Flame Of Love | Taejin

By nemeddaeng

64.4K 5.6K 6.5K

Fransa, Colmar'ın en ünlü şarap dükkânına sahip olan Kim Seokjin ve son yılların en ünlü aktörü Kim Taehyung... More

Giriş
1; Kaybolan Parça
2; Colmar Tanrısı
3; Bi' kahve?
5; Son Dilim Şansı
6; Anemon
7; İstediğin Zaman
8; Kimse Tarafından Keşfedilmemiş Sen
9; Dudakların Şarap Kırmızısı
10; Tatlı Gece
11; Ellerin Ellerime
12; Gerçek Olmayacak Kadar Güzelsin
13; Alevinle Yak Beni
14; Ait Olma Hissi
15; Sevimli Kıskançlıklar
16; Derin Arzular
17; Çilekli Kurabiyeler
18; Bir "ufak" güven meselesi
19; Ruhumdan Bir Parça Kaybettim
20; Gülümsemene İhtiyacım Var
21; Ruhum Acıyla Dolu
22; Birbirinizi Bulmaya Mahkumsunuz
23; Kızgınlık Ve Hissizlik Meselesi
24; Gecedeki Gemilerdik
25; Umut Ve Umutsuzluk
26: Bana Sarılacak Mısın?
27; Ruhum Yeniden Nefes Alıyor
28; Daha Fazlasını İstiyorum
29; Ailemizin Bir Parçasısın
30; Seninle Savaşacağım

4; Lacuna Sensin

2.3K 240 209
By nemeddaeng

Selamlaaar! Biraz kısa bir bölüm olmuş olabilir ama ileri bölümlere olay bırakmak için kısa tutmak zorundaydım. Yazarın bakış açısından bir bölüm oldu bu, okurken iki tarafında duygularını, düşüncelerini göreceksiniz.

Umuyorum ki bu bölümü de diğer bölümler kadar sever ve o güzel yorumlarınızla doldurursunuz. Lütfen okuduktan sonra oy atın ve yorumlar bırakın.
İyi okumalar🤟🏻😘

''Bir kahve içmeye ne dersin Kim Seokjin?''

Taehyung, bir anda cesaretle sunduğu teklifle kendine inanamazken Seokjin ise gelen ani teklife şaşırmıştı.

Taehyung, soru sorar gözleriyle karşısındaki Seokjin'e bakarken Seokjin'de ona afallamış bir şekilde bakıyordu. Seokjin hızlıca ifadesini düzeltti ve biraz ciddi bir ses tonuyla sordu.

''Neden?''

Taehyung duyduğu soruyla kaşlarını kırıştırdı. ''Nasıl neden?''

Bir süre göz göze kaldılar ve Taehyung minik bir omuz silkmesiyle birlikte gülümserken cevabını devam ettirdi. ''Özel bir nedeni yok, burada uzun bir zaman kalacağım ve arkadaş edinmeye çalışıyorum.''

Seokjin, elindekileri bıraktı ve kasanın arkasından çıkıp Taehyung'un yanına yürüdü. ''Menajerin var zaten, neden ekstra bir arkadaş istiyorsun?''

''Neden böyle sorular soruyorsun?''

Seokjin hafifçe kıkırdadı. ''Merakımı mazur gör sadece şaşırdım.''
Taehyung başını sallarken derin bir nefes alıp verdi. ''Yani cevabın hayır mı?''

''Evet.'' dedi Seokjin, ''Cevabım evet.''

Taehyung içten içe delicesine sevinirken dışarıya sadece memnuniyetle kıvrılmış dudaklarından çıkan gülümsemeyi sunabiliyordu.

Oysaki nasıl mutluydu, ani bir cesaretle sunduğu teklifin kabul edilmesi iyi bir adımdı ve beraber ne kadar iyi vakit geçirecekleri daha şimdiden belliydi.

Taehyung rahatlamış bir ifadeyle nefes verdi ve ellerini kot ceketinin cebine soktu. ''Peki ne zaman içelim kahveyi?''

''Ne zaman mı? Bunu bana mı soruyorsun? Teklif ederken her şeyi düşünmüş olman gerekmez miydi?''

