KURBAN [TAMAMLANDI]

By dilanaladag

1.9M 124K 65.6K

"Benden kurtulmak mı?" derken ses tınısına yansımış alay kilometrelerce öteden dahi sezilebilirdi. "Ben seni... More

1 | Feda
2 | Ölmek Pahasına
3 | Cehennem Uçurumları
4 | Kız Kaçırma
5 | Adayış
6 | ATEŞ PARÇASI
7 | Körük
8 | Sevmemeliyiz
9 | Vuslat
10 | Bir Melek Düştü
11 | İMKÂNSIZ AŞK
12 | KINA
13 | İHTİRAS |
14 | Affetmem
15 | Düşüş
16 | SOBE!
17 | İntihaşk
18 | UNUT ONU
19 | HAR
20 | V U R G U N
21 | G A Y Z
22 | Bana Sen Lazımsın
23 | Esaret
24 | Ş A H
25 | M A T !
26 | Çok Geç
27 | Bıçak
28 | Kız İsteme Faciası
29 | Kız Kaçırma
30 | Şilan
31 | N A M L U
32 | A Y R I L I K
33 | K U M A
34 | K I Y A M E T
35 | U M U T S U Z
37 | A C I
38 | H A R P
39 | Y A N G I N
40 | İ N T İ K A M
41 | B E N İ Ö L D Ü R D Ü N
42 | Y E G Â N E
43 | K A N
44 | M U C İ Z E
45 | T U Ğ H A N
46 | D İ L A N
47 | Z İ N C İ R
48 | İ Z M İ R
49 | B A H A D I R
50 | H E D İ Y E (FİNAL)
NEÇIRVAN PİRAN
RACON
GECENİN SESSİZLİĞİ - Yeni Kitap

36 | Ö L Ü M Ü N R E N G İ

29.6K 2K 1.3K
By dilanaladag

SINIR: NET 400 OY! (OYU 400 YAPMAYIN DA ÇATLAYIN SONRA AHAHAH) / VE 998 YORUM (SJSJSJSJ) BU BÖLÜME BU KADAR YORUM GELİR BENCEEEEE KIZÇELER SJSJSJ

BEEENNNN GEEELLLDDDİİİMMMMMMM

NİHAYET DEDİĞİNİZİ DUYAR GİBİYİM AMA NE YAPAYIM, FİNALLER BÜTLER DERKEN YEMİNLE ÖLMÜŞÜM DE AĞLAYANIM YOKMUŞ SJSJSJ

NEYSE HEPSİ BİTTİ NİHAYETİNDE. SONUNDA İZMİR'E AİLEMİN YANINA GELDİM MİSLER GİBİ TATİLİMİ YAPIYORUM. MALUM BENİM TATİL YENİ BAŞLADI SJSJSJS

BÖLÜMDE OFFF OFFF OFFF YANİ NELER NELER SJSJSJ SİZLERE ŞİMDİDEN KOLAY GELSİN SJSJJS

EVET, AKSİYON OLMAZSA OLMAZ DEYİP YİNE YAPTIM YAPACAĞIMI LÜTFEN SÖVMEYİNİZ EHEHEHE

UMARIM BÖLÜMÜ OKURKEN BEN KADAR MUTLU OLUR VE BEĞENİRSİNİZ. HEPİNİZİ ÇOK SEVİYOR VE KEYİFLİ OKUMALAR DİLİYORUM ♥

OY VE YORUMU UNUTMAYINIZ GÜZEL KIZÇELERİM ♥

ÇOKÇA ÖPTÜM XOXO

BÖLÜM ŞARKISI: OĞUZHAN KOÇ - AŞKLA AYNI DEĞİL (AKUSTİK)

BURADA AĞA KİTABINI YAZDIĞIM SIRALARDA YAPTIĞIM AŞİRETLER HARİTASINI GÖRÜYORSUNUZ. TAMAMİYLE KURGUSAL VE KİTABIN AMACINA YÖNELİKTİR, GERÇEKLE HİÇBİR ALAKASI YOKTUR.

BU BÖLÜM DE GEÇECEK BİR ŞEYİN NEREYE AİT OLDUĞUNU ANLAYABİLMENİZ İÇİN KOYUYORUM. AYRICA ÇOK BEĞENMİŞTİM BU HARİTAYI EHEEHHEHE

MULTİMEDİA:


▬▬▬

O T U Z A L T I

Gözlerini yavaş yavaş kaparken bir soluk süzüldü dudaklarının arasından sanki son soluğuymuşçasına. Şimdi yaşanacaklar olmasını isteyeceği son şey bile değildi.

