SANA YENİLDİM (KİTAP)

By sehrialem

815K 89.6K 90.9K

Sevdiğini incitmeden yüreğinde taşıyabilen merhametli Mehmet, Mahcup Emine'ye gördüğü ilk anda vurulup bir öm... More

1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4.BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM (2)
37. BÖLÜM
38.BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
41. BÖLÜM
43. BÖLÜM
44.BÖLÜM
45.BÖLÜM
46.BÖLÜM
47.BÖLÜM
48.BÖLÜM
49.BÖLÜM
50.BÖLÜM
51.BÖLÜM
52.BÖLÜM
53.BÖLÜM
54.BÖLÜM
55.BÖLÜM
56.BÖLÜM
57.BÖLÜM
58.BÖLÜM
59.BÖLÜM
60.BÖLÜM
61.BÖLÜM
62.BÖLÜM
63.BÖLÜM
64.BÖLÜM
65.BÖLÜM
66.BÖLÜM
67.BÖLÜM
68.BÖLÜM
69.BÖLÜM
70.BÖLÜM
71.BÖLÜM
72.BÖLÜM
73.BÖLÜM
74.BÖLÜM
75.BÖLÜM
76.BÖLÜM
77.BÖLÜM
78.BÖLÜM
79.BÖLÜM
80.BÖLÜM
81.BÖLÜM
82.BÖLÜM
83. BÖLÜM
84.BÖLÜM
85.BÖLÜM
86.BÖLÜM: FİNAL PART 1
87.BÖLÜM FİNAL PART 2

42. BÖLÜM

5.9K 1K 1.5K
By sehrialem


Bölüm ASRA1730 ' a geliyor.

İYİ OKUMALAR...

🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁

Konağa gitmek için tabana kuvvet yola düştüğünde dakikalar sonra yol kenarında aracının başında bekleyen Reşat'ı farketti. İki adam dolu gözlerle kucaklaşırken arabanın içinde oturan Cemil, abisiyle en son ne zaman böyle candan kucaklaştığını düşünmeye başlamıştı. Sultan'ın yalanlarına kanmadan abisi, Mehmet ve Hamza ile geçirdiği günler zihnine dolarken yaptığı hataların, inandığı yalanların altında eziliyordu.

Abisinden yediği dayağın izleri elbet geçerdi de, geçmişinde yer eden hatalarının izlerini bir ömür taşıyacaktı. Eninde sonunda gerçekleşecek olan yüzleşme için daha fazla beklemek istemeyen Cemil yavaşça indi araçtan.  Ardından yüzünü yerden kaldırmadan Mehmet'in karşısında son verdi adımlarına "Yemin ederim bilmiyordum Baran'ın senin oğlun olduğunu ..." dedi kısık bir sesle.

Oğlunun ismini duyan ve kendi yaşayamadıklarını karşısındaki adamın yaşadığını düşünen öfkeli baba, Cemil'in yakasını iri elleriyle kavrayıp, bağırdı."Bilmiyordun öyle mi? Dokuz yıl sonra karşıma geçip bilmiyordum demekle geçecek mi lan çektiklerim? Hayatımı siktiniz! Daha yüzünü bile görmediğim evladım sana baba diyor! "

Çalınan yıllarının acısını sözleri dindirememişti. Başını geriye çekip aniden genç adama kafa attığında iki büklüm olan Cemil'in burnundan yere damlayan kan bir volkan misali yanan yüreğini az da olsa soğutmuştu. Sultan'ı kendi elleriyle öldürdüğü an sönecekti o büyük ateş.

