İMPOSSİBLE 【DEVAM ETMEYECEK】

Por HermioneWeasley2553

505K 17.4K 3.6K

Fiona Dursley, büyüden nefret eden Dursley'lerin cadı olan kızıydı. Kuzeni Harry Potter'ın en değerlisi, en y... Más

Bilgilendirme
1-Kırık Kalp
2-Beklenmedik Karşılaşma
3-Gizli Saklı
4-Hogwarts Treni
5-İlk Karşılaşma
6-Slug Kulübü
7-Tılsım
9-Quidditch Seçmeleri
10-Yara İzi
11-Eski Sevgili
12-Şüphe
13-Bezelye
14-Rol Teklifi
Sorular
15-Marge Hala
16-Galibiyet
17-Utanç Kaynağı
18-Noel Tatili
19-Bahçe Sohbeti
20-Cisimlenme Dersleri
21-Zehir
22-Hastane Kanadı
23-Çikolatalı Kurabiyeler
24-Doğruluk mu Cesaret mi?
25-Aynı Yatak
26-Noel Balosu
27-Beklenmedik Ölüm
28-Veda
29-Yiten Savaşçı

8-Mektup

6.7K 593 71
Por HermioneWeasley2553

Draco, Karagöl'ün kenarında oturmuş kendisini sakinleştirmeye çalışırken öfkeden köpürmeye devam ediyordu. Fiona'nın Weasley'yle birlikte gitmiş olmasından nefret ediyordu. Onunla gitmesine engel olma hakkı olmamasından nefret ediyordu. Yanlış seçim yapmış olma düşüncesinden nefret ediyordu.

"Hey Malfoy!" diye seslenen Weasley'yle birlikte bir türlü zapt edemediği öfkesi daha da çığrından çıkarken Weasley gelip yanına oturdu.

"Ne oldu Weasley?" diye sordu burnundan soluyarak. "Beni Fiona'dan uzak durmam için tehdit etmeye mi geldin?"

"Hayır." dedi Weasley. "Seni bunun için tehdit etmeme gerek yok. Zaten yanından ayrılmayacağım için ona yaklaşamayacaksın."

Sözleri bu mümkünmüş gibi Draco'yu daha çok çıldırtırken, "Amacın ne senin?" diye sordu fazlasıyla öfkeli bir ses tonuyla. "Ne yapmaya çalışıyorsun?"

"Fiona'yı senden korumaya çalışıyorum." dedi Weasley. "Çünkü farkında mısın bilmiyorum ama onu mahvediyorsun. Ve eğer senin yüzünden bir kez daha ağlayacak olursa ben de seni mahvederim."

"Boş tehditlerde bulunuyorsun Weasley." dedi Draco alaylı bir ses tonuyla. "Beni lanetlemeye çalışırken sümüklü böcek kustuğunu unutmadım. Granger'a Bulanık dediğim için sinirlenmiştin hatırladın mı?"

Sözlerini bir sessizlik takip ettiğinde Weasley gözlerini kapayıp derin bir nefes aldı. Yumruklarını sıkıyordu.

"Ne o? Bu kez Granger'a Bulanık dediğim için beni lanetlemeye çalışmayacak mısın? Yoksa artık gözünde eskisi kadar önemli değil mi?"

"Fiona'ya bu gece sana zarar vermeyeceğime dair söz verdim." dedi Weasley ayağa kalkarken. "Ama sana bir lanet borcum var. Uygun bir zamanda öderim."

"Fiona'yla aranızda ne var?" diye sordu Draco kendisine engel olamayarak, o da Weasley gibi ayağa kalmıştı.

"Deliriyorsun değil mi?" diye sordu Weasley. "Sevgili olma ihtimalimiz delirtiyor seni."

Draco bir şey söylemek yerine yumruklarını sıktığında, "Daha çok delireceksin." dedi Weasley. "Çünkü Fiona'nın aşkını kazanıp sonra da onu terk edecek kadar ahmaksın."

***
Hermione'nin öngördüğü gibi altıncı yılın boş zamanları Ron'un düşündüğü gibi mutluluk dolu gevşeme saatleri değil, onlara verilmiş olan yüklü miktarda ev ödevinden geri kalmamaya çalışılan zamanlardı. Sanki her gün sınavları varmış gibi çalışmakla kalmayıp, üstelik dersler eskisinden daha fazla çalışmalarını talep eden bir hâldeydi.

