MÜHÜR

By gizlibiradetyazar

71.8K 4.4K 2.2K

Baş melek Raphael, cennete karşı karşı gelen Lucifer'ı cezalandırmak adına güçlerini ve ilk aşkı olan Lilith'... More

1-'Yeni Arkadaşlar'
2-'Duman'
3-'Park Alanı'
4-'İlk Gün'
5-'Uyku Hali'
6-'Gariplikler'
7-'Yarış'
8-'Beraber Takılmak'
9-'Sinema'
10-'Ölüm'
11-'Anlaşma'
12-'Mühür'
13-'Ateşiniz Bol Olsun, Şeytanlar!'
14-'Lilith'
15-'Esir'
16-'Melekler'
17-'Melekler vs. Şeytanlar'
18-'Zebaniler'
19-'Kaçmayı Denemek'
20-'Beklenmedik Yardım'
21-'Duygular'
22-'Sakinleştirme'
23-'Gerçek Bir Şeytan'
24-'Çığlık'
25-'Farklı Bir Gün'
27-'Şeytan Kandırmacası'
28-'Lilith'in Kardeşi'
29-'İtiraf'

26-'Azazel'

2.1K 156 95
By gizlibiradetyazar

Beş gün sonra

Kahvemden son yudumu da aldıktan sonra Ruth'u daha fazla bekletmeden yanına ilerledim. "Tamam, çıkabiliriz." Bana 'sonunda!' dercesine bir bakış attıktan sonra merdivenlerden çıkmaya başladı.

Çalan okul zili hızlı olmamız gerektiğini gösteriyordu. "Bir kere geç kalmayalım be kızım." dedi Ruth isyan edercesine.

"Kaç gündür içmiyorum kahve, canım istedi, ben ne yapayım?" Bir şey demedi.

"Bunları hala konuşmadık. İki gündür her şey normalmiş gibi davranıyorsun." Boğazımı temizledim.

Evet, bundan üç gün öncesine kadar bütün günümü evde sıkıntıdan patlayarak geçiriyordum. Derek başıma bir şey gelmemesi için beni hep evde bırakıyordu. Ama üçüncü gün onu nihayet ikna edebilmiştim. Şeytanla araları nasıl hiçbir fikrim yoktu ama onu günlerdir görmüyordum. Belki de bir anlaşmaya varmış olmalılardı. Belki de Lucifer peşimi bırakmıştı.

Okula geldiğim iki gün boyunca Ruth'a söyleyeceklerimi düşünüyordum. O benim gerçek dostumdu, bütün her şeyi anlatarak onun da hayatını mahvedemezdim. Ama işin içinde kardeşi, Rosalinda da vardı. Durumlar fazlasıyla karışıktı.

"Arkadaşlar, ders boş, hoca son ders gelip yoklamayı alacakmış sadece." Sınıftan birinin yaptığı duyuruyla şaşkınlıkla ağzım açıldı. Dönemin yarısına gelmiştik ve neredeyse hiçbir ders işlenmemişti. Tabii bunun içinde benim gelmediğim süreç de vardı.

Ruth bana doğru baktı. "Hadi, koridora çıkalım." Kafamı salladım ve onunla birlikte ayağı kalktım. Derslerin işlenmemesi benim açımdan kötüydü. Evde hiçbir şey yapmadığımdan düşüncelerle kafayı yiyordum. Burada en azından ders dinleyerek kafamı dağıtmayı düşünmüştüm ama görünüşe bakılırsa mümkün olmayacaktı.

Koridorda ilerlediğim sırada köşede tanıdık bir yüz gördüm. "R-ruth?" diye seslendim şaşkınlıkla. Kafasını bana doğru çevirdi. "Efendim?"

"O Rosalinda değil, değil mi?" Burada ne arıyor olabilirdi ki? Sanırım artık halüsinasyon görmeye de başlamıştım.

"Evet, Rosalinda. Niye bu kadar şaşırdın ki?" Afallayarak ona baktım.

"Hastanede olduğunu sanıyordum." dedim ses tonumu normal tutmaya çalışarak.

"Ortalarda olmadığın için haberinin olmaması normal." İğneleyici bir şekilde söylemişti. "Çıkalı 1 buçuk hafta oluyor, beş gündür de okula geliyor." Kaşlarımı kaldırdım.

"Yani... artık iyi mi?" İşte şimdi samimi bir şekilde gülümsüyordu.

"Çıkacağını ilk duyduğumda sana söyleyeceğim için o kadar heyecanlıydım ki. İyileşiyor, Anna." Zoraki bir gülümseme sundum. O gün bana anlattıkları, şimdi burada olması... garip geliyordu. "Hadi gel, yanına gidelim."

