Babalar ve Oğullar

By ClassicsTR

9.4K 422 68

Babalar ve Oğullar, klasik Rus edebiyatının unutulmaz yazarı İvan Sergeyeviç Turgenyev'in en önemli eseridir... More

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm

17. Bölüm

174 15 0
By ClassicsTR

"Bacağınızı sıkı mı bağlamışım?" diye sordu nihayet Bazarov.

"Hayır, zararı yok, pek güzel," diye cevap verdi Pavel Petroviç ve biraz bekledikten sonra ekledi: "Kardeşimi kandırmak zordur, ona politika yüzünden atıştığımızı söylememiz gerekecek."

"Çok iyi," dedi Bazarov. "Bütün İngiliz hayranlarına küfrettiğimi söyleyebilirsiniz."

"Pek güzel. Şu adam hakkımızda ne düşünüyor dersiniz?" diye devam etti Pavel Petroviç, düellodan birkaç dakika önce Bazarov'un yanından birbirine bağlı atları önüne katmış giden ve geri dönerken "beyefendileri" görünce "telaşlanan" ve şapkasını çıkaran adamı göstererek.

"Kim bilir!" diye cevapladı Bazarov. "Büyük olasılıkla hiçbir şey düşünmüyordur. Rus köylüsü en gizemli yabancıdır. Bayan Ratcliff bir zamanlar ondan ne kadar çok söz etmiştir. Kim anlar onu? Kendi kendisini bile anlamaz o."

"Ya! Demek böyle düşünüyorsunuz!" diye söze başlamıştı ki Pavel Petroviç, birden haykırdı: "Bakın, bakın, sizin şu aptal Pyotr'un yaptığına bakın! Kardeşim buraya geliyor!"

Bazarov döndü ve arabada oturan Nikolay Petroviç'in bembeyaz yüzünü gördü. Nikolay Petroviç araba durmadan aşağı atladı ve ağabeyine doğru atıldı.

"Bu da ne demek oluyor?" dedi heyecanlı bir sesle. "Yevgeniy Vasilyiç, çok rica ederim, nedir bu böyle?"

"Bir şey yok," diye cevap verdi Pavel Petroviç, "boşu boşuna seni de rahatsız ettiler. Bay Bazarov'la biraz atıştık ve ben cezamı buldum birazcık."

"Bütün bunlar neden oldu, Allah aşkına?"

"Nasıl anlatayım sana? Bay Bazarov Sir Robert Pill' den saygısızca söz etti. Bu arada ekleyeyim, hepsi benim suçum, Bay Bazarov ise çok iyi davrandı. Onu düelloya ben çağırdım."

"Ama üstün başın kan içinde, rica ederim!"

"E, sen ne sanıyordun, damarlarımda su olduğunu mu? Zaten kanımın bu şekilde akmasının bana faydası bile var, doğru değil mi, doktor? Arabaya binmeme yardım et ve üzülmekten vazgeç. Yarın iyileşirim. Ha işte böyle, çok iyi. Hadi arabacı sür."

Nikolay Petroviç arabanın arkasından yürüyordu; Bazarov geride kalmıştı...

"Şehirden başka bir doktor getirtene dek ağabeyimle ilgilenmenizi rica edeceğim," dedi Nikolay Petroviç Bazarov'a.

Bazarov, bir şey demeden başını eğdi.

