Flame Of Love | Taejin

By nemeddaeng

64.4K 5.6K 6.5K

Fransa, Colmar'ın en ünlü şarap dükkânına sahip olan Kim Seokjin ve son yılların en ünlü aktörü Kim Taehyung... More

Giriş
1; Kaybolan Parça
2; Colmar Tanrısı
3; Bi' kahve?
4; Lacuna Sensin
5; Son Dilim Şansı
6; Anemon
7; İstediğin Zaman
9; Dudakların Şarap Kırmızısı
10; Tatlı Gece
11; Ellerin Ellerime
12; Gerçek Olmayacak Kadar Güzelsin
13; Alevinle Yak Beni
14; Ait Olma Hissi
15; Sevimli Kıskançlıklar
16; Derin Arzular
17; Çilekli Kurabiyeler
18; Bir "ufak" güven meselesi
19; Ruhumdan Bir Parça Kaybettim
20; Gülümsemene İhtiyacım Var
21; Ruhum Acıyla Dolu
22; Birbirinizi Bulmaya Mahkumsunuz
23; Kızgınlık Ve Hissizlik Meselesi
24; Gecedeki Gemilerdik
25; Umut Ve Umutsuzluk
26: Bana Sarılacak Mısın?
27; Ruhum Yeniden Nefes Alıyor
28; Daha Fazlasını İstiyorum
29; Ailemizin Bir Parçasısın
30; Seninle Savaşacağım

8; Kimse Tarafından Keşfedilmemiş Sen

2.2K 214 235
By nemeddaeng

Merhaba! Arayı çok açmadan yeni bölüm getirdim. Bence harika bir bölüm oldu, yazarken o kadar heyecanlandım ki anlatamam. Uzun zamandır yazmak hiç bu kadar keyif vermemişti. Umarım sizler de okurken aynı keyfi alırsınız.

Lütfen okuduktan sonra oy atın ve yorum bırakın. Yorumlarınıza bayılıyorum. Ve 2K için çok çok teşekkür ederim. Çok güzel büyüyoruz.
İyi okumalar🧡

Kim Taehyung
Sinemaya gidelim mi? 🤗

Seokjin mesajı okuduktan sonra ne cevap vermesi gerektiğini bilmeden hızlıca mesaj kutucuğundan çıktı ve Yoongi'yi aradı. Yoongi birkaç çalıştan sonra açtı fakat sesi uykulu geliyordu.

''Yoongi bana akıl vermene ihtiyacım var!''

Yoongi uzandığı koltuktan kalkıp evinin balkonuna adımladı. ''Ne oldu?''

''Taehyung ile mesajlaşıyorduk ve bana sinemaya gitmeyi teklif etti. Sadece ne cevap vereceğimi bilmediğim için onun mesajını okundu da bıraktım. Ne yapacağım?''

Seokjin, müthiş bir heyecanla ve telaşla anlatırken Yoongi ise gayet sakin bir tavırla arkadaşını dinliyordu. Derin bir nefes aldı Yoongi ve cevapladı.

''Yapmak istediğin ne? Gerçekten, kalbinden geçen şey ne?''

Seokjin bir anda sokağın ortasında durdu. Yoongi'nin soruları onu hep böyle derin düşünmeye itiyordu. Aklından geçenleri ve kalbinin sesini dinlemeye çalıştı Seokjin.

Evet, gitmek istiyordu. Kalbi bunu yapmak istiyordu fakat mantığı bunun iyi olmayacağını söylüyordu.

Eğer o sinemaya giderse işleri biraz olsun ilerletmiş olacaklardı ve Seokjin'in mantığı buna hazır değildi. Kalbi çoktan hazır olabilirdi belki ama mantığı ve korkuları kalbinin sesini bastırıyordu.

''Sen ne yapmamı öneriyorsun?''

Seokjin soruya soruyla karşılık vererek kaçtı. Yoongi alaycı bir kıkırdama gönderdi telefonun diğer ucundaki arkadaşına.

''Taehyung ile bir şeyler paylaşan, onunla özel anılar oluşturan ben değilim Seokjin. İkili ilişkilerde akıl alma. Akıl almaya başladığın zaman bu ikili ilişki olmaktan çıkar, anlıyor musun?''

Seokjin sabırsız bir nefes verdi; çünkü Taehyung birkaç saniye önce tekrar mesaj atmıştı ve onu okundu da bırakmış olmaktan dolayı kendini kötü hissediyordu.

