Prince | Taekook

By InEfFaBlE_vKoOk

589K 45.1K 29.2K

°Mpreg° Kim Hanedanlığı'nın prensi kendisine verilen hiçbir hediyeyi kabul etmez. Onu görene kadar... More

0
1
2
3
4
5
6
7
8
9
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
Final

10

24.8K 1.8K 1.8K
By InEfFaBlE_vKoOk

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın canolarımm <3

İyi okumalar...

________

|Müjdeli bir haber

Etrafı ağaçlarla çevrili olsa da bomboş olan bir alana çadırlar kurulmuştu. Hepsi kocaman olsa da en büyük çadır, Prens Taehyung'un çadırıydı. İçinde, bir köşesinde iki kişilik bir yatak, diğer köşesinde çalışma masasıyla beraber birkaç ıvır zıvır vardı. Ben ise bohçalarımı köşeye bırakmış ve Hoseok'un zorla verdiği kürke şükrederek, biraz daha sarınmıştım ona.

Hoseok'un dediği gibi bu kesimler saraya kıyasla daha soğuktu. Ocak ayının soğuğu etrafı kaplamıştı. Bu yüzden çağırdan çıkarak, ortada yakılan büyük ateşe doğru gitmiş ve önünde çömelmiştim. Ellerimi ateşe doğru tutup ısıtıyor ardından birbirine sürtüp, soğuktan kızaran yanaklarıma koyup onlarında ısınmasını sağlıyordum.

Biraz da olsa ısınmanın verdiği rahatlıkla çömeldiğim yerden doğrulduğum vakit, belime sarılan kollar ve omzuma konan çene ile yerimde sıçramıştım. Tanıdık beden kollarını belimde sıkılaştırmış ve burnunu boynuma sürtmüştü. Az önce ateş ile fazla ısınamayan bedenim, şu an kolları arasında alev almıştı.

"Üşümüşsün." Dedi derin bir nefes alırken. Mırıldanarak onu onaylamış ve belime sarılı kollarını okşamıştım. "O zaman hadi gel, ısıtayım seni." Boynuma kondurduğu son öpücük ile elimden tutmuş ve çadıra götürmüştü. Hava kararmaya başladığı için herkes çadırlarına çekilmişti.

Çadırdan içeri girmemizle Taehyung çadırın girişini örten örtüyü çekmiş ve yatağın önünde dikilen bana bakmıştı. Yavaş adımlarla yanıma ulaşmış, ardından soğuktan hiç etkilenmediğini gösterir bir biçimde üzerinde bulunan kıyafeti çıkararak, üst bedenini çıplak bırakmıştı. Bakışlarım esmer teninde gezerken, mumlarla aydınlatıldığı için hafif aydınlık olan ortamda ne güzel göründüğünü düşünmüştüm.

"Bunu çıkaralım hm?" Elleri kıyafetimin kuşağını tutarken onaylamamı ister gibi gözlerime bakmış ve dudaklarımı ısırarak kafamı sallamamla çözmüştü. Kıyafetim yer ile buluşmuş ve üzerimde sadece beyaz saten içliğimle kalmıştım. İnce askıları omzuma tutunuyor, uzunluğu dizlerimin üzerine geliyordu.

Bakışları tenimde gezerken iç çekmiş, soğuktan ve heyecandan titreyen bedenimin daha çok üşümemesi için yatağın üzerinde duran yorganı kaldırmış, uzanmamı sağlayarak üzerimi örtmüştü. Yan tarafıma yatan bedeni beni kolları arasına çekmiş ve alnıma naif bir öpücük bahşetmişti. Huzur ile gülümsemiştim.

"Çok güzelsin." Demişti alnıma dökülen kıvırcık tutamları kulağımın arkasına iterken. "Dayanamıyorum güzelliğine. Teninde izlerimi taşı ve bana ait olduğunu göster istiyorum herkese. Sürekli tenlerimiz iç içe geçsin, şehvet sarsın istiyorum bedenlerimizi-

"Durmayan o halde. Sarsın şehvet bizi, geçsin tenlerimiz iç içe."

