Through The Lens • Jikook [Çe...

By tuzlujelly

99.7K 9.8K 4.8K

Star olmak için doğmuş, yükselen bir aktör Kore'nin merakla beklediği ve gelecek vaadeden draması için oyuncu... More

Giriş
Bölüm 1 "Halkın Gözdesi"
Bölüm 3 "Taksi"
Bölüm 4 "Koç"
Bölüm 5 "Bölüm Sonu"
Bölüm 6 "Adım bir: İnkar"
Bölüm 7 "Engelimi kaldır."
Bölüm 8 "Adı Konmayan Şey"
Bölüm 9 "Vasat mı Düz mü?"
Bölüm 10 "İddia"
Bölüm 11 "Kıskandın mı sen?"
Bölüm 12 "Benim için gül."
Bölüm 13 "Telefon Gerekir mi Gerekmez mi?"
Bölüm 14 "Dondurma aldım."
Bölüm 15 "Sarılalım."
Bölüm 16 "Kötü Melekler ve Jungkook"
Bölüm 17 "Gerçeklik ya da Gerçeküstü"
Bölüm 18 "Yakılsın Gemiler"
Bölüm 19 "Alarm"

Bölüm 2 "Senin ev yoksa benim ev var."

6.6K 645 291
By tuzlujelly


"Jeon lanet olası Jungkook partnerimmiş." Buluşma yerinden çıkar çıkmaz telefona doğru hırlamıştı. Daha önce imzaladığı hiçbir şey kendi ölüm senetini imzalamak gibi hissettirmemişti.

"Ouuuv, bekle, sen ciddi misin?" Taehyung'un sesi şok içindeymiş gibi geliyordu ama bundan ziyade eğlendiği belli oluyordu.

"Komik olan ne şu an?"

"Hobi hyung bu habere bayılacak." Sanki Jimin şu an ruhsal bir çöküntü yaşamıyormuş gibi açık açık kahkaha attı.

"Yah! Birazcık destek mi olsan acaba? Ölmek istiyorum." diye inatla sızlanmaya devam etti, olayı büyüttüğünü kendisi de biliyordu. Profesyoneldi ve her şeyi yapabilecek kapasitede birisiydi ama konu... Jeon Junkook'tu işte.

"Drama kraliçeliği yapma. Hayvan gibi yakışıklı çocuk, en azından bu açıdan endişe etmene gerek kalmadı." diye ona takıldığında zevkten dört köşeydi çünkü Jimin'in vereceği tepkiyi çok iyi biliyordu.

"Aslına bakarsan, bana göre yakışıklı değil. İnsanların ona olan aşırı ilgisini anlamıyorum."

"Bak sen, yakışıklı bulmuyorsun demek?"

"Hayır." diye bir gram suçluluk hissetmeden yalan söyledi.

"O yüzden malum partide ona asılıp reddedildin o zaman?"

Bedenindeki tüm hormonlar birden alevlendi, yanakları ve boynu yanmaya başladı, teni saniyeler içinde sıcacık olmuştu. Hafızasında nefret ettiği tek bir anıyı seçmesi söylense düşünmeden o geceyi seçerdi.

"Ölü gibi sarhoştum ve sen de bu konuyu asla açmayacağım diye söz vermiştin!"

"Ah Jiminnie..." diye başladı, şimdiden diyeceği şeyden nefret etmişti Jimin. "Utanma. Sorun değil, kimse ona karşı koyamaz sonuçta."

"Hayır, ben koyarım, ama sen beni sarhoş edip aklımı karıştırdın ve istemeden ona asılmama sebep oldun!" diye kendini savundu Jimin, söylediği en arsız yalan buydu ve genel anlamda çok yalan söylüyordu.

"Gece uyurken içini ne rahat ettirecekse onu söyle tamam. Reddedilmeye alışık olmadığını biliyorum ama bu onun suçu değil, yanlış hatırlamıyorsam kendisi heteroydu değil mi?"

"Taehyung." Jimin gözlerini yumdu ve derin bir nefes aldı. "Arkadaşım olduğuna emin misin?"

