Gel de Sil İzlerini

By Merfck

1.7M 74.7K 4.3K

''Bu ellerden sonra değecek başka bir elin tek amacı bana daha fazla zarar vermek olur. İşte bu yüzden senden... More

Ön Söz ☁ Gelde Sil İzlerini
1. Bölüm ☁ Kimsesiz
2. Bölüm ☁ Ukala Dümbeleği
3. Bölüm ☁ Gözlerin Haddinden Fazla Güzel
4. Bölüm ☁ Küçük
5. Bölüm ☁ Korku
6. Bölüm ☁ Takılmak
7. Bölüm ☁ Uyuşturucu
8. Bölüm ☁ Karanlık
9. Bölüm ☁ Kovalamaca
10. Bölüm ☁ Tutku ve Tehlike
11. Bölüm ☁ Klişe
12. Bölüm ☁ Hırsız
13. Bölüm ☁ Davet
14. Bölüm ☁ Soğuk Deniz Ilık Nefes
15. Bölüm ☁ Islak Bir Sıçan Gibi
17. Bölüm ☁ Batıkan
18. Bölüm ☁ Karar
19. Bölüm ☁ Hayat Yok Sen Varsın
20. Bölüm ☁ Teselli Öpücüğü
21. Bölüm ☁ Hasret Türküsü
22. Bölüm ☁
23. Bölüm ☁ Sarılmak
24. Bölüm ☁ Gece
25. Bölüm ☁ İçimizde ki Sesler
26. Bölüm ☁ Kendine İyi Bak Güzelim
27. Bölüm ☁ Pişman Olmayacağım
28. Bölüm ☁ Birlikte İlk Gece
29. Bölüm ☁ Saldırı
30. Bölüm ☁ Güzelim
ÖNEMLİ GELİŞME!! (Yayın evi) .dfd.fd ♥
31. Bölüm ☁ Yaralı
32. Bölüm ☁ Ölmeden Önce Alınması Gereken Bir İntikamım Var
33. Bölüm ☁ Bana Aşık Olmana İzin Vermeyeceğim!
34. Bölüm ☁ Oyun Başlasın
35. Bölüm ☁ Tehlike Oyununa Başlangıç
36. Bölüm ☁ Kabus
ÖNEMLİ ☁
37. Bölüm ☁ Yabancı Eller
38. Bölüm ☁ İhale
39. Bölüm ☁ Pişmanlık
40. Bölüm ☁ Teklif
Lutfen 1 dakika!
41. Bölüm ☁ Oyun Bitti Ufaklık
Final Kararı Canolar
42. Bölüm ☁ Uyku Hapı
43. Bölüm ☁ Vurgun
44. Bölüm ☁ Borç
Yeni kitap: SAHRA
45. Bölüm ☁ Oyun Bitti
46. Bölüm ☁ Gitmiş
47. Bölüm ☁
48. Bölüm ☁ Kovalamaca
49. Bölüm ☁ Final
Ö Z E L

16. Bölüm ☁ Yeni Biri

34.9K 1.3K 52
By Merfck

''İlkim!'' diye çoktan bağırmaya başlamış olan İpek'in sesiyle ellerimden destek alarak yataktan kalktım ve oturmaya başladım. Sıcacık yorganımı bırakıp kalkmak içimden gelmiyordu. Kapının pat diye açılmasıya İpek kendini içeriye atmıştı. Tam bir şey demek için açtığı ağzını beni uyanık görünce kapatmıştı. ''Madem kalktın niye gelmiyorsun kahvaltıya?'' dediğinde omuzlarımı silkerek kendimi tekrar sırt üstü bir şekilde yatağa bıraktım.

''İyi hissetmiyorum,'' diye mızmızlanmaya başladığımda bıkkın bir şekilde gözlerini devirdi ve birkaç adımda yatağımın kenarında dikilmeye başladı. Ellerini beline koyup otorite kullanmaya çalışmasına karşılık gözlerimi yumduğumda hızla ellerimi tuttu ve kollarımdan çekerek beni tekrar kaldırdı. 