Daha fazla kelimeye ihtiyaç yoktu. Dudaklarımı, çölde kalan ve sonunda suya ulaşan bir insanın açlığıyla dudakları arasına almış, içini çeke çeke öpmeye başlamıştı.

Bedeni ait olduğu yer olan bacaklarımın arasına girmiş, ellerini kafamın iki yanına koymuştu. Doğrulduğu için açılan yorgan ile hafifçe titreyince ise yorganı üzerimize çekmiş ve bedenlerimizi yorganın altında bırakmıştı.

Yanıyordum.

Elleri bedenimin en ücra köşelerinde gezerken, teninin değdiği yerler alev alıyordu sanki. Dudakları arasında ezilen dudaklarım ve sürtünen burunlarımız ile nefesimiz birbirine karışıyor, huzurla doluyordum. Kollarım güç almak istercesine boynuna tutunuyor, ellerim tutamları arasında geziniyor, çekiştiriyordu.

Islak bir sesle dudaklarımdan ayrılmasının ardından yanaklarıma, çeneme ve oradan boynuma inerek öpücüklerini bahşediyordu. Boynumda bir yeri hırçınca dudakları arasına alıp içine çekerken, alt dudağımı dişlerim arasına alarak dişlemiş ve daha fazlası için saçları arasında olan elim yardımıyla bastırmıştım kafasını.

Beyaz saten içlik onu engellediğinde ise yavaşça askıları omzumdan indirmiş ve aşağı çekerek göğsümü açıkta bırakmıştı. Nefesinin değdiği göğüs ucum ile titrek bir nefes içime çekmiş, yastığın üzerinde olan kafamı hafifçe yana eğerek onu izlemeye başlamıştım.

Bir anda göğüslerimde gezinen gözleri, gözlerimi bulmuş ve göz bebeklerim titremişti. Gözleri aynı şekilde bana bakarken, göğüs ucumu dudakları arasına almasıyla, dudaklarım aralanmış ve sızlanmıştım. Yavaşça emiyor, dilini ve dişlerini sürterek çekiştiriyordu. İşaret parmağımın eklem kısmını dişlerim arasına alıp ısırırken, diğer elim saçlarını okşuyor ve belim yay gibi gerilip yataktan kalkıyordu.

"Doyamıyorum." diğer göğüs ucuma geçerken mırıldanmış ve iç çekerek öpmeye devam etmişti. "Lanet olsun doyamıyorum sana."

Yaşaran gözlerim ile onu izlerken, saten parça büzülerek karnımın üzerinde toplanmıştı. Yavaşça doğrulmuş ve tekrar yüz hizama gelerek, sulanan gözlerimi öpmüş, eli bacaklarımın arasına giderek deliğimi okşamıştı. "Nasılda ıslanmışsın." titrek bir nefes içime çekmemle, işaret parmağı yavaşça içime girmiş, içimde döndürerek çıkarmıştı. Eli kendi organına gidince, altında bulunan parçanın içinden çıkarmış ve birkaç kere kendisini çekmişti.

Boynunda olan kollarım daha da sıkılaşmış, kafasını kendime çekerek gözlerimi sıkıca kapamıştım. "Bacaklarını arala." bacaklarımı biraz daha aralamamla, iyice yerine kurulmuş ve penisini kalçalarım arasından kaydırarak, ait olduğu yere yollamıştı. Nefesim kesilmiş ardından küçük bir çığlık atmamla dudakları, dudaklarımı bulmuştu. Yavaşça hareket ediyor, her hareketinde vücudumu bir zevk dalgası esir alıyordu.

Hırıltılı inlemesi kulağıma doldukça daha da doruğa çıkıyordum ki bir anda içimden çıkmış ve ne olduğunu anlayamadan, beni ters döndürerek ellerini belime koymuştu. Şaşkınca omzumun üzerinden ona bakmış ve zevkten kasılan çenesini, terleyen yüzünü görmemle dudaklarımı ısırmıştım. Kollarımı yastığın üzerinde kavuşturmuş ve kafamı üzerine koymuştum. Arkamda olan bedeni organını tekrar deliğime yaslamış beklerken, eğilmiş ve ellerini başımın iki yanına koyarken, saçlarıma bir öpücük kondurmuştu.

