Yaşam Üçgeni [Âlem Gezginleri...

By parlakbeyinler

396K 20.7K 49K

Wattys 2020 FANTASY kategorisi kazananı! WattpadScifiTr okuma listesinde! HİKÂYE İÇİN YAPILAN YORUMLAR: "Holl... More

1. Sıradan Bir Sabah
2. Seçmeler Başlıyor!
3. Yeni Âlem Gezgini
4. Veda
5. Yeni Ev
6. Yeni Evi Keşif
7. Sadece Bir Uyarı
8. O Kötü Olay
9. Zengin Hastalıklı Adam
10. Zararsız Bir Sıçan
11. Misafir
12. Siyah Taraf
13. Yeni Kardeş
14. Duvarlar
15. Gerçekler
16. Büyük Yanılgı
17. Anlaşma
18. Son Ders
19. İlk Âlem Gezintisi
20. Kaçak Gezgin
21. Kuytudip Âlemi
22. Ölü Canlar
23. Yaşlı Kadının Tuzağı
25. Yaralı Haberci
26. Şölen Başlasın!
27. Amansız Saldırı
28. Geçmişten Gelen
29. Ölümün Pençesinde
30. SEZON FİNALİ
ÖNEMLİ AÇIKLAMA
Karakterlerle Röportaj |1|
Karakterlerle Röportaj |2|
Karakterlerle Röportaj |3|
Özel Bölüm
Karakterlerle Röportaj |4|
Karakterlerle Röportaj |5|
Karakterlerle Röportaj |6|
Altın Avcı [2. Kitap]

24. Tutsak

3.3K 234 1K
By parlakbeyinler

Bol bol yorum yapmayı ve oylamayı unutmayın. Yorumlara arkadaşlarınızı etiketleyerek hikâyeyi birlikte okuyabilirsiniz ❤️❤️❤️

Keyifli okumalar...

Çığlık çığlığa karışıyor, çanlar daha da şiddetli çalıyordu. Dev Solucan, geçiti paramparça etmiş ve devasa bedeni zemini titrete titrete Gezginlerin peşlerinden sürünmeye devam ediyordu. Bir karadeliği andıran ağzı, onları yutmak için iyice açılmıştı. Gezginler, var güçleriyle koşarak kapılara giden patikaya vardıklarında hemen silahlarını çektiler. Pars, tek bir sıçrayışta patikanın solundaki uzun, kara kuru ağaca çıktı ve sadağından altın püsküllü bir ok alıp yayını gerdi. Dev Solucan, geçitin sonuna varmış ve tüm hızıyla onların üzerlerine doğru geliyordu. Pars, doğru zamanı bekledi ve yaratığı ağzından vurdu. Yaratık dehşet verici çığlıklar atarak geriledi ve kuyruğunu acıyla salladı. Gezginler, hiç beklemeden saldırıya geçtiler. Yaratık kıvranırken kılıçlarıyla kuyruğunu doğradılar. Ama Dev Solucan hâlâ direniyor, yarım kuyruğuyla onlara vurmaya çalışıyordu. Pars, yayını bir kere daha gerdi ve onu yine ağzından vurdu. Yaratık, ötekilerden daha şiddetli bir çığlık attı. Cruz, son bir hamleyle solucanın sırtına tırmandı ve haykırarak başını kesti. Baş, büyük bir gümleme ve yapışkan bir sesle yere düştü. Yaratıktan geriye kalanlar da yere devrilmiş, akbabalar çığlıklar atarak leşin başına üşüşmüşlerdi.

"Hu! Vay be! Tam bir ekip işiydi." diye naralar attı Kevin.

"Harikaydın, dostum! O lanet şeyi tam iki kere ağzından vurdun." dedi Cruz, Pars ağaçtan inerken.

"Sen de harikaydın, dostum! Sen de o lanet şeyin başını kestin. Hepimiz harikaydık!" diye yanıtladı Pars, diğerlerinin yanına vardığında.

Gezginler birbirlerini tebrik ederek kucaklaşırlarken çanlar yeniden çaldı ve bağırışma sesleri gelmeye başladı. Hepsi, ileriye baktılar; Kemik Şehir'in kapılarında bir grup asker tartışıyorlardı. Baltalarını birbirlerine sallıyor ve birbirlerinin yakalarına yapışıyorlardı. Lisanları çok kabaydı, hır gür ediyorlardı sanki. Bu mesafeden onları göremezlerdi ama savaşın seslerini duymuşlardı ve neler olduğu hakkında konuşuyor olmalılardı. Ne yapmaları gerektiği konusunda bir karara varamıyorlardı.