''Sadece bana ne yapmam gerektiğini söyle!''

Yoongi kesin ve net bir dille söyledi. ''Gerçekten yapmak istediğini yap!''

Seokjin sinirlenerek telefonu kapattı ve biraz soluklanmak, düzgünce bir karar vermek için yol üstündeki banklardan birine oturdu.

Dirseklerini dizlerine koyup başınıda ellerinin arasına aldı. Gözlerini kapattı ve Taehyung ile birlikteyken hissettiği her bir duyguyu düşündü.

Onunla geçmişten gelen korkuyu pekte hissetmediğini fark etti o an. Taehyung ona güvende hissettiriyordu. Değerli, özel, sıcak ve samimi hissettiriyordu.

Taehyung ile bir ilişkiye –ki bu arkadaşlık bile olarak kalabilirdi- başlamakta sakınca görmüyordu. Evet, yoktu, bir sakınca yoktu. Neden bir sinemaya gitmeyi bu kadar büyütüyordu ki?

Pek âlâ güzel ve hoş vakit geçirebilirlerdi. Birbirlerini daha yakından tanırlardı, iki iyi arkadaş olabilirlerdi. Seokjin cebine koyduğu telefonunu çıkarttı ve Taehyung'un mesaj kutucuğuna girdi. Az önce Yoongi ile konuşurken attığı mesajı okuyamamıştı.

Kim Taehyung
ve sonrasın da güzel bir yemek yeriz
ne dersin?
tabii seni zorlamak istemem

Colmar Tanrısı
Tamam Taehyung
ne zaman gidelim?

Seokjin mesajı attıktan sadece saniyeler sonra Taehyung tarafından bir arama aldı fakat bunu kesinlikle beklemiyordu. Sesini tazelemek için öksürdü ve titreyen parmaklarıyla aramayı cevapladı.

''Selam, yazışmak zor geldi.'' dedi Taehyung, ses tonunda tatlı bir kıkırdama vardı.

Seokjin'de onun tatlı kıkırdamasına karşılık gülümsedi. ''Selam, aramakla iyi yaptın. Ne zaman gidelim?''

''Cumartesi uygun musun? Seni evinin sokağından arabayla alırım, olur mu?''
''Tamam, olur tabii. Hangi filme gideceğiz peki?''

Taehyung düşünceli bir sesle devam etti. ''Biraz internetten araştırma yaptım ve kasabanıza özel eski filmlerin yayımlandığı bir sinema buldum. Elbette sen orayı biliyorsundur, hım?''

Seokjin onay verdi ve heyecanla atıldı. ''Evet! Orası Colmar'da en sevdiğim üç yerden birisi. Eski filmleri izlemeyi çok seviyorum ve bu beni gerçekten mutlu etti.''

Taehyung mutlulukla kıkırdadı bu sefer. ''Süper! Cumartesi için gösterim de olan üç film var; Makas Eller, Yeşil Yol ve Kuzuların Sessizliği. Seç bakalım bir tanesini?''

Seokjin'in cevabı belliydi, daha saymaya başladığı andan itibaren o zaten seçimini yapmıştı. ''Makas Eller!''

Taehyung'un kahkahası daha da neşe dolu çıktı bu sefer. Kahkahası durulduğunda ise kendinden geçmiş bir sesle konuştu. ''Kalbimden geçenleri duyuyorsun.''

Seokjin utangaç bir kıkırdama bıraktı. ''Sadece o filmi çok seviyorum.''

''Bende öyle.'' dedi ve ikisi arasında kısa bir sessizlik olduktan sonra Taehyung devam etti. ''Tamam, o zaman cumartesi günü seni almaya gelirim. Saat beş buçuk iyi mi, çünkü film altı kırkta başlıyor.''

''Olur, Taehyung cumartesi görüşürüz.''
''Görüşürüz.''

Telefonu kapattıklarında ikisinin de kalbi sanki tüm vücutlarında atıyordu. Taehyung aşırı büyük bir sevinçle kendini yatağına attı Seokjin ise tatlı bir tebessümle banktan kalkıp evine yürümeye devam etti.

Eve girdiğinde ev gerçekten sessizdi ve sanırım herkes kendi evine çekilmişti. Seokjin üzerindekileri girişe bırakıp salona girdiğinde Hoseok'u uzanıp kitap okurken buldu. Yine mutluluk ile alakalı kitaplarından birini okuyordu.