Bir saat sonra Pavel Petroviç, bacağı sargı beziyle ustaca sarılmış olarak yatağında yatıyordu. Bütün ev telaşa kapılmıştı; Feneçka fenalık geçirmişti. Nikolay Petroviç kimseye göstermeden parmaklarını büküp duruyordu, Pavel Petroviç ise gülüyor ve özellikle Bazarov'la şakalaşıyordu; ince patiskadan bir gömlek, şık bir robdöşambr ve fes giymişti, pencerenin perdelerini açtırmamıştı ve perhiz yapması gerekeceğini söyleyerek şaka yollu sızlanıp duruyordu. Ancak geceye doğru ateşi yükseldi; başı ağrımaya başladı. Şehirden çağrılan doktor geldi. (Nikolay Petroviç ağabeyini dinlememişti, hem bunu Bazarov da istiyordu; bütün gün sapsarı ve öfkeli bir suratla odasında oturmuştu ve sadece kısa bir süre için hastanın yanına uğramıştı; iki defa Feneçka'yla karşılaşmıştı ama genç kadın korkuyla sıçrayarak ondan kaçmıştı.) Yeni doktor serinletici içecekler tavsiye etmiş, bu arada hiçbir tehlike olmadığına dair Bazarov'un söylediği sözleri doğrulamıştı. Nikolay Petroviç, doktora kardeşinin dikkatsizlik yüzünden kendi kendisini yaraladığını söylemiş, doktor da buna "Hmm!" diye karşılık vermişti. Ama oracıkta eline yirmi beş gümüş ruble sayılınca "Demeyin! Sahiden de çok sık oluyor böyle şeyler!" demişti.

Evde hiç kimse yatmadı ve hatta üstünü bile çıkartmadı. Nikolay Petroviç ikide bir ayaklarının ucuna basarak ağabeyinin yanına giriyor ve yine ayaklarının ucuna basarak çıkıyordu; Pavel Petroviç dalıyordu, hafifçe inliyordu, ona Fransızca "Couchez-vous" diyor ve su istiyordu. Nikolay Petroviç, Feneçka'yla ona bir bardak limonata gönderdi; Pavel Petroviç Feneçka'ya dikkatli dikkatli baktı ve limonatayı dibine kadar içti. Pavel Petroviç önceleri birbiriyle ilgisiz laflar ediyordu; sonra birden gözlerini açtı ve yatağının yanında kaygıyla üzerine eğilmiş kardeşini görünce şöyle dedi:

"Feneçka'da Nelli'yle ortak bir şey var, değil mi, Nikolay?"

"Hangi Nelli, Paşa?"

"Bunu nasıl sorarsın? Prenses R. Özellikle de yüzünün üst kısmı. C'est de la même famille."

Nikolay Petroviç hiçbir yanıt vermedi, bir insanda eski duyguların bu derece canlı kalmasına içinden şaştı.

"Eski sevda su yüzüne çıktı demek," diye düşündü.

"Ah, bu uçarı yaratığı ne kadar severim!" diye inledi Pavel Petroviç , elini kederle başının altına koyarak. "Hiçbir küstah herifin ona dokunmaya kalkışmasına tahammül edemem..." diye mırıldandı birkaç dakika sonra.

Nikolay Petroviç yalnızca iç geçirdi; bu sözlerin kimin için söylendiğinden de hiç kuşkulanmadı.

Bazarov ertesi gün saat sekizde Nikolay Petroviç'in yanına geldi. Hazırlanmış, bütün kurbağalarını, böceklerini ve kuşlarını salıvermişti.

"Benimle vedalaşmaya mı geldiniz?" dedi Nikolay Petroviç, onu karşılamak için ayağa kalkarak.

"Aynen öyle, efendim."

"Sizi anlıyorum ve tamamen haklı buluyorum. Benim zavallı ağabeyim kesinlikle suçlu: Zaten cezasını da çekiyor. Sizi başka türlü davranamayacak durumda bıraktığını bana kendisi söyledi. Bu düellodan, bir dereceye kadar sadece karşılıklı görüşlerinizdeki sürekli anlaşmazlıkla açıklanabilecek bu düellodan kaçınmanızın mümkün olmadığına inanıyorum. (Nikolay Petroviç konuşurken lafları karıştırıyordu.) Ağabeyim eski kafalı bir adamdır, asabi ve inatçıdır... Tanrı'ya şükür bu kadarla kaldı. Bu durumun ortaya çıkmaması için gereken her türlü önlemi aldım..."

