(Taehyung)
Ella'nın yürürken sürekli ardımızda bıraktığımız minik bebeğe dönüp bakıyor olması üzerine gülümsedim.
"Bizimle gelse olmaz mı?" diye sorduğunda başımı olumsuzca iki yana salladım. Zaten gördüğü her şeye fazla ilgi göstermesi sebebiyle bu soruyu sormasını bekliyordum.
"Bebeğin bir ailesi var ve onlarla yaşamak zorunda" dediğimde bir miktar üzüldü.
"Peki biz bebek yapsak olmaz mı?" diye sorduğunda duraksadım. Bazen soruları karşısında nasıl bir cevap vermek gerektiğini şaşırıyordum.
"Beraber sonsuza kadar yaşayamayacağız Ella ve bu durum bebek yapmamız için engel teşkil ediyor."
"Deniz adamları ile birlikte olmama da izin vermedin. Benim hiçbir şekilde bebeğim olmayacak mı?"
Derin bir iç geçirdim ve içimi büyük çaplı bir hüzün kapladı.
Ella ile birlikte geçirdiğim her an benim için büyük bir duygu karmaşası yaratıyordu. Bir tarafım onun içten tavırları, saf duyguları, şapşal hali yüzünden mutlu hissederken diğer tarafım onu eninde sonunda kendi yuvasına gönderecek olmanın burukluğunu yaşıyordu.
"Okyanusa döndüğünde sadece olması gerektiği gibi yaşamaya devam et. Sana söylediğim şeyler oraya döndüğünde geçerli değil."
Her şey eski düzenine kavuştuğunda elbette Ella da diğer deniz kızları gibi olacaktı. Hayatında bir deniz adamı olmamasını istemek bencillik olurdu.
Ella'yı başka biri ile düşünmek - deniz adamı da olsa - zor olduğundan nefesimi bıkkınlıkla dışarı verdim.
"Taehyung, seninle kalmak istesem izin verir miydin?"
Adımlarımı durdurdum. Rüzgar yüzünden Ella'nın kokusunu ve ellerimizin teması yüzünden Ella'nın sıcaklığını hissetmemeye çalıştım. Peki ya bunu sorarken ses tonundaki çaresiz isteği ne yapmalıydım?
"Üzgünüm Ella" dedim. "Yapamam."
Duygularıyla hareket eden biri olmamıştım hiç. Duygularımı Ella'nın hayatından daha önemli bir yere koyamazdım. O bu dünya için fazla saftı ve hep öyle kalmalıydı.
.....
Hoseok ile birlikte ikili koltuğa oturmuştuk. Hoseok izlediği basketbol maçı hakkında yorum yapıyor ben ise boş boş TV ekranına bakıyordum.
Yol boyunca o sevimli bir o kadar da karmaşık sorularından hiçbirini dile getirmeyen Ella, aldığımız hamburgerleri de tezgahın üzerine bırakmış, So Ra ile birlikte yukarı çıkmıştı. So Ra ile konuşmak istediği bir şeyler olduğunu söylemesi ve ona benimle kalmasına müsaade etmediğimi söylemiş olmam arasında bağlantı olmalıydı. Yoksa konuşmaktan geri kalmazdı ve çok acıkdığı halde hamburger yemeyi ertelemezdi.
"Hamburgerlerden birini yiyeceğim artık" diyerek bakışları hala maçta olsa da tezgaha ilerleyip paketlerden birini kapan Hoseok söylenerek geri döndü. "Dakikalardır ne konuşuyor bunlar? Tek acıkan ben miyim?"
"Ella'nın soruları ile uğraşıyorlardır" dedim. O soruların ne olduğunu fazlasıyla merak ediyordum.
"Sen de birini al istersen" diye paketi bana uzatan Hoseok'u reddettim. Hamburgere "hayır" diyebiliyorsam duygusal çöküntü yaşıyor olmalıydım. Üstelik bunu güzel balığıma da yaşatıyordum.
"Aslında Taehyung Hyung burada kalalım diye çok ısrar edince biz de onu kıramadık."
Bakışlarım merdivenlerden, kulağında telefon ile inen Jungkook'a kaydı. Kiminle konuşuyordu?
"Tabii, ben size Taehyung'u vereyim" diyerek merdivenlerden hızla inerken "biraz bekleteceğim" diye ekledi ve hızla yanıma ulaşıp telefonu bana uzattığında telefon ekranında "Bayan Çok Sinirli Kim" yazısını gördüm ve Jungkook'a onu daha sonra öldüreceğimi belirten bakışlarımı yollayıp telefonu zoraki bir şekilde kulağıma götürdüm.
"Efendim, anne" derken evden dışarı adımlamaya başlamıştım. Kapıyı ardımdan kapattım. Her zamanki konuşmaları yapacağımızı düşünüyordum ve bu konuşmalar pek iyi bitmiyordu.
"Taehyung, Seoul'e dönmeyi düşünmüyor musun?"
Gözlerimi devirdim.
"Dönmem için çalışmak istediğim yer ile arama koyduğunuz engeli kaldırmanız gerektiğini daha kaç kere konuşmamız gerekiyor anne?"