"Dev Solucan bizi nasıl fark etti?" diye sordu Galena, fısıltı halinde.

"Belki de yaşlı kadın bize yalnızca Kansızlar'a karşı göze çarpmaz bir efsun okumuştur. " dedi Elisa, hepsine hitaben.

"Yaşlı kadın bize ihanet etti. Mağaradayken onu gerçekten gördüm. Yemin ederim gördüm. Anlamadığım şeyse bizi neden takip ettiği. Bir şeyin peşinde olmalı. Bizi öldürmedi çünkü başka bir şey planlıyor. Artık güvende değiliz." dedi Pars, kapılara bakarken. Kansız Askerler kavga etmeyi bırakmış, ellerinde baltalarıyla doğruca buraya geliyorlardı. Kendi lisanlarında bir marş tutturmuş, rap rap diye yürüyorlardı. "Saklanmamız gerek! Molozların arasında bir yerlere saklanın! Çabuk, haydi!"

Gezginler, koşarak moloz yığınlarının arasına girdiler ve elleri kılıçlarının kabzasında, beklediler. Bütün sesler kesilmiş, Kansız Askerler marşlarını bitirmişlerdi.

"Hey! Moparud, senin adamların şu pislik hayvanların yuvalarını patlatmamışlar mıydı? Ne arıyor bu şey, burada? Hem de biçilmiş! Şiyanra'nın adamları olduğuna bahse girerim. Pek sorumsuz, pek eğlence düşkünüler! Kokuşuk yamuk kafalarını koparmamak için baltamı zor tutuyorum!" dedi en irileri, kendi lisanlarında.

"Şiyanra'nın adamları kalede ziyafet veriyorlar. Bizimkileri de çağırmışlardı ama mağarada işlerimiz vardı. Yaşlı bir adam yakaladık. Adı Mane Viatrum muydu, öyle bir şeydi işte. Ölü Can değildi. Buralarda sağ kalan ya da kanını çekmediğimiz insanlar kaldığını zannetmiyordum. Epey şaşırdık, ahbap. Şiyanra görseydi ziyafet üstüne ziyafet verirlerdi amma onu bize saklayacağım Higluk. Şu pisliği yapanları bulduktan hemen sonra aramızda bir ziyafet veririz. Ne dersin ha Higluk?" dedi Moparud ve çirkin bir kahkaha attı.

Kansız Askerler, kükreyerek ve dev ayaklarıyla zemini sarsarak uzaklaştılar. Gezginler, onlar yeterince uzaklaşana kadar beklediler ve saklandıkları yerlerden sessizce çıktılar.

"Mane Viatores! Onu yakalamış olmalılar. Konuşmalarında adı geçti! Duydunuz duydunuz! Ne yapacağız şimdi? Ah, efendimiz..." diye sızlandı Pars.

"Sakin ol, dostum. Mane Viatores ne yaptığını biliyordur. Eminim, bilerek yakalattırmıştır kendini. İşine yarayacak bir bilgi ya da bir şey vardır onlarda. O ihtiyara, kıyamet kopsa dahi bir şey olmaz." dedi Cruz, acı acı gülümseyerek.

"Kemik Şehir'e gidiyoruz. Doğruca kaleye." dedi Kevin, gözükara bir şekilde. "Elimizden geldiğince sessiz hareket edecek, silahlarımızı kullanmaktan çekinmeyecek ve hızlı olacağız. Haritayı incelediğimizde kaleye giden bir yol vardı; bir yeraltı geçiti. Dev Solucan'ın birini hakladıysak hepsini haklarız!" diye ekledi, aynı kararlılıkla.

