Altın Prenses | Andarkan Seri...

Par blankspa

148K 8K 2.4K

"Anlaşmayı kabul ettim diye her istediğini yaptırabileceğini sanıyorsan, bil diye söylüyorum. Öyle bir şey ol... Plus

Düğün
Akşam Yemeği
Yolculuk
Mowaki
Narissa
Luakini
Tehlikeli Sular
Kırık Kalpler
Altın Prenses
Daphne'nin Sırrı
Düello
Sidero
Yeni Maden
Vuslat
Aşk
Misafir
İntikam
Bedel
Süpriz Konuk
Pişmanlık
Hediye
Düğün II
Erik
Zehir
Umut
Final

Yeni Hayat

3.9K 236 71
Par blankspa

Yakılan fenerlerle akşamın karanlığını rengarenk ışıklar devralmıştı. Daphne ve Michael yorgun ve mutlu bir şekilde müziğin akışına uyarak dans ediyorlardı hala. Bense, Leon ile servislerin dizili olduğu masanın başında bir şeyler tıkınmakla meşguldüm. Anthony, Carlos ve Thomas ile ciddi bir ifadeyle konuşuyordu. Arada bir bana bakarak sıcacık bir tebessüm gönderiyordu. O anlarda yediklerim boğazıma takılıyor, heyecandan elim ayağım birbirine giriyordu.

Ben minik pastalara saldırırken Leon dalgın bir halde içkisini içiyordu. Göz ucuyla ona baktığımda mutsuz olduğunu anladım.

"Neyin var?"

"Daphne evlendi, Sidero'ya gidecek. Sen ve Anthony de gidiyorsunuz. Carlos da Thomas ile beraber ülkesine dönüyor. Bense tek başıma bu lanet yere hapsolacağım." diye mırıldandı kasvetli bir sesle bardağına doğru gözlerini dikerek. Sözleri içimi acıtmıştı. Son zamanlarda onu çok kederli görüyordum. Elimi koluna koyarak ona yanaştım.

"İstediğin her an yanımıza gelebilirsin. Davet etmemize gerek olmadığını biliyorsun değil mi?"

Acıklı bir ifadeyle gülümsedi. Onun bu hâlleri beni çok düşündürür olmuştu. Bir derdi vardı ve kimseyle paylaşmaya niyeti yokmuş gibiydi. " Ne derdin var Leon? Bana anlatabileceğini biliyorsun değil mi?"

Gözlerini içkisine dikti yeniden. Başını iki yana sallıyordu. "Bazı şeyler anlatılamaz."

"Seni yiyip bitiren bir şeyler var. Aylardır farkındayım."

Gözlerini Anthony ve Carlos'a dikmişti. Cevap vermedi, vermeyeceğinden de emindim. Kaşlarını çattığını görünce ben de onun baktığı yöne baktım. Anthony ve Carlos'un yanına Luakini'de gördüğüm esrarengiz adam vardı. "Sen, onu tanıyor musun?" diye sordum Leon'a. Başını belli belirsiz salladı.

"Vasilya Prensi Romano." dedi alçak bir sesle.

"Roman'ın kardeşi mi?" Hayretle içimi çektim. Vasilya kuzey ülkelerinin en güçlüsüydü. Barbar ve yağmacı bir ülkeydi. Prens Roman ise gaddarlığı ve akıl almaz işkenceleri ile ünlüydü. Chris beni kaçırdığında ona götürecekti. Erik'le birlikte gemisini patlattığımız için planı başarısız olmuştu. Roman'ın kardeşi olduğunu bilmiyordum. Genç adamı daha bir dikkatle inceledim. Uzun boylu ve kalıplıydı. Çehresi ve bakışları sert ve soğuktu. Gür, siyah sakalları çenesini ve yanaklarını kaplıyor, ona daha da acımasız bir hava veriyordu. Ciddi bir yüzle Anthony'le konuşurken gözlerinde zalim bir adamın gölgesi vardı. "Ne istiyor olabilir?" diye mırıldandım. Leon dudaklarını bilmeyen bir tavırla büktükten sonra bardağını masaya bırakıp yanlarına yürüdü.