Dolabımın kapağını açıp kıyafetlerimi tek tek kurcalamaya başladığında düzgün bir şeyler seçmesi için dua etmeye başlamıştım. Tamam moda anlayışı oldukça iyiydi ama bazen moda uğruna üşümeyi ya da pişmeyi göze alabilecek kadar aptallaşabiliyordu.

Yatağımın üzerine siyah uzun kollu bir penye atmasıyla onu izlemeye devam ettim. Koyu renk dar paça pantolonumu da atmasıyla bu gün şanslı olduğumu düşünmeye başlamıştım. Hem rahat hemde sıcak tutabilecek şeyler seçiyordu. Sonuçta kasım ayındaydık ve dışarıda donma gibi bir arzum yoktu. Onun tam aksine. Kapşonu olan uzun pançomuda dolaptan çıkardığında bana döndü.

''Gerisini halledebileceğini düşünüyorum. Çabuk giyin ve aşağıya in,'' dediğinde kalkmamı beklercesine gözlerini üzerime dikti. Sıkıntıyla ayaklarımı yataktan sarkıttığımda ayağını titretmeye başlamıştı bile. Oflayarak yataktan kalkabildiğimde gözlerimi kısarak gitmesini belirttim. Seçtiklerini üzerime giyerken çekmecemden eldivenlerimide çıkarmıştım. Kahverengi kol çantamın içine telefonumu ve gerekli olabilecek birkaç şeyi daha koyduktan sonra saçlarımı taradım ve kabarmasını engellemek için birkaç kere düzelttim.

Aşağıya indiğimde masada birkaç kahvaltılık şey ve melemen vardı. En azından birimiz erken kalkabiliyor ve gevrek hazırlamak yerine daha yenilebilesi şeyler hazırlayabiliyordu. Tamam sütlü gevreğide seviyordum ama bazen insan sıcak bir şeyler yemek istiyordu. İpek'i süzdüğümde bu gün yine rahatlığından ödün vererek üşüme kararı aldığını fark etmiştim. 

Kısa kot bir şort ve beyaz, salaş bir kazak giymişti. Büyük ve karışık bir figürü olan kolyesi oldukça uyumlu duruyordu aa ben olsam asla bu havada şort giymezdim. Acı olan ise şortun kazakların altında çok güzel durduğuydu. Kazak ve şort iddialı bir kombin olabilirdi ama bana göre şort yazlık kazak ise kışlıktı ve ben bunların aynı anda giyilebileceği bir mevsime şahit olmamıştım.

Hızla kahvaltımı yapmaya  başladığımda İpek telefonunda yine en son kafayı taktığı oyunda level bitirmeye çalışıyordu. Gülerek telefonumu elime aldığımda Kuzey'e mesaj atmak istediğimi fark ettim ama ona ulaşabileceğim bir numara yoktu. Bıkkın bir şekilde saate bakıp telefonu tekrar kapatırken İpek'in göz ucuyla bana baktığını gördüm ve kafamı eğdim.

Dizlerime kadar gelen çizmelerimi zorlukla giydiğimde eldivenlerimi de takmıştım. İpek'te dizlerine kadar gelen çizmelerini giymiş ve şortuyla neredeyse aynı boyda olan montunu giymişti. En azından üst tarafı üşümeyecekti. Saçlarını montundan çıkarıp omuzlarından sarkıtırken eldivenlerimi düzelterek arabaya doğru ilerlemeye başlamıştım.

Arabayı ben süreceğimden dolayı İpek yanımdaki koltuğa geçmişti. Bütün yol boyunca ikimizde sadece şarkıya eşlik etmiştik. Sadece bazı düşüncelerin beynimi kurcalamasına izin vermemek için başka şeyler düşünmeye çalışıyordum.

Aklım bu gün sadece dün gece Rana Hanım'ın ettiği teklife çalışıyordu. O teklifi kabul edersem hayatımda neler değişir hiçbir fikrim yoktu! Sadece bazı şeylerden vaz geçmem gerekiyordu. Mesela yıllarca girebilmek için çabaladığım bu hastaneden...

