Sevdakeder

بواسطة limonkokuluyagmur

145K 9K 1.7K

"Partnerini almamda bir sakınca var mı?" Gülümseyerek başını salladıktan sonra yavaşça Oktay'ın kollarının ar... المزيد

Yağmur kalan kadınlar
1/Kendi Halimde
2/Tunaboylu
3/Bu bir yağmur mu?
4/Nilüfer
5/Çiğdem çiçek
6/Sırık
7/Günebakan
8/İzle ve gör.
9/İdil
10/Neon ışıklar
11/Narin su çiçeği
12/Buna tutun.
13/Söz ver.
14/Sen çoktan düşmüşsün. (1. Kısım)
14/Sen çoktan düşmüşsün. (2. Kısım)
15/İncelen ışık
16/Nil (1. Kısım)
16/Nil (2. Kısım)
17/Güz geçer.
18/İçimde bir çocuk çığlık çığlığa
19/Bataklıklar ve çiçekler
20/Bir cevabım var mı?
21/Günaydın
23/Kül bunun kanıtı.
24/Rüzgârgülü

22/Sevda değil, ruhumun kumarı bu.

913 87 150
بواسطة limonkokuluyagmur

***

stark1023

***

Sizi anlamayı öğrenemedim. Benden ne istediğinizi öğrenemedim. Beni sevip sevmediğinizi hiç bilemedim. Sadece kendime çiçeklerden çaylar demledim ve sizi seyrettim.

Mine Söğüt

***

Kız başını kaldırıp korkusuzca Kartal'ın gözlerine baktı. Neden böyle düşündüğünü bilmiyordu ama içinde tuhaf bir his oluşmuştu. Titreyen sesine aldırmadan "Bu yaranın, İdil'le bir ilgisi var mı?" diye sorduğunda aldığı karşılık adamın bakışlarını kaçırarak derin bir sessizliğe gömülmesi olmuştu.

Nilüfer, söz konusu İdil olduğunda, Kartal'ın ona bir yabancı gibi davranmasına anlam vermekte zorlanıyordu. Adam, her seferinde, İdil'le kendisini içine alacak bir daire çizerek kızı dışarıda bırakıyordu. Nilüfer ne kadar anlayışlı olmaya çalışırsa çalışsın, bu duruma içerlemekten kendini alamıyordu. Kartal'ın, ondan saklamak için bunca uğraşıp didindiği şey, her neyse, ne kadar kötü olabilirdi? Öğrenmesi en fazla neye sebep olabilirdi ki? Oysa adam, böyle yaparak her şeyi daha da kötüleştirdiğini keşke anlayabilseydi. Çünkü Kartal, böyle uzak uzak sustukça Nilüfer'in içindeki sesler kâbus gibi çoğalıyordu. Kız boş yere, tüm iyi niyetiyle adamın tutunmak için ona bir sebep vermesini bekliyordu.

Nilüfer, Kartal'ın sessizliğine daha fazla katlanamayacağını hissederek odadan çıkmak için yürümeye başlamıştı ki arkasında kopan gürültü irkilerek duraksamasına neden oldu. Ne olduğunu anlamak için arkasına döndüğünde, masanın üzerindeki cam dünya küresinin paramparça olduğunu fark ederek bakışlarını Kartal'a çevirdi. Adam, ayakta durmakta zorlanarak yeniden eliyle masadan destek almaya çalıştı. Bu arada, sıkışan göğsü nedeniyle boğuluyormuş gibi acıklı bir ses çıkararak nefes almak için çabalamaya devam ediyordu. Telaşla irileşen gözleri bir an için, Kartal'ın solgun teninde, alnında biriken ter damlalarında, cansızca aralanan dudaklarında ve en fenası, can havliyle koyulaşan yeşil gözlerinde dolandı.