Patikayı sessizlik içerisinde yürüdüler ve kapılara varınca duraklayıp saklandılar. Kapıları bekleyen bir grup asker ve askerlerin yanlarında da kapkara, kuyruklarının uçlarında dikenli topuzlar olan yırtıcı binekler vardı. Esneyerek, sipsivri dişlerini yalıyor ve kükrüyorlardı. Az sonra leşin yanına gelen askerlerden Moparud ve Higluk kapıları açtılar, yanlarında başka askerler de vardı. Kapıları bekleyen askerlerlerle bir şeyler konuştular ve onları da yanlarına alarak yeniden leşin yanına doğru gittiler. Artık yalnızca etrafta kulelerdeki gözcüler ve yırtıcı binekler kalmışlardı. Pars, saklandığı yerden biraz kayarak kendine görüş alanı açtı ve yayını gerdi. İlk önce çanın olduğu kuledeki bir gözcüyü vurdu. Diğerleri daha ne olduğunu anlayamadan Pars, onları da vurmuştu. Öteki kuledeki askerler öfkeyle gürlediler ve baltalarını havaya savurdular. Ancak, onlar dişlerini gösterirlerken Pars, yayını yine germiş ve birini bile ıskalamadan hepsini tek seferde vurmuştu. Kapılara zincirli olan yırtıcı binekler tepişmeye, kükremeye başladılar. Zincirlerini ısırıyor, birbirlerine omuz atıyorlardı. Gezgin İrfan'ın bahsettiği kara binekleri bu yaratıklar olmalıydılar. Ancak, böylesine vahşi yaratıkların değil sırtlarına binmek, yanlarına yaklaşamazlardı.

"Bineklere ihtiyacımız var. Kaleye giden geçite yürüyerek varamayız." dedi Kevin, kapılara doğru yürürlerken. "Naber sert çocuklar? Bizi kaleye götürecek misiniz?" Yaratıklardan öfkeli bir hırlama ve kuyruk saldırısından başka bir yanıt alamadılar. Pars, avcılığında çok daha yırtıcı mahlûklarla karşılaşmıştı. Şansını denemeye karar verdi ve yere çömelerek yavaş yavaş yaratığın birine yaklaştı. Tam tamına dokuz tane binek vardı.

"Hşşşt, benden sana zarar gelmez. O kötü Kansız Askerler'den kurtulalım mı? Haydi, bizi sırtlarınıza alın ve buradan gidelim." dedi Pars, uysal bir şekilde. Yaratık ilk başta hırladı ama Pars, elini başına uzatınca kulaklarını geriye yatırdı ve bacaklarını altına alıp yere yattı.

"İnanılmaz!" dedi Nanami, hayran hayran Pars'a bakarken.

"Şimdi bunu diğerlerine de yap, dostum. Yani şunların tiplerine baksana... Vay canına! Amma korkunç!" dedi Cruz, kendisine hırlayan başka bir yaratığa bakıp geri geri giderken. Yaratık sonra yere yattı ve kuyruğunda ki dikenli topuzla sırtını kaşıdı.

"Haydi, gidelim! Sizleri sırtlarına kabul edecekler. Önce şu zincirlerden kurtulalım." dedi Pars ve kılıcını kabzasından çekip sırayla dokuz bineğin de zincirlerini koparttı. Geriye kalan ikisine özgür olduklarını söyledi. Gezginler çekinerek de olsa yaratıkların sırtlarına bindiler. Hiçbir şekilde onlara saldırmıyorlar ya da sırtlarından atmaya çalışmıyorlardı. Kapıları geçtiler ve Kemik Şehir'e girdiler. Binekler o kadar hızlıydılar ki hava yüzlerine sertçe çarpıyor ve kara kuleler ile yıkık dökük evler daha onlar göremeden yanlarından geçip gidiyorlardı.

Yeniden Kansız Askerler'in bağırtılarını duyduklarında kapılardan epey uzaklaşmışlardı. Binekleri de bu bağırtılarla birlikte daha da hızlandılar ve dehşetle kükrediler. Çorak bir araziye geldiklerinde kulaklarını yırtan tiz çığlıklar atıldı ve binekler acıyla feryad ederek dizlerini kırıp kendilerini yere attılar. Gezginler, çığlıklar kesildiğinde etraflarının Ölü Canlar ile çevrili olduğunu gördüler...

Continue Reading

You'll Also Like

15.1K 992 15
İdel, on yedi yaşına girdiğinin ertesi günü rüyasında geleceği gördüğünü fark eder. Yalnızca bir tesadüf diyerek nitelendirdiği bu durum, evine gelen...
102K 4.1K 32
Bir berdel hikayesidir.. Havin sevdiğinden ayrılırken nerden bile bilirdi evleneceği adamın kuzeni olduğunu herşeyden habersiz berdeli kabul etmişti...
564 167 11
"Şiddet hiç geçmeyen bir yara gibidir, ve o yaraya dokunan her ruhta birer iz bırakır...' Şiddet - çocukluktan kökünü alan, yaralanma, ölüm ve psik...
529K 55K 54
"Bitiş noktasındayız belki lakin bu nokta bizim başka yoldaki başlangıcımız." | Seri 3 kitaptan oluşmaktadır. Serinin son kitabıdır. |