"Cengâver..." diyecek oldu Hazar lâkin onu duymadı bile kardeşi.

"Cevap ver!" derken oturan arkadaşların yanına varmıştı.

Gözlerini sıkıca yummuş, burun kemerini sıkan adamın tam önünde durdu. Ardından tepeden ona bakarken kanında çağlayan öfkenin esiri oldu.

Yakasından tutup ayağa kaldırırken onu haykırmayı ihmal etmiyordu.

"Konuşsana lan, sana sordum!"

Hazar araya girmeyi denedi. Fakat yalnızca denemek ile kaldı maalesef ki. Cengâver'in deli gücüyle, onu bir eliyle uzaklaştırmasının üzerine sendeleyerek geri geri gitmek zorunda kaldı.

"Cengo, bak önce dinle!"

"Neyini? Söyle ha, neyini dinleyeyim? Benim sevdiğim kadına bunu bile bile âşık olduğunu mu dinleyeyim?" derken öfkesi artık taşıyordu.

"Sevmek insanın elinde mi lan?" diye bağırdı Taner kendine hâkim olamayıp. "Pazardan elma mı alıyoruz? Nasıl seçim yapacaktım söylesene?"

Duraksadı Cengâver o an. Bakışları karşısındaki adamın çaresiz harelerine çarptı. Bu hissi en iyi kendi biliyordu aslında ama elinde değildi öfkesi.

"Bir şekilde..."

"Uzak mı durmalıydım? Ben ne yaptım sanıyorsun? O gün isteseydim Berivan'ı babasından isterdim ve inan ki babası rızasına bakmaksızın onu verirdi. İnan ki ısrar etseydim o parmağındaki yüzük senin değil benim olurdu. Ama yapamazdım anlıyor musun? Seni sevdiğini bile bile..."

Daha fazla devam etmedi, edemedi Taner. Söyleyecekleri en çok kendini yaralardı çünkü bu saatten sonra.

"Bunu en iyi senin anlaman gerekirdi." Derken kardeşinin elinin üzerine elini koydu Hazar. "Çok iyi anlaman ve anlayış göstermen gerekirdi."

Abisine bakarken bir an utandığını hissetti Cengâver. Geçmiş kör bir düşman gibi sızdı usuna. Dört bir yandan etrafını kuşatırken yutkunamadığını fark etti. Gözlerini abisinin gözlerinden kaçırdı utançla.

"Bu elimizde olsaydı şayet canımız kimi isterse onu severdik ama o iş çok daha çetrefilli işte. İstemediğin ve beklemediğin bir anda can evinden yakalıyor insanı aşk. Soluksuz kılıyor, kimsesiz bırakıyor. Yine de öldürmüyor, yaşatıyor." Son sözlerini fısıltıyla söyledi Hazar.

Ardından üç adamda çaresizce birbirlerine baktı. Ne yapabilirlerdi ki? Elden ne gelebilirdi, hiçten başka!

Koca bir hiç sarardı çepeçevre dört bir yanı, boğazını düğümler ve seni soluksuz bırakacağı son ana kadar düşmezdi yakandan. Senden sana dair ne var ise sevdiğin ile doldurduktan sonra bırakır ve sen senlikten çıkmışken seni senle yaşamaya zorlardı. Sevdiğin olmadan ölüm gibi bir hayat sunardı önüne fakat yarenine kavuşmuş kişiler için cennet bahçelerine çevirirdi dünyayı onlara.

Aşk böyleydi işte. Beklenmedik anda yapışırdı soluğuna ve seni sensiz kılardı...

***

Ailesini ziyarete gelen Berfe, evlerinde konaklamakta olan Esra'yı gördüğünde yeniden mahvoldu. Gencecik kızın hayatını böylesine mahvetmişlerken yüzüne bakmakta zorlanıyordu artık. Kimse onu suçlamasa bile kendi kendisini suçluyordu. Ne kadar istemese de Pelin Hanım ve onun arasındaki savaşın kurbanı olmuştu hem Esra hem Taner.

