Gel de Sil İzlerini

By Merfck

1.7M 74.7K 4.3K

''Bu ellerden sonra değecek başka bir elin tek amacı bana daha fazla zarar vermek olur. İşte bu yüzden senden... More

Ön Söz ☁ Gelde Sil İzlerini
1. Bölüm ☁ Kimsesiz
2. Bölüm ☁ Ukala Dümbeleği
3. Bölüm ☁ Gözlerin Haddinden Fazla Güzel
4. Bölüm ☁ Küçük
5. Bölüm ☁ Korku
6. Bölüm ☁ Takılmak
7. Bölüm ☁ Uyuşturucu
8. Bölüm ☁ Karanlık
9. Bölüm ☁ Kovalamaca
10. Bölüm ☁ Tutku ve Tehlike
12. Bölüm ☁ Hırsız
13. Bölüm ☁ Davet
14. Bölüm ☁ Soğuk Deniz Ilık Nefes
15. Bölüm ☁ Islak Bir Sıçan Gibi
16. Bölüm ☁ Yeni Biri
17. Bölüm ☁ Batıkan
18. Bölüm ☁ Karar
19. Bölüm ☁ Hayat Yok Sen Varsın
20. Bölüm ☁ Teselli Öpücüğü
21. Bölüm ☁ Hasret Türküsü
22. Bölüm ☁
23. Bölüm ☁ Sarılmak
24. Bölüm ☁ Gece
25. Bölüm ☁ İçimizde ki Sesler
26. Bölüm ☁ Kendine İyi Bak Güzelim
27. Bölüm ☁ Pişman Olmayacağım
28. Bölüm ☁ Birlikte İlk Gece
29. Bölüm ☁ Saldırı
30. Bölüm ☁ Güzelim
ÖNEMLİ GELİŞME!! (Yayın evi) .dfd.fd ♥
31. Bölüm ☁ Yaralı
32. Bölüm ☁ Ölmeden Önce Alınması Gereken Bir İntikamım Var
33. Bölüm ☁ Bana Aşık Olmana İzin Vermeyeceğim!
34. Bölüm ☁ Oyun Başlasın
35. Bölüm ☁ Tehlike Oyununa Başlangıç
36. Bölüm ☁ Kabus
ÖNEMLİ ☁
37. Bölüm ☁ Yabancı Eller
38. Bölüm ☁ İhale
39. Bölüm ☁ Pişmanlık
40. Bölüm ☁ Teklif
Lutfen 1 dakika!
41. Bölüm ☁ Oyun Bitti Ufaklık
Final Kararı Canolar
42. Bölüm ☁ Uyku Hapı
43. Bölüm ☁ Vurgun
44. Bölüm ☁ Borç
Yeni kitap: SAHRA
45. Bölüm ☁ Oyun Bitti
46. Bölüm ☁ Gitmiş
47. Bölüm ☁
48. Bölüm ☁ Kovalamaca
49. Bölüm ☁ Final
Ö Z E L

11. Bölüm ☁ Klişe

32.7K 1.4K 30
By Merfck

Yeni bir kurgum var ^_^ İlk 25 bölümünü falan hazırladığımda yayınlamaya başlayacağım xx Umarım onu da okursunuz :D

''Ya İlkim, hiç öyle bakma! Sakinleştiremezsin beni! İki günlük tanıdığın adamı nasıl evimize sokabiliyorsun? Saf mısın kızım sen? Adam hırlı mı hırsız mı, bir bok bildiğimiz yok. Daha geçen gün bunun birilerinden kaçtığını söylemedin mi? Bu günde tekrar dövülmüş. Sende buna rağmen buraya getiriyorsun? İlla birileri bize de mi sarsın, kafayı taksın?'' diye söylenmeye devam ederken tek yapabildiğim gözlerimi devirmek ve sakinleşmesini umarak başımı ağır ağır sallamaktı.

Tamam birazcık haklı olduğu yönler olabilirdi... Tamam tamam, gerçekten oldukça haklıydı ama onu orada o şekilde bırakamazdım ki. Hem ben doktordum ve ona bu evde gayet iyi bakabilirdim. İpek hala volta altmaya devam ederken onun gözünde suçlu olduğumu elbette biliyordum.

''İpek...'' diye mırıldandığımda hala sakinleşmemiş olduğunu tasdik eder bir şekilde bana döndü.