Arabayı düzgün bir yere park ettiğimizde inmiş ve hastanenin girişine doğru yürümeye başlamıştık. İpek hala telefonunda oyuna odaklanmış bir şekilde level atlamaya çalışıyordu. Gözlerim bahçede Mitat'ı ararken İpek'in homurdanmasıyla ona döndüm. 

''Kör müsün be?'' diye cırlamasıyla kaşları çatılmaya başlamış adama baktım. Gözlerimi hafifçe kısarken adamın yüzünü inceliyordum. Ben bu adamı bir yerlerden hatırlıyordum ama...

''Önüne bakmayan sendin. Gözlerin telefonun ekranına yapışmış, kimseyi göremiyorsun!'' dediğinde yüz hatları çoktan gerilmeye başlamıştı. Oldukça karizmatik ve keskin yüz hatlarına sahipti. Giyinimi de oldukça iyi sayılırdı.

''Ne? Asıl sen... sen...'' diye söylenmeye başlayan İpek adamı suçlayacak bir şey bulamamışçasına ayağını yere vurduğunda adamın yüz hatları yumuşamaya başlamıştı. Yüzünde çarpık bir sırıtış baş göstermeye başladığında işaret parmağını çenesine götürdü.

''Evet ben... ben..?'' dedi İpek'in bariz bir şekilde taklidini yaparken. ''Çok karizmatiğim değil mi?'' demesiyle çapkınlık mesaisine başladığını fark etmiştim. İpek adamın ukalalığı yüzünden tekrar ayağnı yere vurduğunda bu adamın hala kim olduğunu düşünüyordum.

''Ka-karizmatik mi?'' dedi İpek sinirle sıktığı dişlerinin arasından.

''Senin kekelemene sebep olacak kadar...'' dedi adam hala gülmeye devam ederken. İpek'in bu hallerinden eğlenir gibi bir ifadesi vardı. Eliyle karizatik olmasına özen gösterdiğini belli eder bir şekilde saçlarını düzelttiğinde gerçekten haklı olduğunu anlamştım.

''Bakın, ben arkadaşım adına özür diliyorum. Artık önümüzden çekilir misiniz?'' dedim sert bir şekilde adama bakmamla adam gözlerini bu sefer bana dikmişti. İpek'in koluna sert bir şekilde girdiğimde İpek öfkeli gözlerini bana dikmişti.

''Biz neden özür diliyoruz ya?'' dedi kulağımın dibinde cırlayarak. ''Özür dilencek bir şey mi yaptık?'' dedi dirseğini sert bir şekilde karnıma geçirdiğinde sert bir şekilde kolundan çektim.

''Şimdi dilemesen bile eninde sonunda ben sana dilettiririm,'' dedi adam havalı olduğunu düşündüğü bir hareketle ceketini düzeltmişti.

''Sen kimsin be,'' dedi İpek tek eliyle adamı hafifçe iterken çoktan çirkefleşmeye başlamıştı. Bıraksam burada kız kavgasını aratmayacak bir şekilde adamın saçını başını yolardı. Sinirlendiğinde ne kadar çirkefleştiğini biliyordum ama sakinleştiğinde yaptıklarından pişmanlık duyuyordu. Bu ikimizin en sağlam ortak yönüydü ama kolay kolay sinirlenmezdik.

''İpek yeter,'' dediğimde adam hala kendini iten elin sahibine bakıyordu.

''Artık bana iki özür borcun var,'' dediğinde İpek'in daha çok ileriye gitmesine izin vermeden kolundan çekerek yürütmeye başladım. İpek elimden kurtulmaya çalışırken o adamı parçalamasına izin vermemem gerektiğini biliyordum. Kısa bir süreliğine arkama döndüğümde adamın tek elini kotunun cebine sokmuş olduğunu ve diğer eliyle kirli sakalının kapladığı çenesini kaşıyarak İpek'in arkasından baktığını görmüştüm. Bende erkek olsam ve bu kadar güzel bacakları olan bir kız görsem bende arkasından bakardım herhalde.