Yanına vardığımızda Rosalinda bizi tebessümle karşıladı. "Anna!" diyerek boynuma atıldı. "Görüşmeyeli uzun zaman oluyor." Sarılmasına karşılık vererek sırtını sıvazladım.

"Nasılsın Roz?" Işık saçan bir gülümsemeyle bana baktı.

"Çok iyiyim." Ruth da gülümsüyordu. Onları böyle mutlu görmek çok güzeldi. Ama içimde kötü bir his vardı. O gün çaresizce benimle konuşan kızla şimdiki arasında çok fark vardı. "Abla, Lucas'ı gördün mü?" Ruth önce kaşlarını kaldırdı. Sonra gülerek karşılık verdi.

"Görmedim. Boyundan büyük işlere kalkışma ufaklık." Rosalinda'nın saçını karıştırdığında kaşlarını çattı.

"Ya bozma ama!"

"Biri benden mi bahsetti?" Araya giren bu sesle afallamıştım. Sadece afallamak da değil, tam olarak şok olmuştum. Lucifer tam karşımda duruyordu.

"Lucas!" dedi Rosalinda büyük bir gülümsemeyle. Lucifer de aynı şekilde karşılık verdi.

Gülümsüyordu. Kolunu Rosalinda'nın omzuna attı. "Nasıl gidiyor?" Bakışları benimle kesiştiğinde sertçe yutkundum. Bu nasıl mümkün olabilirdi? Bana onlardan uzak durmamı söyleyen, onların şeytan olduğunu bilen bir kız, şimdi Lucifer ile mi takılıyordu?

"Harika!" Bakışlarımı Lucifer'den çekmiyordum.

"Luci- Lucas. Bir saniye gelebilir misin?" dedim tiz bir ses tonuyla. Gözlerinin ardındaki o soğukluğu buradan bile hissedebiliyordum. Benimle birlikte ilerlemeye başladı. Rosalinda'dan yeterince uzaklaştığımızda durdum.

"Sen ne yaptığını sanıyorsun?" dedim şaşkınlık ve öfkeli bir ses tonuyla. Şu an onun şeytan olması falan umrumda değildi. Rosalinda'ya ne yapmıştı, bunu öğrenecektim.

"Ne yapıyormuşum?" dedi alayla. Bu sırada kollarını birleştirmişti. Sakinleşmeye çalışarak nefes aldım.

"Ne yaptın, onu da hipnoz mu ettin? Yoksa iyileşmesini mi sağladın? Nasıl seninle böyle konuşabiliyor?"

"Şeytan tüyü, güzelim. Anlarsın ya," Bu gerçekten hiç hayra alamet değildi.

"Sorularıma cevap vermiyorsun!" Bağrışım üzerine ciddileşti. Bana doğru bir adım attı.

"Görüşmeyeli dilin fazla uzamış, küçük melek." Kaşlarımı çattım. 'Kızıl' dan sonra şimdi de küçük melek mi çıkmıştı?

"Bana öyle hitap etme." diye tısladım. Sanırım bu cesaretimi etrafa borçluydum. Bu kadar insanın içinde bana bir şey yapamazdı. Üstelik, ben bir melektim. Kendimi koruyabilirdim.

Lucifer kaşlarını çattı. İşte yine aynı sert ifadesine bürünmüştü. Bileğimi sertçe kavradı. "Gerçekten fazla uzamış." diye tekrar etti. Boşta kalan elimle göğsünden ittirdim. Bu hareketimin onu kıpırdatacağını düşünmüyordum ancak gerilemişti.

Üstelik yüz ifadesi de değişmişti. Yüzünü buruşturmuştu. Şaşkınlıkla ona baktım. Canı mı acımıştı? Bu nasıl olabilirdi ki- tabii ya! En son Daisy beni bir canlı bomba haline getirmişti. Ve ben de bunu Lucifer'in üzerinde kullanmıştım. Aslında üstünden vakit geçmişti, çoktan iyileşmiş olması gerekiyordu.

Ona doğru bir adım attım ve az önce ittirdiğim yere hafifçe dokundum. "Acıyor mu?" Öfkeli bakışlarının ardından sertçe elimi çekti.

"Bana bir daha dokunma. Meleklerden iğrenirim." dedikten sonra hızlı adımlarla ilerlemeye başladı. Aptallık bendeydi! Niye canının acıyıp acımadığını soruyordum ki? Umrumda bile değildi! Bana yaptıklarının yanında az bile kalırdı.

