Yaz Kampı

By friguspuella

808K 34.6K 9.2K

Ailesi tarafından 3 aylık bir yaz kampına gönderilen Derin neler yaşayacak, öğrenmeye hazır mısınız? Eğlencel... More

Karakter Tanıtımı - Merhaba!
§ Bir §
§ İki §
§ Üç §
§ Dört §
§ Beş §
§ Altı §
§ Yedi §
§ Sekiz §
§ Dokuz §
§ On §
§ On Bir §
§ On İki §
§ On Üç §
§ On Dört §
§ On Beş §
§ On Altı §
§ On Yedi §
§ On Sekiz §
§ On Dokuz §
§ Yirmi §
§ Yirmi Bir §
§ Yirmi İki §
§ Yirmi Üç §
§ Yirmi Dört §
§ Yirmi Beş §
§ Yirmi Altı §
§ Yirmi Yedi §
§ Yirmi Sekiz §
§ Yirmi Dokuz §
§ Otuz §
§ Otuz Bir §
§ Otuz Üç §
§ Otuz Dört §
§ Otuz Beş § - Final
DUYURU
KARAKTERLERLE RÖPORTAJ
DUYURU - 500K

§ Otuz İki §

15K 854 182
By friguspuella

Odadan çıkar çıkmaz birine çarpmamla yeri boyladım. Neden hiçbir şey yolunda gitmiyordu ki? Ya da her şey mahvolmak zorunda mıydı?

"Pardo... Neredesin sen Derin?" Çarptığım kişinin Anka olduğunu görünce nefesimi dışarı doğru üfledim. Hafifçe gülümseyerek, "Sizi bekliyorum hanımefendi." dedim. Gözlerini devirip kartı okuttu ve kapıyı açtı. O girdikten sonra ben de bir adım attım. Kapının eşiğinde durup arkama baktım. Ekin gerçekten o kızın onu öpmesine izin vermiş olamazdı, değil mi? Tamam, peşimden gelmemiş olabilirdi ama bu onu öpmesine izin verdiği anlamına da gelmiyordu. Ellerimle yüzümü sıvazlayıp hızla içeri girdim ve kapıyı kapattım. Anka'yı odada göremeyince lavaboda olduğunu anladım.

"Ne giyeceğiz? Fikri olan parmak kaldırsın." diye bağırdım. İçeriden gülme sesi geldikten birkaç saniye sonra, "Şu anda parmak kaldıramıyorum ama geliyorum." dedi. Yatağıma oturdum ve onun çıkmasını bekledim.

Moralim her şeye bozuluyordu. Doğum günümü kimse hatırlamamıştı. Veda gecesini bugün yapacaktık. Ama doğum günümde hiçbir etkinlik yoktu. Sürpriz yapacak olsalar Anka ağzından kaçırabilirdi. Ama ona söylememiş olmaları imkansızdı. Çünkü burada en sevdiğim pastayı sadece o biliyordu. Ayrıca erken hediye verme durumu da olmamıştı. Gerçi kimse hatırlamamıştı.

Oflayıp yataktan kalktım. Lavabonun önüne gidip kapıyı tıklatacağım sırada kapı açıldı. Korkuyla elimi kalbimin üzerine koydum.

"Yuh Anka!"

"Kızım nereden bileyim senin orada olduğunu?" Kafasındaki havluyu çıkarıp sandalyeye astı. Ben de kendime havlu aldım ve kısa bir duş aldım. Çıktıktan sonra ıslak saçlarımı tararken aynı zamanda Anka'yı izliyordum.

"Öncelikle bu bir parti olduğundan şık giyineceğiz. Abartmayacağını söyleyen cümleler duymak istemiyorum. Şimdiden uyarayım." dedi Anka. Saçlarım açıldığında tarağımı aynanın önüne koydum ve yatağın üzerine serdiği elbiselere baktım.

"Hangisi?" diye sordu. O kadar çok çeşit vardı ki seçim yapmak oldukça zordu.