Seokjin karşı koltuğuna oturdu ve rahat bir nefes verdi. Bugün yoğun bir gündü ve üstüne üstlük Taehyung ile olan her şey gerçekten onu aşırı heyecanlandırmış ve strese sokmuştu. ''Selam.''

Hoseok kitabı yüzünden indirdi ve tatlı bir tebessümle baktı arkadaşına. ''Selam tatlım. Aç mısın?''

''Şu an değilim. RJ'e baktın mı?'' dedi Seokjin, boydan boya cam olan yerden köpeğini görmeye çalışıyordu.

''Evet. Biraz oyun oynadık ve sonra yorulup kulübesine girdi ve ah, evet uyudu. Uykucu bir köpeğin var.''

Hoseok bu cümleyi biraz sitem dolu söylemişti; çünkü RJ ne zaman Hoseok ile oynasa birkaç dakika sonra yorgun düşüyordu ve kulübesine çekilip saatlerce orada uyuyordu.

Seokjin arkadaşının bu ses tonuna ve yüz ifadesine kahkaha ile karşılık verdi.

''Sakinleştirici bir özelliğin var Hoseok. RJ bunu hissediyor ve adeta huzura kavuşuyor, ne yapsın?''

Hoseok duyduğundan memnun bir şekilde sırıttı ve kitabının arasına ayracı koyup onu sehpanın üzerine attı. ''Teşekkürler. Bu arada evi toparladık, kimseyi öylece göndermedim yani.''

Seokjin üzerini değiştirmek için kalktığında arkadaşına teşekkür niyetinde gülümsedi. ''Yılda bir kere yapıyorsunuz bunu, minnettarım gerçekten.''

Hoseok onun arkasından yastığı attı fakat ıskaladı. Seokjin kahkaha ata ata odasına girdiğinde telefonu çaldı.

Yoongi'nin aramasına birkaç saniye geç cevap verdi; çünkü ona biraz kızgındı. Yardım etse ölür müydü sanki? Tavırlı bir şekilde telefonu açtı. ''Efendim?''
Yoongi gülmeden edemedi. ''Ne bu ses tonu böyle?''

''Hiç. Neden aradın?''

''Seokjin,'' dedi Yoongi gülmesini tutamadı, ''bana şöyle yapma. Senin iyiliğin için uğraşıyorum ve söylediklerim de haklı olduğumu bildiğin için böyle tavır takınıyorsun.''

''Beni bu kadar iyi tanımandan nefret ettiğimi söylemiş miydim?''
''Sayamadığım kadar çok. Neyse ne yaptın?''

''Teklifini kabul ettim. Bizim eski filmlerin gösterildiği sinema var ya, oraya gideceğiz. Cumartesi gününe sözleştik.''

Yoongi imalı bir 'hım'lama bıraktı. ''Demek kalbinden geçenleri dinledin, öyle mi?''

''Beynimin ve kalbimin ortak kararıydı bu.''

Yoongi daha fazla arkadaşı ile uğraşmadan konuşmayı sonlandırdı. ''Tamam, eğer sinema günü olanları anlatmak istersen araman yeterli.''

''Biliyorum.''
''Görüşürüz.''

CUMARTESİ GÜNÜ

Seokjin odasında oradan oraya turluyor, dağıttığı eşyalarının arasında yere düşmeden adımlamaya çalışıyordu.

Yatağın üzerine ve yerlere attırdığı kıyafetlerine bakıp bıkkın bir şekilde ofladı ve yerdekileri kucaklayıp öylece yatağının üzerine fırlattı.

Dolabından yeni birkaç parça kıyafet çıkartıp onları denemek üzereyken odasının kapısı tıkladı ve birkaç saniye sonra Hoseok, gir sesini duyunca kapıyı aralayıp kafasını içeriye uzattı.

''Kahvaltıdan beri odandasın. Ne yapıyorsun sen?''

Seokjin arkasında kalan dağınıklığı gösterdi. ''Kıyafet seçmeye çalışıyorum.''
Hoseok odaya tamamen girdi ve arkasından kapıyı kapattı. ''Ne için? Nereye gidiyorsun?''

Seokjin yatağının ucuna oturdu ve elindeki kazağını yüzünü asarak yere attı. ''Taehyung ile sinemaya gideceğiz, oradan da yemek yemeye ama hem sinemaya hem de yemeğe giymek için uygun bir şey bulamıyorum!''

