Köle SERİSİ (KÖLE - KÖLE İNT...

By isilca

3.8M 94.9K 11.5K

KÖLE Tarihi (historical) bir roman DeğilDİR...... Kudretli bir prensin bir köleye duyduğu tutku... Bir kölen... More

KÖLE SERİSİ İLK KİTAP BÖLÜM 1
Modern çağ masalı
Köle Giriş
KÖLE Bölüm 1
Köle 2
Köle 3
Köle 4
Köle 5
Köle 6
Köle 7
Köle 8
Köle 9
Köle 10
Köle 11
Köle 12
Köle 13
Köle 14
Köle 15
Köle 16
Köle 17
Köle 18
Köle 19
Köle 20
Köle 20 tekrar bölümü
Köle 21
Kölelik .....
Köle 22
köle 23
Köle 24
Köle 25
Köle 26
Köle 27
Köle 28
Köle 29
Köle 30
Köle 31
Köle 32
Köle 33
Köle 34
Köle 35
Köle 36
Köle 38
Köle 39
Köle 40
Köle 41
Köle 42
Köle 43
Köle 44
KÖLE DUYURU cumartesi günü saat 21:00 ve 22:00 arası final....
Köle 45
Köle 46
Köle 47
Köle 48
Köle 49
Köle 50
Köle 51
Köle 52
Köle 53 54
Köle FİNAL 1 (dört bölüm uzunluğundadır)
Köle final ....
Köle DUYURU
DUYURU

Köle 37

31K 1.5K 133
By isilca

TEOG sınavına giren bütün bebelerime başarılar diliyorum... O yüzden sizlere Cuma günü yeni bölüm gelecek öpüyore... 

Kuzularım sizlerden bir sürü mesaj alıyorum hepside KÖLE nin sonunu yayınlayıp yayınlamayacağım hakkında.... Söylediğim gibi yayınlayacağım ama şöyle son yüz sayfayı bir bölümde verip iki saatin sonunda kaldıracağım bunu daha evvelde söylemiştim. Takdir edersinizki kitap yayınlama hakkı yayınevinin ama ben söz verdiğim için ve sizler mutlu olun diye yayınlamamazlık yapmayacağım.... 

Ayrıca hep söylüyorum Şu an okuduğunuz KÖLE kitabı eski basım halidir. Yeni hali daha iyi kurgulanmış hatasız ve yeniliklerle dolu.... Bilin istedim... 

“Neden benim aklıma gelmedi.” diye homurdandı. Uzun bir süre yüzünde mutlu bir ifade yatakta otururdu. Kafasında bin bir plan yapıp taşları yerine oturttu. Gülümseyerek Jaymie’ye uzanıp dudaklarını bulduğunda genç kadının uyanıp cevap vermesi gecikmedi. Gözlerini açtığında Edward elinde haplar ciddileşmiş yüzüyle ona bakıyordu. Jaymie Edward’ın elindeki hapları görünce buz gibi oldu.

“Günaydın.” dedi hiç bir şey yokmuş gibi. Edward “Günaydın.” dedi. Jaymie çoktandır genç adamın hissetmediği otoriter sesiyle irkildi.

“Haplarımla ne yapıyorsun?”

“Bunları kullandığını bilmiyordum.” dedi Edward. Jaymie tedirgin olmuş, doğal davranmaya çalışıyordu. “Kullanmasaydım şimdiye bir sürü küçük Edward olurdu. Kimse bunu istemez.” dedi gülümserken. Yataktan kalkmış Edward’ın tişörtünü giymiş gülümsemeye çalışıyordu.

“Küçük Edward’lar konusunda fikrimi alan olmadı.” Jaymie konuyu neşeyle kapatmak istedikçe Edward sinirleniyordu. “Hadi güzel bir kahvaltı yapalım. Bugün burada mı olacaksın?“ Jaymie elinden kutuları almak isterken Edward kutuları vermeden elini çekti. Jaymie’yi elinden tutup banyoya götürüp hapların hepsini tuvalete atıp sifonu çekti.