Bir anda neler olduğunu anlamamıştı ama hızla ileri atılarak Kartal'a doğru yürüdü. Ayakta durması için adama destek olarak onu koltuğa götürdü. Oturmasına yardım ettikten sonra, güçsüzce beline dolanan kolları hissederek bir an için nefesini tutup bekledi. Adamın başı usulca gövdesine yaslanırken, neden ağlamak istediğini bile bilmeden titreyen dudaklarını ısırarak kendini tutmaya çalıştı. Parmaklarını nazikçe, sakinleştirmek ister gibi Kartal'ın saçlarının arasında gezdirdikten sonra başına hafif bir öpücük kondurarak adamı kendinden uzaklaştırdı. Gözleri kısa bir an birbirini buldu. Adamın gözlerinde bir şey vardı. Bir yara... Baktıkça, Nilüfer'in içinde bir yer keskin bir bıçakla kesilmiş gibi kanıyordu.

Kartal'ın nefesi hala düzene girmemişti. Bir anlık duraksamayla, kendi nefesinin de zorlandığını hissederek parmaklarını adamın gömleğine uzattı. Kravatını gevşettikten sonra üstten üç düğmeyi açtı. Kartal'ın onu tutmak için takatsizce öne uzattığı ellerini fark etmeden, doğrulup telaşla pencereleri açmaya başladı. Temiz havanın iyi geleceğini umut ediyordu. Yapabileceği başka bir şeyin olup olmadığını anlamak için bakışlarını hızlıca odanın içinde gezdirdikten sonra yeniden Kartal'ın yanına gitti. Ona duyduğu ihtiyacın derinliğini çaresizce açık ederek yüzünü yüzüne doğru kaldıran adama bakarak sessizce nefes aldı. Ardından parmak uçları usulca Kartal'ın yüzünde, ter damlalarının üzerinde gezindi.

Yüzü buz kesmişti. Kendi sıcaklığını adama geçirmek istercesine elini sıkıca yanağına bastırarak "İyi misin?" diye fısıldadı, Kartal hala öyle kötü ve dağılmış bir haldeydi ki yanlış bir şey yapmaktan ölürcesine korkuyordu. "Su ister misin?"

Bir cevap vermesini beklemeden su almak için toplantı masasının olduğu tarafa gitmeye niyetlenmişken, bileğini kavrayan soğuk parmakları hissederek olduğu yerde bekledi. Ardından Kartal'ın telaşla atılarak "Gitme bir yere," diyen titrek fısıltısını işitti. "Hiçbir şey istemiyorum. Yanımda kal."

Bir şey söylerse, dolan gözlerinden yaşların akmasına engel olamayacağını bildiğinden başını sallamakla yetindi. Koltukta adamın yanına oturduktan sonra, incitmekten korkar gibi dikkatle kollarını onun gövdesine sardı. Bir yandan da, biraz olsun iyi gelmesini umutederek usulca Kartal'ın kulağının dibinde "Geçti," diyerek fısıldadı. Defalarca..."Geçti, sakin. Buradayım ben. Yanındayım. Seninleyim."

Öylece ne kadar kaldıklarını bilmiyordu. Sonunda beline dolanan kolların, Kartal'ın ona her sarılışında yaptığı gibi sahiplenircesine sıkılaştığını hissederek derin bir nefes aldı. Ne kadar telaşlandığını ancak şimdi, gerilen kaslarının titreyerek gevşemesiyle anlamıştı. Parmaklarını Kartal'ın ensesine kaydırarak usulca saçlarını okşarken tüm benliğiyle dikkat kesilerek onun nefes alıp verişini uzun uzun dinledi. Nefesi sonunda düzene girmişti. Biraz daha böyle, Kartal'ın kollarının arasında kalmak istediğini hissederek yavaşça adama sokuldu. İdil'le arasındakiler hakkındaki bilinmezlik hala canını sıkıyordu ama adama kötü bir şey olmasından öyle çok korkmuştu ki bu kadarına hakkı olduğunu düşünüyordu.

