Obsesif//Sekai

De burcukrklk

8.4K 738 279

Otuz iki yaşında bir yazar olan Oh Sehun'un kaçırıldığı gün, yapmayı planladığı üç şey vardı: Uzun zamandır ü... Mais

Tanıtım
BİRİNCİ SEANS
İKİNCİ SEANS
ÜÇÜNCÜ SEANS
BEŞİNCİ SEANS
ALTINCI SEANS
YEDİNCİ SEANS
SEKİZİNCİ SEANS
DOKUZUNCU SEANS
ONUNCU SEANS
ON BİRİNCİ SEANS
ON İKİNCİ SEANS
ON ÜÇÜNCÜ SEANS
ON DÖRDÜNCÜ SEANS
ON BEŞİNCİ SEANS
ON ALTINCI SEANS
ON YEDİNCİ SEANS
ON SEKİZİNCİ SEANS
ON DOKUZUNCU SEANS
YİRMİNCİ SEANS
YİRMİ BİRİNCİ SEANS
YİRMİ İKİNCİ SEANS
YİRMİ ÜÇÜNCÜ SEANS
YİRMİ DÖRDÜNCÜ SEANS
Soru.
YİRMİ BEŞİNCİ SEANS
YİRMİ ALTINCI SEANS-Final.

DÖRDÜNCÜ SEANS

335 27 7
De burcukrklk

Noel nasıl geçti, doktor? Umarım Noel baba size güzel bir şey getirmiştir. Her hafta benim gibi bir çatlakla uğraşmak, size Noel Baba'nın "iyiler" listesinden bir yer garantilemiştir herhalde.

Ben mi? Tatil coşkusuna ve neşeli ortamlara hiçbir şekilde katılmama kararıma rağmen, bunlar kapıma dayandı. Gerçekten. Noel ağaçları satan birkaç izci çocuk kapımı çaldılar. Belki de kapındaki Noel çelengi bana ilham vermiştir... Ya da ne bileyim, belki de Noel ışıklarıyla süslenmemiş bir evin kapısını çalma cesaretini göstermeleri beni havaya sokmuştur...

Sonuç olarak, bir ağaç satın aldım. Üniformalı erkeklere hep zaafım olmuştur. Asıl problem şu ki, annem bütün Noel süslerimi atmıştı. Ne vakit markete gidip... Neyse, insanlar bana kıçımdan çıkan bir cüce varmış gibi bakmadıklarında bile, senenin bu vakti alışverişe gitmektense çıplak ayakla cam kırıklarının üstünde yürümeyi tercih ederim.

Ağacın hüzünlü ve çıplak bir halde bir köşede durmasından o kadar usandım ki, onu kasabadaki sığınma evine götürdüm. Belki başkaları keyfini çıkarır diye düşündüm. Zaten ağacın altına koyacak bir şey yoktu. Arkadaşlarıma ve aileme hediye istemediğimi söyledim ve hiçbir Noel partisine gitmedim. Bunu insanlara verdiğim bir armağan olarak kabul ediyorum. Herkesin moralini bozmaya gerek yok. Geçen seneye kıyasla, bu tatil dönemini bu şekilde atlatmam büyük bir başarı.

                                 ***

Kai bana tecavüz etmeye çalıştığının ertesi sabahı, beni zorla kendisiyle birlikte duşa soktu. Beni bir çocukmuşum gibi yıkadı ve hiçbir yerimi atlamadı. Sonra, kendisini yıkattı... Her yerini.

Kai her yerini tıraş ederken, sırtımı ona çevirip duvara baktırdı. O jileti elime geçirmeyi çok istiyordum. Penisini kesmeyi istiyordum. Bu sefer, beni tıraş etmedi.
"Tıraş banyo zamanında yapılır," dedi. Duştan çıktıktan sonra, bana yeni giysiler getirdi.
"Takımımı ne yaptın?"
"Merak etme, bir daha asla ofise gitmek zorunda kalmayacaksın." Gülümsedi.

O günkü seçimi yine bembeyaz ve seksi iç çamaşırı ve üstünde pembe renkli kalpler olan, arka plan krem rengi, kasaba tarzı tek parça bir elbiseydi. Kendim asla bu tür bir elbise seçmezdim...
Tanrı aşkına, ben erkektim! Benim için fazla şirin, tatlı ve kızsıydı. Bana giymem için şeffaf terlikler verdikten sonra, taburelerden birine oturttu ve kahvaltı hazırladı...