''Hem bu gün hiçbir şey söylemeden çıkıp gittin hastaneden. Mesai bitimine kadar nasıl idare edeceğimi şaşırdım. Bu çocuk içindi, değil mi? Of İlkim, kendini niye bu kadar kaptırıyorsun? Hani mesleki kariyerinin önüne hiç kimse geçemezdi? Şanslısın ki Güzide Hanım fark etmedi, fark ettiyse de takılmadı,'' dediğinde daha haklı olduğu kaç tane daha şeyi sıralayacağını düşünüyordum. 

Eğer haksızsanız ve karşınızda ki kişi bütün gerçekliği önünüze döküyorsa gerçekten eziliyordunuz. Kendinizi savunmak için en ufak bir şansınız bile olmuyordu çünkü gerçeklik buna izin vermiyordu. Onu bu gün oldukça zor durumda bıraktığımı farkındaydım. Oysa ki benim için yaptığı hiçbir şeyi yapmak zorunda da değildi.

''İpek sen olsan sende aynısını yapardın,'' dediğimde sinirle gülerek bana dönmüştü.

''Yapmazdım,'' dediğinde beklentili bir şekilde ona baktım ve gözlerimi kırpıştırdım.

''Gerçekten mi? Gerçekten birini sevsen yine bu kadar mantıklı düşünebilir miydin?'' dediğimde duraksamıştı. Bir şeyler düşünür gibi bir hali vardı.

Onun bu yüz ifadesi dediğim cümlenin altında bir gerçeklik payı olduğunu kanıtlıyordu. Belki ben son zamanlarda kendi olaylarıma kendimi çok fazla kaptırmıştım, onu görmemiştim. Belki de onunda dertleri, kimseye açamadığı şeyleri vardı ama ben günlerdir onu kendimle boğuyordum. Bir sıkıntısı olabilirdi.

''Tamam. Hiçbir şey demiyorum. Onu hemen iyi et ve sonra naş,'' dediğinde gülerek başımı salladım ve kollarımı boynuna doladım. Hafifçe sırtımı okşayıp geri çekilince gözleriyle tepsiyi işaret etti.

Sehpanın üzerine bıraktığım tepsiyi elime alıp merdivenlerden neşeli adımlarla çıkmaya başladığımda sevinç nidaları atmak istiyordum. Elbette bu gün bir tokatta benim yediğimi söylememiştim yoksa kesinlikle Kuzey'i bu evde değil, dünya da bile barındırmazdı. Kapıyı ayağımla yavaşça itip içeriye girdiğimde Kuzey'i tavanı izlerken yakalamıştım.

Bir şeyler sakladığı o kadar belliydi ki. İşin kötü tarafı ise benim hiçbir şey bilmediğim yetmiyormuş gibi yapabilecek hiçbir şeyim de yoktu. Gözleri kısa bir süreliğine bana kaydıktan sonra tepsiyle birleşmişti. Yüzü hafiften buruşurken neden böyle bir tepki verdiğini merak ederek yanına oturmuştum.

''Bir sorun mu var?'' dediğimde ifadesiz bir surat ifadesiyle tekrar bana bakmıştı.

''Çok klişesin. Çorba nedir ya?'' dediğinde 'Sen çok biliyorsun,' der gibi ona bakmıştım. Evet, bakışlarımı bile isimlendirebilen bir insanım. Sorun yok yani.

''Ne bekliyordun? Bilmem farkında mısın ama sen hastasın! Kendine, hatta yediklerine bile dikkat etmen gerekiyor. Tabii onca koşuşturma sırasında bu gerçeği unutmuş olabilirsin,'' dediğimde gözlerindeki koyuluğu görmemle susmuştum. Oysa oldukça iyi gidiyordum ama onu fazlasıyla kızdırmışım gibi görünüyordu.

Dememem gereken bir şey demiş olmalıydım. Kaşları derin bir şekilde çatılırken sırf bu bakışlardan kurtulabilmek için yerin beni içine çekmesini bile isteyebilirdim.

''Sen hastasın. Bende uzun süredir bu gerçeği hatırlatan birileri olmadığı için mutluydum,'' dediğinde gözlerimi kısarak ona bakmaya başlamıştım. Benden önce kim onu bu şekilde ikaz ediyor olabilirdi ki? Onun hastalığını kim düşünüyor olabilirdi?

''Bu cümleyi kim tarafından duyuyordun ki?'' dedim çocuksu bir merakla.

''Seni ilgilendirmez,'' demesiyle donup kalmıştım. Bana neden bu kadar soğuk davranıyordu ki?

