FERİDE

By nurayergen0133

1.6M 117K 16.4K

(TAMAMLANDI) Hayat.. Bazı şeyleri kafana vura vura,bazı şeyleri de kalbini kıra kıra öğretir. Ben kalbi kırıl... More

ALINTI
1.BÖLÜM
2.BÖLÜM
3.BÖLÜM
4.BÖLÜM
5.BÖLÜM
6.BÖLÜM
7.BÖLÜM
8.BÖLÜM
9.BÖLÜM
10.BÖLÜM
11.BÖLÜM
12.BÖLÜM
13.BÖLÜM
14.BÖLÜM
15.BÖLÜM
16.BÖLÜM
17.BÖLÜM
18.BÖLÜM
KERİM & HASAN
19.BÖLÜM
20.BÖLÜM
21.BÖLÜM
22.BÖLÜM
23.BÖLÜM
24.BÖLÜM
25.BÖLÜM
26.BÖLÜM
27.BÖLÜM
28.BÖLÜM
29.BÖLÜM
30.BÖLÜM
32.BÖLÜM
33.BÖLÜM
34.BÖLÜM
35.BÖLÜM
36.BÖLÜM
37.BÖLÜM
38.BÖLÜM
39.BÖLÜM
Alıntı
40.BÖLÜM
ALINTI
41.BÖLÜM
42.BÖLÜM
43.BÖLÜM (FİNAL PART 1)
FİNAL (PART 2)

31.BÖLÜM

32.5K 2.5K 400
By nurayergen0133

FERİDE

Ateşoğlu konağına geleli yarım saati geçmişti ve kokusuna doyamadığım Cihan bebek hala benim kucağımda duruyor,her şeyden habersiz öylece etrafına bakıyordu.

Ne kadar güzel bir bebekti...

Ne kadar masum...

Ne kadar savunmasız...

Ona her baktığımda,kokusunu her içime çektiğimde,yumuşacık pamuk gibi tenine her dokunduğumda ister istemez dilimden dualar dökülüyordu...

Sızlayan burnuma inat gülümsedim.Sonrada başımı kaldırıp mutfakta dört dolanan Dila'yı seyrettim.

Annelik ona yakışmıştı.Daha bir güzelleşmişti sanki.Siyah saçları her zamanki gibi sırtından aşağı parıl parıl parlayan bir şelale gibi dökülüyor,başında ki beyaz örtüsü ile bambaşka bir uyum sağlıyordu.

Güzeldi Dila Ateşoğlu...

Her zamankinden daha da güzeldi...

Derin bir nefes alıp tekrar kucağımda duran ve minik ağzını garip şekillere sokan çocuğa baktım.Ağzı gözü ayrı oynuyordu resmen.Sanki bir şeyler anlatmak istercesine sürekli büzüştürüyordu minik dudaklarını.

Dayanamayıp eğildim ve kokusunu içime çekerek gıdısını öptüm.Nasılda mis gibi kokuyordu kurban olduğum. Allahım var mıydı dünya üzerinde böylesine insanı kendinden geçirip,huzur veren başka bir koku...

Yoktu...

Zira olamazdıda...

"Feride abla alayım yorulduysan?"

Dila'nın sesi başımı kaldırıp ona baktım.Ellerinde salata malzemesi ile öylece bize bakıyordu.

"Biz gayet iyiyiz sen merak etme" dedim gülümseyerek.Acele ile tekrar işinin başına dönmesini izledim.

Yaşamayan bilmezdi.Çok ama çok zordu.Sokakta ne zaman çoçuk görsen yürürken durduğunun bile farkına varmaz,öylece onları izlersin.Yanına bir çoçuk gelse,gözünün içine baksa elin ayağın bir birine dolanır,ellerini koyacak yer bulamasın.Komşu oturmalarına katılmak istemezsin mesela.Her söz,her bakış,her fısıldaşma bedenine kızgın bir ok gibi saplanır.Acaba dersin?Acaba benden mi konuşuyorlar?..Sonra bir bakmışsın ki sana bu düşünceyi bile çok gorürcesine hemen çocuklar hakkında konuşmaya başlarlar.Işte bu noktada sen sadece köşe başına çekilir onları dinlersin için yana yana,yüreğin acıya acıya.Konuşacak bir şeyin yoktur çünkü.Hem ne konuşabilirsin ki hiç bir şey bilmediğin bir konu hakkında?.Şöyle etrafına bir bakarsın son kez.Değeri beş kuruş etmeyen insanların seni ezmesini izlersin.Sanki doğuramayan her kadın suçluymuş gibi.