“Bunu neden yaptın?” dedi Jaymie şaşkınca. Genç adamın ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyordu. “Sen bana sormadan hap kullanabiliyorsan benim de bunu yapmaya hakkım var” Jaymie ağzı açık ona bakıyordu. “Edward sana sormamı gerektirecek bir şey değil bu… Hem bütün odalıklar kullanır bunu. Bu bir önlem.”

“Neleri sorup sormayacağın konusunda bir kitap olduğunu sanmıyorum. Kendini hâlâ bir odalık gibi mi görüyorsun?” dedi Edward. Jaymie konuyu kapatmak istiyordu ne diyebilirdi ki. İçinden “Seni seviyorum“ dedi genç adama aşkla bakarken, genç adamın haklı olduğunu biliyordu. Edward ona âşıktı, hiçbir zaman odalık gibi davranmamıştı. Çaresizce “Hadi kahvaltı yapalım.” diyerek yemek masasına geçti.

“Korunmanı istemiyorum” dedi Edward. Jaymie aptalca ona bakarken sinirle güldü “Anlamadım.“ Edward gelip sevgiyle elini tuttuğunda gayet ciddiydi. “Korunmanı istemiyorum. Bir bebeğimiz olursa karşıt görüşleri susturmak daha kolaylaşacak.” Jaymie hayır anlamında kafasını sallamaya başladı. İçinden “Tanrım benden bebek istiyor.” diyerek garip bir mutluluk dünyasına girdiğinde genç adam onu dudaklarına hapsetti. Jaymie Kral’la konuşmasından sonra daha dikkatli hale gelmişti. Haplar bir nebze kâbuslarına kalkan görevi görürken Edward ondan bir bebek istiyordu. Nefes almak için durduğunda “Son sözüm bu.” Dedi Edward kararlı bir sesle. Jaymie içinde bin bir fırtına, tarifsiz duyguları onu zorluyordu. Kendini hamile olarak düşündüğünde oğlu olmasını istedi. Gülümsemesi yüzüne yansırken Kral’ın konuşması karabasan gibi girdi aklına ve ağzındaki ekmeği yutkunup hayallerini açmamak üzere kalbinin derinliklerine kilitledi. Birlikte ama kendi iç dünyalarında bin bir savaşa girmiş gibi bir kahvaltı yaptılar. Edward işleri için dairesinden ayrılırken Jaymie o gider gitmez Marie’yi aradı. Hapları yanlışlıkla tuvalete düşürdüğünü söyledi ve Marie ona gün içersinde haplardan iki kutu daha getirdi. Sonraki günlerde Edward Jaymie’nin korunmadığını sanıyordu. Jaymie hapları saklarken gizli kullanmaya başlamıştı.

Edward her ay ümitle Jaymie’nin hamile kalmasını bekliyor ve hayal kırıklığı yaşıyordu. Yine umutla beklediği ayın sonunda Jaymie hastalanmış, Edward hüsranlardaydı. Düşündü ve şüphelendi. Jaymie kollarında televizyon seyrederken “Jaymie o hapları kullanıyor olamazsın değil mi?” Jaymie ne demeliyim diye düşünürken “Kullanmadığını biliyorum. Yani ben böyle bir şeyi senden beklemem ama dört ay oldu.” dedi ve sustu. Jaymie ses çıkaramadı. Ne diyebilirdi ki Edward anlamak istemiyordu. Kâbusları kuvvetlenmiş üstüne bir de Edward’a yakalanma korkusu eklenmişti. Bir gün Jaymie aceleyle hapları konsolun üstünde unuttu. Unuttuğunu anladığında Marie’in yanındaydı. Edward bütün gün gelmeyecekti. Sonra kaldırırım diyerek haremden geri dönmedi. Edward unuttuğu bir dosya için geri gelmiş ve konsolun üzerindeki hapları görmüştü. Antrede koltuğa oturdu ve Jaymie’nin gelmesini bekledi. Elinde kutu çevirip duruyor sinirlerine hâkim olmaya çalışıyor ama hiçbir şey düşünemiyordu. Jaymie, Daisy ve Marie’yle birlikte içeri girdiğinde Edward’ın elindeki kutuları görünce bembeyaz oldu.