Burnunu tutarak dizlerinin üzerine çöken Cemil'e doğru eğilip saçlarını kavradığın da bir kez daha araladı dudaklarını." Yüzüme abi deyip arkamdan ne yapıp ettiğimi o yılana rapor ettin? Ne affederim, ne selam veririm sana. Baran'ı bulduğum zamanda bir saniye dahi görüşmeyeceksin onunla. Ben çok yandım evlat hasretiyle birazda sen yan." Sözlerini bitirir bitirmez arabanın arka koltuğuna otururken, üzgün bakışlarla kardeşine elini uzatan Reşat, ayağa kaldırdı ve aracının ön koltuğuna oturtup torpido gözünden aldığı peçeteleri kalın bir tabaka haline getirip burnuna bastırdı. Ardından hızla şoför koltuğuna yerleşip Seydan konağına gitmek üzere anahtarı çevirdi.

Konağa vardıklarında tek kelime etmeden duran araçtan inen Mehmet, aceleci adımlarla asırlık kapıdan içeri girdi. Büyük bir hasretle Hamza ve diğer konak halkıyla kucaklaşırken olanı biteni uzun uzun anlattı herkese.

Evden çıkmadan Sultan'ın telefonundan Hamza'yı aradığında ortaya çıkan numara Reşat'ın sayesinde teknik takibe alınmış ve dinlenilmeye başlamıştı elbette. Tüm gün Sultan veya Safiye'den bir haraketlilik bekleyen Mehmet ve diğerlerinin bekleyişi Hürrem'in mesaj bildirim sesi gelen telefonuyla son buldu.

" Hürrem abla birkaç saat sonra yeniden mesaj atacağım ve nereye gelmeniz gerektiğini söyleyeceğim. Bedirhan abi ve senden başkası gelmeyecek, eğer beni sinirlendirecek birşey yaparsanız. Hasan Baran'ın ancak cesedini bulursunuz.''

Mesajdan sonra gergin bekleyiş devam ederken teknik takibe alınan Sultan'ın telefonuna gelen bir mesaj ile ayaklandı Mehmet. Reşat'ı  aldığı bilgiye göre Hasan Baran'ı da alıp kaçacaktı Safiye ile Sultan. Arkadaşının ardından ayaklanan Hamza, " Nereye çiçaam?" diye sordu. Can dostunun bir kez daha öfkesine yenilip tuzağa çekilmesinden korkuyordu.

Çekik kahveleri sinirle iyice kısılan Mehmet " İşemeye Hamza gelecen mi?" dedi ve salondan çıktı. Amacı elbetteki lavaboya girmek değildi. Lavabonun hemen yanındaki Hamza'nın çalışma odasının kapısını açıp içeri girdiğinde sessizce kapıyı kapattı. Ardından  masanın altında bulunan kasayı açarak silahlardan birini beline taktı ve fark edilmemesi için üzerindeki siyah gömleğin ucunu pantolonun dışına çıkardı. Yeniden salona döndüğünde, "Duvarlar üzerime üzerime geliyor, nefes alamıyorum. Biraz çıkıp dolaşayım, Safiye harekete geçene kadar burada beklersen delireceğim." dedi ve Hürrem teyzesinin aracını istedi. Sözde yapacağı gezintinin ardındaki niyeti ise herkes biliyordu...

Cemil dıştan bakıldığında dağılmış ve bitkin gözükse de Sultan'a olan nefreti yüzünden büyük bir enerji vardı bedeninde patlamayı bekleyen. Mehmet'in kendisini Baran'la görüştürmeyeceğine emindi, oğlunu sonsuza dek kaybetmişti. Bunun bedelini canıyla ödeyecekti eski karısı. Odasının kapısı açılıp içeri giren yengesi Su'yun elindeki çay bardağına baktığında dudakları hüzünle kıvrıldı. Oğlu ne de çok severdi çay içmeyi. "Sağ olasın yenge. Bir sen nefretle bakmıyorsun bana." deyip uzatılan bardağı dikkatle aldı.

Patlamış dudağı yüzünden küçük bir yudum alıp, "Haber var mı Safiye' den?" dedi acıyan dudağına aldırmadan.