Endişeyle dörtlüyü izlerken yanıma Daphne geldi. Yorgun bir gülümseme ile masadaki içki kadehlerinden birini aldı ve başına dikti. "Tanrım, ölüyorum." diye mırıldandı. Fakat yüzümdeki ifadeyi görünce yorgunluğu bir anda uçup gitmiş, merakla bana sokulmuştu. " Ne oluyor?"

"Şu adamı tanıyor musun?"

Çenemle işaret ettiğim yere baktı. Endişeyle kaşlarını çattı. "Vasilya Prensi Romano. Ah, Anthony'e geleceğini tahmin etmeliydim."

"Ne demek istiyorsun?"

Gergin bir bakış attı yüzüme. Bir şeylerle uğraşmak ister gibi küpesiyle oynamaya başladı. "Senin de hiçbir şeyden haberin olmuyor Asha. Veliaht prensle evlisin, biraz daha dikkatli olmalısın." Sesi kınarcasına çıkmıştı. Yanaklarımın yandığını hissetmiştim. Haklıydı. Hiçbir haberle ilgilendiğim yoktu. Erik öldükten sonra kendimi dış dünyaya kapatmıştım. Sabırsız bir şekilde içimi çektim. Daphne mesajı almıştı.

"Bir ay önce Vasilya kralı öldü. Haliyle tahta büyük kardeş Roman geçti ama Romano'nun tahtta kendisinin de hakkı olduğunu ve babasının vasiyetinin Roman tarafından değiştirildiğini iddia etti. Yani kardeşine bir isyan hazırlığında ve kendisine destek arıyor. Roman'ı tahttan indirmeleri karşılığında dostluğunu vaad ediyor. Vasilya'yı bilirsin, yağmacı ve sömürgeci bir ülke. Hiçbirimiz onlarla savaşmak istemiyoruz. Onlarla dostane ilişkiler kurmak her ülkenin kabul edeceği bir vaad."

"İyi de sözünü tutacağı ne belli!" diye isyan ettim. Bu adama nedense hiç güvenmemiştim.

"Bilemezsin. Bu nedenle anlaşma yapman gerekir."

"Anthony'nin yanında savaşmasını mı istiyor? O barbarlarla? Yüce Tanrıçam! Asla böyle bir şeyi kabul etmem. Anthony'de etmez! Eğer başarısız olurlarsa Roman hepsinin derisini yüzdürür. İsyan eden herkese bunu yaptı!"

Daphne omzunu silkti. "Anthony akıllı bir adamdır. Dert etme. Kendisini bile bile asla tehlikeye sokmaz."

Söyledikleri kısa bir an için içimi rahatlatsa da bir süre sonra paniklemeye başladım. Çünkü Anthony, Romano ile birlikte çalışma odasına çekilmişti. Leon'a ve Carlos'u sıkıştırmaya çalışsam da ikisinin de ağzını bıçak açmamıştı.

Nihayet gece bittiğinde konuklar da sessiz sedasız odalarına çekildiler. Anthony ve Romano hala ortalıkta görünmüyorlardı. Daphne ve Michael tebrikleri kabul edip odalarına çekildiğinde bir tek ben kalmıştım geride. Anthony'nin yanına gitmek ve aralarındaki sohbete ben de dahil olmak istiyordum ama Anthony'nin benim toplantıya izinsiz katılmama nasıl bir tepki vereceğini bilmiyordum. Yüreğimde bir ağrıyla odamıza çıktım. Pencere kenarına oturarak dolunayı izlemeye ve Ay Tanrıçasına dua etmeye başladım.

Anthony o gece, şafak sökerken odaya girdi. Yorgun bir halde boynundaki boyunbağını çekiştirip sandalyeye fırlattı. Gömleğinin düğmelerini çekiştirirken pencerenin önünde oturan beni fark etti.

"Sen uyumadın mı?"

Başımı hayır dercesine salladım. Yüreğimdeki tedirginlikleri ona anlatmadan hızla ayağa kalktım ve boynuna sarıldım. Ani hareketime şaşırmıştı. "Ona hayır dedin değil mi? Lütfen Anthony, Romano'ya destek vermeyeceğini söyle bana."