"Bence sen bir ön eleme yap. Hem bu sırada ben de giysi seçmiş olurum." Onayladığında dolabıma yöneldim. Birkaç etek, büstiyer, elbise çıkardıktan sonra pufa oturup Anka'nın benim için kıyafet seçmesini bekledim. Bu elbette kolay değildi. Anka seçiyordu sonuçta.

"Bir bakalım." Yatağımın üzerine göz gezdirdi. İlk olarak eline kırmızı bir etek aldı. Onu giyeceğimi sanıp kalkmışken yüzünü buruşturup fırlatınca geri oturdum. Diğerlerine bakmaya devam etti ve beş dakika içinde bütün etekleri eledi. Gözlerimi devirmeden yapamıyordum. Hatta birazdan kendi dolabına yönelirse şaşırmazdım.

"Ah, buldum sanırım!" İki eliyle tutup yukarı doğru kaldırdığı elbiseyi inceledim. Çok beğenerek aldığım ama giymediklerimden sadece biriydi. Askılı ve miniydi. Kumaşı kadifeydi. Sırtında da çok hoş bir dekolte vardı. Ben bunu daha önce neden giymediğimi düşünürken Anka'nın yüzüme doğru attığı elbiseyi havada yakaladım.

"Başka bir şeye bakıp fikrimi değiştirmeden giysilerini topla ve elindekini giy." Sevdiğim elbiselerden birini seçmesine sevinerek yatağımdakileri topladım. Dolaba tıkıştırdıktan sonra üzerimi değiştirdim. Elbise üzerime tam oturmuştu ve ben bu görüntüye bayılmıştım.

"Nasıl? Olmuş mu?" Anka'ya döndüğümde gözleri şaşkınlıkla açıldı. Elbise giymeyi pek sevmezdim ama herkes yakıştığını söylerdi. Ben yine de özel günler dışında pek tercih etmiyordum.

"Muhteşem görünüyorsun." dedikten sonra etrafında döndü. Onun da üzerini değiştirdiğini ancak fark edebilmiştim. "Ben nasılım?"

"Harikasın!" Giydiği toz pembe kombin sanki ona özel dikilmişti. Askılı ve düz bir büstiyer, aynı şekilde düz bir etek. Boynunda da elbiselerin kumaşından bir parça vardı. Oldukça şık göründüğünü bir kez daha yineledim.

Anka'yı süzmeyi kesip elime fön makinesini aldım. Kısa sürede saçlarımı dümdüz yaptım. Maşa yapmayı sevmiyordum çünkü zaten saçlarım dalgalıydı. Düzleştirmek benim için daha farklı oluyordu.

"Ben maşa yapacağım."

"Yardım ede-" Sözümü tamamlayamadan kapı çaldı. Anka söyleyeceğim şeyi anlayıp, "Gerek yok, ben hallederim." dedi. Kafamla onayladım ve hızlıca kapıyı açtım. Karşımda Ekin duruyordu. İlk başta gözlerimi kaçırsam da sonradan biraz toparladım.

"Hazır mısınız diye sormaya gelmiştim." diyerek söze girdi. Gözlerimi devirdim.

"Kendimiz gidebiliriz biliyorsun, değil mi?"

"Eşlik edeceğim sadece." Ekin cümlesini bitirir bitirmez içeriden Anka'nın sesi duyuldu. "Ben Selim'le gideceğim! Ona sözüm var!"

"Ne sözü?"

"Eşlik etme sözü." Beni yanıtlayan Anka değil, Ekin değil, Selim'di. Onun nereden geldiğini çözmeye çalışırken odalarının kapısı açıldı ve içeriden Tuğçe çıktı. Selim'i kolundan tutup içeri çektim. Ardından hiç beklemeden Ekin'in yüzüne kapıyı kapattım. Arkamı döndüğümde şaşkın şaşkın bakan Selim'le karşılaştım.