Odadan çıkmak üzereyken duyduğu soru ile başını geri çeviren kadın, "Safiye Sultan'a bu gece kaçacaklarına dair mesaj atmış. Hürrem teyzeye de bu gece buluşmak istediğini yazmış. Bu gece dananın kuyruğu kopacak anlayacağın." dedi ve gözden kayboldu.

Aldığı cevap ile Sultan'dan hesap sormak için sadece bir şansı olduğunu bilen Cemil, bavulundan çıkardığı silahı beline takarak sessizce dışarı atladı odasının penceresinden. Aracının kontağı çalıştırdığında ise eski karısının kaldığı eve an be an yaklaşıyordu...

Sultan, Mehmet çıktıktan sonra keyifle kahvaltısını yapmış ve akşama kadar televizyon karşısında zaman öldürmüştü. Gün boyu teyzesinden beklediği mesaj ise akşam ezanından bir saat sonra gelmişti. "Hasan Baran'ıda alıp kaçacağız..."

Okuduğu mesajın ardından hızla hazırlanmış ve gelecek yeni mesajı beklemeye başlamıştı. Çok geçmeden duyduğu zil sesiyle ayağa kalkan kadın merakla gözetleme deliğinden bakarak  kapıyı açmıştı. Merakı yerini şaşkınlığa terkederken, "Se, -sen!" dedi gergin bir sesle.

Aralanan kapıdan içeri giren Safiye, kollarında uyuyan çocuğu göstererek evin içinde ilerlemeye başladı, koridordaki ilk kapıdan içeri girdiğinde odadaki tek kişilik yatak dikkatle bıraktı Baran'ı. Arkasını döndüğünde ise yeğeni ile göz göze geldi. "Senin ne işin var burada. Ya seni gördülerse? Baran'ı nasıl buraya getirirsin?" diyen Sultan' ellerini kaldırarak kızgınlıkla hareket ettirdi. " Ne zamandan beri yaptıklarımı sorguluyorsun? Gelmem gerekti, geldim. Ayrıca bizi arayan hiç kimse bu eve bakmayı akıl edemez. Hasan ateşlendi, fenalaşırsa hastaneye götüremeyeceğim için senin yanına getirdim hemşiresin diye. "

Aldığı cevap ile bakışlarını yatakta uyuyan çocuğa çeviren kadın, "Benimki sorgulamak değil anne, sadece şaşırdım bir an. İlaç verdin mi peki Hasan'a?" dedi hızla.

Yeniden ellerini kullanan Safiye, " Tabiki verdim. Neyse Hasan iyi asıl konumuza dönelim. Bu gece Bedihan ve Hürrem'in ipini çekeceğim. Seninde yanımda olup görmeni istiyorum." dedi işaret diliyle.

"Tabiki yanında olacağım tıpkı, Ayşe annem gibi acı çekerek ölsünler istiyorum. Bana yıllarca sahte sevgi gösterisi yapan o iki hain annemin katilleriymiş. Belkide vicdanlarını susturmak için bana o kadar iyi davranıyorlardı."

Yeğenini onaylarcasına başını sallayan kadın odadan çıkıp bakınarak ilerledi evin içinde. Mutfağı bulması ile çekmeceleri karıştırıp baharatlıkların yanında olan kahve kavanozunu aldı. Sırtındaki bakışları hissediyordu. Sultan da arkasından gelmişti.

İki fincan çıkarıp, cezveye kahve, su ve şeker koyarken, ocağın altını yaktı. Bir kaç kez kaşık yardımı ile karıştırdığı kahve ateşte pişerken arkasını dönüp gülümseyen bir ifade ile ellerini oynattı. " İçim ürperdi, bana senin hırkalar dan getirsene."

" Tamam anne, heme getiririm." diyerek gözden kaybolan kadın ile üzerindeki kumaş pantolonun arka cebine uzandı ve küçük kahverengi şişeyi çıkardı. Kaynayan kahveleri fincanlara bölüp, birinin üzerine bir kaç damla elindeki ilaçtan ekledi. Minik şişeyi cebine saklarken çok geçmeden omuzuna konan kalın hırka ile gülümsedi ve yeğenine döndü.