"Ne? Sen nereden..?" Devam etmedi. Tahmin edercesine içini çekti. Kollarını belime dolayıp beni kendine daha çok bastırdı. "Bu yüzden mi hiç uyumadan beni bekledin?"

"Roman çok tehlikeli bir adam. Bastırmadığı tek bir isyan yok. Eğer bu isyanı da bastırırsa, isyana katılan herkesin derisini yüzer. Yalvarıyorum bana Romano ile anlaşmadığını söyle. "

Neredeyse ağlamaya başlayacaktım. Beni sakinleştirmek istercesine saçlarımı okşadı. "Anlaşmadım sevgilim, endişelenme."

Yüreğime yerleşen o korkunç ağrı birden öyle hafifledi ki yeniden nefes alabilir olmuştum. Kollarımı onun boynuna daha sıkı doladım, başımı döndüren kokusunu içime çektim. "Fikrinden dönme lütfen. Seni yanına çekebilmek için ne söylerse söylesin kabul etme."

Parmakları tenimi okşayarak elbisemi tek omuzumdan sıyırarak çıkardığında dudakları keyifle kıvrılmıştı. "Romano da kardeşinden farksız değil. İkisi de acımasız adamlar. Roman'ın yerine en az onun kadar acımasız bir adamın geçmesini destekleyecek değilim. Bu benim savaşım değil. İki zalim adam uğruna askerlerimi ölüme sürükleyemem."

Söyledikleriyle rahatlasam da zihnim Romano gitmeden alarm vermeye devam edecekti. Ertesi gün Daphne ve Michael güle oynaya yeni yaşamlarına gitmişlerdi. Kraliçe kızını uğurlamaya bile gelmemişti. Romano ise birkaç gün daha Mowaki'de kalmış, kral ve Anthony'i ikna etmeye çalışmıştı. Anthony'nin kararı kesin olsa da kral düşüneceğini belirtmişti. Nitekim Romano gittiği gibi kraliçe ve Anthony arasında sonu gelmeyen bir tartışma başlamıştı. Melania, bu teklifi kabul etmeyi, Anthony'nin isyana destek vermesi gerektiğini ısrar edip duruyordu. Zaten ikilimde olan kral iyice düşünür olmuştu. Anthony ise bu isyana katılmanın hiçbir sonucu olmayacağını, Romano'nun da kardeşi gibi olduğunu, verdiği sözlere inanmadığını söylemiş, isyana destek olmanın bile bile intihar olduğunu eklemişti.

"Hadi ama Anthony, senin askeri başarının Roman'ı bile geri püskürteceğini biliyoruz." diye alayla cevapladı Melania onu. Öfkeden çıldırıyordum. Onlar çalışma odasında tartışırken, Leon ile kapının önünde konuşulanları dinliyorduk.

"Annenden gerçekten nefret ediyorum." diye hırladım Leon'a. "Anthony'i bile isteye ölüme göndermek için uğraşıyor resmen."

Leon'un çenesi kaskatı kesilmişti. Son birkaç günde iyice zayıflamış, Daphne'nin ardından Carlos'un da gitmesiyle iyice içine kapanmıştı. "Başaramayacak." diye mırıldandı. Ardından ben ne olduğunu anlayamadan odaya daldı. Şaşkın bakışlara bize döndüğünde kıpkırmızı kesilmiştim. En son istediğim şey kapı dinlerken yakalanmaktı.

"Ne oluyor Asha? Ne bu hal? Hiç yakışıyor mu sizlere kapı dinlemek?" diye bana çattı kraliçe. Sözleri daha da kızarmama neden olmuştu.

"Bizim de bu toplantıda bulunmaya hakkımız var." diye araya girdi Leon buz gibi bir sesle. Kraliçenin kaşları şaşkınlıkla havaya kalkmıştı.

"A..ama.." Kekeleyerek bir şeyler demeye çalışsa da Leon onun sözünü devam ettirmedi.

"Ben de gitmek istiyorum."

