Gel de Sil İzlerini

By Merfck

1.7M 74.7K 4.3K

''Bu ellerden sonra değecek başka bir elin tek amacı bana daha fazla zarar vermek olur. İşte bu yüzden senden... More

Ön Söz ☁ Gelde Sil İzlerini
1. Bölüm ☁ Kimsesiz
2. Bölüm ☁ Ukala Dümbeleği
3. Bölüm ☁ Gözlerin Haddinden Fazla Güzel
4. Bölüm ☁ Küçük
5. Bölüm ☁ Korku
6. Bölüm ☁ Takılmak
7. Bölüm ☁ Uyuşturucu
8. Bölüm ☁ Karanlık
9. Bölüm ☁ Kovalamaca
10. Bölüm ☁ Tutku ve Tehlike
11. Bölüm ☁ Klişe
12. Bölüm ☁ Hırsız
14. Bölüm ☁ Soğuk Deniz Ilık Nefes
15. Bölüm ☁ Islak Bir Sıçan Gibi
16. Bölüm ☁ Yeni Biri
17. Bölüm ☁ Batıkan
18. Bölüm ☁ Karar
19. Bölüm ☁ Hayat Yok Sen Varsın
20. Bölüm ☁ Teselli Öpücüğü
21. Bölüm ☁ Hasret Türküsü
22. Bölüm ☁
23. Bölüm ☁ Sarılmak
24. Bölüm ☁ Gece
25. Bölüm ☁ İçimizde ki Sesler
26. Bölüm ☁ Kendine İyi Bak Güzelim
27. Bölüm ☁ Pişman Olmayacağım
28. Bölüm ☁ Birlikte İlk Gece
29. Bölüm ☁ Saldırı
30. Bölüm ☁ Güzelim
ÖNEMLİ GELİŞME!! (Yayın evi) .dfd.fd ♥
31. Bölüm ☁ Yaralı
32. Bölüm ☁ Ölmeden Önce Alınması Gereken Bir İntikamım Var
33. Bölüm ☁ Bana Aşık Olmana İzin Vermeyeceğim!
34. Bölüm ☁ Oyun Başlasın
35. Bölüm ☁ Tehlike Oyununa Başlangıç
36. Bölüm ☁ Kabus
ÖNEMLİ ☁
37. Bölüm ☁ Yabancı Eller
38. Bölüm ☁ İhale
39. Bölüm ☁ Pişmanlık
40. Bölüm ☁ Teklif
Lutfen 1 dakika!
41. Bölüm ☁ Oyun Bitti Ufaklık
Final Kararı Canolar
42. Bölüm ☁ Uyku Hapı
43. Bölüm ☁ Vurgun
44. Bölüm ☁ Borç
Yeni kitap: SAHRA
45. Bölüm ☁ Oyun Bitti
46. Bölüm ☁ Gitmiş
47. Bölüm ☁
48. Bölüm ☁ Kovalamaca
49. Bölüm ☁ Final
Ö Z E L

13. Bölüm ☁ Davet

31.4K 1.4K 22
By Merfck

''Yeter artık! Zırlamayı keser misin İlkim? Ya gittiyse gitti. Sevin bile. Ya gittiğinde her şey için çok daha geç olsaydı? En azından bir çift küpeyle sıyrıldık. Hem başka eksiğimizde yok. Ne bakıyorsun öyle? Ne? Şöyle bakmayı keser misin?'' diye cümlelerini sıralamaya devam ederken parmaklarımı gözlerimin altında ve yanaklarımda gezdirerek kurulamaya çalışıyordum ama bu pek mümkün olmuyordu çünkü her yaş biraz daha ıslanmasına sebep oluyordu.

''Ucuz mu kurtulduğumuzu düşünüyorsun? Aldığı bir çift küpe değil!'' dedim dişlerimin arasından titrek bir nefes verirken. Onun nasıl böyle bir şey yapabileceğini düşünmekten başka elimden gelen hiçbir şey yoktu. Keşke onun hayatına girmek için onu kendi hayatıma bu kadar sokmasaydım.

''Ne yani? Başka eksiklerde mi var?'' dedi kaşlarını kaldırıp bana biraz daha yaklaşırken.