"Herhangi bir şey çıkacak olursa her ihtimale karşı size adresimi bırakayım," dedi Bazarov ilgisiz bir tavırla.

"Umarım, hiçbir şey çıkmaz, Yevgeniy Vasilyeviç... Evimdeki misafirliğinizin bu şekilde sonuçlanmasına çok üzülüyorum. Benim için daha da üzücü olan, Arkadiy'in..."

"Onunla mutlaka görüşeceğim," dedi Bazarov. Her türden "açıklamalar" ve "belirtmeler" onda hep sabırsızlık doğururdu. "Göremezsem, sizden ona selamımı söylemenizi ve üzüntümü ifade etmenizi rica edeceğim."

"Ben de özür..." diyordu tam Nikolay Petroviç eğilerek ama Bazarov lafının sonunu beklemedi ve çıktı.

Bazarov'un gideceğini öğrenen Pavel Petroviç, onu görmek ve elini sıkmak istedi. Ama Bazarov onun yanında da buz gibi davrandı; Pavel Petroviç'in yüce gönüllü biri olduğunu göstermek istediğini anlıyordu. Feneçka'yla vedalaşmayı başaramadı; onunla yalnızca pencereden göz göze geldi. Feneçka'nın yüzü kederli göründü. "Buralarda yitip gidiyor!" dedi kendi kendine... "Ama bir yolunu bulur belki de!" Pyotr o kadar duygulanmıştı ki, Bazarov ona "Senin gözlerin sulak yerde mi bulunuyor yoksa?" diye sorup yatıştırana kadar omzuna dayanıp ağladı. Dunyaşa ise heyecanını gizlemek için koruya kaçmak zorunda kalmıştı. Bütün bu üzüntünün suçlusu arabaya bindi, sigarasını yaktı ve dördüncü verstte, yolun dönemecinde, yeni yapılan bey eviyle Kirsanov çiftliği bir çizgi halinde son kez gözüne iliştiğinde yere tükürdü ve "Aşağılık beyzadeler!" diye mırıldanıp kaputuna daha sıkı sarıldı.

Pavel Petroviç kısa zamanda iyileşti ama bir hafta kadar yatakta yatması gerekti. Kendi ifadesiyle "esaret" dönemini sabırla geçiriyordu, yalnız tuvaletiyle çok uğraşıyor ve sürekli olarak kolonya dökülmesini emrediyordu. Nikolay Petroviç ona dergi okuyordu, Feneçka eskisi gibi hizmet ediyor, etsuyu, limonata, rafadan yumurta, çay getiriyordu ama Pavel Petroviç'in odasına her girişinde gizli bir korkuya kapılıyordu. Pavel Petroviç'in beklenmedik davranışı evdeki bütün insanları, herkesten de çok Feneçka'yı korkutmuştu; bir tek Prokovyiç şaşırmadı ve onun zamanında da beylerin dövüştüklerini, "yalnız soylu beylerin kendi aralarında dövüştüklerini, böyle madrabazları ise kabalıkları yüzünden at ahırına kapatıp dayak attırdıklarını" söyledi.

Feneçka'nın vicdanı hemen hemen hiç sızlamıyordu ama tartışmanın gerçek nedeniyle ilgili düşünce zaman zaman onu üzüyordu; zaten Pavel Petroviç de ona öyle tuhaf bakıyordu ki... arkasını döndüğünde bile gözlerini üzerinde hissediyordu. İçindeki hiç geçmeyen kaygı yüzünden zayıflamış, daha da güzelleşmişti.

Bir gün (sabah olmuştu bu) Pavel Petroviç kendisini iyi hissediyordu ve yataktan divana geçmişti, Nikolay Petroviç ise onun sağlık durumunu öğrendikten sonra harman yerine gitmişti. Feneçka bir fincan çay getirdi ve fincanı küçük masaya bırakıp gitmek istedi. Pavel Petroviç onu durdurdu.