Teyzesine sıkıca sarılan Sultan, "İyi ki buldun beni anne yoksa o pisliklerin Ayşe annemi nasıl mahfettiklerini bilmeden yaşayacaktım. Neymiş Ayşe annem babam ve Hasan amcamı öldürmüş. Üstüne bide Hasan amcama iftira atarak Bedirhan amcamla evlenmeye kalkmış." dedi ve ellerini oynatmak isteyen Safiye den uzaklaştı.

"Hürrem'in uydurması hepsi. Babanla Hasan amcan ağalık yüzünden tartışıp birbirlerini vurmuşlar, zavallı annende sana hamile olduğu için evine geri dönmek yerine konakta kaldı. Tabi genç gelin evde kaynı var laf söz olur diye Bedirhan amcanla evlendirmek istediler. Ama Hürrem ve Bedirhan kaçarak evlendi. Yengen her kadın gibi sevdiğini paylaşmak istemeyip anneni öldürttü suçuda evlatlarının acısına dayanamayıp intihar eden Zenan teyzenin üzerine attı. Zavallı ablamın yüzünün yarısı yanmış haldeki cesedi hala gözlerimin önünde.

Neyse bildiğin şeyleri tekrar ettirtme bana, zaten annenin günlüklerinde herşeyi okudun. Buluşma saati gelmeden bir kahve içip kendime geleyim. Başımın ağrısı şu meret olmadan geçmiyor, Hasan Baran'da uyanmadı demekki  ilaç iyi geldi. Arabanın arka koltuğuna battaniye ve yorgan koy. Ayağımıza bağolmaz arabada uyumaya devam eder. Hürrem ve Bedirhan dan kurtulmadan önce ablamın mezarına uğrayalım, bir daha Diyarbakır'a gelmeyeceğiz, son kez ziyaret edelim."

Dakikalar sonra kahveleri biten iki kadın ayaklanmış ikiside Hasan Baran'ın uyuduğu odaya girmişlerdi. Sultan gardrobun üzerinden aldığı battaniyeler ve yastıkla araçlarına doğru hareket etmiş, Safiye ise yeğeninin yokluğunu fırsat bilip evin çelik kapısının yanına bıraktığı çantayı alarak küçük çocuğun yattığı yatağın altına gizlemişti.

Dikkatle kollarına aldığı Hasan'ın güzel yüzüne sevgi dolu gözlerle bakıp kokusunu içine çektiğinde, dudakları kıvrıldı mutlulukla. Az kalmıştı ruhundaki ateşin sönmesine. Hızlı adımlarla evden çıkarken bahçe kapısının önünde mi kaldırımda park edilmiş araca ilerdi ve Sultan'ın açtığı kapı ile arka koltuğa uzandırdı uyuyan çocuğu. Battaniyeler ve yastık sayesinde rahat bir yolculuk yapacaktı Hasan Baran.

Yaklaşık yarım saat süren yolculuk geldikleri mezarlık ile son bulmuştu. Araçtan inen Safiye ve Sultan gecenin karanlığında son bir kez veda etmek istemişlerdi Ayşe'ye. " Anne hemen geri döneriz değil mi? Baran uyanırsa korkar." diyen yeğenini başı ile onaylayan kadın, ellerini kullanarak, "Top patlasa uyanmaz, o oğlunun huyunu bilmiyor musun?" dedi ve uğursuz bir gülümseme kondurdu dudaklarına.

Karanlıkta ilerleyen Safiye ayaklarının altında ezilen yaprakların seslerini dinliyordu, öylesine mutluydu ki hastalıklı ruhu yıllar sonra huzur bulacaktı. Tabi bir de hayatında ki iki kıymetli varlık tanışacaktı. Hasan Baran ve rahmetli Hasan Seydan.