Taehyung, Seokjin'in onunla şakalaştığının farkındaydı ama yine de biraz mahcup olmuş hissediyordu.

Eliyle ensesini kaşırken cevap verdi. ''Aslında buraları pek bilmiyorum ve senin çalışma saatlerin hakkında da bir fikrim yok o yüzden...''

Seokjin, Taehyung'un cümlesinin devamını getirdi. ''O yüzden bana danışmak istedin. Tamam, -bileğindeki saatine baktı ve tekrar bakışlarını Taehyung'a çevirdi- dörtte sokağın başında buluşalım. Seni güzel bir kafeye götüreceğim.''

Taehyung başıyla onay verdi. ''Süper. Dörtte seni sokağın başında bekliyor olacağım.''
''Tamam, dörtte görüşürüz o halde.''

Taehyung gülümseyerek el sallarken Lacuna'dan çıktıktan ve sokağın başına yürüyüp insanların gözlerinden kaybolup arabasına bindikten sonra doyasıya kahkaha atmaya başladı.

İnanılmaz mutlu ve iyi hissediyordu. Yeoubi ona dikiz aynasından anlamsızca bakarken göz göze geldiler ve Taehyung anında ne ver ne yoksa döküldü.

Yeoubi bu randevu için gerçekten mutlu hissetmişti ama Taehyung'un böylesine minik bir buluşmada bile ne kadar heyecanlandığını görüyordu ve bu onu biraz endişelendiriyordu.

Seokjin ise Taehyung dükkânından çıktıktan sonra bile yüzünden gülümsemesini eksik etmedi.

Taehyung'un arkasından birkaç dakika farkla Jimin girdiğinde bile yüzünde o gülümseme duruyordu. Jimin elbette gülümsemenin parlaklığını ve büyüklüğünü fark etmişti.

''Kim Taehyung mu geldi yine?''

Seokjin, Jimin'in sorusunu duyunca gülümsemesini soldurdu. ''Ne alaka?''

Jimin, kendi dudak kenarlarını neredeyse gözlerinin altına kadar çekti ve dişlerinin göstererek güldü. ''Böyle kocaman gülümsüyordun da o alaka.''

''Böyle kocaman gülümsememin tek nedeni Taehyung mu olmalı yani?''
''Onu dükkândan çıkarken gördüm Hyung.''

Seokjin gafil avlanmıştı ve hiçbir cevap vermeden mahzene indi. Jimin'den ve onun söyleyeceklerinden kaçmak şu an içi en iyi şeydi ama Jimin elbette Seokjin'in peşini bırakmıyordu. Seokjin'in peşinden mahzene indiğinde onu sıkıştırmaya devam etti.

''Niye benden kaçıyorsun Hyung?''

Seokjin, mahzendeki şarap kolilerini açıp bakıyordu ama neden bunu yaptığı hakkında bir fikri yoktu çünkü zaten bunu defalarca yapmıştı ve o kutuların içinde ne olduğunu çok iyi biliyordu.

Belki de Jimin ile göz göze gelmezse ve işle meşgul olduğunu gösterirse Jimin onu rahat bırakabilirdi. Belki...

''Senden kaçmıyorum ne saçmalıyorsun sen? İşim var Jimin ve sende burada durmamalısın müşteri gelebilir, çık hadi yukarıya.''

''Taehyung neden gelmişti?''
Seokjin bıkkın bir nefes verdi. ''Öylesine uğramış.''

''İnanmadım.''
''Seni inandırmak zorunda olduğumu bilmiyordum.'' dedi Seokjin, ters bir bakış atarak.

Jimin yine de bu ters bakışı umursamadı. ''Hyung birileriyle takılmanda bir sakınca yok. Kim Taehyung'la takılmanda yani!''

Seokjin, kutuların olduğu yerden doğruldu. ''Birileriyle takılmıyorum. Adam burada film çekiyor ve dükkânıma bu kadar sık gelip gitmesi bizim açımızdan çok iyi.''

''Dünyanın en mendebur herifisin!'' dedi Jimin ve göz devirerek mahzenin merdivenlerinden sert adımlarla üst kata çıktı.