Zaten en çok kızdığım noktada buydu işte.Buralarda her şey kadından bilinirdi.Oysa erkekten kaynaklı bir sorun olabileceği kimsenin aklına gelmezdi.Gelse bile bunu asla ve asla dile getirmezlerdi.Giydirirlerdi kadına mahkum giysilerini,o acıyla ne kadar dayanabilirse artık...

Daha fazla moralimi bozmamak için kafamdaki düşünceleri bir kenara atıp,boş avlunun ortasına kurulmuş naylon çadırın içinde oturanlara  baktım.Şehmuz ağa ve Timur belli ki hala Kerim ağa'yi bekliyorlardı.

"Ne kadar güzel bir fikir dışarıda ki çardağın üstünü kapatmak" dedim Dila'ya bakıp.

"Şehmuz güneşli günlerin tadını çıkarmak için yaptı onu.Günlerce uğraştı,hatta çivileri çakarken elini bile kaptırdı ama sonuç olarak çok güzel oldu.Küçük bir sobada kurduk içine"

"Gerçekten çok güzel olmuş,çok beğendim.Ellerine sağlık Şehmuz'un"deyip ayağa kalktım.

"Oraya gitsem bebeği üşütürmüyüm sence?"

"Etrafını iyice yaptı Şehmuz,sobada yanıyor bir şey olmaz Allahın izniyle.Sen geç bende geliyorum abla.Yemekler hazır zaten.Bir tek Kerim ağabeylerin gelmesini bekliyoruz tabi gelirlerse"

"Gelirler herhalde.Onların durumu ne biliyor musun?"diye sordum haddim olmayarak.

"Durumu derken?"

"Yani ne Kerim ağa kadına biraz garip davranıyor gibi ya ondan sordum"

Aslında bu soruyu sorduğuma bin pişman olmuş,aynı zamanda utanmıştım ama iş işten geçmişti işte.Merak böyle bir şeydi...

"Inan ki bende bilmiyorum Feride abla ama Kerim ağabeyde,kadında çok çekmiş.Kadın Kerim ağa'nın tarla komşularının kızıymış galiba.Ama tarla sahipleri ile hiç anlaşamıyorlarmış.Galiba kız da âğa kızıymış.İnan ki bildiklerim bu kadar.Şehmuz'u bilirsin konu arkadaşları olunca ağzını bıçak açmaz "

Hepsi öyle değil miydi zaten...

Dila'yı mutfakta yıllardır bu konakta çalışan kadınla baş başa bırakıp,hızlı adımlarla çardağın içine girdim ve içerinin ısısını hissettiğimde şaşkınlığımı gizleyemedim.

Gerçekten çok güzeldi.Sokak lambasının şavkına rüzgarda sallanan ağaç dallarını görüyor,ama hiç üşümüyorduk.Ayrıca bu küçük yer için her şey düşünülmüş gibiydi.Le şekilinde dizilmiş iki divan,üstünü süsleyen kadife kalın örtüler,yanan sobanın yanında duran dolu odun sandığı...Burası gerçekten çok güzeldi.

"Yenge alayım mı bebeği?"

Hiç ayrılmak istemesemde kucağımda ki bebeği babasına verdim ve kocamın yanında ki yerimi aldım.Onu üzmek en son isteyeceğim şeydi.

"Canım..."

Kocama baktım ve gözlerinde gördüğüm o şefkati iliklerime kadar hissettim.Bir kez daha aşık oldum ona,bir kez daha şükrettim onu karşıma çıkaran Allah'a ,bir kez daha minnet duydum yaşayamadığım ne varsa bana yaşattığı için bu adama.Ruhumun derinliklerinde dolanan o sızıyı bir bakışı,bir sözüyle yok ettiği için....

"Hımm" dedim gülümseyerek...

"Sana ne diyeceğim biliyor musun?"

Hayır anlamında başımı salladım lakin yinede yorum yapmaktan geri kalmadım.

"Beni sevdiğini mi?"

"Hayır"

Kaşlarımı çattım ve neymiş dercesine baktım.

"Yarın ilk hastane deneyimimizi gerçekleştiriyoruz ve sorun neredeymiş öğreniyoruz.Benim küçük Timurlarım tembel mi değil mi bir bakalım.Ne dersin?"

Kucağımdaki bebeği babasına verdiğim için şükür ettim yoksa duyduğum sözlerle titreyen ellerim onu ne kadar sağlam tutabilirdi bilmiyorum.