''Bak görüyor musun? Şuramda bir eksik var,'' dedim elimi sol tarafıma attırıp hafiften bastırırken.

''O eksik bendede var. Orada bir şeylerin olmadığını biliyorsun ama neyin olmadığını bilmiyorsun. Ya da o boşluğu nasıl doldurabileceğini de bilmiyorsun. Sadece orada bir boşluk olduğunu biliyorsun. Canın yanmıyor ama bunu bilmek canını sıkıyor. Sanki biri boğazını kavramış gibi soluk aluş verişlerin zorlanıyor,'' dediğinde yaşlı gözlerimle onun dalmış gözlerine baktım. Bu halim bile onu üzmeye yetiyordu. Ben asla onun bana olduğu kadar mükemmel bir arkadaş olamayacaktım.

''Hep böyle mi olacak?'' dediğimde gözlerini bana çevirdi.

''Çivi çiviyi söker. Bununla yaşamayı öğrendiğinde geçmeyecek ama hissetmemeye başlayacaksın. Ara sıra kendini hatırlatır ama eskisi kadar değil,'' dediğinde gözlerimi kırpıştırarak ona baktım. Ben kaç yıllık arkadaşımı daha önce hiç bu halde görmemiştim.

''Ne zamandır seviyorsun onu?'' dediğimde bir süre bana baktı ve yutkundu.

''Uzun zamandır. Birkaç ay sonra bir yıl olacak,'' dediğinde avuç içlerimi tekrar kızardığına emin olduğum gözlerime bastırdım ve kanepede biraz daha ona yaklaştım. Kaç saattir iki büklüm ağlamaktan sırtımın ağrıdığını yeni hissediyordum.

''Niye şimdiye kadar bana hiçbir şey söylemedin?'' dedim titreyen sesimle.

''Bilmiyorum. Duygularımdan ilk onun haberi olsun istedim galiba,'' dediğinde arkaya doğru yaslanmıştı. Başımı onun dizlerinin üstüne koyarken hiçbir harekette bulunmamıştı.

Evet bana hala çok kızgın olduğunu biliyordum ama onun kızgınlığı asla merhametinin önüne geçemezdi. Ben bu kadar kötü durumdayken benden uzak kalamazdı. En azından kendime geldiğimden emin oluncaya dek yanımda duracağına emindim.

''Peki şimdi ne olacak?'' dediğimde bakışlarını yüzüme çevirdiğini hissedebiliyordum. Saçlarımın arasında gezen parmakları duraksamıştı.

''Onu unutmaya çalışacağım. Nasıl böyle bağlandım bilmiyorum,'' dediğinde buruk bir şekilde gülmeye çalıştım. Bende nasıl bu hale geldiğimi bilmiyordum. O ilk başlarda yardıma muhtaç bir hastaydı ve sonra... birden merkeze yerleşmişti. Hemde hiçbir şey yapmadan. Sadece gözlerime bakarak bunu başarmıştı.

''Eskiden ''Onun bağımlısı oldum,'' gibi cümleleri saçma ve gereksiz görürdüm ama şimdi anlıyordum. Gerçekten hayat damarlarından biri onun bakışlarıyla aranda bir köprü kuruyormuş gibi oluyor ve eğer seni bakışlarından mahrum bırakırsa o damar kopuyor. Ölmüyorsun ama yaşamıyorsun da. Çok zor. Kendini bir kabusun içinde bulupta uyanamamak gibi,'' dediğimde bir süre bana bakmıştı. Bana hak verdiğini biliyordum.

Kuzey'e ne kadar değer verdiğimi görmek onu rahatlatıyor olmalıydı. Çünkü bu asla Mitat'a yakınlaşamayacağım anlamına geliyordu. Bir insan birini gerçekten severse başkaları sadece hayatına giren kişiler oluyordu. Kalbine giren değil.

''Gerçekten bağımlısı oluyorsun ama sorsan onun bunu nasıl başardığını bilmiyorsun,'' dediğinde ona daha çok sokulmuştum. 

''Bilmiyorsun,'' diye tekrarladığımda tekrar gözlerimden yaşlar süzülmeye başlamıştı.