Fiona bu günlerde Profesör McGonagall'ın söylediklerinin ancak yarısını anlıyordu; hatta Hermione bile ondan bir iki kere söylediklerinin
tekrarlanmasını istemek zorunda kalmıştı. İnanılmaz şekilde, ve Hermione'nin dargınlığı artarak, Melez Prens sayesinde Harry'nin en iyi dersi aniden İksir olmuştu.

Sözsüz büyüler artık sadece Karanlık Sanatlara Karşı Savunma dersinde değil, Tılsım ve Biçim Değiştirmede de
isteniyordu. Fiona sıklıkla sınıf arkadaşlarına ortak salonda veya yemek zamanlarında baktığında, yüzlerinde sanki aşırı dozda Kaka Olduğunu Bilirsin Sen almış gibi morluk ve gerginlik görüyordu; fakat onların büyülü sözleri yüksek sesle
söylemeden sihir yapmakta gerçekten zorlandıklarını biliyordu.

Seralarda dışarıda olmak bir rahatlıktı; Bitkibilimde şimdiye kadar olandan daha tehlikeli bitkilerle uğraşıyorlardı, fakat en azından Zehirli Tentacula onları arkadan beklenmedik biçimde yakaladığında hâlâ yüksek sesle küfür etmeye izin veriliyordu.

Muazzam iş yüklerinin ve sözsüz sihirleri pratik etmekle geçen çılgın saatlerin bir sonucu olarak Fiona, Harry, Ron ve Hermione'nin Hagrid'i ziyarete gitmek için vakit bulmaları şimdiye kadar mümkün olmamıştı. Uğursuz bir işaret olarak, öğretmenler masasında yemek yemeye gelmeyi bırakmıştı ve birkaç fırsat çıktığında da koridorlarda veya dış arazide karşılaştıklarında, selamlarını duymakta veya onları fark etmekte esrarengiz bir şekilde başarısız olmuştu.

"Gidip açıklamalıyız." dedi Hermione bir sonraki cumartesi günü kahvaltıda Hagrid'in öğretmenler masasındaki dev boş sandalyesine gözlerini dikerek.

"Bu sabah Quidditch seçmelerimiz var." dedi Ron. "Ve Flitwick’in Aguamenti tılsımı için pratik yapmamız gerekiyor. Hem neyi açıklıyacağız? Ona onun aptal dersinden nefret ettiğimizi nasıl söyleyeceğiz?"

"Nefret etmiyoruz!" dedi Hermione.

"Kendi adına konuş, kelekerleri unutmadım." dedi Ron. "Ve şimdi sana söylüyorum, kılpayı bir kurtulma
şansımız var. Onun aptal kardeşi hakkında sonra söylediğini duymadınız - eğer kalsaydık Grawp'a ayakkabılarını nasıl bağlayacağını öğretiyor olacaktık."

"Hagrid'le konuşmamaktan nefret ediyorum." dedi Hermione üzgün görünerek.

"Quidditch'ten sonra gideriz." diye Harry ona güvence verdi. "Fakat çalışmalar bütün sabah sürebilir, çok sayıda insan denenecek. Takımın birdenbire niye bu kadar popüler olduğunu bilmiyorum."

"Ah, yapma, Harry." dedi Hermione aniden sabırsızca. "Popüler olan Quidditch değil, sensin! Hiç bu kadar fazla enteresan olmamıştın ve dürüstçe ilave etmek istiyorum ki bu kadar fazla beğenilir."

Ron büyük bir parça ringa balığını ağzına tıktı. Hermione, Harry'ye dönmeden önce ona horgören bir bakış attı.

"Senin gerçeği söylemiş olduğunu şimdi herkes biliyor değil mi? Tüm büyücülük dünyası Voldemort'un dönmüş olduğu konusunda senin haklı olduğunu ve gerçekten senin son iki yılda onunla iki kez savaştığını ve her ikisinde de kurtulduğunu itiraf etmek zorundaydı. Ve şimdi onlar seni 'Seçilmiş Kişi' diye adlandırıyor - evet, haydi, insanların senden niye büyülendiğini göremiyor musun? Ve onlar senin tutarsız ve bir yalancı olduğunu söylemeye çalıştıklarında Bakanlık tarafından eziyete maruz kaldın. O kötü kadının kendi kanınla elinin üstüne yazdırdığı yazıları hâlâ görebilirsin fakat sen her şeye rağmen hikâyene sarıldın..."