''Ne yapıyorsun sen ya?'' dedim İpek'i çekiştirmeye devam ederken.

''Ne yapmışım,'' dedi sinirle.

''Yolsaydın bari adamı!'' dedim kaşlarımı çatarken.

''Bırakmadın ki,'' dedi İpek.

''Yürü,'' dedim bu sefer sırtından ittirmeye başladığımda.

En sonunda soyunma odasına geldiğimizde kendimi daha fazla sorun çıkarmadan geldiğimiz için tebrik ederek odadan içeriye atmıştım. Odada birkaç kişi vardı ama... Mitat'ta vardı. Aynanın karşısında kaşındaki bantı yeniliyordu. Yüzünün belli yerlerinde çürükler ve patlaklar vardı. Gözleri bana kayarken gözlerindeki tehlikeli ifadeyi iliklerimde hissetmiştim. Yanımızdan geçerken İpek'e ayartıcı bir gülüş göndermiş ve kapıyı çarpıp gitmişti.

''Yüzüne ne olmuş gördün mü?'' dedi İpek tedirgin sesiyle.

''Evet,'' dedim kısık bir şekilde.

Ona bazı şeyleri anlatmış olabilirdim ama sadece bazı şeyleri. 

''İşte ben içeride çok bunalınca biraz hava almak için dışarıya çıktım. Böyle kumsalda biraz yürümeye başladım. Üşüyordum da. Sonra birden biri bileğime yapıştı. Bir baktım Kuzey. Bileğimi kurtarıp yoluma daha hızlı bir şekilde devam etmeye çalıştım ama zaten dalgalar ayaklarıma vuruyordu. Kolumdan tutup beni kendine çektiğinde bir anlık sinirle onu ittim. Dengesini kaybedip düştü. Islanmasına sebep olduğum için beni zorla denize soktu. Belimin biraz daha üstüne kadar ıslandım işte. Ondan sonra beni öpmeye başladı. İttirmeye çalıştım ama yapamadım. Böyle kollarımı boynuna doladım. Oda kolunu belime doladı ve beni havaya kaldırdı...'' diye gece olanları sansürleyerek anlatmaya başladığımda İpek şaşkınca bana baktı ve irileşmiş gözlerini kırpıştırarak bağdaş yaptığı bacaklarına rağmen yerinde sıçradı.

''Oha!'' dedi ve ellerini birbirine vurdu. ''Çok romantik lan! Aynı dizilerdeki gibi... ayhh,'' diye hevesli hevesli konuşmaya başlamasıyla gülmeden edemedim. Hala aklıma geldikçe vücudumu engel olamadığım bir akım etkisi altına alıyordu.

''İşte o beni havaya kaldırınca bende düşmemek için bacaklarımı beline doladım. İşte ondan sonra çıktık sudan. Sonra benim üşüdüğümü fark etti. Islak kıyafetlerle gezemeyeceğim için bana kıyafet falan ayarladı. Bende kıyafetlerimi değiştirmek zorunda kaldım. Sonrada işte yanına geldim zaten,'' dediğimde hayal kırıklığıyla bana baktı.

''Nasıl ya?'' dedi mızmız bir şekilde. ''Bu kadar mı?'' diye devam etti.

''Ne olmasını bekliyordun? Buz gibi suyun içinde beni becermesini mi?'' dediğimde gülerek bana baktı ve omzuma sert bir şekilde vurdu. Çapkın bir şekilde sırıttı ve konuşmaya başladı.

''Ne alaka? Yoksa senin beklentilerin o yönde miydi?'' dediğinde gözlerimi büyülterek ona baktım. Bu sefer ben sert bir şekilde ona vurmuştum.

''Terbiyesiz! Saçmalama. İşte dün gecenin özeti.''

Gördüğünüz gibi hikayemde hiçbir şekilde Mitat yok. Hadi ama bunu ona söyleyemezdim.