Pişkin pişkin -Jimin'e göre- kahkaha attı. "Özür, özür. Ülkenin en seksi adamıyla yiyişmek zorunda olmana inanamıyorum, çok üzücü... ve bir de üstüne para almak? Aman tanrım... işin çok zor canım arkadaşım."

Ne kadar tiksindirdiğini anlaması için hatta uzun birkaç saniye boyunca sessiz kaldı Jimin. "Senden nefret ediyorum."

"Üstte mi olacaksın altta mı?" Umursamadan konuşmaya devam ettiğinde duman attı Jimin, çünkü Taehyung sorusunun cevabını gayet iyi biliyordu.

"Kapatıyorum."

"Ya, kızma bebeğim. Bu konuyu hep dış görünüşe göre etiketliyorlar biliyorsun..." Daha da konuşmaya devam etti, susmuyordu. Gözlerini devirse de dakikalar geçtikçe gülmemek için kendini frenlemesi gerekmişti.

"Tamam, bu kadarı yeterli, güle güle." Aklını kaçırmadan önce kapattı.

Altındaki nevresim yumuşacıktı, ağır ağır kapanan gözlerine karşı koymayı bıraktı ve yumdu sonunda Jimin. Tüm bu durumun ağırlığı üstüne binmişti. Puding her zamanki özgüvenli adımlarıyla yatağa çıktı ve Jimin'in üzerinde yürüdü. Göğsüne yerleştikten sonra patilerini de önünde üst üste koymuştu, her uzun geçen günün sonunda yaptığı gibi mırlamaya başladı. Jimin tuttuğu tüm nefesi büyük bir göğüs şişirmeyle dışarıya bıraktı, aklı milyon farklı yere giderken bir yandan da kızının kürkünü seviyordu.

Telefonu kapatmalarının üstünden dakikalar geçse de Taehyung'un soruları onu yiyip bitirmeye devam ediyordu. Bu konular Jimin için aptalcaydı, alt ya da üst, kimin umrundaydıki? Yapacak bir şey yoktu. Ama anladığı kadarıyla bu ayrım son zamanlarda çok yapılıyordu ve her ne kadar aptalca olduğunu düşünse de bir şey diyemezdi. Nasıl diyebilirdiki? Halka mal olmuş birisiydi sonuçta. Satış yapıyor mu, yapıyordu; endüstri için önemli olan da buydu zaten.

Ama üzerine düşündükçe seks sahneleri aklının bir köşesinden giriveriyor ve onu deli ediyordu. Jimin anlaşmayı okumuştu, cinsel içerik ve üstsüz sahneler dahildi. İmzalamadan önce baksırı olmadan sahne çekmeyeceğini şart koşmuş ve oradaki herkesi güldürmüştü. En azından bu açıdan düşünmesine gerek yoktu. Pornoculuk oynayamazdı.

Ancak yine de... ürkütücüydü. Jimin daha önce hiç seks sahnesi çekmemişti, hep kızlara ayak uydurmuştu ve çoğu da romantik, mucuk mucuklu sahnelerdi. En ileri gittiği şey dilli öpüşme olmuştu, hepsi bu kadardı.

Seçmelere adını yazdırmadan evvel tüm bunların bilincindeydi -tanrı aşkına dizinin hikayesi iki en yakın arkadaşın sarhoşken seks yapmasıyla başlıyordu- ve bununla ilgili rahatsız olduğu bir şey yoktu. Ta ki... Jungkook olaya dahil olana kadar.

Ellerini üzerinde hayal etmek, tüymüş gibi onu kaldıracağını düşünmek... çok fazla geliyordu. Şimdiden nefret etmişti. Sadece düşünürken bile kıpkırmızı olurken nasıl rolünün üstesinden gelip karakterler arasındaki kimyayı tutturacaktı? Kendine gelmesi gerekiyordu. Bu iş çok önemliydi, kariyerini zirveye taşıyabilir ya da tam tersi yerle bir edebilirdi ve sırf Jeon Jungkook yüzünden parmaklarının arasından kayıp gidişine izin veremezdi.