"Nereye acele ediyorsunuz, Fedosya Nikolayevna?" diye söze başladı. "İşiniz mi var?"

"Hayır, efendim... şey... evet, efendim... çay vermem gerekiyor da."

"Dunyaşa siz olmasanız da bu işi yapar; hasta bir adamın yanında biraz oturun. Sizinle konuşacaklarım var."

Feneçka bir şey demeden koltuğun ucuna ilişti.

"Dinleyin," dedi Pavel Petroviç ve bıyıklarını çekiştirdi, "uzun zamandır size sormak istiyordum: Sanki benden korkuyor gibisiniz, öyle değil mi?"

"Ben mi, efendim?"

"Evet, siz. Yüzüme hiç bakmıyorsunuz, sanki vicdanınız rahat değil."

Feneçka kızarmıştı ama Pavel Petroviç'in yüzüne baktı. Pavel Petroviç ona bir tuhaf göründü, yüreği sessizce titredi.

"Vicdanınız rahat mı?" diye sordu Pavel Petroviç, Feneçka'ya.

"Neden rahat olmasın ki?" dedi fısıltıyla Feneçka.

"Kim bilir! Hem kime karşı suçlu olabilirsiniz? Bana karşı mı? Bu olanaksız. Evdeki öteki kişilere karşı mı? Bu da olmayacak bir iş. Acaba kardeşime karşı mı? Ama siz onu seviyorsunuz, değil mi?"

"Seviyorum."

"Bütün ruhunuzla ve bütün kalbinizle mi?"

"Nikolay Petroviç'i bütün kalbimle seviyorum."

"Doğru mu? Yüzüme baksanıza Feneçka (ona ilk defa böyle hitap ediyordu)... Bilirsiniz, yalan söylemek çok günahtır!"

"Yalan söylemiyorum Pavel Petroviç. Ben Nikolay Petroviç'i sevmiyorsam bundan sonra yaşamayayım daha iyi!"

"Onu hiç kimseyle aldatmıyorsunuz, değil mi?"

"Onu kiminle aldatabilirim?"

"Kim bilir! Mesela buradan ayrılan şu beyle."

Feneçka ayağa kalktı.

"Aman Tanrım! Pavel Petroviç bana neden eziyet ediyorsunuz? Ben size ne yaptım? Bunu nasıl söyleyebilirsiniz?.."

"Feneçka," dedi Pavel Petroviç kederli bir sesle, "ama ben gördüm ki..."

"Ne gördünüz, efendim?"

"Orada... kameriyede."

Feneçka saçlarının dibine, kulaklarının ucuna kadar kıpkırmızı oldu.

"Benim ne suçum var?" dedi güçlükle.

Pavel Petroviç yerinden doğruldu.

"Siz suçlu değil misiniz? Hayır mı? Hiç mi?"

"Dünyada bir tek Nikolay Petroviç'i seviyorum ve hep onu seveceğim!" dedi Feneçka birdenbire ortaya çıkıveren bir kuvvetle. Bu arada hıçkırıklar boğazında düğümleniyordu. "Sizin gördüğünüze gelince; mahşer gününde de aynı şeyi söylerim, onda benim suçum yoktu, bu işte benim velinimetim Nikolay Petroviç'e karşı bir suç işlediğimden kuşku duyuluyorsa şuracıkta öleyim daha iyi..."

Ama tam burada sesi değişti, bu arada da Pavel Petroviç'in onun elini tuttuğunu ve sıktığını hissediyordu... Pavel Petroviç'in yüzüne baktı ve donup kaldı. Pavel Petroviç öncekinden daha solgundu; gözleri parlıyordu ve en şaşırtıcı olan da, tek bir ağır gözyaşı damlası yanağından süzülüyordu.