Hoseok olabildiğince şaşkın bakışlarla arkadaşının suratına bakıyordu.

Dudaklarını aralıyordu fakat bir şey söyleyemiyordu; çünkü gerçekten ama gerçekten şok olmuş vaziyetteydi. Seokjin'i uzun zamandır bu kadar heyecanlı, istekli ve gerçekten çabalarken görmemişti.

''Ağzını kapat artık!'' dedi Seokjin, yere attığı kazağını alıp tekrar ayağa kalkarak aynasının karşısına geçti ve yakışıp yakışmadığına baktı.

Hoseok kendini toparladıktan sonra kıkırdadı. ''İşleri ilerletmişsiniz, hım?''

''Hayır, sadece arkadaşız ve arkadaşlar elbette beraber planlar yapar.''

Hoseok, Seokjin'in ağız taklidini o görmeden yaptı ve yatağın üzerine saçılmış kıyafetlerinin arasından güzel birkaç tanesini ayıklamaya başladı.

''Tamam, sana yardımcı olacağım. Moda ikonu bir arkadaşın olduğu için çok şanslısın.'' dedi ve eline geçen ilk birkaç parçaya burun kıvırıp öylece yere fırlattı. Birkaç tanesi öyle eledikten sonra nihayet güzel bir şeyler bulabildi.

Seokjin'e elinde tuttuklarını uzattı. ''Bunları dene.''

Seokjin, arkadaşının söylediğini yapıp ona uzatılanları hızlıca giydi ve aynanın yansımasında gördüğü manzaradan fazlasıyla hoşnut kaldı.

Hoseok gerçekten modadan anlıyordu, nerede ne giyilmesi gerektiğini biliyordu.

Seokjin beyaz tişörtün üzerine kırmızı beyazlı renklerden oluşan oduncu gömleği ve altına da buz mavisi bir jean giymişti.

Bir kez daha aynadaki yansımasına baktı ve memnunca gülümseyerek arkadaşına döndü. ''Teşekkür ederim, gerçekten içime sindi bunlar.''

Hoseok arkadaşının kıyafet denemekten dolayı dağılmış ve kabarmış olan saçlarına baktı ve onu hızlıca yatağın ucuna oturtup eline sıktığı saç şekillendirici ile saçlarına şekil verdi.

En azından saçlarının o kabarıklığı gitmişti ve yumuşak bir şekilde alnından dökülüyorlardı.

Hoseok arkadaşının yakışıklılığına bakıp iç çekti. ''Vay canına Seokjin, hayatımda gördüğüm en güzel ve en yakışıklı erkeksin.''

Seokjin utanarak başını eğdi ve gülümsedi. ''Teşekkür ederim. Yardımların içinde.''

''Hiç önemi yok. Bakalım Kim Taehyung ne giyecek?'' dedi Hoseok, hayaller âlemine dalmış gibi bakışlar atıp arkadaşının yanına, yatağın ucuna oturdu.

''Eve döndüğümde sana anlatırım.''

Hoseok şaşkınca arkadaşına baktı. ''Anlatır mısın?''
Seokjin yatağın ucundan kalktı ve aynada saçlarına bakarken cevap verdi. ''Evet. Sen ne yapacaksın bugün?''

Hoseok üzerinden şaşkınlığı attığında cevap verdi. ''Yoongi çağırdı, ailesiyle yemek yiyeceğiz ve belki orada kalabilirim. Duruma göre sana mesaj atarım.''

''Tamam.''

Seokjin ayakkabılarını giyerken Hoseok kapının eşiğinde durmuştu. Seokjin arkadaşına bakıp hoşça kal demeden önce Hoseok lafa girdi. ''Senin adına gerçekten mutluyum, bunu bil.''

''Biliyorum, Hoseok.''

''Ve eve gelince anlatırım demene çok sevindim. Sen bize bir şey anlatmaya karar verene kadar sana soru sormama kararı almıştık ama sen kendini bize açmaya başladın.''

''Bazı şeyleri atlatıyorum diyelim.''

Hoseok arkadaşının geniş omuzlarına ellerini koydu ve onu desteklercesine kocaman gülümsedi. ''İyi eğlenceler, harika geçeceğine şüphem yok.''