***

Yeni işini kutlamak sandığından daha uzun sürmüştü. O gün Taehyung Hoseok'u arayıp haberleri verince arkadaşı adına sevinçten göklere çıkmıştı -Jimin'in kiminle oynayacağını öğrendiğinde daha da delirmişti- ancak sonrasında üzülerek ofisteki işleri yüzünden onlara katılamayacağını söylemişti.

Çok klişe bir hikayesi vardı; doğuştan bir sanatçıydı ve dansa aşık olmuştu, ardından düşüncesiz ve zengin babası tarafından şirkete yakışır bir varis olması için çalışmaya zorlanmıştı.

Jimin bunun çok saçma olduğunu düşünüyordu, Hoseok'un yerinde olsa babasına güzel bir orta parmak çekerdi ama arkadaşını da anlıyordu, çok üzücüydü. İnsanlar farklıydı ve herkes hayallerini gerçekleştirmek için büyük riskler almazdı.

Ve yine üzücü olarak insanlar hayal ettikleri her şeye sahip olabilme çılgınlığından ziyade sıradanlığın güvenli kollarına sığınmayı tercih ediyordu. Çoğu insan bir şeyi yürekten başarmak istediğinden değil de vasat da olsa 'bir şey' yapmış olmak için çalışıp okuyordu.

Jimin'in onu destekleyen bir ailesi olmamıştı hiç -aslında hayır, onu doğururken ölen annesine haksızlık etmiş olmayalım. Kendi hayatını onunkiyle takas etmiş sayılırdı, bu bir destek olarak görülebilir miydi?

Ve babası. Pekala. Babası şerefsizin tekiydi. Şimdi iletişim halinde değildi -uzun bir zaman önce evlatlıktan reddedilmişti- ama babasının şu anki başarısına olan tepkisini görmek için çoğu şeyden vazgeçebilirdi. Hele de şimdi oynayacağı drama yayınlanınca vereceği tepkiyi... O korkutucu, hayal kırıklığı dolu homurtusu. Uzun zamanlar bu halinden korkmuştu, ama artık umrunda bile değildi.

"Selam." Bir akşam üzeri Hoseok'u aradı. "Bu gece boşsun değil mi?" Boş olduğunu biliyordu çünkü öncesinde sekreterini arayıp sormuştu.

"Evet ulan evet, boşum!"

"O zaman partilememiz lazım!"

Hoseok'un yüksek oktavlı kahkahası Jimin'in içini kıpır kıpır yaptı. Bu geceyi sabah etmeyeceklerdi.

"Sonuna kadar varım."



***


Gece kulübü şaşırtıcı olmadık bir şekilde tıklım tıklımdı. Normalde Jimin insanlardan ve kalabalıktan nefret etse de bugün umrunda değildi. İçecek bir şeyler almak için direkt bara doğru yöneldi, ardından Taehyung ve Hoseok'u dans pistine sürükledi.

Bardağını kaldırırken yüksek sesli müziğe rağmen bağırdı.

"Bok gibi olmaya!"

"Bok gibi olmaya!" diye arkadaşları da arkasından eko yapmıştı, şimdiden sarhoş olmuşlar gibi kahkahaya boğuldular.

Çalan şarkı Jimin'in en sevdiklerinden biriydi ve bedeni ondan bağımsız ritime ayak uydurmaya başlamıştı. Çok geçmeden müzikle bir olmaya başladı, gözlerini yumdu ve damarlarında gezen alkolle beatin hissinde kendini kaybetti.

Ter damlaları teninde yuvarlanmaya başlamıştı bile, elindeki içecek Taehyung tarafından yenilenmişti, sonra başka biri tarafından, sonra Hoseok, sonra yine bir yabancı tarafından... derken takip etmeyi bıraktı.

Sanki dünyanın tepesindeymiş gibi gülümseyerek tek yudumda götürüyordu hepsini. Sarhoş olması çok uzun sürmemişti. Belki sıcaktan, belki de duyularında hissettiği elektrik kıvılcımı etkisindeki mutluluktan kuş tüyü gibi hafif hissediyordu.