"Kendini suçlamaktan ne zaman vazgeçeceksin?" diye soran Hazal'a döndü gözleri.

Uzakta sessizliğe gömülü bir şekilde oturan kızı gördükçe içi paramparça oluyordu. Nasıl vicdan azabı çekmezdi ki insan?

"Nasıl vaz geçeyim yenge? Sen söyle, şu kıza yaptıklarımız yüzünden ben vicdan azabı çekmeyeyim de kim çeksin?"

Bakışları kıza döndü Hazal'ında. Ardından yeniden Berfe'ye döndü. Tam konuşacakken ablası ondan önce davranıp sözü ele aldı.

"Burada bir suçlu aranacaksa eğer o suçlu sen değilsin Berfe. Hazar'da değil. Biri Esra'nın hayatını mahvettiyse o adı yere batasıca Pelin pisliğinden başkası değildir. Sen kendini böylesine harap etmemelisin." Diyen Deran'ın sesi anaç bir tondaydı.

Gözleri yeniden Esra'ya kaydı. Uzun kuzguni siyah saçları rüzgârın darbeleri ile savrulurken hiçbir şey umurunda değilmiş gibi oturuyordu yalnızca. Öylesine sessizdi ki bu sessizliği acı vericiydi.

Öyle bir yerden kopartılmıştı ki sanki en sağlam sandığı ama paramparça olduğu o yere çok güvenmişti önceden. Hiç beklemediği anda altüst olan hayatına her an yeni bir darbe vurmuştu birileri. Öyle kolay kaymıştı ki hayatının ipleri ellerinden, töre neşter gibi kararını keserken yaşarken öldürdüklerine üzülmemişti bile.

İnsanların hayatlarına hiç hadleri değil iken karışıyor, müdahale ediyor ve yine onların adına kararlar veriyorlardı. Böylesine bir günahı omuzlarında taşımaktan kimse gücenmiyordu resmen. Nasıl olurda böylesine korkusuzca insanların hayatlarını karartırlardı aklı almıyordu Berfe'nin.

Esra'nın sessiz çığlıkları kulaklarında çınlıyordu o an.

"İçim gidiyor yenge. O kızcağız acısı uğruna hiçbir şey yapamıyorken herkesin elinin bağlı olması zoruma gidiyor."

Bakışlarındaki hüzün baş gösterdi karşısındaki kadınında. Esra'ya bakan gözlerini yeniden Berfe'ye çevirdiğinde gözleri dolmuştu.

"Hangimize sordular ki fikrimizi Berfe?" derken dudakları titredi Deran'ın geçmişi anımsadığı an. "Hangimiz yanmadık ki bu töre uğrunda?"

"Haklısın yenge, hepimizi harcadılar."

"En kötüsü biz kadınlar için aslında. Fikir beyan etmemize dahi müsaade etmiyorlar. Aşiretler ağası Afran olduktan sonra zannettim ki bir şeyler değişir. Lâkin kendin gördün. Öyle fanatik insanlar ki onlar töreler konu bahis olunca, uğrunda kan akıtmayı umursamıyorlar bile."

"Beni bile kurtaramadı törenin kanlı pençeleri arasından... Ama biz şanslı olanlardık. Esra ve Şilan'ın da aynı şansa sahip olmaları için her şeyi yaparım lâkin elimden hiçbir şey gelmiyor." Derken çaresizlik yüreğini yakar olmuştu.

"En şansızı Şilan aslında," derken derin derin düşüncelere dalmış gibiydi Hazal. "Hayatımda Armanç Mirzan kadar hırsları uğruna körleşmiş bir insan daha görmedim. İçten içe severken bile böylesine sevdiğini harcayabilmek... Ne bileyim batsın sevgisi işte yerin dibine!"

Yutkundu Berfe. Armanç'ın Şilan'ı sevdiğine kanaat getirdikleri olay aklına gelince bir nebze de olsa neşelenmiş gibi oldu. Malum olay gerçekleşirken bir hayli eğlenmişlerdi çünkü. (KARAGÜL'DE BU KONU İŞLENDİ! MERAKLILARINI KARAGÜL'E DE BEKLERİZ.)

"Bensiz mi başladınız dedikoduya, aşk olsun." Diyerek yanlarına geldi Berivan.

Arkadaşına sıkıca sarıldıktan sonra yeniden yerine oturdu Berfe. Berivan'ın yengeleri ile sarılışını izledikten sonra yanına oturttu.