Derince nefes aldım ve Rosalinda'ya doğru ilerlemeye başladım. Onunla konuşacaktım. "Anna? Bir sorun mu var? Lucas neden sinirle gitti?"

"Rosalinda, bahsettiğin kişi Lucifer. Bunu biliyorsun değil mi?"

Kaşlarını çattı ve, "Ne?" diye bir soru yöneltti.

"Şeytandan bahsediyorum. Hastanede bana onların gerçek yüzünü gördüğünü, benim de onlardan uzak durmam gerektiğini söylemiştin." Birkaç saniye ciddi bir şekilde baktı. Sonradan ise hafifçe güldü.

"Ben iyileştim ama sen hala atlatamadın galiba." Şaşkınlıkla kaşlarım kalktı. "Artık halüsinasyonlar yok. İyileştim ben, iyiyim."

Hayır, hayır. Bu nasıl olabilirdi? "Ama Roz-"

"Anna, lütfen. Eski konuları konuşmanın bir mantığı yok." Arkasını dönüp gidiyordu ki tekrardan bana döndü. "Hatta senden bir iyilik istiyorum. Ablama söyledim ama küçük olduğumu söyledi. Sizden sadece bir yaş küçüğüm!" dedi hayıflanarak.

"Neyden bahsediyorsun?"

"Lucas. O... gerçekten hoş bir çocuk. Ve sanırım benimle ilgileniyor. Yani, okula geldiğim günden beri takılıyoruz. Aramızda bir şeyler olabilir-"

"Sen ne dediğinin farkında mısın?" diye böldüm hiddetle. "Şeytandan bahsediyoruz Rosalinda! Her şeyi gördüğünü söyleyen sendin!" Kaşları çatıldı.

"Bence kafayı yemiş olan sensin Anna! İlaçları kullanmayı bıraktım. Gerçek dışı şeyler görmüyorum ve artık rahat olmak istiyorum, tamam mı?" Bağırdıktan sonra çekip gitmişti.

Şok olmuş bir şekilde koridordaki banka çöktüm. Rosalinda doğruyu mu söylüyordu? Gerçekten Lucifer'e karşı bir şeyler mi hissediyordu? Tanrım! Bu kızın derdi neydi? Bu işin altında bir şey vardı. Kesinlikle bir şey vardı.


Düşüncelerle boğuşarak geçirdiğim günün ardından zil çalmıştı. Herkes evine dağılırken ben bahçede Derek'in gelmesini bekliyordum. Her okul çıkışı beni alıyordu, kendim gelmeme izin vermiyordu.

Geçen her gün anneme ve kardeşime duyduğum özlem artıyordu. Derek'in de bu halime acıdığını anlayabiliyordum ama bana açıklama yapmıştı. "Annenlerin hafızasını bir şekilde düzeltebiliriz ama bu işlerin yoluna girmesini sağlamaz. Ne olacağı belli değil, eve gidemeyip bize gelmek zorunda olduğun günler de olabilir. O zamanlarda ne yapacağız?" demişti. Aslında ona hak veriyordum. Şu an daha ciddi problemlerimiz vardı. Mesela Lucifer'in mühürü bulmaması gibi. Bu durumda sadece kendimi değil, herkesi düşünmeliydim. Belki de onlardan uzak kalmam daha iyiydi. En azından bu lanetim onlara da sıçramıyordu.

"Kurtarıcını mı bekliyorsun Kızıl?" Sesin kime ait olduğunu tahmin etmek zor değildi. Dudaklarımı birbirine bastırarak cevap vermemeyi tercih ettim. "Yürü hadi, gidiyoruz." Şaşkınlıkla ona baktım.

"Ben seninle bir yere gelmiyorum."

"Meleğin gelmeyecek, boşuna bekleme. Benimle geleceğini biliyor." Derek bunu yapmazdı. Beni kendi elleriyle şeytana teslim etmezdi. Kaşlarım çatıldığında derince nefes aldı. "Anlaşmamız var, tamam mı? Mühürü aramaya devam ederken sana dokunmayacağım. Ama şimdi benimle geliyorsun."

"Nereye gidiyoruz ki?" diye sordum. Bir yanım ona inanmasa da ortada bir anlaşmanın olduğunu tahmin edebiliyordum. Çünkü Lucifer kendisine yapılandan sonra bizi asla rahat bırakmazdı. Cevap vermeden arabaya yürümeye başladı.

Kararsızca durdum. Gidecek miydim? En fazla ne olabilirdi ki? Acı çekmeye zaten alışmıştım. "Geliyor musun yoksa seni kucaklayıp arabaya bindireyim mi?" Duraksadı. "Bir dakika, bu asla olmaz. İğrendiğim meleği bir de kucağımda taşıyacak değilim." Boğazıma yumru oturmuştu. Bunu umursamayarak gözlerimi devirdim.