“Dışarı!” Bu Daisy ve Marie için bir emirdi. Çok uzun zamandır Edward bu kadar kaba olmamıştı. Jaymie gelip önünde durdu. “Ben açıklayabilirim.” dedi ama Edward’ın sesi sarayda yankılanırken konuşmasının bir işe yaramayacağı anlaşılmıştı. “Neyi açıklayacaksın? Her şeyi kendi planlarına göre ayarladığını mı? Sana ne isteğimi söylemiştim. Bana yalan söyledin.” diye avaz avaz bağırıyordu. “Sana kullanmıyorum demedim sessiz kaldım.”

“Yani beni salak yerine koydun.“ dedi Edward. Jaymie susuyordu.

“Hapları kullanmayacaksın.”

Jaymie sinirlendi “Kullanmak zorundayım.”

Edward çıldırmış gibiydi “Sana kullanmayacaksın dedim!”

“Edward bunu yapma, istemiyorum.”

“Bu konuda senin isteğini sormuyorum.”

“Kullanmak zorundayım biliyorsun.”

“Hayır! ” diye bağırırken Jaymie karşısındaydı. Jaymie aklına gelenleri düşünmeden söylerken ses tonunu ayarlayamadı ve aynı tonda geri bağırdı. “Sen ne kadar beni köle olarak görmesen de ben bir köleyim! Anla artık. Benden doğacak olanlar da köle olacak!”

“Konuşma bitti ben ne istersem o” dedi Edward uzanıp Jaymie’yi kollarına almaktı niyeti.

Jaymie kolunu iterken gözyaşları akmaya başlamıştı. “Ne diye sana çocuk dünyaya getireceğim! Benim gibi köle olup sana hizmet etsinler diye mi?” diye bağırdı ve Edward ona vurduğunda geriye doğru savruldu. Dudağından kan sızıyor şoktaydı. Genç adamın elleri pişmanlıkla titrerken geri dönüşü olmadığını biliyordu. Jaymie neye uğradığını şaşırmıştı. Edward onu kollarından tutup yüzünü kendine çevirdi.

“Sen benimsin! İstemesen deki ben buna inanmıyorum. Benim çocuklarımı doğuracaksın. Başka bir yolu yok.” dedi sesi sert ama pişmanlık doluydu. Kapıyı vurup çıktı. Jaymie tokadın yaktığı yüzünü tutuyordu. Söylemek istediklerini yanlış anlatmış olsa bile kendince haklıydı.

Bir hafta boyunca Edward gelmedi. Jaymie ikinci günün sonunda Marie’yi aramaya karar verdi, kararlıydı. Edward gelecek ve bir şekilde her şeyi yoluna koyacaklardı. Onu ikna edebileceğine inanıyordu. Yanağında izi kalan tokadı düşünmek istemiyor, genç adamın ona olan aşkıyla gözünün karardığını biliyordu. Kırgın değildi, genç adam ona baş kaldırılmasına alışık değildi ve Jaymie haksızlık ettiğini biliyordu. Marie’yi aradı ve hapları istedi. Yaşlı kadının konudan haberi yoktu ama sesi bozuk geliyordu. O torununu korumaya çalışırken Edward yavaş yavaş bütün yollarını kapatıyordu.

“Edward bütün ihtiyaçlarını direk ona söylemen için talimat verdi. Neler oluyor? Prens’e yine n’apıyorsun?” dedi Marie. Jaymie hiçbir şey söylemeden telefonu kapattığında ne yapacağını bilmiyordu. Sarayda birkaç yeri daha arayıp olumsuz cevap aldı, delirmek üzereydi. Edward gelince ne yapacak ona nasıl davranacak bilmiyordu. Hamilelik, onun ve kardeşinin sonu olur, Kral onları buradan bilinmez diyarlara sürerdi. Kendi yaşadığı aşkıyla her şeye razı olsa da kardeşine bunu yapamazdı. Aklına Marlon geldi. Direk onu aradı. Marlon her zamanki gibi sakin bir sesle onu cevapladı ve isteğini yerine getireceğini belirtti. Edward ilk gün ölürcesine Jaymie’nin yanına gitmek istese bile kızgınlığı ona engel olmuştu. Gidince daha fazla canını yakmaktan onu incitmekten korktu. Sonraki günler kızgınlığı geçmiş, özlemine yenik düştü. Saraya gitmeye karar vermiş, otelden çıkarken kapıda Marlon’un telefon konuşmasına şahit oldu.