Sevdiğim adamın gözlerine baktım.Bana aşkla bakan,kıymet verdiği her bakışından belli olan gözlerine.Bu adam nasıl bir insandı ki bir kadını bu kadar mutlu edebiliyordu?Bir kadının ruhunu nasıl bu kadar güzelleştirebiliyordu?

Yutkundum...

Derin bir nefes aldım ve dolan gözlerimi saklamaya gerek görmeden ona sarıldım.Şehmuz'un yanında bu yaptığım çok ayıptı biliyorum ama kendime engel olamamıştım işte.

''Senin gözlerin öyle hüzünlü bakınca benim güneşim kararıyor,ruhum daralıyor.Sen öyle bakma kadın.Sen öyle baktıkça ben eriyorum çünkü''

O bakma diyordu ama bakmamak mümkün değildi.Derken kulağımıza gelen bir öksürük sesi ile bakışlarımızı birbirimizden ayırdık ve sesin sahibine döndük.

Kerim ağa tüm heybetiyle çadırın kapısında durmuş çatık kaşları ile bize bakıyordu.Anlaşılan o ki yalnız başına gelmişti.Günler öncesi gördüğüm,bakışlarındaki hüznü hissettiğim karısı yoktu.

''Oğlum özel hayat diye bir şey var lan.Aşk böcekleri gibi milletin ortasında...Tövbe yarabbim ya''

Kerim ağa'nın sözleri ile utançtan başımı eğdim ve hemen oracıktan çıkıp mutfağa koştum.Mutfak kapısından içeri girdiğimde kıpkırmızı olduğunu adım gibi bildiğim yüzümle bıraktığım gibi mutfakta koşturan Dila'ya baktım ve sonra şaşkınlıkla ağlayan bebek sesinin geldiği yöne.

Sahra gelmişti ve kucağında ağlayan bebeğinin susması için olduğu yerde sürekli sallanıyordu.

''Hoş geldin ''dedim gülümseyerek.

Onunda telaştan yüzü kıpkırmızıydı.Kucağında ağlayan bebek onu şekilden şekile sokuyordu.

''Hoş buldum''demiş ve hemen işine geri dönmüştü.

''Neyi var?''dedim kızarmış suratı ile ağlayan bebeğe bakarak.

''Bilmiyorum ki.Arabadan ininceye kadar uyuyordu.Kucağıma aldım ağlamaya başladı.Emzirdim hala ağlıyor.Ateşi falan da yok''

Sesindeki telaşı anlamak için anne olmaya gerek yoktu.Konuşurken bile titriyordu zavallı kadın.

''İstersen birazda ben sallayayım''

Bebeği hemen kucağıma uzatmış ve benden yardım dilenircesine gözlerime bakmıştı.

Ama nafile...

Ne ben onu sallamayı bırakıyordum ,ne de o ağlamayı...

''Neler oluyor burada?''

Kerim ağa'nın sesi mutfağa bomba misali düşmüştü.

''Bir şey olduğu yok her bebekte olan gaz sancısı''

Kerim ağa'nın küçük karısı beklenmedik bir şekilde sesini yükselterek konuşmuş,bu durum hepimizi şaşkınlığa uğratmıştı.Ama belli ki Kerim ağa'yı değil.Kıstığı gözleri,yana kıvrılan dudağı bunu beklediğini gösteriyordu.

''Ver oğlumu bana.Beni istiyor o.''

''Hayır...Seni falan istediği yok''

''Ver dedim kadın beni delirtmek mi istiyorsun''

Kafamız duvara vurup duran pin pon topu gibi bir ona bir kadına bakıyordu.Sonunda pes eden Sahra olmuştu.Kucağımdan aldığı ve sımsıkı sarıldığı bebeğini titreyen ellerine inat babasına uzattı.

''Oğlum..Babam.. Senin karnın mı ağrıyor?''

Hangisine şaşıracağımı bilmiyordum.Asla gülmeyen,suratsız  Kerim Turanlı'nın kucağında tuttuğu bebeğe gülümsemesinemi,yoksa durmadan ağlayan bebeğin susmasına mı?

Oğlu ile beraber ortadan kaybolan adamın ardından bakıp tuttuğum nefesi bıraktım ve gözleri dolu dolu hala kapıya bakmakta olan  kadına baktım.

''Ondan nefret ediyorum..Onu asla affetmeyeceğim.''demiş ve başını önüne eğerek göz yaşlarını saklamaya çalışmıştı.