Gözlerimin üstündeki ağırlığa daha fazla karşı koyamazken kendimi bedenimi ele geçirmeye başlamış uykunun kollarına bırakmıştım. Uyku çok güzeldi. Bütün sıkıntılardan seni uzaklaştırıyordu. Düşünmeni engelliyordu ve en güzelide uyandığında durulmuş oluyordun.

Omzumda gezen parmaklarla gözlerimi açtığımda kırpıştırarak elin sahibine bakmaya başlamıştım. İpek ayılmadığımı düşünerek hafif hafif beni dürtmeye başladığında tamamen doğrulmuştum. Gözlerindeki kırmızı fon azalmış ama onun yerine mahmur bir ifade oluşmuştu. Oda uyuya kalmış olmalıydı.

''İyi misin?'' dedi gözlerini ovuştururken. Yavaşça başımı salladım.

''Sanırım,'' dedim artık titremeyen ama yorulduğunu belli eden sesimle.

''Saat sekiz olmak üzere,'' dediğinde aklıma davet gelmişti. ''Artık her şeyi bir kenara bırakmamız ve bu evden öyle çıkmamız gerekiyor. Tekrar geldiğimizde bıraktıklarımızı elimize alır ve yarım bıraktığımız depresyona kaldığımız yerden devam ederiz,'' dediğinde beceriksiz gülümsemesine bende buruk bir şekilde karşılık vermiştim.

''O kadında orada olur mu sence?'' dediğimde gözlerini büyüterek bana baktı.

''Ben onu tamamen unutmuşum,'' dedi ve aynı heyecanla devam etti. ''Belki de bu kadın Kuzey'in nereye gittiğini ve ya nerede saklandığını biliyordur? Bu davet çok iyi bir hal alabilir?'' dediğinde içimde yeşeren umutla yerimden kalkmıştım.

Kendimi odamdaki banyoya atıp sıcak suyu açmış ve küvetin dolmasına izin vererek üstümdekileri çıkarmaya başlamıştım. Küvetin içine girip oturmadan önce bir süre yukarıdan suyun üzerime akmasına izin vermiştim. Küvetin içine uzanırken bu sıacklık bana tek bir şeyi anımsatıyordu. Kuzey'i. Sıcak ama can yakıcı.

Sıcak.

O gün hissettiğim gibi.

Gözlerim hafiften kapanırken aklımda o günden sahneler beliriyordu.

Beni kucağına çekmişti.

Yarasını temizliyordum.

Yaklaştı.

Yaklaştım.

Ilık nefesi dudaklarımdan içeriye süzülerek dilimin üstünden kaymış ve kalbime dokunmuştu.

Eli sırtımdan belime doğru çizdiği yolu takip ederek kalçalarımı bulmuştu.

Hissediyordum.

Kasıklarının üstündeki basıncın onu nasıl uyandırdığını hissedebiliyordum.

Sıcaktı.

Su gibi bedenimi uyuşturuyordu.

Su onun dokunduğu kadar hafif dokunuşlarla okşuyordu yine.

Kafamın yaslandığım yerden kaydığını hissediyordum ama sanki bir şeyler gözlerimi açmama engel oluyordu.

Beni duvarla arasına alışı.

Bedenini bana bastırırken duvarı yumruklaması.

Onu öpüşüm.

Beni öpüşü.

Parçalar gibi öpüşü. Daha fazlasını istediğini çığlık çığlığa anlatan sessiz ama gürültülü öpüşü.

Yüzümün sıcak suya gömülmesiye hızla doğrulurken nasıl bu kadar uyuşabildiğimi düşünüyordum. Kafamı hızla sudan dışarıya çıkarken beni tıkayan su yüzünden öksürüyordum. Elime aldığım suyu yüzüme çarparken nasıl hayalinin bile beni bu kadar kendimden geçirebildiğini düşünüyordum.

İçinde bulunduğum girdabı azaltmak adına tamamen doğruldum ve elime sıktığım şampuanı saçlarıma sürerek köpürtmeye başladım. Saçlarımı durulayıp toplarken duş jeliyle köpürttüğüm lifi az önce onun öptüğünü düşündüğüm boynumda gezdirmeye başlamıştım. Tamamen durulandıktan ve ayılabildikten sonra kendimi küvetten dışarıya atmıştım.