“Tamam Jaymie. Hapları alır gelirim merak etme.” son cümlesiydi ve telefonu kapattı. Edward sakinleşmek için gözlerini kapatıp adımlarını yavaşlattı. Marlon’un Jaymie’ye âşık olduğunu biliyordu. Jaymie’ye dünya üzerinde âşık olmayacak birini düşünmek aptallık olurdu. Onu üzen Jaymie’nin her başı sıkıştığında Marlon’dan yardım istemesiydi ve bu artık bir hayli canını sıkmaya başlamıştı. Otelden ayrılmaktan vazgeçti ve odasına geri döndü. Telefon açıp Marlon’u yanına çağırttığında yıllardır hizmetinde olan adama anlayışlı olmaya kararlıydı. Ruhunu kaplayan kıskançlığı dizginlemeye çalışıyordu. Marlon kapıdan girmiş ona selam verirken Edward masada oturmuş elinde kadehi döndürüp duruyordu.

“Gel Marlon otur.” dedi Edward karşısındaki sandalyeyi göstererek. Ona bir kadeh viski uzattı. “İç.” dedi Edward. Marlon kadehi alıp selam verirken kafasına dikip bitirmesi bir oldu. “Bugün saraya gidip Jaymie’yle görüşeceğini biliyorum.” Marlon korkuyla karışık bir şok yaşadı. Kendi için değil Jaymie için korkuyordu. “İnkâr etmeyeceğim fakat düşündüğünüz gibi değil. Ben sadece…” Edward sinirle gülümseyerek sözünü kesti.

“Aranızda bir şey yok biliyorum. Yoksa şu an seninle konuşuyor olmaz kafanı bir sapın ucunda sallandırıyor olurdum.” Marlon’la Edward birbirlerine benzeyen iki ayrı ruh gibiydiler. Farkları Edward’ın şımarık ve bencilce bir hayata sahip büyümesiydi. Açık sözlülük ikisinin de ortak özelliğiydi. Marlon ona dürüst davrandı. “Efendim Jaymie size deli gibi âşık biliyorum. İmkânsızlığını bildiğim halde bir gün bana gelirse onu geri çevirmeyeceğimi bilmelisiniz.”

Edward elindeki bardağı sıkıp paramparça etti. Eline batan cam parçalarını çıkardıkça kanı masaya akıyordu. Masanın başında duran muhafız gidip hemşireyi çağırdı. Edward elini uzattı ve temizlenmesine izin verdi. Eli sarıldığında hiçbir şey olmamış gibi konuşmasına devam etti.

“Dürüst olduğun için sağ ol ama bu asla olmayacak. Çocuklarımı doğurup hak ettiği yeri alacak ve sen onu koruyacaksın.”

“Emriniz benim için bir onurdur. Kanımın son damlasına kadar onu koruyacağım.”

“Şimdi... Hapları bana ver ben götürürüm” Marlon eğilip çıktı ve Jaymie’yi arayıp olanları anlattı. Jaymie telaşa kapılmış bu gece kıyamet kopacağını biliyordu. Edward saray koridorlarında yürürken dehşet saçmaya başlamış önüne çıkan herkes nasibini almıştı. Marlon’la yaptığı konuşma onu daha çok hırçınlaştırmıştı.

Antreye girdiğinde Jaymie pencerenin kenarında oturmuş saray bahçesinin ışıklarını seyrediyordu. Korku benliğini sararken genç adama hak veriyor aşkına sahip çıkamamak onu hüzne boğuyordu. Edward onun için savaşırken en büyük engel Jaymie’di. Genç kadın bunu düşündükçe suçluluk duygusuyla doluruyordu.