"Belini eğ bebeğim." dediğini yapmamla içime girmiş ve az öncekine kıyasla daha hızlı bir şekilde hareket etmeye başlamıştı. Her hareketinde yapılı göğsü sırtıma sürtünüyor, dakikalar önce soğuktan titreyen bedenim zevkten titriyordu. Kulağımı fısıldadığı güzel sözler ve tenimi dişleri arasında ezdikten sonra özür diler gibi bıraktığı öpücükler ile kendimden geçmiştim. Çoktan kendimi bırakmam ile bedenim gelmemden ötürü hazla titremiş, Taehyung saçlarımı severek kulağıma fısıldamıştı. "Şhh geçti meleğim, geçti." sesi hazdan dolayı daha da derinleşmişti.

Birkaç kere daha içimde gidip gelmiş ardından genzinden delen hırlama gibi bir sesle kendini bırakmıştı. Sıcaklığı içimi sarmış ve kısıkça inlemiştim. Ardından mırıltısı ile kısıkça gülerek onu onaylamıştım.

"Şimdi ısındın değil mi?"

***

Kulağıma gelen kuşların cıvıltıları ve ormanda yaşayan hayvanların sesleriyle gözlerimi aralamıştım. Bedenim koca yatağın içinde küçücük kalmış ve üzerimde sadece saten parça vardı. Doğrularak gözlerimi ovuşturmuş, gerinerek etrafa bakınmıştım. Taehyung çadırda değildi.

Yataktan yavaşça kalkmamla kalçama vuran sızı ile sızlanmış ve yüzümü buruşturarak, dün çıkardığım kıyafetleri giyinmiştim. Çadırın içinde bulunan masanın üzerinde koca bir kasede su ve yanına katlanan havluyu görmemle, orada yüzümü yıkayarak, havluyla yüzümü kurulamış, aynada saçlarımı düzelterek çadırdan çıkmıştım.

Dün yanan ateş hala yanıyordu ve üzerinde koca bir kazanda yemek pişiriliyordu. Etrafta saray hizmetkarları vardı ve birinin beni görmesiyle yanımda bitmesi bir olmuştu. "Oh! Uyanmışsınız efendim. Prensimiz, siz uyanınca aç kalmamanızı istedi." önden ilerlerken peşinden gidiyordum. "Yemekleri ben yaptım. Umarım beğenirsiniz, saray aşçısının yanında çırağım. Çoğu şeyi ondan öğrendim. Kendisi babam olur." Dönerek bana gülümsemişti. Dolgun dudakları ve geniş omuzları vardı. Büyük ihtimalle benden büyüktü. Karşılık olarak gülümsemiş ve "Adın nedir?" diye sormuştum. Birileriyle tanışmak istiyordum. Burada kalacağım süre boyunca Taehyung yanımda yokken bana arkadaşlık edebilirdi. "Adım Seokjin efendim, kısaca Jin diyebilirsiniz. Herkes öyle seslenir." gülümseyerek onu onaylamış ve dudaklarımı büzerek etrafa bakınmıştım.

"Prens Taehyung neredeler acaba?"

"Prensimiz ve kralımız erkenden orman keşfine çıktılar. At üstünde etrafı gezerek ormanın durumuna bakıyor olmalılar. Gelip yemek yedikten sonra ise avlanmaya çıkacaklardır."

Ateşin etrafında kurulan küçük sofra ile masanın kenarında duran minderlerden birine oturmuş, yapılan yemeğe bakmıştım. Etle yapılan yemeği yemek için kaşığı elime almış, lakin kokusu midemi bulandırmıştı. Sabah sabah et kokusu olduğu içindir diyerek, boş vermeye çalışmış ve yemekten bir kaşık almıştım. Seokjin ise yanımda oturuyor, yemekte bana eşlik ediyordu. Kabul etmek istemese de onu ikna etmiştim.

