" dedi masaya daha da yaklaşarak. "Sırtına tavayla vurduğun yetmezmiş gibi bir de çocuğu dolaba mı kapattın?"

"Tamam ya anlatmıyorum" dedim ölümcül bakışlarımı takınırken. Resmen dalga geçiyordu. Evet, belki komikti ama... OF YA.

"Lütfen lütfen anlat" dedi panik olup ciddileşerek. "Gerçekten çok ilginç."

Onun her zaman yaptığı gibi gözlerimi kısıp sinir bozucu bir ifadeyle ona baktım. Pek etkilenmişe benzemiyordu. Ben de pes edip anlatmaya devam ettim.

"Tabii Doruk dışarı çıkmak istedi ama engel oldum. Birkaç kişi gelip evi dolandı. Kimseyi bulamayınca gittiler. Sonrasında da Doruk beni tek başıma bırakmayıp buraya getirdi. Zaten gidecek yerim olmadığı için kabul etmek zorunda kaldım."

Anlatmayı bitirdiğimde tekrardan bir sessizlik oldu. Anlayışlı bir şekilde gülümsüyor, bir yandan da beni izliyordu.

Bir süre sonra başka şeylerden konuşmaya başladık ama içten içe az önce anlattığım şeyleri düşündüğünü biliyordum. Dışarıdan bakınca her ne kadar kibirli ve sinir bozucu gözükse de iyi bir çocuktu Ekim. Sadece biraz yalnızdı. Bu kadar yalnız olmayı hak edecek ne yapmış olabilirdi ki? Doruk ile aralarında geçen asıl şeyi gerçekten çok merak ediyordum. Fakat bunu sormak için henüz erkendi. Bunu saatler önce boks okulundayken açık bir şekilde belirtmişti: 'Arkadaş olalım dedim. Dost olabilir miyiz bilmiyorum'

Son pizza dilimini ısırırken havaii fişek sesleri duydum. İnanamayarak birbirine sarılan insanlara baktım. Ciddi ciddi yeni yıla mı girmiştik?

"Mutlu yıllar" dedi Ekim yeşil bakışlarını bana dikerek. Gülümsemesi o kadar içtendi ki bir an için olsun yeni yılın güzel olacağına inanmak istedim.

"Mutlu yıllar" dedim aynı samimiyette karşılık vermeye çalışarak. "Yemek yerken yeni yıla girdim resmen. Bütün yıl yemek yemesem bari"

Gülümsemesi yüzüne yayılırken arkasına yaslandı. Bakışlarını bir an olsun benden ayırmamıştı. "O bakımdan düşünmemiştim. Aklıma ilk gelen yeni yıla birlikte girdiğimiz oldu" dedi. Al işte. Aklından geçeni şak diye söylemek zorunda mıydı?

Öksürmeme engel olamazken bir şey olmamış gibi masada duran su şişesini bana doğru itti. Gerçekten çok değişik bir çocuktu.

Öksürüğüm geçince sert bir şekilde yutkunup ona baktım. Aklımda o kadar çok şey vardı ki kelimeleri nasıl toplayıp düzgün bir cümle haline getirsem bilmiyordum.

"Boks okuluna dönsem iyi olur. Bana eşlik ettiğin için çok teşekkür ederim. Dışarı çıkmak iyi geldi." dedim ve kararlı bir şekilde devam ettim. "Ben de karşılığında Doruk ile aranızın düzelmesi için elimden geleni yapacağım"

Tek elini ensesine götürüp sandalyeye yaslandı. Derinlerde bir yerlerde şaşırdığını hissetmiştim ama bozuntuya vermedi. Sadece "neden?" diye sordu.

Gülümsedim. "Çünkü arkadaşız. Unuttun mu yoksa?"

***

Saat bir buçuk gibi boks okulunun kapısına gelmiştim. Ekim patikanın başında durmuş, içeri girmemi bekliyordu. Israrla ben içeri girmeden gitmek istememişti.

Ben açamadan kapı sert bir şekilde açıldı ve şaşkınlıktan öylece kalakaldım. Doruk sinirli bir şekilde içeriden çıkarken az daha bana çarpıyordu. İnanamıyormuş gibi durup bana baktığında dilimin tutulduğunu hissettim. Burada ne işi vardı? En önemlisi durumu nasıl açıklayacaktım?

"Nerdeydin?" dediğinde tüm vücudumun titrediğini hissettim. Endişeli gözlerim patikanın öbür ucuna kayarken kalbimdeki yük biraz olsun hafiflemişti. Ekim ortalarda yoktu. Muhtemelen Doruk ortaya çıkınca gözden kaybolmuştu. Fakat içimden bir ses bir yerlerde bizi izlediğini söylüyordu.