Seokjin biraz gergindi, Taehyung neredeyse iki dakika içinde sokağın başında oturdu. Derin bir nefes alıp verdi ve silkelendi. ''Haberleşiriz ve size de iyi eğlenceler.''

Seokjin adımlayıp sokağın dönemecine doğru ilerlerken Hoseok ise kapıyı kapattı. Seokjin'in adımları yavaştı fakat sanki son sürat koşuyor gibi nefes nefeseydi.

Kalbi inanılmaz hızlı atıyordu, avuç içleri terliyordu. Ne olur ne olmaz, Colmar'ın havasına güven olmaz diyerek eline aldığı deri ceketi sanki ona inanılmaz bir ağırlık veriyordu.

Sokağın başına vardığı anda Taehyung'un kullandığına emin olduğu arabada eş zamanlı olarak tam önünde durdu.

Taehyung camı indirdi ve gözündeki güneş gözlüğünü çıkartıp gözlerini Seokjin'in direkt olarak titreyen gözlerine sabitledi. ''Atla hadi.''

Seokjin sürücünün yanındaki koltuğa oturduğunda kemerini taktı ve Taehyung'a fark ettirmeden sessizce derin bir nefes daha alıp verdi.

''Nasılsın?'' dedi Taehyung, direksiyonu fazlasıyla havalı bir şekilde döndürürken.

Seokjin genel de böyle şeylerden etkilenmezdi ama neden Taehyung yapınca bu kadar çekici gelmişti gözüne?

Seokjin yerinde kıpırdandı. ''İyiyim, sen nasılsın?''

Taehyung yanındaki Seokjin'e göz ucuyla baktı. Bugün yine harika gözüküyordu. Gerçi her gün harika gözüküyordu ya...

Cumartesi gününe kadar sık sık mesajlaşmışlardı ve Seokjin mesajlarda çok daha rahattı fakat şimdi sanki biraz kasılıyor gibiydi. ''İyiyim ama biraz şarkı fazlasıyla iyi gelir, hım?''

Taehyung radyoyu açtığında Christian Akridge - Please Notice çalıyordu. Taehyung'un dinlemeyi en çok sevdiği ve şu sıralar ne zaman dinlese aklına Seokjin'i getirdiği şarkılardan biriydi.

kırmızı ışıkta durduklarında gayri ihtiyari bir şekilde gözlerini Seokjin'e çevirdi ve derin, büyük anlamlarla ona baktı.

''Ve bebeğim uyurken beni hayal ediyor musun?
Ve bebeğim uyandığın da beni düşünüyor musun?
Bilmem gerek, nasıl hissediyorsun?''

Taehyung, o tok ama zarif çıkan sesiyle şarkıya eşlik ederken Seokjin yanındaki ona baktı ve yeşil ışık yanana kadar göz göze kaldılar.

Taehyung'un eşlik ettiği her söz sanki bir itiraf gibiydi. Sanki kalbinden geçenleri şarkı yoluyla Seokjin'e iletiyor gibiydi.

''Çünkü bebeğim ben uyurken seni hayal ederim.
Ve uyanık olduğumda da yaptığım tek şey bu.
Senin sahip olduğun her detayı düşünmek...''

Seokjin sessizliğini koruyordu ama içten içe tüm bunlar kalbinin hızını arttırıyordu. Sanki sıcacık bir el kalbini avuçlamış gibi hissediyordu.

Taehyung bir anlığına Seokjin'e baktı. ''Şarkı çok güzel, değil mi? Anlamı özellikle.''

Taehyung bunu bilerek yapıyordu. Seokjin'i biraz köşeye sıkıştırmak, utandığını görmek, kaçmaya çalışmasını izlemekten keyif alıyordu.

Seokjin başını salladı. ''Öyle gerçekten. Genel de bu tarz mı dinliyorsun?''

''Keşfedilmemiş şarkıları keşfetmeyi seviyorum. Tıpkı burada kimse tarafından keşfedilmemiş sen gibi...''

Seokjin'in nefesi kesildi bir anda. Yanaklarına sıcaklık hücum etti ve zorlukla yutkundu.

Taehyung cesurdu, açık sözlüydü, niyetini, ilgisini net bir şekilde belli ediyordu. Seokjin emindi, ikisi kesinlikle arkadaş değillerdi.

Burada, Seokjin ve Taehyung arasında, arkadaşlıktan çok daha derin, çok daha özel, çok daha tutkulu bir şey vardı.