Dakikalar geçip gitti ama Kartal'ın, beline dolanan kolları bir an bile gevşemeyince güç toplamak istercesine derin bir nefes alarak sonunda kendini geri çekti. Bakışları, her şeyin yolunda olduğuna bir kez daha ikna olmak için hızlıca adamın yüzünde dolaştı. "İyi misin?" Kartal'ın, huzursuz olarak bakışlarını kendisinden kaçırdığını fark edince, kalbi aynı yerden bir kez daha kırıldı. Buna daha ne kadar sabredebileceğini bilmiyordu. Gürültüyle iç geçirirken "Niye öyle kötü oldun?" diye sordu bu sefer; sanki sesiyle bir yaranın kabuğunu kazıyıp atmak ister gibiydi.

Kartal gövdesini öne eğerek dirseklerini diz kapaklarına yaslarken "Nilüfer," diye mırıldandı.

Nilüfer, adamın ses tonundan konuşmak istemediğini anlamıştı. Dolan gözlerini kırpıştırırken kırgınca gülümsedi. "Söylemeyecek misin?"

"Nil..."

Kız, artık ısrar etmesinin kalbini kıracağını bildiğinden, Kartal'ın ellerinden uzakta ürkekçe titreyen ellerini dizlerine bastırarak bakışlarını yere indirdi. Az önce kolları, gövdeleri, solukları birbirine dolanmamış, kalpleri aynı ritmde atmamış, kokuları birbirine karışmamış; adamın telaşı kızın ellerinin arasında yatışmamış gibi yan yana ama birbirlerine dokunmadan duruşları ruhunda keskin bir ayaza neden oluyordu. Yine de umursamadı. Dudaklarında asılı kalan soluğu "Tamam," diye usulca fısıldayarak bıraktı. Ellerini, yalnız kalmışlıklarını kendine bir kez daha hatırlatmak istercesine dizlerine bastırarak "Ben seni yalnız bırakayım o zaman," diye devam etti.

Cümlesini henüz bitirememişti. Birden, Kartal'ın yürek burkacak kadar derin bir çaresizlikle ellerine sarılıp onu durdurduğunu hissetti. Adam, sanki ellerine sığınmak için duyduğu ihtiyacın şiddetiyle omurgasının büküldüğünü hissederek çaresizce yalvardı. "Gitme, Nil. Beni bırakma."

Nilüfer, ne yapacağını bilemeden kaşlarını çatarak sıkıntıyla iç çekti. Kartal'ın hareketlerinde hissettiği çaresizlik, çırpınış, endişe ve tedirginlik, ucu sivri bir bıçak gibi içine batıyordu. Adama iyi gelecek bir şeyler söylemek istiyordu ama onu bu hale getiren sebebi bilemediği için, elinden daha fazlası gelmiyordu. "Kartal," diye karşılık verdi sessizce.

Kartal, kızın çekip gitmesine engel olmanın telaşıyla, nefes bile almadan "Anksiyetem var," dedi hızlıca. Nilüfer'in şaşkınlıkla dudaklarını araladığını fark edince, onun bir şey söylemesine fırsat bırakmadan devam etti. "Yıllar içinde baş etmenin bir yolunu buldum ama sen öyle kırgın, küskün bakınca..." Bir eli hala kızın elini sıkıca kavrarken, ötekini Nilüfer'in yanağına yaslayarak usulca sevdi. "Bir an nefes alamadım."

Nilüfer bunu duymayı hiç beklemiyordu. Adamın öyle sarsılmaz bir görüntüsü vardı ki anksiyetesi olduğunu kırk yıl düşünse aklına getirmezdi. Şaşkınca çattığı kaşlarını düzeltmeyi sonunda akıl edebildiğinde, ısrar ettiği için kendini kötü hissetmemeye çalışarak Kartal'ın eli hala yanağındayken, bileğini kavrayarak yüzleri arasındaki mesafeyi alınları birbirine yaslanacak şekilde kapattı. "Niye daha önce söylemedin?"

Adam, başka bir bahanesi yokmuş gibi umursamazca omuz silkerek Nilüfer'in gözlerine baktı. "Konuşmaktan hoşlandığım bir şey değil."