Kendimi krem havluma sarıp hızla banyodan çıkarken bir daha böyle şeyler düşünmeyeceğime dair kendimi ikna etmeye çalışıyordum. Nede olsa eğer kaderimde o varsa hayatımın bir yerinden çıkacaktı. Er ya da geç.

Saçlarımdan damlayan damlaları engellemek için havluya sardığımda sade iç çamaşırlarımı giymeye başlamıştım bile. Bu gün ayarladığım elbisemi üstüme geçirirken topuklu ayakkabılarımıda giymiştim. Nemli kalan saçlarımı iyice kurutup buklelendirmiş ve dağınık bir topuz yapmıştım. Buklelerden bir tutam yüzüme düşüyordu ama hoş bir görüntüsü vardı. Elbisemin tonuna yakın bir ruj sürdüğümde başka bir kozmetik ürününe yaklaşmamam gerektiğini biliyordum.

İpek tamda düşündüğüm gibi bu konuda gönüllü olmuş ve eyeliner ağırlıklı bir göz makyajı yapmıştı. Sürdüğüm ruju ise daha güzel göstermek adına birkaç son dokunuşta bulunmuştu. 

O bacaklarını çok daha uzun gösteren siyah, vücudunu ikinci bir deri gibbi saran mini bir elbise giymiş, saçlarını düzleştirip açık bırakmıştı ve özenli yapılmış ama doğal bir görünümü olan çok şık bir makyaj yapmıştı.

Arabayı sürmeyi yine ben üstlendiğimde bu gün elimize geçmiş olan davetiyedeki adrese son bir kez bakmıştım. Hava çoktan kararmıştı ve davet büyük ihtimalle başlamak üzereydi. Davetin konusunun ne olduğunu bile bilmiyordum.

Sonunda çok şık bir otelin önünde durduğumuzda gözterişli otelin beyaz, krem duvarlarına bakmadan edememiştim. Burnuma dolan tuzlu hava otelin deniz kenarında falan olduğunu anımsatıyordu ki büyük ihtimalle otelden dolayı görünmeyen, otelin arka kısımlarında kalan bir deniz vardı.

Yanımıza yaklaşan kişilerin üstümde gözlerimi gezdirirken sadece Mitat'ta takılmıştım. Umursamazlık ve bencillik konusunda her halükarda Kuzey'le ölümüne yarışırdı. İpek'in kendine olan hislerini bildiği halde onun canının yandığını bile bile bana yaklaşmaya çalışıyordu ama hata bendeydi.

En başından ona bu cesareti ben vermiştim.

İpek arabadan inip yanıma gelirken Mitat'ı fark etmesiyle yüzü kasılmaya başlamıştı. Keşke ona bunu daha önceden söyleseydim. Ona bir açıklama bile yapmama izin vermeden otelin girişine doğru yürümeye başladığında bende peşinden ilerlemeye başlamıştım. Arkasından otelin içine girdiğimde İpek'in bir görevliyle konuştuğunu görmüştüm.

Şık giyinimli adamın eliyle gösterdiği yere doğru hızla ilerlerken bende peşinden ilerliyordum. İpek kendini tuvalet olduğunu düşündüğüm yere atıp kapıyı çarparak kapatmıştı. Arkasından en az otel kadar gösterişli olan lavobaya girdiğimde İpek'in aynadaki yansımasına sinrle baktığını görmüştüm.

''Olanlardan sonra onu istemezsin sanmıştım!'' dedi fısıltılı bir sesle.

''Zaten ben istemedim. Ben uzun süre kimi istediğimi bildirmeyince Güzide Hanım seçmiş olmalı. Diğerlerini de ben istemedim,'' dediğimde bir süreliğnie bana döndü ve bana doğru bir adım attı.

''Bunu neden yapıyor? Canımın yandığını bile bile neden ısrar ediyor? Dayanamıyorum İlkim! Gerçekten nefes alamıyorum. Yardım et bana,'' diye fısıldarken bana sarılmasıyla kendimi o kadar suçlu hissetmiştim ki. Ona bunu yapmamam gerekiyordu. En azından önceden haber vermem gerekiyordu.

''Güçlü olman lazım! Eve gidince kaldığımız yerden...'' dedim gülümserken. Başını salladı.