İçinde kuru yaban mersinleri olan yulaf lapası. Ben bunu yerken, karşıma oturdu ve uymam gereken yeni kuralları anlattı. Aslında, ilk olarak ne kadar berbat halde olduğumu anlattı.
"Herhangi bir insandan kilometrelerce uzağız; kaçmayı başarsan bile, birkaç günden fazla dayanamazsın. Nasıl hayatta kalacağımızı merak ediyorsan, buna gerek yok. Her şeyi düşündüm. Meyve sebzelerimizi kendimiz yetiştireceğiz. Bir tek ben ava çıktığımda veya alışveriş yapmak için kasabaya indiğimde yalnız kalacaksın."

Birden kulak kesildim... Kasabaya gitmesi, bir arabasının olduğuna işaret ediyordu. "Kamyoneti asla bulamazsın; bulsan bile motoru çalıştıramaman için ayarlamalar yaptım. "
"Beni ne kadar burada tutmayı planlıyorsun? Eninde sonunda paran tükenecek." Gülümsemesi bütün yüzüne yayıldı.
"Ne ben, ne de ailem bunu hak ediyor. Beni serbest bırakman için ne yapmam gerektiğini söyle yeter. Ne dersen yapacağım... Yemin ederim... Ne olursa olsun."

"Daha önce de diğer adamların oyunlarını oynamaya çalıştım, ama talihsiz birtakım sonuçları oldu. Aynı hatayı bir daha yapmayacağım, Sehun."
"Kamyonetin arkasına serdiğin battaniyedeki erkek kokusu... Başka bir adam daha mı var? Yoksa sen..."
"Bunun ne kadar muhteşem bir armağan olduğunu anlamıyor musun? Günahlarından arınman için bir şans, Sehun."

"Bunların hiçbirini anlamıyorum. Hiçbir şey mantıklı gelmiyor. Bunu bana neden yapıyorsun." Omuzlarını silkti. "Elime bir fırsat geçti, sen de oradaydın. Bazen iyi insanların başına iyi şeyler gelir."
"Bu, iyi bir şey değil, Kai. Yanlış bir şey." Öfkeyle suratına baktım.

"Beni hayatımdaki her şeyden bu şekilde..."
"Seni tam olarak neden uzaklaştırdım? Erkek arkadaşından mı? Onu konuşmuştuk. Annenden mi? Genel olarak, insanları sıkıcı bulurum, ama ikinizin öğle yemeği yediğini izlemek var ya? İnsanlar beden dilleriyle çok şey anlatırlar. Hayatındaki tek gerçek ilişkin köpeğinle."

"Bir hayatım var."
"Hayır, sadece var olmaktan ibarettin. Ama sana ikinci bir şans veriyorum ve buna dikkat etmeni öneriyorum... Üçüncü bir şans olmayacak. Her sabah, kahvaltıdan sonra egzersiz yapıp duş alacağız. Bugün kahvaltıdan önce duş yaptık, ama gelecekte programdan sapma olmayacak."

Gardıroba doğru yürüyüp kapaklarını açtı.
"Her gün giyeceğin giysileri ben seçeceğim." Üstümdekine benzer birkaç elbiseyi gösterdi. Bir tanesi açık mavi renkliydi ve üstünde lacivert kalpler vardı. Diğeriyse sırf açık pembe renkliydi. Pembe renkten giderek daha fazla nefret etmeye başlamıştım. En üst rafta, aynı elbisenin çeşitli renkleri duruyor gibiydi. Arkaya uzanıp leylak rengi yün bir hırka çıkardı.

"Kışları burası soğuk olabilir." Alt rafta, üstündeki giysiler gibi bej rengi gömlekler ve pantolonlar duruyordu. Bir kenarda birkaç bej rengi kazak olduğunu fark ettim. Nereye baktığımı görünce gülümsedi ve "İhtiyacım olan tek renk sensin," dedi ve konuşmaya devam etti. "Sen giyindikten sonra, ben dışarı çıkıp işlerimi halledeceğim... Senin işlerin içeride. Bulaşıkları yıkayacaksın, yatağı toplayacaksın ve çamaşırları yıkayacaksın."

Dolaptan bir tabak çıkarıp küt diye tezgaha indirdi. "İnanılmaz, değil mi? Cam olanlarla aynı şirket tarafindan üretiliyor." Sonra, bir tencere çıkardı ve bir beyzbol sopası gibi havaya fırlattı. "Tüy kadar hafif, hem de tek parça. Bunu nasıl yaptıklarını bilmiyorum." Başını salladı. "Yüzeylerin hepsini ben sprey deterjanla sileceğim."

