Obsesif//Sekai

By burcukrklk

8.4K 738 279

Otuz iki yaşında bir yazar olan Oh Sehun'un kaçırıldığı gün, yapmayı planladığı üç şey vardı: Uzun zamandır ü... More

Tanıtım
BİRİNCİ SEANS
İKİNCİ SEANS
ÜÇÜNCÜ SEANS
DÖRDÜNCÜ SEANS
ALTINCI SEANS
YEDİNCİ SEANS
SEKİZİNCİ SEANS
DOKUZUNCU SEANS
ONUNCU SEANS
ON BİRİNCİ SEANS
ON İKİNCİ SEANS
ON ÜÇÜNCÜ SEANS
ON DÖRDÜNCÜ SEANS
ON BEŞİNCİ SEANS
ON ALTINCI SEANS
ON YEDİNCİ SEANS
ON SEKİZİNCİ SEANS
ON DOKUZUNCU SEANS
YİRMİNCİ SEANS
YİRMİ BİRİNCİ SEANS
YİRMİ İKİNCİ SEANS
YİRMİ ÜÇÜNCÜ SEANS
YİRMİ DÖRDÜNCÜ SEANS
Soru.
YİRMİ BEŞİNCİ SEANS
YİRMİ ALTINCI SEANS-Final.

BEŞİNCİ SEANS

315 32 3
By burcukrklk

Bugün buraya gelirken, sokağının köşesindeki kafeye uğradım. Dışarıdan pespaye bir yer gibi görünüyor, ama muhteşem java kahvesi var. Şehre kadar arabayla gitmeye değiyor. Şu fincanınızda ne var bilmiyorum. Viski bile olabilir, ama şansımı denedim ve size çay aldım. Günü benimle bitirmenin bazı iyi yanları olmalı.

Bu arada, şu her zaman taktığınız kocaman gümüş saat hoşuma gidiyor. Saçlarınızla uyumlu ve size şık bir büyükanne havası veriyor. Hani, şu hâla seks yapan ve bundan hoşlanan büyükanneler gibi. Endişelenmeyin, ağzınızı aradığım yok... Deli doktorlarının kendi hayatlarından söz etmekten hoşlanmadıklarını biliyorum. Hem bugünlerde başkasını dinleyemeyecek kadar kafam dağınık.

Belki de saatinizden hoşlanmamın sebebi, bana gerçek babamı hatırlatmasıdır. Kafamın dağınık olmasının nedeni de bu olabilir. Babam o tür şeyler taktığından değil, ama ona babasından kalan kocaman bir saati vardı. Babamın ailesi
Seul'e gelmiş ve bir kuyumcu dükkanı açmışlar.

Annem ve babam evlendikten birkaç gün sonra evlerinde yangın çıkmış ve babam bir tek bu saati kurtarabilmiş. Banka geriye kalan her şeyi almış. Kazadan sonra anneme bu saati sorduğumda bana kaybolduğunu söyledi. Babam hayatta olsaydı, beni o sapığın elinden kurtarmak için her şeyi yapardı diye düşünüyorum ama bu meseleyi nasıl atlatırdı onu bilemiyorum.

Çok rahat bir adamdı; zihnimde her zaman kırk yaşında, güzel kabarık kazaklar ve haki pantolonlar giymiş haliyle kalacak Heyecanlandığını hatırladığım tek zamanlar, bana çalıştığı kütüphaneye yeni gelen kitaplardan söz ettiği anlardı.


Dağdayken bazen onu düşünürdüm, hatta beni koruyup korumadığını merak ederdim. Sonra da öfkelenirdim. Babam büyürken hep düşündüğüm gibi koruyucu meleğimse, neden bu işe bir son vermiyordu?




                                 ***

İkinci gecemde, Kai banyoda nazikçe sırtımı yıkadı, "Biraz daha sıcak su istersen söyle."
El bezini sıktı ve gül kokulu su omuzlarımdan sırtıma aktı "Bu gece sessizsin." Islak saçlarımı tepede topladı. Sonra, ağzına bir tutam saç alıp emdi.

Omzumu suratına çarpıp burnunu kırmak için adeta kaşınıyordum. Ama bunu yapmak yerine, duvara bakıp, bir damla suyun düşmesinin kaç saniye aldığını saymaya koyuldum.

"Her insanın saçlarının farklı koktuğunu biliyor muydun?" dedi.
"Seninki Noel içkisi ve vanilya gibi kokuyor." Ürperdim.
"Suyun yeteri kadar ılık olmadığını biliyorum." Biraz sıcak suyu açtı, "Bir adama bakınca, tadının nasıl olduğunu şıp diye anlarım. Saç rengi bazı erkekleri yanıltır. Genç görünümlü suratıyla ve sarı saçlarıyla, annenin temiz ve taze bir tadı olacağını düşünürsün ama gerçeği anlamak için daha derin bakmayı öğrendim."