''Çok büyük konuşma Sahra.İnsanoğlu neleri affediyor,neleri sineye çekiyor bir bilsen dilini yutarsın.Şaşkınlıktan diyecek söz bulamazsın.İnsan bu hayatta asla yaşamam dediği şeyi yaşıyor,yapmam dediği ne varsa yapıyor.O yüzden çok büyük konuşma''

Bu sözler Dila'dan gelmişti.Söylerken gözleri bir yere takılıp kalmıştı.Bakışlarımı çevirdiğimde Şehmuz ağa'nın ona gülümseyerek baktığını gördüm.Çok güzel seven bir adam daha varsa bu kesinlikle Şehmuz ağaydı....

******

Yemek büyük salonda yenmiş,herkes yüzlerdeki gülümseme ile sohbete katılmış ve sohbet geç saatlere kadar sürmüştü.Nihayet kalkma vakti geldiğinde saat gece biri geçiyordu.Resmen başım şişmişti.

''Bir ara uykusuzluktan üstüme yığılıp kalacaksın diye çok korktum''

Boş sokaklarda arabayı kullanan adama baktım ve koluna canını yakacak bir çimdik atarak hemen çemkirmeye başladım.

''Hiçte bile ben uyuklamıyordum.Sadece başımın ağrısından dolayı arada bir gözlerimi dinlendiriyordum o kadar''

''Hadi hadi yeme şimdi beni gözünü dinlendiriyormuş resmen uyudun yahu''

''Bana bak Timur canımı sıkma istersen.Uyumuyordum dedim sana.Hem uyumuşsam bile bunların hepsi senin suçun''

''O nedenmiş güzelim?''

Ağzıma ilk geleni söylememek için kendimi zor tuttum.

"Bilmem neden acaba?"

"Haaa sen şeyi diyorsun şeyi" demiş ve kahkaha atarak arabayı kullanmaya devam etmişti.

"Hı hııı...Onu diyorum işte"

"O zaman ben sana masaj yapayımda beni affet olur mu?"

Gözlerimi kıstım ve gülmemek için dilini ısıran adamın ağrıyan dizine hafifçe vurdum.

"Ahhh...Dizim...Dizim gitti kadın eline mukayet olsana"

Yalancı pislik...

"Sende diline mukayet ol o zaman"

"Eve gidelimde dilime nasıl mukayet olacağımı göstereyim sana"

"Aman istemem"

*****

Konağa girdiğimizde her yer sessizdi.Bu yüzden bizde kimseyi uyandırmadan sessiz bir şekilde merdivenleri çıkarken dış kapının açılma sesi ile şaşırıp hemen Timura,ardındanda bu saatte gelenin kim olduğuna baktım.

Gelen kayın babamdı...

Hemde gecenin bir yarısı...

"Hayırdır baba"dedi Timur merdivenleri tek tek inip hızla yanına vararak.

"Acil bir işim çıktı evlat biraz uzayınca bu vakte kaldım"

"Bu saatte işmi olur baba?"

"Bu saatte neler olur,değil ki iş olmasın.Hadi ayazda beklemeyinde gidin yatın"

"Sen ne yapacaksın?"

"Çalışma odasında biraz işim var.Sonra bende yatacağım"

Ikilinin konuşması bitmişti lakin sessiz bakışmaları hala devam ediyordu.

"Pekala öyle olsun.İyi geceler baba"

Timur'un sözlerinden sonra bende iyi geceler dileyip odama doğru ilerledim.

Ama aklımda hala kayın babamın bu vakitte neden dışarıdan geldiğiydi?

Kaynanamı üzecek bir şeyler yapmamasını dileyerek odaya girdim ve kafamda dönen sorulara cevap aramaya koyuldum.

Bu sırada nereden geldiğini bile anlayamadığım bulantı ile yüzümü ekşitirken hemen lavaboya doğru ilerledim ve ben daha bulantının etkisinden kurtulamamışken,gelen ikinci darbe ile olduğum yerde ne var ne yoksa çıkardım.

*******
TURGUT AĞA

Sevmek çok güzeldi...

Sevilmek ise daha güzel...

Yıllar geçsede bu hep böyleydi.Onu seven kalbim bir kez bile aksamadan işini yapmaya devam etmişti.Yıllar evvel onu ilk kez gördüğümde marangoz dükkanında atan kalbim nasılsa,şimdide aynıydı.Hiç değişmeden,tıkır tıkır işliyordu.

"Bu akşam için teşekkür ederim bey."

Güldüm...

O her bey kelimesini kullandığında nedensiz bir şekilde gülmek geliyordu içimden.Yıllar geçsede,mevsimler değişsede bazı şeyler değişmiyordu hiç bir zaman.

"Asıl ben teşekkür ederim hanım ağam"

"Şunu söylemeyi hiç bırakmayacaksın değil mi?"