"Ben.." dedim ve durakladım. Yalan söylemek istemiyordum. Ama Ekim ile olduğumu da söyleyemezdim. Beni yanlış anlardı. Sadece "özür dilerim" diyebildim en sonunda. O kadar sinirliydi ki ne yapacağımı bilmiyordum. Muhtemelen benim dışımda başka şeyler de olmuştu, gelip beni burada bulamayınca kat kat daha fazla sinirlenmişti.

Nefesini dışarı verip gözlerini kapattı. "Naz.." dedi buğulu bir sesle. "İçeri gir lütfen. Özür dilerim. Ben.. Biraz sinirliyim. Sana bir şey oldu sandım."

Nerede olduğumu sorma konusunda ısrarcı olmaması yüreğime su serpmişti. İkiletmeden içeri girdim. Bir yandan da neyi olduğunu sorup sormamak konusunda karar vermeye çalışıyordum. Sonunda en kötü karar kararsızlıktan iyidir diyerek aklımdan geçen ilk şeyi sordum:

"Partiden erken mi ayrıldın?"

Omuz silkti. Bir yandan da ana kapının kilitlenip kilitlenmediğini kontrol ediyordu.

"Aklım sende kaldı." dedi ciddi bir ses tonuyla. "Yalnız başına yeni yıla girmeni istemedim"

"Sen iyisin değil mi?" dedim içinde boğuştuğum duygu karmaşasını bastırmaya çalışırken. Beni düşünüp buraya mı gelmişti gerçekten?

"Daha iyiyim" dedi ve lacivert bakışlarını bana çevirdi. "Geç oldu. Uyumalısın. Gece burada olacağım" dediğinde buruk bir şekilde gülümsedi. Gerçekten üzgündü ve hissettiği şeyler bana da bulaşmış gibiydi.

Tamam anlamında kafa salladım ve "iyi geceler" dileyip odama gittim. Neden üzgün olduğunu gerçekten çok merak ediyordum. Keşke elimden bir şey gelseydi de onu mutlu edebilseydim.

Nefesimi dışarı vererek pijamalarımı giyindim. Zeytin de uykusundan uyanmış mırlayarak bacaklarıma sürünüyordu. Bazen bu kedinin yerinde olmak istiyordum gerçekten. Dünyadan bi'haber yaşamak...

Farkında olmasam da tüm gün bayağı yorulmuştum ve uykum gelmişti. Uyuşuk adımlarla yatağa girdiğimde kapının çalmasıyla kendime geldim.

"Evet?"

Doruk kapıyı hafifçe aralarken yerimde doğrulmaya yeltendim ama "rahatsız olma lütfen" diyerek beni durdurdu. Ardından yavaş adımlarla yanıma gelip yatağın kenarına oturdu. Hala üzerindeki smokini değiştirmemişti.

"Özür dilerim" dedi ben merakla onu izlerken. "O kadar kafam dolu ki sana mutlu yıllar demeyi unuttum." Gülümsedi. "Mutlu yıllar, Naz"

Nefesimi tutmuş onu izliyordum. "Mm..mutlu yıllar sana da" dedim şaşırdığımı gizlemeye çalışarak. Anladıysa da bozuntuya vermedi. İfadesi ciddileşirken ayağa kalktı ve battaniyeyi boynuma kadar örttü. Üşümeyeceğimden emin olunca "iyi geceler" diye mırıldanıp kapıya doğru yürüdü. Öyle bir ruh hali içindeydim ki sesimi unutmuştum sanki. "İyi geceler" diye fısıldadım ama duymuş muydu bilmiyordum.

Beni düşünüyordu. Benim için endişeleniyordu. Bunların hepsi bana uzak duygulardı. O kadar garip hissediyordum ki.

Yanaklarım yanmaya başladığında dizlerimi karnıma çekip yatakta büzüldüm.

Gerçekten az önce üstümü mü örtmüştü?

واصل القراءة

ستعجبك أيضاً

149K 6.5K 28
siz: askerim biçim biçim siz: ölürüm asker için siz: teröristler bana düşmandır siz: asker sevdiğim için Siz: çevik asker giderken siz: teröristler ç...
3M 158K 40
Heja güzelliği ve cesaretiyle Amed'e nam salmış kadın. Ağir yakışıklılığı ve bastığı yeri titreyișiyle Amed'in saygı duyulan ağası... Kadın çok sevd...
828K 35.2K 26
Abimin arkadaşı akımını abimin arkadaşına uyguladım. Yaparken aklımdan geçen tek şey sürekli okuduğum kitaplardaki gibi olacak değil ya; Ayrıca tek b...
19.2M 1M 53
"Karımı artık yanımda, odamda ve yatağımda görmek istiyorum!" diye bağırınca donup kaldım. Ne söylediğinin farkında mıydı? Bir başkasının kimliğiyle...