AYŞE SEYDAN yazan mezarı başına geldiklerinde, Safiye'nin gözleri nefretle beyaz taşı bulmuştu. Rahmetli Firuz ağa Sultan annesinin soyadınının neden farklı olduğunu sorar diye, içi kan ağlaya ağlaya SEYDAN soyadının mezar taşına yazılmasına izin vermişti. Malesef yaşlı adamın bu düşüncesi Sultan'ın düşeceği ve boğulacağı gaflet denizine mani olamamıştı.

Sultan elindeki feneri mezarın kenarına bırakıp annesi için dua ederken Safiye kırk yılı aşkın suskunluğunu bozdu ve "Anneni anlatmamı ister misin ?" diye sordu.

Sultan büyük bir hayretle arkasını dönüp "Anne! Se- sen konuştun!" dedi neşeli bir sesle.

" Evet konuştum intikamımı aldığım gün konuşacaktım hatırlıyor musun? Bir iki dakika sonra intikamımı almaya başlayacağım. Artık konuşabilirim."

" Nihayet Ayşe annemin intikamını alacağız."

"Ne Ayşe'si? O orospunun intikamından bahseden kim? Bugün benim ve Hasan'ımın intikam günü." diyen kadının gülüşü ile Sultan'ın olduğu yere yığılması aynı ana denk gelmişti. İlaç etkisini göstermeye başlamıştı. Çok geçmeden bilinci açık bir halde bedenini hareket ettiremeyecekti. "Ne diyorsun anne sen !" diyen Sultan tüm gücü ile doğrulmaya çalışırken teyzesinin sözleri karşısında çaresizdi. " Yıllardır milleti parmağında oynattığını sanırken asıl piyon sendin aptal! Evden çıkmadan içtiğimiz kahvede senin için küçük bir süpriz vardı."

" Yalan yapmazsın, yapamazsın, annemsin benim." dedi Sultan ağlamaklı bir sesle.

"Senin annen ben değilim, pis bedeni çürümüş olan Ayşe. Ablam, sevdiğim adamı aşkı uğruna öldüren ablam. Sende tıpkı annen gibi aşağılık sürtüğün tekisin. Onun gibi hırsların uğruna herşeyi yaparsın. Hürrem abla seni ne kadar iyi yetiştirmeye çalışsada annenin pis ruhu sende yeniden can bulmuş. "

Sultan'ın ruhu işittikleriyle derinden sarsılırken, gözlerinden akan yaşlarla, "Annemsin sen benim ..."diye inledi. Acıyan bedeni değil ruhuydu, diri diril ölmekti gerçekler.

Derin bir nefes alan Safiye yere boylu boyunca uzanan yeğenine doğru yaklaşıp bakışlarının buluşmasını sağladı. Yıllardır sahnelediği oyunun final perdesine sıra gelmişti. " Annenin Hasan'ımı hiç acımadan öldürdüğü gibi bende seni öldürdüm. Adım adım mahfettim hayatını, ailenden kopardım, ailendeki herkesin nefretini kazanmanı sağladım, benim gibi kimsesizliği tattın. Ruhundan sonra bedeninide senin gibi aşağılık insanlara sunmanı istedim, benim bedenim gibi kirliydin artık. Gerçi içinde varmış orospuluk, tam Ayşe'ye layık bir evlatsın. Yaşasa eminim seninle gurur duyardı. En az onun kadar ucuz ve iğrençsin.

Hasan'ımla birbirimizi sevdiğimizi bile bile kıydı. Sevdiğimi toprağa benide kocam olacak hayvanın koynuna mahkum etti. Daha onsekiz yaşındaydım, Hasan'ımın yasını dahi tutturmadılar, döve döve soktular Rüstem'in koynuna. Sırf anan olacak orospu Bedirhan'ın koynuna girecek diye ben defalarca tecavüze uğradım. Yediğim dayaklar, bedenime acımadan sahip olması, işittiğim hakaretler, kendimi zehirleyerek düşürdüğüm tecavüz sonucu bedenimde can bulan bebek...