"İçimizdeki zehri döküyorduk aslında," dedi arkadaşına bakarken.

Başını anladığını göstermek istercesine usul usul salladı yalnızca Berivan. Ardından bu durgunluğun sebebini anladı. Az ileride, rüzgârın savurduğu saçları eşliğinde büyük bir sessizlik içinde oturan Esra'nın hali hepsi gibi onun da yüreğini yaktı. Ama elden hiçbir şey gelmiyordu işte, lanet olsun ki kimse bir şey yapamıyordu. Töre denen illet yine herkesin elini kolunu bağlamıştı.

"Cengâver Ağa ve Taner Ağa boğaz boğaza gelmiş diye duydum," diyerek olayı bir anda patlatan Hazal'a herkes şaşkınlık ile döndü.

Karamsar ortamdan kurtulmak için en büyük kozunu kullanmıştı açıkçası Hazal. Hamilelik sürecinin bir hayli zorlu geçeceğini öğrendikten sonra karamsarlıktan uzak durmaya söz vermişti kendi kendine. Gerçi pek o ruh haline büründüğü de görünmemişti Mustafa ile evlendiklerinden ve muratlarına erdiklerinden beri. Bu yüzden herkesin dikkatini dağıtacak ve biraz neşelendirirken şaşkına çevirecek bir konu konuşmak istemişti.

"Neden?" diye sorarken şaşkınlık içerisindeydi Berivan.

"Neden olacak kız, senin yüzünden."

Berivan şaşkınlık ile bakakaldı Hazal'a. Ne demek istediğini cidden anlamamıştı. Sebebin kendi olduğu bir olayda neden karşı karşıya geleceklerini o an anlayamamıştı şaşkınlıktan. Aklına ilk gelen isteme meselesi yüzünden mi acaba, olmuştu.

Berfe'nin korku ile büyüyen gözleri sezdiklerinde haklı olduğunu gösteriyordu. Yanılmadığını içten içe bilse de hep dua etmişti yanılmış olmak için. Çünkü o zaman taş taş üstünde kalmazdı çok iyi biliyordu. Bir sevdasını yüreğine gömmüş olan Cengâver Koçman, ikincisine bir şey olması ihtimalinde bile kıyameti koparabilirdi.

"Nasıl yani?" derken şaşkın şaşkın etrafına bakındı tekrar Berivan.

"Gerçekten saf mısın? Taner Meşkan diyorum, seni seviyormuş!"

Hazal, an beklemeden çatır çatır konuştuğunda Berivan bir şokun pençesine düşüvermişti. Bu duyduklarına ihtimal bile veremezken şu an işitiyor olmaktan mütevellit bir hayli mağdurdu açıkçası. Şayet bu olay gerçekleşti ise ikisinden birine net bir zarar geldiğini bilmek için fazlaca zeki olmaya hacet yoktu. Anlaması güç değildi çünkü.

Gözlerini acı ile yuman Berfe derin bir soluk çekti ciğerlerine. Bu haber Urfa'yı yerinden oynatırdı.

"Ne?" diye hayretle soran Deran bile şaşkına dönmüştü açıkçası.

Berivan kilitlenmiş bir şekilde Hazal'a bakakalırken, Hazal'ın bakışları şaşkınlık ile onlara bakmakta olan Esra'da idi.

Sözlerini duymuştu.

Gözlerini açan Berfe'nin gözünden kaçmayan Hazal, ardından Esra'yı görmesine sebep oldu. Ağzı şaşkınlık ile açılırken bir avcu ile ağzını kapamıştı.

Esra'yı gören kadınların çehrelerini bir anda saran pembelik utançlarının simgesiydi adeta. Deran'ın bozaran yüzünden de anlaşılacağı üzere ne kadar mahcup olduklarını söylemeye gerek yoktu açıkçası.

"Esra?" diye şaşkınlıkla konuşan Deran fazlasıyla utanmış görünüyordu o an.

Onlara donuk bir şekilde bakmakta olan Esra'dan ise çıt çıkmıyordu. Yalnızca şaşkın şaşkın çehrelerine bakmıştı genç kız. Öylesine donuk bir ifade vardı ki yüzünde, gözlerine sirayet etmiş hiçbir duygu okunmuyordu adeta. Öylesine mahvetti ki bu görüntü kadınları, dilini yutmuş gibi duran kız vicdanlarını kanattı.