''Hani senin şu deli gibi sevdiğin Mitat varya! Benim kumsalda olduğumu görünce arkamdan gelmiş. İşte beni zorla öptü. Onu ittirmeye çalıştım ama bir türlü ittiremedim. Benim zor durumda olduğumu görünce Kuzey geldi ve onu öldüresiye dövdü. Peki ben ne yapsam beğenirsin? Yerde yarı ölü bir şekilde yatan Mitat'ı bırakıp sadece eli yüzülmüş olan Kuzey'le ilgilendim. Ne kadar merhametliyim görüyorsun değil mi?''

Ben ona anlatabileceğim her şeyi anlatmıştım. Gerisi dün gece ve benim aramda kalmıştı. Zaten ben anlatmazsam kimse İpek'e bir şeyler anlatmazdı. O yüzden sorun yoktu. Onu kandırmış gibi falanda hissetmiyordum. Sadece böyle olması gerekiyordu ve oluyordu. Sadece Mitat'ın İpek'e sarmasını ve benim yüzümden onun üzerine oynamasını istemiyordum.

''Kavgaya falan mı karıştı acaba?'' dediğinde ona bakmaya yüzüm yokmuş gibi hissediyordum.

''Kavga etmekten çok dayak yemiş gibi görünüyor,'' dediğimde yüzüme baktığını hissetmiştim.

''Giderken bana baktı gördün mü? Hatta gülümsedi. Allah'ım! Ne kadar tatlı güldü gördün mü? Hemde bana gülümsedi. Sence bana bir şeyler hissetmeye başlamış mıdır?'' dediğinde gözlerimi kırpıştırdım. Neden birden bu kadar kötü olmuştum ki. Mitat'ın İpek'i böyle etkilemesine engel olmalıydım.

''Bence ona fazla güvenme. Sonuçta sicili pek temiz değil,'' dediğimde kaşları çatılmıştı.

''Bence sen Kuzey'in siciliyle ilgilen,'' dediğinde dolu gözlerimi daha fazla saklama gereği duymadan ona döndüm. Ellerimi omuzlarına yerleştirdiğimde şaşkınca bana bakıyordu. Eğer ona anlatmadıklarımı bilseydi bu halime şaşırmazdı ama şimdi şaşkındı işte.

''Ben sadece senin iyiliğini düşünüyorum. Sen benim arkadaşım değilsin. Akrabam değilsin, aramızda hiçbir kan bağı yok. Dostum değilsin. Sen benim kız kardeşimsin İpek. Her şeyimi paylaştığım ve sonsuz güven beslediğim tek kişisin. Kendime ne kadar zarar gelmesin istiyorsam sana daha çok istiyorum. Elimde olsa seni herkesten korurdum ama değil. Sadece iyi ol, mutlu ol,'' dediğimde gülerek bana sarıldı.

''Olacağım,'' dediğinde bende umutsuzlukla ona sarılmıştım. Belki mutlu olurdu, iyi olurdu ama bunları Mitat başaramazdı. İpek'i iyileştirebilecek kişi Mitat değil başka biriydi. İpek onun yanında sadece daha çok zarar görürdü. ipek güzeldi, zekiydi, çeiciydi. İsterse başka birini kendine çok rahat bulabilir ve o kişinin yaralarını sarmasına izin verebilirdi.

Ve ben gerçekten İpek'in zarar görmesini istemiyordum.

İkimizde hastane kıyafetlerimizi giyip dışarıya çıktığımızda neredeyse herkesin işinin başına geçtiğini anlamıştım.  Tamam işimi seviyordum ama kesinlikle program oluşturma sorunum vardı. Hiçbir şeyi tam zamanında yapamıyordum. Yapmam gereken işleri toparlayamıyordum ve hep geç kalıyordum. Allah'tan bu çok göze batmıyordu. Şimdilik.

''Hiç gelmeseydiniz bayanlar,'' diyen Güzide Hanım'a yüzümü buruşturmamak için kendimi zor tutarken İpek bu halime karşı güldüğünü belli etmemek için kendini kasıyordu.