"Feneçka!" dedi garip bir fısıltıyla. "Kardeşimi sevin, onu sevin! O, öyle iyi bir insan ki! Onu dünyada hiç kimseyle aldatmayın, hiç kimsenin lafını dinlemeyin! Düşünün ki, sevilmeden sevmekten daha korkunç bir şey yoktur! Zavallı Nikolayımı hiçbir zaman terk etmeyin!"

Feneçka'nın gözleri kurumuş, korkusu da geçmişti, çok şaşırmıştı. Ama asıl Pavel Petroviç, evet Pavel Petroviç, onun elini dudaklarına bastırıp öpmeden sadece arada bir kasılarak iç çektiğinde şaşkınlığı çok büyük olmuştu...

"Tanrım!" diye geçirdi içinden. "Yoksa nöbet falan mı geçiriyor?.."

Oysa o anda Pavel Petroviç'in içinde mahvolmuş koskoca bir yaşam dalgalanıyordu.

Merdiven hızlı ayak sesleriyle gıcırdadı... Pavel Petroviç, Feneçka'yı kendinden uzaklaştırdı ve kafasını yastığa bıraktı. Kapı arkasına kadar açıldı ve neşeli, dipdiri, yanakları al al olmuş Nikolay Petroviç göründü. Aynen babası gibi dipdiri ve al yanaklı Mitya, sırtında bir tek gömlekle babasının kucağında çıplak ayacıklarını babasının köyde giydiği pardösünün büyük düğmelerine vurarak hoplayıp duruyordu.

Feneçka, Nikolay Petroviç'e doğru atıldı ve kollarıyla hem ona hem de oğluna sarılıp kafasını onun omzuna dayadı. Nikolay Petroviç şaşırdı: Utangaç ve çekingen Feneçka, hiçbir zaman başkasının yanında ona böyle davranmamıştı.

"Neyin var?" dedi ve ağabeyine bakıp Mitya'yı Feneçka'ya verdi. "Kendini kötü hissetmiyorsun ya?" diye sordu, Pavel Petroviç'in yanına giderek.

O ise yüzünü patiska mendile gömmüştü.

"Hayır... öyle... yok bir şey ... Tersine, çok daha iyiyim."

"Divana geçmekte acele ettin. Nereye gidiyorsun?" diye ekledi Nikolay Petroviç, Feneçka'ya dönerek ama Feneçka çoktan kapıyı kapatıp çıkmıştı. "Benim pehlivanı sana göstermeye getirmiştim, amcasını özlemiş. Çocuğu neden götürdü ki? Senin neyin var? Aranızda bir şey mi geçti yoksa?"

"Kardeşim!" dedi Pavel Petroviç çok ciddi bir ses tonuyla.

Nikolay Petroviç irkildi. Tüyleri diken diken oldu, nedenini kendisi de anlamadı.

"Kardeşim," dedi tekrar Pavel Petroviç, "bir ricamı yerine getireceğine söz ver bana."

"Hangi ricanı? Söyle."

"Çok önemli bir rica; bana göre, yaşamının tüm saadeti buna bağlı. Şimdi sana söylemek istediğim şeyin üzerinde her zaman çok düşünmüşümdür... Kardeşim, görevini yap, şerefli ve soylu bir insanın üzerine düşen görevi yap, günahı ve üstelik de insanların en iyisi olan senin gibi bir insanın verdiği bu kötü örneği sona erdir!"

"Ne demek istiyorsun Pavel?"

"Feneçka'yla evlen... O seni seviyor, oğlunun annesi o." Nikolay Petroviç bir adım geriledi ve ellerini çırptı.

"Bunu sen mi söylüyorsun Pavel? Sen, hem de bu tür evliliklerin her zaman en kesin kararlı düşmanı olan sen! Sen söylüyorsun! Fakat haklı olarak görevim saydığın bu işi sırf sana olan saygımdan yapmadığımı biliyor muydun?"