Hiçbir şey demeden arkasını dönüp konakladığı odaya doğru yol alan kızın arkasından utanç ile baktılar hepsi. Esra'nın bunu duymaması ve bilmemesi gerekirdi.

"Dilinin kemiği yok yeminle Hazal!" diye söylenen Deran oturduğu sedirden kalkıp odasına gitti.

"Ben ne dedim ki şimdi? Yalan bir şey de demedim vallahi!" derken şaşkın şaşkın karşısındaki kızlara bakıyordu.

Yüzündeki mahcup ve şaşkın ifadeyle fazlasıyla sempatik görünen Hazal'da elbette üzülmüştü. Ama doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar diye de boşa dememişlerdi işte. Yine kabahatli o oluvermişti.

"Sanki zorla ben mi sevdirdim canım Berivan'ı. Adam gönlünü kaptırmış." Derken omuz silkiyordu.

Bu hareketi birazda üzüntüsünü gizlemek için takındığı hareketti.

"Yeri yerinden oynatacak Pandora'nın kutusunu açtın vallahi yenge," derken hâlâ şaşkındı Berfe. "Sonra ne olmuş?"

"Ne olacak, Cengo yapışmış yakasına da Hazar Ağa ayırmış bunları. Taner Ağada az değilmiş. Sen seçebildin mi benden seçmemi bekliyorsun, demiş diye duydum."

Ne olmuş olursa yine de anlatırken heyecanla anlatmayı ihmal etmemişti Hazal. Elinde değildi. Böylesine bir haberi paylaşırken kendine mani olamıyordu. Elbette o da istemezdi Esra duyup üzülsün ama elden ne gelirdi? Çoktan duymuştu ve artık bunun geri dönüşü yoktu.

"Esra'nın bunu duyması çok kötü oldu." Derken yüzü asıldı Berfe'nin.

Ardından arkadaşına döndüğünde onun hâlâ kitlenmiş bir şekilde durduğunu görerek dürttü. Aksi takdirde pek kendine geleceği yoktu çünkü.

"Kendine gel kız!"

"Cengâver çıldırmıştır!" derken şaşkın şaşkın etrafına bakıyordu Berivan.

Onun yanına gitmeli ve sakinleştirmeliydi belki de. Lâkin saat geç olmuştu ve yarım saate kalkıp eve gitmeliydi. Büyük bir ikilem arasında sıkışıp kalmıştı.

"Ne yapacak? Aynı durumda kendisi de olmuştu, nasıl bir şey olduğunu en iyi o bilir."

Hazal'ın sözlerini büyük bir sessizlik ile dinlediler yalnızca. Ne diyeceklerini bilmiyorlardı çünkü.

"Kıyameti kopartmamıştır umarım." Derken düşünceliydi Berfe.

"Onu görmeliyim," diyen Berivan ise daha fazla dayanamamış ve derhal yerinden kalkıp konaktan çıkmıştı.

Arkasından Berfe'de öfkeden kudurmuş olacağını tahmin ettiği kocasını sakinleştirmesi gerektiğini söyleyerek çıkmıştı konaktan...

***

Konağa gelir gelmez sofrayı hazırlamış ve yemekleri kontrol etmişti Berfe. Ardından odasında ders çalışan Şilan'ın yanına uğramış ve onu görüp içini ferahlattıktan sonra salona inmişti.

Ne yapacağını bilemiyordu ama yerinde de duramıyordu. Yengesi Hazal'ın sağlam kaynaklarından edindiği bilgileri bir başkası duyar ise yanarlardı. O sağlam kaynakların ağzının sıkı olmasına güveniyordu yalnızca. Bunu birileri duymuşsa Urfa'nın duyma olasılığı da yüksekti çünkü. Bu olur ise o zaman Hazar'ın öfkesinden tüm Urfa'yı Allah korusundu.

Konağın açılan kapısını işittiğinde hemen üstüne başına çekidüzen verip salondan çıktı. Avluya çıkıp gelen eşine baktığında asık suratı çekti ilk dikkatini. Tadı tuzu kalmamış gibi duruyordu. Aman çok üstüne varmayayım, diye düşündü içten içe.

Ardından eşini karşılamak için adımlamaya başladı.