''Pardon hocam,'' diye mırıldandığımda İpek kıkırdamasını tutamamıştı. Ota boka gülmesi şaşardım zaten. Evet İpek böyledir. Unutmak konusunda süperdir.

''Sen niye gülüyorsun? Açıkta bir şey mi gördün?'' dediğinde bu sefer gülme sırası bendeydi.

''Hocam,'' diye gevelemeye başlayan İpek'e gözlerini devirdikten sonra Güzide Hanım tekrar devam etmişti. Sert bir mizacı vardı ama aslında iş arkadaşlarıyla duygusal bağ kuranlardandı.

''Evet, bu gün geç kalmanın bedelini öğreneceksiniz. Bu hastanede her gün onlarca insanın sizin yardımınıza ihtiyaçları oluyor! Büyük bir hastane olabilir ama burada çalışan herkesin yardımı lazım. Bir daha geç kalmıyorsunuz! Dün gecenin sizin için yorucu geçtiğini umarak bu durumu pek büyütmeyeceğim ama bir daha affetmem,'' dediğinde az önce göz batmadığını söylerken çok erken konuştuğumu fark etmiştim. Bu oldukça göze batan bir durumu ve Güzide Hanım o kadar haklıydı ki kendimi savunmam için hiçbir fırsat bırakmıyordu. ''Şimdi size haliyle son kalan işleri vereceğim. Erken gelenler istedikleri görevi alma konusunda daha şanslılardı ve şimdi diğerlerinin şiddetle istemediği görevleri size veriyorum. İpek sen dosyaların başına,'' dediğinde İpek huysuz bir çocuk gibi mızmızlanmaya başlamıştı ama yapabilecek bir şeyi yoktu. Bu işleri de birilerinin yapmaları gerekiyordu. ''İlkim sende yeni doktorumuzun bu gün yardımcısı olacaksın,'' dediğinde sevinç çığlıkları atmamak için kendimi zor tutmuştum.

''Bunun nesi kötü hocam?'' dedim gülerek. Hepimiz gerçek bir doktorla çalışamk için götümüzü yırtabilecek cinstendik. Sonuçta hepsi farklı şeyler katıyordu bize. Tabii ben en başından beri kalp ameliyatına girmek istesemde doktor doktordu sonuçta. Bu hastanede ki en iyi kalp cerrahı Faruk Bey'di ve ben sadece bir kere onunla çalışabilmiştim.

''Umarım Batıkan Bey'i tanıdığında da fikrin böyle sabit kalabilir,'' dediğinde kaşlarım hafiften çatılmaya başlamıştı. En fazla ne olabilirdi ki?

''Neden ki hocam?'' dediğimde gülerek ellerini beline koymuştu.

''Kıvanç Bey'in yerine geldi,'' dedi.

''Kıvanç Bey gitti mi?'' dedim hafif bir şaşkınlıkla.

Bir dakika şimdi demek istediğini anlamıştım. Kıvanç Bey plastik cerrahıydı ve bu yeni gelen doktorda plastikçiydi. Yani! Allah'ım! Bu daldakilerin hepsi birbirinden ukala ve çapkın oluyorlardı. Hele yaşları gençse baş etmek imkansız oluyordu.Yoksa neden kadınların göğüslerinin şekillerini kafaya taksınlar ki?

''Hadi şimdi işlerinizin başına!'' dediğinde gözlerimi devirerek yürümeye başladım.

Daha önce Kıvanç Bey'e ait olan odanın kapısının yanında artık Batıkan ONAT yazıyordu. Kıvanç Bey her ne kadar ukalanın teki olsa da en azından çekilebilir bir tarafı ve komik sayılabilecek espirileri vardı. Kapıyı tıkladığımda içeriden ses gelmemesi üzerine yavaşça kapıyı araladım ve kafamı içeriye uzattım.