"Kusura bakma Tuğçe'ye alerjim var." Yanından geçtim ve aynanın karşısına geçip makyaj malzemelerimi çıkardım. Fondöteni boşverip eyeliner çektim, rimel sürdüm ve kırmızı rujumla makyaj faslını kapattım. Doğum günümü onlar hatırlamamış olabilirlerdi ama ben çok net hatırlıyordum. Süslenmemin sebebi oydu zaten. Kendi kendime bir şeyler yapıp mutlu oluyordum. Canım arkadaşlarım sağ olsun, her şeyi yapmışlardı(!)

Makyaj malzemelerimi toplayıp kaldırdıktan sonra Anka'ya baktım. Selim'le sohbet ediyordu. Ne ara maşasını bitirmişti de makyajını yapmıştı acaba? Makyajda yavaş olduğumu biliyordum da bu kadarını tahmin etmemiştim.

"Çıkalım mı?" diye sordu Selim. Açılan gözlerimle onlara baktım ve kendimi tutamayıp, "Bence de çıkın!" diye bağırdım. Anka tek kaşını kaldırmış ciddi ciddi bakarken Selim kahkaha atıyordu.

Mükemmel esprilerim son bulduğunda odadan çıktık. Ekin'le Tuğçe'yi ortalıkta görmüyordum. Ancak biz çıkarken Can da odasından çıkmıştı ve şu anda bana eşlik ediyordu. Topukluyla verdiğim uzun uğraşlar sonucunda gece kulübüne varabildiğimizde ilk dikkatimi çeken kocaman adamlardı. Ama bize bir şey demeyeceklerini biliyordum. Aşırı yüksek müzik eşliğinde içeri giriş yaptığımızda bar taburesinde yan yana -yoksa kucak kucağa mı demeliyim?- oturan Tuğçe ve Ekin'i gördüm. Bize arkaları dönüktü. İnsanların arasından zar zor geçerken sonunda oraya ulaştığımızda Ekin'in aniden Tuğçe'yi itişine tanık oldum. Daha doğrusu hepimiz olduk. Bunu bizi gördüğü için yapmamıştı. Şu anda bizi görmüyorlardı.

"Git başımdan!" Kükrercesine bağıran Ekin aniden kalktığında onlardan bir adım uzakta olduğum için burun buruna geldik. Sinirden alevlenen gözleri yerini şaşkınlığa bırakırken boğazını temizledi. Ben hemen gözlerimi kaçırıp Anka'ların yanına gittim. Onlar çoktan beni satmış köşedeki deri koltuklara yayılmışlardı.

"Beni çağırmayın zaten giderken." diye söylendim ama duyduklarına emin değildim. Birincisi kimse bakmamıştı, ikincisi bu gürültüde kendimi bile duyamıyordum.

Kafamı yavaşça geldiğim yöne çevirdim. Tuğçe bar taburesine oturmuş minicik eteğini düzeltmeye çalışıyordu. Daha doğrusu yukarı çekiyordu. Barmenle olan koyu muhabbetine yüzümü buruşturdum. Tam önüme döneceğim sırada Ekin'le göz göze gelmem bir oldu. Buraya doğru yürüyordu. Hatta direkt bana doğru yürüyordu. Gözlerimi başka yere çevirdim. O sırada yanımda bir hareketlilik oldu. Bir de yanıma mı oturmuştu? Hayret! Boynuna atlayan arizona kertenkelesini nasıl bırakabilmişti?

"Derin." Kulağımın dibinde bağırınca bir an için korkup çığlık attım. Masadaki herkes bana döndüğünde hafifçe gülümsedim.

"Korkuttun beni! Ne yapıyorsun?"

"Bu müzikte başka türlü duyabileceğini sanmıyorum." diyerek egoist bir şekilde güldüğünde gözlerimi devirdim. Bu erkeklerinin hepsinin aynı olduğuna kalıbımı basabilirdim. Bir tanesi bile farklı değildi. Bir tanesi bile.

"Ne istiyorsun?"

"Yanında olacağım sadece. Bir şey istemiyorum."