Taehyung bunun farkındaydı, uzun zaman olmuştu bunu keşfedeli fakat Seokjin hâlâ korkusunun arkasına saklanıp gözünün önündekini görmezden geliyordu.

Nihayet sinemanın önünde durduklarında ikisi de aynı anda arabadan indiklerinde Seokjin hızlıca Taehyung'un ne giydiğine göz attı.

Tanrım, yine aynı giyinmişlerdi. İlk defa beraber bir kafeye bir şeyler içmeye gittiklerinde de aynı renk tonunda giyinmişlerdi ve şimdi de aynı tarz giyinmişlerdi.

Taehyung siyah bir kot pantolon, beyaz bir tişört ve üzerine uzun, ince, çizgileri olan siyah beyaz bir gömlek giymişti.

Başında ressam şapkası olarak adlandırılan şapkalardan ve az önce arabadan inerken taktığı siyah ağız maskesi vardı yüzünde.

Taehyung, Seokjin'e baktığında gözlerini büyüttü. Şaşkınlığı gözlerinden net bir şekilde okunuyordu.

''Bu ne böyle? Nasıl aynı şekil giyinebilmişiz biz?''
Seokjin omuzlarını kaldırıp bilmiyorum der gibi sırıttı. ''İnan bana tesadüf ama çok hoş bir tesadüf.''

Taehyung'un kalbi tekledi, Seokjin'den böyle şeyleri duymaya alışık değildi. Yani bu adı konmayan –şimdilik arkadaşlık- ilişkide adım atan tek taraf Taehyung idi ve böyle Seokjin'den ani şeyler duyduğunda heyecanı bine katlanıyordu.

İçeriye girdiklerinde biletlerini aldılar ve hızlıca salona girip yerlerine oturdular. İkisi de çok heyecanlıydı fakat bunu birbirlerine yansıtmamaya çalışıyorlardı.

Taehyung yerinde biraz daha kaykıldı. ''Mısır falan ister misin?''
''Teşekkürler, film izlerken bir şeyler yemekten hoşlanmıyorum.''

''Güzel; çünkü bende hoşlanmıyorum.''
''Pek çok ortak noktamız var, hım?'' dedi Seokjin, yandan bir gülüşle birlikte.

Taehyung başını salladı, gözlerini Seokjin'in üzerinden çekemiyordu öyleyse filmi nasıl izleyecekti ki? Taehyung dalıp gittiği yerden uyandığında hızlıca cevap verdi. ''Evet, öyle.''

Salondan çıktıklarında Seokjin çok sessizdi, Taehyung ise binlerce kez izlemesine rağmen nasıl her zaman böylesine etkilenebildiği hakkında konuşuyordu.

Seokjin'in sessizliğini fark edince durdu ve onun önüne geçip onun da durmasını sağladı.

Seokjin'in yere eğik başını çenesinden tutarak kendi yüzünün hizasına kaldırdı ve telaşlı bir şekilde ıslanan bu güzel yüze ve kızaran gözlere baktı. Seokjin ağlamıştı...

''Neden akıyor bu gözyaşların?''
Seokjin iç çekti. Sesi titriyordu. ''Sadece her izlediğim de beni ağlatıyor.''

Taehyung yapmalı mıyım yapmamalı mıyım diye kendi içinde çelişirken bir anda elini uzatıp Seokjin'in yüzünü kavradı ve parmaklarıyla akan yaşları sildi.

Dokunuşları öyle sıcak, öyle ilgi doluydu ki Seokjin bunu kalbinin en derinin de hissetti.

''Ağlama, Edward belki aşkına kavuşamadı ama bil ki Kim ile birlikte olduğu her an çok mutluydu. ''

Seokjin'in sağ gözünden bir yaş akıp gittiğinde Taehyung onu da hızlıca sildi. ''Lütfen ağlama Seokjin, ağladığını görmekten nefret ettim.''

Seokjin burnunu çekti. ''Sadece Edward'a çok üzülüyorum. İnsanlar onun içindeki saf iyiliği göremiyorlar, dışı simsiyah ama içi bin bir renkten oluşuyor. Hani Edward'ın yanına oturan bir köpek vardı ve Edward onun tüylerini kesmişti ya?''

Taehyung tatlı bir tebessümle başını salladı ve Seokjin burnunu çeke çeke anlatmaya devam etti.