Öğürerek elimi ağzıma götürmüş, Seokjin'in endişeli sesi kulağıma dolmuştu. "Efendim iyi misiniz?" tekrar öğürmemle omzuna tutunmuş ve sulanan gözlerim ile ona bakmıştım. "Kusacağım sanırım."

Kalkmama yardım etmiş, köşede bulunan ağacın oraya gitmemizle daha fazla tutamayarak kusmaya başlamıştım. Ağzıma gelen acı tat ile yüzüm buruşmuş ve doğrularak rahat bir nefes almıştım. "Efendim iyi misiniz? Neden kustunuz ki şimdi?" diyerek elindeki mendili bana uzatmıştı.

"Sanırım yemeğin kokusu dokundu." endişeyle kafasını sallamış ve "O zaman dinlenin siz." diyerek çadıra yönlendirmişti. Lakin temiz havada durmak istiyordum. "Gerek yok şimdi iyiyim. Belki dün yediğim bir şey dokunmuştur, midem biraz hassastır da."

Ateşin kenarında duran minderlerden birine oturmuş ve Prens Taehyung'u beklemeye başlamıştım.

***

"Sen iyi misin?" Taehyung beni kolları arasına almış ve alnıma dudaklarını bastırmıştı. "Bir şey yemediğini ve kustuğunu duyunca çok endişelendim."

Gülümseyerek "Şimdi iyiyim." dedim. Onunla beraber ava gitmek istiyordum.

"Sizinle gelebilirim öyle değil mi?" dedim hevesle.

Sıkıntıyla iç çekmişti. "Bence dinlensen iyi olacak. Daha kötü olmanı istemiyorum." önüme gelen saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırmıştı.

"Sorun değil şu an daha iyiyim. Hem ormanın iç kesimlerinde hava daha temizdir. Bana da iyi gelecektir. Lütfen prensim sizinle gelmek istiyorum." ellerimi birbirine sürterek kocaman açtığım gözlerimle ona bakarken pes ederek gülümsemiş ve kafasını sallayarak onaylamıştı.

_

Taehyung'un atının önündeydik. Simsiyahtı ve tüyleri güneş altında parıldıyordu. Çok güzeldi. Ata binmeyi bilmediğim için Taehyung ile birlikte binecektim.

"Nasıl bineceğim?"

"Seni şimdi kaldıracağım, o sırada bacağını atın üstünden at ve eyere tutunarak yerleş. Tamam mı?"

Hevesle kafamı sallamış ve aniden belimden tutup kaldırmasıyla korkmuştum. Ağırlığım onu etkilememiş gibi beni kaldırmasına şaşırmıştım. Taehyung gerçekten güçlüydü. Dediği gibi eyerin üstüne oturunca, at hareket etmiş ve iplere sıkıca tutunarak kısa bir çığlık atmıştım. "Düşeceğim! Düşeceğim!"

Arkama oturan beden belimden tutarak, korkuyla eğildiğim için beni doğrultmuş ve sırtımı göğsüne yaslamıştı. Elleri ipleri tutmuş ve koluna tutunarak ona sığınmıştım. Bu halime gülmüş ve "Korkma ben yanındayım." diyerek atı sürmeye başlamıştı.

At hızlıca ormanın içinde turlarken etrafa bakınıyor, ormanı inceliyordum. Askerler etrafa dağılmış her biri avlanırken, birkaç tanesi korumak için yanımızda kalmıştı. Kral Kim ise bizden önce avlanmaya çıktığı için nerede olduğunu bilmiyordum.

Taehyung sırtına astığı oku çıkarmış ve atı yavaşlatarak, ileride gördüğü geyiği göstermişti. "İzle şimdi ve sessiz ol. Onu kaçırmak istemeyiz." oku germiş ve bırakmasıyla geyiğe saplanmıştı. Hayvanın yere çökmesiyle içim cız etmiş ve dudaklarımı büzmüştüm.