''Çorba soğumadan...'' diye gevelemeye başladığımda yine acımasız bir şekilde kurmaya çalıştığım kelimeleri ağzıma tepmiş ve sinirli bir şekilde tıslamıştı.

''Çorba falan istemiyorum. Doktorculuk oyunun bittiyse gitsem iyi olur,'' demesiye yatakta doğrulması bir olmuştu. Canının acıması gerekiyordu ve büyük ihtimalle de acıyordu ama nasıl buna rağmen bu kadar seri hareket edebiliyordu?

''Hayır bitmedi. Bu yataktan bu çorba bitmeden kalkmıyorsun,'' diye direttiğimde bu tepkime ben bile şaşırmıştım. Evet, ona karşı farklı şeyler hissediyor olabilirdim ama sonuçta bu duygularım onu tanımadığım gerçeğini değiştirmezdi ve ben tanımadığım kişilere karşı asla böyle davranamazdım. Üstelik onun istemediği bir şeye onu zorlayacak hakkı da kimse bana vermiyordu.

''Buna sen mi karar vereceksin?'' dedi gözlerini kısarak gülümsemesiyle bu yolda gidebileceğimi düşünerek başımı sallamıştım. Dışarıdan nasıl göründüğümü bilmiyordum ama büyük ihtimalle salak gibi görünüyordum.

''Evet. Çünkü ben bir doktorum ve sende benim dediklerime uymak zorundasın,'' dediğimde hala sırıtıyordu. Neden gözlerinin rengi birden karanlıktan arınmıştı ki?

''Değilim. Sıkıyorsa uydur dediklerine,'' dediğinde onun taklidini çıkararak devam ettim.

''Sıkıyorsa uyma dediklerime! Hadi sıkıyorsa bu çorbayı bitirmeden kalk yataktan,'' dediğimde gülerek başını arkaya doğru attı ve sırtını yatağın başlığına yaslayarak biraz daha yayıldı.

Zafer kazanmış bir edayla gülümserken çorbadan bir kaşık almış ve onun ağzına doğru uzatmıştım. Aşağıdan kapının zilinin çaldığını duyabiliyordum ama ne de olsa İpek açardı. Henüz birkaç dakika geçmeden odanın kapısının aralanmasıyla başımı o tarafa doğru çevirmiştim. İpek başını kapıdan uzatmış ve bize doğru bakıyordu.

''İlkim, Mitat geldi. Seni görmek istiyormuş,'' dediğinde sesinde farklı bir şeyler sezmiştim. Yüzü de asılmıştı. Sanki benimle konuşmayı bile istemiyormuş gibi bir hali vardı.

Başımı sallayıp tepsiyi yatağın yanındaki çekmeceye koyduğumda Kuzey'in garip bir şekilde beni izlediğini fark etmiştim. Dikkat etmemeye çalışarak ayağa kalktığımda İpek kapıdan geçmem için yana kaymıştı. Merdivenlerden inip kapının eşiğinde beni bekleyen Mitat'ın karşısına geçtiğimde saçlarını karıştırarak bana baktı.

''Bir sorun mu var?'' dedim oldukça ciddi bir ses tonuyla.

''Bir sorun mu olması gerekiyor?'' dediğinde alaycı bir şekilde gülerek başımı yan yatırmıştım.

''Bu saatte evime gelmen için bir sorun olması gerekiyor,'' dediğimde bozulmuş tavrını gizlemek amacıyla gülmeye çalıştı. Sadece iki kere randevu teklifini kabul ettim diye benimle samimiyet kurduğunu falan mı sanıyordu? Karşımda bu kadar ukala davranması oldukça sinir bozucuydu.

''Aslında bir sorun var,'' dediğinde bana doğru bir adım atmıştı. Bende buna tepki olarak geriye çekilmeyi düşünmüştüm ama ondan kaçıyormuş gibi bir izlenim vermeme gerek yoktu çünkü böyle bir şey yapmama da gerek yoktu.

''Neymiş?'' dedim tek kaşımı kaldırırken.

''Senin belli belirsiz hallerin. Bir öylesin bir böyle. Sadece birkaç gün önce normaldin ama şimdi benden uzaklaşmaya çalışıyorsun. Bir sebebi olmalı,'' dediğinde bir süre diyeceklerimi toplamak adına sessizce ona bakmıştım ama diyebilecek pek bir şeyim yoktu.

''Seninle birkaç gün önce nasılsam yine öyleyim. Biz arkadaşız,'' dediğimde yüzü ciddileşmişti.