Seokjin, Jimin'in gidişiyle birlikte rahat bir nefes verdi ve biraz mahzende oyalandıktan sonra o da üst kata çıktı.

✨✨✨✨

Taehyung, bavulundan çıkartıp çıkartıp yatağının üzerine yaydığı kıyafetlerini tek tek alıp aynanın karşısında o kıyafetlerle nasıl gözüktüğüne bakıyordu Yeoubi ise onun bu hallerini keyifle izliyordu.

Taehyung yatağın üzerinde, diğer binlerce kıyafetin arasında sıkışmış olan parça kıyafetlerini gördü ve onları eline alıp banyoya girdi.

Birkaç dakikanın sonunda banyodan çıktığında hazırdı ve inanılmaz yakışıklı gözüküyordu. Beyaz bir kot pantolon, beyaz bir tişört ve tişörtün üstüne giymiş oldu bebek mavisi renginde bir hırkayla göz kamaştırıyordu.

O siyah ve dalgalı saçları alnında ve ensesinde ahenkle dalgalanıyordu ve Taehyung o sırada ona hayranlıkla bakan Yeoubi'yi hiç görmeyerek yüzüklerini, bilekliklerini ve küpelerini takmakla uğraşıyordu.

En sonunda üzerindeki hayran bakışları hissederek tekli, minik koltukta oturan Yeoubi'ye döndü.

''Göz kırpmayı unuttun.''
Yeoubi yutkundu ve başını salladı bir süre. ''Vay canına neden 2019'un en yakışıklı erkeği seçildiğini şimdi daha iyi anladım.''

Taehyung histerik bir kahkaha attı. İltifatlar her zaman hoşuna giderdi özellikle şu an bu haldeyken ve Seokjin'e bu halde gidecekken daha da hoşuna gitmişti. ''Teşekkürler tatlım.''

Yeoubi oturduğu yerden kalktı ve Taehyung'un yün ceketinin katlanan yakasını düzeltti. O sırada Taehyung ile konuşuyordu. ''Yavaş ol tamam mı? Ağırdan al, freni patlamış kamyon gibi gitme anladın mı beni?''

Taehyung başını salladı ama pekte onu dinliyor gibi değildi, heyecanlıydı ve bu kadar heyecan ona fazla geliyordu, anlamlandırmakta zorlanıyordu.

Bu kadar heyecan yapacak ne vardı sanki? Alt tarafı bir kahve içeceklerdi... Sadece bir kahve!

''Beni dinledin mi sen?''
Taehyung cevap verdi. ''Evet, tamam. Freni patlamış kamyon gibi gitmeyeceğim, duydum.''

Yeoubi memnun bir şekilde gülümsedi ve en yakın arkadaşının yanağına bir şans öpücüğü kondurdu. ''İyi eğlenceler.''

✨✨✨✨

Taehyung, üç dakikadır sokağın başında bekliyordu. Bir sağa bir sola gidiyor, gelip geçen insanları izliyordu ve heyecanı git gide daha da artıyordu.

Seokjin'in onu nereye götüreceğini bilmiyor oluşu daha da heyecan vericiydi. Hiç bilmediği bir yerde, yeni biriyle kahve içecek olmak güzeldi.

Her ne kadar kahve içmeyecek olsa da... Umardı ki Seokjin'in götüreceği yerde bitki ya da meyve çayları vardır...

Taehyung sağdan sola doğru yürürken hızlı adımlarla ona doğru yürüyen Seokjin'i gördü. Montunu giymeye çalışıyordu ama aynı zamanda birkaç dakika geç kaldığı için telaşlı bir hali vardı.

Üzerinde sabah onu gördüğü kıyafetler yoktu ama dükkândan çıktığına göre eve gitmemişti belli ki...

Seokjin'in üzerine siyah, bacaklarını tamamen saran dar bir kot pantolon, boğazlı fazlasıyla açık mavi bir renkte kazak ve yine kazağından birkaç ton daha koyu mavi bir kaban giymişti. Başında siyah bir şapka vardı.