Olumsuz anlamda kafamı salladım.

"Asla"

Kapıda bekleyen adamlara selam verip tam merdivenlere ulaşmıştık ki en yakın adamımın sesini duydum.

"Turgut Ağam"

Başımı çevirdim ve adama baktım.O an anladım konunun önemli olduğunu.Gülümseyerek karıma döndüm ve alnına sıcak bir buse kondurarak konuşmaya başladım.

"Sen yat ,soğukta bekleme Gülseren hatun "

Bakışlarında binlerce soru varsa bile hiç sesini çıkarmadan arkasını dönüp gözden kaybolmuştu.

"Haber mi var?"

Kadın yanımdan ayrıldıktan sonra resmen başka biri olmuştum.

Soğuk ve acımasız...

''Aslında haber yok ama dikkatimi çeken bir şey olduğu için bu vakitte rahatsız ettim sizi''

''Sizli bizli konuşmakta neyin nesi oluyor sorması ayıp''

''Ağız alışkanlığı beyim''

''Anlat dinliyorum''dedim ellerimi kabanın cebine yerleştirip.

''Aslında yerinde görseniz daha iyi olur.En azından ne olup bittiğine kendiniz karar verirsiniz''

Bir kaç saniye sessizce ayakta dikilip düşündüm ve en sonunda başımla onaylayıp konaktan çıktım.Aracın arkasına atladığımda neyle karşılaşacağım hakkında hiç bir fikrim yoktu lakin bu her neyse Feride'ye yapılan saldırı ile ilişkili bir şeydi.Yaklaşık yirmi dakikalık sessiz bir yolculuk sonrası nerede olduğumuzu anlamaya çalıştım ve geç de olsa en sonunda fark ettim.

''Sorun ne?''dedim gözlerim karanlıkta dolaşırken.Etrafta kimse görünmüyor,evin tek bir lambası bile yanmıyordu.

Derken evin dış kapısı açıldı ve  kapıda iki kişi göründü.Kim olduklarını anlamam için gözlerimi kısmam gerekiyordu çünkü şu anda net göremiyordum.

Neyse ki kim olduklarını anlamam için saniyeler yetmişti.

Diğer kadının kim olduğuna dair bir fikrim yoktu lakin karşısındaki kadını çok iyi biliyordum.Bu bizim evde çalışan,işsizim ağam diyerek mutfakta işe aldığımız kızdı.

Azize...

''Sence bu saatte burada ne yapıyor?''dedim en sonunda.

''Yaklaşık üç gündür bu eve gelip gidiyor ağam.Hep geç saatlerde geliyor.En fazla yarım saat duruyor.Ama dikkatimi çeken bunlar değil.Hanım ağam saldırıya uğradığı gün bu kadın koşarak buraya geldi.Sanki tedirgin gibiydi,sürekli etrafına bakıyordu..Kadınla kapıda konuştular.Beden dillerinden anladığım kadarıyla tartışıyorlardı ve konağın mutfağında çalışan kız en sonunda ellerini ve yüzünü gösterdi.Gelin hanım ağam anlatırken bu detayları vermişti bize hatırlıyorsanız.İşte bu yüzden sizi buraya getirdim''

Bir şeyler yeni yeni kafamda oturmaya başlamıştı.

''Sür''dedim başka bir cümleye ihtiyaç duymadan. Neyin ne olduğunu anlamam için sadece bir güne ihtiyacım vardı.Ve bunun sonunda tahmin ettiğim şey çıkarsa herkesin vay halineydi...

****
Keyifli okumalar olsun insallah aminnn😂🙏🙏

Canlarım Adana'da bulunan okurlarım varsa Cumartesi fuardayım bilginize😊

Continue Reading

You'll Also Like

ZEMHERİ By yudumsucan

General Fiction

113K 5.4K 14
Zemheri babası tarafından zorla evlendirilen bir kızdı. Akay ona yıllarca aşık bir adamdı. Zemheri Akay'ı sevecek mi?
169K 15.7K 44
Kerem Aktürkoğlu & Kumsal Yıldız
Atlantis • bxb By ✍

General Fiction

667K 58.2K 43
Tunahan, okul birincisi Anıl'dan nefret ediyordu ya da duygularını kendi içinde biraz yanlış yorumlamıştı.
5.1M 239K 52
"Ulan bari Polat de." dedi. Sesi yalvarır gibi çıkmış gözleri beklentiyle doluydu. "Mirza demiyorsan deme ama en azından Polat de." "Sen yengeye Eli...