"Benden iğrendiğini her dakika söylemek zorunda değilsin." Cevap vermesini beklemeden arabaya bindim. Kokusu arabaya sinmişti; bu bir yandan acıyı hatırlatırken, bir yandan da güvende hissetmemi nasıl sağlayabiliyordu?

O da sürücü koltuğuna geçtiğinde hazırdık. Nereye olduğunu bilmediğim bir yolculuğa gidiyordum.




"Buraya neden geldik?" dedim bir yandan da oldukça yüksek ağaçlara bakarak. Kasabanın dışındaki ormana gelmiştik.

"Çünkü ben mühürün hala sende olduğunu düşünüyorum." Duyduğum cümleyle donakaldım. Bakışlarımı düz tutmaya çalışmak gerçekten zordu.

"Yine ne saçmalıyorsun?" dedim hayıflanarak. "Bunu zaten test etmediniz mi?" Lanet olsun! Sesim titriyordu. Buraya onunla birlikte gelmiştim. Sadece ikimiz vardık. Belki de mühürün bende olduğunu biliyordu. Buraya da beni öldürmeye gelmişti.

Kim söylemiş olabilirdi ki? Elizabeth mi? Hayır, o bunu yapmazdı. Zaten mühürü gizleyen oydu, neden şimdi açık etmek istesindi ki?

"Çoğu gücümün mühürde hapis olduğunu düşünürsek, mühür sende olduğu halde bunu görememiş olabilirim." Kulağım uğulduyordu.

"B-bende mühür falan yok." O anda karşıdaki çalılıklardan ses duyuldu.

Şimdi karşımda iki tane adam dikiliyordu. Ama... etraflarından siyah dumanlar süzülüyordu. Bunlar şeytan olmalıydı. "Bir melek, öyle mi?"

Lucifer beni kolumdan tuttu. "Konuştuğumuz gibi. Mühürün onda olup olmadığına bakın. Güçlerime kavuştuğumda bunun için fazlasıyla ödüllendirileceksiniz." Adamlar sırıttı. Biri bana doğru yaklaştığında geriye çekilmek istesem de Lucifer'in eli buna engel oldu.

"Bende hiçbir şey yok!" diye bağırdım son bir umut. Ancak adam çoktan yanıma gelmişti.

"Bu melek gerçekten çok güzel." Lucifer'in çenesi kasıldı.

"İşine bak, iblis." İblis, elini kaldırdığı anda yandaki ağaca doğru uçtum. Vücudum ağaçla buluştuğunda acıyla inledim.

"Sana Azazel'in selamını getirdik, Lucifer." O anda iblisin ellerinden alevler çıkmaya başladı. Lucifer afallamış bir ifadeyle bana baktı. Sonradan bakışlarını tekrardan iblise çevirdi.

"Bana oyun mu oynadınız?" diye tısladı. İblis sırıtıyordu. "Seni bunu yaptığına pişman edeceğim." Ses tonu öfke doluydu. Gözlerindeki siyahlıklar daha da ürkütücü gözükmesini sağlıyordu. Tanrım, o bu kadar öfke dolu gözüküyorken iblisler nasıl sakin kalabiliyordu? Hiç korkmuyorlar mıydı?

Diğer iblis de Lucifer'e doğru yaklaştı. Yine de aralarında mesafe vardı. "Bize mühürü kendi ellerinle getirdin. Azazel güçlerini aldığında sana minnet duyacak, buna eminiz."

Lucifer ellerini yumruk yaptı. "Bunu size ödeteceğim." İçi boş tehditler olmadığı ortadaydı ama ikiye karşı tekti. Buradan kurtulma ihtimali yoktu.

Ben ne yapacaktım? Lucifer ile işlerini hallettiklerinde beni alacaklardı. Ve bu sefer kesinlikle öldürülecektim. Azazel dedikleri varlığın 'mühürün bende olup olmadığını' umursamadan beni öldüreceğine emindim. Ölürsem mühür kırılırdı. Kalkmak için bir hamlede bulunsam da iblisin yaptığı hareketle son buldu. "Yerinde dur melek, seninle de ilgileneceğiz."

"Eğer onu almaya kalkarsanız-" İblis kahkaha attı.

"Cehennem Kralı Lucifer ile uzaktan yakından alakan yok. Cehenneme artık yeni bir kral gerekiyor. O da Azazel olacak." dedikten sonra ikisinden de çıkan siyah dumanlar çoğalmaya başladı. Ellerinden çıkan alevlerle Lucifer'i yakacaklardı.