Birden arkasına yaslanan bir beden hissettiğinde öpecek kadar iyi mi değil mi diye karar vermek için yüzüne kısa bir bakış atmış, sonrasında eğilip yabancıyı öpmüştü. Adam kalçalarını avuçladığında Jimin daha sert şekilde öpücüğüne karşılık verdi. Ardından güzel bir kadın aldı yerini, Jimin onu da aynı açlıkla öptü. Dudaklarını boynu boyunca gezdirdi, kadın tenine doğru inlediğinde kulağını ısırdı.

O gece birçok kişiyle öpüşmüştü -mekanın en köşesindeki koltukta biriyle uzun uzun yiyişti, bittiğinde numarasını almadığı için pişman olmuştu hatta. Kadın mıydı erkek miydi acaba? Hatırlamıyordu bile. Her kimse gerçekten güzel kokuyordu.

Beceriksizce bara doğru yol aldı, adımları tökezliyordu ve yeni bir içecek için yanıp tutuşuyordu ancak birisi onu bileğinden yakalamıştı.

Yabancıya bakarak gözlerini bir iki kez kırptı, göz kapakları çok ağırdı ve malum yüzü çıkarması biraz uzun sürmüştü.

"Haaaa..." Az kalsın düşüyordu, dengesini korumak için adamın koluna tutundu. "Eğer bu da sevgilim değilse..." diye kendinden beklenmeyecek bir şekilde dalga geçti.

Jungkook ona gülümsedi ama bunun bir sırıtış mı yoksa tatlı bir gülümseme mi olduğunu anlamamıştı.

"Leş gibi sarhoşsun."

Gözlerini devirdi.

"Leş gibi değil. Normal sarhoşum." Sonra gözlerini kıstı ve uzun olan gence yaklaştı. "Ayrıca bu seni neden ilgilendirsin? Jeon Jungkookie..." Sesi alay doluydu ama bu Jungkook'u rahatsız ediyor gibi durmuyordu.

"İlgilendirir çünkü yarın bir buluşmamız var, hafızandan silindiyse diye söylüyorum..."

Jimin burnundan nefes vererek alayla güldü ve farklı görünmek için bara yaslandı ama aslında sadece ayakta durmak için desteğe ihtiyacı vardı. Gerçekten de bok gibi sarhoş olmuştu, geç de olsa fark etti.

"Buluşma değil, alıştırma ki bence çok saçma. Ne istiyorlar, sana nasıl öpüşüleceğini öğretmemi mi? Yani tanrı aşkına..."

Jungkook gözlerini devirmişti, yani herhalde devirmişti, emin değildi jimin. Gözleri ona çeşitli oyunlar oynuyordu, biraz da başı dönüyordu.

"Kamera için en iyi açıların pratiğini yapacağız, bunun gibi birçok önemli detay var."

Jimin sırıtttı ve Jungkook'u iki yakasından sıkıca kavrayıp kendine çekti.

"Hangi sikik açıdan daha iyi göründüğümü biliyorum; her açıdan." Dilini damağına vurarak çıkardığı tiz sesle birlikte önündeki adamın kokusu ciğerlerine dolmuştu, midesindeki bükülmelerden hiç, ama hiç hoşlanmadı. "Nasıl öpüşüleceğini biliyorum. Nasıl yiyişilir biliyorum. Ve işimi nasıl yapacağımı da çok iyi biliyorum." Jimin onu iterken kendi de üstüne doğru yalpalamıştı, dengesini iyice kaybetmişti. Siktir. "Her şeye burnunu sokma. Ben kendi başımın çaresine bakarım."

"Aynen, kesin." derken tek kaşını kaldırmıştı Jungkook. Jimin 'üf'ledi ve gitmeye niyetlendi ama ona nazaran oldukça iri olan malum beden yolunu kesmişti. Şu cesarete bakar mısınız?

"Siktir git." diye burnundan soğudu.

"bunu kariyerimizin akıbeti içi yapıyorum, teşekkür ederim. Hadi, seni evine bırakacağım." O kadar sıradan bir şey gibi söylemiştiki sanki 'bu içki de çok kötüymüş' tarzında yorum yapıyordu.