Nilüfer anlayışla gülümseyerek kendini hafifçe geri çekerken Kartal, aralarındaki temas kesilince ürperdiğini hissederek gözlerini kapatıp açtı. Kız, İdil yüzünden yaşadıkları gerginliği bugünlük rafa kaldırmaya karar vererek kararsızca bakışlarını kaçırdı. Sessiz geçirdiği zamanı telafi etmek istercesine, sırf bir şey yapmış olmak için saçlarını kulağının arkasına atarak Kartal'a baktı. "O zaman bugün dinlensen..." Kartal'ın itiraz etmek için aralanan dudaklarına bakarak hızla kendini düzeltti. "Yani, evden çalışsan olur mu?"

Adam, kızdan tarafa mahcubiyetle kaçamak bir bakış atarken, isteyerek yüzsüzlük edeceğini bilmesine rağmen umursamadan "Yanımda sen olacaksan," diye şart koştu.

Nilüfer itiraz etmeden başını sessizce sallamakla yetinince, Kartal'ın yüzünde incecik bir esintinin bile yapraklarını dağıtacağı kadar narin bir gülümseme görünüp kayboldu. Ardından derin bir nefesle toparlanarak ayağa kalktı. Hala biraz solgun duran teni, büyük ihtimalle terlediği için dağılarak tokasından çıkan saçları, ışığı kırılmış gözleri, yakası açık gömleği ve gevşemiş kravatıyla öyle yorgun görünüyordu ki ona baktığı bir an, gözlerinin dolduğunu hissederek toparlanmaya çalıştı genç kadın. Derin bir nefesle ayağa kalkarak Kartal'ın yanında durdu. Adamın, elini kavrayarak onu peşi sıra koridora yönlendirmesine sesini çıkarmadı. Sonunda dışarı çıktıklarında, havayı derin bir nefesle ciğerlerine göndererek Kartal'a kaçamak bir bakış attı.

Temiz hava, ona da iyi gelmişe benziyordu. Adamın, direksiyon koltuğuna doğru bir adım attığını fark edince "Kartal," diye seslendi. Bakışları birbirini bulunca reddedilmeyeceğini umut ederek sorusunu dile getirdi. "Ben kullansam, olur mu? Sen de biraz dinlenirsin."

Kartal sessizce başını salladı. Araba kullandığı tüm o süre boyunca, dilediği gibi Nilüfer'i izleme fırsatını geri çevirecek değildi. İki büyük adım atarak yan koltuğa yerleşti bu nedenle. Ne kadar yorgun hissettiğini ancak başını kızı görecek şekilde yana eğerek koltuğa yasladığında anlayabilmişti. Evden içeri girdiklerinde kravatını çıkarıp bir köşeye bıraktı. Uzanıp Nilüfer'in saçlarının arasına peş peşe birkaç öpücük bıraktıktan sonra kokusunu derin bir nefesle içine çekerek "Ben üzerime rahat bir şeyler giyeyim," diye mırıldandı. Başını eğip usulca yüzünü kızın boynuna yaslarken, dudaklarını hafifçe kızın yumuşak tenine bastırdı. Nilüfer'in teninden yükselen çiçek kokusuyla başının döndüğünü hissederken, soluğunun kıyısında titreyen kız, gönülsüzce de olsa kendini çekmesine neden oldu. "Senin üzerine de rahat bir şeyler ayarlayabilirim istersen."

Nilüfer, boğazının kuruduğunu hissederek zorlukla yutkunurken bir adımla geri çekildi. Başını, istemediğini anlatmak istercesine hafifçe sallarken hala kendine gelmeye çalışıyordu. Adam, yakınlığıyla her seferinde aklını başından alıyordu. En nihayetinde Kartal, takım elbisesini çıkarıp aşağı indiğinde bilgisayarının başına geçerek çalışmaya başladı. Diğer toplantısını yarına ertelettiği için evden çalışması mümkün olmuştu. Nilüfer de sessizce bir köşede oturup Kartal'ı izlemeye başlamıştı. Aralarındaki sessizliğin, kelimelerle tarifi zor bir gerginliği vardı. İki taraf da farklı sebepler nedeniyle konunun bir şekilde İdil'e gelmesinden çekindiği için sessiz kalmayı tercih ediyordu.