Salonda birbirinden gösterişli ve pahalı elbiselerle boy gösteren insanlar git gide artmaya başlamıştı ama o kadın yotku. Ortam git gide kalabalıklaşırken ben Mitat'ın ve diğerlerinin konuşmasını dinleme gereği bile duymuyordum. İpek'te olabildiğince Mitat'tan uzak durmaya çalışıyordu.

Saat on bir olmak üzereyken hala tek değişen şey ortamdaki müzikti. Ortamda siyah elbiseli bir kadın dikkatimi çekmeye başlamıştı. Saçlarını tepeden bir at kuyruğu yapmıştı ve yeni boyatıldığı canlılığından belli olan kahve uzun saçları vardı. Tek tek insanlarla selamlaşıyor ve konuşuyordu. Belkide o kadındı.

Bir süre bakışlarım o kadını takip etmeye devam etmişti. En sonunda başka birilerini selamlamak için başka bir masaya yöneldiğinde yüzünün yan profilini görebilmiştim. Bu o kadındı. Bir an yanına gitmeyi düşünsem bile bu davranışımın ne kadar saçma olduğunu fark etmiştim.

Eninde sonunda bu masayada gelecekti ve o zaman konuşmamız için bol bol vaktimiz olacaktı.

Kadın sanki izlendiğini hissetmiş gibi konuğuyla konuşmaya devam ederken bakışlarını etrafta gezindirmeye başlamıştı. Bakışları benim bakışlarımla kesiştiğinde gözlerini kısarak gülümsedi ve her zaman ki gibi başıyla kısa bir selam verdi. 

Derin bir nefes alıp bakışlarımı ondan kaçırırken bu sefer dikkatimi çeken giriş kapısında oluşan hareketlilikti. Kimin girdiğini görmek için başımı kaldırdığımda çok yakışıklı bir yüz görmüştüm.

Oldukça kaliteli bir kumaştan yapıldığı belli olan bir takım elbise giymiş ve saçları özenle şekillendirilmiş, oldukça yapılı... koyu gözlerinde her rengi bulabileceğim biri kapıdan içeriye girmişti.

Donuk gözlerinin aksine sanki herkesi gülümsemesiyle ezebiliyormuş gibi dudaklarına etkileyici bir gülümseme hakimdi. Ellerim titremeye başlarken o etrafındaki kalabalığa aldırmadan yürümeye devam ediyordu. Salon benim gibi onu izleyenlerde doluydu.

Arkasında tekrar bir hareketlilik oluştuğunda bu sefer en az onun kadar karizmatik başka biri daha içeriye girmişti. Açık kahe rengi saçları özenle yana yatırılmış ve oldukça güzel bir takım giymişti. Gözlerim tekrar az önce içeriye giren kişiye kayarken direk olarak o kadına doğru yürüdüğünü görmüştüm.

Kadın kolunu onun beline sararken yanağına bir öpücük kondurmuştu.

Yaslanacak bir yer bulabilme umuduyla yüksek kokteyl masasına yaslandığımda nefesimi düzenlemeye çalışıyordum. Bir oyun dönüyordu ve ben bu oyunun ne olduğunu hiç mi hiç bilmiyordum.

-BölümSonu

Acaba bu 'o' kim? Bence siz klasik bir şekilde kim olduğu hakkında tahmin yürütmeye başladınız. Bu bölümün kısa ve olaysız bir bölüm olduğunu farkındayım çünkü olayları diğer bölüme saklamak istedim. Çünkü diğer bölümde bir olay patlak vermişti. Yani bu bölüm biraz geçiş gibi oldu.

Sizce gelecek bölümlerde neler olacak?

GSİ Sorusu: Sizce bu kadın kim? Neden İlkim'e yaklaşıyor? Fikirlerinizi bekliyorum :d :*

Continue Reading

You'll Also Like

25.5M 907K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
88.4K 10.2K 36
Bir yabancıya ne kadar güvenebilirsiniz? Peki ya bu kişi sanal ortamda tanıştığınız biriyse ve heybeniz çocukluğunuzdan kalma korkularla doluysa! Gün...
913K 63.9K 37
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
449K 16.6K 48
"Oo küçük hanım iki gündür sizin peşinizdeyiz." "Siz de kimsiniz niye peşimdesiniz ne istiyorsunuz?" " sakin küçük kız" "Kimsiniz dedim" " babanın öd...