Taehyung, ikisinin aynı renkte ve aynı rengin tonlarında giyinmiş olmalarına şaşkınlıkla bakıyordu ki Seokjin ile göze göze geldiler.

Seokjin adımlarını daha da hızlandırdı ve neredeyse koşar adımlarla Taehyung'un yanına vardığında gülümsedi.

''Selam,'' dedi neredeyse nefes nefeseydi, ''çok bekletmedim değil mi?''
''Hayır, iki üç dakika oldu geleli.''

''Güzel. Gidelim mi?''

Taehyung başını salladığında ikisi sağ tarafa doğru adımlarını çevirip yürümeye başladılar. Sessizce yürüyorlardı, Taehyung geçtiği yerleri incelerken Seokjin ise dümdüz önüne bakıyordu.

''Colmar güzel bir yer.'' dedi Taehyung, Seokjin'e doğru bakarken. Seokjin onu onayladı. ''Öyle gerçekten, genelde sessiz ve sakin bir yer. İnsanları tatlı ve samimi.''

''Evet, onu görüyorum.'' dedi Taehyung imalı bakışlarını atarken. Seokjin utangaç bir halde gülümsedi ama cevap vermedi.

Biraz daha yürüdükten sonra bir kafenin önünde durdular ve Seokjin kapıyı araladığında ilk önce Taehyung'un içeriye girmesine izin verdi daha sonra kendisi girdi.

Taehyung şöyle düşündü; burada gerçekten her yer, her bina ahşaptan ya da taşlardan yapılmıştı ve bu Colmar'ı gerçekten eşsiz ve farklı kılıyordu.

Seokjin kafeye girdiğinde neredeyse göz göze geldiği herkese başıyla selam verirken Taehyung ise tanınmamak için hızlıca cebinden çıkarttığı maskesini taktı.

Beraber cam kenarındaki masalardan birine oturduklarında Seokjin, Taehyung'un maskesini fark ettiğinde sordu. ''Rahatsız mı hissediyorsun?''
''Hayır, sadece kalabalık ve şu an için tanınmak istemiyorum.''

''Sana bir şey söyleyeyim Taehyung, o maske sadece ağzını ve burnunu gizliyor ve bana kalırsa seni ele verecek olan şey gözlerindir. Yani maskenin pek işe yaradığı söylenemez.''

Taehyung bir an duraksadı. Gözlerine iltifat mı etmişti yoksa başka bir şey mi söylemek istemişti?

Bunun düşüncesiyle maskeyi çıkarttı ve tekrar cebine koydu. O sırada garson gelip ikisine menü bırakıp gittiğinde ikisi de menüye bakıyorlardı.

Birkaç dakikanın sonunda garson geri geldiğinde Seokjin kendine filtre kahve söyledi ve siparişi için Taehyung'a baktığında Taehyung tatlı ve kibar bir sesle böğürtlen çayı içmek istediğini söyledi.

Seokjin kahve içmek için sözleştiklerinden dolayı bitki çayını duyunca şaşırmıştı ama bu şaşkınlığını pek belli etmeden garsona siparişleri verdi. Garsonun gitmesiyle birlikte Seokjin kollarını masaya yasladı.

''Kahve içmeyi teklif ediyorsun ama bitki çayı içiyorsun.''
''Kahveden hoşlanmam.'' dedi Taehyung, ağzını büzerek.

''Neden kahve içmeyi teklif ettin o zaman?''

Taehyung gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı. ''Seokjin neden böyle detaylar üzerinde oyalanıyorsun ki? Ne içtiğimizin ne önemi var? Sadece seninle arkadaşlık kurmaya çalışıyorum.''

Seokjin arkasına yaslandı ve gerçekten neden böyle bir şey üzerinde bu kadar durduğunu düşünerek sorduğu sorudan utandı. ''Haklısın. Üzgünüm.''

''Üzgün olmanı gerektirecek bir şey yok ki. Ama eğer illa beraber kahve içelim diyorsan seninle kahve de içerim.''

Seokjin gülmeden edemedi, utangaç bir şekilde gülerken alnını kaşıyordu. ''Hayır, sadece... Öyle işte. Ünlüsün Taehyung ve bu durum beni biraz gerdi sanırım.''