''O köpeğin nasıl sevgiyle baktığını gördün mü? Hayvanlar önyargı ne demek bilmiyorlar Taehyung ve o köpek Edward'ın harika bir kalbe sahip olduğunun farkındaydı.''

Taehyung derin bir nefes aldı. ''Edward'ın yaşadığı konak tam da onu anlatıyor, değil mi? Dışarıdan bakıldığında büyük, korkunç ve karanlık ama içi de bir o kadar canlı ve renkli.''

''Edward, bize kabullenmenin önemini gösteriyor Taehyung. Farklılıklardan korkmamak gerektiğini ve bir insanı anlamak için içine bakmak gerektiğini öğretiyor. Ne zaman izlesem aklımda bu cümleler yankılanıyor.''

Taehyung büyülenmiş gibi karşısında ağlayan, kırgın duran o genç adama bakıyordu. Kırgın duruyordu; çünkü Edward'ı benimsemişti, onun kırgınlıklarını göğüslemişti.

Seokjin naif bir ruha sahipti ve Taehyung bu naif ruhu hak ettiği gibi sevecekti.

''Hayatım boyunca karşıma çıkan en güzel insansın Seokjin. Özelsin, tıpkı Edward gibi.''

Seokjin nihayet hoş bir şekilde gülümsediğinde Taehyung'da onunla birlikte gülümsedi. ''Ağlamamak için kendimi zor tutmuştum ama dayanamadım.''

''Eğer sadece ben göreceksem bu yaşları sorun değil, benim yanımdayken ağlayabilirsin.''

Seokjin bir şey söyleyemeden telefonu çaldığında ikisi de içten içte bu anı bozan her kimse ona küfür ediyorlardı. Seokjin cebinden telefonunu çıkarttığında Hoseok'un aradığını gördü ve hemen cevapladı.

''Seokjin üzgünüm, mesaj attım ama görmedin. Ben Yoongi'de kalacağım, haber ver demiştin.''
''Ah, tamam. Selam söyle herkese.''

''Sende söyle, güzel geçiyor mu? Evet ya da hayır de.''
''Evet!''

''Buna sevindim. Eve geldiğimde detayları konuşuruz, bay!''

Seokjin, Taehyung sesleri duymasın diye kendini olabildiğince geride tutuyordu. ''Görüşürüz.''

''Hoseok muydu?'' diye sordu Taehyung, sesini almamış olması imkânsızdı zaten.

Bağıra bağıra konuşuyordu! Seokjin başını sallarken telefonunu cebine geri koydu. ''Evet. Selam söyledi sana.''

Taehyung'un tüm yüzüne mutlu bir gülümseme yayıldı. ''Beraber olduğumuzu biliyor mu?''

Seokjin utanarak gözlerini kaçırdı ve önden adımlamaya başladı. Taehyung hızlıca ona yetiştiğinde hâlâ cevap bekliyordu. ''Biliyor mu, hım?''

Seokjin hiç ses çıkartmadan sadece başını salladığında Taehyung daha da koca bir gülümsemeyle yürümeye devam etti.

İkisi de nereye yürüdüklerini bilmiyorlardı, çıkışa geldiklerinde Taehyung'un sesiyle durdular.

''Nerede yemek yiyelim?''

Seokjin bir anda aklına düşen fikri söyledi. ''Bana gidelim mi?''

Ve bu teklif kesinlikle Taehyung'un beklemediği bir teklifti...

Umarım beğenmişsinizdiiirrrrr✊🏻🥰
Ve söylemek isterim ki, Makas Eller'i izlemeyen varsa muhakkak izlesin. Çok ama çok güzel bir film. Benim en sevdiğim filmdir ve ne zaman izlesem tıpkı Seokjin gibi düşünürüm. Umarım izlersiniz ve Seokjin ile benim gibi hissedersiniz. İzlerseniz buraya yorum bırakın ya da bana mesaj atın🧡✊🏻

Continue Reading

You'll Also Like

30.1K 1.8K 38
Komşunuz Barış Alper Yılmaz olursa ne mi olur?
143K 12.9K 22
taehyung ve jungkook birbirlerinin yan komşularıydı. there is no other universe then, stay with me texting + instagram 03.02.24 This fiction is dedic...
120K 12.6K 27
taehyung kırmızı defterini kaybeder 290423, tk ☁️
304K 28.4K 32
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...