"Bakanlıkta şu beyinlerin beni tuttuğu yerleri hâlâ görebilirsiniz, bakın." dedi Ron kollarını geriye sallayarak.

"Ve yazın yaklaşık bir otuz santim daha büyümen o kadar önemli değil." diye bitirdi Hermione, Ron'u görmezden gelerek.

"Ben de uzunum." dedi Ron önemsizce.

"Kollarını Madam Pomfrey'ye göstermiş miydin?" diye sordu Fiona, Ron'un bir kolunu tutup bakışlarını izlerin üzerinde gezdirirken.

"Evet, şey..." diye mırıldandı Ron. Besbelli Fiona'nın bu konuyu önemsemesine şaşırmıştı. "Bu kadar tedavi edebiliyor. İzler kalacakmış."

"En azından kötü görünmüyor." dedi Fiona teselli edercesine. "Hatta bence havalı bile sayılır."

Posta baykuşları herkese su damlacıkları sıçratarak yağmurla beneklenmiş pencerelerden gelirlerken Fiona, Ron'un kendisine afallamış bir hâlde baktığını fark etmedi. Pek çok kişi olağandan daha fazla mektup alıyordu; endişeli anne-babalar çocuklarından bir haber alıp rahatlamak ve de evde her şeyin yolunda olduğunu iletmek için.

Fiona dönem başladığından beri hiç mektup almamıştı; anne ve babası büyüyle ilgili her şeye karşı oldukları için baykuşlarla iletişime de karşılardı. Bu yüzden Fiona'ya birinci sınıfa başladığı günden beri bir kere bile mektup göndermemişlerdi.

Hermione'nin anne ve babası da Muggle'dı ama o, hemen hemen her gün anne ve babasından mektup alıyordu. Mrs Weasley son günlerde Ron ve Ginny'ye daha sık mektup göndermeye başlamıştı. Harry de zaman zaman Sirius ve Remus'tan mektup alıyordu. O ikisinin mektuplarında Harry'ye kendisinin nasıl olduğunu sorduklarını biliyordu ama bu hiç kimseden mektup almadığı gerçeğini değiştirmiyordu.

Ailelerinden mektup alan insanları izlerken içini çekerek bakışlarını tabağına çevirdi. Cadı olduğu için anne ve babası tarafından sevilmiyordu. Muggle doğumlu olduğu içinse sevgilisi tarafından terk edilmişti.

İki tarafta kendisini kabul etmiyordu sanki. Arada sıkışıp kalmış gibiydi.

"Bu sana gelmiş."

Ron, önündeki kar beyazı baykuşun bacağına bağlı mektubu işaret ederek konuştuğunda Fiona şaşkınlık dolu bakışlarla baykuşun bacağındaki mektubu çözdü. Sonra da baykuşunun kafasını okşayıp çabucak kendisine gelen mektubu okumaya başladı.

Mektubu okudukça yüzündeki hüzünlü ifade yerini kıkırdamaya bıraktı.

"Fred ve George yazmış. Onları seviyorum. Çok komikler."

"Evet ben de seviyorum." dedi Ron gülümseyerek. "Tabii sinirimi bozmadıkları zamanlarda."

Seguir leyendo

También te gustarán

57.6K 2.5K 30
Ev Bazen Dört Duvar Ve Bir Çatı Değildir... 𝙎𝙖𝙙𝙚𝙘𝙚 𝙨𝙞𝙯 𝙫𝙚 𝙗𝙚𝙣
20.2K 2.1K 33
Aşk ölüm kadar güçlüdür, hatta bazen ölümden de güçlüdür. 𝙺𝚘𝚍 𝚊𝚍ı: 𝙿𝙴𝙽𝚄𝙼𝙱𝚁𝙰 •Wrt, bbulutlaratutsak• •Sirius Black FF• •Can&AU• •2023•
2.4M 213K 33
okumayın for vanilla baby
5.7K 491 24
"Bir melek. Ölümü getiren melek o." #1-death