Taehyung'da arkasına yaslandı, gittikçe buradaki ortama ve Seokjin ile karşılıklı oturup sohbet etmeye alışıyordu. ''Bana şu an ünlü gözüyle bakma olur mu? Arkadaşız, birbirimizi tanımaya çalışıyoruz, bunu düşün.''

O anda ikisinin de siparişleri geldi ve Taehyung çok sıcak olmasını umursamadan böğürtlendi çayından minik bir yudum aldı. ''Kırmızı meyvelerin tadına bayılıyorum ve bu gerçekten harika bir böğürtlen çayı.''

''Nesin sen, kırmızı meyve çayı gurmesi mi?''
Taehyung bir yudum daha aldıktan sonra güldü. ''Belki?'' Elinde tuttuğu fincanı Seokjin'e doğru uzattı. ''Tatmak ister misin?''

''Teşekkürler ama sen filtre kahve tatmak istersen, buyur.'' dedi ve kendi fincanını Taehyung'un önüne doğru hafifçe ittirdi. Taehyung tekrar ağzını büzdü. ''Teşekkürler, ağzımın tadını bozmak istemiyorum.''

''Şarabı çok beğendiğin için ben yokken dükkâna gelmişsin.'' dedi Seokjin, aslında biraz karşısındaki oğlanın ağzını aramaya çalışıyordu.

Taehyung başını salladı ve dirseklerini masaya yerleştirdiğinde sanki bir anda vücudu irileşti. Çok daha erkeksi bir görüntü vardı Seokjin'in gözlerinin önünde.

''Evet,'' dedi Taehyung, ''gerçekten çok beğendim ama şişeyi menajerim atmış ve adını bilemediğim için dükkâna tekrar geldim.''

''Ağzının tadını biliyorsun ama maalesef o elimde kalan son şarap şişesiydi. O markanın şaraplarını satmıyoruz artık.''

''Öyle mi? O zaman daha güzel bir önerin vardır, hım?''
''Elbette. İstediğin zaman uğra sana özel bir şarap vereceğim.''

Taehyung, karşısında oturan ve gerçekten ama gerçekten bir tanrı gibi gözüken adamı izlemeye daldı. Aklından bin bir tane düşünce geçiyordu.

Teni loş ışıkta bile parlıyordu ve dudakları sıcak kahveyi yudumlamaktan olsa gerek daha da şişkin ve kırmızı duruyordu.

''Neden şarap?'' diye sordu Taehyung, tüm ilgisiyle birlikte.
Seokjin derin bir nefes aldı. ''Baba mesleği.''

''Sadece baba mesleği değil Seokjin.'' dedi Taehyung, başını itiraz edercesine sallarken, ''Sadece baba mesleğini yapan birinin şaraplara öyle bakmasının imkânı yok. Şarap derken bile gözlerin parıldıyor.''

''Sevdiğimi o kadar çok mu belli ediyorum?''
''Çok!''

Seokjin, bu konu hakkında konuşmaktan kaçınırdı genelde. Babasıyla sahip olduğu her bir an gözlerinin önüne gelir ve bu anları hatırlamak onu hep ağlatırdı bu yüzden bu konu hakkında konuşmaktan kaçınıyordu ama şimdi Taehyung ilgili bir şekilde soruyorken onu cevapsız bırakamazdı.

İçinden bir ses ona her şeyi anlatmasını söyledi. Ve Seokjin uzun zamandan beri ilk defa içindeki sesi dinlemeyi tercih etti.

''Babam ve onun babası, hatta dedemin babası bile Lacuna'yı işletiyormuş. Lacuna çok uzun zamandır var olan bir dükkân ve ben orada büyüdüm. Annem ve babam dükkânda dururlardı bu sebeple bebekliğim, ergenliğim hep orada geçti.'' dedi Seokjin ve boğazını temizlemek için kahvesinden büyük bir yudum alıp devam etti.

''Babam şarap yapardı ve okuldan döndükten sonra dükkâna gider onunla eve dönene kadar onun şarap yapışını izlerdim. Babam ilgimin farkındaydı ve bana şarapla ilgili her bir bilgiyi ince ince işledi. Lacuna'yı bana bırakacağını söylediğinde inanılmaz mutlu olmuştum.''