Jimin bir süre şok içinde mimiksiz durdu, ardından yüksek sesli kahkahalar atmaya başladı. Kulüp bangır bangır müzikle çınlıyor olmasaydı tüm salonda duyulurdu bu gülüşleri. Yere düşmemek için bar sandalyesine tutundu.

"Aman tanrım..." Sırtını dikleştirdi ve elini karnına götürdü. "Süper bir şakaydı bu Jungkook, tebrik ederim."

Jimin'i evine götürecekti? Tabii. Asla. Bu milyon yılda bile denk gelinecek bir olay değildi.

"Şaka yapmıyorum."

Jimin sol kaşını kaldırdı.

"O zaman benden daha beter sarhoşsun." Jungkook'un ciddiyetle konuşan ifadesini görünce onun da tonu ciddileşmişti. "Defol."

"Hadi ama ya." Uzun olan başını geriye attı. "Zorlaştırma şunu. Çoktan arkadaşlarına söyledim, Hoseoh hyung ve Taehyung hyungdu değil mi? İkisi de tamam dedi. Seni gerçekten bırakmam lazımmış."

Jimin öğrendiği ihanet karşısında ağzının beş karış açık kalmamasını umdu. Ayrıca Jungkook arkadaşları için bal gibi hyung diyebiliyorken ona diyemiyordu öyle mi? Şimdi daha iyi anlıyordu.

"Dedimki, kendi başımın çaresine kendim bakarım."

Evrenin ona böyle kin tutması büyük haksızlıktı. Çünkü tam da yürümeye başladığı anda ayağı dönmüş ve yere doğru ağır çekimde yaklaşmaya başlamıştı ancak uzun olanın kolları onu yakalayıp son anda kurtarmıştı. Kırmızının en koyu tonuna kadar kızardı ve artı olarak Jungkook'un kulağına eğilip fısıldaması hiçbir halta yardımcı olmuyordu.

"Başının çaresine bakma şeklin böyleyse bırak ben yaparım."

Kalbinin atış hızı arttı bununla. Muhtemelen az kalsın yere çakılacağından kaynaklıydı ama yine de huzursuzdu.

Olması gerekenden daha hızlı bir şekilde ayaklarının üzerinde durdu ve uzun olana dik dik bakmaya başladı. Ne diyeceğini bilmiyordu, sadece sert bakışlarının onu alt etmesini istiyordu ki üzücü bir şekilde hiçbir işe yaramamıştı.

"Hadi jimin." Yine hiçbir saygı hitabı yoktu. Ne sanıyordu kendini bu? "Sorumsuzluk yapma."

İşte Jimin için buraya kadardı. Yeterliydi. Kendinden iki yaş küçük bir veletin ona sorumluluk hakkında ahkam kesmesine göz yummayacaktı. Jeon Jungkook sorumluluktan bahsediyordu, pardon ama sikerlerdi böyle işi.

Partide kalıp Jungkook'un sözlerini doğrulamakla onun dediğini yapıp giderek sorumsuz olmadığını göstermek arasında kaldı, birinde karar kılmak vücudundaki tüm gücü emmişti. İki ucu da Jimin için boklu bir değnekti ve bu durumdan nefret ediyordu.

Burnundan soludu sinirle. Başarısını kutladığı bir gecede lanet bir veletin ona patronluk taslamasına inanamıyordu. Tüm bunlar bir kenara, kimseyle seks yapamamıştı. Bu gece daha kötüye gidemezdi.

Tek kelime etmeden gece kulübünün çıkışına doğru yol almaya başladı, adım atmakta zorlandığını belli etmemek için de büyük bir emek sarf eti. Keşke bu kadar çok içmeseydi.

Sonunda kapı eşiğini geçip yüzüne soğuk rüzgarı yediğinde ferah hissetti, gürültülü müzik arkasında kalmıştı.

Kaldırıma doğru tökezlediğinde şaşırtıcı bir şekilde düşmemeyi başarmıştı. Mucize eseri ordan geçen bir taksiye el attı, en azından Jeon Jungkook'un içine ettiği gecesinde minnet duyacağı bir şey olmuştu.