"Nereye?"

"Anthony ile birlikte Vasilya'ya gideceğim. Madem annemin dediği gibi destek vermemiz gereken bir isyan bu, ben de orada olacağım."

"Ne?" Kraliçe resmen çığlık atmıştı

"Kimsenin bir yere gittiği yok Leon." Anthony'nin sesi ılımlıydı. Leon'a bakan yüz hatları yumuşak ve anlayışlıydı.

"Bana engel olamazsınız!" diye haykırdı birden Leon. "Gerekirse kaçar, yine gelirim peşinden Anthony!"

Kraliçe endişeyle ayağa fırladı. Leon'un yüzünde her an bir sinir krizi geçirecekmiş gibi korkunç bir ifade vardı. Oğlunu sakinleştirmek istercesine koluna dokundu fakat Leon, sanki ondan iğrenir gibi hızla geri çekildi. Melania'nın gözleri dolmuştu. "Anthony haklı oğlum. Kimsenin bir yere gittiği yok." Ardından krala döndü. Oğluna bakarkenki yumuşak bakışları krala dönünce sertleşmişti. "İsyana destek vermiyoruz." dedi kesin bir dille. Kral çatılı kaşlarla olan biteni izliyordu. Karısının ısrarlı bakışlarıyla en sonunda boyun eğdi.

"Pekala." diye mırıldandı ağır ağır. "İsyanı desteklemiyoruz."

Rahat bir nefes aldım. Anthony soğuk bakışlarıyla babasını süzdü. Başını eğerek odadan çıktı. Kapıda dikilen beni yeni fark etmiş gibi elini belime koydu ve nazikçe yönlendirerek beni oradan uzaklaştırdı.

"Seni bile bile ölüme götürmeye çalıştılar." diye fısıldadım dehşetle. Belimdeki elinin kasıldığını hissetsem de sesini çıkarmadı. "Lütfen Anthony," diye yalvardım ağlamaklı bir sesle. "Hemen gidelim bu cehennemden."

Yine cevap vermedi. Başını hafifçe eğdiğinde cevabımı almıştım. O günden sonra hazırlıklarımız hızlandı.

Bir hafta içinde her şey hazırlanmıştı. Melania sessiz bir düşmanlıkla uzak duruyordu bizden ama kafasında dönen tilkileri görebiliyordum. Gideceğimiz gün geldiğinde, eşyalarımız arabalara taşınıyordu. Sabahın ilk ışıkları ile sarayı terk edecektik. Leon'a veda etmek için odasına gitmiştim. Bizi uğurlamadan göndermez diye düşünüyordum.

Odasının kapısına geldiğimde Melania'nın sesini duyduğum gibi durakladım. Etrafıma bir göz attım. Kimse gözükmüyordu. Ağır ağır kapıya yaklaştım ve dinledim.

"Neyin var oğlum? Neden böyle düşmansın bana? Asha dolduruyor seni değil mi?"

İftirasıyla nefesimi tuttum. Ne şeytan bir kadındı bu! Sonunda onun yüzünü görmeyeceğim bir yere gideceğimiz için çok memnundum.

"Onları da parçalamana izin vermeyeceğim. Anthony'i ortadan kaldırmana izin vermeyeceğim. " Leon'un sesi bitkin ama isyankar çıkmıştı. Odanın içinde yankılanan hışırtı sesleriyle Melania'nın volta attığını anladım.

"Senin için uğraşıyorum ben aptal! Sen hakkını alabil diye uğraşıyorum! Fedor'un ardından sen geç diye uğraşıyorum!"

"Uğraşma! Artık hayatımla uğraşma! Ben kral falan olmak istemiyorum!" Leon avaz avaz bağırmıştı.

Melania'nın hıçkırıkları yankılandı. "Benim aptal çocuklarım." diye inledi. "Daphne'de burnunun dikine gitti, küçücük bir kara parçasının leydisi oldu. Aşk uğruna!" Aşk kelimesini tükürür gibi söylemişti. Leon'un acı acı gülüşünü duydum.

"Sen aşktan ne anlarsın ki?"