Mutfağın altındaki dolabın kilidini açıp bir sprey deterjan çıkardı. Geri dönüşümlü bir şeydi ama markayı daha önce hiç görmemiştim. "Temizlik deterjanı her zaman kilitli olacak. Sıcak suyla ve güvenli olduğunu düşünmediğim hiçbir mutfak araç gereciyle işin olmayacak. Temizlik işlerin bittikten sonra, kişisel bakımını yapmanı bekliyorum. Şu anda rezil durumda olan turnaklarının kusursuz olması gerek, Senin için ben törpülerim. Ayakların yumuşacık, ayak tırnakların ojeli olmalı. Uzun saç severim; o yüzden, saçlarının daha hızlı uzamasını sağlamak için saçlarına yumuşatıcı süreceğim. Makyaj yapmayacaksın." derin bir nefes aldı.

"Güne sabah yedide başlayacağız, öğle yemeği tam on ikide yenecek ve öğleden sonralarını öğrenmeni istediğim kitapları okuyarak geçireceksin. Saat beşte işlerini kontrol edeceğim, saat yedide akşam yemeği yenecek ve yemekten sonra yine temizleneceksin, sonra da bana kitap okuyacaksın. Okuma saatinden sonra, sana banyo yaptıracağım ve saat onda ışıklar sönecek."

Üstünde bir zaman ayarlayıcı olan ufak bir cep saati gösterdi. Bir kronometreyi andırıyordu ve ön cebindeki bir anahtar zincirine bağlıydı. Kulübede başka saat olmadığından, bana söylemediği takdirde saatin kaç olduğunu asla bilemiyordum.

"Günde dört kez tuvaletini yapmana izin var. Bu molalar da gözetim altında olacak ve banyo kapısı hep açık kalacak Hatta..." Saatine baktı. "Günün ilk tuvalet molası vakti gelmiş." Mutfaktan banyoya giderken, yolumu uzattım ve onunla arama mümkün olduğunca fazla mesafe koymaya çalıştım.
"Sehun. Kapıyı açık bırakmayı unutma."

Orada birkaç gün geçirdikten sonra, o dışarı çıktığında gizlice çişimi yapmaya karar verdim. Tam sifonu çekmiştim ki içeri girdi, Su hâlâ akıyordu. Yatağın yanında durdum ve doğruluyormuş gibi yaptım. Belki de su sesini duymaz diye düşündüm, ama tam mutfak musluğunu açmış bir bardak su alacakken, durdu, başını yana eğdi ve banyoya girdi. Birkaç saniye Sonra, hışımla üstüme yürüdü. Suratı kıpkırmızı kesilmiş, dudakları bükülmüştü. Bir köşeye sindim, sonra yanından geçmeye çalıştım, ama beni saçlarımdan yakaladı.

Beni sürükleyerek banyoya götürdü ve zorla klozetin önünde diz çöktürdü. Sonra kapağını kaldırıp kafamı içine eğdi ve alnımı sertçe klozete çarptı. Saçlarımı geriye çekerken, serbest eliyle bardağa tuvaletten su doldurdu. Yanıma çömeldi, başımı geriye çekti ve bardağı dudaklarıma götürdü. Suratımı çevirmeye çalıştım, ama bardağı ağzıma o kadar sert dayadı ki, kıracağını sandım.

Suyun birazı ağzıma, birazı da burnuma girdi. Bunları tükürmeye fırsat bulamadan, eliyle ağzımı kapatıp yutmamı sağladı. Sonra, yirmi kere dişlerimi fırçalattı. Yüksek sesle saydı. Daha sonra, ağzımı zorla ardına kadar açıp dişlerimi kontrol etti. Ağzımı on kere tuzlu ılık suyla çalkalamak zorunda kaldım. Son olarak, biraz sabun ve su alıp dudaklarımı ovaladı. Dudaklarımdan en az iki katman deri gitmiştir diye düşündüm. Bir daha tuvaletimi gizlice yapmayı denemedim.

                             ***

Bu hastalıklı kurallardan hiçbir zaman kurtulamayacakmışım gibi geliyor, doktor. Cidden hastalıklı kurallardı. Bunların saçmalık olduğunu bilmem de bir işe yaramıyor. Hepsi içime işlemiş ve bunlardan kurtulamıyorum. Bu kuralların üstüne, bir de psikolojim birkaç kural ekledi. Daha önceden tuhaf alışkanlıklarım varsa bile, şimdi bunların yirmi misli var ve artık tuhaf, ucube gibi bir şeyim.