Önüme geçti ve hafifçe bacağımı yıkamaya koyuldu. Duvara bakmaya devam ettim. Kafamı allak bullak etmeye çalışıyordu... Bunun işe yaradığını ona belli edemezdim
"Ama çok güzel bir adam. Kim bilir kaç erkek arkadaşın onunla seks yapmak istemiştir. Seninle sevişirken, kaçı onu düşünmüştür acaba?"

Midemin bulandığını hissettim. Senelerce, erkek arkadaşlarımın hayran hayran annemi izlemesine alışmıştım. Onun pişirdiği akşam yemeklerini tıkınmakla meşgul değillerse, dolgun dudaklarına bakarlardı. Hatta içlerinden biri, annemin Tinker Bell'in daha olgun ve ateşli versiyonu olduğunu söylemişti. Luhan bile annemin yanında kekeler dururdu


On yedi saniye, on sekiz... O su damlası çok ağır iniyordu. "Hiçbirinin benim gibi annenin tadını yeşil bir elma olarak algıladığını sanmıyorum. Bir ısırık alana dek olgun olduğunu düşündüğüm bir elma gibi. Arkadaşın Taemin, hep ortadan ayırdığı  uzun sarı saçlarıyla, iş adamı haliyle... Görünenden fazlasına sahip."

Su damlasının nereye gittiğini kaçırdım "Evet, Taemin'i tanıyorum. O da bir yazar, değil mi? Oldukça da başarılı anladığım kadarıyla. Neden çevrenin gıpta ettiğin insanlarla dolu olmasını istediğini merak ediyorum."
Ona arkadaşımı kıskanmadığımı söylemek istedim. Taemin'le gurur duyardım... Liseden beri birbirimizin en yakın arkadaşıydık. Bana yazarlık hakkında bildiğim her şeyi o öğretmişti. Hatta birçok konuda bildiğim her şeyi öğretmişti ama çenemi açmadım. Bu adam beynimi alt üst etmek için her şeyi bana karşı kullanabilirdi.

"Sana da Xiumin'i anımsatmıyor mu? Xiumin pamuk şekeriydi, ama Taemin, hımmmm... Taemin.
Eminim ki ithal armut gibidir tadı."
Göz göze geldik. Ayaklarımı sabunlamaya başladı. Bedenimle oynanmasından usanmıştım.

"Senin annenin tadı nasıldı?" diye sordum. Ayağımdaki eli durdu ve gerildi. "Benim annem mi? Bu meselenin onunla mı ilgili olduğunu sanıyorsun?" Ayağımı suyun altına sokarken ve dolaptan jileti alırken güldü. Bu sefer, bacağımı tuttuğunda, duvardaki fayansları saymaya başladım. Soğuk jilet baldırımda kayarken, şaşırdım ve baştan saymaya başladım.

Vücudumun geri kalanını tıraş edebilmek için beni ayağa kaldırdığında, fayansların sayısını duvar sıvalarındaki çatlaklara böldüm. Elleri her yanıma losyon sürerken, bir şarkı mırıldanmaya koyuldum ve mumların kenarından akan damlaları saydım. Baktığım her şeyin envanterini çıkarıyordum. Sayılanı çarpıp bölüyordum. Zihnime bir başka düşünce veya his giriverirse, bunu hemen aklımdan atıp baştan başlıyordum.

Bana ikinci kez tecavüz etmeye çalışırken, kımıldamadım, ağladım, sadece yatak odasının duvarına baktım. Tepki vermezsem, erekte olamazdı. Yardım gelmesi an meselesiydi. Birileri beni kurtarmaya gelene dek, aklımı yitimemeliydim.
Dolayısıyla, bana ne yaparsa yapsın, yatakta bir bez bebek gibi yatarken ya bir şeyleri saydım, ya da uçakları düşündüm.

Suratımı kavrayıp gözlerimin içine baktı ve gevşek üyesini içime sokmaya çalıştı. Gözlerindeki kılcal damarları saydım. Üyesi daha da gevşedi.
Bana ismini söylemem için bağırdı. Bunu yapmadığımı görünce, yumruğunu kulağımın yanındaki yastığa indirip "Seni aptal, sersem kaltak!" diye bağırdı yatağa vururken.

Sonra, vurmayı kesti. Nefes alıp verişi yavaşladı. Banyoya giderken, bir şarkı mırıldanmaya koyuldu.
Kai duş alırken, yastığı suratıma bastırdım ve bağırdım.
"Seni hastalıklı pislik! Seni pelte penisli sersem! Oyun oynamak için yanlış adamı seçtin."