"Ben biliyorum senin karın ağrını. Thomas'ı gönderdiğim için düşmansın bana. Ne yapsaydım?" Öfkeyle soludu.

"Thomas'ın adını ağzına alma." Leon'un dişleri gıcırdamıştı sinirinden.

"Ne olacaktı sanıyorsun Leon? Nereye kadar saklayacaktınız? Senin bu sapkınlıktan bir an önce dönmen lazım. Baban öğrenseydi ikinizi de öldürürdü."

Söyledikleri derimi diken diken yapmıştı. Sapkınlık da ne demekti? Leon ve Thomas neyi saklıyordu ki?

Melania birden yumuşak ve anlayışlı bir sesle devam etti. "Bak oğlum, ben düşündüm ki senin artık evlilik yaşın geldi. Verona Prensesi Charlotte senin için en uygun kişi."

Verona Prensesi Charlotte'yle Belarok'ta tanışmışım. Ariana'nın en yakın arkadaşıydı. Güzel ve akıllı bir kadındı. Melania ilk defa gerçekten de en uygun kişiyi bulmuştu. Fakat Leon'un sesi itirazla yükseldi.

"Daphne gibi benim hayatımı da mı planladın?"

"Ne yapacaktım? O adamla aşk yaşamana göz mü yumacaktım? Aklını başına al Leon. Bir sapık olarak idam edilmek istemiyorsan bu sapkınlığından kurtul. Münasip bir adayla evlen, doğanın gereği kişiyle aşk yaşa, aşka çok merakıysan. Bir erkekle değil, bir kadınla."

Odanın içinde kesif bir sessizlik oluşmuştu. Melania'nın sözleriyle biri sanki kafama balyozla vurmuş gibi sersemlemiştim. Kapı aniden açıldığında hızla geri çekildim. Kraliçe kapıyı örtmeden, beni bile fark etmeden çekip gitti. Beni görmediği için rahat bir soluk versem de kapının önünde dikilen Leon ile göz göze gelince ne yapacağımı şaşırdım. Acaba söylenilenleri duymamış gibi mi yapsaydım?

"Hepsini duyduğunu biliyorum." dedi Leon mutsuz bakışlarla.

"Leon, ben..."

Eliyle odasını gösterdi. Koridorda konuşulacak bir konu değildi. Tedirgin bir şekilde odaya girdim. Odanın içi kapalı perdelerden dolayı karanlık ve dağınıktı. Leon kapıyı kapattığında farklı bir gözle baktım ona. Thomas ile aralarında bir ilişki olacağı aklımın ucundan bile geçmezdi. Sürekli yan yanalardı evet ama dost gibilerdi ve sürekli kadınlarla birlikte oluyorlardı ya da dışarıya böyle gösteriyorlardı.

"İşte, öğrendin. Benim ne kadar iğrenç bir insan olduğumu, neden mutsuz olduğumu öğrendin." Başını önüne eğdi. Dünyası başına yıkılmış gibi duruyordu. Yüreğimin burkulduğunu hissettim.

"Benimle görüşmek istemezsen anlarım." Sesi öyle mutsuz ve acınası çıkmıştı ki.

"Yüce Tanrılar aşkına Leon!" diye patladım en sonunda. "Saçmalama! Kendine haksızlık yapıyorsun. İğrenç bir insan değilsin. Tanıdığım en iyi kalpli insansın sen." Heyecanla hızlı hızlı konuşmuştum. Birden sustum. Ne diyeceğimi bilemiyor, kafamda savaşan düşüncelerle bocalıyordum. "Anlamıyorum, nasıl? Thomas ve sen? İyi ama nasıl?"

"Ben de anlamadım. Ben de ilk zamanlar aynısını sordum. Kendimden nefret ettim, kendime kızdım ama engel olamadım Asha. Duygularıma engel olamadım."

"Ama o bir erkek!"

"Biliyorum!" Hırsla odanın içinde dolaşmaya başladı. "Bunu sana anlatamam. Korkunç bir lanet. Asla sahip olamayacağım bir şeyin peşinde koşturuyorum."