Buraya gelirken aynı yolu izliyorum, aynı kafeden kahve alıyorum. Her seanstan önce, paltomu aynı askıya asıyorum ve aynı yere oturuyorum. Yatmadan önce neler yaptığımı görmelisin... Kapılar kilitleniyor, bütün perdeler çekiliyor, bütün pencereler kilitleniyor. Sonra, bir banyo yapıp bacaklarımı tıraş ediyorum...

Önce, sol bacak, sonra sağ, son olarak da koltuk altlarım.
Banyo işi bitince, her tarafıma losyon sürüyorum. Yatmadan hemen önce, kapıları ve pencereler tekrar kontrol ediyorum, ön kapının önüne tencereler yerleştiriyorum, alarmın kurulu olup olmadığını iki kez kontrol ediyorum.

Tencereler alarm çalışmazsa diye aldığım bir önlem
En son, bıçağın yatağımın altında olup olmadığını, biber gazımın da şifonyerimin üstünde durup durmadığına bakıyorum.

Çoğu gece, yatağımda uyumaya çalışırken, yaptığım tek şey öylece yatıp en ufak sesi bile dinlemek. O yüzden, kalkıyorum, sürtünerek gardıroba giriyorum ve üstüme bir bataniye alıyorum...

Dışarıdan birisi evi izliyor olabilir diye sürünüyorum. Battaniyenin altına girip, ayakkabılarımı önümde olacak biçimde diziyorum. Son görüştüğümüzde, bu rutin şeylerin bana muhtemelen bir güven hissi verdiğini söylemiştiniz.
Evet, arada sırada çaktırmadan söylediğiniz, şunu bir düşün ve yine oraya geri döndün, gibi lafların farkındayım.

Bana bir sürü soru sormadığınız sürece, aramızda sorun çıkmayacak. Ama bana ne hissettiğimi soracak olursanız, yemin ederim ki ben buraya bir daha geri dönmemek üzere çıkarken sırtıma konuşmuş olursunuz.

Peki, şu rutin işler derken neyi kastediyorum?
İlk başlarda, saçmaladığınızı dişünmüştüm, ama bu konuya biraz kafa yordum ve sanırım yatmadan önce yaptığım bu ayin beni gerçekten de güvende hissettiriyor...

Buna tuhaf demek de hafif kalır. Yani, orada kaldığım süre boyunca asla güvende değildim. Kontrol düğmesinin başında  bir şeytanın olduğu bir hız treninde cehennemde yolculuk etmek gibi bir şey, ama anı kalabilmek için rutin işler güvenebildiğim tek lanet şeydi.

Her gün, kendimi biraz daha fazla zorladım ve bazı boktan olayları içimden atmak diğer boktan olaylardan daha zor oldu, ama bazı şeyler var ki... Asla. Dün gece, bir galon çay içtim ve neredeyse bir saatimi tuvalette geçirdim. Daha doğrusu, planlanmamış bir saatte kendimi çiş yapmaya zorlamak bana bir saat sürdü gibi geldi.

Bir damla ancak yapabildim ve Tanrım, galiba çişimi yapıyorum diye düşündüm... Ama mesanem yine şişti. Bu deneyin yarattığı tek sonuç bir uykusuz gece daha oldu.
Hazır bunu da anlatmışken, sanırım bugünlük bu kadar yeterli. Eve gidip çişimi yapmam gerek. Hayır, sizin tuvaletinizi kullanmak istemiyorum. Tuvalette oturur, burada oturmuş çişimi yapıp yapmadığımı düşündüğünüzü düşünürüm. Yok, kalsın. İyi günler, Doktor KyungSoo.

BÖLÜM SONU...

Continue lendo

Você também vai gostar

Zorbanın Koynunda +18 De Dilek

Mistério / Suspense

203K 3.4K 42
Bolca +18 sahne ve biraz şiddet olacak arkadaşlar ona göre okursanız sevinirim "Bana attığın o tokat'ın karşılığı olmayacak mı sandın hemde tüm sını...
15.2M 615K 54
"Soyun!" "Ne?" Yaşlı adam oturduğu masada kaşlarını çatmıştı ki yanındaki kadın tebessüm ederek bana döndü. "Sadece hırkanı çıkar ve bize sol kolunu...
426 56 6
küçük bir sahil kasabasında yaşayan, rock müzik tutkunu min yoongi ve onun güzel fakat ezik jeon jeongguk'u.
4K 395 12
belki basketbolcu yoongi bazen biraz fazla sert oluyor ama kimse onun inek erkek arkadaşı Jung Hoseok için ne kadar yumuşak olduğunu bilmiyor... kit...