"Hoş geldiniz, üstünüzü başınızı değiştirin. Sofra hazır, bizi bekliyor." Derken gülümseyen bir çehre takınmıştı özellikle.

Bu asık suratlı adamların sinirleri zaten tepelerindeydi. Şimdi azar çekerek her ikisini de daha çok öfkelendirmek istememişti açıkçası.

"Ben tokum." Diyerek somurta somurta giden Cengâver'in arkasından ters ters baktı.

Ne yani, Berivan'ı bir tek kendi mi sevebilirdi canım? Gönül bu demişler, ota da konar...

"Sen açsın değil mi, Hazar Ağam?"

Cilveli ses tonunun birazda olsa Hazar'ı neşelendireceğine emindi lâkin işler pek istediği gibi gitmedi.

"İştahım yok," diyerek merdivenlere yönelen adamın arkasından siniri sinirli baktı önce bir süre.

Ardından böyle bir halt olmayacağına kanaat getirip hızla takıldı peşine. Çenesi ile başının etini yerse kendi doyardı belki...

"Ne demek iştahım yok? Ne oluyor Hazar, ne bu suratsızlık her ikinizde de?"

Merdivenleri çıktıkları esnada sormuştu bu soruyu. Her şeyi biliyor olsa bile bunu belli etmeyecekti. Malum nereden bildiğini açıklaması çok uzun sürerdi çünkü.

"Anlatacağım Berfe, gerçi bugün Bejindar Konağındaydın. Duymamış olmana olanak bile vermiyorum." Diyen Hazar göz ucu ile Berfe'ye baktı.

Bu adamın böylesine zeki oluşundan bazen gerçekten nefret ediyordu. Resmen çıplak gözle ruhunu ve aklını okuyabiliyordu ya, pes!

"Neyi duymuşum, Allah aşkına beni meraktan çatlatacaksın Hazar." Diye sessizce çemkirdi.

İyi kıvırdığını düşünüyordu. Odaya girdiklerinde elindeki dosya çantasını bir köşeye koyan Hazar hemen üzerindekilerden kurtulmaya başlamıştı.

Karşısında onu izlemekte olan Berfe ise yutkunamamıştı bu manzara karşısında. Gömleği bedeninden sıyrılıp çıkarken dudakları aralanmış ve kesik bir soluk kaçmıştı ağzından. Kollarından sıyırdığı gömleği yatağa attığını görünce ise kaşlarını çattı.

"Kirli sepeti boşa mı var Hazar Ağa, ne zamandan beri yatağımızın üstü kirli sepeti oluverdi?" diye sorarken ellerini beline yerleştirmişti.

Eşine dönen Hazar'ın içi huzur dolmuştu o an. Bir nebze de olsa yatıştığını hissediyordu. Bir kadının kendine böyle deva olabileceğini nasıl bilebilirdi ki insan? Böylesine muazzam bir detayken Berfe, vazgeçilmez olmasına şaşmamalı idi.

"Haklısın Yaban Gülü, bu güzel kırmızı kadife yatak örtümüzü kirletmem hiç iyi olmaz."

Alaylı ses tonu eğlenir biçimde çıkmıştı. Gözleri ile usulca süzmekteydi karşısındaki kadının. Utanıp bozaran bir tablo ile karşılaşacağına eminken karşısında dimdik duran ve utanmak şöyle dursun tam aksi halde olan kadına hayret ve hayranlık ile baktı.

"Bilirim, analarınız siz erkek evlatlarına tek bir iş yaptırmaz. Neredeyse yemeğinizi bile ağzınıza sokacaklar, öyle düşkünler sizlere çok da marifetmiş gibi! Ama eşin pek öyle değil Hazar Ağa. Ne sen Hint kumaşısın ne de ben hizmetçi! Bu örtüyü kirletirsen sen yıkarsın!" dedikten sonra saçlarını savurup odanın kapısını da çarpıp çıktı odadan Berfe.

Verdiği ayardan pek memnun bir biçimde indi sofraya. Salona gelmiş kayınpederini bekletmemek için onunla beraber masaya oturup yemeklerini tabaklarına koyduktan sonra güzelce yemeğini yemeye koyuldu.

"Kızım ne zahmet ediyorsun, koyardım ben de kendi yemeğimi." Diyen yaşlı adama gurur ile baktı.