Daha sayayım mı? Ayşe yılanı Hasan'ıma kıyarak hayatımı nasıl mahfettiğini duymak ister misin?"

Bedenini hissetmeyen Sultan gözlerini kaçırdı karşısındaki kadından, aslında kaçmak istediği ölümdü, gerçeklerdi. " Yalan, sen okuttun bana annemin günlüklerini. Babamla  Hasan amcam ağalık yüzünden vurmuş birbirini."

Mezarlıktaki ürpertici sessizlik Safiye'nin kahkahası ile son bulurken, avazı çıktığınca bağırdı. " APTALSIN APTAL... O günlüklerde okuduklarının hepsini ben yazdım. Senin iplerini elime geçirmek için, sorgusuz sualsiz her dediğimi yapman için. Ama bitti, artık sıra bende, bu sefer Ayşe kahrolacak.

Tüm yaptıklarımı duyuyor ve görüyor biliyorum. Onun elimden aldığı herşeyi bende senin elinden aldım. Biliyor musun aslında intikam falan aklımda yoktu. Dayağımı yiyip her gece tecavüze uğrayıp öleceğim günü bekliyordum. Ta ki izlediğim bir filmde ölen annelerin ruhlarının çocuklarını izlediğini görene dek. Belki saçmaydı ama içim soğuyacaktı. Buz kesecekti cayır cayır yanan kalbim, Hasan'ımı toprağı gibi buz kesecekti. Nasıl acı çektiysem annenin ruhuda seni gün be gün öldürdüğümü izleyerek acı çekecekti.

Bak sen şimdi üşümeye başladın ya, benim Hasan'ımda öyle üşüdü toprağa düştüğünde. Hani sen annenin gerçekten sevdiği tek varlıktın ya, Hasan'ımda benim için öyleydi. Hani sen istemeye istemeye Nedim'in altına yatıp bekaretini verdiğinde gözyaşlarıyla bana koştun ya, bende öyle koştum Hasan'ımın mezarına kirlenmiş başka ellerin değdiği bu iğrenç vücudumla. Hani sen Nedim'den hamile kalıp benim ayarladığım bir muayenehanede kürtaj oldun ya, tüplerinin parçalanıp anne olma hayallerinin kaybetmeni ben istedim doktordan. Bende annen yüzünden istemeden hamile kaldığım bebeği düşürmeye çalışırken annelik hayallerimden olmuştum. Gerçi kocam olacak pislik bir daha hamile kalamayacağımı öğrenince boşamıştı beni...

Ya Sultan hanım öyle aptal aptal bakarsın suratıma. Kaybettiğim ne varsa hesabını sen ödedin, annen izledi. Sıra oyunun son perdesinde. Annenin mezarının başında acıdan kıvranarak ölmeni izleyeceğim."

Continue Reading

You'll Also Like

79.3K 6.6K 60
Tanrının bile adını unuttuğu bir sürgün kasabasına yolu düşen kayıp bir kadının hikayesi değildi bu.Tanrının seni unutmadım dediği bir adamın hikayes...
49.4K 432 2
Bedeni hastalığın pençesindeyken; kalan günlerini pişmanlık ile değil acıyla geçmesini göze alan bir kız; "Şimdi bedenim bir hastalığın pençesindeyke...
855K 23.5K 81
Cinsel içerik, şiddet vb olaylar içeriyor çok sık olmamak kaydıyla lütfen bunu bilerek okuyun!! Kısa bir bilgilendirme daha arkadaşlar ana karakterle...
1.9M 106K 100
Aşkın Bedeli'nde sevilen çocukların büyümüş halleriyle dolu dolu yeni bir hikaye. Aşkın Bedeli'ni okumadan da bağımsız olarak hikayeyi okuyabilirsin...