Bu sorular beni zorlamaya başlamıştı, su içtikten sonra salona gittim, Prens Kai'nin on üç yaşındaki kuzeni Prens Kai'ye
-Kai ağbey hiç nişanlınla öpüştün mü?
demişti, gözüm fal taşı gibi açıldı, Prens Kai kekeleyerek
-N..ne hayır, ama gerekte yok.
dedi, Prens Kai'nin teyzesi
-O zaman ne duruyorsunuz.
demişti, ben lafa atlayarak
-Arada çocuklar var.
demiştim, ama etrafa baktığımda o veletler bahçeye çıkmışlardı sanki bir an herkes bunu planlamış gibiydi, o anda Prens Kai belimi tutmuş ve beni kendine çekmişti, suratı kıpkırmızı olmuştu bana aşırı derecede yaklaşmıştı, sıcak nefesini anlımda hissediyordum kulağıma yaklaşmış, bana
-Bunun için üzgünüm Maria.
demişti, kilitlenmiştim gözlerimi eliyle kapatmış, bana
-Korkma bunu isteyerek yapmıyorum.
diye fısıldadı, tam o anda uşak elinde küçük bir kutuyla Prens Kai'yi çağırdılar, belimi bırakmıştı rahatlamıştım misafirlerimize odalarını göstermek için önden gittim, bir kaç zaman sonra Prens Kai'yi taht odasında beni beklerken gördüm, elinde küçük bir kutu vardı, bana
-Sonunda geldin.
demişti, kutunun içinden iki tane nişan yüzüğü çıkarttı bana elimi uzatmamı istedi ve yüzüğü taktı
şaka gibiydi Prensle nişanlı değildik ama nişan yüzüğü takıyorduk, üstümü değişmek için odama gideceğimi söyledim bana söylediği şey
-Kıyafetlerin odamda, bu akşam odamda yatacaksın.
demişti, ona
-N...ne ama nasıl?
demiştim, bana söylediği şey
-Teyzem gardiyan gibidir bilirsin, akşamleyin odamıza bakacak yani korkma yanında uyumayacağım.
demişti, bütün her şey çok çabuk gelişiyordu şaşırarak
-He ne nasıl ama.
demişti, bana soğuk ama rahat bir şekilde
-Gevezelik etmede hadi.
demişti, her şey çok ani oluşuyordu ilk nişanlım dedi sonra öpmeye çalıştı sonrada yüzükler, şimdide aynı odada...