Bir an içeri girmemem gerektiğini düşünsemde Batıkan Bey önce sert bir şekilde bana bakmış sonra eliyle girmemi işaret etmişti. Göğüslerini açmış ve karşısında dimdik bir şekilde oturan kızıl kadına baktım. Göğüslerinin kötü sayılabilecek bir şeyi yoktu. Batıkan bey işaret parmağını tekrar bastırdığında kadının nasıl bu kadar rahat olabildiğini düşünüyordum. Batıkan Bey masanın üstündeki defterine tekrar bir şey karaladığında kadına kapatmasını işaret etmişti. O kadarda sulu birine benzemiyordu ya da sadece çalışırken ciddileşen tiplerdendi.

''Nasıllar?'' dedi kadın yüzsüz bir şekilde sırıtırken.

''Kötü sayılmaz,'' dedi Batıkan Bey ve masanın etrafında dönerek kendi yerine geçti. ''Hatta güzel bile bulabilirim. Bence bu halleri bile oldukça çekici,'' dediğinde kadın gülerek daha da dikleşmişti.

''Biliyorum,'' dediğinde gözlerimi kısrak kadına baktım.

''İsterseniz detayları yarın konuşalım. Bende uygulanacak ameliyatın detaylarını size bildiririm. Önce karar vermem lazım,'' dediğinde kadın gülerek bacak bacak üstüne atmıştı.

''Aslında öğlen gelsem? Yemeği birlikte yiğebiliriz... hem detayları da konuşmuş oluruz,'' dediğinde Batıkan Bey çapkın bir şekilde sırıtmaya başlamıştı. Hepsinin aynı olduğunu tahmin ediyordum zaten!

''Neden olmasın,'' dedi ve önündeki post-it e bir şeyler karalayıp kadına uzattığında bunun telefon numarası olduğunu tahmin etmenin çok zor olmadığını anlamıştım.

Kadın gülerek yerinden kalktığında Batıkan Bey yerinden kalkmadan kadınla tokalaşmıştı. Kadın bana kısa bir bakış atıp yanımdan geçerken onun taklidini yapmamak için kendimi zor tutmuştum. Batıkan Bey hiçbir şey demeden eliyle az önce o kadının oturduğu yeri işaret ettiğinde sessizce oturdum. 

''Sen şu carcar kızın arkadaşı değil misin?'' dediğinde gözlerimi kısarak ona baktım. Bende bu şans varken götümden kuyruk bile çıkabilir! Az önce İpek'in bahçede dalmak üzere olduğu adamla karşı karşıya oturuyordum ve benden üstün biriydi.

''İpek,'' dedim taviz vermemeye çalışarak.

''Anlamadım?'' dedi arkasına yaslanırken.

''Arkadaşımın adı ''Carcar'' değil İpek,'' dediğimde gülerek elindeki kalemi çenesine vurmuştu. Bir süre gülen suratıyla beni süzdüğünde bu hareketimin hoşuna gittiğini anlamıştım.

''Bu arkadaşının carcarın teki olduğu gerçeğini değiştirmez,'' dediğinde bende güldüm.

''Aslında sinirlenmediği sürece oldukça uysaldır,'' dediğimde tekrar alaycı bir şekilde gülmüştü.

''O kızın uysal halini hayal edemiyorum,'' dediğinde nedense ona olan önyargım yıkılmıştı. Oldukça kafa dengi biri gibi gözüküyordu.

''Artık konuşmayı bıraksak ve hastane işlerine geçsek,'' dediğimde güldü.

''İstersen seninlede bu konuyu yemekte konuşalım,'' dediğinde ilk başta kaşlarımı çatsamda yüzündeki gülümsemeyle sadece şaka yaptığını anlamıştım. ''Hem seninde desteğe ihtiyacın var,'' dediğinde gözleri göğüslerime kaymıştı.

''Ben böyle iyiyim,'' dedim sert bir sesle. Tekrar güldü.