Sadece birkaç gün önce hayatımda Kuzey'in olmaması gerektiğine inanıyordum ve sırf onu silebilmek için başka şeylere yönelmiştim. O başka şeylerden biri de Mitat'tı ama ben başaramamıştım. Bir şekilde kendimi Kuzey'in daha da yakınında bulmuştum ve...

Artık ondan kurtulmak falan istemiyordum.

''Arkadaş?'' dediğinde yavaşça başımı sallamıştım. Yavaşça üzerime doğru eğilirken yüzüme yaklaşan yüzü ve dışarı verdiği nefesi hafiften alkol aldığını anlamamı sağlamıştı. Başımı geriye doğru çekerken tek elimi göğsüne dayayarak kendimden uzaklaştırmıştım. Yüz ifadesinden bunu beklemediği belliydi.

''Arkadaş,'' dedim ve elimle kapıyı gösterdim. ''Bye bye,'' dediğimde bir süre yüzüme baktı ve hiçbir şey söylemeden kapıya yöneldi. Peşinden kapıyı kapatıp derin bir nefes almış ve merdivenlere yönelmiştim ki İpek ve Kuzey'i görmüştüm.

Kuzey tek omzunu duvara yaslamış bana bakıyordu. İpek ise... yorumlayamıyordum. Merdivenlere biraz daha yaklaştığımda İpek hızla merdivenlerden inip hiçbir şey söylemeden yanımdan geçip gitmişti. Kuzey'in peşinden odaya doğru ilerlerken bir şeyler demesini bekliyordum. Bir şeyler demesini ve aklımı oyalamasını.

''Bir şeyler dememi istiyor olabilirsin ama boşuna bekleme,'' dediğinde dudaklarımı bükmüştüm. ''Ya da gitmeden önce son ibneliğimi yapayım. Şu ağlak kız o yapışkan çocuğu seviyor ve sende onun gözünde şu an sevdiği adamı çalan, yakın arkadaş görünümlü sürtük bir kaşarsın,'' dediğinde kullandığı kelimer ağzımın açılmasına ve kaşlarımın kalkmasına sebep olmuştu. Sakince kurduğu cümleler sanki tıslamasından anlaşıldığı gibi başını kaldırmış öfkesini gölgeliyordu. Neye öfkeliydi?

Nasıl hiç çekinmeden bu kadar rahat bir şekilde küfür edebiliyordu?

''Saçmalama,'' diye mırıldandığımda aynı alaycılığıyla devam etmişti.

''Neresi saçma? O kız onu seviyor ve o çocuğun da sana yaklaşmaya çalıştığını gördükçe çıldırıyor. Bu kadar saf olma ya da saf ayağına yatma,'' dediğinde gözlerimi kısarak ona baktım.

''İkisi de arkadaşım,'' dediğimde tekrar gülmüştü.

''O zaman arkadaşlık ayarlarını gözden geçir. Çocuğa son derece ümit vermiş durumdasın,'' dediğinde sesinin alaycı yüzüne rağmen neden bu kadar sert çıktığını düşünmeden edemiyordum.

''Bu seni ilgilendirmez,'' dediğimde ensesini kaşımaya başlamıştı.

''Evet, ilgilendirmez,'' dediğinde başımla onayladım. Sesi o kadar sert ve buz gibiydi ki.

''Nereye?'' 

''Evime,'' dedi gülerek.

''Gidemezsin,'' dedim.

''Giderim,'' dediğinde gözlerimi kısarak ona baktım.

''Çıplaksın. En azından yarın sabah git.''

Bütün gece Kuzey'in hemen yan odamda yattığını düşünerek beynimi yemiştim resmen. Sadece düşündüklerim bununla ksıtlı kalsa asla uykuya sırtımı çevirmezdim ama onun dediği gibi İpek Mitat'a aşıksa ve ben buna rağmen Mitat'la yakınlaşmışsam İpek'in bana sert davranması normal bir şeydi.

Üstelik düşündükçe Kuzey'e hakta vermiştim. İpek'in bu tavırlarının başka bir açıklaması olamazdı zaten. Böyle bir durumda yapmam gereken tek bir şey vardı. Mitat'tan olabildiğince uzak durmak. Hatta gerekirse ondan kaçmak. Çünkü en başından beri belki İpek'in duygularını görememiştim ama onunkileri görmüştüm.

Mitat benden hoşlanıyordu.