Hali acınasıydı. Elbette bu tarz ilişkiler olduğunu duymuştum ama Leon bunu beklediğim biri değildi. "Anthony biliyor mu?" diye sordum yavaşça.

"Sadece Daphne biliyordu, sonra annem öğrendi. Öğrendiği gibi de Thomas'ı postaladı."

"Melania'nın yaptığı bir şeye ilk defa hak verdim."

Yüzüme öyle bir bakış attı ki tüylerim ürpermişti. "Melania haklı Leon. Andarkan'da bile bu tarz çarpık ilişkiler hoş görülmez ki Mowaki, Andarkan'dan çok daha muhafazakar bir ülke."

"Muhafazakar falan değiller. Muhafazakar olsalar annem yarı çıplak dolaşamazdı etrafta. Onu hediye paketi gibi bir kumaşa sararlardı baştan ayağa. Sadece korkuyorlar."

"İnançlarınıza aykırı! Biri öğrenirse öldürürler seni."

"Ölüm bu lanetle yaşamaktan çok daha iyi." diye mırıldandı zorlukla. "Bu o kadar zor ki Asha. Her şeyi denedim. Her yolu. İnan bana çok çabaladım ama kalbimi dizginleyemedim."

"Thomas'ın ölmesini ister misin?"

Gözlerindeki korku yine yüreğimin burkulmasına neden olmuştu. Leon ne yaparsa yapsın ona asla kızamazdım. "İkiniz için de en iyisi bu."

Yenilmiş bir şekilde omuzları düştü. Dalgın bakışları pencereden dışarıyı izliyordu. Yanına gittim, teselli etmek isteyerek elini tuttum. "Hem, Charlotte'yi tanıyorum. Çok güzel ve çok iyi bir kız. Melania ilk defa doğru düzgün birini bulmuş. Sana herkesten daha çok değer veriyor anlaşılan."

"Evlenmeyeceğim ben. Kendisini hiç sevmeyecek bir adamla hayatını karartmasına izin veremem kimsenin. Askeriyenin başına geçeceğim. Seferlere, savaşlara gideceğim. Beni kimse bu saraya bağlayamaz artık."

O saatten sonra ne dediysem dinletemedim. Kararını çoktan vermişti. Üzgün bir şekilde vedalaştık. Öyle mutsuzdu ki onu bırakmayı hiç istemiyordum. "Lütfen sık sık gel. Özletme kendini."

Sıkı sıkı sarıldı bana. "Mutlu olun, birbirinizin kıymetini bilin ve gönlünüzce sevin."

Arabaya bindiğimiz gibi atlar hareketlendi. Son kez pencereden Leon'a baktım. Yeni hayatımıza doğru giderken kendimi özgür ve mutlu hissetsem de bir yanım Leon'u düşünüyor, onun için endişeleniyordu.

🌸🌸🌸

Merhaba arkadaşlar. Herkese mutlu haftalar diliyorum. Bir sonraki bölüm final bölümü olacak. Artık Asha ve Anthony'e veda zamanı.

Nasıl bir son istersiniz?

Kendinize çook iyi bakın ve hoşçakalın.

Continuer la Lecture

Vous Aimerez Aussi

22.6K 1.4K 19
1496 yıllarında Osmanlı'nın en korkulan ve saygı duyulan paşası Cemal Paşa ve onun biricik oğlan kölesi Niko'nun aşkı ( kitap tarihten bağımsızdır)
34.9K 12.6K 56
Karanlık bir caddede havaya sıkılan iki el ateş sesi, kalbime saplanan tarifi olmayan acı ve dudaklarımdan yere dökülen küflenmiş kan tadı, kulakları...
63.9K 3.4K 5
Farklı Hikayeler, Farklı Sonlar, Farklı Aşklar. [Tek Bölümlük Hikayelerden Oluşur.] ©Tüm Hakları Saklıdır.
3.4M 255K 60
Kuma ve kadına şiddet aşağılama yoktur "Daha evlenmedik üç gün sonra dönünce nişan takacağız bir aya kalmadan evleniriz, ama ben can eşimi buldum."...