Her ne kadar Pelin gudubetinin kocası olsa da bu tertemiz kalbi sayesinde Berfe'nin yüreğinde adeta taht kurmuştu. Bütün çocukları aynı onun gibi iyi yürekli olduğu için fazlasıyla mutluydu. Biri bile Pelin'e çekseymiş o zaman yanarlarmış işte.

"Estağfurullah baba, kızın var burada. Sen zaten çok çalışıp yoruluyorsun. Hiçbir işini de yaptırmıyorsun. Bari yemeğini tabağına ben koyayım, ne olacak?" derken gülümsüyordu Berfe.

"Ah benim güzel kızım, Allah ömrünü güzel yüreğine göre yazsın İnşallah." Deyip saçlarını okşadıktan sonra eline kaşığını aldı.

"Allah razı olsun baba, hepimizin öyle yapsın İnşallah." Diyerek o da çorbasını içmeye başladı.

"Allah muhabbetinizi arttırsın, keşke bizi de bekleseydiniz sofraya." Diyerek yanlarına gelen Hazar'da yerine oturdu.

Berfe'nin sahte öfkeli bakışları Hazar'ı buldu o an.

"Zamanında sofraya gelseydiniz siz de Hazar Bey."

Hazar içinden sabır çekerken bugün yandığını hissetti. İki cilve yapayım derken kendi kendine yakmıştı ya yine kendini en çok buna yanıyordu. Bir saniye önce aşk yaşıyorken bir saniye sonra nasıl olurda Berfe ile karşı karşıya kaldıklarını anlayamıyordu vallahi.

Ama deli gibi seviyordu bu sağı solu belli olmaz kadını. Dört saniyede belki de dört mevsim yaşıyorlardı ama öyle mutluydu ki onunla, her şeyiyle kabulüydü.

Berfe, göz ucu ile Hazar'a baktığı esnada avludan yükselen çığlık ile donakaldı. Şilan'ın çığlığı kulaklarını yırtarken ne olduğunu anlayabilmek için ayaklandılar hep beraber.

Çığlığı duyan herkes avluya koşmuştu adeta. Odasından çıkan Cengâver, salondan fırlayanlar, mutfaktan çıkıp gelenler...

Ve karşılarında gördükleri manzara ölüm naralarının kulaklarında çınlamasına sebep olmuştu her birinde.

Vücuduna isabet etmiş olan kurşunun ardından sızan kanı durdurma umudu ile elini bastırdığı beyaz gömleği kanının rengi ile kıpkırmızı olmuştu.

Bütün beti benzi atmıştı. Dudakları ölü bir insanın dudakları kadar beyazdı. Ona bakarken öyle korktu ki Berfe, bir şey olacağından emindi artık. Gözünden oluk oluk süzülen yaşlarda bunu haykırıyordu adeta.

Ayakta zar zor duran Ferzan'a doğru koşan Cengâver ve Hazar yetişememişlerdi.

"Fırat Belikan..." diye mırıldanan Ferzan'ı herkes işitmişti o an. "O yaptı."

Son sözlerinin ardından yere doğru düşmeye başladığı esnada kadınlardan korku ile yükselen çığlıklar arşa yükselip ağıt olarak üzerlerine yağmaya başlamıştı.

Kırmızı, ölümün rengiydi.

OY VE YORUMU UNUTMAYINIZ GÜZEL KIZÇELERİM ♥

Continue Reading

You'll Also Like

4.1M 245K 73
[TAMAMLANDI] 05***: O kadar bomba imha ediyorsun ama birini unutmuşsun 05***: O da benim kalbim olacak organ 05***: Rica etsem gelip kalbime bakabili...
2.4M 104K 33
Cesur Yenerler. Merak uyandıracak kadar gizli, gizli olduğu kadar da tehlikeli bir adam. Minel Çağan. Merak uyandıracak kadar güzel, güzel olduğu k...
6.5K 1.7K 100
Şiir kokulu Umut dolu Aşk satırları olan Hüzün barındıran Dünyama hoş geldiniz ! Sizde çok sevip Vazgeçemediyseniz bu kitap tam size göre... Oku...
1.4M 33K 43
Tam sınıftan çıkıcaktım ki gelen sesle dikildim kaldım."sen kal ada yapamadığın son soruya bakalım" OLUR OLUR HOCAM BAKALIM. Dırırııırıırıfırı Canı...