Taehyung attan atlayarak, beni de belimden tutup indirmiş, elimi tutarak yanından ayırmadan geyiğin yanına getirmişti. Ölen geyiğe bakarken Taehyung askerlere hitaben "Diğerlerinin yanına yükleyin." demişti. Geyiğin ok saplanan yerinden kan akıyordu ve kanın kokusuyla görüntüsü sabah ki mide bulantımı geri getirmiş, koşarak ağaç dibine giderek, içimde ne varsa çıkarmaya başlamıştım.

Bir el sırtımı sıvazlıyor rahat olmam için konuşurken "Bakmayın lütfen, görmenizi istemiyorum." demiştim.

"Senden iğrenmem Jeongguk, lakin bu kusmaların nedeni ne? Korkmaya başlıyorum."

"B-bilmiyorum." dedim titrek bir nefes vererek, ardından doğrulmamla dengem bozulmuş ve Taehyung'a tutunmuştum.

"B-başım dönüyor."

***

Esmer tenli kucağına yığılan genç ile telaşlanmış ve onu kucaklayarak, atına koşturmaya başlamıştı. Peşinden gelen askerlere hitaben ise sert sesiyle "Benden önce kamp alanına gidip hekime haber verin!"demişti. Atın üzerine baygın genci bindirerek, arkasına geçmişti.

Atı sürerken ara sıra baygın gence bakıyor, saçlarını alnından çekerek dudaklarını değdiriyordu. "Geçecek güzelim, geçecek. Birazdan varacağız oraya, iyi olacaksın."

Kısa sürede kamp alanına varınca ise hızla atından inmiş, baygın bedeni kucaklayarak çadırına koşturmuştu. Hekim çoktan gelmiş yatağın köşesinde beklerken, içeri giren prens ile eğilmiş ve "Nasıl bayıldı prensim?" diye sormuştu. Taehyung beyaz tenliyi yavaşça yatağa yatırmış ve elini tutmuştu.

"Bir anda oldu. Önce kustu sonra kollarıma yığıldı." Hekim kafasını sallayarak onaylamış ve baygın gencin yanına oturarak, bileğini eline almış, nabzına bakmıştı. Hissettiği şeyle kaşlarını çatmış, emin olmak istermiş gibi gömleğinin düğmelerine yönelmişti. Lakin prens sert sesiyle "Ne yapıyorsun." deyince hekim ellerini çekerek "Bir şeyden emin olmam gerekiyor prensim. Bu benim işim."

Taehyung istemeden de olsa onaylamış ve hekim tekrar gömlek düğmelerine yönelerek, yavaşça çözmüş, pürüzsüz teni açığa çıkarmıştı. Gözlerini kapayarak ellerini belirli yerlere bastırarak gezdirmiş ve gülümseyerek gözlerini açmıştı.

Prens anlam veremeyerek hekime bakarken, kaşlarını çatmış ve "Neyi var?" diye sormuştu.

Hekim ise gülümseyerek doğrulmuş, ellerini kavuşturarak müjdeli haberi vermişti.

"Gözdeniz gebe, prensim."

Bölüm sonu.

Poh gibiydi değil mi? hsdfvbjfhfbdf

bir de smut kısmında da kendime güvenmiyorum orası da güzel olmamış olabilir dfbdfbf

sorry :( daha güzel yazabilmek isterdim ühü

neyse siz yinede umarım beğenmişsinizdir  :')

Continue Reading

You'll Also Like

118K 9.2K 38
sadece erkeklerin olduğu bir üniversitede gay yönelimin odağı ve tüm dikkati üzerine çeken Jungkook, bu durumdan sıkılan ve onu bu rahatsızlıktan ko...
70K 8.3K 18
Sürüsünün diğer kasabasına taşınan Jeongguk, orada yaşanan cinayetlerden habersizdir. Öğrenmesi ise onun için hiç iyi olmamıştır. Omegaverse,, Başlan...
47.2K 3.1K 33
Jungkook ancak başka birinden bahsettiği zaman yatak arkadaşının dikkatini çekmeyi başarmıştı.
214K 23.9K 35
Jeon Jungkook, üvey abisi olma yolunda olan Kim Taehyung ile ruh eşi olacağını tahmin etmiyordu... Omegaverse Tex / düz #1- vkook 080624 #5-taekook 2...