Mesai saatinin bitimine yakın, Nilüfer usulca Kartal'ın yanına oturdu. Söyleyeceklerinden hoşlanmayacağını biliyordu ama elinden gelen bir şey yoktu. "Kartal," diye seslendi yavaşça. Adam ciddiyetle kaşlarını çatarak önündeki dosyayı incelemeye dalmıştı. Nilüfer'in sesini duyunca, dikkatini önündeki işten kopararak kıza döndü. "Benim eve gitmem gerek."

Kartal, elinde olmadan itiraz etti. "Nil..."

Nilüfer, anlayış beklediğini göstermek istercesine başını hafifçe omzuna doğru eğerken "Annem bekler," diye devam etti. "Ama seni yalnız bırakmak da istemiyorum."

Adam ısrar ederek kızı zor durumda bırakmak istemediğinden sıkıntıyla iç çekmesine rağmen onaylamakla yetindi. "Nasıl yapalım o zaman?"

"Kardeşlerinden birini çağırmak ister misin?"

Kartal gülümseyerek Nilüfer'i uyardı. "Yalnız onlar birlikte gelirler."

"Daha iyi," diyerek gülümsedi kız. "Senin de canın sıkılmaz."

Kartal cep telefonunu çıkarıp rehberden Defne'nin numarasını bulmaya çalışırken "Onlar gelene kadar bekleyecek misin?" diye sordu.

Aslında Nilüfer, bugün yaşadıklarından sonra, Kartal'ın kardeşleriyle tanışmak için yeterli enerjiye sahip olduğunu düşünüyordu ama gerçekten, adamı yalnız bırakmak istemediği için onlar gelene kadar elbette bekleyecekti. Geçen gün, annesiyle yedikleri yemek sırasında anlattıkları sayesinde adamın kardeşleri hakkında birkaç şey biliyordu. Onlar geldiğinde, fazla kalmadan eve gitmesi gerektiğini kendine yeniden hatırlatarak heyecanını bastırmaya çalıştı. Kartal'ın hayatına dahil olmayı elbette istiyordu ama bu şekilde olması, içinde izahı zor ince bir hüzne sebebiyet vermişti. Kardeşleriyle, adamı anksiyete krizi nedeniyle yalnız bırakmak istemediği için değil, özenle planlanmış bir randevuda tanışmayı tercih ederdi ancak yapacak bir şey yoktu.

Düşünceleri zil sesi nedeniyle sekteye uğrarken, Kartal'ın bir şey söylemeden kalkıp kapıya doğru gidişini seyretti. Heyecanla nefes alırken, ne yapması gerektiğine karar veremeden ayağa kalktı. Ayağa kalkmasının anlamsız olduğuna karar vererek yeniden oturmaya yeltenmişti ki üç kızın gülüşerek önlü arkalı salona girdiğini fark ederek olduğu yerde kaldı. Bir an sonra "Merhaba," diyerek gülümseyen Defne'yle göz göze gelerek gülümsemeye çalıştı. "Defne ben."

"Memnun oldum." Salonun içinde dolaşan bakışları Feza'yla karşılaştığında kendini biraz olsun daha iyi hissettiğini fark ederek yüzündeki gülüşü genişletti. Onunla daha önceden tanışmıştı. Dikkatini Feza'yı andıran diğer kıza vererek "Sen de Ezel olmalısın," diye devam etti.

"Çok memnun oldum, Nilüfer."

Kızların üçü de onunla tokalaşmak yerine kucaklaşmayı tercih etmişti. Onu zaten tanıyormuş gibi davrandıklarını düşünürken bakışlarını Kartal'a çevirdi. Anlaşılan adam, kardeşlerine ondan bahsetmişti. Bunun içinde sebep olduğu mutluluğu ve heyecanı göz ardı etmeye çalışarak "Ben artık gideyim," diye mırıldandı.