Ensemden aşağı doğru bir şey akıyordu. Bu dıştan değil de içten bir şeydi. Her bir hücrem karıncalanıyordu. Bir anda hissettiğim güçle ayağı fırladım. Direkt olarak Lucifer'in önüne atlamıştım. Kendimi korumak için ellerimi siper ettim.

O anda alevlerin ellerimi yaktığını hissettim. Ellerimi geçiyordu, kollarımdan vücuduma kadar süzülüyordu. Dişlerimi birbirine bastırıp gözlerimi yumdum. Ve içimden gelen o patlama hissini serbest bıraktım.

Çığlığım, bütün ormanda yankılanacak şiddetteydi. Boğazımda hissettiğim sızıyla beraber çığlığı kestim. Gözlerim hafifçe aralandı. Karşımda iki iblis yerine yerde birikmiş kül parçaları duruyordu. Onları... onları yok mu etmiştim? Yerde oturur pozisyonda olduğum halde geriye doğru yalpaladım. Sırtımda bir sertlik hissetmiştim.

"Anna." diye fısıldadı Lucifer. Ellerimde ve vücudumda hissettiğim acıyla geriye doğru yığıldım. "Sen... sen ne yaptın?"

Lucifer hızlıca toparlandı. Gözlerinden birçok ifade geçiyordu. Şaşkınlık, öfke, nefret ve hatta... telaş. Onu daha önce hiç görmediğim kadar telaşlıydı. Konuşmaya çalıştım ama olmadı. Boğazıma iğneler batıyordu.

Lucifer bileklerimi tuttu. "Ellerin... mahvolmuş." Gözlerimi açık tutmak için zorladım. "Gözlerini kapama, açık tut, tamam mı?" Ellerini belime ve bacaklarıma yerleştirdikten sonra beni kaldırdı. Artık kucağındaydım.

Acı öyle yoğundu ki, uyuşmama sebep oluyordu. "Anna," dedi bir kere daha. Bu adımı ikinci söyleyişiydi. Hiçbir zaman bana ismimle hitap etmez, 'kızıl' derdi. Şimdi ne değişmişti? "Dayan güzelim. Tamam mı? Sakın gözlerini kapama." Arabaya ilerlediğini fark ettiğimde hafifçe güldüm.

Boğazımı konuşmaya zorlayarak, "B-bir saat öncesine kadar b-beni kucağına almanın seni nasıl iğrendirdiğini s-söylüyordun." Kaşları çatıldı.

"Acıyı hissediyor musun? Eve kadar uyanık kalman gerekiyor. Seni iyileştireceğim," gözlerim hafifçe kapandı. "Anna!" diyerek sarstı beni. Boş bakışlarımı ona odakladım. "Seni iyileştirmem için eve gitmemiz gerekiyor. Gidene kadar dayanacaksın, tamam mı?" Kafamı sallayamayacağımı fark ettiğimde göz kapaklarımı indirip kaldırdım.

Lucifer beni yavaşça koltuğa bıraktı. Kapıyı kapattıktan sonra hızla kendi koltuğuna geçti. Bana son bir kez daha baktıktan sonra arabayı çalıştırdı.



Bir bölüm olaysız geçer ve sonra... bum! üstelik 2000 kelime! Kendimi cidden aşıyorum...

Bir bölümde bu kadar şeyi kaldırabiliyor musunuz?😂

Rosalinda'ya ne olmuş olabilir?

Lucifer'e ne diyorsunuz?

Bir de Anna var tabii. Anna ve müthiş çığlığı. Her ne kadar onun için müthiş olmasa da.

Azazel hakkında ne düşünüyorsunuz? Lucifer yeni bir düşman daha kazandı sanki.

Continue Reading

You'll Also Like

94.6K 7.1K 38
Biyoloji öğretmeni Kim Taehyung, öğrencisi Jeon Jeongguk'a ödev verir. #201023 #010824
24.3M 1.4M 80
Doğum gününden sonra, kardeşiyle eğlenmek için konsere giden bir genç kız... Fırtına yüzünden iptal olan konserden eve dönmeye çalışırken, kendini bi...
40.1K 4.5K 63
Taylan, on dört ciltlik bir fantastik romanın son cildini bitirince büyük bir hayal kırıklığına uğrar ve ufak bir sinir krizinden sonra geçirdiği ufa...
84.1K 6.6K 64
"James lütfen öyle söyleme o bizim aşkımızın meyvesi" "NE AŞKI?" Diye bağırdı James 1. #Dracomalfoy 02/01/2024 1. #Harrypotter 31/08/2023 1. #Slyther...