Sonra, yastık hıçkırıklarımdan nasibini aldı. Duş sesinin kesildiğini duyduğum anda, yastığı tersine çevirdim, kuru tarafinı başımın altına koydum ve suratımı duvara çevirdim. Ne yazık ki, başarısızlık pes etmesini sağlamadı. Her seferinde, aynı rutinle başlıyordu. Banyo zamanıyla. En çok o zaman konuşmaktan hoşlanıyordu. Bunun ardından, tıraş, losyon ve elbise geliyordu.

Kendimi bir Broadway sanatçısı gibi hissediyordum; her gece aynı sahne, aynı dekor, aynı ışıklandırma ve aynı kostüm. Değişen tek şey Kai'ın giderek artan bıkkınlığı ve bu konuda yaptığı şeylerdi.


Üçüncü başarısız denemesinden sonra, suratıma o kadar sert iki tokat attı ki dilimi ısırdım. Bu seferki acı olsun olmasın, kendimi zafer kazanmış gibi hissetmedim. Hıçkırıklarımı yastıkla sessizleştirdim, kanlı dilimi emdim ve banyonun sona ermesini dehşet içinde bekledim.


Dördüncü gece, karnıma iki yumruk attı... Ciğerlerimdeki hava tamamıyla boşaldı ve acı canımı yaktığı kadar beni şoka soktu. Bir kere de çeneme yumruk yedim. Tahammül edemeyeceğim kadar büyük bir acı hissettim. Gözlerim karardı. Her şeyin tamamıyla kararmasını diledim. Ama öyle olmadı. Yastığa suratımı gömüp ağlamayı kestim.

Beşinci gece, beni yüz üstü çevirdi, ellerimin üstüne kaldırdı ve suratımı şilteye o kadar çok bastırdı ki nefes alamadım Göğsüm yanıyordu. Bunu tam üç kere, beni bayıltma noktasına getirene dek yaptı.

Çoğu gece, yataktan kalkıyor, ifadesiz bir suratla gidiyordu ve bir süre duş sesini dinliyordum. Yatağa geri geldikten sonra, bana sarıldı, havadan sudan söz etti... Yerliler nasıl et tütsülermiş, gece devriyeye çıktığında hangi takımyıldızları görürmüş, hangi meyveleri severmiş ya da sevmezmiş, Ama bir gece, yanıma uzandı ve "Taemin'in nasıl olduğunu merak ediyorum," dedi.


"Ne kadar da sakin ve kendine hakim, değil mi? Onun gibi bir adamın kontrolü kaybetmesine neyin yol açacağını merak ediyorum doğrusu."
Parmaklarını kaskatı parmaklarımın arasına geçirmeye çalıştığında ve başparmağını benimkine hafifçe sürttüğünde, nefes almaya çalıştım.



Kai yanımda horlarken, ellerinin Taemin'in bedeninde dolandığını düşünmek veya hissettiğim dehşetin bir saniyesini bile hissettiğini düşünmek içimi paralıyordu. Buna izin veremezdim. Planım işe yaramıyordu. Yani, kendimi ve muhtemelen Taemin'i öldürtmek istemiyorsam, buna devam edemezdim.



Bulunmam fazlasıyla uzun süreceğe benziyordu ve Kai günün birinde bana dönüp "Bu iş yürümeyecek galiba, şimdi seni eve götüreceğim," demeyecekti. Kendi hayatımla bir süre daha kumar oynayabilirdim, ama Taemin'ninkiyle aynı şeyi yapamazdım.



Bana tecavüz etmesine yardım edecektim. Davranışlarını tam olarak anlamam hayati önem taşıyordu. Tecavüzcüler hakkında okuduğum her şeyi, onlarla ilgili izlediğim tüm televizyon programlarını düşündüm: Yasa & düzen; SVU; Suçlu Beyinler, birkaç A&E özel programı... Bunların birçoğu tecavüzcülerin nelerden hoşlandığına ne hangi şartlar altında kurbanlarını öldürdüklerine odaklanıyordu.


Bazı tecavüzcülerin kurbanlarının onlara yaptıkları şeyden haz aldıklarını düşündüklerini hatırladım. Belki de Kai havaya girdiğimi hayal ediyordu, ama içindeki o cılız şüpheci ses üyesinin sertleşmesini engelliyordu. Davranışlarımla onu iktidarsız kılıyordum. Daha da abartırsam, ölecektim.