Edward apliklerden bir kaçını yaktı. Jaymie’nin karşısına oturdu. Konuşmaya başladığında yüzüne bakınca onu ne kadar çok özlediğini anladı. Kızgınlığının yerini durgunluk aldı ve Jaymie’i dinlemeye başladı.

“Marlon’u suçlama” dedi sakince. Edward gülümsedi ve “Haber mi verdi?” dedi. Dehşet saçmaya gelmiş olması Jaymie’nin yüzüne bakmasıyla yerini huzura bırakmıştı.

“Evet, hazırlıklı olmamı söyledi.”

“Sana âşık.” dedi Edward.

“Konumuz bu değil. Ayrıca sana da çok sadık.“ dedi Jaymie inkâr etmeden.

“O hapları kullanmayacaksın Jaymie, son sözüm bu.”

“Mantıklı düşünemiyorsun.”

“Senin düşüncenin mantıklı olduğunu kim söyledi?“ dedi Edward sırıtarak. Jaymie haklı olan birine ne diyebilirdi ki yine de “Mantığını anlayana kadar seninle birlikte olmayacağım.” dedi kendi de inanmayarak. Edward kahkaha attığında Jaymie ürpermişti.

“Emin misin?” dedi Edward kendine güvenerek. “Evet, yanında da uyumayacağım.” Edward sinirlenmeye başladığında Jaymie ayağa kalktı.

 “Sen artık ne hizmetçi, ne bir kölesin. Jaymie anla artık seni seviyorum.”

“Ne kadar kabul etmesen de ben bir köleyim. Ben çocuk istemiyorum. Sınırlar var ve ikimiz de buna uymalıyız.” Dediğinde genç adamı reddetmek hayatının kahrıydı. Kelimeler ağzından çıktığında içinde bir yerler kırılıyor, genç adamı mutsuz ettiğini bilmek onu öldürüyordu. Ama mecburdu. Kardeşini, kendini, Marie’yi hatta Edward’ı böyle koruyabilirdi.

Edward yerinden kalkıp hırsla onu tuttu. “Jaymie işleri zorlaştırma. Bebeğimiz olursa her şey daha iyi olacak bana güven.” dedi.

Jaymie sinirle “Hayır” dedi çekti kendini. Edward parmaklarının izi kalmış yanağına baktı. “Özür dilerim.” dedi ve dudaklarına uzandığında Jaymie bir adım geri attı. Edward’dan kendini çekmek işkenceydi.

“Bu şekilde olmaz hapları istiyorum Edward. Lütfen!” dedi Jaymie gözlerine bakarak. Edward ondan uzaklaşan kadına sinirlenmişti. Kollarından tutup kendine çekti ve “Beni kızdırma!” Jaymie çırpınmadı ama buz gibi kıpırdamadan durdu. Edward’ın dudakları cevap beklerken yanıtsız kalınca genç adam öfkesini dizginlemek için genç kadını sarsarak bıraktı ve yatak odasına geçti.

Continue Reading

You'll Also Like

1.1M 47.7K 59
Aile problemleri yüzünden evden kaçmış ve kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan, aynı zamanda sinir hastası olan Pare, ucuza gelsin diye ikinci el...
5M 277K 29
Sarhoş olduğu gece bir adamla birlikte olan Kayra, sabah uyandığında kendini tanımadığı bir adamla bulur. Evden apar topar kaçan Kayra, birlikte old...
Haz By 🍀

Romance

100K 1.1K 13
"Siktir, kırmızı senin rengin." Sütyenimin açıkta bıraktığı göğüslerimi öpmeye başladı. Bir eliyle kalçalarımı sıkıyor diğeriyle de kasıklarımı okşuy...
4M 257K 44
Aylardır izlediği yayıncıya olan hislerinin arttığını düşünen İzem, artık onun dikkatini çekmek ister. Dağhan'a ilk mesajı değildi ama bu sefer onun...