"Orada Tuğçe dururken benim yanımda olmak mı? Hiç yakıştıramadım." Ona biraz arkamı döndüm ve masada her ne konuşuluyorsa katılmaya çalıştım. Ama omzumu dürten Ekin buna engel oldu.

"Arkadaşlarımla sohbet edeceğim, izin verir misin?" diyerek hızlıca kafamı çevirdim ve açık saçlarımın yüzüne çarpmasını sağladım. Çarptığında nasıl acıdığını biliyordum çünkü.

"Ben de senin arkadaşınım. Benimle sohbet et." Gözlerimi devirip ona döndüm.

"Pes et. Çünkü seninle konuşmak istediğimi sanmıyorum." dediğimde yüzü düştü. Fakat bu sefer arkamı dönmeme izin vermeyip kolumu tuttu. O sırada sahneye çıkan biri müziği kestiğinde ona minnet ettim. Bir an için kulağımı kaybettiğimi sansam da sonradan Ekin susmadığı için duymaya devam ettiğimi fark ettim. Duymasam daha iyi olabilirdi şu anda.

"Bugün benimle durmanı istiyorum ve sana sormadım." Tam cevap vermek için ağzımı açmıştım ki sahneye çıkan çocuk konuşmaya başladı.

"Öncelikle herkese merhaba! Hepiniz hoş geldiniz! Bugün buraya toplanmamızın sebebi Yaz Kampına Veda Gecesi olarak adlandırdığımız etkinliğimiz. Doyasıya eğleneceğiz, üstelik sabaha kadar buradayız. Umarım, çıkabileceğinizi düşünmüyorsunuzdur." dediğinde topluluktan kısa bir kahkaha geldi. Sanırım tek gülmeyen bizim masaydı. "Hepinize iyi eğlenceler!" Çocuk sahneden indi ve kalabalığa karıştı. Sonrasında o kulak delici müzik tekrar duyuldu.

"Saat kaç?" dedi solumda oturan Anka oflayarak. "23.45 olmuş. Ne ara-"

"Odadan çıkana kadar 23.00 olmuştu. Sakin ol, paralel evrene ışınlanmadık." Onun söylediğine gülerken bir an için duraksayıp etrafıma baktım. Anka, Selim'le olan sohbetine devam etti. Can da saçma sapan dans etmekle meşguldü. Ekin yanımdaydı ve bana bakıyordu. Bir dakika, bana mı bakıyordu?

"Ne yapıyorsun sen?"

"Ruj yakışmış." dedi ve ayaklandı.

"Sana tek eşlik eden kişi, şu anda seni terk ediyor." diye kendi kendime söylenirken bir anda elimden tutuldu ve ben de ayaklanmış oldum. Bu kişi şaşırılmayacak şekilde Ekin'di. İnsanları iterek beni sürüklemeye başladığında önce onu durdurmayı düşündüm. Ancak zaten kimse benimle ilgilenmiyordu. Bunun için onunla gidebilirdim. Ama yine de nereye gittiğimizi merak ediyordum.

"Nereye gidiyoruz?"

"Güzel bir yere." Önümüze çıkan merdivenlerde düşme tehlikesi atlatınca Ekin, "Dikkat et." diyerek beni uyardı. Uzun merdivenleri hızla çıktığımızda neye yetişmeye çalıştığımızı anlayamamıştım. Hayır yani acelemiz mi vardı? Sabaha kadar buradaydık zaten.

"Birazdan yeri öpeceğim." diye kendi kendime konuşurken sonunda durduk. Önüme baktığımda beyaz bir kapı vardı ve üzerinde 'ACİL ÇIKIŞ' yazıyordu. Şaşkınlığım bir kez daha katlanırken Ekin kapıyı itti ve açtı. Teras gibi bir yerdeydik. Buradan her yer göründüğü gibi gökyüzü de görünüyordu. Ve ben buna küçüklüğümden beri bayılıyordum.

"Burası çok güzel."