''Aslında ben seni bir yerden tanıyor gibiyim,'' dediğinde bunu düşünen tek kişi olmadığım için sevinmiştim. Demek ki onu gerçekten daha önce bir yerde görmüştüm. Tam nu onaylayan bir cümle kurmak için ağzımı açmıştım ki araya giren telefon sesiyle susmuştum. ''Kardeşim?'' dedi soru sorar bir şekilde. ''İyi misin?'' dedi. ''Neden olmasın?'' ... ''Bana uyar.'' ... ''Hem değişiklik olur.'' Telefonu tekrar masanın üstüne bıraktığında parmağıyla çenesine vurarak bana bakmaya devam etti.

''Şey...'' diye mırıldandığımda gülerek araya girdi.

''Sen Rana Hanım'ın davetine katılmıştın, değil mi?'' dediğinde başımı salladım. ''Seni orada gördüğüme neredeyse eminim. Şu Kuzey'in gözlerini ayırmadığı kızsın sen. Bütün davet boyunca bakışlarını senden ayırmamıştı. Sanki ayırsa kurtlar kapacak gibi,'' dediğinde hala gülüyordu. Onu orada ne zaman gördüğümü hatırlamak için hafızamı zorlamaya çalıştığımda onun kadar başarılı olamadığım için küfürlerimi devreye sokmuştum bile.

''Şey... bilmiyorum,'' dediğimde tekrar güldü.

''Tamam, ben anladım. Saçmalama. Utanmayı kes. Kuzey'i tanıyorum. Tek gecelikleri bile sıradan kadınlar değildir. Ve o daha önce yatmadığı bir kadını uzaktan izliyorsa demek ki gerçekten o kadında bir şeyler bulmuş demektir. Şimdi seni daha çok merak ettim,'' dediğimde konuşmakta zorlandığımı fark etmiştim. Biriyle Kuzey hakkında konuşmak çok zordu. Bu daha önce hiç tanımadığım biri olunca daha zordu. Batıkan Bey o gece Kuzey'le aynı anda davete katılan kişiydi. Şu içeriye girer girmez herkesin odaklandığı kişiydi. O ve Kuzey.

''Yakın mısınız onunla?'' dediğimde güldü. Bu gülüşün anlamı ne olabilirdi ki?

-BölümSonu

Sizce bu yeni biri nasıl biri? SD:D:fd

Üstelik hem İpek'e hem İlkim'e oynuyor gibi geldi bana SD:DS:d Oldukça çapkın bir şey gibi ve Kuzey'i de tanıyor A:S:sd Hemde tam anlamıyla S:d Onunla aynı ortamlara falan giriyor SA:s Oldukça havalı, cool, elit, zengin, yakışıklı, kaslı... karaktere tabii ki kız aramıyorum ama ayrıca çokta kafa dengi biri gibi duruyor S:SD: Onun hakkında ki görüşlerinizi bekliyorum :D Geçen bölüme gelen yorumlar iyiydi. Yorum yapmanız hoşuma gidiyor D:

Bölümlere ithafı yorum yapan kişiler arasından seçiyorum :D :*

Hadi pamuk eller klavyeye :*

Öptüm yanacıklarınızdan xxx

Continue Reading

You'll Also Like

457 78 20
Gözlerini açtığında nerde olduğunu bilmeyen, kim olduğunu bile hatırlamayan bir insan. Sürekli rüyasında gördüğü kadının ve yerin peşinde ölüme meyda...
506K 18.7K 49
"Oo küçük hanım iki gündür sizin peşinizdeyiz." "Siz de kimsiniz niye peşimdesiniz ne istiyorsunuz?" " sakin küçük kız" "Kimsiniz dedim" " babanın öd...
506K 19.7K 39
Beyazın siyaha aşık olup koynuna girmesiydi evrenin ilk günahı. Ve gri doğdu hiç kimseye söylemeden, sessizliği kardeş edinerek... Onun gördüğüy...
523K 18.9K 51
*** Sevginin en benciliyle sınandı genç adam. Zırhı pas tuttu, kılıcı elinden alındı, aşk için verdiği savaştan mağlup ayrıldı. Şövalye ruhunu çaldı...