Gözyaşları pınarlarına dolmaya başlayınca Taehyung sorduğu soru için biraz pişman hissetti. Onu üzüyor muydu yoksa?

''Dükkânla ilgili her şeyi öğrendim, şarap yapımını, şarapların türlerini, çeşitlerini... Her şeyini öğrendim. Babam bana minik şarap ustası derdi ve bu öyle hoşuma giderdi ki! Gururlu hissederdim, büyümüş hissederdim. Lacuna benim bir parçamdı ve bunun farkındaydım.''

Seokjin'in sesi git gide titremeye ve incelmeye başlıyordu. Ağlayacak olmasından korkuyordu bu yüzden biraz soluklandı ve masadaki küçük şişedeki bütün suyu içip derin bir nefes aldıktan sonra devam etti. Taehyung ise ilgisi daha da artmış bir şekilde onu dinliyordu.

''Bir gün babamın kanser olduğunu öğrendim. Akciğer kanseri... Günden güne tükeniyordu ve bizler hiçbir şey yapamıyorduk. Annem perişan haldeydi ve ben ise... Ben bilmiyorum Taehyung, onun eriyişine şahit olmamak için dükkânda çok fazla vakit geçirir hale gelmiştim. Kardeşim Jungkook beni zorla dükkândan alıp eve götürdüğü zamanlar haricinde eve gitmemeyi tercih ediyordum. Eve yine geç girdiğim bir gün babam salonda uzanmış beni bekliyordu. Benimle uzun uzun konuştu, burasının kaderim olduğunu söyledi.''

''Peki ya öyle mi gerçekten?'' diye sordu Taehyung, onunda gözleri dolmuştu.

Seokjin ağır ağır başını salladı. ''Öyle. Lacuna dediğim gibi benim bir parçam ve aynı zamanda kaderim. Babam o gece şarap yapımını üstlenmemi söyledi ama bu beni deli gibi korkuttu Taehyung... Gerçekten o kadar korktum ki! Sadece babamı izlediğim kadarıyla biliyordum, anlattıkları kadarıyla biliyordum ve onun yakaladığı, Lacuna'yı Lacuna yapan o tadı nasıl ben yakalayabilirdim ki? Babam birkaç gün sonra vefat etti ve bir iki sene kadar Lacuna, onu o yapan babamın şaraplarıyla çok iyi gidiyordu ki artık el yapımı şarapların azaldığını fark ettiğimde başka markaları getirtmeye başladım.''

Seokjin'in gözünden ardı ardına birkaç damla yaş sızdığında Taehyung hızlıca bir peçete uzattı ve Seokjin onu alırken sessizce teşekkür etti. ''Lacuna özelliğini yitiriyordu ve ben hiçbir şey yapamıyordum Taehyung, bu beni kahrediyordu.''

''Denemedin mi hiç babanın şaraplarını yapmayı?''
''Denedim ama sonuçtan asla memnun kalmadım.''

''Lacuna çok özel bir yer Seokjin, bunun suçunu kendine yüklememelisin.''

''Ama suçlusu benim Taehyung, Lacuna hâlâ eski Lacuna değil ve günden güne tüm özelliğini yitiriyor. Babamın şarapları çok az kaldı ve tekrar denemem kaçınılmaz son.''

Taehyung ışıl ışıl parıldayan gözleriyle Seokjin'e baktı ve naif bir sesle konuştu. ''Şimdi anladım Seokjin. Sen âşıksın. Şaraplara, onların tatlarına ama en çok Lacuna'ya. Lacuna seni sen yapmış, bugün olduğun kişi olmanda yardımcı olmuş. Lacuna sensin Seokjin.''

Seokjin duruldu, duyduklarıyla kalbinde bir sıcaklık hissetti. Daha önce hiç kimseden böyle cümleler duymamıştı.

Kimse ona böyle ışıldayan gözleriyle bakarken naif ve onu anlayan bir sesle böyle şeyler söylememişti. Seokjin, ilk defa iç sesini dinlediği için mutlu hissediyordu.