"Tamam. Senin istediğini yapacağım."
Histerik bir şekilde güldüm. İstediğimi yapması için acaba ne tür bir istekte bulunacaktı? Merak ediyordum."
"Karşılığında ne istiyorsun?"
"Buraya geldiğinde konuşalım Taehyung ama emin ol artık istemediğin bir şeyi yaptırmaya çalışmayacağım. Lütfen dön artık."
"Düşüneceğim" dedim ve telefon görüşmesini sonlandırdım.
Senelerdir sırf şirkette hissem olduğu halde aile şirketi dışında bir yerde çalışmama izin vermeyeceğini belirten ailem ne olmuştu da fikrini değiştirmişti? Altında bir neden aramamam mümkün değildi fakat Seoul'e dönersem istemeyeceğim hiçbir şeyi yaptirmayacağının da sözünü vermişti. Bu durumda yıllardır hayalini kurduğum gibi ülkem için EASAN'da çalışmam mümkün olacak mıydı?
Yüzümde anlık bir gülümseyiş belirirken bakışlarım kapıya takıldı ve gülümseyişim bununla birlikte soldu.
Ella?
Seoul'e dönmem demek, Ella ile zaten yapacağım ayrılmanın daha erken gerçekleşmesi demekti. Fakat sanırım veda etmeye hazır değildim.
Derin bir nefes alıp bir süre gözlerimi kapattım. Ve bir kez daha.
Gözlerimi açıp kapıya yeniden baktım fakat hiçbir şey yokmuş gibi öylece girebileceğimi sanmıyordum.
Mantığım ve kalbim arasında kaldığım ikilemi sona erdirmek adına biraz yürümeye karar verdim.
Belki, birazdan daha fazla.
......
Ne kadar süre okyanusun kıyısında öylece yürüdüğümü bilmiyordum fakat Jungkook'un telefonunun bende olmasının bir dezavantajı olarak defalarca arama almış ve hiçbirine cevap vermek için telefonu cebimden çıkarma gereği bile duymamıştım.
Eve döndüğümde telefonu bende olduğu için nerede olduğumu sorgulayacak bir Jungkook bekliyordum fakat durumun daha farklı olduğunu Ella'nın etrafında toplanmış olmaları yüzünden anladım.
"Neler oluyor burada?"
Ella ile birlikte herkesin bakışları beni buldu. Sanırım ilgilenmem gereken şey tam olarak Ella'nın gözyaşları olmalıydı. Ona benimle kalamayacağını söylediğim için mi ağlamıştı?
"Ella'nın solungaç yarıklarından biri daha kaybolmuş."
Jimin'in kurduğu cümle ile birlikte kaşlarım çatıldı.
Annemin istediğim yerde çalışmam için şans vermiş olması, Ella'nın daha fazla karada kalamayacağı için solungaç yarınlarından birinin daha kaybolması evrenin bana bir şeyler anlatmaya çalışması mıydı?
İkimizin de hayatlarını artık ayırması gerektiği ile ilgili bir şeyler.
"Daha önce kontrol etmiş miydin?" diye sorduğumda Ella başını usulca salladı.
"Bu sabah yerindeydi" dedi. Hıçkırığı boğazında yuvarlandı.
"Korkma, en kısa zamanda seni okyanusa bırakalım" dediğimde buğulu bakışları yüzünden kelimeler boğazımda düğümlendi. Bakışları benimkilerde gidip geldi. Bir süre bekledi. Asıl onu ağlatan şeyin benden ayrılıyor olmamasını diledim. Solungaçları için böyle acı çekiyorsa kabullenebilirdim.
Ella'nın yeniden kuramadığı o cümleyi Jimin kurduğunda gözlerimden yaş akmaması adına zorluk çekiyordum.
"Ella bizimle kalsa olmaz mı?"
"Burada mı yaşamayı düşünüyorsun Jimin?" dedim.
Jungkook'tan bekledigim gibi "Ella'yı da Seoul'e götürürüz" fikrine karşılık gözlerimi devirdim.
"Gerçekten askerî üs tarafından aranan bir deneği Seoul'e götürebileceğimize inanıyor musunuz?"
"Belki de aramıyorlardır."
"Pekala öyleyse biriniz bana kimliği olmadan nasıl ülke dışına çıkabileceğini anlatsın" dediğimde herkes sessizliğe büründü. Bir tek kendileri bir şeyleri düşünüyormuş gibi davranıyorlardı.
Sert görünüşümün ardında kanayan hislerimi bir kenara bıraktım ve ses tonumu sabit tutmaya özen göstererek "yarın Ella'yı yuvasına göndeririz" diyerek hepsini ardımda bırakıp merdivenlere yöneldim.
Ne kadar erken olursa o kadar iyi olur diye düşünüyordum.
Birlikte kalmaya devam ettiğimiz her an duygularımızı büyütmeye fırsat tanıyordum ve bunu daha fazla sürdüremezdim.
Merhabalar 🙌
Sizce Ella'yı okyanusa geri gönderecek mi Taehyung?
Kurgunun devamı için teorileriniz var mı?
Yeni bölüm için;
Vote sınırı:270
Yorum sınırı:400