"Bu konuda bana boşu boşuna saygı göstermişsin," diye itiraz etti Pavel Petroviç hüzünlü bir gülümsemeyle. "Bazarov'un beni aristokrat olmakla suçlarken haklı olduğunu düşünmeye başlıyorum. Hayır, sevgili kardeşim, artık kırılıp dökülmeyi ve sosyeteyi düşünmeyi bırakalım: Biz artık yaşını başını almış ve aklı başında insanlarız; her türlü koşuşturmayı bir kenara bırakma zamanımız geldi. Tam senin söylediğin gibi, görevimizi yerine getirmeye başlayalım; hem bak göreceksin, üstüne üstlük mutluluk da elde edeceğiz."

Nikolay Petroviç ağabeyine sarılmak için atıldı.

"Sen kesinlikle benim gözlerimi açtın!" diye haykırdı. "Senin dünyanın en iyi ve en akıllı insanı olduğunu hiçbir zaman boşuna söylememişimdir; şimdi ise görüyorum ki, yüce gönüllü olduğun kadar da sağduyulusun."

"Sakin ol, sakin ol," diye sözünü kesti Pavel Petroviç. "Elli yaşına merdiven dayamışken bir asteğmen gibi düello eden sağduyulu ağabeyinin ayağını ezme. Demek ki, mesele halledildi: Feneçka benim... belle-soeur'üm olacak."

"Sevgili Pavel! Arkadiy ne der acaba?"

"Arkadiy mi? Sevinecektir. Nikâh onun prensipleri arasında yok ama böylece eşitlik duygusu pohpohlanmış olacak. Hem zaten nedir o kastlar dixneuvieme siecle' da."

"Ah Pavel, Pavel! Gel seni bir kere daha öpeyim! Korkma, dikkat ederim."

Kardeşler kucaklaştılar.

"Ne dersin, niyetini ona şimdi açıklamayacak mısın?" diye sordu Pavel Petroviç.

"Ne acelem var?" diye itiraz etti Nikolay Petroviç. "Yoksa siz konuştunuz mu?"

"Konuşmak mı, biz mi? Quelle idée!"

"Tamam, pekâlâ. Önce sen iyileş, bu iş elimizden kaçmıyor ya, iyice düşünmek, akıl erdirmek lazım..."

"Kararını vermedin mi zaten?"

"Elbette kararımı verdim ve sana bütün kalbimle teşekkür ediyorum. Artık seni yalnız bırakacağım, dinlenmen gerek; her türlü heyecan sana zarar verir... Ama daha konuşmamız lazım. Hadi uyu, canım, Allah şifa versin!"

"Bana neden bu kadar teşekkür ediyor?" diye düşündü Pavel Petroviç, yalnız kalınca. "Sanki bu iş ona bağlı değilmiş gibi! O evlenir evlenmez ben de uzaklara bir yere, Dresden'e ya da Floransa'ya giderim, geberene kadar orada yaşarım."

Pavel Petroviç alnını kolonyayla ıslattı ve gözlerini kapattı. Parlak gün ışığıyla aydınlanan zayıf başı beyaz yastığın üzerinde bir ölü başı gibi yatıyordu... O da bir ölüden farksızdı zaten.

Continue Reading

You'll Also Like

16.3K 443 5
İngiliz centilmen Phileas Fogg, üye olduğu kulüpteki arkadaşlarıyla 80 günde dünyanın etrafını dolaşacağına dair iddiaya girer. Uşağı Parisli Passepa...
6.8K 357 17
Dostoyevski'nin bizzat mücadele ettiği parasızlık ve kumar düşkünlüğünü anlatan Kumarbaz, Dostoyevski'nin gençlik yıllarını, dramatik aşk ve kumar tu...
438K 3.7K 24
Hikayede sık sık +18 ve şiddete yer verilecektir! Yaş sınırını göz önünde bulunduralım.
49.9K 2.1K 17
"Sen benimsin, seni artık hiçbir zaman görmesem de! Korkunun o uçsuz bucaksız sahasına girmediği müddetçe biliyorum, ama senin bana olan ilgini kesin...