Taehyung onu ve onun çektiği sıkıntıyı anlamıştı ve bu Seokjin için büyük bir şeydi. Fazlasıyla büyük bir şey...

''Teşekkür ederim.'' dedi Seokjin, utangaç sesiyle ve Taehyung'un gözlerine baktığında içtenlikle gülümsedi.

''Teşekkür etme ben sadece gördüklerimi söylüyorum.''

Seokjin gözyaşlarını sildi ve fincanında kalan son yudum kahveyi de içip doğruldu. ''Sen anlat biraz, bende seni merak ediyorum.''

''Ben göz önünde biriyim Seokjin, benim her şeyim ortada, herkes her şeyimi biliyor ki. Sana ne anlatabilirim?''

''İnsanların sende görmediği her şeyi anlatabilirsin. Sen insanların seni gördüğünden daha fazlasısın.''

Taehyung acı bir şekilde gülümsedi. ''Bilmiyorum... İnsanların beni nasıl gördüğünü de bilmiyorum aslında. Bu konu çok karmaşık.''

''Uzun uzun konuşulması gerek diyorsun yani.''

Taehyung tatlı bir şekilde kıkırdadı. ''Öyle diyorum.'' dedi ve masanın üzerindeki telefonuna Yeoubi'den bir mesaj geldi.

Baş Belası Tatlı Yeoubi 💚
Otele gel
Yönetmen seninle yemek yemeye gelmiş
On dakika içinde burada ol

Telefonuna üzgün bir ifadeyle bakıyordu ki Seokjin bu ifadeyi gördüğünde biraz meraklanarak sordu. ''Sorun mu var?''

''Yeoubi otele çağırıyor, yönetmen gelmiş ve benimle görüşmek istiyormuş. Gitmem lazım.''

''Tamam, kalkalım.''

Hesaplarını ödeyip dışarı çıktıklarında hafiften hava da soğumaya başlamıştı. İkisi birbirine dönüp gülümsedikten sonra Taehyung tekrar gelen ani cesaretiyle sordu. ''Bir kere daha beraber kahve içer miyiz?''

Seokjin tatlı tatlı güldü. ''Tekrar görüşebiliriz, sen istediğin zaman.''
Taehyung telefonundan Yeoubi'nin ona geçenlerde attığı programına göz attıktan sonra cevap verdi. ''Üç gün sonra nasıl olur?''

Seokjin bir süre düşündü. ''Üzgünüm o gün ev arkadaşımın doğum günü ve beraber kutlama yapacağız ama sen bize katılmak ister misin?''

Taehyung'un gözleri heyecanla ve şaşkınlıkla büyüdü. ''Gerçekten mi?''

''Evet, seni aralarında görmekten mutluluk duyacaklarına eminim.''

Taehyung büyük bir mutlulukla kabul etti teklifi. ''Tamam, haberleşiriz.''

''Tamam. Kendine iyi bak.''
''Sen de.''

İkisi de ayrı yollara doğru ayrılırken aynı anda arkalarına dönüp birbirlerine baktılar ve Taehyung el salladı. ''Teşekkür ederim bugün harika bir gündü!''

Seokjin nazik bir şekilde tebessüm etti. ''Benim içinde harika bir gündü.''

Ve o gün, ikisi için gerçekten harika bir gündü... Daha fazlası için temelin atıldığı gündü ve ikisi de içten içe bunu biliyordu.

Umarım beğenmişsinizdir.
Öpüyorum sizleri, 5'te görüşene kadar kendinize iyi bakın😘💜

Continue Reading

You'll Also Like

120K 12.6K 27
taehyung kırmızı defterini kaybeder 290423, tk ☁️
31.4K 3.6K 20
"MİNHO EZ BENİ"
30.1K 1.8K 38
Komşunuz Barış Alper Yılmaz olursa ne mi olur?
387K 31.8K 26
Melez Kaplan Taehyung, Melez Tavşan Jungkook ile sevgili olmak istiyordu Ha birde onu altında inletmeyi... [texting+düz yazı] #3 - taekook [13.08.202...