Ertesi akşam, banyoda ona "Çok kibarsın," dedim. Dikkatle bana bakınca, gözlerinin içine bakmaya zorladım kendimi.
"Sahi mi?"
"Bilirsin ya, birçok erkek kabadır, ama sen öyle değilsin."
Gülümsedi.
"Sana zorluk çıkardığım için özür dilerim. Ama ilk başlarda kendimden emin değildim, o yüzden düşünüyordum da... Belki de yeni bir hayata başlamak için hâlâ çok geç değildir."


Ne kadar tereddüt etmem gerekiyordu? Çok olumlu davranırsam, asla bu numarayı yutmazdı.
"Zorluk mu? "
"Yani, her şeye alışmam biraz zaman alacak, ama burayı sevebileceğimi düşünmeye başladım. Seninle birlikte."


"Sevebileceğini düşündün öyle mi?" Her heceyi güçlükle söylemişti. Kendimi tekrar gözlerinin içine bakmaya zorlayarak, elimden geldiğince samimi bir ses tonuyla konuşmaya gayret ettim.

"Evet, öyle düşünüyorum. Birçok erkeğin anlamadığı şeyleri anlıyorsun"
Suratında kocaman bir gülümseme belirdi. Tamam. Bana losyon sürerken "Bu kokuyu çok seviyorum," dedim. Daha da gülümsedi. Elbisemi giydikten sonra, onun için döndüm.
"Ben olsam, aynen bunu seçerdim," dedim.


Yatakta onun için inledim, onu öptüm. Ama bunları temkinle, dokunuşlarını yeni yeni hissediyormuş gibi yaptım. Kesik kesik nefes alıp vermeye başladı. Nefeslerinin arasını doğum sancıları gibi saymaya başladım. Ama içten içe ölüyordum.


Nefesleri  ağırlaşınca ve suratı kıpkırmızı kesilince, üstüme yattı. Ereksiyonu sönecek, sonra da kontrolü kaybedecek diye endişeleniyordu. Aşağıya uzandım ve işler çirkinleşmeden onu okşadım. Bunun yapılması gerekiyordu.

Ama içimden, dizlerimi karnıma çekmiştim ve şunları söylerken, kendi sözcüklerimden gizleniyordum: "Bu anı bekliyordum."
Birden, kolları gerildi ve suratında müthiş bir öfke ifadesi belirdi. İki eliyle boğazıma sarıldı. Çaresizlik içinde ellerini tırmaladığımda, elleri daha da sıkılaştı.


"Seni her an öldürebilirim, ama kalkmış bir fahişe gibi mi konuşuyorsun? Ödünün kopması gerekir. Yalvarman gerekir. Hayatını kurtarmak için mücadele etmen gerekir. Anlamıyor musun? En sonunda, boğazımı bıraktı ama rahatlama hissi karnıma yediğim bir darbeyle kesildi.


Yumruklarını bedenime, göğsüme, suratıma ve bacaklarımın arasına indiriyordu. Direndim, ama yumrukları sanki ayni anda her yerime iniyordu. Hiçbir şey hissetmeyecek hale gelene dek beni yumrukladı. Bayıldım.





                         ***

Kai bana fahişe dediğinde ve beni dövdüğünde, kızmamam ve sadece acı hissetmem tuhaf, doktor; çünkü beni incitmesini istiyordum. Bedenim ona direnirken bile, zihnim ona tezahürat ediyordu. Acıyı hak ediyordum. Nasıl o sözleri söylemiştim? Ona nasıl öyle dokunmuştum?


Dağdayken, yapmak istemediğim ve yapabileceğimden bihaber olduğum bir sürü şey yaptım. Ama o anda? Şu anki zombi halime nasıl geldiğimi, nasıl bu kadar çabuk yolumu kaybettiğimi düşündüğümde, hep o ana geri gidiyorum.. Şeytana yer açmak için, ruhumu alıp rafa kaldırdığım an.

BÖLÜM SONU

Continue Reading

You'll Also Like

29.3K 3.7K 36
[ tamamlandı ] Dram / Gerilim / Cinayet Taehyung, yaşama tutunmak için silinen tüm izleri tekrar yaşamaya başlar, ❝Cehennemdeyim. Senin yerin buradan...
1.5K 162 10
J-hope ışıktı, Yoongi ise karanlık. Bu birbirlerini tamamlamaları için bir işaretti, Tanrı'nın lütfü, Yoongi'nin dönmesi idi.
97.4K 6.5K 30
[vmin] Esmer tenli, siyah saçlının kulağına eğildi. "Park Jimin, söylediklerini duyabiliyorum." Siyah saçlı devamı gelecekmiş gibi hissettiği cümley...
4K 395 12
belki basketbolcu yoongi bazen biraz fazla sert oluyor ama kimse onun inek erkek arkadaşı Jung Hoseok için ne kadar yumuşak olduğunu bilmiyor... kit...