Taksi anında frene asılarak durdu, Jimin sarsak hareketlerle binmeyi başardı ki bu onun için gerçek bir zaferdi. Tam şöfore evinin adresini söyleyecekken Jungkook da arka koltuğa, yanına bindi.

En basit kelimelerle ifade edecek olursak jimin ona şok içinde, kafa karışıklığıyla baktı. Arkasından geldiğini bile fark etmemişti.

"Ne yapıyorsun?!" diye dehşet içinde sordu.

"Dedim ne yaptığımı. Seni eve bırakıyorum."

Sakinleşmesi için derin bir nefes alması gerekmişti Jimin'in. "Bak... bunu yavaş yavaş ve sadece bir kez söyleyeceğim. Koduğumun bir bebek bakıcısına ihtiyacım yok."

"Kelimeleri yuvarlıyorsun." diye detay vermişti Jungkook, sanki yeterince ortada değilmiş gibi. "Seni bu vaziyette eve yollamam. Sağsalim vardığın görmem lazım, ki çok büyük bir kibarlık yapıyorum. Şükret."

Histerik bir kahkaha attı Jimin. "Hıh. Şükür edeyim?! Bir kere, benim için bunu yapmak zorunda değilsin. İkinci olarak da, sen bu takside olduğun sürece adresimi söylemiyorum. Siktir. Git. İn. Arabadan!"

Taksi şöforü ne yapacağını bilmez bir halde önündeki kaosu izlerken malum ikili sonsuzluk gibi süren, karşı tarafa kıvılcımlar fışkırtan bir bakışmanın içindeydi. Sonra Jungkook her zamanki kibirli hal ve tavrıyla çenesini dikleştirip Jimin'e üstten üstten baktı; sırıttı ve şöforle konuşmak için önündeki koltuğa doğru eğildi.

Tatlı bir gülüşle kendi adresini söyledi, adamın bıraktığı nefese bakılırsa sonunda ikisini izlemekten başka bir şey yapacağı için rahatlamıştı.

"N'apıyorsun?" Jimin oldukça kısık bir ses tonuyla hırlamıştı.

Kendisi cam kenarında, şöforün arkasında oturuyordu, diğer yanda da Jungkook vardı. Bir kolunu geniş geniş koltuğun yaslanma yerine doğru uzatmıştı ve çilingir sofrası kadar iştah açıcı görünüyordu. Bu derece yakışıklı olması küfür gibiydi.

Özellikle de Jimin bu kadar azgın ve öfkeliyken. Yüzüne güzel bir yumruk geçirmeyi istediği kadar kucağına çıkıp ciğerlerindeki havayı emmeyi de istiyordu.

"Madem evinin adresini söylemiyorsun, benim eve gidiyoruz."

"Ne?"

Yok artık. Yok-Artık.



•••

SELAMALAR BEN GELDİM TUZLU KURABİYEEEE! Bu kadar geç geldiğim için beni bekleyen herkesten özür diliyorum ilk olarak. İkinci olarak sizi çok özledim. Üçüncü olarak sizce sıradaki bölümde gelmekte olan gelir mi? :)))))))

ÖPÜYORUM ULEYN HEPİNİZİ🧡🧡🧡🧡

Continue Reading

You'll Also Like

199K 20.9K 34
taehyung kırmızı defterini kaybeder 290423, tk ☁️
99.9K 6.3K 36
Malfoy ve Black iki ezeli rakip ve birbirlerinden nefret eden iki küçük çocuktur. Black'in 4. Sınıfta Harry'nin yerine arayıcı olmasından sonra Malfo...
48.4K 2.4K 14
"kurtarıcısına aşık kız... klişe hikaye." "komşu kızına platonik aşık çocuk mu söylüyor bunu?" ya da asi'nin şebnem'in kızı olarak doğup büyüdüğü ve...
213K 21.3K 32
Ülkesine dönen delta ve kendi halinde takılan sessiz bir omega bir gece birlikte olur.