"Gel." Ekin beni duvarın dibine doğru götürdü ve yere oturdu. Ben de elbisemin el verdiği kadar oturdum. Ayaklarımı düz uzattığımda açıkta bir yer kalmadığını düşünüyordum.

"Biraz gökyüzünü izlemeye ne dersin?"

"Fena fikir değil derim." Gülümseyip gökyüzüne baktım. Hava bugün bulutsuzdu ve tüm yıldızlar parlıyordu. Hepsi o kadar güzeldi ki bu görüntüyü saatlerce izleyebilirdim. Küçükken de odamın penceresinden böyle yıldızlara bakardım ve yıldız olmayı isterdim. Onlar özgür görünürdü gözüme. Tabii o yaşta yıldız olmak oldukça cazip gelmişti.

"Aynı yıldıza bakıyoruz." Düşüncelerim Ekin'in cümlesiyle bölünürken ona döndüm.

"Nereden biliyorsun?"

"Gözlerini takip ettim." Hafifçe bana gülümsedi ve yaklaşıp işaret parmağıyla az önce baktığım yıldızı gösterdi. "Ona bakıyordun, değil mi?" Başımı onaylar anlamda salladım.

"Akşam yıldızı." dedi. "Akşam çıkar ve gökyüzündeki en parlak ikinci yıldızdır. Herkes onun yıldız olduğunu düşünür. Ama değildir." Duraksadığında bana baktığını hissettim. Ama ben onun gözlerine bakarken utanıp kızaracağım için yıldıza bakmaya devam ettim. "Venüs'tür."

"Onu çok seviyorum, küçüklüğümden beri." Ona baktığımda saate bakıyordu. Bana bakmadığı için oldukça mutluydum çünkü birinin gözlerine bakma konusunda pek iyi olduğum söylenemezdi.

Başımı tekrar gökyüzüne çevireceğim sırada yanımdaki hareketlilik buna engel oldu. Ekin'e baktığımda yanımda değil karşımda durduğunu gördüm. Ellerini bana uzattı ve kalkmama yardım etti. Ardından yüzümü avuçlarının arasına aldı. Bu hareketi hem gerilmeme hem de şaşırmama sebep olurken yüzlerimizi yakınlaştırdı.

"Doğum günün kutlu olsun, prenses." dedi ve daha da yaklaşıp alnımı öptü. Ne yapacağımı bilemez şekilde gözlerine bakarken tebessüm edip sıkıca sarıldı. Saçlarımın arasındaki nefesini hissedebiliyordum ve bu... Bu tarif edilemez bir duyguydu.

"Ekin..." diyerek ben de kollarımı boynuna doladım. Birilerinin beni unutmadığını bilmek güzeldi. En azından önemsendiğimi hissetmiştim. "İyi ki varsın."

•••

Evet uzun bir bölümle karşınızdayım! Oy vermeden, yorum yapmadan geçenlere darılacağım çünkü görüyorum ki yorumlar ve oylarda bir düşüş var. Tek ricam ne düşündüğünüzü söylemeniz. Ayrıca satır arası yorumlar da yapabilirsiniz.

-Şu kısma bir bölüm yorumu yaparak başlayabilirsiniz! :)

Ve de sonraki bölüme kadar hoşça kalın!🖤

Continue Reading

You'll Also Like

315K 13K 21
|Tamamlandı.| 0532*******: Neden bana bu kadar soğuksun ki sanki? Utku: Çünkü seni önemsemiyorum.
536 60 11
Arya ve Alp "Sen ve ben..." diyecekken kafamı iki yana sallayıp sözünü kestim. "Sen ve ben değil biz Arya'm
167K 11.3K 39
Hiç en yakın arkadaşınıza aşık oldunuz mu? Ben oldum ve işler çok karıştı. Adım Bahar, sıradan bir mahallede sıradan bir hayatım var. Aslında boş iş...
Yeni Okul2 By .

Teen Fiction

274K 20.6K 55
Yeni okul adlı kitabın devamıdır.