Belki hissettikleri bundan bile basitti ama kesinlikle bir şeyler hissettiğini görebiliyordum. En başından sırf Kuzey yüzünden onunla hiç yakınlaşmamam gerekiyordu ama ben İpek'in kalbini kırarak bunu yapmıştım. Kendime şu andan İpek'in bana olduğundan daha çok kızgındım.

İpek en başlarda Kuzey'den uzak durmam gerektiğini ve ona kafayı takmak yerine başka biriyle olmam gerektiğini söylediğinde Mitat'ın çıkma teklifini kabul etmiştim ve bu İpek'in fikirlerini tamamen değiştirmişti. Böyle durumlarda başkalarını kullanmamam gerektiğini bile söylemiş ve Kuzey'le konuşabilmem için beni idare etmişti. Hatta Kuzey gibi biriyle tek bir gece olsa bile aynı çatı altında kalmayacağı halde bunu da kabul etmişti.

Ama ben salak gibi onun canını yakmıştım.

Yatakta huzursuzca bir tur daha dönerken aklıma gelen şeyle duraksamadan edememiştim. Olayların patlak verme noktasını. Başbaşa bir yemekte Kuzey'le gördüğüm kadının ertesi gün çalıştığım hastaneye gelmesi, benim üstümde olan biriyle konuşmasını ve sürpriz bir şekilde hastane adına bir yere davet edilmem.

Tamam, mesleğimi çok seven ve önemseyen bir insanım. Hatta hırslı olmamın katkıları sayesinde müthiş bir kariyer yapma isteğim var ama daha yolun o kadar başındayım ki eminim ki hastane seçim yapabiliyor olsaydı beni değil çok daha fazla deneyimli bir doktoru görevlendirirlerdi. İçimden bir ses bu davetiyeninde, oraya benim gönderilmeminde bu kadınla bağlantılı olduğunu söylüyordu.

Bunu Kuzey'e sormayı o kadar çok düşünmüştüm ki nasıl olduysa bir şekilde unutmuştum. Çoğu zaman birbirlerinin fotokobisi gibi geçen monoton günlerim şimdi Hollywood filmlerini aratmıyordu. Kendimi hep bir karışıklığın ve koşuşturmanın içinde bulmaktan kafamın içindekilerini bir türlü toparlayamıyordum.

Çok daha fazla gecikmeden bu sorulara bir cevap almam gerekiyordu. Unutmadan. Yorganı üstümden ittirerek ayağa kalktığımda hala Kuzey'e söyleyeceklerimi aklımda toparlamaya çalışıyordum. ''O kadın kim?'' diyerek hesap soruyor imajı vermek istemiyordum.

İçimden bir ses bu kadının çevirdiği şeyden Kuzey'in de haberi olmadığını söylüyordu. Yoksa bu kadar umursamaz ve habersiz gibi davranamazdı. O kadar iyi bir oyuncu olamazdı.

Belki de sadece o geceyi ve başıma gelecekleri sessizce beklemem gerekiyordu?

Belki de olaylar daha çok sarpasarmadan bir nokta koymam.

Yavaşça kapının kolunu aşağıya doğru indirip odanın içine doğru bir adım attığımda yatağın içinde çıplak bir şekilde yatan Kuzey'e baktım. Adımlara yataktan tarafa atarken olabildiğince yavaş olmaya çalışıyordum. İçimi daraltan bu konuşmayı oldukça geciktirmek istiyordum.

-BölümSonu

Kızlar sınav haftamı hasarsız bir şekilde atlattığımı düşünüyorum xx Bundan sonra bir dahaki sınav haftama kadar aktif olacağız :D Bölümler arasındaki sıklığı önceki hikayemi okuyanlar bilir. Günde 3-4 bölüm yayınladığımda oluyor çünkü büyük ihtimalle birkaç bölümü önceden hazırlamış oluyorum. Yani belkide siz bonu okurken 15. bölümü yazıyor bile olabilirim :D

Her neyse :D

Fikirlerinizi bekliyorum.

Bölüm hakkındaki analizlerinizi bekliyorum :D

Continue Reading

You'll Also Like

25.5M 908K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
924K 64.5K 37
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
2K 264 11
"Elinden şekeri alınmış bir çocuk gibi kaldım Yokluğunda... Yağmur yağar, kar yağar Günler kısalır, geceler uzar On parmağımın üstüne on mum yaktım. ...
208K 17.4K 45
**** Bir pop yıldızı olan Jessica Evans ve kim olduğunu kimsenin bilmediği, kendinden geçmişinden kaçan Al Bartham Richardson için hayat artık hi...