Ezel hayal kırıklığıyla "Nereye?" diye sorarken, onu Defne tamamladı. "Daha Kartal'ın dedikodusunu yapacaktık, aşk olsun."

Nilüfer, elinde olmadan gülümserken Kartal'a kaçamak bir bakış attı. "Başka zaman."

Adam, kardeşlerinin bir şey söylemesine fırsat vermeden kızı kapıya yönlendirerek "Ben seni geçireyim," diye araya girdi.

Kapının önünde karşı karşıya bekledikleri bir an, Kartal'ın Nilüfer'e sıkıca sarılmasıyla son bulurken adam, yüzünü yeniden tek ihtiyacı buymuş gibi kızın boynuna yaslayarak kokusunu derin derin içine çekti. Nilüfer'i hiç bırakmak istemiyordu ama gitmesine izin vermek zorundaydı. "Nil," diye fısıldadı, sıcak nefesi Nilüfer'in boyun çukuruna çarpıp o noktanın adeta dağlanmasına sebep olurken dudakları usulca kızın tenine sürtündü. Kollarının arasında titreyen kızı hepten harap etmek istercesine sıcak nefesini boynuna doğru üfleyerek yeniden fısıldadı. "İyi ki yanımdasın. Hep yanımda ol." Nilüfer'in kendini çekmesine izin vererek uzun uzun yüzünü seyretti. Eğilip kızın dudağının kıyısına küçük bir öpücük kondurdu. "Benimle ol."

Kız ne diyeceğini bilemeden gürültüyle yutkundu. Adamın bakışlarının yoğunluğu, gözlerini kaçırmasına sebep olurken, sesindeki titremeye kontrol altına alamadan sessizce mırıldandı. "İyi geceler."

***

Merhabalar.

Epey uzun bir zamandan sonra yeni bir Sevdakeder bölümüyle sizlerleyim. Bu kadar beklemek zorunda kaldığınız için gerçekten özür dilerim. Sabrınız için de teşekkürler. Bölüm tutuk başladı ama ben devamını sevdim. Kartal'la ilgili çok önemli bir şey öğrendik bu bölüm. İdil, Koray, sırtındaki yara, anksiyete derken... Ne düşünüyorsunuz bunlarla ilgili? Gelecek bölüme Kartal'la Nilüfer'i baş başa yazmayı düşünüyorum. Bu da kendime bir hatırlatma notu olarak burada kalsın.

Multimedyada bölüme de ismini veren bir şarkı var. Ben çok sevdim. Furkan Olgaç - Benim İklimim İncitmez Seni.

Bölüm hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bölümü okuduğunuz tarih ve saat?

Yorumlara sırasıyla ithaf veriyorum ayrıca.

Kendinize dikkat edin.

Görüşmek üzere.

editpiaf: Bu arada aşağıdaki ilk iki gife dehşet biçimde aşık olmuş durumdayım. Bu kadar da yakışıklı olunmaz be, zalımın oğlu.

***

Atıf Kartal TUNABOYLU

Nilüfer SEVİN

واصل القراءة

ستعجبك أيضاً

5.1M 279K 29
Sarhoş olduğu gece bir adamla birlikte olan Kayra, sabah uyandığında kendini tanımadığı bir adamla bulur. Evden apar topar kaçan Kayra, birlikte old...
Haz بواسطة 🍀

العاطفية

164K 1.8K 15
"Siktir, kırmızı senin rengin." Sütyenimin açıkta bıraktığı göğüslerimi öpmeye başladı. Bir eliyle kalçalarımı sıkıyor diğeriyle de kasıklarımı okşuy...
1.3M 58.9K 61
Aile problemleri yüzünden evden kaçmış ve kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan, aynı zamanda sinir hastası olan Pare, ucuza gelsin diye ikinci el...
10.5M 291K 22
BÖLÜMLER GERİ YÜKLENİYOR Şakadan zerre anlamayan birine okkalı bir şaka yaparsanız elde edeceğiniz şey yüklü bir para ve birkaç bin fazla tıklanma o...